16 Şubat 2015 Pazartesi

MEKÂNSAL PAYLAŞIM AÇISINDAN BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ VE TÜRKİYE 2

MEKÂNSAL PAYLAŞIM AÇISINDAN BÜYÜK ORTADOĞU  PROJESİ VE TÜRKİYE  2


ORTADOĞU, BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ VE TÜRKİYE 

1989 yılında Berlin duvarının yıkılması ve sonrasında 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması, iki kutuplu dünya düzeninin çöküşü anlamına gelmiş ve bu durum önemli bir stratejik güç boşluğunu ortaya çıkarmıştır. Avrupa ve Asya’daki yeni oluşumlar, Balkanlar’daki parçalanmalar, Kafkaslarda yaşanan sorunlar, Körfez Savaşı gibi gelişmeler; yeni düzenin nasıl olacağı, hangi devletler ve liderler tarafından şekillendirilerek yürütüleceği sorularını gündeme getirmiştir. Soğuk Savaş döneminden, süper güç olarak tek basına çıkan ABD’nin yeni sistemdeki rolü ve ağırlığı, bu aşamada kendini hissettirmeye 
başlamıştır. Bu yeni sistem ve ABD’nin rolü, Türkiye’yi de doğrudan etkilemiştir. 



Coğrafi konumu nedeniyle Ortadoğu projesinde Türkiye’nin tutumu önem taşımaktadır. BOP’un uygulanması konusunda Türkiye, diğer ilgili devletlere göre daha karmaşık bir durum ile karşı karşıya kalıyor. Çünkü; Türkiye bir taraftan projeyi hazırlayan ve uygulayan kanadın önemli bir üyesi (Nato’ya üye, AB’ye üyelik çalışmaları yapıyor ve ABD’nin uzun yıllara dayanan bir müttefiki) iken diğer taraftan da projenin hedef ülkeleri ile coğrafi olarak komşu ve aralarında yüzyıllara dayanan siyasi, sosyo-ekonomik ve kültürel ilişkisi var. Bu şartlar, 
Türkiye’yi iki ucu keskin bir bıçağın üzerine yerleştiriyor. ABD‘nin Ankara eski büyükelçisi (2003-2005) Eric Edelman, ABD ve Türkiye’nin konumu açısından projeyi şu şekilde tanımlamaktadır: “Ortadoğu’da, demokrasi ve insan hakları temelinde uygulanmasını planladıkları BOP, son 50 yılın en büyük projesidir. Bu projenin uygulanması uzun sürebilir. Bu zaman içerisinde Türkiye, örnek devlet olacaktır.” (Şahin, 2004:101). 2002 yılında İstanbul’a konferans vermek için gelen Bernard Lewis, kendisine yöneltilen “Türkiye, Ortadoğu Projesi’nin neresinde yer alacaktır?” sorusunu şu şekilde cevaplandırmıştır: “Türkiye’nin yeri, Türkiye’nin uygulayacağı politikalara bağlıdır.” Aynı şekilde CIA'nın 
1980'li yıllarda Ortadoğu şefi olan Graham E. Fuller, “Siyasal İslamın 
Geleceği ve Türkiye” adlı son kitabında Türkiye’nin Müslüman karakteriyle önemli bir devlet olacağına vurgu yapmaktadır. Ünaltay da (Timaş Yay.:28) bu projede Türkiye’nin rolü için şunları dile ifade etmektedir: “Türkiye Batı’ya her yanaştığında bir ‘kenar’ (diplomatik dilde ‘perifer’) ülkesi olarak görüldü.Bu günde Türkiye’ye ikincil ama riskli görevlerin ötesinde bir rol öngörüldüğünü sanmıyoruz… “. 

Türkiye; tarihî, coğrafi ve kültürel açılardan Doğu’nun olduğu kadar; Batı’nın da bir parçasıdır. Avrupa ile asırlardır süren mevcut ortak tarihî, bunun en belirgin kanıtıdır. Karadeniz ile Akdeniz'i, gelişmiş devletler ile gelişmekte olan devletleri, değişik ekonomik sistemleri ve farklı kültürel yapıları birbirine bağlayan Türkiye, dinler arasında da bir dostluk ve iş birliği köprüsüdür. 



Türkiye’nin söz konusu projeye olan bakış açısının gelişimi şu şekilde özetlenebilir; soğuk savaş döneminde Batılı devletler, ABD ile SSCB arasında bir cephe görevi görmekten dolayı çıkılmaz bir karmaşa içerisine girmiştir. Bazı Avrupa devletleri SSCB tarafında yer alırken bazıları ise ABD yanında bulunmuştur. Bu süreçte Türkiye’nin dış politikasında ise, bir taraftan müttefiki ABD ile olan ilişkileri diğer taraftan Ortadoğu’ya yönelik hareketlenmede ön planda olan Sovyet etkisi ve bunun Türkiye için bir tehdit olarak görülmesi önemli rol oynamıştır. Dolayısıyla Türkiye’nin bölgeye yönelik dış politikasını tek 
taraflı bir tercih olmaktan ziyade, çok yönlü etkiler altında oluşan bir dış 
politika olarak değerlendirmek gerekir (Arı, 2006:115-140). 1980’li yıllarda ise dış politikada, SSCB’nin yıkılarak dağılma olasılığına karşı Kafkaslar ve Orta Asya’da Türki Cumhuriyetler ile birlikte olma düşüncesi ön plana çıkmıştır. Ancak SSCB’den ayrılan Türk Cumhuriyetleri üzerinde Rusya’nın nüfuzunu devam ettirmesi nedeniyle söz konusu düşünce tam olarak gerçekleştirilmemiştir. 1990’lı yıllarda ise Ortadoğu projesi için Türkiye’de yeni düşünceler ön plana çıkmıştır. Bu düşünceleri 3 grupta toplayabiliriz; 

1) ”Avrupa ve ABD medeniyetlerine karşı, İslam dünyasını temsil eden devlet: Türkiye” düşüncesi. Huntigton bu konuda şöyle söylemektedir; “İslam dünyasında liderlik rolü oynayabilecek devletler vardır. Ancak Türkiye; ekonomik gelişmesi, stratejik konumu, kendisine güvenen bürokrasisi, ordusu ve Batı-İslam karışımı kültürü ile İslam dünyasına liderlik yapabilecek eşsiz bir konuma sahiptir. Çünkü Türkiye, işleyen bir demokrasiye sahip tek İslam devletidir (Şahin, 2004:155-156). Türkiye coğrafi, siyasi ve sosyo-ekonomik özelliklerini etkin bir siyaset aracı ve stratejik unsur olarak kullanması durumunda, İslam dünyasında temsil erkine sahip lider devlet olacaktır. 

2) “Türkiye’nin, Büyük Ortadoğu Projesi’nde merkez devlet olduğu ve birikimlerini Ortadoğu’daki devletlere aktarması gerektiği” düşüncesi. Bu düşüncenin ürünleri olarak Arap Baharı sürecinde Türkiye’nin ön planda rol oynadığı göz ardı edilmemelidir. Cıngı’ya (Derleyen: Atilla Akar:211-212) göre; “Türkiye ‘model’ diye gösterilen ama ‘figüran’ konumunda olan bir devlet değildir. Türkiye, kendisini, kendi iç dinamikleriyle bölgede bir çekim merkezi konumuna getirmiştir. BOP sürecinde de pasif bir model değil baş aktörlerden biridir. Türkiye’nin projedeki belirleyici özelliği; ‘hem demokrasi ve çağdaşlık 
hem de güvenlik üretmesi ve bunu ekonomik istikrar temelinde başarmaya aday olmasıdır.” 

The Wall Street Journal gazetesinin 24 Ekim 2003 tarihli internet sayfasında ABD'nin Marshall Yardımı Fonu'nun üst düzey yetkilisi Ronald D. Asmus ve Özdem Sanberk’in imzalarıyla yayınlanan “Türkiye İçin Yeni Bir Duruş Aranıyor” başlıklı makalede, BOP ve Türkiye’nin konumu ile ABD’nin beklentilerini ele alan ifadeler yer almaktadır. Makalede, Batı dünyasının Fas’tan Afganistan’a kadar uzanan bir coğrafyada terörizm tehdidiyle karşı karşıya olduğu ileri sürülmüş; 
Türkiye’nin, “istikrarlı Avrupa ile gittikçe tehlikeli hale gelen Ortadoğu arasındaki bölünme hattının merkezinde yer alan” konumuyla çok önemli olduğuna dikkat çekilmiştir. 

3) “Eğer Türkiye coğrafi, siyasi ve sosyo-ekonomik özelliklerini etkin bir siyaset aracı ve stratejik unsurlar olarak kullanamaz ise sıkıntıya girebilir.” düşüncesi. Gerçektende Türkiye adeta sürekli kaynayan bir kazanın içerisinde yer almaktadır. Bir yanda nükleer çalışmaları ile İran ve demir yumruğun hissettirildiği Suriye, diğer yanda İsrail-Filistin, Kafkaslar, Balkan Türkleri ve Kuzey Irak sorunu. Türkiye bir yandan bu sorunları barışçı bir şekilde çözmeye çalışırken diğer yandan proje kapsamındaki rollerini yerine getirmeye çalışmaktadır. 

Öne sürülen bu düşünceler, Ortadoğu projesi için Türkiye’yi de etkin bir konuma getirmiştir. Türkiye’nin Ortadoğu projesinde rolü ne olabilir? Bu soruya şu şekilde bir cevap verilebilir: 

1) Türkiye, gerek proje kapsamındaki ülkelerin bir kısmı ile sınır komşusu olması gerekse de devletlerin geneli ile tarihi, kültürel ve sosyoekonomik ortaklıkları bulunması nedeniyle bölgeye yönelik girişimlerde ABD ve AB arasındaki ortaklıkta başrolü oynayabilir. 

2) Türkiye; stratejik konumu, askeri gücü ve NATO üyesi bir devlet olması nedeniyle projede çok etkili olabilir. 

3) Türkiye’de artan petrol ve doğalgaz ihtiyacı, Türkiye’nin daha güvenilir bir şekilde petrol ve doğalgaza sahip olmasını gerektirecektir. Bu durumun önemi, Türkiye ve Orta Doğu devletleri arasındaki ticaret hacmi ile de kendisini belli etmektedir. Türkiye enerji temini konusunda kendisini zora sokmayacak adımlar atmalıdır. 

4) Her ne şekilde ifade edilirse edilsin, temelinde enerji kaynaklarının paylaşımı konusu yatan projede, ortaya çıkabilecek adaletsiz ve zarar verici her türlü paylaşıma karşı hukuki haklarını savunmalıdır. 

5) Türkiye, Ortadoğu kaynaklı bir kitle imha silahı saldırısına ya da terörist faaliyetlere karşı ABD ve Avrupa ülkelerine göre dezavantajlıdır. Bu nedenden dolayı savunma güvenliği açısından projede etkin rol almalı ve bölgedeki devletler ile ilişkilerinde stratejik davranmalıdır. 

6) Türkiye, proje kapsamındaki sahada yaşamlarını sürdüren gerek Türk vatandaşlarının gerekse de Müslümanların her konudaki yaşamsal ve hukuki haklarını takip etme ve korumada aktif olmalıdır. Bu durum İslam dünyasındaki konumunu daha da güçlendirecektir. 

7) Proje kapsamında öne sürülen hedefler arasında yer alan eğitim, sağlık, ulaşım ve demokrasi gibi konularda Türkiye maddi ve manevi boyutları ile üzerine düşen sorumlulukları yerine getirerek, bölge halkının kalkınmasında etkin rol oynamalıdır. 

8) Türkiye, projenin bir uzantısı olarak görülen ve Arap Baharı olarak isimlendirilen süreç sonucunda, kısmen ya da tamamen rejim değişikliğine yol açacak olaylar nedeniyle komşuları ile yaşayabileceği sorunları (örneğin; Suriye ve İran ile) göz önüne alarak, çok yönlü bir politika izlemelidir. 

9) Soğuk savaş döneminde Türkî Cumhuriyetler üzerindeki gücünü iyice artıran Rusya, bu gücünü günümüzde de devam ettirmektedir. Afganistan ve Irak savaşlarında bu durum göz önüne serilmiştir. Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleri ile olan ilişkisinde yaşanan süreci çok iyi değerlendirmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki gelecekte yeni savaş meydanı: Merkez ve Kuzey Doğu Asya’dır. 

Bu açıdan Türkiye; proje kapsamında kendisine verilen statüsünü ve bu statü nedeni ile sergilemek zorunda olduğu rolleri çok iyi analiz ederek politik davranmalı, bunu gerçekleştirirken milli çıkarlarını ön planda tutmalı, bölgede yaşayan Türklerin ve masum insanların haklarını kanuni yollar ile korumalı, bölge devletlerinin ve halklarının gelişimine yönelik her türlü çalışmada üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Unutulmaması gereken ise, tüm bunları yerine getirirken kendi iç dinamiklerinin almasının gerekliliğidir. de isteklerini, tedirginliklerini göz önüne 

SONUÇ VE ÖNERİLER 

Çalışmanın sonucunda Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki durumuna ilişkin sonuç ve öneriler şu şekilde sıralanabilir: 

Sonuçlar 


1) ABD’nin geleceğe dönük uzun süreli düşünce ürünlerinden biri olarak; 1990’lı yıllarda filizlenmeye başlayan ancak 11 Eylül Saldırıları, Irak ve Afganistan işgalleri, Arap Baharı süreci ile şekillenmiş görünen proje, kabul edilsin ya da edilmesin günümüz dünya düzeninde yaşanmakta olan tüm siyasi ve sosyo-ekonomik sıkıntılarla doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. Bu açıdan ele alındığında BOP, ABD’nin Soğuk Savaş sonrası tek kutuplu dünya üzerindeki egemenliğinin sürmesini sağlamak üzerine kurulmuş bir projedir. 

2) Büyük Ortadoğu Projesi, AB içerisinde az destek gören projelerden biri olarak yorumlanmaktadır. Bunun nedenleri; 11 Eylül saldırılarından sonra ABD’de ortaya çıkan terör korkusu sebebiyle ABD’nin saldırgan politika izlemeye devam edebilir düşüncesi, projenin ABD’nin güçlenmesi yolunda çok önemli bir yol olarak görülmesi, petrol ve doğalgaza bağlı enerji temininde sıkıntılar yaşanabilecek olması, proje kapsamındaki devletlerde nüfusun yaklaşık 1/3’ünün 15 yaş ve altı olması, önemli boyutlardaki işsizlik ve geçim sıkıntısıdır. Tüm bu siyasi ve sosyo-ekonomik nedenler, AB açısından projenin içerisinden çıkılması güç bir labirent olarak algılanmasına neden olmaktadır. 

3) Bölgede var olan kökten dinci akımlar, terör örgütleri, kitle imha silahları, uyuşturucu-silah ve insan kaçakçılığı yapan suç örgütleri, ABD ve Batı çıkarlarına yönelik tehditler üretmektedir. BOP'u üretenlere göre, bu unsurların ortaya çıkmasının ve taraftar toplamasının asıl nedeni, bölge halklarının içinde bulundukları olumsuz sosyo-ekonomik koşullar ile bölgede varlığını sürdüren antidemokratik rejimlerdir. Eğer; sosyoekonomik koşullar düzeltilir ve demokrasiye geçiş sağlanırsa, yönetime katılım olanağı bulan ve refah düzeyi yükselen insanlar, Batı'yı tehdit eden eylemlere destek vermeyecek, kökten dinci akımlar zayıflayacak ve terör örgütleri çökecek ve ucuz petrolün Batı pazarlarına istikrarlı biçimde aktarılması güvence altına alınacaktır. Gerçekten istenenler 
bunlar mıdır? Yoksa hedefler farklı mıdır? Bu soruların cevaplarını yaşanacak süreç gösterecektir. 

4) Projenin gelişimi sırasında Türkiye; Rusya, İran, Suriye ve İsrail ile olan ilişkilerini de daha dikkatli bir şekilde sürdürmelidir. Bu konunun hassasiyeti, Arap Baharı sürecinde Suriye ile olan sıkıntılarda ortaya çıkmıştır. 

5) Türkiye’nin projede oynayacağı aktif ve yapıcı rol, etkisini tam olarak sağlayamadığı Türki cumhuriyetler üzerindeki stratejik önemini artıracaktır. 

6) ABD’nin Irak, İran ve Afganistan’ı Çine karşı bir sıçrama tahtası olarak kullanabileceğini Türkiye unutmamalıdır. Bu nedenle Türkiye, gerekli siyasi ve sosyo-ekonomik planlarını üretecektir. 

Öneriler 

1) Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde Türkiye; gerek projenin geniş ve uzun kapsamlı olması gerekse de jeostratejik durumu nedeniyle önemli bir parça olmaya devam edebilir. Bu nedenle Türkiye, proje ile ilgili her türlü gelişmeye hazırlıklı olmalıdır. Türkiye; söz konusu sahada yer alan devletler ile olan askeri, siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel ve dini ilişkilerini çok iyi değerlendirmelidir. Bölge ülkeleriyle ilişkilerinde toptancı bir yaklaşım yerine bu ülkeler arasındaki güç dengesi ilişkilerini, ideolojik farklılıkları, tarihsel mücadeleleri ve etnik rekabetleri dikkate almak durumundadır. 

2) Uluslararası ilişkiler uzmanları ve siyasi coğrafyacıların görüşleri dikkate alındığında, geniş ve uzun kapsamlı olan bu proje süresince Türkiye’de hükümetlerin değişse de yapılan uzun vadeli plan ve programlara mutlaka bağlı kalınmalıdır. 

3) Türkiye, bölge devletleri ile üstünlük ya da hâkimiyet kurma düşüncesine girmeden eşitlik ve saygınlık sınırlarında çok yönlü ilişkiler kurmalıdır. 

Türkiye’nin jeoekonomik konumu Ortadoğu ve Kuzey Afrika açılımını mümkün kılmaktadır. Jeokültürel özellikler, bu açılımın daha hızlı gelişmesi için büyük imkân sağlarken bölgede yaşanan gerilimler ve istikrarsızlıklar bu girişimleri zorlaştırabilir. Bu nedenle, Türkiye bölgedeki sorunlara kayıtsız kalmamalı, barış ve istikrar arayışı çalışmalarına aktif olarak katılmalı, bölge devletlerinin güvenini kazanmalıdır. İstikrarlı ve devamlı bir ekonomik gelişmenin ancak 
bölgede barış ve istikrarın yerleştirilmesiyle mümkün olabileceği de unutulmamalıdır (Sandıklı, 2011:23). 

4) Irak’ta farklı İslami düşünce ve uygulayışlara sahip grupların olması nedeniyle ABD “tek bir devlet ve demokrasi” hayalini gerçekleştiremeyebilir. Yani Irak’ta federal bir devlet kurulabilir. Türkiye böyle bir gelişimi göz önüne almalı ve özellikle Kuzey Irak’ın yeni siyasi yapılanmasında aktif rol almalıdır (Sisav, 1992:172). 

5) Türkiye, artan petrol ve doğalgaz ihtiyacını, sağlanabilecek huzur ve güven ortamında daha rahat bir şekilde karşılamalıdır. 

6) Türkiye, Ortadoğu projesinde askeri açıdan ABD için kilit devletlerden biri olduğunu unutmamalıdır. 

7) Özellikle Irak’ta yaşayan Türkmenlere demokratik hakların elde edilmesi ve kullanılması konusunda Türkiye yardımcı olmalıdır. 

8) Proje kapsamında, Suriye’nin siyasi istikrarı ve toprak bütünlüğü Türkiye için çok önem taşımaktadır. Kuzey Suriye topraklarında Kürt ağırlıklı bir otonom devletin kurulması; terör örgütü PKK / KAJEK için uygun bir ortamın oluşmasına, Türkiye açısından istenmeyen sıkıntılı bir ortamın ortaya çıkmasına ve Türkiye’nin sınırlarında enerji kaynaklarının paylaşımına yönelik çatışmaların belki de savaşların yaşanmasına neden olacaktır. 

9) Türkiye; Ortadoğu sorunun çözümünün yıllar sürebileceğini göz önüne alarak bu doğrultuda uzun vadeli planlar yapmalıdır. 

10) Türkiye artık “Ortadoğu’da bana ne yapacaklar, ne ile karşılaşabilirim? sorusunu değil de, şu soruyu kendisine sormalıdır: “Ortadoğu’da acaba ben ne yapabilirim?” 

Arı (2006:115-140) Türkiye ve Ortadoğu Projesini ilişkisini şu şekilde özetlemektedir; Türkiye’nin Orta Doğu politikası özellikle Soğuk Savaş döneminde ABD ile ilişkilerin gölgesinde kalmıştır. Türkiye, bölgesel sorunlarda ancak uluslararası konjonktürün olanak tanıdığı ölçüde öncelik kullanabilmiştir. Türk dış politikasının ana ekseni Batı ile ve elbette söz konusu dönemde ABD ile ilişkileri bozmama temeli üzerine oturduğu için Ankara’nın bölgeyi etkileme kapasitesi hep sınırlı düzeyde olmuştur. Türkiye, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle farklı bir tutum benimsemek istediyse de bu defa da karşısında ABD’nin 
yönlendirdiği bir dünya sistemini bulmuştur. Bütün sorunlara rağmen ABD ve İsrail, Türkiye’nin Orta Doğu bölgesindeki tarihsel ve kültürel bağlarının farkında olmalıdır. Türkiye şimdiye kadar izlediği dengeli dış politikasını sürdürmekle beraber seçici olmak kaydıyla bölgesel sorunlarda öncelik almak durumundadır. Buna ABD ve İsrail’in hazırlıklı olması gerekir. 

Görüldüğü üzere Türkiye, siyasi coğrafya açısından coğrafi konumunun sağladığı stratejik önem ve çevresindeki sıcak temas alanları nedeniyle Ortadoğu üzerine sergilenen ve uygulanan mekânsal paylaşıma dayalı senaryolarda çok önemli bir yere sahiptir. Uluslararası her türlü sorunda ya da savaşta Türkiye mutlak bir tavır takınmak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle Türkiye iç ve dış siyasette istikrarlı olmalı, uzun vadeli stratejik planlamalar yapmalı, kendi çıkarlarını belirleyerek bu çıkarlar doğrultusunda hareket etmeli ve her türlü senaryoya karşı hazırlıklı olmalıdır. Bu konuda mekâna dayalı unsurlarının ulusal  ve uluslararası siyasetteki etkisini çok iyi analiz etmelidir. 

KAYNAKLAR 

ARI, Tayyar, (2006), BOP, Orta Doğu ve ABD: Politika mı? Propaganda mı?, Global Strateji, Yıl: 2, Sayı: 5, Sayfa: 5767, İstanbul. 

Arı, T., (2006), Doğu’dan Batı’ya Dış Politika: AK Partili Yıllar, Der. Zeynep Dağı, Orion Yayınevi, Sayfa: 115-140, Ankara. 

Asmus, D. Ronald ve Sanberk, Ö., (2003), Türkiye İçin Yeni Bir Duruş Aranıyor. The Wall Street Journal, 24.10.2003. 

Cıngı, A., Ortadoğu ABD’nin gücünü sınadığı bir laboratuar konumundadır: Büyük Ortadoğu Kuşatması. Der. Atilla Akar. Timas Yayınları, Sayfa: 211-212, İstanbul. 

Davıson, R H., (1960), Where Is The Middle East?, Foreign Affairs,Vol: 38, No: 4, Pages: 665 -675. 

Dursun, D., (2003), Ortadoğu Neresi?, stradigma.com, Sayı: 10, Sayfa: 1-6, Ankara. 

Ersin, N., (2003), Ortadoğu Savaşları’nın Perde Arkası, Gündem Yayınları, İstanbul. 

Hacısalihoğlu, Y. (2004), BOP; Avrupa, Rusya, Çin ve Hindistan’ın Yaşam Alanını Daraltıyor, ABD’nin Kalıcı Egemenlik Arayışı, Cumhuriyet Strateji, 8 Kasım 2004. 

Hacısalihoğlu, Y., (2004), Cumhuriyet Gazetesi, 24.06.2004. 

İşcan, İ.H., (2004), Uluslararası İlişkilerde Klasik Jeopolitik Teoriler ve Çağdaş Yansımaları, Uluslararası İlişkiler, Cilt: 1, Sayı: 2, Sayfa: 47-79, Ankara. 

Muravchik, J., (1994). Blaming America First, Middle East Quarterly, Volume: 1, No: 3, Page: 15. 

Özbek, O., (2005), İpotekli Türkiye, Ankara: Ümit Yayıncılık, Mart 2005, Sayfa: 109. 

Özey, R., (1999), Dünya Denkleminde Ortadoğu: Ülkeler, İnsanlar, Sorunlar, Öz Eğitim Yayınları 9, İstanbul. 

Öztek, G., (2008), Türkiye’nin Vizyonu: Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri Türkiye -Ortadoğu İlişkileri, Bilgesam Yayımları, No: 1:, s. 271-285, İstanbul. 

Parlar, S. (2002), Ortadogu Vaadedilmis Topraklar, İstanbul: Yar Yayınları, 2. Baskı, Mayıs 2002, s. 31. 

Sandıklı, A., (2011), Jeopolitik ve Türkiye: Riskler ve Fırsatlar, Bilgesam, Rapor No: 27, İstanbul. 

Shıleds, R. (2003), Geopolitical Spatialisations: Critical Geopolitics and 
Critical Cultural Studies Geopolitics, London: Volume: 8, No: 1, p. 204–211, 2003, Published By Frank Cass. 

SİSAV (Siyasi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı), (1992). Ortadoğu ve Geleceği, Sisav Yayınları, İstanbul. 

Şahin, A., (2004), Büyük Orta Doğu Projesi ve Türkiye, Truva Yayınları, İstanbul.. 

Şimşek, E., (2005), Türkiye’nin Ortadoğu Politikası, Kumsaati Yayınları, 
İstanbul. 

The Washıngton Post, 7 Ağustos 2003, Condelezza Rice, ‘Transforming the Middle East’. 

Woodward, B., (2002), Bush at War, NewYork, Sayfa: 83. 

Yıldız, Y.G., (2004), Oyun İçinde Oyun: Büyük Ortadoğu, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 3. Baskı, Sayfa: 22. 

Yararlanılan İnternet Adresleri 

www.ulkeler.com.tr 
www.state.gov/r/pa/ei/pix/25783.htm; Middle East Partnership Initiative 
http://mepi.state.gov/c10122.htm; Political Pillar 
http://mepi.state.gov/c10125.htm; Economic Pillar 
http://mepi.state.gov/c10126.htm; Economic Pillar 
http://mepi.state.gov/c10127.htmi, Women Pillar 
www.pbs.org/globalconnections 

MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ SAYI: 26, 
TEMMUZ 2012, 
İSTANBUL 
http://www.marmaracografya.com 

..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder