Sarıkamış'tan Esarete,
Hikmet Çetinkaya
Cumhuriyet 11.1.2006
Tarihe tanıklık eden roman çekiciliğinde bir kitap okudum:
''Sarıkamış'tan Esarete''
1915-1920...
Tuğgeneral Ziya Yergök 'ün anılarını...Sami Önal yayına hazırlamış, Remzi Kitabevi yayımlamış...Ziya Yergök el yazısıyla yazmış anılarını. Tümü 1800
sayfaymış...Sarıkamış olayı Sami Önal 'ın da önsözde değindiği gibi
ülkemizin yakın tarihinde yaşanmış gerçek bir felaketti.Bir yaşamın hüzün ve acı veren yanları bu kitapta bir fotoğraf gibi karşıma çıktı...
Yüreğimde derin bir sızı hissettim...İçim acıdı!..
Tuğgeneral Yergök'ün anıları, Sarıkamış harekâtının nasıl faciaya dönüştüğünü anlatıyor...
Çok zor koşullarda geçen 6 yıl...
Açlık, soğuk ve acı dolu günler.
Yaralanıyor Ziya Yergök...
Ruslara esir düşüyor.
Sibirya kamplarındaki insanlık dışı uygulamalar, işkence...
Kaçış planları...
Baştan aşağı bir yaşam savaşımı.
Bakû'da Mustafa Suphi 'nin arkadaşlarıyla karşılaşması..
Ardından Batı cephesine asker gönderilmesinde görevlendirilmesi.
Tarihe tanıklık eden bir asker 'Orta Asya' ya nasıl bakıyor?
Kitabı okurken bir bölüm dikkatimi çekti: Bakû petrolleri.
Ruslar, Kafkasya'daki Türk, Müslüman ve Ermeni nüfusun sayıca
fazla olmasından rahatsız oluyor...
O zaman ne yapıyor Ruslar?
Doğu cephesine çok sayıda asker yığıyor...
Burada Rusların korkusu Türklerin, Müslümanların ve Ermenilerin
Bakû petrollerini ele geçirme varsayımından kaynaklanıyor...
Ziya Yergök'ün anıları bir roman çekiciliğinde...
İşte tutukluluk günlerinden bir bölüm:
''Palto yahut kürk gibi bir şey bulmasını Memet Efendi'ye söylemeyi uygun bulmayarak ıstıraba katlanmayı göze aldım. Müdür akşam karanlığında yoklamaya geldiği zaman kürkümün gelmediğini, lütfen getirilmesini tekrar rica ettim. 'Olur' dedi gitti. Saat 22.00 olmuştu. Benim perişan halimi gören nöbetçi
gardiyan bana acımış olmalı ki kapıyı açarak üzeri boyanmamış bir Kırgız kürkü verdi. Bundan çok memnun oldum ve kendisine teşekkür ettim.
Artık bu gece azap çekmeyeceğimi düşünerek kerevete, Nuri Bey'in yanına uzandım. Ama ne yazık ki gözüme bir dakika uyku girmedi. Boynumda başlayan kaşıntılar omuzlarıma, sırtıma kadar indi. Çıplak etim çimdikleniyor gibi kaşınıyordum. Her kaşınan yere elimi götürdüğüm vakit elime kene kadar bir bit geliyordu. Bu gece de soğuk azabı yerine bit işkencesine uğramıştım. Sabah olunca kürkü gardiyanın suratına fırlattım. Ceketimi çıkardım ki her tarafım sıvama bit. Dışarı çıkıncaya kadar bunları ayıklamakla uğraştım.''
Bitlendikten sonra şiddetli bir hastalığa yakalanıyor Ziya Yergök...
Hastalığı bir süre sonra atlatıyor... Cezaevinden çıktığında ağaçlar çiçeklenmiş, doğa uyanmıştır...İlkyaz sürgün vermiş Bişkek'te...Sonra Bakû'da bir kez daha tutuklanmaları...Cezaevinden yazdıkları pusulalar Mustafa Suphi'nin eline geçince yine kurtuluş...
Altı yıllık bir esaret...
Ziya Yergök'ün anıları şöyle bitiyor:
''Sarıkamış ve Kars muharebeleri olurken ben Erzurum'da hem Asker
Alma Heyeti Başkanı, hem de geçici 15'inci Kolordu komutan vekiliydim. Mustafa Sabri Bey de kurmay başkanımızdı.
Esaretten döndükten sonra yeni görevimi Kazım Karabekir Paşa verdi. Sarıkamış'a da onun emriyle atandım.
Bu görevi de aynı sadakatle, BMM Hükümeti ve Mustafa Kemal Paşa 'nın çizdiği yolda sürdüreceğim.''
Ziya Yergök'ün anıları okuru düşler ülkesine götürüyor...
Sibirya kamplarındaki yaşam savaşımı...
Sarıkamış faciası... Esaret günleri...
Hayatı Roman gibi Ziya Yergök'ün...
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder