ŞEHİT!
Serdar Ant
15.7.2009
denizkurdu66@gmail.com
Haberi bu sabah Milliyet gazetesinin internet sayfasında okudum:
“Afganistan’daki Türk Birliği Komutanı Şehit!”
Afganistan'da görev yapan Türk Birliği'nin komutanı Kurmay Albay Faruk Sungur ile bir uzman çavuşun geçirdikleri trafik kazasında şehit olduklarını duyuran haber şöyle devam ediyordu:
“Acı haberi dün Mısır yolculuğu öncesi basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül verdi. Kazanın, Albay Sungur'un bulunduğu aracın Faryab kentinden dönüşü sırasında başka bir kamyonla çarpışması sonucu meydana geldiği belirtildi. Kurmay Albay Sungur'un yanı sıra bir uzman çavuşun da şehit olduğu kazada aracın arkasında oturan bir komutanın da ağır yaralandığı öğrenildi. (www.milliyet.com.tr, 15.7.2009)
Öncelikle şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı dilerim. Ne var ki, karşı karşıya olunan durum başsağlığı dilekleri ya da gözyaşları ile geçiştirilecek gibi değil… Öncelikle sormak gerek:
Türk askerinin Afganistan’da ne işi var? Birisi kurmay albay iki askerimizin kaybı gerçekten bir kaza sonucunda mı gerçekleşmiştir, yoksa söz konusu olan kamuoyundan saklanan bir saldırı mıdır?
Şu anda yapılan resmi açıklama, kurmay Albay Sungur ve uzman çavuşun bir kaza neticesinde şehit oldukları yönünde olduğuna göre, bunu doğru kabul etmemiz gerekmektedir. Sonuçta değerli bir komutanımız ve bir askerimiz şehit olmuştur, diğer bir komutanımız da ağır yaralıdır.
Peki, NedirŞehit?
Ferit Develioğlu’nun “Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat”ı “şehit” sözcüğünü şöyle tanımlıyor:
“Şehîd: din veya yüksek bir ülkü uğrunda ölen kimse; savaşta ölen.”
Öte yandan halk arasında “ Şehit ” sözcüğü “ Vatani görevi yapmakta iken herhangi bir şekilde yaşamını yitirenler ” için de kullanılmaktadır.
İyi de Afganistan’da, bir trafik kazasında yaşamını yitirerek şehit olan askerlerimiz, “din uğruna” mı savaşıyorlardı? Ya da Afganistan’da “uğruna ölümün göze alındığı yüksek ülkü” ne idi? Türk Birliği’nin Afganistan’da bulunma nedeninin “vatani görev” olduğu iddia edilebilir mi?
Mehmet Akif, Çanakkale Şehitlerine isimli şiirinde “Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!” diyordu. Afganistan’da şehit olan askerlerimiz gerçekten “bir hilal uğruna” mı yaşama veda ettiler?
Bu soruları yanıtlarken, Büyük Atatürk’ün 1930 yılında Türk ordusu hakkında söylediklerini anımsamak yaşamsal önemdedir:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ordusu, istilâlar yapmak veya saltanatlar kurmak için şunun, bunun elinde ihtiras aleti olmaktan münezzehtir. İnsanca ve müstakil yaşamaktan başka gayesi olmayan milletin aynı ideale bağlı ve yalnız onun emrine tabi ve sadık öz evlâtlarından mürekkep muhterem ve kuvvetli bir heyettir.”
https://groups.google.com/forum/#!search/SERDAR$20ANT%7Csort:relevance/avrupakemalistplatform/DsEi5bs6fvs/F6FydG3F760J
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder