1 Şubat 2016 Pazartesi

Göçler ve Güvenlik



Göçler ve Güvenlik 



Ümit Özdağ
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü  
19 Ocak 2016 Salı

Tarih boyunca insan kitleleri, büyük yığınlar halinde tarihsel kesitte hızlı sayılacak şekilde yer değiştirmişlerdir. Bu büyük nüfus hareketine göç 
denilmektedir. Göçler, harekete başladıkları coğrafyayı olduğu gibi hareket edilerek ulaşılan coğrafyayı politik, ekonomik, kültürel, sosyal açılardan 
olduğu gibi güvenlik açısından da çok boyutlu etkiler, bazen de tamamen değiştirirler. Kavimler Göçü 300-850 yılları arasında gerçekleşerek Avrupa 
kıtasının kaderini tamamen  değiştirmiştir. Keza, Oğuz Türklerinin 1071 sonrasında kitleler halinde bugünkü Türkmenistan ve Doğu İran’dan Anadolu’ya 
kitleler halinde göçü Anadolu coğrafyasının kaderini tamamen değiştirmiştir. 19. Yüzyıl sonu ve 20. Yüzyıl başında gerçekleşen Rumeli’den Türk göçleri ile de 
Balkan jeopolitiği yeniden yapılanmıştır.

Ortadoğu’da Irak-Suriye ekseninde yaşanan iç savaş, önce Irak sonra Suriye jeopolitiklerini yeniden yapılandırmaktadır. Irak’ta Amerikan işgalinden sonra 
başlayan direniş ve iç savaş boyunca milyonlarca insan, evini ve şehrini terk ederek göç etmişlerdir. Ayrıca, milyonlarca Iraklı da komşu ülke olan ve o 
tarihlerde barışın hüküm sürdüğü Suriye’ye göç etmişlerdir. 

Bu göçler neticesinde Sünni Araplar Orta Irak’ta, Şii Araplar zaten ağırlığı oluşturdukları Güney Irak’ta toplanırken, aynı kentlerde yaşayan Sünni ve Şiiler karışık mahallelerden ayrı ayrı yaşadıkları mahallelere taşınmışlardır. KDP ve 
KYB tarafından Türkmen Kerkük’e yöneltilen  bilinçli büyük bir göç dalgası da Kerkük’ün demografik yapısını tamamen değiştirmiştir.

Suriye iç savaşının başlaması ile birlikte Ortadoğu’da yeni bir göç dalgası başlamıştır. AKP Hükümetinin yanlış Suriye politikasının da sonucunda güney 
komşumuzda yaşanan iç savaş ülkeyi geri dönülmez bir parçalanma noktasına getirmiştir.  Suriye’den 5 milyon insan Suriye dışına göç ederken, 10 milyonun 
üstünde insan da Suriye içinde yer değiştirmek zorunda kalmıştır.  Suriye’den kaçmak zorunda kalan 5 milyon insanın, 2 milyon 503  bin 426’sı Türkiye’ye 
gelmiştir.  Üstelik bunlar kayıtlı olanlardır. Kayıtsız olanlar ile bu rakam daha da yüksektir.  2 milyon 503 bin 426 insan Çin Halk Cumhuriyeti ve Hindistan 
gibi nüfus devi ülkeler için bile çok büyük bir nüfustur.

Türkiye gibi orta boy nüfusa ve orta boy bir ekonomiye sahip olan bir ülke için ise 2.5 milyon göçmen kabul edilebilir değildir. 1923-1997 arasında toplam 1 
milyon 600 bin göçmenin geldiği düşünülürse son beş senede gelen 2.5 milyon un ne anlama geldiği daha iyi anlaşılacaktır. Esasen Ahmet Davutoğlu, Suriye’den göçün başladığı günlerde Türkiye için kırmızı çizginin 100 bin Suriyeli misafir olduğunu ilan ederek, Türkiye’nin taşıyabileceği yükü açıklamıştır. 100 bin bile çok büyük bir yük iken ülkemiz bugün bu yükün 25 kat fazlasını AKP’nin akıldışı Suriye politikasının sonucunda omuzlamak zorunda kalmıştır. Davutoğlu, 100 bin mülteci kırmızı çizgimizdir derken çok samimidir. Çünkü Davutoğlu, kısa zaman içinde Şam’da Esad rejiminin yıkılacağını ve kendisinin de Erdoğan ve Müslüman Kardeşler ile birlikte  Şam’da Emevi  Camii’nde Cuma namazı kılacağını hesaplamıştır. Ancak yanılmışlardır. Bu yanılgının bedelini Türkiye ödemektedir.

Suriye’den gelen nüfus, Türkiye üzerinde olağanüstü büyük ekonomik ve politik bir yük oluşturmaktadır. Şu ana kadar bu nüfus için harcanan paranın hesap 
edilebilir olanı 8 milyar Dolardır. Türkiye gibi bir ülke için bu çok büyük bir harcamadır. 8 milyar Dolar ile yapılabilecek hizmetlerin büyüklüğü ortadadır. 
Üstelik gerçek harcamalar sivil toplumdan gelen ve hesaplanamayanlar ile birlikte 8 milyar doların çok üstünde olduğu gibi, mali maliyetlerin dışında 
toplumumuzun üstüne büyük maliyetler binmiş durumdadır.

Türkiye’nin omuzlarına binen maliyet sadece ekonomik değildir. Bir anda gelen 2.5 milyon kişi aynı zamanda ülkemizin demografik dengeleri üzerinde tahripkar 
etkiler yaratmıştır. Akıl ile yönetilen hiçbir devlet yönetimi yurttaşlarını böyle göz  göre göre büyük bir tehlikenin içine atmaz. 2.5 milyonluk dev  göçmen dalgası, Suriye iç savaşını da ülkemize taşımıştır. Türkiye, Sadece Suruç, Diyarbakır, Ankara ve İstanbul’da gerçekleşen kitlesel kıyımlarda Suriye iç savaşının etkilerini yaşamakla kalmamakta,  ülkemizin sokaklarında Suriye iç  savaşının uzantısı olan infazlar gerçekleştirilmektedir.

Ülke, şehir, aile, komşu ve iş kaybederek dilini bilmediğin bir ülkede hayata sıfır noktasının altında başlamasının ne kadar hüzünlü bir süreç olduğunu tahayyül etmek bile zordur. Türkiye’ye gelen Suriyelilerin çok önemli bir bölümü yapılan bunca harcamaya ve fedakarlığa rağmen çocuklarının ve  kendilerinin yaşamları nı tehlikeye atarak Türkiye’den Avrupa ülkelerine kaçmaktadırlar. Bu  aynı zaman da kalanların büyük ölçüde mutsuz, yolunu bulamadıkları için kalan ve patlamaya hazır bir grup olduğunu göstermektedir.

AKP Hükümetinin yapması gereken, Suriye’de bir an önce barışın sağlanmasının  koşullarına katkıda bulunmak iken, Erdoğan, Aralık 2015’te Esad rejimi de içinde olduğu için Irak, İran, Rusya ve Suriye’nin kurduğu koordinasyon merkezine katılmayı reddetmiştir. Özetle, AKP Hükümetinin gerçekleştirmesi mümkün olmayan Esad’ı devirme politikası hala devam etmektedir.

Avrupa Birliği ile yapılan Geri Kabul Anlaşması çerçevesinde AKP Hükümeti 3 milyar Avro karşılığında 530 bin mülteciyi daha ülkemize almayı kabul etmiştir. 
Neticede Türkiye, dünyada en fazla mülteci bulunduran ülke konumuna gelmiştir. Türkiye, dünyada en fazla mülteci bulunduran ülke konumuna bir kaç sene içinde AKP’nin akıl dışı politikalarından dolayı gelmiştir. AB de Türkiye’yi bir tampon ülke, bir mülteci deposu olarak kullanmak istemektedir.

Son günlerde iktidar yeni bir akıl dışı politika izlemeye karar almıştır. Suriyelilere Türkiye’de çalışma izni verilmiştir. Türkiye gibi TUİK verilerine göre % 10.4 işsizliğin olduğu bir ülkede Suriyelilere çalışma izni vermek, kendi işsizlerinizi ebediyen işsizliğe mahkum etmektir.Türkiye’de genç işsizliği % 19.3 seviyesine çıkmıştır. Yani her beş genç insandan birisi işsizdir. OECD ülkeleri arasında Türkiye işsizlikte 7. Sıradadır. Bu adım işsiz yurttaşlarımızın bundan sonra iş bulma imkanlarına ağır bir darbe indirecektir. Ortaya iş piyasasında sert gerilimler ve çatışmalar çıkacaktır.

Ancak asıl mesele bu adımın Suriyelilere yurttaşlık verilmesinin ilk aşaması olmasıdır. AKP, yeni bir oy deposu olarak gördüğü Suriyelileri Türkiye için 
ortaya çıkaracağı güvenlik sorunları başta olmak üzere bütün sorunlarına rağmen yurttaşlığa almanın alt yapısını hazırlamaktadır. Böyle bir adım Türkiye’yi bir etnik cehenneme doğru sürükleyecektir.  Özetle, akıl dışı başlayan Suriye politikası akıl dışı bir çizgide istikrar içinde ilerlemektedir. 

Başbakan Davutoğlu, Hükümetinin aldığı güvenoyu için yaptığı teşekkür konuşmasında Türkiye’yi dünyanın mülteci merkezi yapmaya kararlı bir yaklaşıma sahip olduğunu göstermiştir. 



Ümit Özdağ
uozdag61@gmail.com
Uzmanın Diğer Yazıları

  Orta Doğu’da Jeopolitik Dönüşüm ve Türkiye İçin Oluşturduğu Tehdit 
  Suriye'nin Kuzeyinde İşler Gittikçe Daha Kötüye Gidiyor 
  400 Milletvekili Olsaydı Ne Olacaktı? 
  Güneydoğu Anadolu’da Son Durumun Fotoğrafı 
  1 Kasım Seçimleri Yaklaşırken Neden MHP? 
  Seçime Giderken PKK Ayaklanması 
  Savaş Başlıyor ve Seçimler 
  Suruç Saldırısı veya Türkiye’nin Pakistanlaştırılması  
  MHP’nin Yükselen Oyları- Erdoğan ve Öcalan 
  Büyük İtiraf Geldi: AKP Toprak Verdi 
  Türkiye Musul’a Girecek mi ? 
  Öcalan'ın 10 Maddesinin Genel Seçimler İle İlgisi 
  HOCALI SADECE HOCALI DEĞİLDİR - Türk Katliamının Son Durağı Hocalı 
  Suriye’de Toprak Kaybetmedik, Peki Ege’de 
  Kesnizani Tarikatı veya Büyük Bir Örtülü Operasyon 
  Ortadoğu’da Bir Yeni Yenilgi: Süleyman Şah’tan Geri Çekilme 
  Ayn El Arap’ta Bilmediğimiz Neler Oluyor? 
  Ortadoğu’da Sınırlar Değişirken Casuslar 
  Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ, saat 20:00'de Habertürk TV'de Enine Boyuna 
  Programı'nda...  
  Gerilla ve Kontrgerilla Savaşı 
  Türk Deniz Kuvvetlerine Yapılan Saldırının Sonucu Ne Olmuştur? 
  Kudüs’te Son Türk Askeri 
  Türk Milleti Türkiye’nin Bölündüğünü Görmüyor mu? 
  Hayalin Böylesi: Güneydoğu Anadolu’yu PKK’ya Bırakan Ortadoğu’yu Şekillendirme 
  Peşinde 
  Seçimler Yaklaşırken Güneydoğu Anadolu ve Siyasi Partiler 
  PKK Müzakereleri, Ayn El Arap ve Bölgesel Değerlendirmeler 
  Amerika Fransa’ya Nükleer Saldırı Yapmayı mı Planladı? 
  Devrimci Selefilik Antiemperyalist mi? 
  Paris’te Olanlar 
  Erdoğan Yönetimi ve Avrupa Ne Diyor? 
  Son Terörist Eylemler Ne Anlama Geliyor? 
  2015’de Batı-Erdoğan İlişkilerinde İki Muhtemel Yol 
  Çocuk Katilleri İçin İdam Cezası Adil Bir Cezadır 
  AKP Hükümetinden Peşmergeye IŞİD'e Karşı Silah Yardımı 
  Cizre’de Gerçekten Ne Oldu? 
  İç Güvenlik Yasa Tasarısı 
  PKK ile Müzakere Süreci Konusunda Bir Eleştiri 
  Kürt Devletini Kim Kuruyor? 
  Hadi Beşar Esad’ı Devirdik… 

...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder