27 MAYIS NEDEN OLDU BÖLÜM 1
27 MAYIS 1960’A GİDEN GELİŞMELER…
Bu yazının amacı, 1960 ihtilali ile sonlanan filmin unutulan sahnelerini bir şerit halinde gözlerinizin önünden geçirmektir. Ayrıca, Cumhuriyet’in ilk ‘tek parti iktidarı’ yıllardır masaya yatırılırken, ikinci ‘tek parti iktidarı’nı konuşmamak da olmazdı doğrusu.
Hele bir de bu iktidar sırf askeri bir darbe ile indirilmesi nedeni ile -yanlış bir şekilde- demokrat kabul ediliyorsa…
Niyetimiz askeri müdahalenin haklılığını ya da haksızlığını kanıtlamak değil, 27 Mayıs’a giden sürecin nedenlerini yalın bir şekilde ortaya koymaktır.
On yıllardır ‘konuşulan olay’ın –ister geçerli görün ister geçersiz- ‘konuşulmayan nedenleri’ni irdelemektir.
* * *
DEMOKRAT PARTİ NASIL KURULDU, ÖNCELİKLE BUNA BAKMAK DA FAYDA VAR.
1945 yılında Meclis’te kabul edilen ‘Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’ büyük toprak sahibi olan milletvekillerini rahatsız etmişti.
Bu milletvekillerinden biri de Menderes’ti. Meclis’te yaptığı ateşli konuşmalar ile kanunu eleştiren Menderes’in hoşnutsuzluğu daha sonra ‘Dörtlü Takrir’deki imzası ile resmi bir hal kazanmıştı.
Toprak reformuna karşı çıkan ‘Toprak ağası’ Menderes ile birlikte Refik Koraltan, Fuat Köprülü ve Celal Bayar, bir dizi isteklerini sıralayan takrir (önerge) verdiler.
Önerge sonrası muhalif politikalara devam eden bu dört milletvekilinden önce Menderes ve Köprülü, sonra Koraltan partiden ihraç edildi. Celal Bayar ise istifa edecekti.
Kısa bir süre sonra ise bu dörtlü başı çekecek ve 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti kurulacaktı.
Menderes, Aydın’da çiftlik sahibi bir ailenin çocuğu olarak 1899’da doğmuş, İzmir Koleji’nde okumuş, Ankara Hukuk Mektebi’ni bitirmiş, 4 dönem (15 yıl) CHP milletvekilliği yapmıştı. (1)
‘Zulüm dönemi’ diyerek yerden yere vurduğu 27 yıllık tek parti iktidarının yarısından fazlasında CHP içerisinde kendisi de yer almıştı. Celal Bayar ise 23 yıl siyaset yaptığı CHP’de 15 yıl bakanlık yapmış ve Atatürk’ün son Başbakanı olmuştu. (2)
1945 sonbaharına kadar CHP’nin hiçbir politikası Demokrat Parti’nin kurucuları, özellikle de Menderes için eleştiri konusu olmamıştı.
Ne ilginçtir ki, Menderes, İş Bankası Müdür Yardımcılığı yapmış ve 1950-1960 yılları arasında İş Bankası’ndaki kişisel hesabını yönetmiş olan Zekeriya Akçalı’ya, ‘CHP’nin kendisine çok istediği ve yararlı olacağından emin olduğu Tarım Bakanlığını bir türlü vermediğini; şayet verseydi, ne DP’nin kurulacağını ne de kendisinin ayrı bir siyasi partiye katılacağını’ anlatacaktı. (3)
Ancak DP iktidarında, kendilerinin de yer aldığı CHP dönemini, sanki kendileri o dönemde CHP’de değillermiş, evden gelip Demokrat Parti’yi kurmuşlar gibi yerden yere vurmakta hiçbir sakınca görmeyeceklerdi.
Cumhuriyet’i ve CHP’yi kuranları eleştirebilme adına Adnan Menderes bazen imkansızı savunacak, “İstiklal Savaşı diyorsunuz, pekala üç ayda bitebilirdi” bile diyebilecekti. (4)
* * *
Daha önce, 1924 ve 1930’da iki kez çok partili hayata geçiş denemesi yaşanmış ancak Cumhuriyet karşıtlarının bu partilerde yuvalanmaları ve rejim için tehdit oluşturmaları nedeni ile başarısız olunmuştu.
Atatürk’ün vefatı sonrası bu ilk denemede bu sefer sahnede Demokrat Parti vardı.
Büyük ölçüde Menderes’in kaleme aldığı DP tüzüğünde bir sözcükle de olsun Atatürk’ün ve devrimlerinin adının geçmemesi bu açıdan bir hayal kırıklığıydı. (5)
‘Şaibeli seçim’ olarak anılan 1946 seçimleri Demokrat Parti’nin ilk sınavıydı.
Çok partili hayatla birlikte ilk kez birden fazla partinin katılımı ile gerçekleşen bu seçimde 465 milletvekili seçilmişti.
Ancak hiçbir şaibe olmasa ve bütün adayları seçilse dahi Demokrat Parti’nin iktidar olma şansı yoktu. (6)
Baskın seçim nedeni ile DP hazırlıksız yakalanmış ve iktidarı elde edebilecek sayıda aday çıkaramamıştı.
Ama matematiksel olarak imkansız olan bu olasılığı Adnan Menderes ‘mağduriyet’ siyaseti olarak her fırsatta kullanacaktı.
14 Mayıs 1950 yılında yapılan seçimlerde ise Demokrat Parti rüzgarı esecek ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez iktidar el değiştirecekti.
Artık Türkiye’nin yeni bir hükümeti, yeni bir heyecanı vardı.
Seçim zaferinden 15 gün sonra, 29 Mayıs 1950’de, DP hükümetinin programını Meclis’te okurken Adnan Menderes’in dudaklarından şu sözler dökülecekti:
“MİLLETE MAL OLMUŞ DEVRİMLERİMİZ SAKLI KALACAKTIR.” (7)
MAL OLMAYANLAR İSE ORTADAN KALDIRILACAKTI.
BÖYLELİKLE MERAKLA BEKLENEN YENİ HÜKÜMET ATATÜRK DEVRİMLERİ’NDE GEDİK AÇACAĞINI DAHA İLK GÜNDEN HABERDAR EDİYORDU.
ZATEN HÜKÜMET PROGRAMINDA ATATÜRK’ÜN ADI DA BİR KEZ BİLE GEÇMİYORDU. (8)
Hükümet programının okunmasından sadece 7 gün sonra, Zafer gazetesine Arapça ezan ile ilgili verdiği demeçte Menderes, ‘Vaktiyle zaruri görülen bu tedbire artık ihtiyaç kalmadıktan sonra bunda ısrar, bu sefer vicdan hürriyetine karşı bir taassup teşkil eder’(9) sözleri ile ortadan kaldıracağı ilk devrimin işaretini de verecekti.
Bu demeçten 11 gün sonra Arapça ezan yasağı kaldırılacak, böylece 18 yıldır okunan Türkçe ezan, DP iktidarında, 18 günde yerini Arapça ezana bırakacaktı.
3 Aralık 1950’de Arap harfleriyle tedrisat yapmak için gizli ya da aleni dershane açanlar hakkında 23 Eylül 1931 gün ve 12073 sayılı kararnamedeki yasaklama kaldırılacak ve böylece Kur’an kurslarına yeşil ışık yakılacaktı. (10)
Menderes’in, 1951 yılında DP İzmir İl Kongresi’nde söylediği:
“Şimdiye kadar baskı altında bulunan dinimizi baskıdan kurtardık.
İnkılap softalarının yaygaralarına ehemmiyet vermeyerek ezanı Arapçalaştırdık.
Türkiye bir Müslüman devlettir ve Müslüman kalacaktır.
Müslümanlığın bütün icapları yerine getirilecektir.” (11) sözleri işin burada kalmayacağının habercisi olacaktı.
Devrimlerin yara alması, irticanın ise palazlanması bundan sonra hız kazanacaktı.
Radyoda Kur’an ve mevlit okutulmaya başlanmış, 1951’de 1925 tarihli Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi değiştirilerek 19 türbenin açılmasına izin verilmişti.
1930’larda öğrenci yetersizliği nedeni ile kapatılan, 1949’da kurs şeklinde açılan imam-hatipler 1951’de okula dönüştürüldü. (12)
DP Konya Kadınhanı ilçe kongresinde dile getirilen; fes ve sarık giyimine izin verilmesi, tekke ve zaviyelerin açılması, birden fazla evlenmeye izin verilmesi gibi laiklik ve Cumhuriyet karşıtı istekler daha iktidarın ilk yılında diğer il ve ilçe kongrelerinde de seslendirilmeye başlandı. (13)
Nisan 1951’de, Menderes’in de konuşma yaptığı Aydın İl Kongresi’nde, bazı delegeler, ‘Anayasaya devlet dininin İslam olduğu ifadesinin yeniden koyulmasını, kadınların çalıştırılmamasını, kızların ilköğretimden sonra okutulmamasını’ isteyeceklerdi.
Afyon milletvekili Kemal Özçoban delegelerin isteklerinin birer birer yerine getirileceğine dair namus sözü verecekti. (14)
DP Samsun Milletvekili Hasan Fehmi Ustaoğlu, 3 Ekim 1952 tarihli Büyük Cihad adlı gazetede, ‘Kurtuluş Savaşı’nın ulemanın önderliğinde ve İslam için yapıldığını’ yazacak, yazısında devrimlerin zararlı olduğunu savunacaktı. (15)
Yine bir Devlet Bakanı’nın katıldığı Çorum İl Kongresi’nde bazı delegeler kadın resimlerinin yasaklanmasını, kadın memurların işten çıkarılmasını önerecek, bu öneriler kongrece kabul edilecekti. (16)
Menderes ise bu isteklerin büyütülmesinin, ‘memlekette irtica var’ diye heyecan uyandırılarak vicdan hürriyetine karşı baskı oluşturmak amacı taşıdığını söyleyecekti. (17)
***