Güneydoğu Anadolu’da Asker Sevkiyatı Konusunda,
Yazar: Ümit Özdağ
23 EKİM 2012 SALI
Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yaparak Güneydoğu Anadolu bölgesinde asker sevkiyatlarının bundan sonra havadan yapılacağını açıkladı. Böylece askerler, PKK saldırılarından korunacaklarmış. Bunun anlamı, Türk Ordusu'nun Türkiye'nin bir bölümünde kendi askerlerinin güvenliğini sağlayamadığının itirafıdır. Kendi askerlerinin güvenliğini sağlayamadığı için onları THY ile uçuran bir ordu, yurttaşlarından aynı karayollarından geçmelerini isterken "sizi PKK'nın insafına terk ediyorum" demiş olmuyor mu?
Genelkurmay Başkanlığı bu kararı 18 Eylül'de Bingöl'de gerçekleşen ve 9 askerimizin şehit olduğu PKK saldırısından sonra liberal basında çıkan köşe yazılarını yol haritası kabul ederek almıştır. Bu popülist karar günü kurtaran ancak ordunun haysiyetine ağır darbe indiren bir karardır. Bu çok yanlış bir adım olmuştur ve PKK'nın büyük bir psikolojik bir başarı kazanması anlamına gelecektir.
Bölücü terör örgütünün siyasi şefi bir süre önce yapmış olduğu açıklamada PKK'nın Şemdinli'de 400 km2'lik bir alanda "alan hakimiyeti" kurduğunu iddia etmiştir. TSK bu adımı atarak, terör örgütünün sadece Şemdinli'de değil, bütün Güneydoğu Anadolu'da "alanda etkin" olduğunu ve TSK'nın bu etkinliği, kıramadığını kabul etmektedir.
Türkiye'nin bu noktaya gelmesinde AKP Hükümetinin izlediği teslimiyetçi müzakere politikasının çok büyük etkisi olduğu şüphe götürmez. 2003'den buyana AKK Hükümeti izlemiş olduğu politikalar ile adım adım TSK'nın terörle mücadelesinin önünü kesmiştir. Türk Ordusu bir ordunun göreceği en büyük enformasyonsavaşı saldırılarına maruz kalmıştır ve kalmaya devam etmektedir. Bütün bunları bilmemiz ve değerlendirmemiz, TSK İç Hizmet Yasası'nın iki maddesinin unutulabileceği anlamına gelmemektedir.
TSK İç Hizmet Yasasının 37. Maddesi şöyle demektedir: Silahlı Kuvvetlere katılan her asker andiçer. And sureti aşağıdadır: "Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyliyeceğime namusum üzerine andiçerim."
Üzerinde tartışılan Madde 35 ise " Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır " demektedir.
Demek ki, TSK Türk yurdunu koruyacak ve bunu barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada yapacaktır. Alınan askerin sevkiyat kararı yukarıda anılan TSK'nın görevini belirleyen maddenin ve askerlik yemininin özü ile ters düşmektedir. Ana kuzusu olan Mehmetçiklerimizin canlarının hain PKK saldırılarından korunması için tabii ki gereken önlemleri almak ile en başta Genelkurmay Başkanı olmak ile sınır karakolundaki astsubaya kadar bütün komutanlar sorumludur.
Psikolojik savaş elemanlarının aksi kamuoyu yaratma çabalarına rağmen, komutanların bu sorumluluğun bilincinde oldukları ve küçük istisnalar hariç bütün komutanların askerlere kendi çocuklarının canını korur gibi korumaya çalıştıkları açıktır. Ancak bunun yolu askeri sevkiyatlar da havaya çıkarmak değil, sevkiyat yolları güzergahında PKK'nın alçakça saldırını engelleyecek şekilde havadan ve karadan denetim kurmaktır. Bunun yolu alan hakimiyeti stratejisine geri dönüp, Kuzey Irak'taki PKK kamplarını basmaktır. Bu önlemler mümkündür ve yapılmalıdır.
Mevcut kararın hızla gözden geçirilerek, bir an önce iptal edilmesi gerekmektedir.
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2012/10/23/6774/guneydogu-anadoluda-asker-sevkiyati-konusunda
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder