Sırtlarını ABD ve AB’ye dayayanların Ordumuza sataşmaları sürüyor
Yekta Göngör Özden
29.09.2003 / Sayı:32
Sömürgeci ve yayılmacı dış güçlerle, dinsel ağırlıklı kişisel yönetime karşı tam bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik ve aydınlanma amaçlı Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kazandırdığı yepyeni, lâik Türkiye Cumhuriyeti’ni, hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla Atatürk ilkelerinin temelini oluşturduğu Türk Devrimi’nden uzaklaştırıp çoğunluk diktasına yönelerek demokrasiyi yozlaştıranların, direnme hakkını kullanan yurtseverlerin gerçekleştirdiği kollama girişimiyle alaşağı edildiği, ulusal yapımızı unutulmaz biçimde donatan 27 Mayıs Devrimi’nin 43. yıl dönümünde iç karartıcı olayları izlemenin, aykırılıkları aşamanın derin üzüntüsünü duyuyoruz.
Böylesine anlamlı bir günde yurdumuzun kurtuluşunu, çağdaş demokrasinin yaşama geçiş yöntemi, yönetimdeki adı, erdem niteliğiyle namusumuzun ve onurumuzun simgesi olan Cumhuriyetin kuruluşunu unutturma doğrultusundaki kökten dinci çabaları, takiyyeci gidişi, çıkarcı ve sakıncalı desteklerini kınıyoruz. Kemalizm/Atatürkçülük ve Türkiye düşmanı karşıdevrimci işbirlikçilerin ABD ve AB’ne sırtlarını dayayarak sürdürdüğü sataşma ve saldırılar, kendi düzeylerini açıklayan sapkınlığa dönüşmüştür.
Atatürk ocağının hepsi genç subayları iktidarı uyarmıştır
Ulusal hassasiyeti “vesayet” göstererek, Millî Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreteri üzerinden Türk Silâhlı Kuvvetlerine uzanan medya azgınlığı, Genel Kurmay Başkanı’nın gericiliğe karşı disiplinli duruşu vurgulayan ve şeriatçıları kınayan açıklamalarıyla daha belirgin duruma gelmişti.
Atatürk ocağının hepsi genç subayları, zikzaklar çizerek, demokrasiyi çağdışı anlayışlarına göre yorumlayıp kötüye kullanan, rejim için başlıca tehlike ve tehdit oluşturan günümüz iktidarını uyarmıştır.
Zamansız, yersiz, gereksiz, amaçlı sözde eleştirilerle lâik Atatürk Cumhuriyeti’nin bekçilerine saldırıp AB’ye eşit konumda girmek isteyenleri “engel” olmakla suçlayan, Yunanistan’ın “Megalo İdea” sı ile Kıbrıs Rumları’nın “Enosis” ini görmezlikten gelen, yabancıların aşağılama ve baskılarını içlerine sindiren “ver-kurtul” cu aymazlar, Tanzimat ve mütareke kalıntıları büyük ulusumuzun sağduyusundan gereken yanıtı her zaman alacaklardır.
Anayasa’ya ve hukuka aykırılıkları nedeniyle Cumhurbaşkanı’nca geri çevrilen, Anayasa Mahkemesi’nce yürürlüğü durdurulan ve iptal edilen yasalar ve TBMM İçtüzüğü; seçim öncesi verilen sözlere, içilen anda aykırı konuşma ve uygulamalarla yargı kararlarına direnmeler; sicil ve yükseltmelere değin uzanan kötü niyetli, yanlı işlemler, emekliye ayırmalar, partizan atamalar ve devleti çiftliği, memurları kölesi sanan sakat bir anlayışla, gerçeklere aykırı, bilimdışı görüşlerle savunulan tarikatçı-şeriatçı kadrolaşma; orman, kıyı ve sit alanları kıyımı; Millî Piyango’yu Telekom’u, Tekel’i, Petkim’i ve nice ulusal varlığı gözden çıkaran gereksiz özelleştirmelerle SEKA, Meclis Lojmanları türü kayırmacı sunuşlarla gündeme gelen, her şeyi satıp yandaşa vererek oy sağlama düşüncesi; kurban derisi, cami alanı ve çocuklarını zorunlu eğitime göndermeyenler için gerçekleştirilen olumsuz değişiklikler; her konutta bir tapınma yeri ile özel okullara devlet adına öğrenci yerleştirerek militan yetiştirme izlencesi; ders kitaplarında dinsel içerik ağırlığı; yararsız vergi affı, yükümlüler aranarak bir tür şantajla fazla vergi toplama, hortumcuları ve soyguncuları bırakıp onların verdiği zararı memurun, işçinin, emeklinin yetersiz aylıklarından çıkaran ek vergiler; ABD’nin İMF koşuluna bağlı 1 milyar dolarını almamak gerekirken almak için gömülen suskunluk ve utandıran bağımlılık; Irak ve Kıbrıs konularında ulusal çıkarları, güvenliği ve geleceği yadsımak; Terörle Mücadele Yasası’nın 8. maddesini Türk Ceza Yasası’nın 163. maddesi gibi kendileri için kaldırmak ve Türk Ceza Yasası’nda kadınlara yönelik suçlarda etkin yaptırımlardan kaçınmak; kendilerini kurtaran yasalardan sonra, pişmanlık yasası adı altında geniş kapsamıyla yine af yasası çıkarmak; yasama sorumsuzluğu korunarak yasama dokunulmazlığını sınırlandırmayı unutmak; çalışma barışını gözardı ederek doyumsuz çıkarcı kişi ve kuruluşları şımartmak, işçi-işveren ilgililerinde yan tutup düzeni geriye götürmek; dini siyasallaştırıp lâik cumhuriyete karşı çıkmanın aracı ve simgesi durumuna getirilen, geleneksel-yöresel başörtüsüyle, inançla hiç ilgisi bulunmayan sıkmabaşı “türban” yalanıyla yaygınlaştırıp benimsetmek için diretmek ve dayatmak; yeterli bilgi ve bilinçten yoksun, koşullanmış kimi öğrencilerin amaçlı olduğu açık, sakıncalı önerilerini çocukları aldatıp güldürürcesine savunarak ulusal günler için yeni hazırlıklara kapı açmak; PKK/KADEK ve sözde ermeni soykırımı tasarısı ile Irak’taki Türkmenler ve Yunanistan’daki Türk azınlık için yetersiz kalmak; dünyada dinsel gerekleri en iyi yerine getiren, en demokratik, en lâik, en uygar Müslüman topluluğu barındıran Türkiye’de din özgürlüğü olmadığını çekinmeden söylemek; önceki iktidarın kusurları nedeniyle cumhuriyet yönetimini ele geçiren lâik cumhuriyet karşıtı, kökü belli, yapacağı bir şeyler ve düşünce güçleri olmadığı için “Millî Görüş” denilen kökten dinci, hukuk dışı, yabancılaşmış anlayışa sığınan günümüz iktidarının kimi eylemleridir.
Geçimişini unutan, Türkiye’nin yeni yapısını, sürekli etnik ve köktendinci terör saldırısıyla karşı karşıya olduğunu görmezlikten gelen batı, çevirip kuşatma, yıkıp ele geçirme adımlarını hızlandırıp büyütmüştür. Sevr’i yenileyip Lozan’ı silme oyunları içimizdeki saplantılı, sapkın ve sayrılı kimi medya militanlarıyla sahnelenmektedir.
AB aldatmacası, fetva ve ferman dönemi...
Fetva ve ferman dönemini andıran uçukluklar sergilenmekte, eşitliği, güvenliği, geleceği bırakıp eğilmiş ve ezilmiş biçimde AB’ne katılma çığırtkanlığı yapılmaktadır. Deprem olasılığına karşı önlem alınması, borca batık ekonominin düzelmesi ve antidemokratik kuralların kaldırılması konusunda gerçekçi hiçbir atılım yokken AB aldatmacasıyla gereksiz kurallar getirilmekte, muhalefetken muvafakat durumuna geçen kimi siyasal partiler de kavrayamadıkları anlaşılan bu çarpıklığa olur vermektedirler. İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, yazgı sanılmakta, gündem yapay sorularla değiştirilerek halkımız oyalanıp avutulmak istenmektedir.
Demokrasi zıtlaşma, hukuk inatlaşma düzeni değildir. Değişik bozukluk, boşluk ve yoksunluklarla, içtensizlik küreselleşme ve demokratikleşme, bağnaz ve ilkel bireyselleşme savlarıyla yıkıma kalkışanlar yine aldanacak, yine yenilecektir. “Genç” sözcüğünü kötü alışkanlıkları olan kimi gruplara bağlayarak beyni ve yüreği genç olanlarla terbiye dışı alaya yeltenen “kişiliksiz kişiler” yurtseverlikle asla bağdaşmayan kötülüklerinden geri kalmasalar da Atatürk Türkiye’si, genel barış içinde, demokrasinin doğası uzlaşma ve uyumu, tertemiz ve güçlü biçimde sağlayarak yükselecektir. Anlaşmazlıklar, birlikte yaşama uygarlığını ve yüceliğini engellemeyecek, devletin TEK’liği, ülkenin TÜM’lüğü, ulusun BİR’liği ödünsüz korunarak Müdafaa-i Hukuk ruhu kesintisiz sıcak ve diri tutulacaktır.
İktidar YÖK’le uğraşmakta, üniversitelerde gençlere, medyada Silâhlı Kuvvetlerle Yargıya bölücü ve yıkıcıların saldırılarını gülümsemesiyle kışkırtmakta, korkusunu yakışıksız sözlerle saklamaktadır.
Lâiklikten, Atatürk ilkelerinin en önemlisi olduğu, en çok saldırıya uğradığı için daha yoğun sözedilmesini anlamazlıktan gelip “Atatürkçülüğü lâikliğe indirgemek”le suçlayan yeteneksizler, hukuka aykırı Anayasa, Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasaları yoluyla kimlerin nereye gelip neler söyleyip yaptıklarını öğrenmelidir.
Türkiye’mizin içişlerine kimseyi karıştırmama özenimiz, baskı ve gözdağlarına karşı duyarlığımız, sömürgeleştirmeye karşı canımızı adayarak karşı çıkışımız, örnek biçimde artarak sürecek, toplumsal barış ve ulusal dayanışmaya önem veren asker-sivil tüm yurtseverler, tüm Atatürkçüler cumhuriyetimizi sonsuza değin bağımsız yaşatacaklardır. Kimsenin kuşkusu olmasın.
http://www.turksolu.com.tr/32/ozden32.htm
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder