Son Haçlı Seferi PKK AÇILIMI BÖLÜM 7
Ayrışmayı körükleyecek çok tehlikeli adımlar...
Eğer Anayasa’nın esas hükümlerini çiğneyerek devlet tarafından ana dilin öğretimi başlatılırsa, arkasından ana dilde eğitim gündeme gelecektir.
21 KÜRTÇE YAYINA YENİ DÜZEN:
RTÜK Yasası’nda yapılacak değişiklikle Kürtçe yayınlarla ilgili yeni düzenlemeler yapılacak. Özel televizyon ve radyoların Kürtçe yayın yapmasına izin
verilecek.
Devlet televizyonunun 24 saat kurmanç lehçesinden yayınının yanında, bütün özel televizyon ve radyolar da 24 saat yayın yapacak. Bunun adına, asırlardır
müstakil bir dil olamayıp, bölge ve etnik lehçe durumunda kalan Kurmançcayı, zorlayarak, tepeden inme mühendislik metodlarıyla dil haline getirme gayreti
denir.
Bu boşuna bir gayrettir, çünkü Farsça, Arapça ve Türkçe gibi büyük dil ve medeniyetlerin arasında kalmış olan bir lehçenin gelişmesi düşünülemez,
muhafaza edilebilirse, ancak bugünkü kadar mümkün olabilir. Dillerin gelişmesi, her şeyden önce ihtiyacın şiddetine, sonra da sosyal ve kültürel gelişmişlik
kapasitesine bağlıdır.
Öyleyse, AB ve PKK bunu niçin ısrarla istiyor? Gayet açık, örgütün, nazari planda da olsa farklı bir kimliğe ihtiyacı vardır. Bir de bu kimliği muhatabına kabul
ettirebilirse, ayrı bir millet olduğu iddiasına, kendisi ve yandaşları inanacaklardır. Buna çok ihtiyaç vardır. Çünkü şu durumda, Türk kültür ve medeniyet
dairesinin içindedirler, temelde farklı oldukları, dil dahil hiçbir unsura dayanmamakta dırlar.
Etnik lehçe ile TV yayını;
Buna rağmen bu mesele çok önemlidir. Çünkü terör örgütüne bu kadarı yeter. Konunun bir de, silahtan daha yıkıcı olan psikolojik mücadele tarafı vardır ki,
Türkiye bu alanda yok denecek durumdadır. Bu dengesizliğe bir de özel Tv. ve radyoların etnik lehçeyle 24 saat yayın yapmasını, PKK’yı kullanan
emperyalistlerin gelişmiş tekniklerle bu imkanı değerlendireceğini düşünelim. Zihinler nasıl karıştırılacak, mikrop ilaç gibi nasıl sunulacak, varın siz hesap edin.
Bu konuda bir de batı ülkelerine bakalım. Değerli bilim adamı İskender Öksüz beyin "En İyi Entegrasyon Asimilasyondur" başlıklı yazısının ilgili bölümü
aynen şöyle;
"Geçtiğimiz hafta, 14 Bulgar parlamenter, Bulgaristan’da Bulgar Millî Televizyonunda, günde on dakikayla sınırlı Türkçe haber yayınının kaldırılması için kanun teklifi verdi. Berlin’den yayın yapan Radio Berlin-Brandenburg (RBB), 34 yıldır Multi-Kulti Radyosu adı altında sürdürdüğü Tükçe yayınları 2008 yılında
kaldırdı.
Nordrhein-Westfalia eyaletine yayın yapan WDR’in Köln stüdyolarında hazırlandığı için Türklerin Köln Radyosu diye tanıdıkları Funkhaus Europa, şu anda Pazartesi-Cuma arası saat 6.05-7.00 ve 19.20-20.00, Pazar 19.30-20.00 arasında olmak üzere haftada toplam 10,5 saat Türkçe yayın yapar. 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren, sabah yayınları tamamen kaldırılarak Türkçe yayınlar haftada 5 saate indiriliyor.
Yine Almanya’da, Hessen eyaletine yayın yapan HR, WDR’de hazırlanan Türkçe yayınları sabahları orta dalga üzerinden aktarıyordu. HR, 1 Ocak 2010’dan
itibaren Türkçe yayınları tamamen kaldırma kararı aldı.
Alman Haber Ajansı (DPA) 1 Ocak 2009’da başladığı Türkçe yayın servisini, 1 Nisan 2009’da kaldırdı.
Fransa devlet radyo televizyonu Radio France Internationale (RFI) haftada toplam 1 saat Türkçe yayın yapıyordu. 2007 yılında kaldırdı. RFI’nin internet
sitesindeki Türkçe bilgi bölümü de 1 Ocak 2010’dan itibaren kalkacak.
Belçika’da Flamanca yayın yapan BRT televizyonu, Cumartesi günleri 30 dakika süreyle Babel (Babil) başlığıyla yaptığı Türkçe TV yayınını 1997’de kaldırdı.
Çifte Standartlı Batı;
Fransızca yayın yapan RTBF, aynı şekilde haftada yarım saat olan haber ağırlıklı Türkçe yayınlarını 1992’de kaldırdı.
Sözde çok kültürlü!
Hollanda resmi devlet yayın kurumu NOS/NPS, oradaki Türk toplumu için Radio 5 frekansından Cumartesi günleri saat 15.02-15.45 arası yayınlanan Türkçe
haber programına 4 Eylül 2008 tarihinde son verdi.
Danimarka’da 1 Ocak 1980 tarihinde Radio Denemark (DR) ’ta başlayan ve günde 15 dakikayla sınırlı Türkçe radyo yayını 2005 yılında sonlandırıldı.
İsveç devlet radyosu haftalık 15 dakikalık Türkçe radyo yayınlarına 15 Ocak 2006 tarihinde son verdi." (Prof. Dr. İskender Öksüz, Star Gzt. Açık Görüş
17.12.2009)
"Özgürlükçü" ve "demokrat" batı, bizim ensemizde boza pişirirken, kendisi "çok kültürlülüğe" nasıl bakıyor, dakikalarla sınırlı yayına bile izin vermiyor, işte
örnekleri. Üstelik, dilleri ve kültürleri unutturularak asimile edilecek olan bu insanlar bizim vatandaşılarımızdır ve bulundukları ülkenin kimliğiyle herhangibir
kimlik ihtilafları da yoktur. .
Bu örnekleri görünce güzel ülkemizin, uğradığı ihanete, sahipsizliğe, nankörce, sorumsuzca ve hovardaca yönetilmesine nasıl yanmazsınız?
22 ANADİLDE EĞİTİM YOK:
Ancak anadilin öğrenilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılacak.
Önce bu eğitim ve öğretim işi devlet kurumlarında yapılacağına göre, Anayasa’nın "Başlangıç ilkelerine," 3’üncü maddesindeki "Devletin dili Türkçe", 42’nci maddedeki, "Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında, Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez." hükümlerine
aykırı olduğunu söyleyelim.
Sonra bunu kimler istiyor diye soralım? Tabii ki, AB-APO-PKK-DTP, hatta ABD.
Öte yandan ana dilin, adı üstünde anadan öğrenilen dil olduğunu, bunun önünde hiçbir engelin bulunmadığını ve bulunamayacağını belirtelim. Sıkca
söylendiği gibi ana dillerin konuşulması yasak değildir. İsteyen istediği gibi konuşabilir, ihtiyaç duyduğu sürece de konuşacaktır. Eğer ileri sürüldüğü gibi
yasak olsaydı, bin yıllık tarihimizde, Türkçe’den başka dil mi kalırdı? Buna rağmen neden "anadilin öğrenilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılacak"
deniliyor? Herhalde, burada kastedilen devletin öğretmesinin önündeki engellerdir. Evet engeller vardır. İlk engel Anayasamızın amir hükümleridir. İkinci engel evrensel çağdaş hukuktur. Burada da devletin ana dillerden, hem öğretim, hem de eğitim yapması kabul edilmiyor. Bunun için gelişmiş ülkelerde
bunun örneği yoktur.
Erdoğan da savundu
Eğer anayasayı çiğneyerek devlet tarafından ana dilin öğretimi başlatılırsa, arkasından ana dilde eğitim gündeme gelecektir. Başbakan Erdoğan da böyle
düşündüğünü 1991 yılında RP Genel Başkanı Erbakan’a verdiği "Kürt meselesi" adlı raporda şöyle açıklıyor: "Ana dilde eğitim haklarını verelim. Türkiye’de
dileyen herkesin kendi anadilinde eğitim-öğretim yapabilmesini
savunmalıyız."
AB’de 2000 yılından itibaren, "Katılım Ortaklığı Belgesiyle" bunu istiyor. Yani iki dilli devlet gündeme getirilecektir. Zaten esas hedef de budur.
23 KÜRTÇE KURSA DÜZEN:
Yasa değiştirilecek. Kürtçe kurs merkezleri birçok dilde eğitim verebilecek.
Bu düzenleme Anayasamızın ilgili maddelerine aykırıdır.
Geçmişte bu kursların özel olarak açılması serbest bırakılmıştı. Ancak katılım olmadığı için açılanlar zarar etmiş ve kapanmıştı. Bu deneme çok önemliydi.
Çünkü halkın böyle bir ihtiyacının olmadığı açıkça ortaya çıkmıştı. Bunu, Türkiye’yi bölme projesinin gereği olarak PKK ve AB istiyordu.
Kurslar böylece kendiliğinden kapanınca, bu defa AB parasını Türkiye’nin vermesini ve devlet tarafından açılmasını istedi. Şimdi yapılmak istenen de budur.
Ayrıca başka "birçok dilde eğitim" vermek suretiyle, kurslar cazip hale getirilmek isteniyor. Görüldüğü gibi etnik dil ve kimliğin oluşturulması amacıyla, akıl
almaz zorlamalar yapılıyor. Bunlar yapıldıkça da terör örgütü güçlenecek ve iki dilli devlet hedefine yaklaşacaktır.
Yarın: ENSTİTÜ KURULACAK
17/01/2010 - 02:23:36
8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
******
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder