18 Aralık 2014 Perşembe

TURGUT ÖZALLI YILLAR .. 8




TURGUT ÖZALLI YILLAR .. 8


Turgut, Turgut sen bunları bırak!

1991 erken seçimlerinin ardından Erdal İnönü yönetimindeki SHP ile koalisyon kuran DYP'nin Genel Başkanı Süleyman Demirel, yapacakları ilk işi 'Özal'ı Çankaya'dan indirmek' olarak açıkladı.,


Turgut, Turgut sen bunları bırak!

SÜREYYA ORAL / ÖZAL'LI YILLAR - 8

1991 yılında yapılan erken genel seçimde, Süleyman Demirel'in başında bulunduğu DYP, birinci parti oldu. Köşk'teki Özal için artık sıkıntılı günler başlıyordu. Başbakanlığı döneminde müsteşarlığını yaptığı Demirel, artık çok ciddi bir siyasi rakipti. Şimdi kendisi Cumhurbaşkanı, Demirel ise Başbakan olmuştu. Seçimin ardından Süleyman Demirel ile Erdal İnönü tarafından koalisyon hükümeti kuruldu. Seçimler sonrasında, "İlk görevimiz Özal’ı Cumhurbaşkanlığı'ndan indirmek" diyen Süleyman Demirel ile Özal’ın arası iyice açıldı. Köşk, her bakımdan hükümet tarafından abluka altına alındı, ekonomik kaynakları kısılırken, karşılama ve uğurlamalarda da yalnız bırakıldı. Hatta İl Sağlık Müdürlüğü envanterinde bulunan, ancak Çankaya Köşkü tarafından kullanılan iki ambulans bile geri çekildi. Cumhurbaşkanı'nın öncülük ettiği bazı toplantılara katılması da koalisyon ortakları tarafından engellendi.

Tekrar siyaset kararı


Gelişmeler üzerine Özal, Köşk'ü bırakarak tekrar siyasete dönmenin yollarını aradı. ANAP bıraktığı ANAP değildi. Bu nedenle Yusuf Bozkurt Özal’ın başkanlığını yaptığı YENİ PARTİ adında bir parti kuruldu. Özal'ın amacı 19 Mayıs 1993'teki törenlerin ardından Köşk'ü bırakarak, halkın arasına karışarak tekrar siyasete dönmekti.
Bu düşünceler içinde günlerini geçiren Turgut Özal, 1993'ün nisan ayında Türk Cumhuriyetleri’ni kapsayan bir geziye çıktı. Çok yoğun ve yorucu geçen geziden 15 Nisan tarihinde yurda döndü. Uçaktan inerken yorgunluğu her halinden belliydi. Köşk'e geldikten sonra Demirel ile telefonda görüştü. Demirel, gezinin nasıl geçtiğini sordu. Bu görüşmenin sonrasını o ana tanık olanlardan Yusuf Özal’ın görüşmeyi aktardığı isimlerden biri olan Halil Şıvgın şöyle anlattı:

Demirel’in sert çıkışı


"Türk Cumhuriyetleri’nden döndüğü gün Yusuf Özal ile görüşürken Başbakan Demirel, Özal’ı telefonla arayıp geziyi soruyor. Özal da gezisini anlattıktan sonra, 'Ekonomi ısınıyor. Bir istikrar paketi hazırlamanın zamanı' diyor. Bu sözler üzerine Süleyman Demirel, 'Turgut Turgut sen bunları bırak bizimkiler seni Yüce Divan'a göndermek istiyor. Sen onu düşün' diyor."

Ağabeyim çok üzüldü


Turgut Özal, 16 Nisan (1993) günü Bulgar heykeltıraşlarının sergisini gezdi, dönüşte Hüsnü Doğan ile telefonda görüşüp, parti programıyla ilgili gerekli hazırlıkları yapmasını, cumartesi günü saat 17.00’de bir araya gelerek değerlendirme yapacaklarını söyledi. Bu konuşma üzerine Hüsnü Doğan, evinde sabahın 5’ine kadar çalışarak programı hazırladı ve cumartesi günü bir araya geleceklerinin rahatlığı içinde uyudu. Ama hazırlanan bu programı Özal ile paylaşmak nasip olmadı.

Rejime başlayacaktı


Özal, konutta, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kaya Toperi’ye takılarak, "Kilo alıyorsun. Sabah kahvaltıya gel beraber yapalım ve rejime başlayalım" dedi. Sonrasında yorgun olduğunu ve erken yatacağını belirtti. 17 Nisan Cumartesi sabahı ise erken kalktı. Semra Özal, biraz daha istirahat etmesini tavsiye ettiğinde, "Yok yok, çok daha iyi dinlendim" yanıtını verdi. Tıraş oldu ve duşunu aldı. Semra Özal’la birlikte konuşarak yatak odasından oturma odasına doğru yürüdüler. Bu kısa mesafe içinde olanlar oldu. Semra Özal o kısa mesafede olanları yıllar sonra şöyle anlattı:
"Yatak odasından oturma odasına geçeceğiz. Arada küçük bir oda var. Orada, ani bir durumda müdahale edilecek aletler duruyor. Bir de yürüyüş bandı var. Konuşa konuşa yürüyoruz. Öğlen İstanbul’a gideceğiz. 'Bana hangi elbisemi hazırladın? Ama rahat olsun çocuklara gideceğiz' dedi. Sonra,   'Biraz yürüyüp öyle geleyim' dedi. Banda çıktı, sonra, 'Yok, yok, şimdi duş yaptım terlemeyeyim’ dedi. Banttan indi, konuşuyoruz.  O benim arkamda duruyordu, ben de, 'Tamam istediğini hazırladım’ dedim. Böyle omuzumda bir gürültü oldu, döndüm düşmüş bir anda. Baktım yani gitmişti o anda, düştüğünde gitmişti. Tabii ben bağırdım, doktorları çağırdım."
Semra Özal, olayı daha sonra Houston’da doktorlarla çok tartıştıklarını, doktorların olaya yaygın tıkanma dediklerini, hatta Kemal Sunal'ın da aynı şekilde öldüğünü söylediler. Yaygın tıkanmanın ise aynı anda bütün damarların tıkanması olduğunu, düşmenin de bu tıkanma nedeniyle meydana geldiğini söylediler.


Dönemin koalisyon ortağı SHP’nin Genel Başkanı?Erdal İnönü, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’la bir arada.

1964 model araçla hastaneye götürüldü

Özal, Köşk’te hasta nakil aracı olarak kullanılan 1964 model araçla hastaneye götürüldü. Araç GATA’ya gidecekti, ancak son dakikada en yakın hastane olan Hacettepe Tıp Fakültesi Hastanesi'ne geçildi. Burada doktorlar 45 dakika-1 saat kadar elektro şok ve kalp masajı yaparak Turgut Özal’ı hayata döndürmeye çalıştı. Ama mümkün olmadı. Doktorlar kesin ölümü açıkladıktan sonra Başbakan Süleyman Demirel’e haber verildi. Bu arada da Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kaya Toperi, Özal’ı kaybettiklerini açıkladı. Hacettepe Üniversitesi Rektörü Yüksel Bozer de tıbbi raporu kamuoyuyla paylaştı.
Özal’ı hastaneye götüren hasta nakil aracını bir Köşk personeli kullanırken, araçta Cumhurbaşkanlığı Başyaveri Aslan Güner ile Başkomiser Turan İnanç ve yıllardır korumalığını yapan Turgay Açıkgöz vardı. Turgay Açkgöz, Özal’ı hastaneye götürürken ölmüş olduğunu belirterek, "Ağzından köpük geliyordu, mendille sildim" dedi.




Turgut Özal’ın ölümünün ardından İstanbul’a uçakla getirilen cenazesi, düzenlenen resmi törenle Vatan Caddesi’ndeki  anıt mezara konuldu.

Naaşına F-16'lar eşlik etti

Cenaze aynı gün akşam saatlarinde Hacettepe’den alınarak GATA’ya götürüldü. Burada cenaze yıkanırken başında kardeşleri Korkut ile Yusuf Bozkurt ve koruma polisi Turgut Açıkgöz vardı. Yıkandıktan sonra cenaze tahnid edilerek (ilaçlanarak) koruma altına alındı. Özal’ın naaşı iki gün sonra TBMM’de katafalka konuldu. Buradan da defnedileceği İstanbul’a götürüldü. Özal’ın naaşı askeri uçakla İstanbul’a götürülürken iki F-16 uçağı da eşlik etti. Özal, İstanbul'daki Anıt Mezar'da son istirahatine çekildi.




Hüsnü Doğan, Turgut Özal’ın dayısının oğlu.

KURMAYI ANLATIYOR:

Köşk’ten inip siyasete girecekti...

HÜSNÜ DOĞAN (Özal'ın dayısının oğlu, ANAP hükümetlerinde Devlet Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı görevlerinde bulundu)

Rengi solmuştu


"Son gezisini Orta Asya’ya ve Azerbaycan’a yapmıştı. 15 Nisan Perşembe günü öğleden sonra seyahatten döndü. Uçaktan zor iniyordu ve rengi hayli soluktu. 60 kadar arkadaşla protokol sırasında kendisine 'hoşgeldin' demek için bekliyorduk. Benimle el sıkıştıktan sonra öpmek istedi. Yorgunluğunu dikkate alarak buna izin vermedim ve elini bastırdım. Eğer beni öpmesine izin verseydim diğer arkadaşları da öpmek zorunda kalacaktı. Özal durumu anladı ve eliyle yanağımı okşadı.
Cuma günü bir resepsiyona gitmişti. Akşamüzeri telefonla görüştük. 'Köşk'ü bırakmak ve tekrar siyasete dönmek niyetindeydi. Yarın akşam beşte gel görüşelim ve o konuyu bitirelim' dedi. Ben de o gece sabahın beşine kadar evde program hazırlamakla uğraştım. Sabah 11.00 sıralarında evin telefonu çaldı. Telefon senden (Süreyya Oral) geliyordu ve Özal’ın hastaneye kaldırıldığını ilk senden duydum.

Özgüveni sağladı


Turgut Özal, Türkiye için büyük bir değişim yaptı. 20 yıldır yazıldığı, çizildiği gibi Türkiye’yi dünyaya açtı. Türkiye’yi kapalı kutu olmaktan kurtardı. O dönemde büyük bir zihniyet reformu oldu, vatandaşa güven geldi. İleri ülkeleri yakalayacağımız konusunda sanayicimize ve müteşebbisimize bir özgüven geldi.

Siyasete girmesini önerdim


1982 Haziran başında Turgut Özal, Başbakan Yardımcısı iken kendisine el yazısıyla 8-10 sayfalık bir mektup yazarak siyasi ortamı değerlendirerek, yakında çok partili siyasi hayata geçileceğini ve ileride yapılacakları dile getirdim. Siyasete girmesinin uygun olacağını anlattım. Mektubu haziran ayının başında, Kastelli olayının patlak vermesinden 40 gün kadar önce yazdım.
18 Türk büyüğünü yanlış buluyorum. Özal gibi birinin böyle bir metoda hiç ihtiyacı yoktu. Parti içinde esas sorun ondan sonra başladı. 18 kişinin hepsi kendini genel başkanlığa layık gördü, giremeyenler üzüldü. Kaldı ki Özal bu 18 isme de itibar etmedi, kendisi ondokuzuncu kişiyi Yıldırım Akbulut’u Başbakan yaptı ve partinin başına geçirdi. Bu belirlemeyi anketlerden önce yapsaydı hiçbir sorun olmazdı.

İki referandum da yanlıştı


Kendimize ait hatalar vardı. Mesela her iki referandum da yanlıştı. Ya hiç gündeme getirmeyecektik, ya da Meclis'te kaldıracaktık. Ya da referanduma gitmemiz halinde propagandada tarafsız kalacaktık. Dünle bugünü mukayese ederek kararı halka bırakacaktık. 'No' demeye hiç gerek yoktu.
Ekonomide güzel işler yaptık,   ama enflasyonu indirmede başarılı olamadık. Bunda muhalefet partilerinin de etkisi oldu.
1980'de alınan ekonomik kararlarla yapılan zamların siyasi sorumluluğu Süleyman Demirel’e aitti. Özal o zaman müsteşardı. O dönemde ekonomik kararlar alınmasaydı biz de geleceğimizden yiyen ülke konumunda olacak, belki bugünkü Yunanistan ile Güney Kıbrıs’ın durumuna düşecektik. 1989 seçimleri öncesinde Turgut bey, 'Memura ve işçiye istedikleri zammı vermem' dedi. Ama seçimlerde alınan sonuçlardan sonra daha fazlasını verdi. Keşke seçimden önce o sözleri söylemeyip gerekli zamları verseydi. Özal’ın zam vermemedeki ana argümanı şuydu:
'Her şey iyi hoş da ben Türkiye’nin Başbakanıyım, çalışanların da Başbakanıyım. Ekonominin sağlıklı gitmesini düşünmek zorundayım. Sendikaların beğenmediği paraya çalışacak çok insan var.'
Turgut Özal, grup toplantılarında dahi Süleyman Demirel aleyhine kimseyi konuşturmazdı. 1987 yılına kadar. Yasakların kalkmasından ve eski siyasilerin sahneye çıkmasından sonra yapılan acımasız eleştiriler karşısında kayıtsız kalamadı."


BİTTİ

http://www.milliyet.com.tr/turgut-turgut-sen-bunlari-birak-/gundem/gundemdetay/23.04.2013/1697122/default.htm


..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder