Tunceli’de Ne ve Neden Oldu? BÖLÜM 2
Yazar: Ümit Özdağ
15 KASIM 2014 CUMARTESİ
Yasa ile Dersim adı değiştirilmiş,
Tunceli adlı, 9000 kilometrekarelik bir alana yayılan bir il tesis edilmiştir.[69]
Pülümür, Nazimiye, Mazgirt, Pertek, Hozat, Ovacık, Çemişgezek ilçeleri Tunceli’ye bağlanmıştır.
Tunceli Kanunu ile yeni vilayetin valisi aynı zamanda korgeneraldir ve kurulan Dördüncü Umumi Müfettişliğin umumi müfettişidir.(md.1) Kaymakamlıklara muvazzaf subayların atanabileceği karara bağlanmıştır.(md.3) İdam cezalarının infazı için vali-komutana yetki verilmiştir.(md.33) Tunceli’de devlet otoritesinin tesis edilmesine yardımcı olacak adli mekanizma güçlendirilmiştir.
Hükümet Tunceli’de yapılacak ıslahat çalışmalarına gelebilecek herhangi bir tepkinin Tunceli’ye komşu olan Bingöl ve Elazığ’ı doğrudan etkileyeceğini düşünürek, eşgüdümü sağlamak amacı ile 16 Ocak 1936’da Tunceli, Bingöl ve Elazığ’ı kapsayan Dördüncü Umumi Müfettişliğin oluşturulmasına karar vermiştir. Koçgiri isyanının bastırılmasına da katılan ve Koçgiri ayaklanmasını bastıran Sakallı Nurettin Paşa’nın damadıdır.[70]
General Abdullah Alpdoğan Dördüncü Umumi Müfettişliğe atanmıştır.[71]
General Abdullah Alpdoğan, derhal Bingöl, Elazığ ve Tunceli’de sıkıyönetim ilan etmiştir. Çemişgezek, Ovacık, Hozat ve Mazgirt’te bir askeri kışla ve karakol inşaatlarına başlanmıştır. Ayrıca, yol, köprü, hükümet konağı, dispanser ve okulların yapımına başlanmıştır.[72]
General A. Alpdoğan, Tunceli’yi adım adım gezerek halkla temas kurmuş, tavsiyelerde bulunmuş ve özellikle hayvancılığın geliştirilmesi için halka yardımda bulunulmuştır.[73]
Tunceli’de devlet binalarının açılmaya başlaması, binaların inşaatında Tuncelililerin çalıştırılması ve halkın aşiret reislerinin denetimi dışında para kazanmaya başlaması, yayılan okullar yavaş yavaş aşiret reislerinin otoritesini tahrip ettiği için aşiret reislerinin tepkisi doğmaya başlamıştır. Tuncelilerin iyi işçiler oldukları devlet raporlarından diplomatik belgelere geçmeye başlamıştır.[74]
Tunceli’de dışarından gelen tüccarların ticaret yapmasına izin vermeyen, halkı topraklarını ağaların üzerine yapmaya zorlayan aşiret ağaları için damlayı taşıran devlet önlemlerinden birisi de tapu kadastronun halka ait olan ve ağaların el koyduğu toprakları incelemeye başlaması olmuştur.[75]
1936 senesinde dahi Erzurum yöresinde yol kesen ve soygun akınları düzenleyen aşiretler, Tunceli’de devlet otoritesinin kurulmasının bütün bunlara son vereceğini anlamışlardır.[76]
Bu sırada Suriye’den Tunceli’ye gelen Hoybun örgütü bağlantılı bazı Ermeni tahrikçiler ve Koçgirili Alişar, halk arasında bazı aşiretlerde etkili olmaya başlamıştır.[77]
Seyit Rıza önderliğinde Yukarı Abbas Uşağı, Ferhat Uşağı, Karaballı Aşireti, Bahtiyar aşireti, Yusufan Aşireti, Demenan Aşireti, Haydaran Aşireti ve kısmen Kalan Aşireti devlete karşı koyma konusunda anlaşırken, 91 aşiretin çok büyük bir bölümü isyana katılmama kararı almıştır.[78]
General A. Alpdoğan, tahrikleri ve gerginliği hissettiği için aşiretlerden silahlarını teslim etmelerini istemiştir. Ancak bu sırada Demenan ve Nazımiye aşiretlerinin karakollara ve devlet binalarına saldırıları başlar. Seyit Rıza ise General Alpdoğan’dan Tunceli kanununun kaldırılmasını ve Tunceli için özel ve etnik haklar tanıyan yeni bir yasanın çıkarılmasını istemiştir.[79]
Bu sırada Seyit Rıza, devlet aleyhinde kapsamlı bir propagandaya başlamıştır. Bu propaganda ile 1)aşiret kadınları gündüzleri kocalarının geceleri askerlerin malı olacaktır. 2)Yapılan karakollar sürülecek olan aşiretlere posta mevkii olarak yapılmaktadır. 3)Köy halkı bir eve tıkılacak kapısında polis bekleyecektir. 4)Ekmek ve odun vesika ile verilecektir. 5)Keçiler için meşe yaprağı vesika ile verilecektir. 6)Halkın bütün kazandığı elinden alınacaktır.”[80]
Görüldüğü gibi Seyit Rıza’nın propagandası “Kürtçülük üzerine kurulu” değildir.
1937 İsyanı, (21 Mart 1937-10 Eylül 1937)
İsyan için ilk toplantı Seyit Rıza ve Demenan Aşireti reisi Cebrail’in önderliğinde Haydaran Aşireti bölgesinde Kürpik’te yapılmıştır. Toplantıya Abbasuşağı, Yusufan, Demenan, Haydaran, Kureyşan ve Bahtiyar Aşireti reisleri katılmıştır. Toplantıda Cebrail’in “Mektep, nahiye bizim nemize? Bunları ortadan kaldırmalıyız. Hepsini yakmalıyız” derken, isyanın gerçek motifini ortaya koymaktadır.[81]
Toplantıya katılan aşiretler hükümete bir ültimatom vererek, 1)Karakol yapılmamasını, 2)Köprü inşa edilmemesini, 3)Yeni nahiye ve kaza merkezleri ihdas edilmemesini, 4)silahların toplanmamasını ve 5)pazarlık usulü vergi alınmasını istemişlerdir.[82]
Asi aşiretlerin sayıları az olmakla beraber bu aşiretler büyük aşiretlerdir. Bundan dolayı isyana destek veren aşiretlerin nüfusu 25-30 bin arasındadır.[83]
Bu da Tunceli nüfusunun %30’unu oluşturmaktadır. E. Pamukçu’da ayaklanmanın hemen öncesinde Tunceli aşiretleri arasında büyük anlaşmazlıklar olduğu için birleşemediklerini ve yenilginin en önemli iki nedeninden birisinin bu olduğunu söylemiştir.[84]
İsyancı aşiretler bu ültimatomdan sonra 21 Mart 1937 Nevruz gecesinde basma kararı almışlardır. Anılan gece Demenan ve Haydaranlılar aşiretlerinden bir grup asi Demenan Aşireti reisi Cebrail’in oğlu Keko’nun önderliğinde Pah bucağı ve Kahmut’u birbirine bağlayan harç Deresi üzerindeki tahta köprüyü kaymış ve Pah Karakolunu basmışlardır.[85]
Artık 1937 İsyanı Başlamıştır.
İsyancılar 25 Mart’ta Kahmut-Pah telefon hattını kesmiş ve Seyit Rıza’nın aşireti ise Hozat’ın Sin Köyündeki karakolu basarak cephaneliği yağmalamıştır. Bu baskınlardan sonra Seyit Rıza yönetiminde 2 Nisan ve 4 Nisan’da toplantı yapan asilerin saldırıları bu toplantılardan sonra artmıştır.[86]
Ankara ise olayları yakından izlemekte, istihbarat toplamakta ve askeri hazırlıklarını yapmaktadır. İsyancı aşiretler ise diğer aşiretleri yanlarına çekmek için başarısız çalışmalar yapmışlardır. Nisan ayı böyle geçmiştir.
1 Mayıs’ta Genelkurmay Başkanlığı, savunmada olan birliklerin saldırıya geçerek isyanı bastırmasını istemiştir.
3 Mayıs 1937’de Türk hava kuvvetlerinin Keçiseken Köyünde toplantı halinde bulunan isyancı aşiretlerin reislerini bombalaması ile Türk Ordusu’nun isyan bastırma harekatı başlamıştır.[87]
Böylece 1860’dan bu yana Tunceli bölgesine yapılan 12. askeri harekat başlamıştır.[88]
İsmet İnönü, TBMM’de yaptığı konuşmada bundan önceki askeri harekatları gelip geçen “sel harekatı” olarak nitelendirmiş, “Biz muhalefet edenlerin mukavemetlerini bertaraf ettikten sonra kendi programımızın hiçbir şey olmamış gibi takip olunmasını esaslı vazifemizden saydık” diye devam etmiştir.[89]
4 Mayıs’ta Hükümet Atatürk ve Çakmak’ın katılımı ile isyanın bastırılması ile ilgili bir toplantı yapmıştır. Aralarında Muhafız Alayı komutanı Albay İsmail Hakkı Tekçe komutasındaki Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nın usta erlerinin de bulunduğu[90]
25 bin askerin oluşturduğu birliklerin harekata başlamasından kısa bir süre sonra isyancı aşiretler arasında hızla bir çözülme başlamıştır. Cebrail, kendi aşireti olan Demenan’dan yüzlerce asinin ordu güçlerine teslim olmaya hazır olduğunu Seyit Rıza’ya bildirmiştir. Bunun üzerine isyancı reisler Munzur Nehri kıyısında Halvori’de Seyit Rıza’nın son kozu olan bir toplantı düzenlemişlerdir. Seyit Rıza ve Cebrail sonuna kadar direnme kararı almışlardır.[91]
Ordu yetkilileri ise Demenanlı ve Haydaranlı aşiretlerinin üzerine gitmek yerine Seyit Rıza’nın yalnızlaştırılması ve yakalanmasını hedeflemişlerdir. Bu amaçla yapılan çalışmaların sonunda Yusufanlıların reisi Kamer Ağa ve aşiretin büyük kısmı, Yukarı Haydaranlılar ve Demenanlılardan bir kısım asi teslim olmuşlardır.[92]
İsyanı bastırmak için operasyonlar sürerken, halka uçaklardan atılan bildirilerde “Cumhuriyet hükümeti sizi şefkat ve merhamet kucağına almak, sizi mesut etmek istiyor. İçinizde bunu anlamayanlar çoktur ki, hürmetsizlik ediyor, veyahut içinizde bazıları şahsi menfaatleri için sizi kurban vermek istiyor” denilmektedir.[93]
Gerileyen isyancılara yönelik büyük etkisi olan bir askeri operasyon 6 Haziran 1937’de Sabiha Gökçen’in Seyyid Rıza’nın evini uçakla yaptığı saldırı sonunda bombalamasıdır.[94]
Haziran 1937 içinde asilerin gücü büyük ölçüde kırılmış, Kutu deresi, Kırmızı dere Sultan baba Dağına sığınan asiler etrafında çember atılmıştır. Kutu deresinde direnişi sürdüren Seyit Rıza, Haziran 1937’de hükümete bir mektup yazıp, bazı şartlar ileri sürüp ve şartlarının yerine getirildiği takdirde teslim olmak istediğini bildirmiştir.[95]
Ancak hükümet Seyit Rıza’nın taleplerini tartışmadığı gibi Başbakan İnönü, 19 Haziran’da incelemeler yapmak üzere Tunceli’ye gelir. Bu sırada Elazığ’da kurulan mahkemede yakalanan ve teslim olan asilerin yargılanmasına başlanmıştır. Seyit Rıza bir mektup daha yazarak teslim olmak istediğini bildirmiştir.[96]
Seyit Rıza, değişik girişimlerle isyanı tekrar ayağa kaldırmak için çalıştıktan sonra başarılı olamayınca üçüncü kez teslim olacağını, kendisine bir başka ülkeye sığınmak için yol verilmesini isteyen mektubunu Haziran 1937’de yazmıştır.[97]
Temmuz 1937’de devlet güçleri Tunceli’de imar ve halka yönelik eğitim/öğüt faaliyetlerine başlamışlardır. Suriye’den gelen ve aralarında Şeyh Sait’in kardeşi Şeyh Abdurrahman’ın da bulunduğu bir grup, Tunceli isyanını tekrar canlandırmak istemiş ise de çatışmada öldürülmüşlerdir. Ağustos ayı içinde güvenlik güçleri çatışmalarda Seyit Rıza’nın büyük oğlu Hasan ve üç torununu öldürürler. Seyit Rıza ve Bahtiyar Aşireti reisi Şahin dışında isyana katılan altı aşiretin reisi yakalanmıştır. 26 Ağustos’da Şahin’de öldürülmüştür. 10 Eylül’de Seyit Rıza yanında iki adamı ile Erzincan jandarmasına teslim olmuştur.[98]
Böylece isyan sona ermiştir.
Seyit Rıza tutuklanarak yargılanmak üzere götürüldüğü Elazığ’da mahkeme önünde toplanan halka “Ben Türk’üm. Türk milletine isyan etmedim” diye bağırmıştır.[99]
15 Kasım 1937’e kadar süren mahkemelerin sonunda 11 kişi idama, 33 kişi ise ağır hapis cezalarına mahkum olmuştur. 14 kişi beraat ederken, yaşlı oldukları için dört kişini cezası idamdan ağır hapis cezasına çevrilmiştir. İdama mahkum olanlar, Seyit Rıza, oğlu Resik Hüseyin,Seyhanlı aşireti reisi Hasso Seydo, Yusufanlı Aşireti reisi Kamer oğlu Fındık, Demenanlı Aşireti reisi Cebrail oğlu Hasan, Kureyşanlı Ulukiye oğlu Hasan ve Mirza oğlu Ali’dir. İnfazlar aynı gün gerçekleşmiştir.[100]
Birinci isyanın bastırılmasından sonra hazırlanan bir İngiliz raporuna göre “Asilerin zayiatı ise şöyledir: 265 ölü, 20 yaralı, 27 yakalanan ve 849 teslim olan… Hükümet, asilere karşı nispeten yumuşak ve merhametli davrandı.”[101]
İsyanın bastırılmasından hemen sonra Tunceli’yi ikinci İsviçre yapma iddiasında olan Ankara, şehirde 3 milyon liralık bir yatırım programını uygulamak için harekete geçmiştir.[102]
1938 İsyanı, (2 Ocak 1938)
İsyanın bastırılmasından sonra Tunceli’de devlet nizamının sağlanması amacı ile bir dizi işlem yürütülmeye başlanmıştır. Bunlardan birisi de asker kaçaklarının asker alınması için jandarmanın yaptığı aramalardır. 2 Ocak 1938’de Kör Abbas, Keçel ve Başuşağı aşiretlerine mensupları yedi jandarma erini Masuluşağı Köyünde tuzağa düşürüp şehit etmişlerdir. Aynı grup daha sonra Mercan Deresinde bulunan Mercan karakolundan Aktaş Köyüne giden iki eri daha şehit etmişlerdir.[103]
Bu saldırılar öncesi ve sonrasında Keçel, Kör Abbas, Baluşağı, Aşuran, Demenan, Haydaran ve Bahtiyar aşiretleri tarafından
1)ağaların sürüleceği,
2)Adliye tarafından cezaları tecil edenlerin durumunun geçici olduğu, 3)Hükümetin her geçen gün özgürlüklerini elinden alacağını ve
4)1937’de askeri harekat düzenleyen devlet bir daha kısa zaman içinde harekat düzenleyemez şimdi tekrar isyan zamanıdır şeklinde dört esas üzerine kurulu bir propaganda başlatılmıştır.[104]
Bu gelişmeler üzerine hükümet jandarmaların şehit edildiği Mansul Uşağı köyündeki Mansul uşağı aşiretine yönelik bir operasyon başlatma kararı almıştır. Bu amaçla birliklerin 1 Haziran 1938’de hazır olması emri verilmiştir. Hükümet TSK’ya Tunceli’de gerçekleştirilmesi gereken 10 hedef vermiştir.
Bunlar,
1)son saldırılara sebep olanların ezilmesi,
2)1937 harekatından kalanların yakalanması,
3)Asker kaçaklarının yakalanması,
4)Silah toplanması,
5)Son olayları yapanların ve dağ başındaki şüpheli unsurların (2000-5000 kişi) Tunceli dışına sürülmesi,
6)Yasak bölgelerin tespiti,
7)Çemişgezek’te tapu dağıtılması,
8)Gemişgezek yakınlarındaki köylülere tapu dağıtılması,
9)Devlete itaat edenlere tarıma uygun arazi verilmesi,
10)İnşaatlara devam edilmesi.[105]
8 Haziran 1938’de TSK aldığı emirleri yerine getirmek amacı ile Birinci aşaması Mercan Deresi, ikinci aşaması Merho Deresi ve üçüncü aşaması Kalan Deresi olan ve 31 Ağustos 1938’de bitmesi planlanan askeri harekatı başlatmıştır. Harekatın Mercan Deresi aşaması kısa zamanda son bulmuş ve burada isyancılar 11 Haziran’da aileleri ve sürüleri ile teslim olmuşlardır.[106]
İsyana Koç, Şam Uşağı, Yukarı Abbas, Kureyşan ve Şeyhan aşiretlerini takılması üzerine isyan küçük boyutlu çatışmalarla Çemişgezek bölgesine yayılmıştır. Bunun üzerine bir tugay takviye Tunceli’ye sevk edilmiştir. Koç Aşireti ise 18 Haziran’da çekingen davranan aşiretlerinde isyana katılmasını sağlamak için Amutka karakolunu basmış ise de Hozat’tan taarruza geçen Seyyar jandarma Piyade Alayı 22 Haziran’da isyancıları Kozluca ve Aliboğazına çekilmeye zorlamış, karakolu kurtarmıştır.[107]
İsyancı aşiretler ise Karaballılar gibi isyana katılmayan aşiretlerin köylerine saldırmaya ve yağmalamaya başlamışlardır.[108]
28 Haziran itibarı ile Türk birlikleri 33 şehit vermiş, 60 asker yaralanmıştır. 163 isyancı öldürülmüş veya yaralanmıştır. 866 isyancı teslim olmuştur. 60 köy yakılmıştır.[109]
29 Haziran 1938‘de Başbakan Celal Bayar, “Dersim denilen işi suret-i kat’iyede halletmek” amacı ile 3. Ordu’nun manevra çalışmalarını Tunceli’de yaparak, isyanın bastırılmasına dahil olacağını açıklamıştır. 1 Temmuz’da 4. Müfettişlik uçaklardan atılan bildiriler ile son bir uyarıda bulunarak isyancıları teslim olmaya çağırmıştır.[110]
Aynı gün isyancıların durumu ise şöyledir:
1)Haydaran ve Kör Abbas aşiretlerinden 100 isyancı Timnas tepeleri ve Roşnak boğazını tutmaktadır.
2)Demenanlı 50 isyancı Dolubaba ve Kerenko tepelerindedir.
3)Keçel Aşiretinden 100 isyancı Karasakal yaylası civarındadır.
4)Keçel Aşiretinden 50 isyancı Dojikbaba’nın kuzey sırtlarındadır.
5)Abbas, Aşuran ve Beyit aşiretlerinden 50 kişi Dojikbaba’nın güney sırtlarındadır.
6)Koç, Resik, Şam Uşağı aşiretleri isyancıları Ali boğazına çekilmişlerdir.[111]
2 Temmuz’da birlikler Dojikbaba zirvesini ele geçirmişler ve burada 43 isyancı öldürülmüştür. 8 Temmuz’a kadar taramalar sürmüş, 8 Temmuz’da çıkan çatışmalarda bazı isyancılar öldürülmüştür.[112]
14 Temmuz’da 3. Ordu’nun 3. safhalı bir harekat düzenleyeceği ve harekata 15 Ağustos’ta başlayacağı kararlaştırılmıştır. 4. Müfettişlik ise 21 Temmuz’da hazırladığı raporda 3. Ordu’nun tarama manevraları sonunda 5-7 bin kişinin batıya nakledilmesini, haydutluk eylemlerine fikren ve fiilen katılanların tutuklanmalarının ve bir kısım isyan bölgesinin yasak bölge ilan edilmesi gerektiği kararını vermiştir.[113]
Bu sırada Tunceli’deki birliklerin operasyonları devam etmektedir.15 Temmuz’da gerçekleşen çatışmalarda 57. Alay, 1 şehit beş yaralı vermiştir. 16 Temmuz’da Kafat bölgesinde mağaralara sığınan 7 isyancı öldürülmüş bir isyancı yakalanmıştır. Zaghe bölgesinde de birkaç isyancı öldürülmüştür.[114]
Keçizeken bölgesinde 25. Alay birliklerine saldıran 50-60 isyancı ile çatışma gerçeklemiş ve öğleden sonra Keçizeken ile Munsur suyunun birleştiği tepede direnen bir grup asi öldürülmüştür. Çatışmalarda 25. Alay dört şehit dokuz yaralı vermiştir. 17-18 Temmuz’da sert çatışmalar olmuş, birlikler 10 şehit, 17 yaralı verirken 85 isyancı öldürülmüştür. 19 Temmuz’da Laç Deresi ve Munzur suyu civarında 57. Alayın katıldığı sert çatışmalar gerçekleşmiştir.20 Temmuz’da çatışmalar devam etmiş, 6 şehit, 10 yaralı veren birlikler 69 isyancıyı öldürmüşlerdir.
21 Temmuz’da Laç deresi mevkiinde direnen isyancılara karşı sert bir taarruz başlatan birlikler isyancıların geri çekilerek mağaralara sığınmalarına neden olmuşlardır. Mağara tahrip kalıpları ile bombalanmış ve 228 isyancı öldürülmüştür.
Ancak bir mağara direnmeye devam etmiştir. Aynı gün Munzur Suyu batısında çıkan bir çatışmada 63. Alay, 20 isyancıyı öldürmüştür. 22-23 Temmuz’da mağaralarda direnen unsurlar tahrip kalıpları ile imha edilmiştir.24 Temmuz’da isyanın öncülerinden Demenan Aşiretinin reisi Cebrail oğlu Hüseyin ve Hassogev’in de arasında bulunduğu 35 isyancı mağaranın havaya uçurulacağını anlayınca teslim olmuşlardır.[115]
27 Temmuz’da Haydaran Aşiretine mensup isyancılara yönelik bir harekat düzenlenmesi emri verilince birlikler 1 Ağustos’ta Darboğaz’da sıkıştırdıkları 100 isyancıyı öldürmüşlerdir. Haydaranlı isyancılara yönelik operasyon mağara arama ve imha şeklinde 2-3 Ağustos’da da devam etmiştir.[116] 1 Ağustos 1938 itibarı ile Türk birliklerinde 104 er şehit olmuş, 13 subay ve 162 er yaralanmıştır.[117]
Öte yandan 31 Temmuz 1938’de Diyarbakır, Tokat ve Kars’dan 3. Ordu’nun üç kolordusu Org. Kazım Orbay’ın komutasında Tunceli operasyonuna başlamak üzere hareket etmişlerdir. Tunceli’ye 5 Ağustos itibarı ile ulaşan birlikler derhal çatışmalara katılmışlardır.14 Ağustos’da 1’nci Süvari Tümeni Nazimiye bölgesinde yaptığı tarama harekatı sırasında çıkan çatışmada 70 Haydaranlı ve 6 Demenanlı isyancıyı öldürmüştür. Aynı gün, 15. Tümenin 38. Alayı Yılan dağından Ali boğazına inen derelerde 65 isyancıyı imha etmiştir. 57. Alay ise Ali boğazında iki mağarayı kuşatarak bombalamıştır.[118]
62. Alay ise Kaçkerekbaba’da yaptığı tarama sırasında 32 isyancıyı öldürmüştür. 16 kadın ise yakalanmıştır.143. Alay ise tarama sırasında 13 isyancıyı öldürmüştür. Vank bölgesinde ise 38 isyancı, Kafat civarında 3 isyancı öldürülmüştür. Ayrıca 9. Kolordu bölgesinde çok sayıda isyancı sığındıkları mağaralarda imha edilmiştir.[119]
15 Ağustos’da 3. Ordu’nun Tunceli operasyonu bütün birliklerin katılımı ile başlamıştır. 41.Tümen Deşt’in kuzeyinde 13 isyancıyı öldürmüştür. Aynı bölgede Zımbık mezrası, Halvari, Kırmızı Mezra, Bornak, Kirnik, Hiç köylerinde yapılan aramalar sırasında askeri birliklere isyancıların saldırması üzerine 385 isyancı imha edilmiş ve köyler yakılmıştır. Laç Deresinde yapılan aramada da bir kısım isyancı çıkan çatışmada öldürülmüştür. 14. Süvari Alayı Dar boğaz deresinde yaptığı arama sırasında 281 Demenanlı ve Haydaranlı isyancıyı imha etmiştir. 14 Süvari Tümenine bağlı birlikler ise Tagar deresinde ikinci kez arama yapmış ve 12 isyancıyı öldürmüşlerdir. 17. Tümen ise Harçi bölgesinde bir mağaraya saklanan 58 isyancıyı çıkan çatışmada öldürmüşlerdir. Aynı gün teslim olan Yusufanlıların içinden bir isyancının hançeri ile bir onbaşıyı şehit etmesi ile başlayan kaçma girişimi üzerine çıkan olaylarda 49 kişi imha edilmiştir.[120]
16 Ağustos’da 11. Süvari Alayı Muhundu bölgesinde tarama yaparken çıkan çatışmada bir grup Demenanlı isyancı öldürülmüştür.2. Seyyar Jandarma Taburu ise Pah doğusunda Çukur civarında aralarında Haydaran Aşiretinin liderlerinden birisinin de bulunduğu bir grup isyancıyı çatışmada öldürmüştür. Munzur dağlarında Sıçan gediği mevkiinde birlikler 100 isyancı ile karşılaşmış, çıkan çatışmada 20 isyancı öldürülmüş, diğerleri kaçmıştır. Öte yandan 14. Süvari alayı ile çatışmaya giren 79 isyancı ile 2. Seyyar Jandarma Taburuna direnen 37 Haydaranlı isyancı öldürülmüşlerdir. Kuru Doğar Dağı Harap Karakol bölgesinde sürüleri ile kaçan 500 civarında isyancı ise havadan bombalanmış ve makineli tüfek ateşi altına alınmıştır.
17 Ağustos’da Kolasan deresi kuzeyinde 7. Kolordu birlikleri 50’ye yakın isyancıyı öldürmüşlerdir. Sin ve Pülür’de ise taramalar sırasında direnen 80 isyancı öldürülmüştür. Katı gediği ile Harçi deresi arasında 9. Kolordu karargahına saldıran 50-60 isyancı çıkan çatışmada öldürülmüştür.19 Ağustos’da Kalason ile Sin bucağı bölgesinde direnen 290 isyancı öldürülmüştür. Mazgirt’te ise tutuklandıktan sonra kaçma girişiminde bulunan 52 isyancı öldürülmüştür. 12 Tümen ise direnen 170 isyancıyı imha etmiştir. 14. Süvari alayı bölgesinde 69 kişi çatışmalarda öldürülmüştür.
15 Ağustos-21 Ağustos arasında harekatın birinci safhası sona ermiştir.31 Ağustos’ta birlikler ikinci tarama harekatına başlamışlardır. 6 Eylül’de 7. Alay ile çatışmaya giren 6 haydut öldürülmüştür.8 Eylül’de Bazen Deresinde beş isyancı ile çıkan çatışmada iki isyancı öldürülmüştür. 143. Alay ise Laç Deresinde altı isyancıyı çıkan çatışmada öldürmüştür. Sonuçta, 15-21 Ağustos ile 6-16 Eylül arasında yapılan iki tarama operasyonu sonucunda 7954 kişi ölü-diri 16 Eylül 1938’de sona ermiştir.[121] [122]
Sonuç
Tunceli’de ordu zaman zaman çok sert davranmıştır. Ancak her şey kendi döneminin şartları içinde ele alınabilir. Fatih Sultan Mehmet’i 19. Yüzyıl şartları ile değerlendiremezsiniz. 1937-38’de Tunceli’de uygulanan tahrik edilmiş sertlik 1938’den sonra Amerikan, Rus, Alman, Japon vs. orduların uyguladıkları sertlikten asla daha fazla değildir. Tunceli o günden 1977’ye kadar rahat etmiştir. Allah Atatürk, İnönü, Bayar ve Mareşal Çakmak ile Türk Ordusu’ndan razı olsun. Utanması gerekenler, Dersim için özür dileyenlerdir. PKK’ya teslim olanlar, PKK’nın atasından da özür dilerler.
[1] Ebubekir Pamukçu,Dersim Zaza Ayaklanmasının Tarihsel Kökenleri, YÖN Yayınları, İstanbul 1992, s.101
[2] Suat Akgül, Yakın Tarihimizde Dersim İsyanları ve Gerçekler, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1992, s. 19
[3] E. Pamukçu, age, s.103-105
[4] Günerkan Aydoğmuş,Şark Çıbanı, nakleden Altemur Kılıç, 29 Kasım 2009
[5] Naşit Hakkı Uluğ, Derebeyi ve Dersim, Kaynak Yayınları, Eylül 2009, s.23
[6] Aşiretlerin listesi için bkz. Ek-1
[7] Bu konuda E. Pamukçu şöyle demektedir: “1920’li ve 30’lu yıllarda bölgede Zazalar arasında bir de gizli Ermeni nüfus bulunmakla beraber, bu nüfus dönemin sosyal yaşantısında kendisini hissettirebilecek nitel ve nicel özelliklere sahip olmaktan uzaktır.”E.Pamukçu, age, s.101
[8] Naşit Hakkı Uluğ, Tunceli Medeniyete Açılıyor, Kaynak Yayınları, Ankara 2007, s. s.90 ilk baskı 1939
[9] S. Akgül, age, s.20 ve Bilal Aksoy, Tarihsel Değişim Sürecinde Tunceli, Tunç Çağından Cumhuriyete Dek, Cilt 1, Ankara 1985, s.196
[10] S. Akgül, age, s.21 ve B. Aksoy, age, s.197
[11] S. Akgül, age, s, 21 ve B. Aksoy, age, s.200
[12] S. Akgül, age, s, 55
[13] age. S.21
[14] S. Akgül ,age, s.22 ve B. Aksoy
[15] N. H. Uluğ, Derebeyi…, s.44
[16] S. Akgül, age, s.23-24 ve B. Aksoy, age, s.206
[17] N.H. Uluğ, age, s.56-57 ve 63
[18] S. Akgül, age, s.25 ve N. H. Uluğ, age, s.55
[19] age, s.26
[20] age, s.28
[21] age, s.28-29
[22] age, s.29
[23] Abdülhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, 7. baskı, Ankara 2008, s.425
[24] S. Akgül, age, s.31
[25] A. Çay, age, s.428-429
[26] S. Akgül, age, s.32
[27] age, s.33
[28] N.H.Uluğ, age, s.48
[29] S. Akgül, age, s.33
[30] age, s.34
[31] age, s.35
[32] A. Çay, age, s.429
[33] age, s.427
[34] S. Akgül, age, s.37-38
[35] A. Çay, age, s.427
[36] age, s.428
[37] S. Akgül, age, s.40-41
[38] age, s.42
[39] E. Pamukçu, age, s.110-111
[40] age, s.109
[41] S. Akgül, age, s. 42-43
[42] Bu konuda bkz. Yaşar Kalafat, Şark Meselesi Işığında Şeyh Sait Olayı, Karakteri, Dönemindeki İç ve Dış Olaylar, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1992
[43] S. Akgül, age, s.44-45 ve N. H. Uluğ, age, s.49
[44] S. Akgül, age, s.46
[45] N. H. Uluğ, age, s. 49
[46] Hamdi Beyin Raporu için bkz.Belma Akçura, Devletin Kürt Filmi-1925-2009 Kürt Raporları, New Age Yayınları, Genişletilmiş Yeni Baskı, Ekim 2009, s.65-67
[47] Bilal Şimşir, Kürtçülük, 1924-1999, bilgi yayınevi, Ankara 2009, s.377
[48] age, s.378
[49] Celal Bardakçı’nın Raporu için bkz. B. Akçura, age, s.68-70
[50] S. Akgül, age, s. 49
[51] S Akgül age, s.49 ve E Pamukçu, age, s.114
[52] age, s.50
[53] Masis Kürkçügil, “Dersim Cumhruiyetin en büyük kıyımı”,NTV Tarih, Sayı 11 Aralık 2009, s.56
[54] S. Akgül, age, s.51
[55] age, s.52
[56] age, s.51
[57] age, s.53
[58] age, s.54
[59] M. Kürkçügil, age, s.57
[60] age, s.54
[61] N.H. Uluğ, Derebeyi.., s.24-25
[62] B. Şimşir, age, s.385-388
[63] age, s.380-383
[64] S. Akgül, age, s.56
[65] age, s.57-58
[66] age, s.58-59
[67] age, s.63
[68] age, s.61
[69] N. H. Uluğ, age, s.17
[70] M. Kürkçügil, age, s.58
[71] S. Akgül, age, s.62-63
[72] age, s.64
[73] age, s.66
[74] B. Şimşir, age, s.402
[75] S. Akgül, age, s.75
[76] B. Şimşir, age, 396
[77] Ermeni Hoybun Örgütü 1933 ve 1934’de Tunceli’ye Bogos ve M. Nıri Dersimi’yi yollayarak 1.5 sene gizli çalışmalar yaptırımıştır. S.Akgül, age, s.85
[78] S. Akgül, age, s.67 ve B. Şimşir, age, s.398
[79] age, s.68
[80] age, s.124
[81] age,s. 124
[82] age, s.125
[83] age, s.130
[84] E. Pamukçu, age, s.106-107
[85] Reşat Hallı,Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara 1972, s. 376ve A. Akgül, age, s.125-126
[86] age, s.127
[87] age, s.128
[88] B. Şimşir, age, s.390
[89] age, s.408
[90] R. Hallı, age, s.388
[91] S. Akgül, age, s.129 ve B. Şimşir, age, s.399
[92] age, s.130
[93] R. Hallı, age s.390
[94] S. Akgül, age, s.131
[95] age, s.134
[96] age, s.137
[97] age, s.139
[98] age, s.144
[99] age, s.142
[100] age, s.146-147
[101] B. şimşir, age, s.415
[102] age, s.417
[103] R. Hallı, age, s.410
[104] S. Akgül, age, s.150-151
[105] R. Hallı, age, s.417-418
[106] age, s.421
[107] S. Akgül, age, s.155
[108] age, s.156
[109] R. Hallı, age, s.431
[110] age, s.433
[111] age, s.432
[112] age, s.433
[113] age, s.436-437
[114] age, s.435
[115] age, s.432-438
[116] age, s.439-440
[117] age, s.441
[118] age, s.457
[119] age, s.458
[120] age, s.459-459
[121] S. Akgül, age, s.158-159
[122] R. Hallı, age, s.4560-461
http://www.21yyte.org/ sitesinden 21.06.2016 tarihinde yazdırılmıştır
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/2014/11/15/7861/tuncelide-ne-ve-neden-oldu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder