15 Temmuz Süreci ve Tarih Eğitimi,
SUNUŞ
4. Uluslararası Tarih Eğitimi Sempozyumu (4th International Symposium on History Education)) Türk Tarih Kurumu ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi işbirliğiyle 1-2-3- Eylül 2016 tarihlerinde Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilmiştir. Tarih eğitimi başta olmak üzere, tarih yazımı ve eğitim tarihi alanında çalışan akademisyen, tarih/sosyal bilgiler öğretmenleri ve farklı üniversitelerden tarih/sosyal bilgiler lisans ve lisansüstü öğrencilerinden oluşan bildirili katılımcıların yanı sıra alanında uzman 2 davetli konuşmacı ve tarih yazıcılığı, tarih öğretimi, tarih öğretmeni yetiştirme ve eğitim tarihi başlıklı paneller sempozyumu bilgi şölenine dönüştürmüştür.
Sempozyumda sunulan bildirilerden toplam 70 tam metin bildiri hakem süzgecinden geçtikten sonra tam metin bildiri kitabında yer almıştır. Bu bildirilerden 11 tanesi “tarih yazımı”, 38 tanesi “tarih eğitimi” ve 21 tanesi “eğitim tarihi” başlığı altında yer almıştır. Ayrıca açılış ve panel konuşmalarından bazıları da bildiri kitabının ilk kısmında yer bulmuştur.. Kitapta yer alan bildiri
yazarlarından bazılarının lisans ve yüksek lisans öğrencisi olması, yolun başındayken sempozyum vesilesiyle alan uzmanları ile biraraya gelmeleri, tarih yazımı/tarih öğretimi/eğitim tarihi üzerine düşünmeleri, tartışmalara katılmaları ve yazmaları geleceğe olan umudumuzu artırmıştır. Kitapta yer alan bildirilerin tarih yazımı, tarih öğretimi ve eğitim tarihi literatürinde başvuru kaynağı niteliğinde değerli çalışmalar olduğu iddiasındayız.
Büyük soru “tarih nedir?” (Carr, 2008) ile başlayan “geçmişe ilişkin nasıl bilgi ediniriz, tarihsel nedensellik nedir?, tarihsel bir olguyu nasıl tanımlarız, tarihsel gerçek ya da nesnellik diye bir şey var mıdır? (Evans,1999), Tarih nerededir? (Safran,2010), arşivde, kütüphane de vs. ise onu oraya kim getirmiştir, Tarih ne öğretir?, toplumlar neden tarihe ilgi duyarlar, tarihten ne beklerler, toplum
tarihçileri niçin beslemektedir? (Özbaran, 2005) ) ve daha çok çeşitli sorulara cevap bulmak ve tarihin doğasını açıklamaya çalışmak yorucu sorgulama süreci gerektirmektedir. Literatürde tarih yazıcılığı/tarih bilimi/histoyoloji, tarihçilik mesleği (akademik tarihçilik, mektepli tarihçiler, profesyonel tarihçilik) ile anılan alan ile ilgili birçok kavram (tarihsicilik, tarihselcilik, yapısöküm vs.),
teori (pozitivist, idealist, Marksist, Annales vs.), dönem (geleneksel, modernizm, postmodernizm), okul (Maduniyet Okulu, Subaltern Okulu, Metodik okul vs), bu konunun şöhretleri yani çeşitli tarihçi, felsefeci ismi ve bunların görüşleri vs. özümsemek oldukça karmaşıktır.
Her ne kadar (Evans, 1997), kendi disiplinleri konusunda yazmayı göze almış az sayıda tarihçinin olduğundan ve bunların da meslektaşlarının takdirini kazanamadığından bahsetse de özellikle Türkiye’de tarih/sosyal bilgiler eğitimcilerinin lisansüstü tez, makale, kitap gibi ürünlerle tarih yazımı/tarihçilik alanının büyülü kapısından içeri girdikleri görülmektedir. Nitekim 4. Uluslararası
Tarih Eğitimi Sempozyumu programında tarih yazıcılığı paneli düzenlenmiş ve tam metin kitabında da tarih yazımı literatürüne katkı sunan makalelere ilk sırada yer verilmiştir. Sempozyumun odak noktası olan tarih eğitimi/öğretimi başlığı altında tarih öğretim programları, ders kitapları, tarih dersi etkinlikleri, yerel tarih/sözlü tarih uygulamaları tarih öğretimi ve diğer disiplinler, üstün yetenekli öğrencilerle tarih öğretimi gibi temalara yönelik tam metin bildiriler bulunmaktadır. Eğitim tarihi başlığı altında eğitim tarihi literatürüne eklenmesi gereken bilgilerin yer aldığı çalışmalar bulunmaktadır.
Tarihe şahit olunan günlerde Muğla’da sorumluluklarının bilincindeki çok değerli katılımcıları buluşturan sempozyum kitabı vesilesiyle vatanımız için canını feda eden şehitlerimize ve Türk tarihçiliğinin önemli ismi Prof. Dr. Halil İnalcık‘a Yüce Allah’tan rahmet dilerim. Sempozyuma destek veren Türk Tarih Kurumu Başkanlığına, katılımcılara, sempozyumda görevli melektaşlarıma ve bu
çalışmanın hazırlanmasında emeği geçen yüksek lisans ve lisans öğrencilerimize teşekkürü bir borç bilirim. Kitabın hayırlara vesile olmasını temenni ederim.
Doç. Dr. Ayten KİRİŞ AVAROĞULLARI
Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı
AÇILIŞ VE PANEL KONUŞMALARI ;
15 Temmuz Süreci ve Tarih Eğitimi
Doç. Dr. Semih AKTEKİN
Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü
İsmet Özel bir şiirinde
Her şey ben yaşarken oldu
Bunu bilsin insanlar,
Ben yaşarken koptu tufan,
Ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat.
Her şeyi gördüm içim rahat’ diyor. Bugün sizlerle 4. Uluslararası tarih eğitimi sempozyumu kapsamında 15 Temmuz Demokrasi Salonu’nda toplanmış bulunuyoruz. 15 Temmuz’un tüm Türk milleti için olduğu kadar biz tarih eğitimcileri için de çok özel anlamı var. 15 Temmuz gecesi bizler bir tarihçi ve tarih eğitimcisinin meslek hayatı boyunca ilgilendiği ve anlattığı her şeyi bir gecede yaşayarak gördük ve tecrübe ettik. Bizlere tarih dersleri aracılığıyla yıllarca anlatılan kahramanlık hikâyelerinin, millet olma şuurunun, vatan ve bayrak sevgisinin, şehitlik ve gazilik bilincinin milletimizin şuur altında derin bir karşılığı olduğunu somut olarak yaşayıp gördüğümüz için içimiz rahat. 15 Temmuz’da ‘vatan nedir, millet nedir, bayrak nedir, milli mücadele nedir, vatana ihanet nedir, şehitlik nedir, gazilik nedir’ sorularının karşılığını yaşayarak, bir daha unutmamak üzere yeniden öğrendik, Milletimizin tarihsel ve kollektif hafızasının, 27 Mayısları, Menderesleri düşünerek sokağa çıkan insanlarımızın tarih bilincinin en üst düzeyde olduğunu hep birlikte gördük. Kitaplarda öğretilmeyen ama milletin derin hafızasında yaşayan tarihsel bilincin kitlelere yol gösterdiğini, acı bir şekilde tecrübe ederek öğrendik.
Tarih eğitimcileri olarak gençlerimize Ulubatlı Hasan’ı, Hasan Tahsin’i, Şerife Bacı’yı ve onların kahramanlıklarını, gazilik ve şehitliğin ne demek olduğunu anlatmak artık daha kolay. 15
Temmuz gecesi, özel kuvvetler karargâhını ele geçirmeye çalışan hain generali vuran Astsubay Ömer Halisdemir, Boğaziçi köprüsünde darbecilere karşı tek başına kahramanca meydan okuyan Safiye Bayat, darbecilerin kullandığı tankın önüne korkusuzca yatan Metin Doğan, kullandığı kamyonla direnişin sembol isimlerinden biri haline gelen Şerife Boz, art arda iki tankın önüne yatarak darbecileri durdurmaya çalışan Sabri Ünal ve ismini burada sayamadığım yüzlerce şehit ve gazimiz, toplumun her kesimini temsil eden, genci yaşlısı, profesörü işsizi, kadını erkeğiyle binlerce vatandaşımız, Türkiye’nin bağımsızlık tarihini yeniden yazdılar. O gece dost ve düşman, eğitimli ve cahil tanımı yeniden yapıldı. Asıl dostumuz ve düşmanlarımızın kimler olduğunu yaşayarak yeniden öğrendik.
Bir yanda kendi ülkesinin cumhurbaşkanına suikast girişiminde bulunduktan sonra devletin helikopteriyle Yunanistan’a sığınan sözde askerler, bir yanda mülteci olarak bulunduğu Türkiye’de elinde Türk Bayrağı ile sokağa fırlayan, demokrasi nöbetlerine katılan, ‘yaşasın Türkiye’ diye bağıran Suriyeliler, Afrikalılar. Bir yanda en parlak eğitim kurumlarında okuduğu halde beynini FETÖ örgütüne teslim etmiş zavallılar, bir yanda çok iyi okullarda okumamış olsa bile işgal girişime karşı hayatı pahasına direnen kahramanlar…
Bu milletin çocuklarına tarih öğretmek biz eğitimciler için artık daha fazla sorumluluk ve donanım gerektiriyor. Tarih eğitimcileri olarak işimiz artık hem daha kolay hem daha zor. Çünkü öğrencilerimiz şimdiye kadar bir masal gibi dinledikleri ve okudukları kahramanlık öykülerinin gerçek olduğunu, yaşayarak görerek öğrendiler. Sırt çantasıyla Boğaziçi köprüsünde tanklı askerlere
karşı tek başına kahramanca direnen Safiye Bayat’ı, bütün vücuduyla tankın önüne korkusuca yatarak darbecilere meydan okuyan Metin Doğan’ı tüm Türkiye televizyon ekranlarından izledi. Eğer batılı amaçlar ve batının çıkarları için yapılsaydı dünyadaki belli başlı tüm barış ve cesaret madalyaları verilerek ödüllendirilecek ve tüm dünya medyasında sürekli gösterilecek, ama Türkiye’nin
bağımsızlığı için yapılınca görmezden gelinen bu kahramanlar, milletin derin hafızasına kazınan davranışlarıyla gençlerimize tarih şuuru ve bilinci aşıladılar. Milletimiz 15 Temmuz gecesi yaşayarak bir tarih yazdı. 15 Temmuz ve sonrası gelişmeler ışığında tarih yazımı ve tarih eğitimi konusundaki yaklaşımlarımızı da belki yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Son yıllarda yapılandırmacılığı
merkeze alan tarih öğretimimizde beceri temelli öğretim ve aktif öğrenme yaklaşımı ön plana çıkmıştı.
15 Temmuz’da yaşadıklarımız, milletimizin gazilik ve şehitlik gibi temel değerlerini ve tarihsel birikimini genç nesillere aktarmayı, vatan ve bayrak sevgisi ile bağımsızlık ve kahramanlık duygularını genç nesillere kazandırmayı hedefleyen yaklaşımların da ihmal edilmemesi gerektiğini, beceri temelli öğretim ve aktif öğrenme lehine geleneksel yaklaşımları feda etmememiz gerektiğini de
görmüş olduk. Bundan böyle tarih ve sosyal bilgiler derslerinde vatan sevgisi, millet olma şuuru, bağımsızlık, şehitlik ve gazilik gibi değer ve kavramlara daha çok vurgu yapacak bir yaklaşım sergilememiz gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu kapsamda bu yıl okulların açıldığı ilk hafta olan 19-23 Eylül tarihleri arasında “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma Etkinlikleri Programı” kapsamında çeşitli etkinlikler düzenleyecek. Bu etkinlikler ile 15 Temmuz süreci farklı boyutlarıyla ele alınacak ve farklı yaş grupları için hazırlanmış materyallerle öğrencilerimizin milli irade, demokrasi ve bağımsızlık konularında daha bilinçli olmaları yanında, zihinlerini hain ve karanlık gruplara teslim etmeyecek, özgür ve eleştirel düşünen bireyler olarak yetişmeleri de hedeflenecektir.
15 Temmuz süreci biz tarih eğitimcilerine aynı zamanda uluslararası etkinliklere katılım ve farklı ülkelerden aydınlarla iletişimin de ne derece önemli olduğunu öğretti. Bazılarımız tarih eğitimi alanında uluslararası bazı kuruluşlara üyeyiz ve onların faaliyetlerine katılıyoruz. 15 Temmuz ve sonrasında yurt dışındaki meslektaşlarımızın ülkemizde olan bitenlerle ilgili doğru bilgi sahibi olmamaktan kaynaklanan kafa karışıklıklarına sahip olduklarını gördük. Ülkemizi işgal girişiminde bulunan hain FETÖ örgütü ve onların yurtdışındaki uzantıları çeşitli iletişim kanallarını kullanarak 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasındaki olaylar hakkında yanlış bilgiler yaydılar. Bu tür yalan ve yanlış bilgilere maruz kalan yabancı meslektaşlarımızın ülkemizde yaşananlar hakkında sağlıklı değer lendirmeler yapamadıklarını gördük. Bu yüzden tarih eğitimcileri olarak bu tür uluslararası etkinlikleri, başka ülkelerdeki eğitimcilerin ülkemizdeki olaylar hakkında doğru bilgilenmesinin bir Aracı olarak da kullanmamız gerekiyor. Bu kapsamda özellikle İngilizce dilinde yayın ve bildiriler ile sosyal medya paylaşım larının önemini bu süreçte yaşayarak görmüş olduk. Tarih eğitimcileri olarak sadece kendi çocuklarımıza karşı değil, diğer ülkelerdeki insanlara da hakikatin öğretilmesi konusunda sorumluluğumuz olduğunu unutmamak gerekiyor.
Ülkemizin yeniden darbe ve işgal girişimleri yaşamaması hepimizin ortak dileği. Beynini hain ve karanlık örgütlere teslim etmemiş, özgür ve eleştirel düşünebilen, gerektiğinde ülkesinin bağımsızlığı için hayatını feda ederek şehit olmayı göze almış nesiller yetiştirmenin ne kadar önemli olduğunu 15 Temmuz vesilesiyle hepimiz görmüş olduk. Bu acı tecrübe ışığında bundan sonra da
hepimizi çok büyük sorumluluklar beklediğini hatırlatarak, başarılı bir sempozyum geçirmemiz dileğiyle hepinize saygılarımı sunuyorum.
Doç. Dr. Semih AKTEKİN
Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü
Doç. Dr. Ayten KİRİŞ AVAROĞULLARI
Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder