ARJANTİN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ARJANTİN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ağustos 2018 Perşembe

KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 12


KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 12


5.2. Başkanın Yetkileri, Gücü ve Diğer Organlarla İlişkileri

5.2.1. 1983 Sonrası Başkanlar ve Siyasi Gelişmeler

Demokrasiye dönüşün gerçekleştiği 1983’te seçilen Raul Alfonsin,
demokratik kurumların tesisi ve hukukun kurumsallaşması için belli
bir çaba göstermiştir. Kirli Savaş döneminde yaşanan ağır insan hakları
ihlallerinin sorumlularının yargılanması için düzenlemeler yapmış,
yargının bağımsızlaşması yönünde olumlu adımlar atmıştır. 
Başkanlık yaptığı dönem, Kongre çoğunluğunun kendisine muhalif 
partiden olmasının da etkisiyle Kongre ile dengeli ilişkiler
geliştirmiştir.82 

Ne var ki parlamentoya rağmen öngördüğü politikaların
gerçekleşmesi için zorunluluk ve aciliyet kararnamelerine (decreto de
necesidad y urgencia/DNU) daha sık başvurma geleneğini başlatmıştır.83
1989-1999 arasında iki dönem yönetimde olan Carlos Menem
süper başkanlık geleneğini geri getirmiştir. Hukukun üstünlüğünden
rahatsızlık, hegemonik siyasi kültür bu dönemde yeniden güçlenmiştir.
Peronist tabana dayanan Menem yürütmeyi kontrol ederken, Kongredeki
çoğunluğu elde etmiş ve üst yargıda kadrolaşmaya ağırlık vermiştir. Bu
dönem, muhalefetteki Radikal Partinin zayıflamış olmasının da etkisiyle
Menem aşırı güçlü bir başkan konumu elde etmiştir. Seçim usulsüzlükleri
ve yargıya yandaş atama konusunda çok rahat davranmış, Yüksek
Mahkemenin hâkim sayısını beşten dokuza çıkarmış ve istediği hâkimleri
atamıştır.84 Yüksek Mahkemede kendi lehine oluşturduğu bu yapının
rahatlığıyla Menem, DNU’lara çok sık başvurmuştur. Menem 1994’te
yapılan geniş anayasa değişikliği ile yeniden seçilmesini mümkün kılacak
düzenlemeyi getirmiştir.85




Raul Ricardo Alfonsin

1999’da ekonomik bunalım ortamında seçilen Fernando de la
Rua iki yıllık iktidarı boyunca ekonomik gerilemeyi ve yoksullaşmayı
durduramayınca 2001’de istifa etmiştir. Böylece ikisi de Radikal cepheden
gelen Alfonsin ve De la Rua anayasal sürelerini kullanma haklarını
zorlamadan ve askeri bir müdahale olmaksızın halkın zorlamasıyla
görevlerinden ayrılmışlardır.86

Orta sınıfın yoksullaşması ve yoksul sınıfın genişlemesi, 2000’den
itibaren popülizmin yeniden güçlenmesini ve geniş taban bulmasını
sağlamıştır. 2001 sonundan 2003 ortasına kadarki dönem siyasi bunalımın
doruğa çıktığı dönemdir ve bu dönemin ilk bir ayında protestolar ve
kamuoyu baskısıyla üç geçici başkan değiştirilmiştir (Frederico Ramon
Puerta, Adolfo Rodriguez Saa ve Eduardo Oscar Camano) Kongre 2002’nin
başında Peronist Eduardo Duhalde’yi geçici başkan olarak seçmiştir.
Duhalde de ekonomik gidişatı değiştiremeyince 2002’nin yazında bir yıl
içinde (olağan görev süresi dolmadan) görevi bırakacağını ilan etmek
zorunda kalmıştır.87

2003 Mayıs’ında Nestor Kirchner başkan olarak seçilmiştir.88 Ekonomide Menem
döneminde başlatılan liberal politikaları sınırlayan Kirchner döneminde önemli
gelişmeler sağlanmıştır. Görev süresi boyunca ekonomi her yıl %9 büyümüş, yaşam standartları yükselmiş, işsizlik %20’den %9’a düşerken, yoksulluk %50’den %27’ye gerilemiştir. Ancak gelir dağılımında bir iyileşme sağlanamamıştır.

Carlos Saul Menem



90’lı yıllarda yaygınlaşan ve daha çok otoyol işgali biçiminde cereyan
eden yoksul ve işçi eylemleri (piquetero) bu dönemde hükümetin uzlaşı
ve barış girişimleriyle azalmıştır. Hükümet; işsizlik sigortası, konut yardımı,
yoksullara gıda-giyim yardımı gibi sosyal politikalarla bu eylemleri
azaltmış ve eylemci kitleleri kendi destekçileri haline getirmiştir. Öyle ki
bunlardan bazı eylemci liderleri çeşitli bakanlıklarda üst düzey makamlara
atanmışlardır.89 Diğer yandan hükümetle işbirliğine gitmeyen bağımsız
piquetero kitleleri ve önderleri dışlanarak ve sosyal yardımlardan mahrum
bırakılarak işbirliğine zorlanmışlardır.90 Böylece aslında hükümet
karşıtı bir misyona sahip olan bu hareket Kirchner’in siyasi yapısı içerisinde
eritilmiştir.

Kirchner, “süper başkanlık” geleneğini sürdürmüştür. Anayasa’nın
kendisine verdiği yetkilerin genişliği dışında sahip olduğu popülarite ve
muhalif yoksul hareketine sağladığı himaye elini güçlendirmiştir. Kongredeki
parlamenterlerin çoğunluğunun da desteğine sahip olan Kirchner,
mevcut gücüyle yargı kuvvetine de nüfuz etmeye çalışmış ve Yargı Konseyinde
partizan çoğunluğu sağlayarak bunu büyük ölçüde başarmıştır.
Kirchner döneminde gündeme gelen çeşitli yolsuzluk davaları Kirchner
yönetiminin, gücünü korumak için rüşvet ve yolsuzluktan kaçınmadığını
göstermiştir.91

Kirchner, Yüksek Mahkemeyi yeniden eski itibarına kavuşturmak
gerekçesiyle, Kongrenin suçlandırma veya istifa yoluyla Mahkemenin 9
üyesinden 6’sının görevine son vermesini sağlamıştır. Bunların yerine 6
yeni hâkim atanmıştır. 92

Kirchner 2007’de görevi sona erince genel siyasal şartlar yeniden aday
olmasına müsait olduğu halde aday olmamış, yerine eşinin aday olmasını
tercih etmiştir. Bu tercihteki amacı ise eşinin bir dönemlik başkanlığından
sonra iki dönem daha başkan olma hesabı olmuştur.93 Böylece 2007’de
yapılan seçimle Nestor Kirchner’den sonra Cristina Fernandez de Kirchner
başkanlık koltuğuna oturmuştur.94

Cristina Kirchner güçlü bir siyasi destekle iktidara gelişinden itibaren
siyasi istikrarı devam ettirmiştir. Ancak siyasi gücünü arttırmak için hukuk
devletinin gelişimini önleyici anlayışı sürdürmüştür. Bu anlamda basına
yönelik yaklaşımı ve getirdiği düzenlemeler Arjantin’in uluslararası
göstergelerdeki yerini ciddi şekilde düşürmüştür. Yine parlamento
seçimleri dönemindeki manipülatif uygulamaları ve siyasi kayırmacı
tutumu kamuoyunca yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Örneğin 2005
parlamento seçimlerinde buzdolabı, çamaşır makinesi gibi araçlar ile
para dağıtımıyla seçmen tercihini etkileme yoluna gitmiştir. Aynı şekilde
çeşitli yolsuzluk ve rüşvet olayları Cristina Kirchner’in de statükoyu ve
yarı demokratik sistemi değiştireceğine dair ihtimali zayıflatmıştır.95

5.2.2. Başkanın Önemli Yetki Alanları ve Bunların Kullanımıyla İlgili Sorunlar

Kanun Teklifinde Bulunma

Anayasa’ya göre kanun teklifinde bulunan kişi başbakandır. Ancak
Arjantin’in genel siyasal-anayasal sistemi ile birlikte bakıldığında bu
yetkinin fiilen başkanda olduğu görülür. Bu haliyle yasama inisiyatifini
kullanmada yasama organına ortak olan merci başbakan değil, başkanın
kendisidir. Ancak başbakanın teklifi sunması resmi bir usul olarak
benimsenmiştir. Yürütmenin yasama inisiyatifinde bulunması klasik
başkanlık sisteminde görülmeyen bir uygulamadır.

Atama Yetkileri ve Uygulaması

Başkanın atama yetkileri, yargıçların atanması yönünden yetkileri
ABD ile benzeşir, ancak ABD’den farklı olarak Arjantin Başkanı bakanlar
kurulu üyelerini ve birçok üst düzey kamu görevlisini parlamentonun
onayı olmaksızın atayabilmektedir.96 Başkan, başbakanı ve bakanları
atar ve görevden alır, başbakana bağlı bürokratları, aksi anayasada
belirtilmemişse yine kendisi atar. Buna karşılık başbakan da, anayasada
başkana tahsis edilmiş olanlar dışında, başkanlık teşkilatındaki bütün
bürokratları atama yetkisine sahiptir. Uygulamada başkan bütün
yürütme organının üst düzey atamalarını yaparken, başbakan alt kademe
çalışanlarını atamaktadır.97

Eyaletlerle İlişkiler

Başkana eyaletlerle (province) ilgili verilen yetkiler de önemlidir.
Eyaletlerin, kamu gelirlerinin toplanması ve dağıtımında sahip olmaları
beklenen klasik özerklikleri başkan lehine zayıflatılmıştır. Anayasa
değişikliğinde bu güç dengesini değiştirmeye ve düzeltmeye yönelik
bir kanun çıkarılması öngörüldüğü halde kanun parlamentoda kabul
edilememiş ve 80’lerde cari olan sistem devam etmiştir.98 Eyaletlerin
başındaki valiler görece güçlü bir konuma sahip olmakla birlikte, vergi
gelirlerinin dağıtımının düzenlenmesi konusunda fiilen başkana bağlı
oldukları için, eyaletlerde çoğulculuk ve federalizm tam manasıyla
gerçekleşememektedir.99

Ekonomik ve Mali Yetkiler

Yürütmenin elindeki mali enstrümanlardan biri olan örtülü ödenekler
başkanın gücünü genişletmektedir. Örtülü ödenek uygulaması 1955-
1956’da çıkarılan iki gizli kararname ile başlatılmıştır. 1969’da çıkarılan
Gizli Kararname Kanunu (secret decree-law) ile bu kararnameler
onaylanmıştır. Bu kararnameler uyarınca yürütme, yayımlanmayan ve
parlamento tarafından denetlenemeyen düzenlemeler yapabilmektedir.
Zamanla istihbarat teşkilatı ve savunma, içişleri, dışişleri ile Kongre
de örtülü ödenek kullanma yetkisine kavuşmuşlardır. Özellikle seçim
dönemlerinde bu ödeneklerin hacminin büyümesi bunların meşruiyetini
iyice kuşkulu hale getirmiştir.

Başkanın gücünü artıran bütçeye ilişkin diğer bir yetki, Kongrenin
başbakana bütçede değişiklik yapma yetkisini vermesidir. Kongre
2001’de yaşanan ekonomik bunalım koşullarında, başbakana bütçede
değişiklik yapma yetkisi vermiştir. 2006’da çıkarılan bir kanunla bu yetki
sürekli hale getirilmiş, kanun ile bütçe değişikliği halinde sadece örtülü
ödenekteki artışların Kongre tarafından denetlenmesi benimsenmiştir.100

Kongre çoğunluğunun başkanı desteklemediği bazı dönemlerde,
Kongrenin başkana karşı rekabet gücü artmıştır.101 

2009’daki parlamento seçimlerinde, iktidardaki koalisyon partileri parlamento çoğunluğunu kaybedince hükümet 2011 yılı için hazırladığı bütçe kanununu geçirememiştir.
Ancak başkanın sahip olduğu geniş bütçe dışı kaynaklar bu tür istisnai durumlarla başa  çıkmasına ve ihtiyaç duyduğu harcamaları yapmasına imkân vermektedir.102

Veto Yetkisi

Başkanın, klasik başkanlık sisteminde olduğu üzere, veto yetkisi
bulunmaktadır ve Kongre bu vetoyu her iki meclisin üçte iki
çoğunluğuyla aşabilmektedir. Demokrasiye geçişin sağlandığı 1983’ten
2007’ye kadarki 24 yıllık sürede Arjantin Kongresi 3258 kanun çıkarmış,
bunlardan 362’si başkan tarafından veto edilmiş; Kongre bunlardan
42’sinde başkanın vetosunu aşarak kanunu çıkarmıştır.103 Alfonsin
döneminde 49, Menem’in ilk döneminde 106, ikinci döneminde 89, De la
Rua döneminde 44, Duhalde döneminde 35 ve Nestor Kirchner döneminde
37 veto gerçekleşmiştir.104

Demokratik yönetimlerde tartışma konusu olan “kısmi veto”nun
varlığı önem arz etmektedir. Kısmi başkanlık vetosu, başkanın çıkarılan
kanunların yalnızca belli hükümlerini veto edebilmesi yetkisi olup bu
yetki genellikle harcamaya ilişkin kanunlarda kullanılmaktadır. 1946
öncesinde Kongre ve önde gelen anayasa hukukçuları kısmi vetonun
anayasa ihlali olduğu görüşünü paylaşmış, 1932’de Kongre kısmi vetonun
anayasaya aykırılığını bildiren bir karar çıkarmıştır. Ancak 1946’dan sonra
başkanla aynı parti çoğunluğuna sahip Kongre ve Anayasa Mahkemesi
kısmi vetoyu geçerli bir yürütme yetkisi olarak değerlendirmiştir.105 1994
Anayasası kısmi vetoyu benimsemiş ancak bu yetkinin kullanılmasını şarta
bağlamıştır. 80’inci madde hükmüne göre kısmi vetonun yapılabilmesi
için onaylanan bölüm ile veto edilen bölümün bağımsız bir içerikte olması
ve kanunun ruhu ve bütünlüğünün bozulmaması gerekmektedir.

Kısmi veto uygulaması, 1946’ya kadarki 84 yıl boyunca sadece 10
kere görülmüşken 1946 yılından itibaren daha sık görülmeye başlamıştır.
Uygulama Alfonsin döneminde 12 kere görülürken Menem döneminde
iyice yaygınlık kazanmış, 1989 ile 1995 arasındaki birinci dönemde 61
kısmi veto gerçekleşmiştir.106

1983-2007 arasında Kongre, tamamı veto edilen kanunların %20’sini
aşma girişiminde bulunmuş ve %14’ünde başarılı olmuştur. Kısmi
vetoların ise %14’ünde aşma girişimi olmuş ve %9’u başarılı olmuştur.
Bu durum başkanın kısmi vetolarda Kongre aritmetiğini düşündüğünü
ve kısmi vetoyu buna göre yaptığını böylece Kongre çoğunluğunu
bozabildiğini göstermektedir.107

Başkanın Düzenleyici Norm Koyma Yetkisi

Anayasa’da Kongrenin yetkilerinin sayıldığı bölümde yer alan 76’ncı
maddeye göre “Yasama yetkisi yürütme organına devredilemez.” Ancak
Kongrenin belli bir süre için ve belli şartlarla ve sadece idari konular ve
olağanüstü hal ile sınırlı olarak yetki vermesi istisna tutulmuştur.
Anayasa’nın 99’uncu maddesi, başkanın hiçbir şekilde yasama
niteliğine sahip düzenleme yapamayacağını belirtirken istisnai durumlara
yer vermiştir. Buna göre Anayasa’da öngörülen olağan yasama sürecinin
izlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda, zorunlu ve acil durumlarda,
bu kurala uyulmayabilecektir. Bu tür düzenlemelerde başbakan ve bütün
bakanların karşı imzası bulunur.

Aynı hükme göre bu tür düzenlemeler başbakan tarafından Kongrenin
karma komisyonuna sunulur. Bu komisyon her iki meclisteki siyasi
partilerin sandalye sayısını yansıtacak şekilde oluşturulur. On iş günü
içinde bu komisyon düzenlemeyle ilgili raporunu hazırlayarak görüşülmek
üzere her iki meclise sunar. Bu raporun ivedilikle görüşülmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan hükümlerde yer alan istisnalar Arjantin’de
başkanlık sisteminin çok önemli bir meselesi haline gelmiş, yürütmeyasama
ilişkisinin daimi gerilim alanlarından birine dönüşmüştür.

Çünkü devlet başkanları bu istisnaları öngörülen şartların dışına çıkarak
uygulamaya kalkışmaktadır. Bu girişimlerin frenleyicisi olabilecek ana
organlardan Kongre çoğunlukla başkanın partisine mensup çoğunluğa
sahip olduğundan, Yüksek Mahkeme ise tam bağımsız bir karaktere
kavuşmadığından başkanlar bu siyasi enstrümanı sıklıkla istismar etme
imkânına kavuşmaktadır. Uygulamada öngörülen sınırlamalara riayet
edilmemekte ve başkan “olağanüstü hal” olup olmadığına kendisi karar
vermektedir.108

Arjantin başkanının çıkarabildiği düzenleyici normlar, kısmi vetolar
ayrı tutulursa, devredilen kararnameler, yasama organının ilan ettiği
olağanüstü hal ile zorunluluk ve aciliyet kararnameleri olmak üzere üç
türdür.109

Devredilen kararnamelerde parlamento, başkana belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermektedir. Anayasa’da, şartları Kongre
tarafından belirlenecek ve ancak belli bir süre için geçerli olacak yönetim ve
olağanüstü hal konuları dışında, yasama yetkisinin yürütmeye devredilemeyeceği belirtilmiştir (m. 76).

İkinci olarak Kongre, ekonomik, sosyal, sıhhi vb. konularda olağanüstü
hal ilan ederse genellikle bu ilanla birlikte söz konusu krizin aşılması
için başkana geniş yetkiler vermektedir. Bu yetkiler arasında kamu
kaynaklarını kullanma yetkisi de bulunmaktadır. 110

Üçüncü düzenleyici normu ise müstakil olarak ele almak gerekir, çünkü
bu düzenleme tipi başkanın düzenleyici norm koyma yetkisinin esasını
oluşturmakta ve başkanların aşırı güçlenmesinin temel bir dayanağını
oluşturmaktadır.



Cristina Fernandez de Kirchner


13 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 9

KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 9


SİYASİ İSTİKRAR İLE DEMOKRATİK KURUMSALLAŞMA ARASINDA DENGE ARAYIŞI: ARJANTİN BAŞKANLIK SİSTEMİ


Halit Tunçkaşık*
* Yasama Uzmanı, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü, e-posta: halittunckasik@tbmm.gov.tr.




1. GİRİŞ

Yaklaşık 200 yıl önce İspanya’nın egemenliğinden çıkarak bağımsız
bir ulus haline gelen Arjantin, ilk anayasasını 1853’te kabul etmiş;
devlet sistemi olarak federalizmi, hükümet sistemi olarak başkanlık
sistemini benimsemiştir. 1916’da ilk kez seçimle bir başkan başa gelmiş,
ancak 1930’dan itibaren her 10 yılda bir gerçekleşen askeri darbeler
yüzünden askeri-sivil yönetimler arasında gelgitler yaşanmıştır. 1983’ten
itibaren dönülen demokratik yönetim günümüze kadar devam etmiştir.
Ne var ki bu dönem içerisinde de ciddi sosyo-ekonomik bunalımlar ve
bunların doğurduğu siyasal krizler ülkenin siyasi istikrarını ve demokratik
konsolidasyonunu engellemiştir.

Arjantin başkanlık sisteminde siyasi rekabet, genel hatlarıyla 1947’de
kurulan Peronist Adalet Partisi’nin (Partido Justicialista/PJ) halefi olan
partilerle anti-peronist blok arasında yaşanmıştır. 30 yıllık demokratik
dönemin 22 yılı Peronist kökenli başkanların iktidarını sağlamıştır.
Yasama organında da Peronist partilerin hâkimiyeti süregelmiştir.
Arjantin anayasal sistemi hakkındaki literatürde hakim değerlendirme,
bu ülkede, devletin erkleri arasında yürütmenin bariz şekilde baskın
olduğu yönündedir. Parlamentonun yürütmeyi dengeleyici rolünün eksik
kaldığı, keza yargının da yürütmenin etki alanından çıkamadığı kanaati
yaygındır. Bu değerlendirme ve kanaatlerin yeterli olgusal dayanaklara
sahip olduğu görülmektedir.

Bu çalışmada, başkanlık sisteminin klasik modeli olan ABD’den
esinlenen ancak özellikle uygulamada önemli farklılıklar taşıyan bir
örnek olarak Arjantin’in hükümet sistemi, hem anayasal hükümler hem
de uygulama boyutuyla incelenmiştir. Çalışmanın başında ülke hakkında
genel bilgiler verilmiş ve ülkenin siyasi tarihi özetlenmiştir. Dördüncü
bölümde anayasal organların yetki ve görevlerine ilişkin anayasalyasal
mevzuat ortaya konmuştur. Beşinci bölümde devletin üç erkinin
uygulamada ne kadar güçlü olduğu ve birbirleriyle ilişkilerinin nasıl
yürüdüğüne yakından bakılmıştır. Altıncı bölüm Arjantin başkanlık
sisteminin işleyişine dair tartışmalar kapsamında, sistemin zayıflığını
açıklayan nedenleri içermektedir. Sonuç bölümünde ise çalışmadaki
önemli noktalar bir araya getirilerek bazı değerlendirmeler yapılmıştır.

2. ARJANTİN HAKKINDA GENEL BİLGİ1 




Güney Amerika’nın güneyinde yer alan ve kıtanın Brezilya’dan sonra en geniş ikinci ülkesi olan Arjantin 2.780.400 km2’lik yüzölçümüne sahip olup nüfusu yaklaşık 44 milyondur. Ülkenin nüfusu ve kültürü büyük ölçüde İtalya ve İspanya başta olmak üzere Avrupa’nın değişik ülkelerinden gelmiş göçmenler tarafından oluşturulmuştur.2

Arjantin, 23 Eyalet ile Özerk Buenos Aires yönetiminden oluşmaktadır.

Başkenti Buenos Aires olup diğer önemli şehirleri Cordoba, Rosario ve Mendoza’dır.
Kentleşme oranı %92’dir. 
Arjantin nüfusu, düşmekte olan doğum oranı hızından dolayı yavaş biçimde artmaktadır. 
Nüfus artış hızı %1,7’dir. 
Ortalama yaşam beklentisi 77,1’dir.
Okur-yazarlık oranı %98 olup bu oran kadın ve erkeklerde aynıdır. 
Okul yaşamı beklentisi 17 yıldır. 3
Mevcut Anayasa: 1853
Devlet Başkanı: Mauricio Macri (10 Aralık 20015’ten beri)
Başbakan: Marcos Pena
Yasama Organı: Ulusal Kongre (Senato+Temsilciler Meclisi)
Yönetim Şekli: Cumhuriyet, Başkanlık, Federal
Yüzölçümü: 2.780.400 km2
Nüfus: 43.9 milyon
Dil: İspanyolca (resmi dil), İtalyanca, İngilizce, Almanca, Fransızca, Yerel Diller
Din: 
Roman Katolik %92 (uygulama %20’den az), % 2, 
Protestan, %2 
Yahudi, %4 diğer.
Ekonomi: 2015 yılı, 
GSMH büyüklüğü 884,2 milyar dolar; 
Kişi başına milli gelir 20.500 dolar; büyüme hızı % 2,5;
Enflasyon %26,5 olarak gerçekleşmiştir.1


Arjantin, Özgürlük Evi (Freedom House) 2013 yılı değerlendirmesine
göre “özgür” kategorisinde bulunmaktadır. Ülke’nin internet erişimindeki
durumu da “özgür” olarak görülürken, basın konusunda “yarı özgür”
değerlendirmesi yapılmıştır.4 Ekonomist Dergisinin Demokrasi Endeksine
göre 2015’te Arjantin’in dünya ülkeleri arasındaki sırası 50, ortalama
puanı 10 üzerinden 7,02’dir.5 Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün tespit
ettiği “Dünya Yolsuzluk Algısı Endeksi”nde ise Arjantin 100 üzerinden 32
puanla dünyada 107. sıradadır.6

3. ARJANTİN’İN YAKIN SİYASİ TARİHİ

1810’da ilk ulusal hükümetini kuran Arjantin, 1816’da İspanya’dan
bağımsızlığını ilan etti. Bölgeler arasında yaşanan iç savaş sonunda,
1853’te kabul edilen anayasa ile ülke federal bir devlete dönüştü.7 Bu
tarihten sonra, yaklaşık 70 yıl boyunca, ülke siyasi istikrarını korudu ve
yaşadığı hızlı ekonomik kalkınma süreci ile dünyanın en müreffeh ülkeleri
arasına girdi. Kişi başına düşen milli gelir itibariyle 1920’de dünyada
yedinci sıraya çıktı.8




Başkent Buenos Aires’ten bir görünüm


1916’da Arjantin’in seçimle gelen ilk Başkanı Hipolito Yrigoyen 1930’da
bir askeri darbe ile görevden alındı ve ülkenin ilk askeri yönetimi kuruldu.
1932’de sivil yönetime geçilse de 1943’te yine askeri yönetim başa geldi.
Bu yönetimin önde gelen ismi Albay Juan Domingo Peron, 1946’da yapılan
seçimde başkan seçildi ve 1954’teki seçimlerde bu başarısını tekrarladı.9
Peron, özellikle birinci dönemde aşırı milliyetçi ve sosyal kalkınmacı bir
politika izledi. Peron’un otoriter yönetimi bir taraftan ülkenin ekonomik
bakımdan ilerleme kaydetmesini ve gelir dağılımı dengesinin kurulmasını
sağlarken diğer taraftan hukuki istikrarın bir daha toparlanmayacak
biçimde bozulmasına yol açtı. Kurduğu siyasi parti ve siyasi hareket
günümüze kadar yaşayan en güçlü siyasi yapı oldu. Peron, 1955’te silahlı
kuvvetlerin müdahalesi ile görevden alındı.10

Peron’un devrilmesinin ardından Arjantin yine uzun bir siyasi istikrarsızlık dönemine girdi. 1950-1960’lı yıllarda siyasi hâkimiyet sivil ve askeri rejimler arasında gidip geldi. 1973’te parlamento ve başkanlık seçimleri yapıldı. Bu dönemde, daha önce Peron tarafından kurulan parti parlamentoda çoğunluğu sağladı. Aynı yıl Peron sürgünden dönerek başkan seçildi; ancak bir yıl sonra ölünce ülke yine kaosa girdi.

1976’da yeni bir askeri rejim başladı. Yeni yönetim “Ulusal Yeniden
Yapılanma Süreci” adı altında bütün muhalefeti bastıran kanlı bir dönem
başlattı. “Kirli Savaş” olarak adlandırılan şiddet olaylarında 30.000
insan öldü. 1981’de doruğa çıkan ekonomik sorunlar, yolsuzluk ve
huzursuzlukla birlikte 1982’de Birleşik Krallık’ın Falkland adalarını işgal
etmesi ve çekilmesi askeri yönetimin güç ve itibarını bitirdi.11
1983’te demokrasiye dönüldü12 ve Arjantin halkı Radikal Yurttaş
Birliği (Unión Cívica Radical/UCR) lideri Raul Alfonsin’i başkanlığa getirdi. 



Juan Domingo Peron

Alfonsin (1983-1989); enflasyon, askerlerin insan hakları ihlalleri
gibi meseleleri çözme yolunda mesafe katetti, ademi merkezileşme
ve demokratikleşme yönünde adımlar attı.13 Normal görev süresini
doldurmaya beş ay kala istifa etmek zorunda kalan Alfonsin’in ardından,
Peronist Adalet Partisi lideri Carlos Menem iktidara geldi. Menem 6 yıllık
ilk başkanlık döneminde belli bir siyasi istikrar sağlarken Peron gibi
radikal reformlara engel olarak gördüğü Yüksek Mahkemenin yapısını
değiştirerek hukuki istikrarsızlığı derinleştirdi. 1994’te yaptığı geniş
kapsamlı anayasal reformla yeniden başkan seçilmenin yolunu açtı.
İkinci dönem iktidarının sonlarında siyasi ve ekonomik göstergelerde
gerileme başladı. Üçüncü kere başkan adayı olmak için düşündüğü hukuki
düzenlemeyi gerçekleştiremedi.

Menem’den sonra yeniden Radikal cepheden seçilen başkan Fernando
de la Rua (1999-2001) ekonomik bunalımla birlikte yayılan kitlesel
hareketlere boyun eğerek istifa etti.14 2001-2003 yılları arasında derin
siyasi-ekonomik bunalım dönemi yaşandı. De la Rua’nın yarım bıraktığı
başkanlık süresini tamamlamak için görevlendirilen dört geçici başkan bu
süreyi tamamlayamayarak istifa etmek zorunda kaldı.
2003’te Peronist cepheden Nestor Kirchner başkanlığa seçildi. Kirchner
demokratik bazı adımlar attı, Carlos Menem’in Yüksek Mahkemeye
atadığı “yandaş” üyeleri değiştirdi, siyasi istikrar sağladı. Ancak
uyguladığı ekonomik politikalar belli bir iyileşme sağlasa da gelir dağılımı
dengesizliği devam etti. Kirchner yeniden seçilmek için uygun olan siyasi
atmosfere rağmen kendisi yerine eşini aday gösterdi. Böylece eşinden
sonra iki dönem daha başkan seçilme hesabı yaptı.15
2007’de yapılan başkanlık seçimlerinde Nestor Kirchner’in eşi başkan
seçildi. Yeni başkan Cristina Fernandez de Kirchner eşinin başlatmış
olduğu görece istikrarlı yönetimin devam etmesini sağladı. 2011’de
yapılan son başkanlık seçiminde Bayan Kirchner yeniden başkanlık
koltuğuna oturdu. Kasım 2015’te yapılan son seçimlerde ise çoğu Peronist
olmayan partilerden oluşan Cambiemos (Değişim) ittifakı adına yarışan
Mauricio Macri, Arjantin’in yeni başkanı olarak seçildi.16

4. ANAYASAL ORGANLAR

1994 yılında önemli değişikliklere uğrayan 1853 tarihli Arjantin
Anayasası’na göre Arjantin, temsil esasına dayalı bir Federal
Cumhuriyettir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi anayasayla teminat altına
alınmış; devleti oluşturan üç ana kuvvet yasama, yürütme ve yargı
olarak belirlenmiştir. Yürütme kuvvetinin başında başkan bulunmaktadır.
Yasama gücünü, iki meclisten oluşan “Kongre” yargıyı ise Yüksek
Mahkeme, temyiz mercileri niteliğinde yüksek yargı organları ve ilk
derece mahkemeleri oluşturmaktadır.17 Yüksek Mahkeme, anayasa
mahkemesi görevini de yerine getiren en yüksek yargı organıdır.18 Her
eyaletin kendine ait bir anayasası ve bir yargı sistemi bulunmaktadır.19
Eyaletler nispi bağımsızlığa sahip olup daha çok bazı vergiler, güvenlik,
eğitim, sağlık ve adaletle ilgili yetki ve sorumluluklara sahiptirler.20

4.1. Yasama Organı: Kongre

Arjantin’de yasama işlevi Kongre (Un Congreso) tarafından yerine getirilmekte olup Kongre, Temsilciler Meclisi (De la Cámara de Diputados)
ve Senatodan (Del Senado), oluşmaktadır.21

Kongrenin temel işlevi, tüm parlamentolarda olduğu gibi, kanun yapımıdır. Anayasa’nın 75’inci maddesinde düzenlenen Kongrenin
yetkileri ve yasama konuları 32 fıkra ile ayrıntılı biçimde ortaya konmuştur.
Kongrenin ikinci önemli işlevi hükümetin denetimidir. Kongre bunu, önceden hazırlanan hükümet plan ve programlarını değerlendirerek
yapar. Bunu gerçekleştirmek için inceleme yapma, rapor alma ve çalışma alanları oluşturma gibi çeşitli araçlara sahiptir. Başbakan bunun için her
ay Kongreye rapor sunar.22

Kongre her yıl olağan yasama dönemi olarak 1 Mart ile 30 Kasım
arasında çalışır. Başkan, Kongreye olağanüstü toplantı çağrısı yapabilir
ve Kongrenin olağan çalışma süresini uzatabilir. Kongreye ilişkin olarak

Anayasa’da yer alan önemli noktalar şunlardır:

• Kongre üyeleri yasama dokunulmazlığı ve sorumsuzluğuna sahiptirler.
• Yürütme organına yasama yetkisi devredilemez. Ancak belli bir süre için ve Anayasa tarafından belirlenmiş şartlar altındaki düzenlemeler istisnadır.
• Kanun önerileri her iki meclisin üyeleri ve yürütme organı tarafından verilebilir.
• İki meclis tarafından kabul edilen kanunlar onaylanmak üzere başkana gider. Onaylandıktan sonra kanun haline gelir.
• Başkan tarafından geri gönderilen tasarılar her iki meclisin üçte iki çoğunluğu tarafından kabul edilirse kanunlaşır ve yayımlanmak
   üzere başkana gönderilir. Belli şartlar altında başkan kanunun bir bölümünü onaylayıp bir bölümünü geri gönderebilir (kısmi veto).
• Başkanın herhangi bir nedenle görevini yapamaması durumunda, başkan yardımcısı bu yetkiyi üstlenir. Yardımcının da görev
   yapamaması durumunda Kongre geçici olarak yetkiyi kullanacak kişiyi belirler.
• Kongrenin her bir meclisi, gördüğü lüzum üzerine bakanlar kurulu üyelerini açıklama yapmaları veya rapor sunmaları talebiyle çağırabilir.

4.1.1. Temsilciler Meclisi

Temsilciler Meclisi üyeleri doğrudan halk tarafından seçilir. Her eyalet
bir seçim bölgesi sayılmakta ve listeli nispi temsil sistemi uygulanmaktadır.
Eyaletler kendi nüfuslarına oranla milletvekili seçerler.23 

Milletvekili olabilmek için 25 yaşını doldurmak, asgari dört yıl Arjantin vatandaşı
olmak ve seçileceği bölgede en az iki yıl ikamet etmiş olmak gerekmektedir.
Seçmen yaşı Kasım 2012’de çıkarılan bir kanunla 16’ya düşürülmüştür.
Milletvekilleri dört yıl için seçilirler; ancak her iki yılda bir Meclisin
yarısı yenilenir. Yeniden seçilmeye engel yoktur. Milletvekili sayısı ülkenin
10 yılda bir yapılan sayımlardaki nüfusuna göre değişkenlik gösterir.
Hâlihazırda toplam milletvekili sayısı 257’dir.24

Son 30 yılda yapılan nüfus sayımlarına göre milletvekili sayısı yeniden
belirlenmediği için mevcut milletvekili sayısı 1980 yılının nüfus sayımını
yansıtmaktadır. Bu güncellemenin yapılmamış olmasının ilginç bir
sonucu olarak örneğin en fazla nüfusa sahip olan Buenos Aires, Cordoba
veya Santa Fe eyaletlerinin birinden milletvekili seçilebilmek için Tierra
del Fuego ve Santa Cruz eyaletlerine göre 10 kat daha fazla oy almak
gerekmektedir.25

Temsilciler Meclisinin inhisarında iki önemli yetki bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi başkan, başkan yardımcısı, başbakan,26 bakanlar
ve Yüksek Mahkeme üyelerinin suçlandırılmasıdır. Söz konusu kişiler
görevlerini kötüye kullanma veya görevle ilgili suç işlemeleri ya da
diğer cezai suçlardan dolayı suçlandırılabilirler. Temsilciler Meclisine
münhasır ikinci yetki ise gelir sağlayan ve asker alımına ilişkin tekliflerin
verilmesidir.

4.1.2. Senato

Senato nüfusa bakılmaksızın her eyalete üç temsilci düşecek şekilde
toplam 72 temsilciden oluşur. Bir eyalette oyların çoğunluğunu alan parti
o eyaletin iki senatörünü çıkarır. En çok oyu alan ikinci parti ise üçüncü
senatörü çıkarır. Senatörler, altı yıllığına halk tarafından seçilmektedir.
Her iki yılda bir Senatonun üçte biri yenilenmektedir. Başkan yardımcısı
aynı zamanda Senatonun başkanıdır.27

Senatör olarak seçilebilme şartları; 30 yaşını doldurmak, asgari altı yıl
Arjantin vatandaşlığı bulunmak, yıllık belli bir gelir düzeyine sahip olmak
ve seçileceği bölgede en az iki yıl ikamet etmiş olmaktır.

Senatonun münhasır yetkileri şunlardır:

• Temsilciler Meclisinin suçlandırdığı başkanı ve üst düzey kamu görevlilerini yargılar.
• Dış saldırılar durumunda başkana sıkıyönetim ilan etme yetkisini verir.
• Başkanın yaptığı üst düzey terfi ve atama işlemlerini onaylar.
• Başkan Senatonun onayıyla savaş ilan eder; misilleme emri verir.
• Başkan, Yüksek Mahkeme üyelerini Senatonun onayıyla atar.

Diğer federal mahkeme üyelerini Yargı Konseyinin hazırladığı liste
arasından yine Senatonun onayıyla atar. Büyükelçileri, diplomatik
temsilcileri ve ticari ataşeleri Senatonun onayıyla atar ve görevden alır.28

4.1.3. Kongrenin Yetkileri

Anayasa’da “Kongrenin Yetkileri” başlığı altında sayılan önemli görev
ve yetkiler şu şekilde özetlenebilir (m.75):

Ulusal gümrük, ihracat ve ithalat vergilerine ilişkin kanun yapar;
vergi koyar; borçlanmaya, ulusal toprakların kullanılması ve satılmasına
karar verir. Federal Bankanın para basmasına karar verir. İç ve dış
borçların ödenmesini düzenler, dış ticareti ve eyaletler arası ticareti düzenler. 



Senato Genel Kurulu


Bütçeyi, kamu yatırımlarını ve yatırım hesaplarını onaylar.
Arjantin yerli halkının etnik ve kültürel varlığını kabul eder; kimlik,
iki dilli ve çok kültürlü eğitime saygıyı güvence altına alır, toplulukların
hukuki ehliyetlerini kabul eder. Refah, eğitim, sanayi, göç, demiryolları, su
taşımacılığı, dış sermayenin ithali, insan hakları, sosyal adalet, istihdam
yaratma, bölgeler arası eşitsizliği giderme gibi konularda ülkenin
gelişmesini sağlar. Yüksek Mahkemenin altındaki mahkemeleri kurar;
genel af çıkarır. Başkan ve başkan yardımcısının istifalarını kabul eder
veya reddeder, görev yapacak başkan ve başkan yardımcısı bulunmayınca
geçici bir başkan seçer. Diğer devletlerle ve Papalıkla yapılan sözleşmeleri
onaylar.29

Gümrük, vergi, federal banka, borçlar, bütçe, eyaletler arası gelir
aktarımı, döviz, ticaret, vb. ekonomik alanlarda ve posta, sosyal güvenlik,
refah tedbirleri, sınır güvenliği gibi konularda kanun çıkarır. Sınır
güvenliğini sağlar. Başkana savaş ilanı, misillemede bulunma ve barış
yapma yetkisi verir. Savaş ve barış zamanında gerekli silahlı kuvvetlerin
teşkilat ve işleyişini düzenler. İç kargaşa halinde sıkıyönetim ilan eder, tatil
döneminde başkanın ilan ettiği sıkıyönetim kararını onaylar. Eyaletlere
federal müdahalenin yapılmasını kararlaştırır, bu konuda başkanın,
Kongre tatildeyken verdiği kararı onaylar.

10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 8


KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 8


7. SONUÇ

İngiliz Monarşisine duyulan tepkinin şekillendirdiği bir felsefî temelde
inşa edilen ABD başkanlık hükümeti sistemi; yasama, yürütme ve yargı
organlarının katı bir şekilde birbirinden ayrıştığı, ancak birbirlerine
fren ve denge mekanizması ile müdahalede bulunabildiği bir yapı ortaya
çıkarmıştır. Bu sistemin temel unsurlarını özetlemek gerekirse;

• Güçler ayrılığı katı ve belirgindir.
• Devlet başkanı-hükümet başkanı ayrımı yoktur.
• Başkan doğrudan veya dolaylı olarak halk tarafından seçilir.
• Kabine üyeleri başkan tarafından seçilir ve azledilir.
• Başkan yasama organının üyesi olamaz.
• Başkan görevi ile ilgili işlerden dolayı sorumsuzdur.
• Başkanın yasama organını feshetme yetkisi yoktur.
• Yasama organı başkanı görevden alamaz.
• Başkan yasaları veto edebilir ve vetosu nitelikli çoğunluk ile aşılabilir.
• Fren ve denge mekanizması iyi işler ve organlar arasında uyum ve işbirliğini sağlar.

Yürütmenin tamamen yasamadan bağımsız bir şekilde teşekkül
ediyor olması, güçler ayrılığının belirleyici bir etkeni olurken, yasama ve
yürütme arasında işbirliğini gerektiren konularda anayasanın bir organı
diğeri üzerinde baskın olarak nitelendirmemesi, fren ve denge sistemi ile
mümkün olmaktadır. Örneğin, başkan tarafından Federal Yüce Mahkeme
üyesi olması için aday gösterilen hâkimlerin, Senatonun onayını almadan
bu göreve atanamaması yasamanın yürütme üzerindeki “fren ve denge”
etkisi olmaktadır. Zira Anayasa’nın yapıcıları arasında bulunan James
Madison, güçlerin birbiri üzerinde hiçbir etkide bulunamamasına yol
açacak katı bir güçler ayrılığını, “güçler ayrılığı ilkesinin tam olarak
uygulanamaması” olarak değerlendirmekte ve her bir organın diğerleri
üzerinde anayasadan kaynaklanan bir kontrol gücü olması gerektiğini
savunmaktadır.116

Başkanlık sisteminde yasama ile yürütme arasında hassas bir denge
kurulması gerektiği, aksi takdirde her ikisi de halk tarafından seçilen
Kongre üyeleri ve başkan arasında yaşanacak fikir ayrılıkları söz konusu
olduğunda sistemin kilitlenebileceği ihtimali görmezden gelinemeyecek
kadar ciddidir. Bir diğer ihtimal ise, Güney Amerika’daki bazı örneklerde
olduğu üzere, başkanın yetki ve sorumluluklarını fazlasıyla genişleterek
yasamayı etkisizleştirmesi ve sistemde yürütmenin/başkanın baskın
olmasıdır.

ABD’nin, başkanlık sisteminin en başarılı örneğini sergilemesinin
altında yatan sebeplerden biri, belki de en önemlisi, adeta “sigorta” işlevi
gören fren ve denge mekanizmasının, yetki ve sorumluluklarının sınırını
belirlemesi ve olası bir yetki aşımında bunun diğer bir organ tarafından
engellenebilmesidir. Ne başkan yürütmenin belirlenmesinde sınırsız bir
yetkiye sahiptir ne de yasama yasa yapma sürecinde bütünüyle serbest ve
yürütmenin etkisinden muaf şekilde çalışabilmektedir. Yasama ve yürütme;
birbirini kontrol etmek, birbiriyle uyum sağlamak ve işbirliği geliştirmek
zorundadır. Aksi halde sistemin tıkanması kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca,
yargı uyuşmazlıkların çözümünde etkili bir mekanizmadır ve Federal Yüce
Mahkeme verdiği kararlar ile sistemin işleyişinde karşılaşılan sorunların
aşılmasında ya da belirsizliklerin giderilmesinde rol oynamıştır.

    1787’den bu yana mevcut Anayasa’nın kullanılıyor olması, ABD’deki
siyasal sistemin kurulduğundan bu yana hiç değişmeden geldiği şeklinde
algılanmamalıdır; zira yasama-yürütme ilişkileri önemli bir değişim
geçirmiştir. Zaman içerisinde, yeni şartlar ve gelişmeler, Anayasa’da
birçok değişiklik yapılmasını gerekli kılmıştır. Bu değişikliklerle mevcut
halini alan ABD hükümet sistemi, Anayasa’yı hazırlayan Kurucu Babaların
öngördüğü üzere, ne yürütmenin ne yasamanın ne de yargının tahakküm
kurabildiği bir sistem olarak ortaya çıkmıştır. Lakin bazı alanlarda
yürütmenin Kongreden daha etkin olabildiği, Kongrenin ise elindeki
kritik yetkiler ile yürütmeyi istediği şekilde davranmaya zorlayabildiği
görülmektedir. Gerçekten de, bu çalışmanın beşinci bölümünde bahsi
geçen yargı kararları ve altıncı bölümünde incelenen iki örnek olay,
kurumlar arası ilişkilerin niteliğini ortaya koyarken, başkanlık sisteminin
dejenere olmasıyla ortaya çıkabilecek dezavantajların sistem içerisinde
nasıl bertaraf edildiğini açıklamaktadır.

Yürütmenin başı konumundaki başkanın, federal politikaların
belirlenmesinde daha etkili olduğu, özellikle de dış politika ve ulusal
güvenlikle ilgili konularda başat güç konumuna eriştiğini söylemek yanlış
olmayacaktır. Yerel talep ve beklentileri karşılamak için mesailerinin
büyük bir bölümünü seçim bölgelerine ayıran Temsilciler Meclisi
üyelerinin ise daha kısa vadeli ve dar çerçeveli politik gündemlerle
ilgilendiğini belirtmek de doğru olacaktır. Dolayısıyla bu noktada, yasama
üyeleri ile yürütmenin, önceliklerinin ve odak noktaların farklılaştığı da
ortaya çıkmaktadır.

Altıncı bölümde aktarılan iki örnek olaydan ilki başkanın dış politikada,
ikincisi de Kongrenin bütçenin kabulünde elinde bulundurduğu üstünlüğü
diğerine karşı kullandığını göstermiştir. Bu durum, iki organ arasında
bir güç mücadelesinin ve etkinlik arayışının gündeme gelebileceğine
işaret etmektedir. Ne var ki bu mücadele, istisnai haller dışında, sistemin
kilitlenmesi anlamına gelmemektedir. Zira ABD sistemini, başkanlık
sisteminin “en iyi örneği” yapan temel sebep, birbirinden katı bir
şekilde ayrılmış güçlerin-yargı kararlarıyla da desteklenen fren ve denge
mekanizması sayesinde- ahenk içerisinde çalışabilmeye devam etmesidir.
Diğer bir ifadeyle, organlar arasındaki “ayrı”lık birlikte çalışmalarına engel
olmamakta; bir organ diğerinin dengeleyicisi olarak sistemin işlemesine
katkı sağlamaktadır. Böylelikle, yasama ve yürütme arasında yaklaşım
farklılıkları olsa dahi, bir orta yol bulunabilmekte ve uzlaşı ile sorun
bir şekilde çözümlenebilmektedir. Bu esnada, yürütmeden bağımsızlığı
noktasında şüpheye yer olmayan yargı makamı, güçler arasında yaşanan
olası bir ihtilafın hukuk kuralları içerisinde halledilmesi için güvenilir bir
yol gösterici işlevi görmektedir.

Neticede; görev, yetki ve sorumlulukları net bir şekilde belirlenmiş
organlar, katı güçler ayrılığı ile birbirinden “ayrı” konumda bulunmakla
birlikte, pratikte “birlikte” çalışmak durumunda kalmakta ve sistem
kurumlar arasında yetki çatışmalarına mahâl vermeyecek şekilde işlemeye
devam etmektedir. Bu durum; demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve
bireysel hak ve özgürlüklerin temin edildiği bir sistemin ortaya çıkmasıyla
sonuçlanmaktadır.

KAYNAKÇA

ABD Ankara Büyükelçiliği. “Amerikan Hükümetinin Ana Hatları”, http://www.
usemb-ankara.org.tr/ ABDAnaHatlar/Hukumet.htm#b1, Erişim: 20.08.2014.
____ . “Kısa ABD Tarihi”, http://turkish.turkey.usembassy.gov/media/pdf/ abd_
kisa_tarih.pdf, Erişim: 20.08.2014.
____ . “Amerika Hakkında: Amerika Birleşik Devletleri Anayasası”, http://photos.
state.gov/libraries/ turkey/231771/PDFs/abd-anayasasi.pdf,
Erişim: 20.08.2014.
____ . “Yargı Organı: Anayasayı Yorumlama”, http://www.usemb-ankara.org.tr/
ABDAnaHatlar/Hukumet.htm#b5, Erişim: 20.08.2014
Adler, David G. “The Constitution”, Encyclopedia of American Foreign Policy: Studies
of the Principal Movements and Ideas. Alexander De Conde, Richard Dean
Burns, Fredrik Logevall, New York: Charles Scribner’s Sons, 2002.
Ambrose, Stephen E. “The Presidency and Foreign Policy”. Foreign Affairs, Cilt 70,
Sayı 5, (Kış 1991).
ANCA. “Senate Panel Approves Controversial Nominee to Serve as Ambassador to
Turkey; Menendez, Boxer, Risch Oppose”, 13.09.2011. http://www.anca.org/
press_releases/ press_releases.php?prid=2059, Erişim: 20.08.2014.
Armaoğlu, Fahir. 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi: 1789-1914. İstanbul: Alkım Yayınevi,
2006.
Bakırcı, Fahri. “Başkanlık Sistemi, Parlamenter Sistem, Meclis Hükümeti Sistemlerinin
Karşılaştırılması ve Türkiye Örneği”. Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi,
TBMM Genel Sekreterliği, 1994.
Barbash, Fred. “Supreme Court Backs Civil Liberties in Terror Cases”, Washington
Post, 28.06.2004.http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/articles/A11657-
2004Jun28.html,Erişim: 20.08.2014.
Blaine, Kyle. “Top Uses of Executive Privilege: Washington, Nixon, Obama”, ABC
News, 20.06.2012, http://abcnews.go.com/Politics/fast-furious-executive-
privilege-george-washington-barack-obama/story?id=16613606#1,
Erişim: 20.08.2014.
Boylan, Timothy S. “War Powers, Constitutional Balance, and the Imperial Presidency
Idea at Century’s End”. Presidential Studies Quarterly, Cilt 29, Sayı 2 (Haziran
1999), s. 232- 249.
Central Intelligence Agency. “World Factbook: United States”, https://www.cia.
gov/library/publications/the-world-factbook/geos/us.html,
Erişim: 20.08.2014.
Connecticut Judicial Branch Law Libraries. “Roger Sherman and The Connecticut
Compromise”, http://www.jud.ct.gov/lawlib/History/Sherman.htm,
Erişim: 20.08.2014.
Contrubis, John. “Executive Orders and Proclamations”. Report for Congress,
Congressional Research Service, (09.05.1999), http://www.llsdc.org/assets/
sourcebook/crs-exec-orders-procs.pdf, Erişim: 20.08.2014.
Dağ, Güray. “Anayasa Yargısı ve Çalışma Esasları”. Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Ankara Üniversitesi, 2003.
Duignan, Brian ed. The Executive Branch of the Federal Government: Purpose, Process,
and People. New York: Britannica Educational Publishing, 2010.
Erler, Edward J. The American Polity: Essays on the Theory and Practice of Constitutional
Government. New York: Taylor & Francis, 1991.
Evcimen, Günsev. “Başkanlık Hükümeti Sistemi: ‘Ratio Politica’sı ve Türkiye”. Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 47, Sayı 1 (1998), s. 317-334.
Fendoğlu, Hasan T. “Başkanlık Sistemi Tartışmaları”. SDE Analiz, (Kasım 2010),
http://www.sde.org.tr/userfiles/file/baskanlik%20sistemi%20tartismalariYENI-1111.pdf,    Erişim: 20.08.2014
Fisher, Louis. “Foreign Policy Powers of the President and Congress”. Annals of the
American Academy of Political and Social Science, Cilt 499, (Eylül 1988).
____ . “The Pocket Veto: Its Current Status”. Report for Congress, Congressional Research
Service, (30.03.2001). 
http://www.senate.gov/reference/resources/pdf/RL30909.pdf,    Erişim: 20.08.2014.
Foley, Michael ve John E. Owens. Congress and the Presidency: Politics in a Separated
System. Manchester: Manchester University Press, 1996.
Freedom House. “Freedom in the World: United States”, 
http://freedomhouse.org/report/freedom-world/ 2014/united-states-0#.U7z2sZR_vF4,   Erişim: 20.08.2014.
Garson, Robert. “The Intellectual Reference of the American Constitution”. Reflections on the Constitution: The American Constitution after Two 
Hundred Years içinde, Richard Maidment ve John Zvesper eds., Manchester: Manchester University Press, 1989.
Genovese, Michael A. ve Robert J. Spitzer. The Presidency and the Constitution: Cases and Controversies. New York: Palgrave Macmillian, 2005.
Goldsmith, Jack. The Terror Presidency: Law and Judgment Inside the Bush Administration. New York: W.W. Norton, 2009.
Gözler, Kemal. “Anayasa Yargısı”, Türk Anayasa Hukuku Sitesi, 
http://www.anayasa.gen.tr/anayasa-yargisi.htm#_ftnref4, Erişim: 20.08.2014.
Haskell, John. Congress in Context. Boulder, Co: Westview Press, 2010.
Healy, Gene. The Cult of the Presidency: America’s Dangerous Devotion to Executive Power. Washington D.C.: Cato Institute, 2009.
Hogue, Henry B. “Recess Appointments: Frequently Asked Questions”. Report for Congress, Congressional Research Service, (12.03.2008). 
http://www.senate.gov/CRSReports/crs-publish.cfm?pid=%270DP% 2BP%5C W%3B%20 P%20%20%0A,     Erişim: 20.08.2014.
Hudson, David L. The Handy Law Answer Book. Canton, MI: Visible Ink Press, 2010.
Hughes, Charles E. “The Republic Endures and This is the Symbol of Its Faith”, U.S. Supreme Court, 
http://www.supremecourt.gov/about/constitutional.aspx,   Erişim: 20.08.2014.
Hurma, Emrah, “ABD’de Borç Tavanı Uygulaması”. Kısa Bilgi Notu, TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı, Ekim 2013.
Jones, Charles O. Separate but Equal Branches: Congress and the Presidency. New
Jersey: Chatham House Publishers, 1995.
Kalaycıoğlu, Ersin. “Başkanlık Sistemi: Türkiye’nin Diktatörlük Tehdidiyle İmtihanı”.
Başkanlık Sistemi içinde, Teoman Ergül ed. Ankara: Türkiye Barolar Birliği, 2005.
Kuzu, Burhan. Her Yönü ile Başkanlık Sistemi. İstanbul: BKY, 2012. Madison, James. “The Particular Structure of the New Government and the Distribution
of Power Among Its Different Parts”, Independent Journal, 30.01.1788,
http://www.constitution.org/fed/federa47.htm, Erişim: 20.08.2014.
____ . “These Departments Should Not Be So Separated as to Have No Constitutional Control Over Each Other”, New York Packet, 01.02.1788,
http://www.constitution.org/fed/federa48.htm, Erişim: 20.08.2014.
Olson, Guy. “USA Elections in Brief”. Didem Özbağ (çev.), ABD Dışişleri Bakanlığı Elektronik Dergisi, (Ocak 2008), 
http://photos.state.gov/libraries/turkey/231771/PDFs/abd_secimleri_genel _bakis.pdf,     Erişim: 20.08.2014.
Olson, William C. “The US Congress: An Independent Force in World Politics?”.
Foreign Affairs, Cilt 67, Sayı 3 (Temmuz 1991).
Ömürgönülşen, Uğur. “Amerika Birleşik Devletlerinde Kamu Yönetimi”. Kamu Yönetimi Ülke İncelemeleri içinde, Birgül Ayman Güler ed. Ankara: 
İmge Yayınevi, 2009.
Pfiffner, James P. Power Play: The Bush Presidency and the Constitution. Washington D.C.: Brookings Institution Press, 2008.
Priest, Dana. “Justice Dept. Memo Says Torture ‘May Be Justified’”, Washington Post, 13.06.2004. 
http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/articles/A38894-2004Jun13.html,       Erişim: 20.08.2014.
Ritchie, Donald A. The U.S. Congress: A Very Short Introduction. New York: Oxford University Press, 2010.
Rozell, Mark. “The Constitution and Executive Privilege”, Library of Law and Liberty, 12.07.2012, 
http://www.libertylawsite.org/ 2012/07/12/the-constitution-and-executive-privilege/ Erişim: 20.08.2014.
Sevinç, Murat. “Amerikan Yüce Mahkemesi”. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 51, Sayı 1 (1996), s.391-407
Silverstein, Gordon. “Bush, Cheney, and the Separation of Powers: A Lasting Legal Legacy?”. Presidential Studies Quarterly, Cilt 39, Sayı 4 
(Aralık 2009) s. 878-895.
Smith, Steven S., Jason M. Roberts ve Ryan V. Wielen. The American Congress. Cambridge: Cambridge University Press, 2006.
Şencan, Hüdai. “ABD’de Hükümet Kapatma”. Bilgi Notu, TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı, Ekim 2013.
Tanıyıcı, Şaban ve Birol Akgün. Amerikan Başkanlığı: Cumhuriyetten İmparatorluğa. Ankara: Orion Kitabevi, 2008.
The Commission on Security and Cooperation in Europe. “About the Commission”,
http://csce.gov/index.cfm?FuseAction=AboutCommission.WorkOfCommission, Erişim: 20.08.2014.
Today’s Zaman. “Senate Committee Approves Ricciardone as Ambassador to Turkey”, 14.09.2011. 
http://www.todayszaman.com/news-256763-senate-committee-approves-ricciardone-as-ambassador-to-turkey.html,  Erişim: 20.08.2014.
Transparency International. “Corruption Perceptions Index 2013”,
http://www.transparency.org/cpi2013/results, Erişim: 20.08.2014.
Tushnet, Mark V. “The Constitutional Politics of the Clinton Impeachment”. Aftermath: the Clinton Impeachment and the Presidency in the Age of 
Political Spectacle içinde, Leonard V. Kaplan ve Beverly I. Moran eds. New York: New York University Press, 2001. U.S. Department of Justice Office of 
Legal Counsel. “Memorandum for William J. Haynes IT, General Counsel of the Department of Defense, U.S: Military Interrogation of Alien Unlawful 
Combatants Held Outside the United States”, (14.03.2003). 
http://www.aclu.org/pdfs/safefree/yoo_army_torture_memo.pdf,     Erişim: 20.08.2014.
____ . “Response to Alberto Gonzales’ Request for Views on Legality of Interrogation Techniques”, (01.08.2002). 
http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB127/020801.pdf,    Erişim: 20.08.2014.
U.S. Department of State Office of the Historian. “Articles of Confederation 1777- 1781”, 
http://history.state.gov/milestones/1776-1783/Articles,   Erişim: 20.08.2014.
____ . “Continental Congress 1774-1781”, http://history.state.gov/ milestones/
1776-1783/ContinentalCongress, Erişim: 20.08.2014.
____ . “French Alliance, French Assistance, and European Diplomacy during the American Revolution 1778-1782”, 
http://history.state.gov/milestones/1776-1783/FrenchAlliance     Erişim: 20.08.2014.
____ . “Secret Committee of Correspondence/Committee for Foreign Affairs 1775-1777”, 
http://history.state.gov/milestones/1776-1783/SecretCommittee,   Erişim: 20.08.2014.
____ . “The Declaration of Independence 1776”, http://history. state.gov/milestones/
1776-1783/Declaration, Erişim: 20.08.2014. U.S. House of Representatives. “Forms of Congressional Action”, 
http://thomas.loc.gov/home/laws made.bysec/formsofaction.html, Erişim: 20.08.2014.
 ____ . “The House Explained: Commissions”, 
http://www.house.gov/content/learn/, Erişim: 20.08.2014.

U.S. Senate. “Complete List of Senate Impeachment Trials”, http://senate.gov/artandhistory/
history/common/briefing/ Senate_Impeachment_Role.htm#4,
Erişim: 20.08.2014.
____ . “Origins and Development”, http://www.senate.gov/artandhistory/history/
common/ briefing/ Origins_Development.htm, Erişim: 20.08.2014.
____ . “Summary of Bills Vetoed, 1789-present”, http://www.senate.gov/reference/
Legislation/ Vetoes/vetoCounts.htm#1, Erişim: 20.08.2014.
____ . “The Senate’s Impeachment Role,” http://senate.gov/artandhistory/history/
common/ briefing/Senate_Impeachment_ Role.htm#1, Erişim: 20.08.2014.
____ . “Treaties”, http://senate.gov/artandhistory/ history/common/briefing/
Treaties.htm#1, Erişim: 20.08.2014.
U.S. Supreme Court. “The Court as an Institution”, http://www.supremecourt.
gov/about/ institution.aspx, Erişim: 20.08.2014.
____ . “United States v. Nixon, 418 U.S. 683 (1974)”, http://supreme.justia.com/
us/418/683/case.html, Erişim: 20.08.2014.
____ . “Youngstown Co. v. Sawyer, 343 U.S. 579 (1952)”, http://supreme.justia.
com/cases/federal/us/343/579/case.html, Erişim: 20.08.2014.
Vile, M. J. C. “Separation of Powers,” Encyclopedia of the American Constitution,
Leonard W. Levy ve Kenneth L. Karst eds., 5. Cilt. New York: Macmillan Reference, 2000.
Whittington, Keith E. Constitutional Construction: Divided Powers and Constitutional Meaning. Cambridge: Harvard University Press, 1999.
Wildavsky, Aaron. “The Two Presidencies: Presidential Power is Greatest When Directing Military and Foreign Policy.”Society, Cilt 4, Sayı 2 (1966), s. 7.
Yale Law School Avalon Project. “Articles of Confederation: March 01, 1781”,
http://avalon.law.yale.edu/18th_century/artconf.asp, Erişim: 20.08.2014.
____ . “Madison Debates: June 15, 1787”, http://avalon.law.yale.edu/18th_century/ debates_615.asp#1, Erişim: 20.08.2014.
____ . “Madison Debates: May 29, 1787”, http://avalon.law.yale.edu/18th_century/ debates_529.asp#12, Erişim: 20.08.2014.
Yeğin, Mehmet. “Amerikan Federalizminin Dünü ve Bugünü”. USAK Analiz, (Haziran 2011), 
http://www.usak.org.tr/dosyalar/rapor/ OAMdtQluNE2sb0PRRt0KlV876hu3uJ.pdf,    Erişim: 20.08.2014.
Yoo, John. “How the Presidency Regained Its Balance”, New York Times, 
http://www.nytimes.com/2006/09/17/opinion/ 17yoo.html?pagewanted=all&_r=0, 17.09.2006.   Erişim: 20.08.2014.
____ . “Laws as Treaties?: The Constitutionality of Congressional-Executive Agreements”, Michigan Law Review, Cilt 99, Sayı 4 (Şubat 2001), s.757-852.


BU BÖLÜM ABD İLE İLGİLİ DİPNOTLARI:


1 Ersin Kalaycıoğlu, “Başkanlık Sistemi: Türkiye’nin Diktatörlük Tehdidiyle İmtihanı”, Başkanlık Sistemi
   içinde, Teoman Ergül ed., (Ankara: Türkiye Barolar Birliği, 2005), s.14.
2 Burhan Kuzu, Her Yönü ile Başkanlık Sistemi (İstanbul: BKY, 2012, 2. Baskı), s.19.
3 Charles O. Jones, Separate but Equal Branches: Congress and the Presidency (New Jersey: Chatham
   House Publishers, 1995), s.viii-ix.
4 Kalaycıoğlu, Başkanlık Sistemi, s.16.
5 John Haskell, Congress in Context (Boulder, Co: Westview Press, 2010), s.11.
6 Donald A. Ritchie, The U.S. Congress: A Very Short Introduction (New York: Oxford University Press,
   2010), s.86.
7 Mark V. Tushnet, “The Constitutional Politics of the Clinton Impeachment,” Aftermath: the Clinton
  Impeachment and the Presidency In the Age of Political Spectacle içinde, Leonard V. Kaplan ve Beverly
  I. Moran eds. (New York: New York University Press, 2001), s.162.
8 Keith E. Whittington, Constitutional Construction: Divided Powers and Constitutional Meaning (Cambridge:
  Harvard University Press, 1999).
9 “World Factbook: United States”, Central Intelligence Agency,
    https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/us.html, Erişim: 20.08.2014.
10 “World Factbook: United States”.
11 “Freedom in the World: United States”, Freedom House, 
     http://freedomhouse.org/report/freedom-world/ 2014/united-states-0#.U7z2sZR_vF4, Erişim: 20.08.2014.
12 “Corruption Perceptions Index 2013”, Transparency International,
     http://www.transparency.org/cpi2013/results, Erişim: 20.08.2014.
13 Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e (Ankara: İmge Kitabevi, 2007), s.151-155.
14 Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1789-1914 (İstanbul: Alkım Yayınevi, 2006), s.24-26.
15 Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, s.25.
16 Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, s. 26.
17 “Kısa ABD Tarihi,” ABD Ankara Büyükelçiliği,
     http://turkish.turkey.usembassy.gov/media/pdf/ abd_ kisa_tarih.pdf, Erişim: 20.08.2014.
18 “Continental Congress, 1774-1781”, US Department of State Office of the Historian,
     http://history.state.gov/ milestones/1776-1783/ContinentalCongress, Erişim: 20.08.2014.
19 “Secret Committee of Correspondence/Committee for Foreign Affairs 1775-1777”, US Department of State Office of the Historian, 
     http://history.state.gov/milestones/1776-1783/SecretCommittee,    Erişim: 20.08.2014.
20 “French Alliance, French Assistance, and European Diplomacy during the American Revolution, 1778-1782”, US Department of State Office of the Historian,
     http://history.state.gov/milestones/1776-1783/FrenchAlliance, Erişim: 20.08.2014.
21 “The Declaration of Independence 1776”, US Department of State Office of the Historian,
     http://history. state.gov/milestones/1776-1783/Declaration, Erişim: 20.08.2014.
22 Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi, s.28.
23 Edward J. Erler, The American Polity: Essays on the Theory and Practice of Constitutional Government (New York, Taylor & Francis, 1991), s.3.
24 “Articles of Confederation: March 1, 1781”, Yale Law School Avalon Project: Documents in Law, History and Diplomacy, 
     http://avalon.law.yale.edu/18th_century/artconf.asp, Erişim: 20.08.2014.
25 “Amerikan Hükümetinin Ana Hatları”, ABD Ankara Büyükelçiliği,
     http://www.usemb-ankara.org.tr/ ABDAnaHatlar/Hukumet.htm#b1, Erişim: 20.08.2014.
26 Şaban Tanıyıcı ve Birol Akgün, Amerikan Başkanlığı: Cumhuriyetten İmparatorluğa (Ankara, Orion Kitabevi, 2008), s.27-28.
27 Tanıyıcı ve Akgün, Amerikan Başkanlığı, s.43.
28 Jones, Separate but Equal Branches, s.5.
29 “Amerikan Hükümetinin Ana Hatları”, s.4.
30 “Articles of Confederation, 1777-1781”, US Department of State Office of the Historian,
     http://history. state.gov/milestones/1776-1783/Articles, Erişim: 20.08.2014.
31 Ağustos 1786’da tarım ürünleri üzerindeki vergilendirmenin artırılması sonucu vergi borcu artan ve ödemekte güçlük çekmeye başlayan 
    çiftçiler hakkında yargılamalar başlayınca, Daniel Shays liderliğindeki bir grup isyan etmiştir. Konfederasyon Maddeleri’nin gözden 
    geçirileceği toplantının öncesinde yaşanan bu isyanın, anayasanın ve devlet sisteminin yapısını etkileyecek derecede önemli
    olduğu, zira federasyon fikrini güçlendirici bir etki yarattığı düşünülmektedir.
32 Mehmet Yeğin, “Amerikan Federalizminin Dünü ve Bugünü”, USAK Analiz, Haziran 2011, s.3-4.
33 Federalist Yazılar dâhilinde 1 Aralık ile 11 Aralık 1787 tarihleri arasında peş peşe yayınlanan altı makale, “Mevcut Konfederasyonun 
    Birlik’i Korumadaki Yetersizliği” (The Insufficiency of the Present Confederation to Preserve the Union) başlığını taşımaktadır. 
    Alexander Hamilton, bu yazılarda Konfederasyon Maddeleri’nin yetersizliğini ve yeni anayasayla bunların nasıl aşılacağını tartışmıştır.
34 “Amerikan Hükümetinin Ana Hatları”, s.5.
35 “Amerikan Hükümetinin Ana Hatları”, s.5.
36 Robert Garson, “The Intellectual Reference of the American Constitution”, Reflections on the Constitution:
    The American Constitution after Two Hundred Years içinde, Richard Maidment ve John Zvesper eds. (Manchester: Manchester University Press, 1989), 
     s.2-4.
37 Bu oturumlar gizli yapılmıştır ve tutanakları yoktur. Ne var ki, bazı katılımcıların şahsî notları bulunmaktadır ve en önemlisi olarak bilinen James 
Madison’un notları ilk kez 1840’ta yayınlanmıştır.
Bu çalışmada da Madison tarafından alınan notlar, Yale Üniversitesi’nin Avalon Projesinden temin edilmiştir.
38 “Madison Debates: May 29, 1787”, Yale Law School Avalon Project: Documents in Law, History and Diplomacy, 
     http://avalon.law.yale.edu/18th_century/debates_529.asp#12, Erişim: 20.08.2014.
39 “Madison Debates: June 15, 1787”, Yale Law School Avalon Project: Documents in Law, History and Diplomacy, 
     http://avalon.law.yale.edu/18th_century/debates_615.asp#1, Erişim: 20.08.2014.
40 “Roger Sherman and The Connecticut Compromise”, Connecticut Judicial Branch Law Libraries,
      http://www.jud.ct.gov/lawlib/ History/Sherman.htm, Erişim: 20.08.2014.
41 Tanıyıcı ve Akgün, Amerikan Başkanlığı, s.46-47.
42 Günsev Evcimen, “Başkanlık Hükümeti Sistemi: ‘Ratio Politica’sı ve Türkiye,” Ankara Üniversitesi Siyasal
     Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 47, Sayı 1 (1998), s.318.
43 Uğur Ömürgönülşen, “Amerika Birleşik Devletlerinde Kamu Yönetimi,” Kamu Yönetimi Ülke İncelemeleri
     içinde, Birgül Ayman Güler ed. (Ankara: İmge Yayınevi, 2009), s.318-319.
44 Ömürgönülşen, Amerika Birleşik Devletlerinde Kamu Yönetimi, s.319.
45 Haskell, Congress in Context, s.81.
46 Guy Olson, “USA Elections in Brief,” Didem Özbağ (çev.), ABD Dışişleri Bakanlığı Elektronik Dergisi, Ocak 2008, 
     http://photos.state.gov/libraries/turkey/231771/PDFs/abd_secimleri_genel_bakis.pdf,    Erişim: 20.08.2014.
47 Haskell, Congress in Context, s.92-95.
48 The House Explained: Commissions”, US House of Representatives, 
     http://www.house.gov/content/learn/, Erişim: 20.08.2014.
49 “About the Commission”, The Commission on Security and Cooperation in Europe, 
      http://csce.gov/index.cfm?FuseAction= AboutCommission.WorkOfCommission, Erişim: 20.08.2014.
50 “Origins and Development”, U.S. Senate,
     http://www.senate.gov/artandhistory/history/common/briefing/ Origins_Development.htm, Erişim: 20.08.2014.
51 “Amerika Hakkında: Amerika Birleşik Devletleri Anayasası”, ABD Ankara Büyükelçiliği,
     http://photos.state.gov/libraries/turkey/ 231771/PDFs/abd-anayasasi.pdf, Erişim: 20.08.2014, s.81.
52 “Amerika Hakkında: Amerika Birleşik Devletleri Anayasası”, s.55.
53 Uluslararası antlaşmaların onaylanabilmesi için toplantı esnasında mevcut olan senatörlerin üçte ikisinin onayı şarttır.
54 “Forms of Congressional Action”, U.S. House of Representatives,
     http://thomas.loc.gov/home/lawsmade. bysec/formsofaction.html, Erişim: 20.08.2014.
55 Vietnam Savaşı’nın yarattığı huzursuzluk döneminde Kongrede kabul edilen Savaş Güçleri Yasası’nı
     veto eden Nixon, Kongrede tekrar görüşülen yasanın nitelikli çoğunlukla (üçte iki) tekrar kabul edilmesiyle
     veto hakkını tekrar kullanamamış ve istemediği bir teklifin yasalaşmasına engel olamamıştır.
56 Louis Fisher, “The Pocket Veto: Its Current Status”, Report for Congress, Congressional Research Service, (30.03.2001), 
     http://www.senate.gov/ reference/resources/pdf/RL30909.pdf,   Erişim: 20.08.2014.
57 50 eyaletteki toplam senatör sayısı (100), temsilci sayısı (435) ile eyalet olmayıp Kongrede temsil edilmeyen başkent Vaşington’un seçici üye sayısı (3) olmak üzere toplam 538 üye olmaktadır.
58 Yeminin, Yüce Mahkeme başkanı tarafından yaptırılacağına ilişkin bir hüküm olmamakla birlikte, bu bir gelenek hâlini almıştır.
59 “The Senate’s Impeachment Role,” United States Senate,  http://senate.gov/artandhistory/history/common/briefing/Senate_Impeachment_Role.htm#1;
“Complete List of Senate Impeachment Trials,” United States Senate,    http://senate.gov/artandhistory/history/common/briefing/Senate_Impeachment_Role.htm#4,  Erişim: 20.08.2014.
60 Üst düzey bir görevlinin onay alması, Kongrenin ilgili komisyonunda başkanın atadığı kişiye sözlü ve yazılı bazı sorular sorulmasının ardından yapılan 
oylamayla gerçekleşmektedir. Her senatörün bu konuda veto hakkı vardır; bir senatör atamaya kesin olarak itiraz ederse o atama yapılamamaktadır.
Bu sistemin yarattığı sakıncaları hafifletebilmek üzere başkanlar, Anayasa’nın 2’nci maddesinin ikinci bölümü ve üçüncü fıkrası uyarınca, Kongrenin çalışmadığı bir sırada, geçici olarak atama yapabilmektedir. Bu şekilde atananların, yasama dönemi bitmeden Senato’dan onay almaları gerekmektedir.
Tatil atamaları hakkında bilgi için bkz. Henry B. Hogue, “Recess Appointments: Frequently Asked Questions,” Report for Congress, Congressional Research Service, (12.03.2008).
http://www.senate.gov/reference/resources/pdf/RS21308.pdf, Erişim: 20.08.2014.
61 Başkan George Washington ve Başkan John Adams, mesajlarını kendileri sunmuşlardı. Ondan sonra, yüz yıldan fazla bir süre boyunca, başkanların 
çoğu Kongrede okunmak üzere yazılı birer mesaj göndermiştir. Başkan Woodrow Wilson ve Başkan Franklin D. Roosevelt, mesajlarını kendileri sunmuş
ve Roosevelt’ten sonraki bütün başkanlar da aynı şekilde hareket etmişlerdir. Kongreye sunulan ünlü mesajlar arasında Monroe Doktrini ile Başkan Wilson’un 
    “On Dört Noktası” bulunmaktadır.
62 “Summary of Bills Vetoed, 1789-present”, U.S. Senate,
    http://www.senate.gov/reference/Legislation/Vetoes/ vetoCounts.htm#1, Erişim: 20.08.2014.
63 John Contrubis, “Executive Orders and Proclamations”, Report for Congress, Congressional Research Service, (09.05.1999), 
     http://www.llsdc.org/assets/sourcebook/crs-exec-orders-procs.pdf, Erişim: 20.08.2014.
64 Adalet Bakanlığının başındaki kişi “Bakan” değil “Genel Savcı” (Attorney General) olarak adlandırılmaktadır.
65 “Anayasa’dan doğan” davalara bakma hakkı Yüce Mahkemenin Kongreden geçen yasaların, anayasaya
     aykırılığını beyan hakkının temelini oluşturur. Bu “yargı denetimi” hakkı, Yüce Mahkemenin 1803
     yılında Marbury-Madison davasında aldığı kararla kurumsallaşmıştır.
66 “Yargı Organı: Anayasayı Yorumlama”, ABD Ankara Büyükelçiliği,
     http://www.usemb-ankara.org.tr/ ABDAnaHatlar/Hukumet.htm#b5, Erişim: 20.08.2014.
67 “The Court as an Institution”, U.S. Supreme Court, 
     http://www.supremecourt.gov/about/institution.aspx,     Erişim: 20.08.2014. Yüce Mahkeme başkanlarının ortalama görev süresi 14 yıla yakındır. 
     Bazı üyeler çok daha uzun görev almışlardır. Örneğin, William O. Douglas, 36,5 yıllık görev süresiyle en uzun süre görevde kalan yargıç rekorunu 
     elinde tutmaktadır.
68 Charles E. Hughes, “The Republic Endures and This is the Symbol of Its Faith,” U.S. Supreme Court,
     http://www.supremecourt.gov/ about/constitutional.aspx, Erişim: 20.08.2014.
69 Murat Sevinç, “Amerikan Yüce Mahkemesi,” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 51, Sayı 1 (1996), s.395.
70 Kemal Gözler, “Anayasa Yargısı”, Türk Anayasa Hukuku Sitesi,
    http://www.anayasa.gen.tr/anayasa-yargisi. htm#_ftnref4, Erişim: 20.08.2014.
71 Güray Dağ, “Anayasa Yargısı ve Çalışma Esasları,” (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, 2003), s.23-24.
72 Fahri Bakırcı, “Başkanlık Sistemi, Parlamenter Sistem, Meclis Hükümeti Sistemlerinin Karşılaştırılması ve Türkiye Örneği” 
    (Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi, TBMM Genel Sekreterliği, 1994), s.57-67.
73 Hasan T. Fendoğlu, “Başkanlık Sistemi Tartışmaları,” Stratejik Düşünce Enstitüsü, (Kasım 2010), s.16.
74 Michael Foley ve John E. Owens, Congress and the Presidency: Politics in a Separated System (Manchester,Manchester University Press, 1996), s. 2-3.
75 Foley ve Owens, Congress and the Presidency, s.334-335.
76 Anayasa Taslağı 16 Eylül 1778’de kaleme alındığında, Anayasa’nın hayata geçmesi için on üç koloniden en az dokuz tanesinin bu Taslağı kabul 
     etmesi şart koşulmuştur. New York’un Anayasa Taslağını kabul etmeyeceği anlaşılınca; Alexander Hamilton, James Madison ve John Jay, taslağın 
     New York tarafından da kabul edilmesini sağlamak üzere, çeşitli New York gazetelerinde toplam 85 makale yayınlayarak Anayasa’nın ve hükümet 
     sisteminin dayandığı temel ilkeleri açıklamışlardır. ABD sisteminin felsefî altyapısını ortaya koyan bu yazılar, siyasî düşünceler tarihinin önemli 
     yapıtları arasına girmiştir.
77 James Madison, “The Particular Structure of the New Government and the Distribution of Power Among Its Different Parts,” Independent Journal, (30.01.1788),
     http://www.constitution.org/fed/federa47.htm, Erişim: 20.08.2014.
78 Yaklaşık 200 yıl önce getirilen anayasal düzenlemeyle hâlihazırdaki pratiklerin ne derecede örtüştüğü ayrı bir meseledir ve bu çalışmanın ilerleyen 
     sayfalarında bu konu tartışılmakta; özellikle dış politika alanında yasama-yürütme arasındaki dengenin bozulduğu ve bunun kanıksandığı gösterilmeye
     çalışılmaktadır.
79 Ritchie, The U.S. Congress, s.90-91.
80 Bölünmüş hükümetten kastedilen başkan ile Kongre çoğunluğunun farklı partilere mensup olmasıdır.
81 Ritchie, The U.S. Congress, s.85-88.
82 “The Senate’s Impeachment Role”.
83 “Complete List of Senate Impeachment Trials”.
84 Senato, bugüne dek sadece 21 uluslararası antlaşmanın onaylanmasına onay vermemiştir. Bazı antlaşmalar ise komisyon sürecinin ötesine geçememiş, 
     bazıları da onay alamayacağı anlaşıldığı için Başkanlar tarafından geri çekilmiştir. Detaylı bilgi için bkz. “Treaties,” United States Senate, 
     http://senate.gov/artandhistory/ history/common/briefing/Treaties.htm#1, Erişim: 20.08.2014.
85 “Senate Committee Approves Ricciardone as Ambassador to Turkey,” Today’s Zaman, 14.09.2011;
     “Senate Panel Approves Controversial Nominee to Serve as Ambassador to Turkey; Menendez,
     Boxer, Risch Oppose,” ANCA Press Release, 13.09.2011.
86 Brian Duignan ed., The Executive Branch of the Federal Government: Purpose, Process, and People
     (New York: Britannica Educational Publishing, 2010), s.240-248.
87 U.S. Supreme Court, Youngstown Co. v. Sawyer, 343 U.S. 579 (1952). Davanın karar metnine ulaşmak için bkz. 
     http://supreme.justia.com/us/343/579/case.html, Erişim: 20.08.2014. Davaya konu olan
     Youngstown bir çelik fabrikasının adı, Sawyer ise dönemin Ticaret Bakanı’nın (Charles Sawyer) soyadıdır
88 David L. Hudson, “What is an Example of a Separation of Powers Problem?,” The Handy Law Answer Book (Canton, MI: Visible Ink Press, 2010), s.14.
89 M. J. C. Vile, “Separation of Powers,” Encyclopedia of the American Constitution, Leonard W. Levy ve Kenneth L. Karst eds. 
     (New York: Macmillan Reference, 2. Baskı, 2000), 5. Cilt, s.2381-2385.
90 U.S. Supreme Court, United States v. Nixon, 418 U.S. 683 (1974). Davanın karar metnine ulaşmak için bkz. 
     http://supreme.justia.com/us/418/683/case.html, Erişim: 20.08.2014.
91 Kyle Blaine,” Top Uses of Executive Privilege: Washington, Nixon, Obama,” ABC News, 20.06.2012,
     http://abcnews.go.com/Politics/fast-furious-executive-privilege-george-washington-barack-obama/story?id=16613606#1, Erişim: 20.08.2014.
92 Mark Rozell, “The Constitution and Executive Privilege,” Library of Law and Liberty, 12.07.2012,
    http://www.libertylawsite.org/2012/07/12/the-constitution-and-executive-privilege/,    Erişim: 20.08.2014.
93 Michael A. Genovese ve Robert J. Spitzer, The Presidency and the Constitution: Cases and Controversies (New York: Palgrave Macmillian, 2005), 
     s. 99-103.
94 Aaron Wildavsky, “The Two Presidencies: Presidential Power is Greatest When Directing Military and Foreign Policy,” Society, Cilt 4, Sayı 2 (1966), s.7.
95 Wildavsky, The Two Presidencies, s.9-12.
96 David G. Adler, “The Constitution,” Encyclopedia of American Foreign Policy: Studies of the Principal Movements and Ideas, Alexander DeConde vd., 
    (New York: Charles Scribner’s Sons, 2. Baskı, 2002), Cilt 1, s.323.
97 Louis Fisher, “Foreign Policy Powers of the President and Congress,” Annals of the American Academy of Political and Social Science, Cilt 499, 
    (Eylül 1988), s.149.
98 Stephen E. Ambrose, “The Presidency and Foreign Policy,” Foreign Affairs, Cilt 70, Sayı 5 (Kış 1991), s.124-125.
99 William C. Olson, “The US Congress: An Independent Force in World Politics?,” Foreign Affairs, Cilt 67, Sayı 3 (Temmuz 1991), s.547.
100 Steven S. Smith, Jason M. Roberts ve Ryan V. Wielen, The American Congress (Cambridge: Cambridge University Press, 2006), s.293-295.
101 Jack Goldsmith, The Terror Presidency: Law and Judgment Inside the Bush Administration (New York: W.W. Norton, 2009).
102 “Executive Order 9066 - Authorizing the Secretary of War To Prescribe Military Areas,” 19.02.1942.
       Kararnamenin (İngilizce) metni için bkz.
       http://www.ourdocuments.gov/doc_large_image.php?doc=74, Erişim: 20.08.2014.
103 1945 sonrası dönemde yayınlanan başkanlık kararnamesinin sayısı yaklaşık 6000’dir.
104 John Yoo, “Laws as Treaties?: The Constitutionality of Congressional-Executive Agreements,” Michigan Law Review, Cilt 99, Sayı 4 (Şubat 2001), s.758.
105 Gordon Silverstein, “Bush, Cheney, and the Separation of Powers: A Lasting Legal Legacy?,”
       Presidential Studies Quarterly, Cilt 39, Sayı 4 (Aralık 2009) s.878.
106 John Yoo, “How the Presidency Regained Its Balance,” New York Times, 17.09.2006.

107 “Terörle Savaş” kapsamında Başkan Bush’un Beyaz Saray ekibinin hazırladığı birçok yasal görüşte, yeni bir terör saldırısını engellemek adına işkence 
      yapmanın gerekli ve meşru olabileceği ifade edilmiştir. Mesela John Yoo, ağır sorgu teknikleri ve suyla yapılan işkencelerin yasal teorilerini hazırlayan
      kişi olarak tanınmaktadır. Bu çerçevede John Yoo tarafından hazırlanan şu raporlar dikkat çekicidir: “Response to Alberto Gonzales’ Request for Views 
      on Legality of Interrogation Techniques,” United States Department of Justice, Office of the Legal Counsel, (01.08.2002),
      http://www.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB127/020801.pdf, Erişim: 20.08.2014; “Memorandum for William J. Haynes IT, General Counsel of the 
      Department of Defense, U.S: Military Interrogation of Alien Unlawful Combatants Held Outside the United States,” United States Department of
      Justice Office of Legal Counsel, (14.03. 2003),
      http://www.aclu.org/pdfs/safefree/yoo_army_torture_memo.pdf.    Ayrıca bkz. Dana Priest, “Justice Dept. Memo Says Torture ‘May Be Justified’”, 
      Washington Post, 13.06.2004.
      http://www.washingtonpost. com/wpdyn/articles/A388 94-2004Jun13.html, Erişim: 20.08.2014
108 Gene Healy, The Cult of the Presidency: America’s Dangerous Devotion to Executive Power (Washington D.C.: Cato Institute, 2009), s.19-20.
109 Timothy S. Boylan, “War Powers, Constitutional Balance, and the Imperial Presidency Idea at Century’s End,” Presidential Studies Quarterly, Cilt 29, 
      Sayı 2 (Haziran 1999), s.232- 249.
110 James P. Pfiffner, Power Play: The Bush Presidency and the Constitution (Washington D.C.: Brookings Institution Press, 2008), s.149.
111 Fred Barbash, “Supreme Court Backs Civil Liberties in Terror Cases,” Washington Post, 28.06.2004,
      http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/articles/A11657-2004Jun28.html, Erişim: 20.08.2014.
112 Kuzu, Her Yönü ile Başkanlık Sistemi, s.37.
113 Hüdai Şencan, “ABD’de Hükümet Kapatma”, Bilgi Notu, TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı, Ekim 2013, s.3.
114 Emrah Hurma vd., “ABD’de Borç Tavanı Uygulaması”, Kısa Bilgi Notu, TBMM Araştırma Hizmetleri Başkanlığı, 17 Ekim 2013.
115 Şencan, “ABD’de Hükümet Kapatma”, s.4
116 James Madison, “These Departments Should Not Be So Separated as to Have No Constitutional Control Over Each Other,” New York Packet, (01.02.1788), 
http://www.constitution.org/fed/federa48.htm,  Erişim: 20.08.2014.

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***

KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 7

KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 7


5. ANAYASAL ORGANLAR ARASI İLİŞKİLER


Başkanlık sistemini parlamenter sistemden ayıran temel özellik,
yasama ile yürütme organları arasındaki sert ayrılıktır. Sert güçler
ayrılığı ilkesi uyarınca, Kongre içinden çıkmayan hükümetin, Kongreye
karşı siyasî sorumluluğu yoktur. Başkan, izlediği politikalar nedeniyle
Kongre tarafından görevinden azledilemez. Kongre Başkanı istifaya
zorlayamazken, başkan da Kongreyi feshetme yetkisine sahip değildir.
Güçlerin “ayrı ama eşit” olması böyle bir yapıyı gerekli kılmıştır. Dolayısıyla,
parlamenter sistemlerde tüm siyasî faaliyetlerin odağında parlamento
bulunurken, ABD sisteminde böyle değildir. Gücün tek bir organda
odaklanmaması, organlar arasında hassas bir iletişimin kurulmasını
zarurî kılmaktadır.72 Sistem yasama, yürütme ve yargı organları uzlaşınca
daha verimli işlemekte, aksi hâlde kilitlenebilmektedir.73

    Yasama veya yürütme organının tüm sisteme egemen olmasını
bireysel özgürlükler açısından tehlikeli gören ve sistemin buna doğru
evrilmesinden çekinen Kurucular, fren ve denge sistemini tiranlığın önüne
geçecek bir önlem olarak görmüştür. Bu sistem sayesinde, ne Kongre
yasama alanında sınırsız bir yetkiye sahiptir, ne de başkan yürütmenin nasıl
belirleneceğinde Kongre’den tamamen bağımsız hareket edebilmektedir.74
Güçler ayrılığı, temel organlar arasında hiyerarşi, ayrışma, belli bir alanda
uzmanlaşma ve birbirinden bağımsızlık gerektirmekteyken; ABD hükümet
siteminin temel niteliğini oluşturan fren ve denge mekanizması güçler
arasında eşitlik, işbirliği ve karşılıklı bağımlılık anlamına gelmektedir.75
Federalist Yazılar,76 fren ve denge sistemini, hükümet gücünün
sınırlanmasını ve kötüye kullanılmasını engellemenin yolu olarak
savunmuştur. Anayasa’nın hazırlanmasında önemli yeri olan James
Madison; yasama, yürütme ve yargı gücünün tek bir kişi, küçük veya
büyük bir grubun elinde toplanmasını, bu kişi ya da grup seçimle işbaşına
gelmiş olsa dahi, tiranlık olarak tanımlamış ve ABD hükümet sisteminin
bunu engelleyici bir yapıda olması gerektiğini savunmuştur.77 Fren ve
denge, güçler arasında birinin diğerlerinin aleyhine aşırı güçlenmemesi,
yeri geldiğinde diğer güçler tarafından frenlenmesi ve böylelikle gücün
tek bir organda yoğunlaşmaması için getirilmiş bir mekanizmadır.78
Bu sistem şöyle işlemektedir: Kongrenin temel işlevi olan kural koyma
yetkisi, başkanın veto yetkisi ile frenlenebilmektedir. Yasama politikalarının
amacına ulaşabilmesi, uygulamaya geçirilebilmesi, başkanın bu kuralları
yürütmesine ve Kongrenin bu amaçla harcanmak üzere tahsis ettiği
kaynakları kullanmasına bağlıdır. Yürütme politikalarının etkinliği ise,
Kongrenin bu politikayı uygulayacak üst düzey kadrolara (büyükelçiler,
Yüce Mahkeme yargıçları) yapılacak atamaları onaylamasına; bu politikaların 
yürütülmesini sağlayacak mali kaynakları sağlamasına ve yürütme
tarafından belirtilecek alanlara kaynak tahsis etmesine; bu politikaların
yürütülmesi uluslararası ilişkiler ile ilgili olduğu takdirde ise antlaşmaları
onaylamasına bağlıdır. Zira Anayasa’da (md. 2/2/3), başkanın antlaşmaları
onaylamak ve büyükelçileri atamak gibi yetkilerini ancak Senatonun
“ Tavsiye ve Rızası” olduğu takdirde kullanabileceği hüküm altına alınmıştır.




Başkanlar, yüksek bir makam için aday göstereceği kişinin onay alamaması
gibi bir durumla karşılaşmamak için, senatörlerle ön görüşmeler
yapmak ve onay alma ihtimallerini önceden tespit etmek durumunda
kalmaktadır. Hatta bazı durumlarda, başkanların onay alma ihtimali
yüksek olan kişileri öne çıkararak asıl adaylarından vazgeçmek
durumunda kalmaları söz konusu olmuştur.79 Bu noktada, bölünmüş
hükümet (divided government)80 olarak adlandırılan bir durumun fren
ve denge sistemini daha da ciddi bir noktaya taşıyabileceği de belirtilmelidir. 
Gerçekten de, başkanın mensup olduğu partinin Kongrenin iki kanadında veya 
herhangi birinde azınlıkta kalmasının karar alma sürecini aksatabileceği ortadadır. 
Nitekim İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında (1913-1921) başkanlık yapan ve parlamenter sistemlere özenerek Kongre’deki liderlerle yakın işbirliğine girip yasamayı yönlendirebilen Woodrow Wilson, partisinin 1918’de Kongrede azınlığa
düşmesinin ardından zor zamanlar geçirmiştir. İlk yıllarında yasama
faaliyetlerinde birçok başarı kazanan Wilson, müzakerelerinde bizzat
yer aldığı Versay Antlaşması ve Milletler Cemiyeti Misakı’nı Senatodan
geçirtememiştir.81

Bölünmüş hükümet durumunda Kongre, başkanın inisiyatiflerini
dikkate almama hatta karşı atağa geçme imkânını bulabilmektedir. Örneğin,
başkanın veto ettiği bir yasanın Kongrede üçte iki çoğunlukla tekrar
kabul edilmesiyle başkanın frenleme imkânı elinden alınabilmektedir.
Örneğin; 1969 ve 1974 yılları arasında başkanlık yapan Cumhuriyetçi
Başkan Nixon, Demokrat çoğunluklu bir Kongre ile çalışmak durumunda
kalmıştır. Vietnam Savaşı’nın huzursuzluk yarattığı bir dönemde Kongrede
kabul edilen Savaş Güçleri Yasası’nı veto eden Nixon, Kongrede tekrar
görüşülen yasanın nitelikli çoğunlukla (üçte iki) tekrar kabul edilmesiyle
veto hakkını tekrar kullanamamış ve istemediği bir teklifin yasalaşmasına
engel olamamıştır.
Fren ve denge sistemi denilince Kongrenin denetleme işlevinden de
bahsetmek gerekmektedir. Temsilciler Meclisinde meclis soruşturması ve
ardından Senatoda yargılama çalışmaları (impeachment süreci), federal
yürütme organı ve yargı üyelerinin Kongre tarafından denetlenmesi,
yargılanması ve gerekirse cezalandırılması sürecidir. Temyize
götürülemeyen kararlar, Senatoda üçte iki çoğunlukla alınmaktadır
ve yargılanan kişinin suçlu bulunması halinde cezası görevinden
ayrılmasıdır.82

Senato bugüne dek 19 davaya bakmış, tamamı yargıç olan 8 kişi suçlu
bulunduğu için cezalandırılmıştır. Kongrenin bu gücü başkanları dahi yargılamaya yeterlidir, nitekim 1868’de Başkan Andrew Johnson ve 1999’da
Başkan William J. Clinton, Temsilciler Meclisinin ithamı ve soruşturması
üzerine Senatoda yargılanmış; her ikisi de suçsuz bulunmuştur. Watergate
Skandalı’nın ardından yargılanmaya başlayan Başkan Nixon ise, süreç
tamamlanmadan görevinden istifa etmiş ve dava bir karara varmadan kapanmıştır.83

Bu örnekler, yasama ve yürütmenin uyum içerisinde çalışması ve
üzerine düşen görevi yerine getirmesinin sistemin sağlıklı işleyebilmesi
için taşıdığı önemi göstermektedir. Güçler arasında bir anlaşmazlık,
bekleneceği üzere karar alma mekanizmasında tıkanmaya yol açacaktır.
Nitekim Senatonun bir anlaşmayı onaylamaması84 veya başkan tarafından
büyükelçi olması teklif edilen bir kişinin onay alamadığı için atanamaması
gibi durumlar geçmişte yaşanmıştır. Örneğin, ABD’nin Ankara
Büyükelçiliği’ne Obama tarafından aday gösterilen Francis Ricciardone’nin
atanması “Ermeni soykırımı” iddialarını benimsemediği gerekçesiyle
Senatör Samuel Brownback tarafından engellenmiştir. Başkan Obama
tarafından Kongrenin tatilde olduğu bir dönemde Ankara’ya atanan
Ricciardone, Ağustos 2011’de Senatonun Dış İlişkiler Komisyonunda
ikinci kez senatörlerin sorularını cevaplandırmıştır. Senatoda yapılan
ikinci oylama ile geçici statüsü kaldırılan Ricciardone Eylül 2011’de
resmen atanmıştır.85 Bu gibi durumlar, yasama ve yürütmeye, birbirlerini
dikkate almak zorunda olduklarını sürekli bir şekilde hatırlatmaktadır.
Her ne kadar yasama ve yürütme zaman içerisinde uyumlu çalışma
ve işbirliği kültürü oluşturmuşsa da bazen yetkilerin çatışmasına sebep
olan durumlar yaşanmıştır. Bu gibi durumlarda Yargı sorunun aşılmasını
mümkün kılmıştır. Aşağıda özetlenen Yüce Mahkeme kararlarında
görüleceği üzere, Yargı, Kongre ya da başkanın yetkilerini aştığı noktada
devreye girerek sistemin bir gücün egemenliği altında kalmasına müsaade
etmemiştir. Bu arada Yargı da kimi zamanlar ihtilafın bir tarafı olmaktan
kurtulamamıştır. Örneğin, 1930’larda ekonomik krizle mücadele adına
birçok önlemi hayata geçirmeye çalışan Franklin D. Roosevelt, Yüce
Mahkeme ile birçok kez ihtilafa düşmüş; Mahkeme birçok yasa girişimine
engel olmuştur. Roosevelt ise, hepsi kendinden önce atanan yargıçlardan 70
yaş ve üzerinde olanları görevden alıp kendi atadığı isimlerle çalışabilmek
için Mahkemenin yeniden yapılanmasını sağlayacak bir yasa çıkartmaya
çalışmıştır. Bu sefer de Kongre devreye girmiş; başkanın istediği bu yasayı
kabul etmeyerek, yetkisinin bir sınırı olduğunu göstermiştir.86

Başkan Harry Truman’ın, savaş zamanında başkomutanlık yetkisinin
kendisine çelik üretimini belirleyebilme yetkisi verdiği iddiasıyla,
1952’de ülkedeki çelik fabrikalarının yönetimine el koyması üzerine
açılan Youngstown Co. v. Sawyer davasında87 ise Yüce Mahkeme kararında;
başkanın yasaları uygulamakla görevlendirilmiş olmasının kendisine
yasa yapma gücü vermediğini, başkanın gerekli gördüğü yasaların
çıkarılması için Kongreye ancak tavsiyede bulunabileceğini, Kongrede
bu yönde bir yasa yapılmadıkça başkanın özel mülkiyete el koyma
yetkisinin bulunmadığını, böyle bir karar alarak anayasal yetkisini
aştığını ortaya koymuştur.88 Söz konusu davada, güçler ayrılığı ilkesinin
temel belirleyicilerinden birisi olan her kurumun kendine has işlevlerinin
olduğu da vurgulanmıştır. Yüce Mahkeme, güçler ayrılığı konusunda
başkanın gücü ve otoritesine dair geniş yorumlar yapagelmişse de bu
davada gücünün bir sınırı olduğunu belirtmekten geri kalmamıştır.
Başkanın gücünü sınırlayan benzer bir Yüce Mahkeme kararı da
1974’te United States v. Nixon davasında çıkmıştır.89 

Watergate Skandalı soruşturması kapsamında, Başkan Nixon’ın, güçler ayrılığı ve üst düzey yetkililerin iletişiminin gizliliği gerekçelerine dayanarak, başkanların
bazı ayrıcalıkları olduğu şeklinde bir savunma geliştirmiş; kendisinden
istenilen belgeleri savcılığa vermekten imtina etmiştir. Mahkeme, güçler
ayrılığı ilkesinin organlar arasında çizilen sınırı korumak için taşıdığı
önemin altını çizerek, hiçbir şart altında, güçler ayrılığı ilkesinin başkanları
yargı sürecinden muaf kılamayacağına hükmetmiştir.90 Neticede başkanın
istenen belgeleri vermesi kararı çıkınca Nixon, istifa etmek durumunda
kalmıştır.

Söz konusu dava, yasama ve yürütme arasındaki yetki paylaşımı
açısından çok önemli bir noktayı daha gündeme getirmiştir. Başkanın,
kamu yararı gerektirirse, bazı bilgi ve belgeleri yasama ve yargı organından
gizleyebileceği iddiası bunu ilk kez dile getiren George Washington’dan bu
yana tartışılagelmiştir.91 Yürütmenin ayrıcalığı (executive privilege) olarak
adlandırılan ve anayasada bahsi geçmeyen bu kavram Nixon davası ile
doktrine girmiştir.92 Bununla birlikte, davanın karar metninde başkanın
yetkisine dair önemli bir nokta vardır. Dava, başkanın yetkileri söz konusu
olduğunda iç politika-dış politika ayrımına giderek, dış politikadaki
yetkilerinin iç politikaya oranla daha güçlü olduğunu belirmekte; ulusal
güvenlik, istihbarat ve askeri konularda yürütmenin daha fazla ayrıcalığı
olacağını kabul etmektedir.93

Yargı kararında başkanın otoritesine ilişkin yapılan iç politikadış
politika ayrımı literatürde de karşılık bulmaktadır. Dış politikada
başkanın daha belirgin bir aktör olduğu; ancak, başkanların iç politikada
Kongre karşısında o nispette güçlü olmadığı, iç politika ve dış politikada
“iki ayrı başkanlık” olduğu savunulmaktadır. Bu düşüncenin en önde gelen
temsilcisi Aaron Wildavsky, “ABD’nin bir başkanı ama iki ayrı başkanlığı
vardır: Biri içişleri diğeri de dışişleri ve savunma ile ilgilenmektedir”94
diyerek iki başkanlık teorisinin ilk örneğini vermiştir. Başkanların
gerçekleştirmekte kararlı oldukları bir dış politika konusunda muhakkak
istediklerini aldıklarına dikkat çeken bu görüş, başkanların iç politika
meselelerinde bu derece başarılı olmadıklarını belirtmekte, bu durumu,
Anayasa’dan çok 1945 sonrası gelişmelere bağlamaktadır. Bazı ampirik
çalışmalar da başkanların dış politika alanında aldığı desteğin iç politika
desteğinden biraz daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Gerçekten de
başkanlar, kısmen anayasal hükümler, kısmen bazı yargı kararları ve İkinci
Dünya Savaşı sonrası oluşan uluslararası sistemin getirdiği zorunluluklar
yüzünden dış politika yapımından sorumlu tek kişi gibi algılanmaya
başlamıştır.95

Başkanların dış politikayı öncelikli konu olarak ele almaya başladıkları
Savaş sonrası dönemde Kongreye dış politika alanında verilen haklar,
Başkanlar tarafından kullanılmaya başlanmış, Kongre dış politikadaki
otoritesini önemli derecede kaybetmiştir. Ne var ki Kongre, yukarıda
defaâtle belirtildiği üzere, çok önemli yetkileri olan güçlü bir organdır.
Özellikle bütçeye ilişkin konularda Kongrenin sahip olduğu yetkinin
ne derece kritik olduğuna işaret eden birçok olay yaşanmıştır. Kongre
bütçeyi onaylamadığı için hükümetin kepenk kapatması (shutdown),
yani yürütmenin federal hükümet hizmetlerini askıya almak durumunda
kalması, Kongrenin özellikle iç politika alanındaki etkisine işaret
etmektedir. Wildavsky’nin “iki başkanlık teorisini” doğrular nitelikteki bu
durum, bir yandan da sistemin işleyişindeki temel sorun alanlarını ortaya
koymak için uygun bir zemin hazırlamaktadır.

6. SİYASAL SİSTEM HAKKINDAKİ TARTIŞMALAR

    Başkanın sahip olduğu başkomutanlık yetkisi, başkana dış ilişkilerin
yönetilmesinde önemli bir imkân vermektedir. Başkanlar, yürütmenin
başı ve başkomutan niteliklerine dayanarak dış politikanın belirlenmesi
ve yürütülmesinde anayasal düzenlemelerin kendilerine bir üstünlük
sağladığını savunagelmişlerdir. Yasama ve yürütme arasında güçlerin
ayrı olması ama bir yandan da eşitlik ve işbirliğine dayanmasını sağlamak
adına getirilen fren ve denge sistemi, birçok politika alanında işlevini
yerine getirmişse de iki organ arasındaki güç mücadelesi dış politikanın
belirlenmesinde daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır.96

    ABD Anayasası, dış politikayı herhangi bir gücün münhasır yetkisine
bırakmamıştır. Anayasa’ya göre, dış politikanın belirlenmesinde başkan
ve Kongre arasında bir yetki paylaşımı ve eşgüdüm söz konusudur.97
Ancak, yetki paylaşımında Anayasa’da çok açıkça yazılı olan savaş ilanının
Kongre tarafından yapılabileceği gibi hususlarda dahi, yasama-yürütme
arasında anlaşmazlıkların çıktığı görülmüştür. Bu anlaşmazlıklarda,
özellikle yürütmenin yasama aleyhine yetkilerini artırdığı ve Kongrenin
etkisini sınırlandırdığı görülmektedir.98 Bu durum, Kongrenin dış
politikanın belirlemesinde önemli bir unsur olduğu gerçeğini zayıflatsa
da tamamen yok etmemiştir. Anayasa’da, dış politika alanında yasama ve
yürütmenin güç paylaşımı öngörülmüşse de, bazı istisnalar hariç olmak
üzere, dış politikanın ABD başkanının yetki alanında olduğu anlayışı
gittikçe güçlenmektedir.99 Nitekim özellikle İkinci Dünya Savaşı süresince
ve Soğuk Savaş döneminde, daha iddialı ve aktif bir dış politika izlemek
durumunda kalan başkanların kimi kararlarının Kongrenin dış politika
belirleme sürecindeki etkisini ciddi derecede azalttığı şeklinde yorumlar
bulunmaktadır.100 Bu husustaki tartışmaların, 11 Eylül saldırılarının
ardından Başkan George W. Bush döneminde zirveye ulaştığı da yaygın
bir kanaattir.101

   Dış politika alanında daha etkin ve iddialı başkanların bu alanda
baskın aktör olarak belirmesi dış politika kararlarının Kongre gibi tüm
halk kesimlerinin ve çıkarlarının temsil edildiği bir seviyede değil;
başkan ve yakınındaki sınırlı sayıda uzman tarafından belirlenmesi
anlamına gelmektedir. Nitekim halkın iradesinin yansıdığı Kongrenin dış
politika belirleme sürecinde kenarda kalması başkanın tek adam olma
yönünde gitmesi şeklinde de değerlendirilmiştir. Bu durum, başkanlık
sisteminde yürütmenin tek bir kişide toplanması ve başkanın yasama
organı tarafından görevden düşürülememesi ile birlikte düşünülürse,
ABD başkanlık sisteminin işleyişinde bir sorun olduğu/ olabileceği
anlaşılmaktadır. Başkanların dış politika alanındaki üstünlüğünü biraz
açmakta fayda vardır.

6.1. Dış Politika Alanında Başkanın Üstünlüğü

    Başkanların dış politika alanında gittikçe artan üstünlüğü, yürütme
ile yasama arasında kurulması öngörülen dengenin, yasama aleyhine
bozulması anlamına gelmektedir. Yürütmenin bu alanda artan belirleyici
rolü, aslında istisnaî durumlar için tasarlanmış bazı araçların daha fazla
kullanılması ile mümkün olmuştur. Normal şartlar altında yasamanın
faaliyet alanına giren alanlarda başkanların devreye soktuğu bu araçlar,
yasamanın işlevini yerine getirememesiyle sonuçlanmıştır. Kongre,
yürütmenin dış politikaya hâkim olma amacı neticesinde bazı yetkilerini
kullanamaz hâle gelmiş, fren ve denge sisteminin etki alanı yürütmenin
otoritesini genişletme çabasıyla daralmıştır. Örneğin başkanlar, yasa ile
düzenlenmesi beklenen bazı sorunları başkanlık kararnamesi kullanarak
düzenlemeye çalışmıştır.

Başkanlık kararnamesi ile başkanlar “yürütmenin başı oldukları
için kendilerine verilen anayasal yetkiye dayanarak” yürütmenin ilgili
birimlerine bazı sorumluluklar yüklemektedir. Bu uygulamaya örnek
vermek gerekirse, Başkan Franklin D. Roosevelt tarafından yayınlanan
Japon asıllı yaklaşık 117.000 ABD vatandaşının, zorunlu göçe tabi
tutulmasını emreden 9066 sayılı Kararname’dir.102 Yasamanın yetkisine
müdahale eden bu uygulamaya daha sık103 başvurulması, Kongrenin
otoritesinin sarsılmasına sebep olmaktadır.

Başkanların, yasamanın yetkilerini bizzat yerine getirmeye
başlamasında kullanageldikleri bir başka araç da Yürütme Anlaşmalarıdır
(executive agreements). Yürütme anlaşmaları, federal hükümet açısından
antlaşmalarla aynı etkiyi doğuran uluslararası metinlerdir. Antlaşmalardan
farkı ise, Senatonun “tavsiye ve onay” sürecini gerektirmemesi, tek başına
yürütmenin takdirinde olmasıdır.104 Başkanlar, yürütme anlaşmaları
yapmayı tercih ederek, Senatonun elinde bulundurduğu önemli bir
hakkı kullanmasına fırsat vermemekte; uluslararası ilişkileri Kongreye
getirmeden kendi yetkileri dâhilinde halledebilmektedir. Böylelikle
Senatonun onay vermemesi gibi bir durum yaşanmamakta ve başkanın
uygun gördüğü anlaşma kısa yoldan hayata geçirilebilmektedir. Burada
konumuz açısından asıl önemli olan, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından
bu yola başvurmanın çok yaygınlaşmış olmasıdır. Zira Cumhuriyetin ilk
yıllarında yürütme anlaşmaları tüm uluslararası anlaşmaların üçte birine
tekabül etmekteyken İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde anlaşmaların
%90’ı yürütme anlaşmaları olarak hazırlanmıştır. Bu rakamlar, Savaş
sonrası dönemde antlaşmalara onay verme yetkisi olan Senatonun
Anayasa’da kendisine verilmiş bir yetkiyi kullanamaz duruma geldiğini
açıkça göstermektedir.

Özellikle 11 Eylül sonrası dönemde Başkan Bush ve yönetiminin,
yürütmenin otoritesini genişletmek konusunda çok ileri gittiği
bilinmektedir. 11 Eylül sonrasında ülkenin büyük bir terör tehdidi altında
olduğunu ve olağan dönemler için hazırlanan yasaların olağanüstü
dönemlerde yeterli olmadığını, başkanın ülkesini ve halkını korumak
adına her yolu deneyebileceğini savunan Bush yönetimi, bu tavrıyla,
Anayasa’da vurgulanan güç paylaşımı ve dış politikada ortak karar alma
ilkelerini çiğnemekle eleştirilmiştir.

Bush yönetiminde görülen başkanın gücü ve yetki alanını genişletmeye
yönelik çabaların ardındaki isimlerin en başında gelen Başkan Yardımcısı
Dick Cheney, başkanın otoritesinde Vietnam Savaşı sonrasında bir aşınma
olduğunu, bunun başkanın görevlerini yerine getirmesi açısından bir
engel teşkil ettiğini ve başkanın Kongrenin taleplerine boyun eğmek
zorunda olamayacağını savunmuştur.105 Nitekim Beyaz Saray, 11 Eylül’ün
ardından yürütmenin otoritesine zarar verecek yasaları uygulamaktan
kaçınacağını ilân etmiştir.106

Bush yönetiminin sınırsız yetkisi olduğu yönündeki iddiası
çerçevesinde, birçok yasa teklifi, yayınlanan “başkanlık politika
açıklamaları” (statement of administration policy) aracılığıyla “tek-başına
yürütme” (unitary executive) kavramına halel getireceği düşüncesiyle
başkan tarafından veto ile tehdit edilmiştir. Başkan Bush, veto hakkını
kullanacağını birçok başkanlık açıklamasında açıkça ifade etmiş;
yasanın ulusal güvenliği tehlikeye atacak noktaları sıralanmış ve ne
gibi değişikliklere ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. Örneğin, Senatodan
geçen 965 sayılı yasa teklifi, Irak’ta görev yapmakta olan ABD askerleri
için ayrılan ödenekte bir kesinti içermesi sebebiyle, Başkan tarafından
“ulusal güvenliği tehlikeye düşürmekle” eleştirilmiş ve istenilen
değişiklikler yapılmadan kendisine imza için sunulması halinde teklifin
veto edileceği açıklanmıştır. Başkanlık açıklamaları, açıkça Kongrenin
yetki alanına girilmesi ve güçler arasındaki ayrılığın hiçe sayılmasıdır. Bu
tavır, yürütmenin yasamaya müdahale ederek Kongreyi etkisiz kılmaya
çalıştığının somut bir göstergesidir.

Bush yönetiminin benimsediği “tek-başına yürütme teorisi” olarak
bilinen yaklaşıma göre başkanın ulusal güvenlik gerekçesiyle yürütmeden
tek-başına sorumlu kişi gibi davranması hatta gerekli görürse işkence
emri vermesi bile kabul edilmek durumundadır.107 11 Eylül sonrasında
daha fazla kabul gören bu yaklaşım, Anayasa’nın öngördüğü güçler ayrılığı
ile fren ve denge sisteminden uzaklaşmak anlamına gelmektedir.108 Bu
çerçevede; tek-taraflı alınan ve bazen de hukukiliği tartışılan kararları
yüzünden başkanlara yöneltilen “imparator” benzetmesi dikkate alınırsa,
Anayasa’da kurulmaya çalışılan yasama-yürütme dengesinin dış politika
alanında sağlanamadığını iddia etmek doğru olacaktır.
Başkan Bush’un hukuk danışmanları, başkanın başkomutan ve
yürütmenin başı olması gerekçesiyle, ulusal güvenlik söz konusu olması
halinde, Kongrenin Başkanı sınırlandırma veya yönlendirme yetkisinin
olmadığını savunmuşlardır. Bush yönetimine göre, başkanın dış politika
ve silahlı güç kullanımına karar verme noktasında yapısı gereği sahip
olduğu içkin (inherent) ve sınırlandırılamaz bir yetkisi vardır. Bu yöndeki
iddialar, 1970’lerdeki “imparatorvari başkanlık” (imperial presidency)
söylemini tekrar canlandırmıştır.109 Başkan Bush’un “terörle savaş”
kapsamında Cenevre Sözleşmeleri’ni yok sayarak El-Kaide üyesi olan
tutuklulara işkence yapılmasının dahi meşru olduğu yönündeki tavrının,
imparatorvari başkanlığın en uç noktasını teşkil ettiği iddiası gündeme
gelmiştir.110

Bush yönetiminin yürütmenin gücünün sınırlanamaz olduğu yönündeki
iddiaları Yüce Mahkemede görülen bazı davalara da konu olmuştur. “Hamdi
et al. v. Rumsfeld” davasında, Taliban üyesi olmak iddiasıyla 2002 yılında
Afganistan’da yakalanıp ABD’ye getirilen ABD vatandaşı Yaser Hamdi,
bir askerî yetkilinin tutuklanmasının meşru olduğu yönündeki görüşüne
istinaden belirsiz bir süre için tutuklanmıştır. Davada Hamdi’nin babası,
oğlunun temel insan haklarının ihlâl edildiğini savunmuş; Bush yönetimi
ise başkanın başkomutan sıfatına dayanarak “düşman çatışan” (enemy
combatant) olduğuna karar verdiği herkesi tutuklatabileceğini, buna
ne Kongrenin ne de yargının karışmaya hakkı olduğunu iddia etmiştir.
Yüce Mahkeme, Hamdi’yi haklı bularak tutuklama kararının dayanaksız
olduğuna hükmetmiş; diğer yandan ise başkanın terörle savaş kapsamında
çok geniş yetkileri olduğunu belirtmiştir. Davadaki yargıçlardan biri olan
Sandra Day O’Connor, Kongre tarafından başkana yetki verilmiş olsa bile
bu yetkinin sınırsız olamayacağını savunmuş, Bush yönetiminin “terörle
savaş” gerekçesini kötüye kullandığını ve Kongre tarafından kendisine
verilen yetkilerin sınırını aştığını belirtmiştir.111

Soğuk Savaş ve “terörle savaş” gibi ulusal güvenlik odaklı meselelerin
ağırlık kazanmasına paralel olarak başkanların uluslararası ilişkileri
belirlemedeki ağırlığının arttığı; buna mukabil, daha çok yerel sorunlar ve
seçmenlerden gelen taleplere yoğunlaşan Kongre üyelerinin dış politikada
Kongrenin güç yitirmesine dolaylı da olsa yol açtığı görülmektedir.
Anayasa’da dış politikanın yasama ve yürütme arasında sağlanacak
bir dengeyle yürütülmesi öngörülmüşse de bu dengenin bozulduğu ve
Kongre’nin 1930’lara kadar koruduğu etkinliğini zamanla yitirdiği açıktır.
Özetlemek gerekirse, İkinci Dünya Savaşı sonrasında başkanlar
yürütmenin en üst makamı ve silahlı kuvvetlerin başkomutanı oldukları
için, Kongrenin kendisini sınırlandırmasının meşru olamayacağı
düşüncesinden hareketle, tek taraflı kararlarını uygulamaktan
çekinmemiştir. Ulusal güvenlik konuları söz konusu olduğunda,
başkanların bu tavrı daha da katılaşmış, Kongreyi kendi istek ve
niyetleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışmışlar ve bunda başarılı
olmuşlardır. Başkanların dış politika alanı münhasır yetkilerindeymiş gibi
davranmaları, Kongrenin Anayasa’dan aldığı bazı yetkileri kullanamayacak
duruma düşmesiyle sonuçlanmıştır.

Yasama organına karşı sorumluluğu olmayan, yasama tarafından
görevden alınamayan başkanın, önemli bir alanda yasamayı devre
dışı bırakıp tek başına davranma yönünde bir tutum geliştirmesi, ideal
başkanlık sisteminin karakteristik özelliğine aykırıdır. Hatırlatmak
gerekir ki, Anayasa’yı yazanların fren ve denge ile engellemek istedikleri
tam da budur. Cumhuriyet’in kurucularının 18. yüzyılda tehlike olarak
gördüğü bu durum, günümüzde de başkanlık sistemlerinde geniş yetkileri
olan başkanların otoriterleşeceği kaygısının temel gerekçesidir. Nitekim,
Kolombiya, Bolivya ve Arjantin gibi bazı başkanlık sistemi örneklerinin
sürdürülemeyerek askerî darbelerle kesintiye uğramasının bir sebebi
aşırı güçlenen ve otoriterleşen başkanların varlığıdır.112

   ABD’yi başarısız sistemlerden ayrı kılan, Kongrenin bütçe hakkı
sayesinde ülke içi konularda başkana karşı ciddî bir dengeleyici
unsur olarak ortaya çıkabilmesi, başkana yetkisinin sınırı olduğunu
gösterebilmesidir. Hatta bir sonraki başlık altında anlatılanlar, burada
anlatılanların tam aksi yönde bir tablo çizmektedir.

6.2. Kongrenin Bütçe Gücü ve Başkanın Sınırı

İkinci bölümde anayasal organlar anlatılırken, Kongrenin yasama
yetkisini üstlendiği, Temsilciler Meclisi ve Senatoya farklı yetkilerin
verildiği ve bütçe hakkının en önemli yetkilerden biri olduğu
vurgulanmıştı. Federal bütçenin Temsilciler Meclisinde kabul edildiği,
Meclisin bütçeyi onaylamaması hâlinde hükümetin harcama yapamayıp
federal hizmetleri askıya almak zorunda kaldığı da ifade edilmişti.
Temsilciler Meclisi, Anayasa ile münhasıran kendisine verilen bütçe
hakkını yeri geldiğinde öylesine etkili kullanmıştır ki, yürütme Kongre
üyelerini bütçenin geçmesine ikna edebilmek için bazı politikalarını
revize etmek durumunda kalmıştır.

   Kısa da olsa belirtmekte fayda vardır ki, ABD federal bütçesi çok
uzun süren bir hazırlık sürecinin sonunda Temsilciler Meclisinde
görüşülebilmektedir. 1 Nisan’dan itibaren on aylık süreç içerisinde,
federal yürütme kurumlarının başkanlık bünyesindeki Yönetim ve Bütçe
Ofisi’ne (Office of Management and Budget) gönderdikleri bütçe önerileri,
zikredilen Ofis’te konsolide edilerek Bütçe tasarısı oluşturulmakta,
ardından da vergilendirme ve harcama hakkında halkın yegâne sözcüsü
kabul edilen Temsilciler Meclisine sunulmaktadır. Meclis, Şubat ayının
başında tasarı üzerinde görüşmelere başlamakta ve 30 Eylül’e kadar geçen
sekiz ay içerisinde bu görüşmelerini tamamlamaktadır. Bütçe tasarısının
kabul edilmesi durumunda 1 Ekim’de bütçe yürürlüğe girmektedir.
Bütçenin kabul edilmemesi ve dolayısıyla yürürlüğe girmemesi
halinde ise, malî kaynak akışının kesilmesi (funding lapse) adı verilen
ciddî bir sorun ortaya çıkar. Bunun sebebi, Anayasa’nın 1’inci maddesinin
dokuzuncu bölümünün “Yasa’nın verdiği harcama yetkileri haricinde
hazineden para çekilmeyecektir…” hükmü ile kesin bir kural konulmuş
ve harcama yapılmasının Kongre onayına bağlanmış olmasıdır. Kısacası,
1 Ekim günü geldiğinde bütçenin kabul edilmemiş olması, hükümetin
harcama yapamayacağı anlamına gelir.

Kongre tarihine bakıldığında hükümetin 1976’dan günümüze dek
on sekiz defa mali kaynaktan mahrum kaldığı görülmektedir. 1977
ve 1978’de Jimmy Carter ile Kongre arasında sağlık harcamaları
konusunda yaşanan bir ihtilaf dışarıda tutulursa, yaşanan krizlerde
başkan ile Kongrenin en az bir kanadının farklı partilere mensup olduğu
görülmektedir.113




ABD’de hükümetin kapanması durumunda birçok kamu hizmeti durdurulmaktadır.

Son olarak 1 Ekim 2013’te kabul edilip yürürlüğe girmesi gereken bütçe
tasarısının Kongrede kabul edilmesi sürecinde yaşanan uzlaşmazlık,
Hükümet ile Kongre arasında mali kaynak krizinin tekrarlanmasına
sebep olmuştur. Bu kriz, Demokrat Başkan ile Cumhuriyetçi Temsilciler
Meclisini karşı karşıya getirmişse de bu durum, sadece Mecliste
çoğunluğu oluşturan parti ile başkanın farklı partilerden olması ile
açıklanamaz. Sorunun asıl gerekçesi, Cumhuriyetçi Partinin Obama’nın
önemli bir seçim vaadi olup 2010 yılında yasalaşan ve 2014 bütçesiyle
yürürlüğe giren sağlık sigortası sisteminin (healthcare ya da Obamacare
reform) devletin ekonomideki ağırlığını/rolünü artıracak olması
nedeniyle karşı çıkmasıdır. Nitekim, ekonomi politikaları açısından
Cumhuriyetçilerin, neoliberal bir yaklaşım benimsedikleri ve “minimal”
devleti savunuyor oldukları dikkate alınırsa, yüksek gelirli kişilere daha
fazla vergi ödeme yükümlüğü getirilmesi ya da daha fazla kişinin sigorta
koruması kapsamına alınması gibi yeni düzenlemelere itiraz etmeleri
kolayca anlaşılacaktır.
Temsilciler Meclisinde çoğunluğu oluşturan Cumhuriyetçiler,
Obama’nın sıkı bir şekilde savunduğu sağlık reformunu ciddi şekilde
eleştirmiş ve bazı değişiklikler yapılmasını talep etmiştir. Senato
çoğunluğunun reformu destekleyen demokratlardan oluşması,
Temsilciler Meclisinin yasada bir değişiklik yapmasına engel oluşturduğu,
yasada istenilen düzenlemeler kabul edilse bile başkan tarafından veto
edileceğine kesin gözüyle bakıldığı için, Cumhuriyetçiler bu yasaya
ilişkin önerilerini kabul ettirmek için “bütçe hakkına” başvurmuşlardır.
Temsilciler Meclisi bütçenin kabul edilip 1 Ekim’de yürürlüğe girmiş
olmasını, Obama yönetiminin söz konusu yasada bazı değişiklikler
yapmasına endekslemiş ve bu yönde bir pazarlık başlamıştır. Temsilciler
Meclisi, yasama ile yürütme arasında bir denge unsuru olması,
yürütmenin sisteme egemen olmaması ve karar alma sürecinin daha
geniş katılımla yapılmasını sağlamak üzere sisteme entegre edilen bu
yetkisini kullanmıştır. Diğer bir ifadeyle, yasama organı, yürütmeye yetki
vermedikçe hükümetin görevini yerine getiremeyeceğini göstermiştir.
Benzer bir süreç de yine Temsilciler Meclisinde, “borç tavanı”na
ilişkin olarak yaşanmıştır. ABD Hazine Bakanlığı’nın 25 Eylül 2013
tarihinde Kongreye gönderdiği mektupta 17 Ekim 2013 tarihinde borç
tavanına ulaşılacağı, borç tavanının yükseltilmemesi halinde Hazinenin
daha fazla borçlanamayacağı ve dolayısıyla mali yükümlülüklerini
yerine getiremeyeceği ifade edilmiştir. Hükümet için zaruri olan tavan
yükseltilmesine ilişkin Kongre onayı, borçlanma sınırına bir gün kala,
yoğun bir müzakere sürecinin ardından kabul edilebilmiştir.114

Bütçenin onaylanması ve Hazinenin borç tavanının yükseltilmesine
ilişkin tartışmalar, pazarlık süreci ve Kongre tarafından mali kaynaktan
yoksun bırakılması halinde hükümetin işlerini yapamayacak olması, bir
yandan ABD sisteminin kendine özgü yapı ve işleyişine, diğer yandan ise
başkanlık hükümet sisteminin önemli bir dezavantajına işaret etmektedir.
Yukarıda özetlenen tartışma; başkanlık sisteminde yasama ve yürütme
arasındaki keskin ayrılığın, özellikle farklı partilere mensup Başkan ve
Kongre çoğunluğu söz konusu olduğunda, karar alma sürecinin yasamayürütme
arasındaki çekişme sebebiyle aksayacağı ve hatta tıkanabileceği
ihtimalini destekler niteliktedir. Böylesi durumların sıkça yaşanması,
Başkanlık sistemlerinde iki temel organ arasında krizlerin çıkmasına,
sistemin kilitlenmesine yol açabilecektir.

ABD açısından böylesi bir durumun yaşanmaması, fren ve denge
sisteminin iyi şekilde yürümekte olmasının yanı sıra demokrasi ve uzlaşı
kültürünün gelişmiş olmasıyla yakından ilgilidir. Aksi halde, özellikle çok
partili bir Kongrenin, farklı partiden bir başkanla çalışmak durumunda
olduğu durumlarda, Kongre sık sık bütçe hakkına başvurarak hükümeti
işlemez hale getirebilecektir. ABD’de yaşananlar krizlerin birkaç gün
sürmesi, Kongrenin bunu başkanı ve hükümeti iş yapamaz hale getirmek
için bir silah olarak değil, etkin bir pazarlık aracı olarak kullandığına
işaret etmektedir.115

8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,


***