10 Ocak 2016 Pazar

VATİKAN'IN KÜRTLERİ !... BÖLÜM (1)




VATİKAN'IN KÜRTLERİ !...
BÖLÜM (1)
Ülkemizde Türk vatandaşı olarak yaşamını sürdüren ve fakat kendini “Kürt”, özellikle de “Alevi Kürt” olarak tanımlayan sayıları on binlere varan kişinin, aslında Ermeni ve Rum dönmesi olduğu artık bilinmektedir. Bu kesimin karakteristik özelliği bilhassa manevi değer ve “ Milli Devlet ” fikrine karşı olmaları ve PKK'ya  kolkanat germeleri, akla gelen her türlü nam altında yardım ve yataklık faaliyetinde bulunmalarıdır.
Mustafa Kemâl Atatürk tarafından “ Dahili bedhah ” (gizli düşman) olarak tanımlanan iç mihraklar işte bunlardır. Bunların bir dış bağlantıları ve “Vatikan” dahil bütün Hıristiyan ülke ve devletlerinde iştirakçi, destekçi, finansör ve işbirlikçileri vardır. Şimdilerde AB’nin her köşe bucağından fışkıran bu kesim de “harici bedhahlar” dır. Şimdi bazı örneklere bakalım:

VATİKAN'IN KÜRTLERİ !

Aslında Vatikan’da Kürt falan yoktur. Tıpkı içerde olduğu gibi kendilerini bu lâfz ile açıklayan ve tanımlayan sinsi düşmanlar, dönmeler ve bunların uzantıları-piyonları vardır. İşte onlardan biri; Vatikan Kürtleri (!) PKK'ya kol-kanat gerdiler. Nasıl mı ? Buyurun bakalım:
Terörist başı, bebek katili Apdullah Öcalan 1996'da Papa 2. Jean Paul'a çok özel bir mektup göndererek, "Ben Hıristiyanlığa Müslümanlıktan daha yakınım. Türkler Anadolu'daki Hıristiyanlığı yıkmış kişilerdir" diyerek yardım istedi.
Papa ise, "Kürt halkının trajedisini asla sessizlik içinde geçiştiremeyiz" cevabını verdi.

Vatikan'ın Adalet Bakanı konumundaki görevlisi Kardinal Renato Raffaele Martino, ise, Ekim 2007 tarihinde Türkiye ile Irak arasındaki sorunun çözümüne ilişkin önerilerini dile getirdiği bir açıklamasında, Kürtler için ayrı bir devlet imasında bulunmakta idi. Martino’nun "Vatikan, Irak-Türkiye arasındaki sorunun, kısa sürede barışçıl biçimde çözümlenmesinden yanadır. Çözümde Kürt halkının (!) ihtiyaçları da dikkate alınmalıdır. Zira Kürtlerin durumu dünyada eşi benzeri olmayan bir nitelik taşımaktadır: Ortada bir halk var, (?) ama bu halka tekabül eden bir devlet yok" şeklindeki sözleri, Vatikan'ın öteden beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı terör örgütü PKK'yı destekler nitelikteki politikalarının bir yansımasıydı kuşkusuz. Zira, “Ortada bir halk var, (?) ama bu halka tekabül eden bir devlet yok” biçiminde ki sözler; Alenen TC Devletinin iç işlerine suiniyetle müdahale, tahrik ve düşman unsurları teşvik niteliği arz etmektedir.

BU BEYANIN TÜRK DIŞİŞLERİ TARAFIN

Türkiye'nin baskıları sonunda Suriye'den çıkmak zorunda kalan terörist başı Öcalan, İtalya'ya gittiğinde Vatikan, hem terör örgütüne hem de terör örgütünün başı bebek katiline sahip çıkarak bu desteğinin en somut örneğini sergiliyordu. Hürriyet Gazetesi'nin, 22 Kasım 1998 tarihli "Vatikan'dan teröre destek" başlıklı haberinde şu ifadelere yer veriliyordu:
"Katolik dünyasının ruhani merkezi olan Vatikan, Apo'ya sığınma hakkı verilmesine taraftar olduğunu bildirdi. (Sözde) Kürt (!) sorununun yalnızca Türkiye ve İtalya arasında bir mesele olarak görülmemesi gerektiğine dikkat çeken Kardinal, bu sorunun bütün Avrupa'yı ilgilendiren uluslararası bir konu olduğunu vurguladı. Vatikan (Papalık) bunun da ötesinde, Kürtçü ayrılıkçılığı kışkırtacak bir tavır sergiliyor. Doğu Kiliseleri Topluluğu sorumlusu Kardinal Achille Silvestrini, Kilisenin Kürt toplumunun ulusal kimlik kazanmasına sempatiyle baktığını hatırlattı."
Şimdi sormak gerekir: Bölücü, tarafgir ve tedhiş örgütü yanlısı tavrı ile dünya barışına darbe vuran bu papalık (katı-fanatik din devleti) nasıl muhatap alınır, neden kınanmaz ve halâ niçin Türkiye Temsilciliği açık tutulur. Dahası “dinler arası diyalog” konusunda niçin Papalık (babalık) ile işbirliği yapılır ?
DİRENİŞ HAKKI !..
Vatikan'ın terör örgütüne ve onun katil başına verdiği desteğin, "dini" referansı sözde “Kurtuluş Teolojisi”dir. Misyoner çevrelere yıkıcı, bölücü ve ayrılıkçı akımlara destek vermek konusunda meşruiyet tanıyan bu teolojiyi, Papa VI. Paul'un sözleriyle anlatmak gerekiyor: Papa şöyle diyor: "Bir halk barışçı direnişin hiçbir yarar sağlamadığı şekilde baskı altındaysa ve başka hiçbir barışçı direniş olanağı kalmamışsa, o zaman en son ihtimal olarak şiddetin kullanılabileceği direniş hakkı vardır."

PAPA'YA MEKTUP:

Roma'da bulunduğu zaman içerisinde kiliseler tarafından sahip çıkılan terörist başı Öcalan'ın Papa' ya yazdığı iki ayrı mektup var. Papa 2. Jean Paul' ün papalığı döneminde yazılan mektupta terörist başı, "Ben Hıristiyanlığa Müslümanlıktan daha yakınım. Türkler Anadolu' da ki Hıristiyanlığı yıkmış kişilerdir. Bize yardımcı olun" diyerek yardım istemiş, Vatikan da bunun üzerine bazı girişimlerde bulunmuştu.
Bu ifade aynı zamanda bir itiraf mıdır ? değil midir.
Şimdi, lütfen hatırlayınız:
Başta Vatikan'daki yazılı ve görsel medya olmak üzere AB ülkelerindeki tüm yayın organları, mektubun yazıldığı 1996 tarihinden itibaren Türkiye' de TSK'ya karşı saldırgan bir tutum izlemeye başladı mı ? başlamadı mı ? Bilhassa Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) yapısı ile “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi” konusunda baskı ve dayatmalar oldu mu ? olmadı mı ? İşin en ilginç ve enteresan tarafı da Türkiye'ye karşı başlatılan karalama kampanyasını yürüten ise bizzat bugünkü Papa idi.
Papa 2. Jean Paul Ocak 1998'de diplomatik bir dille şu göndermeyi yapıyordu:
ETNİK AYRIŞTIRMA:
"İçinde bulunduğumuz günlerde herkesin dikkatini çeken ‘Kürt halkının trajedisini’ sessizlik içinde seyirci kalarak geçiştiremeyiz. Olağanüstü durumlarda mültecilere yönelik acil merhamet arzusu; Onların (sözde Kürtlerin) güvenli ve kabul edilebilir hayat şartları isteyen milyonlarca kardeşinin arayışını unutmamıza neden olmamalıdır."
Şimdi sorulur: Müslüman sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetinin asli-esas kurucu unsuru olan; Soyda ve boyda bir Kürt kardeşlerimize “merhamet duyguları içinde” karşı kin, nefret ve düşmanlık hisleri (tefrika) aşılama çabası içinde olan bu papa ve Vatikan; Acaba onların bütün Türk halkı ile aynı hakları, en rahat ve özgür biçimde kullandığından; Türkiye da kain Ermeni, Rum ve Yahudi (gayrimüslim) azınlıklar dahil; Batı Trakya ve emsalleri ile kıyaslandığında en ileri düzeyde hak, hukuk, güvenlik ve huzura sahip bulunduklarından haberdar mıdır acaba.
Dahası, bu papalar Srebrenica soykırımı sırasında ne iş görürlerdi ?
Ondan öncesi, Kıbrıs katliam ve soykırımlarına neden müdahil olmadılar ?
Ermenistan’ın Karabağ da sergilediği vahşet ve soykırımı neden görmezler ?
Çeçenistan da tam 480 yıldır süregelen insanlık dışı kin-kan katliam ve soykırımı niçin durdurmaya çalışmazlar ? Düpedüz yalan-dolanla işgal edilen Irakta kadın erkek demeden her kese tecavüz eden, yaklaşık bir milyon kişinin kanına giren, canına kast eden ABD’ye niçin karşı çıkmazlar da haçlı ruhu ile jenosit yapan evanjelistlere arka çıkarlar ?
Prof. Dr. Nadim Macit'e göre, " Arayış " tan bahseden Papa, her nedense bu coğrafyayı etnik ayrışma üzerinden parçalayan, çatışma hatları ve kanlı sınırlar oluşturan emperyalist Batılı devletlerden hiç bahsetmiyordu.
PROF. DR. ERKAL, CARİTAS'A DİKKAT ÇEKTİ:
Konu hakkında Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal "Misyonerlik, zannedildiğinden farklı olarak siyasi hedefler gütmektedir" diyor. Misyonerliğin Anadolu'da Türk kimliğini ve milli devleti hedef aldığını söyleyen Erkal'a göre, siyasi ve dini boyutlu misyonerlik hareketleri yeni bir "Haçlı Saldırısı" olarak tanımlanmalı...
http://www.mustafanevruzsinaci.blogspot.com.tr/2007/12/vatikanin-krtleri.html


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder