Telâş
Yekta Güngör Özden
"Açılım" oyunlarını iktidarın gündemi değiştirme ustalıkları izledi. Gereksiz ve yararsız özelleştirmelerin kıyımına uğrayanlardan Tekel işçilerinin demokratik eylemlerine karşı kolluk güçlerinin orantısız güç kullanmalarını kimi illerimizi yangın yerine, savaş alanına çeviren ayrılıkçıların saldırıları izledi. Ergenekon kovuşturmasında anlatımlar, karşılıklı sorular, istemler ve kararlar düşündüren ve üzen çizgisini sürdürürken yeni bir oyun görünümündeki "Arınç'a suikast" savı gündeme düştü. Usa aykırı savlar, kestirimler, kurmaylara, hukukçulara yakıştırılmayacak tutum ve davranış çelişkileri kuşkuları artırırken askerî yerlerde, çok gizli bölümlerde mahkeme kararıyla saatler süren araştırmalar dalga dalga günlere yayıldı. 2009 yılının son Milli Güvenlik Kurulu toplantısı bu ortamda yapıldı ama halkın haklı tepkilerini çeken, medyanın haberlerin ilk sırasında geniş yer verdiği olaylara değinilmedi. Genelkurmay'ın bilgisi ve oluru dışında yapılması düşünülmeyecek araştırma ve not alma çalışmalarının yargı-siyaset, sivil yargı-askerî yargı çatışması gibi gösterilmesi önlenemedi. Başbakanın değişik biçimde yorumlanmaya elverişli sözleri yanında yardımcı Bülent Arınç'ın "Arı kovanına çomak soktuk" sözü yine kendisinden beklenen, kendisine yakışan bir çıkış olarak belleklere kazındı. Lâik cumhuriyet karşıtlığının cumhuriyetin kurucusu Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne yönelik değişik biçimli saldırılarla gündeme gelmesi, üstelik buna iktidarın öncülük edip neden olması çok düşündürücüdür. İktidarın Kürtçülük hareketlerine karşı aşırı hoşgörüsüyle karşılaştırıldığında temelde bir bozukluk olduğu sezilmektedir. Yılbaşı sonrası altıncısına başlanın kozmik oda araştırmasının Ceza Yargılama Yasası'nın 125. maddesine aykırı biçimde yapıldığı açıktır. Kovuşturma sırasında yapılabilecek "devlet sırrı"na yönelik araştırma-incelemeye verilen ağırlığın devletin temel niteliklerinden lâiklik karşıtlarıyla F tipi örgütlenme için, irtica örgütleri için yapılmaması ilginçtir.
Özel bir toplantıda, Cumhurbaşkanı Turgut Özal gelince " Ayağa Kalkmadığı" için görevden alınan Çanakkale Belediye Başkanı İsmail Özay'a yapılan düşünülünce Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir'in küfürden sonra rahat rahat tehditler savurmasının iktidarın yumuşaklığına dayandığı anlaşılmaktadır. Kolluk güçlerine, bankalara, işyerlerine ve konutlara saldırı yanında askeri lojmanlara yürümek, mahkemelerin önünde oturma gösterisi yapmak gelecekte daha büyük olayların habercisidir. İlericilik taslamayı aykırılıkları olağan gösterip desteklemeye bağlayan kimi yazarlar son günlerde tutuklanan KCK'lılar için "..aralarında bazı dostların da bulunduğu.." sözleriyle ilişkilerin açıklamakta, kimileri de soruşturma ve operasyonu açılıma engel gereksiz işlemler olarak nitelemektedir. Önceleri siyasete soyunan biri de "Türklerle kürtlerin kardeşliği" savıyla gerçeklere, koşullara aykırı önerilerle ortaya çıkarak sorunlardan ne kadar anladığının kanıtlarını vermektedir. Af çağrılarını kürtçülerin istek ve eylemleriyle ulaşmak istediklerini, bu nedenle izledikleri yöntemleri bilmeden dillendiren iş adamı geçen yılları "...iflâsı kaçınılmaz yalan, kullanma tarihi çoktan geçmiş politika, kendi vatandaşını öldüren, kendi toprağını bombalatan devlet.." nitelemeleriyle karaladıktan sonra "Dağa taşa ‘Ne Mutlu Türk'üm diyene, yazmak ne işe yaradı? Kendini Türk olarak hissetmeyenleri üzmekten başka?" diyerek aymazlığın yeni örneklerini vermiştir. Devletin yepyeni bir kurum olarak kuruluşunu, uluslaşmanın önemini, ulusal yapıyı korumanın sorumluluğunu, Türk adının anlamını bilmeden konuşmanın boşluğu açıktır. Türk denilmekten üzüntü duyanların yanında Türk olmaktan kıvanç duyanları unutmuştur. Demek ki kendisi " Türk " olarak anılmaya karşıdır ve bundan mutluluk duymamaktadır ki yalnız üzülenleri düşünmüştür. KCK operasyonlarını "Kürtlere yeniden sokağı göstermek ve siyasî provokasyon" olarak gösteren yazarı barındıran gazetenin iktidar ilişkilerini yumuşatma çabası da yürümektedir.
Başbakanın Tekel işçilerine ilişkin sözlerini alkışlayan iş adamları, Başbakanlık Basın Merkezi'nin internet sitesinde yayımlanan RTE'ın "İz'an ve adalet duygusundan ayrılmayalım" sözlerine acaba ne demişlerdir? Gülmemek olanaksız. Ölçü için söylemlerine, adalet duygusu için de hukuk ve yargıya yaklaşımlarına bakmak yeter.
Bölücü, yıkıcı kışkırtıcıların kimi tutuklamalara karşı gösterileri, imzacı bildiricilerin açılımlara destekleri sürerken bayramlarda camilere asılan Türklükle, ulusal birlikle ilgili mahyalara katlanamayanların kaldırma çabalarının Yönetmelik değişikliğine kadar uzandığı izlenmektedir. Türkiye'de Türklüğün kıvancını yansıtan " Ne mutlu Türk'üm diyene! " özdeyişi istenmiyor. Ne kadar acı.
Barış ve Demokrasi Partisi'ne girmekle anayasal boşluktan yararlanan eski DTP milletvekillerinin PKK'nın buyruğuna uyarak nasıl sözlerinden döndükleri ilk grup toplantılarıyla belgelendi. Hele Ufuk Uras'ın daha eski kürtçü milletvekillerinden Nurettin Yılmaz tarafından kutlanması, önce çiçekle karşılanıp sonra kürsüde "hakların kardeşliği" diyerek ayrımcılık direnmesi ilginçti. Başbakanın Meclis'teki kapısı önünde kelepçeli gösterileri, koridorda CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü'ye kötü sözlerle saldırıları düzeylerine ilişkin yeni göstergelerdi.
Hemen hemen her şey Başbakanın açtığı yolun izlenmesidir. Sanatçı olduğu söylenen Sinan Çetin'in Meclis'in bir etkinliğini sunması sırasındaki PKK yanlısı sözlerine Meclis Başkanı kapalı bir yanıt verdi. Teröristlerin savunmasının Meclis'teki PKK uzantıları yanında destekçilerine kadar uzanması, bunların çağrılması ilginçtir. Direnilen açılımın tüm ayaklanma olaylarına karşın sonuna kadar götürüleceğinin söylenmesi düşündürücüdür. PKK'lıların iyi niyet bozukluğu dillerine de vurmuştur.
Başbakan, MHP Genel Başkanı'na "Sen ne biçim siyasetçisin sen?" diye seslendi. Biri de Başbakana "Sen ne biçim Başbakansın?" dese hoş olur mu? Dilini tutamayan kimse siyasetçi olamaz. Hakaret, alay, küçümseme, aşağılama, yüksek ses beceri değildir.
Bülent Arınç'ın üstü kapalı suçlamaları yorum adıyla ve sözde eleştiri biçiminde sürerken inceleme yapan yargıçla savcıya gönderilen kalaşnikof mermileri olayın boyutlarını değiştirmektedir.
İlk kez Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde yalnız hukuk kesimiyle (Noterler Birliği ve Barolar Birliği Başkanı da vardı) yapılan yargı -Yönetim toplantısında siyasetçilerin bulunması durumu değiştiremez. Anlayış sürdükçe yılda iki değil, üç kez de yapılsa sonuç alınamaz. Cumhurbaşkanı ve Başbakan, Adalet Bakanı'nı uyarsa sorunun büyük bölümü çözümlenir. Bunu yapmayıp toplantılar-yemeklerle kamuoyuna şirin görünmek geçiştirmedir.
Ordu İl Tarım Müdürlüğü'nün internet sitesinde de Atatürk bölümünü kaldırıp namaz saatlerini içeren bölüm koyduran müdür acaba Başbakana mı, yoksa hemşerisi Kültür ve Turizm Bakanına mı dayanıyor?
Emekli memurlara yapılacak zammın yetersizliği sürerken memur-işçi emeklileri arasındaki aylık farkı da tartışılıyor. Bu iktidar bunları çözemez. İlaç tartışması, eczacıların yakınması da böyle. Hekimlerin tam gün çalışması koşulları da.
Tinerciler önlenemiyor. Suçlar, kundaklama, polise saldırı olaylarının arkası kesilmiyor. Yeni yılın iyi başladığı söylenemez.
Dışarda
Dışişleri Bakanı'nın gezileriyle hareketli ve de bereketli gösterilen, gerçekte durumda bir değişiklik yaratmayan ilişkiler sürerken Avrupa Konseyi "Artık Lozan'ı aşın" diyerek Türkiye ile Yunanistan'a önerilerde bulundu. Yunanistan Lozan'a tam uymuş da fazlası isteniyormuş gibi. Yanlılık yine sırıtıyor. İçerde AKP iktidarına hoş görünmek için tarihsel gerçekleri ve önümüze açılan çukuru görmemezlikten gelerek Ekümenlik ve Ruhban Okulu'yla sürdürülen Patrikhane isteklerine verilen destekler (Diyanet İşleri kimi eski-emekli Büyükelçiler, yandaş medya).
Afganistan ve Pakistan'da tırmanan terör olayları, Irak'ta bitmeyen terörle dünyanın başını ağrıtıyor. Ama ABD ve yandaşları bildiklerini okuyor. Dinci terörün Yemen toplantısından söz edildiği günümüzde ABD'nin uçaklar için yeni önlemleri dikkat çekiyor. Bulgaristan'ın Türkiye'den 20 milyar dolar tazminat istemesi ödenmezse AB için veto kullanacağı tartışmalarına Bulgar Devlet Televizyonu'ndaki on dakikalık Türkçe yayının kaldırılması tehdidi de eklendi. Mevsim soğurken dış siyaset de ısınıyor.
İran'da sokak olayları giderek büyüyor. Kolluk güçlerine Devrim Muhafızlarının desteği gecikmedi. İran yaklaşımıyla ortadoğu açılımını başarı olarak değerlendiren iktidar yetkililerini güç günler beklemektedir.
İsrail ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanı'nın Ankara Büyükelçilerini eleştirmesiyle değişik bir boyuta uzandı.
Ermenistan Türkiye'deki yandaşları ve destekçileriyle tutumunda direnmeyi yeğliyor.
Irak ve Afganistan durulacak gibi değil. Filistin'e geçecek konvoylara Mısır'ın belirli günler için kapı açması olumlu gelişme ise de durumun değişmesi güçlüğünü koruyor. Yunanistan'ın Ege hava sahasında ve denizindeki tâcizleri durmak bilmiyor. Suriye ile siyasal balayı, Suudi Arabistan'la ilişkiler din birliğiyle öne çıkarılan görünümlerdir.
Büyükelçilerin toplantısında konuşan yabancı Bakanlar, Cumhurbaşkanı'nın çağrısına uyan yüksek yargı organları başkanları neler söyleyip neler dinleyecekler sanırım medya yoluyla kamuoyuna sunulacaktır. Yandaş medya çarpıtmazsa gerçekleri öğrenmek olanağı bulunacaktır.
Kitap
Araştırmalarıyla tanınan değerli yazar Orhan Karaveli'nin "Ali Kemal, Belki de Günah Keçisi..." adlı yapıtı tarihsel olaylara ışık tutuyor. Gerçeklerin daha iyi anlaşılmasına katkısıyla ilgi çeken yapıt olumlu ve olumsuz yanları belirtme amaçlı yansız bir yaklaşım ürünü.
Mülkiyeliler Birliği Vakfı'nın "Mümtaz Soysal'a Armağan" adlı yeni ürünü de bilimsel yazılarla dopdolu. Soysal'ın değerini vurgulayan Armağan, hukuk alanındaki incelemeleri, Soysal'ın çalışmalarını içermektedir.
Reklamadam Şirketi'nin Prof. İlhami Turan'ın koordinatörlüğünde yaşama geçirttiği, hazırlayıcısının Beşir Ayvazoğlu olduğu "Yahya Kemal'den Fuat Bayramoğlu'na Karaçi Mektupları" adlı kitap iki sanatçının duygu ve düşünceleriyle tutumlarına ilişkin bilgiler vermektedir.
Şair Mustafa Özçay'ın " Şiir " adlı olup " Düşün, Hayal, Yaşamdır " diyerek kapağını süslediği kitabı da günümüz ortamında zamanı değerlendirecek araçlardan biridir.
Hepsini okurlarımıza salık veririz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder