1946-1950 YILLARI ARASINDA AYDIN’DA SİYASAL YAŞAM BÖLÜM 3
Atatürk’ün Vefatından önce inönü basbakanlıktan ayrılmıstır. Yerine Celal Bayar
göreve gelmistir. Bayar, Atatürk’ün son Basbakan’ı olmustur. Atatürk’ün ölümünden sonra Atatürk’e yakın olan çisleri Bakanı Sükrü Kaya, Cumhurbaskanlıgı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak gibi kisiler nönü’nün tekrar devletin basına gelmemesi için büyük çaba sarf etmistir. Örnegin Dısisleri Bakanı Tevfik Rüstü Aras İnönü’yü Washington Büyük Elçiligi’ne atamaya çalıstıysa da bunda basarılı olamamıstır.27 Bunu basaramayan muhalifler, çogunlugu İnönü taraftarı olan meclisi seçime götürerek, yeni bir meclis olusumu ve bu meclisteki nönü taraftarlarının tasfiyesini denemis ancak bir
kez daha basarısız olmuslardır.28 Muhalifler Atatürk’ün makamına Fevzi Çakmak’ın daha layık oldugunu, onun birlestirici gücüne inandıklarını söylemislerdir.29
Cumhurbaskanlıgı seçiminde, Celal Bayar sessiz kalmıstır. İnönü, Cumhurbaskanı olduktan sonra yeni hükümet kurma görevini tekrar Bayar’a vermistir. Ancak nönü, cumhurbaskanlıgı seçimi öncesinde aleyhinde çalısma yapan çisleri Bakanı Sükrü Kaya ve Dısisleri Bakanı Tevfik Rüstü Aras’ı yeni kabinede görmek istememistir. Bayar da Cumhurbaskanı’nın görüsüne uyarak bu bakanlara yeni kabinede görev vermemistir.30 İnönü’nün Cumhurbaskanı seçilmesiyle Türkiye’de yeni bir dönem baslamıstır. İnönü, 11 Kasım 1938’den 1950 yılı seçimlerine kadar kesintisiz bir sekilde Cumhurbaskanlıgı yapmıs ve ülkenin idaresini elinde bulundurmustur. Bu süreçte İsmet İnönü, ‘Partinin daimi baskanı ve devletin sembolü olarak yüceltilmistir.’31 İnönü’nün, döneminde ulusal birligin saglanmasını temel amaç edindigini uzlasmacı bir siyaset yürütmeye çalıstıgını söylemek mümkündür. Yalnız Atatürk’ün silah arkadasları degil o dönemin muhalifleri de mecliste yer bulmustur. Adnan Adıvar
ile Halide Adıvar’ın 1939’da yurda dönmesi ve Adnan Adıvar’ın milletvekili seçilmesi buna örnek gösterilebilir. Kazım Karabekir, Hüseyin Cahit Yalçın, Hasan Rıza Soyak ve Rauf Orbay’ın Meclis’te yeniden yer alması hep bu siyasetin bir sonucudur.32 Ancak daha sonra II. Dünya Savası’nın olagan üstü kosulları nedeniyle demokratiklesme çabaları durmus, mevcut durumdan geriye gidis süreci baslamıstır.
1.2. ÇOK PARTİLİ YASAMA GEÇİŞİN NEDENLERİ
1.2.1. Türkiye’de Çok Partili Yasama Geçisin Dıs Nedenleri (1939-1945)
I. Dünya Savası’nın dogurdugu sonuçlar Avrupa’da asırı milliyetçiligin
yükselmesine neden olmustur. Bu durum özellikle savas maglubu ülkelerde açık bir biçimde kendisini hissettirmistir. Versay Antlasması’nın getirmis oldugu agır
yükümlülükler altında ezilen Almanya buna örnektir. I. Dünya Savası’nda kazanan blokta yer almasına ragmen umdugunu elde edemeyen talya sovenizmin yükseldigi diger bir ülke olmustur. Bu iki devletin durumu, pek çok ülkede benzer rejimlerin kurulmasının önünü açmıs yada diger ülke rejimlerini bir sekilde etkilemistir. Örnegin Almanya’da Hitler, Führer unvanını kullanmıstır. Türkiye’de ise Atatürk’ün vefatıyla beraber Cumhuriyet Halk Partisi Genel baskanlıgına seçilen İsmet İnönü “Degismez Genel Baskan” ve “Milli Sef” unvanlarını almıstır. Kimilerine göre İsmet İnönü, II. Dünya Savası sırasında ihtiyaç hissedilen milli birligi, Milli Sef kavramını kullanarak saglamayı düsünmüstür.33 Ancak Avrupa’nın totaliter rejimlerinden etkilenildigi
muhakkaktır.34 Yine Milli Şef döneminde Atatürkçü dıs politika anlayısından kopmalar olmustur. Atatürk döneminin en uzun Dısisleri Bakanlıgı görevinde bulunmus, deneyimli devlet adamı Tevfik Rüstü Aras’ın bu görevden alınıp yerine Sükrü Saraçoglu’nun getirilmesi bunun en önemli göstergesidir.35
İngiltere, I. Dünya Savası sırasında Türkiye’nin tehdit algılamasının merkezinde
yer almıstır. Cumhuriyet ilan edildikten sonra Musul sorunu nedeniyle bu tehdit
algılaması bir süre daha böyle devam etmistir. talya’nın Akdeniz’deki faaliyetleri, Habesistan’a saldırması Türkiye’nin, İtalya’yı varlıgına yönelmis bir tehdit olarak görmesine yol açmıstır. Yine yayılmacı Almanya, Türkiye tarafından tehdit olarak algılanan diger bir unsur olmustur. Türkiye artan tehdide karsı Sadabat ve Balkan Paktları’nın kurulmasında öncülük etmistir. Ancak Atatürk döneminde kurulan bu ittifaklar, Milli Sef döneminde Avrupa’nın kendi içinde yasadıgı çeliskileri iyi okuyamayan Türkiye’nin dıs politikada ortaya koymus oldugu acelecilikler nedeniyle islevsiz kalmıstır.36
II. Dünya Savası bütün siddetiyle devam ederken ngiltere, Türkiye’nin
Almanların hava bombardımanına karsı savunmasız olduguna bakmaksızın savasa girmesini istemistir. Ancak Türkiye savasa girecek teknik donanıma sahip degildir. Türkiye’nin savasa girmesini çabuklastırmak için ngiltere, Mısır yoluyla Türkiye’ye tank vb. savas araçları gönderilmesini ve Türkiye’de insa edilmekte olan hava üslerinin bir an önce bitirilmesini planlamıstır. Rusya Devlet Baskanı Stalin ve ABD Baskanı Roosevelt, İngiliz Basbakanı Churchill’le aynı görüste olduklarını 1941 yılında açıklamıslardır.37 İngiltere’nin verdigi onca garantilere ragmen Yunanistan Almanlar tarafından isgal edilmistir. Bu nedenle Türkiye, müttefikler tarafından sartlar yerine getirilmedigi sürece savasa girmeyecegini duyurmustur.
II. Dünya Savası’nın baslamasıyla Almanya çok kısa bir sürede Fransa’yı isgal
etmistir. Savasın baslarında Alman-Rus saldırmazlık antlasması imzalanmıstır. Bu nedenle savas İngiltere ile Almanya arasında geçecektir. Tam bu noktada Türkiye’nin önemi bir kez daha ortaya çıkmıstır. Almanya, Türkiye’ye kendi yanında savasa girmesi konusunda baskı yapmaya baslamıstır. Çünkü ada devleti olan ngiltere’yi isgal edemeyen Almanya, Bogazlar kanalıyla kendi amaçları için gizli tehdit olarak gördügü Sovyet Rusya üzerinde baskı kurabilecek ve Anadolu üzerinden ngiliz ve Fransız denetiminde olan Ortadogu bölgesine sarkabilecektir. Savasın baslarında tek devlet, tek millet fikriyle hareket eden Almanya’nın Avusturya’yı isgalini Türkiye anlayısla karsılamıstır. Ancak Almanya isgal alanlarını doguya dogru yaymaya baslayınca Türkiye endiseye kapılmıs ve Trakya’da Alman tehdidine karsı önemli bir askeri yıgınak yapmıstır. 1939 yılından beri ngiltere’yle sıcak iliskiler kurmaya çalısan Türkiye bir kez daha rotasını bu ülkeye çevirmistir. Ancak ekonomik iliskiler nedeniyle Almanya’ya karsı da açık bir tavır alamamıstır. Aynı zamanda Türkiye, Almanya’yı
kızdırmak istememistir. Türkiye Almanya’nın lehinde olan tutumunu II. Dünya
Savası’nın sonuna kadar sürdürmüstür.38 Savasın seyri Türkiye’yi Ortadogu ve
Balkanlar’ın kilit devleti haline geline getirmistir. Almanya ise Türkiye’ye saldırma planlarından son anda vazgeçmistir. Almanlar, öncelikle Rusların etkisiz hale getirilmesi gerektigine inanmıstır.39 18 Haziran 1941 tarihinde Türkiye ile Almanya arasında Dostluk ve Saldırmazlık Antlasması imzalanmıstır. Bu antlasmayla güney kesimini güvenlik altına alan Almanya, Rusya’ya saldırmıstır. Türkiye’nin böyle bir antlasmaya imza koymasına İngiltere ve ABD çok sert tepki göstermistir.40 Türkiye’nin bu tavrı II. Dünya Savası sonrası kendi varlıgına yönelecek Rus tehdidini de sekillendirmistir.
Türkiye Cumhuriyeti için en ideal çözüm, İngiliz ve Almanların aralarındaki
savası durdurmaları ve isbirligi yaparak Rusya’nın güçlenmesini engellemeleridir. II. Dünya Savası’nın en sıcak döneminde Türkiye, Almanların Anadolu’ya saldırmalarına neden olacak her türlü davranıstan uzak durmustur. Çünkü istilaya ugramıs Türkiye’nin Kızıl Ordu(Rus ordusu) tarafından kurtarılısı Türkiye açısından daha vahim sonuçlar dogurabilirdi. 1945 yılından sonra ortaya çıkacak gelismeler Türk devlet adamlarının bu tezlerindeki haklılıgını ortaya koymustur. 41 Asırılıklar Çagı olarak adlandırılan 1920–1945 yılları arası Türkiye’nin tehdit
algılaması daha çok Avrupa merkezlidir. II. Dünya Savası sonuçları itibariyle
Türkiye’nin tehdit algılamasını degistirmistir. I. Dünya Savası sırasında Çarlık rejiminin yıkılmasıyla Türkiye ile Rusya arasında baslayan iyi iliskiler II. Dünya Savası sonucunda tamamen seyir degistirmis ve Sovyet Rusya, Türk hükümeti tarafından 1 numaralı tehdit olarak algılanmaya baslanmıstır. Türkiye’nin tehdit algılaması Batı ve Güney Avrupa ekseninden çıkıp Dogu Avrupa eksenine oturmustur. II. Dünya Savası’yla birlikte Avrupa’daki totaliter rejimlerin yıkılması ve Sovyet Rusya’nın savastan güçlenerek çıkması Türkiye’nin iç ve dıs siyasetini derinden etkilenmis ve Türkiye çok partili yasama bu süreçte geçmistir.
1943 senesinin Agustos ayında rejim degisikligi yasayan talya savastan
çekilmistir. Akdeniz’de İtalya baskısından kurtulan ngiltere, Türkiye’ye daha az ihtiyaç hissetmistir Ancak İngilizler, Almanlarla yaptıkları Rodos Savası’nı kaybetmistir. Ege Adaları’nın Almanların eline geçmesiyle birlikte İngilizler yine zor duruma düsmüstür. Bunun üzerine İngiltere, Ege Adaları’nı bombalayabilmek için İngiliz uçaklarının Türkiye’de insa edilecek üslerden kalkmalarını istemistir. Türkiye bu öneriyi fiilen savasa girme seklinde degerlendirmis ve reddetmistir.42 Ancak Almanya’nın Kuzey Afrika ve Sovyetler Birligi cephelerindeki savasları kaybetmesi sonucu Türkiye üzerindeki Almanya baskısı ortadan kalkmıstır. Almanya bu asamadan sonra Türkiye’nin savasta tarafsız kalması için çaba göstermistir. Türkiye savas boyunca Almanya’ya krom satısında bulunmustur. Hatta Almanya’nın savas içerisinde durumu kötülesmesine ragmen Türkiye, Almanya’ya silah sanayi için oldukça önemli olan krom ihracatının miktarını artırmıstır.43 Buna tepki duyan ABD, Türkiye’ye yapmıs oldugu silah yardımını durdurmustur. Gelen tepkiler nedeniyle Türkiye Almanya’ya yapılan
krom ihracını durdurmasına ragmen, Almanya ile iliskilerini bir sürede daha devam ettirmistir. Bogazlardan savas gemilerinin geçmemesi gerekirken Almanya bazı savas gemilerini ticaret gemisi süsü vererek Bogazlardan Karadeniz’e geçirmistir. Bu durum Rusya’yı çok öfkelendirmistir. Bütün bu gelismelerin akabinde ngiltere, Türkiye’den bir kez daha Almanya’yla olan iliskilerini kesmesini istemistir. Almanya’nın askeri durumun iyice kötülesmesinin etkisiyle Türkiye, İngiltere’nin bu önerisini kabul etmistir. Müttefikler Türkiye’nin bu tutumunu olumlu bulurken, Rusya Türkiye’nin böyle bir öneriyi kabul etmede geç kaldıgını söyleyerek kendisinin Türkiye’yle ilgili bagımsız bir politika yürütecegini duyurmustur.44 Böylece Türkiye’nin endise duydugu ve ileride Türkiye’nin iç ve dıs politikasının yeniden sekillenmesine yol açacak Rus tehdidi, kendini göstermeye baslamıstır.
Türkiye Almanya’yla diplomatik iliskilerini keserken ABD’den savas sonrasında
müttefik muamelesi görecegi konusunda garanti almıstır. Türk hükümeti 4 Agustos 1944’te 1000’den daha fazla personel sayısı bulunan ingiliz radar birligini Türkiye’ye kabul etmistir. Aynı yıl içerisinde ngiltere Balkanlar’da Alman etkinligini kırmak için Yunanistan’a asker çıkarmıstır. Türkiye, bu durumu memnuniyetle karsılamıstır. Çünkü Türkiye’nin en büyük korkusu Alman isgalinden kurtarılan Balkanlar’ın Rus kontrolüne geçmesiydi. Türkiye’ye göre, İngilizlerin Balkanlar’a asker çıkarması Rusya’nın Balkanlardaki faaliyetlerini engelleyecektir.
Almanların, Ege Adaları’nı bosaltırken On İki Ada’yı Türkiye’ye devretme
önerisine İngilizler karsı çıkmıstır. Türk hükümeti de Rusya’ya karsı müttefik olarak görmeye basladıgı ngiltere ve ABD’yi karsısına almamak için Almanların bu önerisine soguk bakmıstır. Yalta Konferansı’nda ABD Baskanı Roosevelt, İngiltere Basbakanı Churchill Türkiye’nin Birlesmis Milletler’in kurulma çabalarına katılmasını istemistir. SSCB Baskanı Stalin ise bu öneriyi soguk karsılamakla beraber kabul etmek zorunda kalmıstır.45 Yalta Konferansı’ndan sonra İngiltere, Türkiye’ye, Müttefikler arasında San Francisco’da bir konferans toplanacagı açıklayarak Türkiye’nin bu konferansa katılabilmesi için Almanya’ya savas ilan etmesi gerektigini bir muhtırayla bildirmistir.
Türkiye bunun üzerine önce Japonya’ya hemen ardından da Almanya’ya 1945 yılının baslarında savas ilan etmistir. Böylece Türkiye, San Francisco Konferansı’na davet edilmis ve Birlesmis Milletler’in kurucu üyeleri arasına katılmıstır. ABD’nin Sovyet yayılmacılıgına karsı tavrı da Türkiye’yi ABD’nin yanına itmistir.
1945 yılı Mart ayında SSCB, Ankara’ya bir nota vererek 17 Aralık 1925 tarihli
Türk-Sovyet Tarafsızlık Antlasması’nı tek taraflı olarak feshettigini bildirmistir. Gelisen olaylar karsısında Türk Dısisleri Bakanı Selim Sarper Moskova’ya gitmistir. Burada Sovyet Dısisleri Bakanı Molotov’la yapılan görüsmede Molotov, Bogazlarda Sovyetlere üs verilmesini ve Sovyet-Türk sınırının yeniden gözden geçirilmesini Türkiye’den istemistir. Tiflis’te çıkan bir gazetede iki Gürcü Profesör, Kars, Ardahan, Artvin, Oltu, İspir, Bayburt, Gümüshane, Giresun üzerinde haklarının oldugunu iddia etmistir. Sovyetler Birligi, Türkiye’nin hem bagımsızlık ve egemenligine hem de toprak bütünlügüne yönelen istekler ileri sürmüstür. 1946 yılında Türkiye, tarihinin en buhranlı zamanını yasamıstır.46 Bütün bunlardan dolayı Türkiye, Sovyet tehdidine karsı Batı dünyasında kendisine yer aramaya baslamıs ve ABD’ye yanasmıstır.47 Rusya’nın bu
isteklerine baslangıçta ngiltere ve ABD olumlu yaklasmıstır. Bu durum Türkiye’yi iyice endiselendirmistir. Türkiye bunun üzerine bir yandan güvenlik endisesiyle diplomatik girisimlerle, demokratik dünya’nın yanında yer almaya çalısırken, diger yandan rejimini bu ulusların rejimine benzetmeye çalısmıstır.
Savas bitmesine ragmen ordusunu, Sovyet tehdidinden dolayı terhis edemeyen
Türkiye bütçe açıklarıyla bas edememistir. Bunun sonucunda ilk kez Türkiye tarafından dıs borç istenmistir. Borç istenen ülke ise ABD olmustur. Yine ABD tarafından Türkiye’nin kendisinin talebi sonucu Marshall Planı kapsamına alınması Türkiye’yi Batı’ya bagımlı hale getirmistir.48 1945 yılına gelindiginde demokratiklesme çabalarının, Amerika’nın Türkiye’ye yapacagı yardımlar üzerinde olumlu etki yapacagına inanılmıstır. Türkiye, demokratiklesme sinyallerini ilk kez 1945 yılında Birlesmis Milletler Anayasası’nı imzalarken vermistir. Dısisleri Bakanı Hasan Saka 1945 yılında Reuters Haber Ajansı’na yaptıgı açıklamada Türkiye’nin demokrasi yolunda ilerleyecegini belirtmistir. Bundan birkaç gün sonra Cumhurbaskanı İsmet İnönü, 19 Mayıs kutlamaları münasebetiyle yaptıgı konusmada aynı mesajı vermistir.49 12 Temmuz 1947’de Amerikan-Türk Yardım Anlasması imzalandıgı gün, Cumhurbaskanı İsmet İnönü tarafından muhalefetle iktidar arasındaki gerginligin giderilmesini amaçlayan 12 Temmuz Beyannamesi’nin yayımlanmıs olması tesadüf olmamıstır.
II. Dünya Savası sonrasında Sovyetler Birligi, çesitli baskı ve oyunlarla bir
taraftan İran üzerinden Basra ve Hint Okyanusu’na; diger taraftan Yunanistan ve Türkiye üzerinden Dogu Akdeniz’e inmek için çaba harcamaya baslamıstır.50 Bundan dolayı 1945 yılı sonrası ABD ve SSCB arasında sürekli bir gerilim yasanmıstır. 1945– 1960 yılları arasında yasanan bu süreç, ‘Soguk Savas Dönemi’ olarak adlandırılmıstır.51
Türkiye’de demokratiklesme hareketleri bu süreçte gelisme göstermistir.
II. Dünya Savası sonucunda dünyada yeni bir düzen kurulmustur. Savas sonucu
iki totaliter rejim yıkılmıs ve Sovyetler güçlenmistir.52 1945 yılı sonu itibariyle
Amerikan basını yeni bir dünya savasından söz etmistir.53 Churchill 26 Mayıs’ta verdigi nutukta Sovyetlere karsı açıkça cephe aldıgını ortaya koymustur.54 1945 yılı sadece yeni blokları dogurmamıstır. Bu dönem, III. dünya ülkelerinin hızla uyanısına sahne olmustur. Suriye, Fransa’ya baskaldırırken, Mısır ngiltere’ye karsı isyan etmistir. Bu hareketler birden bire basarıya ulasamasa da milli kurtulus savasları önüne geçilmez hızla yayılmıs ve gelismistir. Asya patlamaya hazır kazan haline gelmistir. Japonya, atom bombalarıyla zapt edilemeyecek derecede bir degisimin içerisine girmistir. Yarım milyarlık nüfusa sahip Çin’de çok büyük bir iç isyan çıkmıstır. Yasanan iç savas sonucunda Çin’de komünist bir rejim kurulmus ve Çin dünya kuvvetler dengesini bozabilecek yeni bir güç haline gelmistir.55 İste Türkiye böyle bir süreçte çok partili yasama geçmistir. Demokrat Parti de tam bu düzenin ürünü olmustur. ABD baskısı, Türkiye’nin savastan sonra San Francisco Konferansı’na katılma garantisi alma arzusu, savası çok partili rejimlerin kazanması ve Türkiye’ye yönelen SSCB tehdidi Türkiye’de II. Dünya Savası sonrası çok partili yasama geçiste etkili olmus baslıca dıs faktörler arasında sayılabilir.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
27 Koçak, C.(1996), Türkiye’de Milli Sef Dönemi, c. I, s.121.
28 İnönü İ, age. s.121.
29 Soyak, Hasan R. (1973), Atatürk’ten Hatıralar, c. 2, s.758–759.
30 Koçak C., age., s.147.
31 Karpat, K. (1976) Türk Demokrasi Tarihi, s. 82–83.
32 Turan, S. (2000), İnönü’nün Yasamı Dönemi ve Kisiligi, s.137.
33 Giritlioglu, F.(1965) Türk Siyasi Tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Mevkii, s.140.
34 Yetkin, Ç. (1983), Türkiye’de Tek Parti Yönetimi(1930-1945), s.159.
35 Aras, Tevfik R. (1968), Görüslerim, II. Kitap, s.2.
36 Soyak, Hasan R., age., s. 527.
37 Gönlübal M., Sar C. (1974) Olaylarla Türk Dıs Politikası, s.175-178.
38 Özgüldür, Y.(1993), Türk Alman İliskileri (1923-1954), s.141.
39 Deringil, S. (1994) Denge Oyunu s.131-135.
40 Yetkin, Ç., age. s.231.
41 Erkin, Feridun C. (1980) Dısislerinde 34 Yıl Anılar Yorumlar, c.I, s.135-139.
42 Erkin, Feridun C., age., s.212–215.
43 Özgüldür, Y., age., s.158.
44 Esmer Ahmet S., Sander O. (1974), Olaylarla Dıs Politika(1919–1973), s.195–197.
45 Erkin, Feridun C. (1968), Türk-Sovyet liskileri ve Bogazlar Meselesi, s.244.
46 Armaoglu, F. (2001) 20 Yüzyıl Siyasi Tarihi(1914–1995), s.426.
47 Topuz, H. , age., s.182
48 Gönlübol, M., Ülman, A. H.(1996) Türk Dış Politikası’nın Yirmi Yılı, s.156.
49 Karpat, K. age., s.128.
50 Armaoglu, F. age., s. 424.
51 Armaoglu F. age., s. 416.
52 Eroglul, C. (1970) Demokrat Parti: Tarihi ve İdeolojisi, s.1.
53 Cumhuriyet, 16 Mayıs 1945.
54 Cumhuriyet, 27 Mayıs 1945.
4 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***