1 Haziran 2017 Perşembe

27 MAYIS NEDEN OLDU BÖLÜM 2



27 MAYIS NEDEN OLDU BÖLÜM 2
Atatürk büst ve heykellerine saldırılar yine bu dönemde başlayacaktı.
22 Kasım 1952’de, gazeteci Ahmet Emin Yalman, Hüseyin Üzmez tarafından Malatya’da silahla vurulacak ve yaralı olarak kurtulacaktı.
Öncesinde, çocuğunun din dersi almasını isteyen veli okula bir dilekçe yazarken, 1952’de bu DP tarafından değiştirilecekti.
Artık çocuğunun din dersi almasını istemeyen veliye, çocuğunun bu dersten muaf olabilmesi için dilekçe yazma zorunluluğu getirildi. (18) ‘Dinsiz’ damgası yememek adına bir velinin böylesi bir dilekçe yazması güç olduğundan din dersi bir anlamda ‘zorunlu’ hale getirilmiş oluyordu.
1945 yılında dili sadeleştirilmiş olan Anayasa, 1952 yılında, DP iktidarında, Fuat Köprülü ve arkadaşlarının verdikleri kanun teklifinin yasalaşması ile yeniden 1924’teki haline sokulacaktı.
Örnek vermek gerekirse; 
Genelkurmay’ın önüne yeniden ‘Erkanı Harbiyei Umumiye Riyaseti’, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın önüne ‘Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti’ yazılacak, milletvekilinin adı ‘mebus’, bakanın adı da yeniden ‘vekil’ olacaktı. (19)
1954’te DP Maraş Milletvekili Abdullah Aytemiz, Medeni Kanun yerine Mecelle’yi isteyecek, Ekim 1958’de Diyanet İşleri Bakanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu, ‘Kuran-ı Kerim Türkçe yazılamaz’ diyecek, Aralık 1958’de DP Trabzon Milletvekili Osman Nuri Nerminoğlu, erkeklere bazı durumlarda ikinci evlilik hakkı tanıyan bir kanun teklifinde bulunacaktı.
Nisan 1959’da Karabük, Akşehir, Tire ve Ödemiş’te hocalar, Atatürk, İnönü ve CHP aleyhine vaaz verecek, Kasım 1959’da DP Manisa delegesi hilafet isteyecekti. (20)
Gericilik 10 yıllık DP iktidarının değişmez parçası olacaktı.
* * *
Dış politikada, DP hükümetinin tercihi batı güdümlü bir siyasetti.
Demokrat Parti’nin ana hatlarıyla nasıl bir politika izleyeceğini 27 Temmuz 1948 tarihinde İzmir’de yaptığı konuşmada Menderes:
“Milli veya bağımsız diye adlandırılan dış siyaset gerçekte Birleşmiş Milletler’deki demokrasi anlayışından uzaklaşmak demektir” sözleri ile belirtmişti. (21)
25 Temmuz 1950’de, Kore’ye 4.500 kişilik bir tugay gönderme kararı alındı.
Ertesi gün CHP’nin bu kararın Anayasa’nın ihlali olduğunu belirten açıklaması yayınlandı.
Anayasa’ya göre bu tür bir karar hükümetin değil, Meclis’in onayı ile verilebilirdi.
Ancak bütün itirazlara karşın hükümet kararından dönmeyecek ve Meclis onayı almayı da gerekli görmeyecekti. (22)
NATO’ya girebilme adına, Kore Savaşı’nda ABD’ye askeri destek veren hükümet, yine aynı ülkeye Türkiye’de istediği üsleri kurma izni vermekte de tereddüt etmeyecekti. (23)
Yine DP hükümeti benzer şekilde meclis onayı almayı gerekli görmeden, ABD ile karşı tarafa birçok siyasal, ekonomik ve askeri ayrıcalık tanıyan 54 ikili antlaşma imzalayacaktı. (24)
7 Mart 1954’te çıkarılan Petrol Yasası ile yabancı şirketlere Türkiye’de petrol çıkarma ve elde edilen karın yarısına sahip olma hakkı tanınıyordu.
Böylece petrolü millileştirmişken bundan vazgeçen ilk ülke Türkiye oluyordu. (25)
Adnan Menderes Ortadoğu’ya komünizmin sızma olasılığından son derece irkilmekteydi.
Mısır ile birlikte anti-emperyalist çizgide Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kuran Suriye’ye karşı saldırgan tutum sergiliyordu.
ABD ve İngiltere bu tutumdan rahatsızlık duymuş ve Sovyet saldırısını tahrik ederek iki süper gücün bölgede çatışmasına yol açabileceğinden çekinmişti. (26)
Birleşmiş Milletler’de yapılan oylamalarda, bağımsızlık mücadelesi veren Cezayir’in değil de emperyalist Fransa’nın yanında yer alan, Arap ülkelerinin iç işlerine karışarak yaşanan buhranlarda batı yanlılarını destekleyen Türkiye, batı aleyhtarlığının bölgede artması sonucu bölge ülkeleri tarafından da dışlanacaktı. 
* * *
İç politikada ise ara ara gerçekleşen ve çok kısa süren bahar havalarının oluşmasına karşın genelde tartışmalı, bol kavgalı, olaylı günler yaşanacaktı.
Başta Menderes olmak üzere, Demokrat Partililerin hedefindeki bir numaralı isim de İsmet İnönü’ydü.
Cumhuriyet’in ilk 15 yılı da dahil olmak üzere CHP politikaları yerden yere vurulurken, iktidar tarafından sorumlu olarak İsmet İnönü gösterilecek ancak tıpkı bugün olduğu gibi yandaş basın ve çevreler İnönü ile birlikte Atatürk’e de saldıracaktı.
Belki de gerçekleşen ilk somut olay DP Bolu Milletvekili ve Tarih öğretmeni Zuhuri Danışman’ın yazdığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nca yardımcı ders kitabı olarak kabul edilen tarih kitabında İsmet İnönü’ye hiç yer vermemesiydi. 
Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı olan, Kurtuluş Savaşı komutanlarından İnönü’nün adı kitapta yoktu.
İnönü Savaşları bile kitapta yer almamıştı. (27) 
Sanki İsmet İnönü diye biri yaşamamıştı.
DP’li İzmir Belediye Başkanı Rauf Onursal, İsmet İnönü’nün yurtdışına sürgüne gönderilmesini isteyecek, yine DP’li bir ilçe başkanı ise daha da ileri giderek İnönü’nün idam edilmesi gerektiğini söyleyecekti. (28)
8 Ağustos 1951 tarihinde DP Milletvekili Hamdullah Suphi Tanrıöver Meclis’te yaptığı konuşmada vites yükseltecek, ‘Atatürk diktatördür’ diyecekti. (29)
İktidarın el değiştirmesinden çok kısa bir süre sonra DP Tokat milletvekili Ahmet Gürkan ise, 5 yıl önce İstanbul’da gerçekleşen ölümlü bir trafik kazası ile ilgili İçişleri Bakanlığı’na soru önergesi verecekti.
Faili bulunmuş, fail kusurunu itiraf etmiş ve dava kapanmışken, yalancı şahit ve sahte mektuplarla önce Meclis’e ve sonrasında da yeniden yargıya taşınan bu olayda İsmet İnönü’nün oğlu Ömer İnönü cinayetle suçlanacaktı.
14 ay boyunca basında her türlü suçlama ve iftiraya maruz kalan Ömer İnönü dava sonunda suçsuz bulunarak beraat edecekti. (30)
İnönü’ye yapılan saldırıların belki de en çirkini, oğlu üzerinden gerçekleşen bu karalama kampanyası olmuştu.
5 Ekim 1952’de İzmir’de yapılan CHP mitinginde, İnönü, partileri kapatma konusunda yapılan hazırlık ile ilgili hükümeti eleştirmişti. Menderes’in buna yanıtı sert oldu:
 “İsmet İnönü’nün bu nutku bir ihtilal beyannamesine benzemektedir. 
Dünkü diktatör böyle konuşmaya başlarsa buna nifak çıkarmak ve tehlike yaratmak isteğinden başka bir mana verilemez.” (31) Benzetme çok ağırdı. 
Menderes, daha sonraları İnönü’ye, ‘tiyatrocu’, ‘yalancı’, ‘vatandaş düşmanı’ gibi sıfatlar kullanmaktan çekinmeyecek, (32) yine İnönü için ‘baykuş’ ve hatta ‘profesyonel bir cani’ yakıştırmalarında bulunacaktı.
‘Çişini tutamayan İsmet Paşa’yı bu millet hiçbir zaman iktidara getirmez’ diyecekti. (33)
İzmir mitingi sonrası gerçekleşecek olan Balıkesir mitingi ise, valiliğin aynı meydanı DP’ye tahsis etmesi, CHP’nin mitingini de iptal etmesi üzerine gerçekleşememişti.
Ancak miting alanında her iki partinin yandaşları karşı karşıya gelecek, birbirlerine girecek ve yaralananlar olacaktı.
Ne acı ki, Devlet Bakanı Yunus Muammer Alakant gerek basına verdiği demeçte gerek de meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada, olaylara karışan ‘Demokrat kardeşleri’ni kutlayacak, “Bu mukaddes milli galeyan Halk Partisi’nin İnönü hizbine, ‘milli irade’ye hürmet etmek lüzum ve zaruretini öğretmiştir” diyecekti. (34)
Ne var ki ihtilalcilikle suçladıkları İnönü haklı çıkacak, hükümet, dini ön plana çıkaran politikalarda kendisine rakip olarak gördüğü Millet Partisi’nin kapatılmasını sağlayacaktı.
CHP’nin karşı durması yeterli olmayacak, o zamanki yasalar gereği tek hakimli Sulh Ceza Mahkemesi Millet Partisi’ni feshedecekti. (35)
Artık çanlar CHP için çalıyordu.
* * *
DP iktidarı, halk iktidarı olarak adlandırılmasına karşın, halkın eğitiminde ve gelişiminde önem sahibi olan kurumları yok etmekte tereddüt etmedi.
4 Mayıs 1951’de Menderes, Meclis’te yaptığı konuşmada “Halkevleri, Halkodaları faşist anlayış ve düşüncelerin ürünüdür.
Bunlar sosyal yapımız içindeki tümüyle gereksiz, boş, geri ve yabancı unsurlardır” diyecekti.
Oysa Halkevleri, Atatürk’ün ölümüne dek geçen ilk sekiz yıl içinde dahi 23.750 konferans, 12.350 temsil, 9.050 konser, 7.850 film gösterisi ve 970 sergi gerçekleştirmişti.
Aynı dönem içinde 2.557.853 yurttaş Halkevleri kütüphanelerinden yararlanmış, 48 bin yurttaş çeşitli kurslara katılmış, 50 dergi yayımlanmıştı. (36)
Atatürk tarafından kurulan; müzik, şiir, resim, tiyatro dahil çeşitli kültür ve sanat çalışmalarından spora kadar birçok etkinliğe ev sahipliği yapan Halkevleri DP iktidarı tarafından 1951’de kapatıldı. (37)
Kapatan iktidarın başındaki isim olan Menderes, ne ilginçtir ki, eski Aydın Halkevi Başkanı’ydı. (38)
CHP’ye ilk darbe olarak düşündükleri ‘Halkevlerinin kapatılması’ sonrası hedef büyütüldü.
1953 yılı biterken, el konmak istenen artık CHP’nin tüm mallarıydı. Meclis’te tamamı DP’li milletvekillerinden oluşan bir geçici komisyon kuruldu.
Komisyon, CHP’nin parti örgüt binalarına, eşya ve araçlarına, Ulus gazetesi ve matbaasına, kısacası parti ile ilgili tüm varlığa el konulması ve bunların hazineye devredilmesi ile ilgili kanun teklifini kabul ederek Genel Kurul’a gönderdi. (39)
Teklif Meclis’te de kabul edildi.
CHP, malı, mülkü ve hatta beş kuruş parası olmayan bir partiydi artık.
Ve genel seçimlere sadece 4.5 ay kalmıştı.
DP hükümetinin ise hız kesmeye niyeti yoktu.
Yeni yılın ilk ayında, 27 Ocak 1954’te, 6234 sayılı yasayla aydınlanmanın kaleleri, Köy Enstitüleri kapatıldı.
****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder