30 Nisan 2020 Perşembe

Atatürk İlkeleri ve Anayasa,

Atatürk İlkeleri ve Anayasa,


Atatürk İlkeleri ve Anayasa
Yekta Güngör ÖZDEN, 2007

   Yayılmacı ve sömürgeci dış güçlerle işbirlikçisi Padişah-Halife düzenine karşı müdafaa-i hukuk ruhu ve kuva-yı milliye ateşiyle tam bağımsızlığı, özgürlüğü, ulusal egemenliği, Türkiye aydınlanmasını amaçlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı kazanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları'nın öncülüğünde yalnız teokratik monarşi yıkılmamış, Türk Ulusu'nun yaradılışına, yapısına ve ırasına en uygun yönetim biçimi olan cumhuriyet kurulmuştur. Hukuk yolları izlenerek gerçekleştirilen, isyanları, ihanetleri, yoksunlukları göğüsleyerek yoktan varolma sayılan ölüm-kalım savaşı, bağımsızlık ülküsünün tarihsel yansımasının en yenisidir. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Türk Mucizesi olarak adlandırılan örnek başarıları tutsak ulusları yüreklendirmiş, 20. yüzyılın aydınlık koşusu hızlanmıştır.

Atatürk, evrensel ilkeleri ulusallaştırarak Türkiye'mizin çağdaşlık ve uygarlık yolunda ilerlemesini sağlayacak tüm atılımları başlatmış, evrelerini ve aşamalarını izlemiş, askerlikten siyasete, eğitimden ekonomiye, sanattan spora her alanda akıl ve bilimin gereklerini edinmemiz için uğraş vermiştir. Değişik konulardaki özdeyiş nitelikli sözleri bizi yarınlara çıkaracak yolların ışığıdır. Yeniden yapılanmanın kapsamlı çabaları, Atatürk'ün yeteneğine, bilgisine ve istencine dayanmakta, ondan kaynaklanmaktadır. Alınan olumlu sonuçlar Türkiye'nin saygınlığını ve onurunu artıran kazanımlardır. Atatürk hiçbir ürünü, kazanımı kendine maletmediğinden gerçekleştirilen atılımlarının hepsine Türk Devrimi denilmektedir. Temeli, Atatürk'ün düşünce ve öngörüleri dizini olan Atatürk ilkeleridir. Her alanda Türkiye'yi Türkiye yapan, kendi kendini yenileyen, Türkiye'ye özgü yaşamsal ilkelerdir. Kurtuluş ve Kurtuluş felsefesini, sonsuza değin bağımsız yaşama tutkusunu yansıtan ilkeler birer insanlık açılımıdır. Ulusal varlığımızın en güçlü, en sağlıklı dayanağı olduğundan köktendinciler, ayrılıkçılar, bölücü ve yıkıcılarla yeni Sevr'ciler, numaracı cumhuriyetçiler tarafından yıkılmak istenmektedir. Atatürk ilkeleri yalnız CHP'nin simgesi altıok'la sınırlı değildir. Atatürk'ün ulus ve ülke yararına düşüncelerini açıklayan sözleri, buyrukları, öngörüleri hepsi birer altın oktur. 20. 1. 1921 günlü, 85 no.lu TBMM Anayasası'nda 29. 10.1923 günlü, 364 no.lu Yasa değişikliğiyle cumhuriyeti ilan ettikten sonra 20.4.1924 günlü, 491 no.lu ilk Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı kazandıran Atatürk'ün aramızdan ayrılmasından önce 5.2.1937 günlü, 3115 no.lu Yasa ile gerçekleştirdiği Anayasa değişikliğinde 2. maddeye alınan cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve devrimci ilkeleriyle devlet dilinin Türkçe olduğu vurgulanması çağ değiştiren ülkemizin çağdaş uygarlık düzeyi üstüne çıkma ereğinin somutlaşması olmuştur. Günümüz Anayasası'nın 81. ve 103. maddelerindeki andlarda geçen "..Atatürk ilke ve inkılâplarına.." deyişinin "Türk Devrimi ve Atatürk ilkelerine.." olması gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti Atatürk'ün cumhuriyetidir. Atatürk cumhuriyetidir. Yurdu kurtarıp devleti kuran en büyük Türk'ün duygu ve düşünceleriyle kuruluş belgesinin yazılmış bulunması, O'nun ilkelerini yaşama geçirmeye çalışması, O'nun sözlerine yollama yapması çok doğal, hattâ zorunludur. İsmet İnönü'nün 21 Kasım 1938 günlü Ulus'a Beyannamesi'nde açıkladığı .. "İnsanlık idealinin âşık ve mümtaz siması eşsiz kahraman Atatürk.."le hepimizin övünmekte, kıvanç ve onur duymaktayız. Atatürk'ün insanlık, yurttaşlık, bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik, lâiklik, devrimcilik, cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, dostluk, bilimsellik, sanatseverlik, adalet, ahlâk, eğitim vd. hangi ilkesinin kime, ne zararı olmuştur. İlkelere uyulsaydı, ilkeler gerektiği biçimde uygulansaydı şimdi çektiğimiz sıkıntıların çoğunu yaşamazdık. Hukuk devletini, demokrasiyi amaçlayan cumhuriyeti kötü yönetimle yakınılır duruma düşürmüşlerse, hukuk devletini hukusuzların ortamı yapmışlarsa, halkçı devleti amaçlayan devletçiliği devletçi halk biçiminde uygulayıp günün koşullarına göre yenilememişlerse, öbür ilkelerini de yozlaştırmış, soyutlaştırmış, sömürmüş ya da kötüye kullanmışlarsa Atatürk'ün ve ilkelerinin ne kusuru vardır?

Atatürk ilkeleri, Türk Devrimi'nin açılım yollarıdır. En büyük Türk Devrimi olarak nitelediği cumhuriyetin temelini Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olarak açıkladığı 29 Ekim 1933 Söylevi O'nun soylu ve örnek yaklaşımlarının güzel anlatımlarından biridir. Atatürk bizim için bağımsızlık, özgürlük, egemenlik, aydınlanma, insanlık, dostluk, kardeşlik, barış, ahlâk, adalet yüceliş ve yükseliş demektir. O bizim her şeyimizdir. Türkiyemizin doğal ve tarihsel tüm varlıklarının ve değerlerinin özeti ve simgesi, Türkiye'mizle özdeşleşerek kurumlaşan ilkeler anıtıdır. Türkiye Atatürk'tür, Atatürk Türkiye'dir.

İlkelerinin devletin temelini oluşturması Anayasa'da anılmasını gerekli ve yararlı kılmaktadır Anayasa, ulusal yaşam andıdır. Devletin kuruluş belgesidir. Kurucusunun ve ilkelerinin anılmasının hiçbir sakıncası bulunmadığı gibi Anayasa'yı bu ilkelerden arındırıp her tür sakıncalı girişime açık koyacak boşluklara yer vermenin de hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Kaldıki, değiştirilmesi önerilemez ilk üç madde bulunmakta, milletvekili ve cumhurbaşkanı andları ile 58,68/4,134 ve 174. maddeler TBMM'nin yetki alanında kalmaktadır. Anayasa'nın ruhu, doğrultusu-amacı önemlidir. Milletvekili andındaki açıklığa karşın lâikliğe karşı verilen kavga dincilerin ne ölçüde içtenlikli olduklarının (!) kanıtıdır. Ulusal hukukun kaynağı olan Anayasa, öbür hukuk metinlerine göre ulusal yapıyı daha özel, daha belirgin biçimde somutlaştırmaya çalışır, nitelendirir ve yaşama geçmesini öngörür. Bunca olumsuz belirtilere karşın lâik rejime yönelik tehlikeye "vehim (kuruntu)" diyen iktidar şakşakçıları, karışık ve karanlık kimseler var. "Atatürk ilkelerinin içeriği hukuken belirsiz, ideolojik tutuma elverişli" diyecek ölçüde bu konuda bilgisizliği ve saptırma amacı sırıtan eski hükümlüler, milliyetçilikle ırkçılığı birbirine karıştıranlar var. İlke kurallarla yaşama geçirilir, hukuksal içerik verilir. İdeoloji bağımsız ve özgür Türkiye'dir. Neresi sakıncalı ki dogma sanıp kötülüyorlar? Tümüyle benimsenip özümsense kimse bize erişemezdi. Atatürk ilkeleri, Anayasa'yı görkemli kılmaktadır. Anayasa'nın ruhudur. Kanımca Atatürk ilkeleri en iyi Anayasa'dır. Elbet devletin lâiklik, demokratlık, sosyal adalet gibi ideolojileri, ilkesi olur. Siyasal partiler devleti yönetme yarışına katılan kuruluşlardır. Devletin ideolojisini onlar saptamazlar, saptanmış devlet ideolojisini gerçekleştirmeye, daha gerçekçi, daha yararlı kılmaya çalışırlar. Anayasa'yı daha anlamlı, daha güçlü kılan ilkeleri korumak her yurttaşın görevidir. Anayasa'nın 174. maddesindeki sekiz Devrim Yasası'nı anımsamak yeter.

Atatürk'ün benimsediği çağdaş milliyetçilik anlayışına yollama yapan Anayasa'nın Başlangıç'ında Atatürk ilkelerinin içerikleri ad verilmeden anılmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki ümmet toplumundan ulus düzeyine, padişah kulu-kölesi olmaktan devletin sahibi yurttaşlığa yükselmeyi Atatürk'e borçluyuz. Ulus yapısı Atatürk'ün önde gelen ilkelerinden biridir. Ulusal egemenlik de böyledir. Atatürk'ün ulusal egemenliğe verdiği önemi bilmemek aymazlıktır. Atatürk ilkelerinin içeriklerini ayrıntılı biçimde açıklayan, değerlerine değinen yüzlerce yazı ve kitap vardır. Bunları anlamamak ya da anlamazlıktan gelmek, ilkelere karşı olmak kimseye bir şey kazandırmaz, yitirtir. Devrimlerin, uygarlığın, lâikliğin, ülke tümlüğünün, ulus birliğinin ödünsüz korunmasının kime zararı vardır? Günümüzde çok şey bozuldu. Demokrasi, demokrasi sömürüsüyle bitiriliyor. Şeriatçı-tarikatlara hizmet eden nitelikli adam olur mu ki bilim adamı olsun? Milletvekili ya da Bakan olmak için siyasete atılıp liderine yaranma, yanaşma çabasına düşen, geçmişine ihanet eden, ikiyüzlü, dönek, niteliksiz ve kişiliksiz çok kimseye rastlanmıştır. Küçülmeye, aşağılanmaya katlananlar, kullanılmayı ve onursuzluğu içlerine sindirenler her zaman çıkabilir. Hezeyan, terane, saçma sayılacak konuşmaları demokrasi ve bilimsellik savıyla destekleyen yandaşları her katta olabilir. Bizim ayrım gözetmememize karşın kendilerini "azınlık"tan saydırmaya çalışanlar kargaşayı kışkırtıp yaygınlaştırmak, devletin tekliğini yıkmak isteyebilir. Her durumda Atatürk ilkeleri esin kaynağı sayılacaktır. Atatürk'ün Büyük Söylevi, özellikle Gençliğe Seslenişi, Bursa Konuşması

unutulacak mıdır? Bunlar anayasa değerinde değil midir? 1924'ün renksiz Anayasası'nda Türk Milleti (2), Türkiye Cumhuriyeti (1), Türk-Türkler (16), Türk Devleti (1), Türk Cumhuriyeti (1), Türkçe (2) yazılıdır. Devlet kurucusu sağ ve varlığı güvence sayıldığından o zaman ilkelerin tümünün geçmesi gereksizdi. Kaldıki 1924'den sonraki yıllarda açıklanan ve uygulanan ilkeler günümüzdeki ölçüde belirgin değildi.

1923 Anayasası'nın 1. maddesinin ikinci tümcesinde "Türkiye Devletinin Hükûmet biçimi Cumhuriyettir" denilmektedir.

1924 Anayasası'nın 1. maddesi "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir" biçimindedir. Yukarda ayraç içinde belirtilen sayılarda yer verdiği kavramların hepsi cumhuriyetin kazanımlarıdır. 1937 Anayasa değişikliyle 2. maddede yer alan Atatürk ilkeleri dışındaki yapılanma, kurumlaşma, hepsi Atatürk ve arkadaşlarının katkılarıdır.

1961 Anayasası'nın Başlangıç'ından "Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak" (Prgf.3), "Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesi" ve Millî Mücadele ruhu", "..millet egemenliği.." deyişleri, "Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahip olarak.." deyişleri yanında günümüz Anayasası'nın aynı 1. ve 3. maddesiyle daha kısa 2. maddesi bulunmaktaydı. 1924 Anayasası'nın 102. maddesinin dördüncü fıkrasında 1. maddedeki cumhuriyet biçiminin değiştirilmesinin önerilmesinin yasaklanması gibi 1961 Anayasası'nın 9. maddesi de aynı yasağı benimsemiştir.

1982 Anayasası'nın değiştirilen Başlangıç'ında " Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda" (Prgf. 1), "..çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde" (Prgf.2), "..egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu.." (Prgf.3), "..Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin.." (Prgf.5), "..Yurtta sulh, cihanda sulh arzu ve inancı.." (Prgf.7) açıklıkları yanında 2. maddesinde "..Atatürk milliyetçiliğine bağlı.." sözleri bulunmaktadır. Anayasa'nın 3. maddesi Atatürk özlemlerini ve gerçeklerini sıralamakta, ayrıca 42/3., 58., 68/4., 81., 103., 134. ve 174. maddelerde Atatürk adıyla birlikte kimi ilkeleri, önem verdiği Devrim Yasaları yer almaktadır.

Anayasa'nın 4. maddesi, 1. maddesindeki cumhuriyet biçiminin, 2. maddesindeki cumhuriyetin niteliklerinin, 3. maddesindeki olguların değiştirilmesinin önerilmesini bile yasakladığına göre Başlangıç ile yukarda belirttiğimiz maddelerde, özellikle 174. maddede yapılacak değişiklikle amaçlanan daha çok hukuksallık değil, daha çok hukuk dışılığa kapı açmaktır. Bugün yürürlükteki kurallara karşın olanlar ortada iken bunlar kaldırılınca olanları kestirmek için kâhin olmak gerekmez. Kimileri de "Acelesi ne?" diyor. Demekki zamanla büsbütün kaldırmaya kararlılar. Siyasal göstericiler sahnede. Kimlerle hazırlık yapıldığı bilinmekte, hepsi tanınmaktadır. Siyasal yandaşlara değil, gerçek anayasa hukukçularına yepyeni bir Anayasa hazırlatmak varken "Gelenin gideni aratması" sözünü anımsatırcasına bugün beğenilmeyen Anayasa'yı da aratacak yeni kurallara kimse katlanamaz. Çoğunluk her şey, herşeye yetkili demek değildir. Anayasa iktidarın değil, yalnız TBMM'nin değil, tüm ulusun malıdır. Şimdi yapılan açıklamalara, hazırlık çalışmalarına kimlerin destek verdiğine bakınca ürpermemek olanaksız. Nabza göre şerbet veren, parayı verene ve aldığı paraya göre düşünce yazıp rapor düzenleyen, işsahibinin beğenisini kazanmak için onu okşayacak biçimde konuşup dilekçeler hazırlayan, liderine yaranmak ve yerini pekiştirmek için kişiliğini gölgeleyip meslek onurunu hiçe sayan çok kimse görülmüştür. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın rengi, hem de en güzel rengidir. O ve ilkeleri olmasa Anayasa'nın kupkuru bir projeden, ruhsuz bir metinden ayrı yanı olamazdı. Bilgiçlik taslayarak, bilimsellikten sözederek, daha iyi olacağını yineleyerek Atatürksüz Anayasa önermek, Atatürk'ü unutturmanın, Atatürk karşıtlığını egemen kılmanın, Türkiye'yi dinci karanlıklara sürüklemenin yollarından biridir. Yapılanları, olanları gözetmek bu kanının doğruluğunu göstermeye yeter. Ulusal onurun simgesi Anayasa bir partinin yaz-boz tahtası olamaz.

1961 Anayasası'nın kötü bir kopyası durumundaki 1982 Anayasası'nın en anlamlı, en uygun kuralları Atatürk'ün adının geçtiği, Atatürk ilkelerine yollama yapılan kurallarla Atatürk'ün yazdığı ve yazdırdığı önceki anayasalardan alınan kurumlardır.

Yeni bir Anayasa taslağı hazırlamak üzere Türkiye Barolar Birliği'nin çağrısı üzerine katıldığım anayasa hukukçuları kurulunda 2000-2001 yıllarında bir-iki kez rastladığım Zafer Üskül'ün yeni söylemlerini siyasal nedenlerle yaptığı açık. Barolar Birliği adına hazırlanan taslağın Başlangıç bölümüyle Anayasa Mahkemesi'ne ilişkin kurallarını ben yazdım. Ankara toplantısında kabûl edilen Anayasa Mahkemesi'ne ilişkin kuralları benim katılmadığım İzmir toplantısında metinden çıkarıp Kaboğlu'nun yazdığı kuralları aldıklarını Birlik Başkanı'nın taslağı kamuoyuna sunan basın toplantısında öğrenince hemen karşı çıktım. Ayrıca, o sırada Başkanlığını yaptığım Türk Hukuk Kurumu Yönetim Kurulu kararıyla Türkiye Barolar Birliği'ne taslağın katılmadığımız bölümlerini belirten bir yazı gönderdi. Çoğunluk, günün gereklerine göre salt hukuksal bir düzenleme yapmaya çalıştı. Katılmadığı kurallar nedeniyle profesörlerden biri de taslaktan imzasını çekti. Şimdi siyasal söylemlerle bir tür gösteri yapılıyor. Siyasal amaçlara hukuk araç kılınıyor, üstelik geriye giderek ve gericilere yol açarak. Çoğunu yakından tanıdığım kurul üyeleri karşısında Üskül bugünkü gibi yersiz ve gereksiz bir söyleme kalkışamazdı.

Yekta Güngör ÖZDEN, 2007


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder