DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLUYU PKK TERÖRÜNE HAZIRLAYAN NEDENLER, BÖLÜM 1
DOGU VE GÜNEYDOGU ANADOLU’YU PKK TERÖRÜNE HAZIRLAYAN NEDENLER
Ahmet KÜÇÜKSAHİN *
* Dr.P.Kur.Kd.Alb., Harp Akademileri Komutanlıgı Stratejik Arastırmalar Enstitüsü Uluslararası ilişkiler Ana Bilim Dalı Baskanı.
Özet
Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgesi, Agustos 1984 tarihinde fiili olarak baslayan PKK terörüne sahne olmustur. Bu makalede, yörenin sosyo - kültürel yapısı incelenerek PKK terörü ile olan iliskisi ortaya konmaya çalısılmaktadır.
Bölgenin 20’nci yüzyılın icaplarına cevap veremeyecek sosyokültürel yapısı, bu yapının ortaya koydugu sorunlar ve bu sorunların, devletin imkansızlıklarının veya ihmalinin bir sonucu olarak dıssal bir bakısla “bölgenin kasıtlı olarak geri bırakıldıgı” seklinde algılanmasına neden olmustur.
Bu arada, 1978 yılında silahlı mücadele anlayısıyla kurulan PKK terör örgütü, benimsedigi strateji ile bölgenin sosyo-kültürel degerlerindeki zafiyetlerini (agalık sistemi, çok çocukluluk, egitim durumundaki yetersizlik, küçükbaş
hayvancılıkla özdeslesen yasam tarzı, kız evlatlarının mal gibi görülmesi vs.), cografi yapıyı (sınır bölgesi olma, arazinin daglık yapısı) ve ekonomik kosullardaki yetersizlikleri istismar ederek örgüt stratejisi dogrultusunda kullanmıstır.
Bu baglamda, Türkiye’ye hasım olan devletler, Türkiye’nin dengelerini sarsmak maksadıyla baslangıçta terör örgütünü kullanma politikası izlemisler, bilahare bu politikalarını genisleterek, tarihte de defalarca yasandıgı üzere, Kürtleri kullanma politikasına dönüstürmüslerdir.
Anahtar Kelimeler: Terör, Kürt, Sosyo-kültürel, PKK, Güneydogu
Abstract
East and South East Anatolia regions have been witnessed the PKK terror starting de facto from August 1984. In this article, the author has been dealt with the socio-cultural structure of the regions and has tried to establish a relationship between this socio-cultural structure and PKK terror. As a result of the socio-cultural structure of the region unable to fulfill the necessities of the 20th century, of the problems arising from this structure and of the state’s impossibilities and negligence, the region has been seemed to “be left behind deliberately” from an outside point of view.
Meanwhile, terrorist organization PKK, which was established in 1978 through the perception of armed fights, has been exploited the weaknesses in the socio-cultural values (feudal lordship system, families with too many children, inadequate education, life style identified with small live stocks, girls to be seen as commodities, etc.), geographical structure (region adjacent to borderline, mountainous area) and economic weaknesses.
Within this context, enemies of Turkey have followed the policy of using the terrorist organization in order to give a shock to the balances in
Turkey and have transformed this policy into the policy of using Kurds by enlarging the mentioned policy, as seen many times in the course of history.
Key Words: Terror, Kurds, Socio-Cultural, PKK, Southeast Anatolia.
1. Giriş
1960’lı yıllardan itibaren tırmanma egilimi gösteren terörizmin uluslararası boyutu, 11 Eylül 2001 tarihinde doruk noktasına ulasmıs, böylece 20’nci yüzyılın sonları ve 21’inci yüzyılın basları itibarıyla üzerinde en çok durulan kavramlardan biri hâline gelmistir. Konu üzerinde yapılan bilimsel çalısmalar, terörizmin olusmasına katkıda bulunan nedenlerin basında sosyoekonomik kosulları göstermekle birlikte, terörün toplumsal ortamda gelismesine ve toplumsal etkilerinin yogunlasmasına katkıda bulunan nedenlerin varlıgına da isaret etmektedir. Bu çalısmanın amacı, Dogu ve Güneydogu Anadolu’yu, Agustos 1984 tarihinde fiilî olarak baslayan PKK terörüne hazırlayan nedenlerin basında, bölgenin sosyo-kültürel yapısının geldigi konusunu, cografi yapısını ve tarihî kosullarını (Kürt kimligi, Kürt dili, Kürt isyanları) da dikkate alarak incelemektir.
Terör örgütlerinin amaçları, örgütlerin faaliyette bulundukları ülkelere ve kendilerini yönlendiren merkezlere baglı olarak farklılık gösterebilmektedir.
Bilinen yaklasımlar çerçevesinde terörizmin amaçlarını;
-Siddet ya da siddet tehdidi yoluyla; fidye almak, mahkum teröristlerin serbest bırakılmasını saglamak ya da teröristlerin bir mesajının kitle iletisim
araçlarının birinde yayımlanması gibi belirli tavizler elde etmek,
-Kamuoyu kazanmak,
-Karısıklık yaratarak toplumu demoralize etmek ve mevcut sosyal düzeni yıkmak,
-Kasıtlı biçimde, baskı içeren bir karsı terörizm kampanyasını ve zorunlu önlemleri provoke etmek,
-Mesru otoriteyi yıpratmak ve yıkmak,
-Örgüt içindeki sadakati ve iş birligini saglamak,
-Bir cezalandırma aracı olarak kullanmak1 olarak belirtebiliriz.
Terör örgütleri, savundukları ideolojiye baglı olarak, haksızlık ve zulüm olarak gördükleri devlet yönetimi ve yöneticilerini bertaraf etmeyi, böylece daha
mutlu ve adaletli bir hayat tarzını amaç edindiklerini ileri sürmektedirler. Bu ugurda kendilerini, haklarını savundukları toplumun kıymeti henüz tam
bilinmeyen meçhul savasçıları ve fedakar gönüllüleri olarak görmektedirler. Halkın bilinçli olmaması nedeniyle, kendisi için yapılan iyi seyleri
algılayamayacagı ve bu nedenle yürütülen harekete katılmasının mümkün olmadıgı, ancak zaman içerisinde bilinç kazanarak harekete katılacagını ileri
sürerler. Bu zamana kadar, azınlıkta olan bilinçli kitlelerin, halk adına mücadeleyi yürütmesi ve mücadeleye önderlik etmesi gerektigini savunurlar.
Neden birtakım insanlar amaçlarına ulasmada ölümü göze alıp, her türlü zorluk ve yokluga katlanarak, silahlı siddet gibi oldukça zor bir maceraya atılmakta dırlar? Bunun en büyük nedeni, mücadele verdikleri düsmanları ile aralarındaki güç dengesizliginde yatmaktadır. Hedef alınan sistemin normal yollardan degistirilmesinin imkansızlıgı, silahlı mücadeleyi tek çare olarak göstermekte ve güç dengesizligini ancak terör eylemlerine basvurarak gidermeye çalısmaktadır lar.
Terörü psikolojik açıdan ele alırken, terör eylemlerini yapan ve terörist grupları olusturan kisilerin genel mantık yapılarını, yetistikleri ve yasamakta
oldukları çevreyi, egitim durumlarını, ailelerini, ortak yönlerini, psikolojik yapılarında belirli bir bozukluk olup olmadıgını ve onları bu eylemlere iten
faktörlerin neler oldugunu ele almak gerekir. Çünkü terörist eylem, bir toplumun degerlerine, normlarına, menfaatine, beklentilerine, varlıgına, bütünlügüne ve
bu bütünlügün devamına ters düsen, masum insanların öldürülmesine varıncaya kadar topluma zarar veren çesitli faaliyetleri içine alan, ilgili toplumda
devlet güç ve otoritesini zaafa ugratarak o toplumu içten çökertme hedefine yönelik bir sosyal sapma davranısıdır.
Terörist, toplumun içinden çıkmakta ve yine sözde toplum adına, topluma ve onun olusturdugu devlete karsı faaliyette bulunmaktadır. O hâlde
teröristi harekete geçiren veya kisileri terörist olmaya iten sebepleri de yine toplumsal yapılanmada aramak gerekecektir. Bu baglamda terör olgusunu
yalnızca iç ve dış düsmanların varlıgına baglamak yeterli olmayabilir. Baska bir deyisle, terörü toplumun ekonomik ve sosyo-kültürel yapısından da ayırmamak
gerekmektedir.
2. Dogu ve Güney Dogu Anadolu’nun Koşulları ,
a. Cografi yapı Teröre sahne olan bölge, Türkiye’nin Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgelerinin bir bölümünü içermektedir. 1
1 Brian M. Jenkins, International Terrorism: A New Mode of Conflict, California, Crescent Pubs., 1975, s. 4,5,6.
Dogu Anadolu’nun güneyi ile Güneydogu Anadolu’nun dogu kesimlerini kapsamaktadır.
Söz konusu bölgelerde arazinin deniz seviyesinden yüksekligi, Türkiye ortalamasının iki katına yakındır. Deniz seviyesinden ortalama yüksekleri itibariyle Hakkari ortalama 2500 metre, Sırnak 1400 metre, Mardin 1083 metre, Van 1725 metredir. Yollar gedik, geçit ve vadilere tabidir. Kısın kar kalınlıgı iki metreye kadar çıkmaktadır. Yagan kardan dolayı yollar aylarca kapanmakta ve bu yörelerde yasayan insanlar kendi mekanlarının dısına çıkamamaktadırlar. 1997 yılı Ocak ayında yagan kar yüzünden Sırnak’ta Beytüssebap İlçesini Uludere İlçesine baglayan yolun Uludere–Uzungeçit arasındaki bölümü, 1997 yılı
imkânları ile ancak bir haftada açılabilmistir. Aynı zamanda, yolların araç trafigini kolaylastıracak kadar düzgün olmadıgı, kar ve diger tabiat olaylarının
verdigi tahribatı giderecek araç ve donanımın yeterli olmadıgı, olaylara müdahale edecek yetismiş insan gücünün yok denecek ölçülerde oldugu bir
gerçektir. Cumhuriyetin ilk yıllarında yolların açılarak irtibatın saglanabilmesi ya kısıtlı ölçülerde yapılabiliyordu ya da iklimsel sartlar bekleniyordu.
Arazi yapısının yol sebekesine yansımasını ifade edebilmek için bazı degerlerin verilmesinin uygun olacagı kanaatindeyiz. Örnegin Siirt–Sırnak
arasındaki yol mesafesi 97 km. olmasına karsın motorlu araç ile ortalama iki saatte, Sırnak–Hakkari arasındaki 190 km. 5-6 saatte, Van-Hakkari arasındaki
205 km. 3-4 saatte kat edilebilmektedir. Bununla birlikte, dağ silsilelerinin olanak vermemesi nedeniyle Van Gölünün dogu ve güneyindeki yol sebekeleri yetersiz ve son derece sınırlıdır.
Bölgede görev yapan subayların sık sık söyledikleri bir söz vardır: “Hakkari’yi bir masaya yatırıp ütüleseler Türkiye kadar bir alan çıkar.” 2
Bölge arazisi kar yagısına baglı olarak insanları kendi mekanlarına hapsetmekte, insanları çevreleri ile iletisimsiz bırakmakta, kıt imkânlara sahip devleti zor
duruma düsürmektedir. Dogu Anadolu yılın 120 günü karla kaplıdır.3
Bunun sonucu olarak insanlar kendi mekanlarında yılın yaklasık dört ayı âdeta kaderleri ile baş basa kalmaktadırlar. Terör öncesinde hayvancılıkla ugrasan sürü sahibi vatandaslar ise havaların soguması ile birlikte yazın ikamet ettikleri
alanları terk ederek hayvanlarını otlatabilmek için daha sıcak kesimlere göç etmekteydiler. Bu yasam tarzı devlet imkânlarının vatandasa sunulamaması,
sunulanlardan ise etkin olarak istifade edilememesi sonuçlarını dogurmustur. Bu durum bölge halkına egitimsizlik, devletin varlıgının hissettirilememesi gibi
neticeler olarak yansımış ve bilâhare kötü niyetli kisilerin istismar aracı hâline dönüsmüstür.
Söz konusu bölgenin Orta Dogu cografyasına komsu olması, bu baglamda dikkate alınması gereken bir baska cografi gerçektir. Bölgeye komsu
olan ülkelerin istikrarsız yapıları, sınır güvenliklerinin olmaması ve özellikle 1991 yılında Irak’taki Körfez Harekâtından itibaren baslayan otorite boslugu, cografi
yapının da katkıda bulundugu olumsuzlukların nedenlerini olusturmustur.
1984 yılında baslayan PKK terörünü avantajlı kılan en büyük etkenlerden birisi, bölge arazisinin daglık ve leçelik yapısıdır. Arazinin bu yapısı,
baslangıçta, bölgeyi teröristlerden temizlemeye çalısan güvenlik güçlerinin zafiyetini olustururken, kendi yasam alanları olması nedeniyle araziyi iyi
ögrenmiş olan teröristlere avantaj saglamıstır.
2 Osman Pamukoglu, Unutulanların Dısında Yeni Bir Sey Yok, Harmoni Yayıncılık, stanbul, 2003, s.32,33.
3 www.meteor.gov.tr/2003/iklim/turiklimi/turkiyeiklimi.htm.
2 Cİ BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR
....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder