Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı
Dr. Tahir Tamer Kumkale
16 Şubat 2000 Çarşamba
"TARİHTE BÜYÜK BAŞARILAR KAZANMIŞ İNSANLARIN ÇOĞU,
ACIMASIZCA ELEŞTİRİLMİŞ ANCAK SEBAT ETMİŞ KİMSELERDİR."
17-19 Kasım 1999 tarihlerinde İstanbulda yüzyılın son AGİT ( Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) Zirve Toplantısı yapıldı. Türkiye'nin başarılı evsahipliğinde gerçekleştirilen ve 62 ülkenin en üst düzey yöneticileriyle katıldığı bu tarihi zirvede ülkemizi yakından ilgilendiren iki önemli gelişme oldu.
Bunlardan birincisi; zirveye katılan Avrupa Birliğine üye ülkelerin yetkililerinin ağzından Avrupa Birliğine Aday Adayı ülkeler arasında yer alacağımıza dair yeşil ışık yakılmasıydı. Bu kararın alınmasında ABD'nin ve özellikle Başkan Clinton'un verdiği büyük destek önemli rol oynadı. İstanbul Zirvesinde alınan karar 12 Aralıkta Helsinkide toplanan Avrupa Birliği üyelerince teyid edildi. Bu şekilde ülkemiz için yeni bir süreç başlamış oldu. 600 yıldır dolaştığımız Avrupa evinin bahçesinden eve girerek kabul salonuna oturduk. Şimdi kabul salonundan eve girebilmek için yapılması gereken hususlar üzerinde çalışmalara başladık. Hayırlı olsun...
İkinci önemli konu;" yıllardır görüşmeleri devam eden ve fakat nasıl neticeleneceğine dair berraklık bulunmayan BAKÜ-CEYHAN PETROL BORU HATTI ile ilgili andlaşmanın imzalanarak fiilen uygulama faaliyetlerinin başlatılması " idi. Bu konuda da yine ABD'nin desteğini ve rolünü unutmamak gerekir. Konu sadece bizi ve boru hattını kullanan ülkeleri ilgilendirmiyor. Dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan bütün kalburüstü ülkeleri bu karardan olumlu veya olumsuz, ama mutlaka etkileneceklerdir. Yani uluslararası sorun olmaya yatkın bir konudur. Bu bakımdan fikrimizi açıklamayı ve vatandaş olarak uyarı görevimizi yerine getirmeyi uygun buluyorum.
Hazar Denizi petrol havzasında üretilen petrolleri Gürcistan ve Türkiye üzerinden taşıyarak Ceyhan'da dünya pazarlarına ulaştıracak olan PETROL BORU HATTI ANDLAŞMASI 18 Kasım 1999'da Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Türkmenistan Devlet Başkanları tarafından imzalandı. ABD Başkanı ise şahit ülke sıfatı ile katıldı ve bir bakıma ABD'nin bu anlaşmanın hayata geçirilmesinin teminatı olduğu izlenimini verdi. 15 Şubat 2000 tarihinde Beyazsarayda Clinton ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar ALİEV arasında yapılan görüşme sonrasında yapılan resmi açıklamada " ABD verdiği desteğin arkasında olduğunu" bir kere daha kamuoyuna açıklamıştır. Bu destek projenin hayata geçirilmesinde hayati önemi haizdir.
İstanbul'da toplam dört ayrı antlaşma imzalanmıştır. Bunlar;
- Hükümetler Arası Antlaşma
- Geçiş Ülkeleri Antlaşması
- Ev Sahibi Ülkeler Antlaşması
- Hükümetler Garanti Antlaşması'dır.
Ayrıca Türkmenistan doğalgazının ayni güzergahtan aktarılması ile ilgili bir diğer antlaşmada bu toplantıda parafe edildi. İstanbuldaki görkemli imza töreni ile hukuki çerçevesi çizilen andlaşmalar ülke parlamentolarının onayı ile yürürlüğe girecek ve siyasallaşacaktır..
PROJEYE AİT TEKNİK BİLGİLER ŞU ŞEKİLDEDİR;
- 2.5 Milyar dolara malolacak inşaat sonunda 2004 Nisan ayında boruhattından Ceyhan'a 45 milyon Ton/Yıl
akaryakıt pompalanabilecek.
- Hattın 1307 Km.'si Türkiyede,225 Km.'si Gürcistan'da,468 Km.'si Azerbaycan'da bulunacak,
- Türkiye yılda 100 milyon Dolar ulaştırma payı alacak,
- Ceyhan'da bir deniz rafinerisi kurulacak,
- Bölgede 4 trilyon dolarlık petrol ve doğalgaz ticari meta haline dönüşecek,
- 2010 yılında Azerbaycan 10 kat, Türkmenistan 7.5 kat.Kazakistan 6.5 kat zenginleşecektir.Bu zenginlik
Türkiye için önemli bir ticari potansiyel yaratacaktır.
Bu antlaşmaların ekonomik yönünden ziyade siyasi yönü önem kazanmaktadır. Doğal hammadde kaynakları zengini olan Türk Cumhuriyetleri Rusya'nın başını çektiği Bağımsız Devletler Topluluğuna kurucu üyedirler. Bu devletler; bundan 15 gün önce Moskovada yapılan Bağımsız Devletler Zirvesinde son derece ılımlı bir tavır sergilemelerine rağmen bu andlaşma ile siyasi tercihlerini resmen batıdan yana koyduklarını ilan etmişlerdir.Boru Hattı vasıtasıyla Türkiye üzerinden doğrudan Avrupa'ya, yani batı dünyasına bağlanacaklardır. Batı ise bu yol ile Türk Cumhuriyetleri üzerinden Kore'de Japon Denizine bağlanacaktır. Bir nevi kağıt üzerindeki AGİT sınırı fiilen gerçekleşecektir.
BU HAT TÜRKİYEYİ 21 NCİ YÜZYILIN STRATEJİK ENERJİ KAYNAKLARI MERKEZİ HALİNE GETİREREK ÖNEMİNİ BİR KAT DAHA ARTTIRACAKTIR.
DÜNYANIN İNCİSİ , İÇİNDEN DENİZ GEÇEN TEK ŞEHİR GÜZEL İSTANBULUMUZ TANKER FİLOLARININ YARATTIĞI BÜYÜK TEHLİKEDEN KURTARILMIŞ OLACAKTIR.
Bunlar işin bizim açımızdan görülen güzel yüzüdür. Antlaşma imzalanmıştır. ABD ve Batı ülkelerinin desteğide alınmıştır. O halde mesele kalmamıştır. Şimdiden sevinelim mi ? İşte bu biraz zor. Yani bu işİn gerçekleşmesi planlandığı gibi kolay olacağa benzemiyor. Sebeplerini kısaca inceleyelim.
Rusya Federasyonu'nu meselenin her safhasında dikkate almamız gerekmektedir. Çünkü Rusya daha 9 yıl önce sahip olduğu bu doğal hammadde kaynaklarından ve bu devletlerden kolay kolay vazgeçmeyecektir. Halen dolaylı olarak kendisine Bağımsız Devletler Topluluğu bünyesi içinde bağlı olan bu ülkelerin kendisinden izin ve destek almadan böyle bir faaliyet içersine girmelerini kolay hazmedemiyecektir. Bu andlaşma dünün dünya devi ve yarının da dünya devi olması kaçınılmaz Rusya'yı petrolden ve ortadoğudaki petrol havzalarından büyük ölçüde uzaklaştırmaktadır. İçinde bulunduğu bütün ekonomik ve sosyal güçlüklere rağmen Rusya; dünyayı BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ DAİMİ ÜYESİ olarak idare eden 5 ülkenin en etkililerinden biridir. Böyle bir ülkenin elindekileri bu kadar kolaylıkla kaçırmasını beklemek hayalperestlik olur. Şimdi Rusya'da uzun vadeli staratejik planlamayı yapan uzmanlar bu uygulamanın nasıl engellenebileceğinin planları üzerinde çalışmaya başlamışlardır bile. Bu çalışmaları yapmaları onların büyük devlet olma geleneğinin doğal bir sonucudur.
Bu ne demektir ?
Bu petrol boru hatları inşaasının hiçde kolay olmayacağının ve bölgede büyük mücadelelerin olacağının önemli bir işaretidir. Çeçenistan halkına karşı girişilen toplu soykırımların temelinde stratejik hammadde petrolün kontrolü yattığını stratejistler açıkça yazmaktadır. Kafkaslarda daha birçok Çeçenistan yaratılmasını beklemek gerekmektedir. Kafkasların etnik,kültürel ve siyasi yapısı buna çok müsait bir ortam hazırlamaktadır.
Sonuç olarak Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı inşa edilecektir. İnşa edilmesi kaçınılmazdır . Kolay olmayacağını bilerek; bölgedeki ve dünya güç merkezleri arasındaki dengeleri yakından takip ederek yapılacak planlamalarla, uygulanacak kararlı politikalarla, batı ülkelerinin yakın işbirliğini de sağlayarak bu iş mutlaka başarıya ulaştırılmalıdır. Olacakları önceden tesbit edebilmek ve bunlara karşı önleyici planları uygulayabilmek için sadece uzak görüşlü devlet adamlarına sahip olmak yetmez. Bu iş uzun vadeli bir kadro, teşkilat ve uzman yöneticilik gerektirir. Yeterli teşkilatlar oluşturulabildiği ve konu üzerine ciddiyetle gidildiği takdirde neden olmasın !!!
Dr. Tahir Tamer Kumkale
16 Şubat 2000 Çarşamba
http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=17
**************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder