16 Aralık 2015 Çarşamba

21. YÜZYIL ENERJİ SAVAŞLARINDA TÜRK CUMHURİYETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ 1


21. YÜZYIL ENERJİ SAVAŞLARINDA TÜRK  CUMHURİYETLERİ’NİN YERİ ve ÖNEMİ 1




THE ROLE AND IMPORTANCE OF TURKISH REPUBLICS IN ENERGY WARS OF 21. CENTURY 


Çağrı Kürşat YÜCE 
Enerji Uzmanı 
Energy Expert 

ÖZET 


Küresel ölçekte enerji tüketimi ve ihtiyacı, geçmişte olduğu gibi, son yıllarda da artmaya devam etmektedir. Bu ihtiyacın karşılanmasında diğer tüm alternatiflere rağmen petrol ve doğal gaz 2030 yılına kadar birincil enerji kaynağı olmayı sürdürecektir. Bu durum sonucunda, enerji kaynakları yirmi birinci yüzyılın en önemli belirleyicilerinden biri olmaya devam edecektir. Ayrıca enerji alanında en azından bir yarım yüzyıl daha petrolün hâkimiyeti devam edecektir. Enerji uzmanları, günümüzde “ucuz petrol” döneminin sona erdiğinden ve petrol pazarında ise fiyat istikrarsızlığının devam edeceğinden sıklıkla bahsetmekteler. Türk Cumhuriyetleri’nin yer aldığı Kafkasya ve Türkistan (Orta Asya) bölgeleri, çeşitli nedenlerden dolayı tarih boyunca önemini korumuş. Bu çalışmada, enerji savaşının önemli aktörlerine ve Kafkasya ile Türkistan bölgelerinde yer alan Türk Cumhuriyetleri’nin sahip oldukları enerji kaynaklarının rezerv durumlarına kısaca değinilmiştir. Ayrıca enerji kaynaklarının bölge ve dünya devletleri için öneminin yanı sıra, XX. yüzyılın sonlarında 
başlayan ve günümüzde de artarak devam eden Hazar enerji kaynakları üzerinde yaşanan rekabet ana hatlarıyla ele alınmıştır. 


GİRİŞ 

Enerji rezervlerinin dünyanın belli coğrafyalarında kümelenmiş olması ve sürekli artış gösteren dünya nüfusuna paralel şekilde enerji ihtiyacının da artması, enerji politikalarının belirlenmesinde temel faktörler olarak ortaya çıkmaktadır. 

Enerji kaynaklarına sahip olma uğruna akıl almaz bir hızla yaşanan siyasi dönüşümler ve sıcak çatışmalar, enerji faktörünün dünya üzerinde ne denli önemli bir rol sahibi olduğunu ortaya koymaktadır. Zaten 21. yüzyılın enerji siyasetine baktığımızda, petrol ve doğal gaza yeni bir alternatif bulunana kadar, bu iki enerji kaynağı mevcut stratejik önemini sürdüreceğe benzemektedir. 

Ayrıca petrol ve doğal gaz, stratejik önemi arttığı günden bu yana, dünyamız savaşlara, isyanlara, ihtilallere ve acımasız katliamlara maruz kalmaktadır. Günümüzde de bu mücadele, petrolün ve doğal gazın yoğun olarak bulunduğu ve rezervlerin henüz tükenmediği, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar ve Türkistan’da artarak devam etmektedir. 

ABD’nin Irak üzerinden Orta Doğu’daki kaynakları kontrol etme girişimi, Hazar Denizi’nden boru hatlarının geçişi konusundaki sorunlar, Hindistan’ın İran’dan boru hattı ile doğal gaz ithal etme planlarını ABD’nin engellemek istemesi ve Doğu Çin Denizi’nde ihtilaflı sahada doğal gaz üretiminin Çin ve Japonya arasında gerilim yaratması gibi unsurlar bizlere enerjinin ne kadar 
değerli olduğunu göstermektedir. 

Sanayi geliştikçe ve dünya nüfusu arttıkça enerjiye olan gereksinim de artmaya devam edecektir. Bu nedenle dünyadaki petrol ve doğal gaz kaynakları tükenene kadar veya bu enerji kaynaklarının cazibesini gölgeleyecek enerji türleri bulununcaya kadar, petrol ve doğal gaz önemini koruyacak ve bu enerji kaynakları üzerinde yapılan mücadeleler de sürecektir. 

Ayrıca belirtilen enerji rekabeti, enerjinin dış politika konularının asli unsuru haline geldiğini, gerilimlere neden olduğunu ve bu gerilimlerden savaşlara kadar gidilebileceğini de bizlere göstermektedir. 

Çalışmamızın konusunu teşkil eden Kafkasya ve Türkistan’daki enerji havzaları, SSCB’nin dağılmasıyla birlikte dünya gündemine gelmiş ve sahip olduğu petrol ve doğal gaz potansiyeli ile bütün ilgileri üzerine çekmiştir. II. Dünya Savaşı’nın ardından enerji politikalarını Orta Doğu’daki zengin ve ucuz rezervlere göre ayarlayan küresel güçler, izledikleri siyasette değişiklikler yapmak zorunda kalmışlardır. 

Kaynakların çeşitlendirilmek istendiği ya da alternatif enerji kaynaklarının arandığı günümüzde, acımasız rekabet, çok uluslu şirketlerin de içinde bulunduğu uluslararası bir ortamda devam etmektedir. Kafkasya ve Türkistan enerji kaynaklarına ilişkin işletim ve pazarlama kararları da, menfaati olan ülkelerin geleceklerini hiç kuşkusuz olumlu veya olumsuz mutlaka etkileyecektir. 


1. Enerji Savaşının Önemli Aktörleri: 


a. İngiltere: 

İngiltere, dünyadaki enerji rekabetinin en tecrübeli aktörlerinden birisidir. 

Bir zamanlar “Güneş batmayan ülke” konumundaki bu devlet, dünya savaşlarının her ikisinde olduğu gibi daha öncesinde de, enerji kaynaklarının paylaşımında hep söz sahibi olmuştur. Günümüzde yine, dev petrol şirketleriyle varlığını hissettirmekte ve büyük enerji ihalelerinden aslan payını alabilmekte dir. 

20. yüzyılın “ Petrol Yüzyılı1 olarak anılmasında en büyük pay, elbette ki İngiltere’ye aittir. Çünkü İngiltere, belirtildiği gibi petrolün ticaretinde ve yaşanan petrol savaşlarında her zaman başrolü oynamış bir ülkedir. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında, İngiliz hükümetlerinin ve petrol şirketlerinin çok aktif olduğunu ve enerji anlaşmalarında önemli kazanımlar elde ettiklerini bilmekteyiz. 

1900’lerden itibaren petrolün önemini kavrayan İngiltere, Osmanlı’nın topraklarını bölerek Arabistan, Irak, Filistin başta olmak üzere kurduğu manda rejimleri ile enerji savaşlarında kazançlı çıkmışsa da, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ABD ve SSCB’nin güçlü ve ince politikaları karşısında Orta Doğu’daki nüfuz alanlarını bu iki süper güçten ABD’ye terk etmek zorunda kalmıştır 2. Yani, petrol yönünden zengin olmayan İngiltere, önceleri kendi kendine yeterli olan ABD ve zengin petrolü olan Sovyetler karşısında özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 
güçsüz kalmıştır. 

Enerji mücadelesinin güçlü bir aktörü olan İngiltere, Japonya gibi, enerji rezervleri az olan bir ülke olması nedeniyle, dünyadaki enerji paylaşımında her zaman etkili olmaya çalışacaktır. Zira gelişmiş sanayisinin büyük miktardaki enerjiye ihtiyacı olduğu bir gerçektir. 

b. ABD: 

Dünyada sürdürülen enerji mücadelesinin büyük ve tecrübeli aktörlerinden biri de Amerika’dır. Dünyanın en büyük ekonomisine ve gelişmiş sanayisine sahip olan ABD, her geçen yıl ciddi oranda artan bir enerji tüketimine sahiptir. ABD’nin enerji tüketimi, ülkenin geleceği açısından artık bir güvenlik meselesi olarak algılanmaya başlamıştır. Çünkü ABD, dünyada üretilen petrolün yaklaşık % 20,5’ini tek başına tüketen bir ülkedir (2011 yılında yıllık petrol tüketimi 833,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir)3. 

Her ülke gibi ABD de, enerji kaynaklarının kesintisiz, ucuz ve güvenli yollardan temini için, kaynak çeşitlendirme dahil, çok yönlü stratejiler geliştirmektedir. Zira ABD, 1947’den sonra Orta Doğu petrolü için verilen mücadelede önemli roller oynamıştır (Daha önce İngiltere’nin ağırlığını görmekteyiz.). Kendi sınırları dışındaki petrol bölgelerinde büyük nüfuz sahibi olan ABD, bu bölgelerdeki petrolü yıllardır kendi sanayisi için kullanmaktadır4

1 YERGİN, Daniel: “Petrol: Para Güç Çatışmasının Epik Öyküsü”, (Çev. K. Tuncay), T. İş Bankası Y., Ank., 1995, s. 
2 KOCAOĞLU, Mehmet: “Petro-Strateji”, Türkeli Yayınları, 1996, s. 44 
3 BP: Statistical Review of World Energy, Haziran-2012
4 KÜLEBİ, Ali: “ABD’nin Petro-stratejisi”, www.tusam.net/makaleler/asp/html, 22.08.2005 


Öte yandan, ABD yönetimi, ülkenin güçlü ekonomisini uzun yıllar ayakta tutabilmek ve süper güç olarak kalabilmek için, son yıllarda çok büyük stratejiler geliştirmiş ve uygulamaya koymuştur. ABD, enerji kaynaklarına sahip olmak için “Yeni dünya petrol düzeni” 5 adı verilen kapsamlı ve uzun vadeli bir siyaset uygulamaktadır. Körfez savaşları bu projenin ilk adımlarını oluşturmaktadır. Projeler uygulanırken de terör, demokrasi ve özgürlük gibi kavramlar bahane edilmektedir. 

c. Rusya Federasyonu: 

Rusya Federasyonu, rezervler bakımından önemli bir potansiyel ülkedir. Dünya doğal gaz rezervlerinin % 21,4’üne (en büyük), petrol rezervlerinin ise % 5,3’üne sahiptir6. Üretim itibariyle Rusya’nın dünyadaki payı, petrolde % 12,8, doğal gazda ise % 18,5’tir 7. 

1900’lü yılların başında dünyanın en büyük petrol üreticisi olan Rusya, elli yıl boyunca, dünya petrol pazarlarında hiçbir rol oynamamış, 1950 senesinden sonra atağa geçmiştir. Rusya’nın, 1958 yılında 113 milyon ton olan petrol üretimi, 1972’de 400 milyon tona kadar ulaşmıştı 8. Ayrıca Rusya, 1990 yılına kadar da dünyada petrol ve doğal gaz üretiminde ikinci sırada yer almıştır. 
Bazı yıllar, Rusya’nın petrol ve doğal gaz üretimi düşse de 2010 yılında petrol üretimi 505,1 milyon ton, 2011 yılı sonu itibariyle ise petrol üretimi 511,4 milyon ton olarak gerçekleşmiştir 9. 

Enerji kaynaklarından özellikle de hidrokarbon yatakları, Rusya Federasyonu için çok önemlidir. Çünkü enerji üretimi ve ihracatı, Rus ekonomisinde önemli bir yer teşkil etmektedir. Bütçe gelirlerinin % 40’ını, ihracat gelirlerinin yaklaşık % 50’sini ve endüstriyel üretim değerinin ise % 30’unu tek başına enerji oluşturmakta dır 10. Başka bir ifadeyle, Rusya’nın 2010 yılı fosil yakıt ihracat geliri 255 milyar dolar olarak gerçekleşmiş (Söz konusu ihracattan en büyük pay % 61 ile AB ülkelerine aittir). Ayrıca 2035 yılında fosil yakıt ihracat gelirinin 420 milyar dolar olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir11

Günümüzde Rusya Federasyonu, Kazakistan ve Azerbaycan hidrokarbon kaynaklarını dış pazarlara taşıyan mevcut boru hatlarının çoğunun geçtiği güzergâhlara sahip bulunmaktadır. Jeopolitik alanda, Rusya, petrol endüstrisini geliştirmekle ve bölgedeki enerji ihalelerine kendi şirketlerinin katılımıyla, ekonomik ve politik güvenliğini kuvvetlendirecektir. Ayrıca, Sovyetler 
Birliği’nin dağılmasına rağmen, Rusya Federasyonu’nun Hazar Bölgesi ülkeleriyle olan ilişkilerinde petrol ve doğal gaz, en önemli araçlardan birisi olmuştur. 

d. Avrupa Birliği: 

Üye sayısı 27’ye ulaşan ve yaklaşık 500 milyon nüfuslu AB, aynı zamanda dünyanın en büyük enerji tüketim bölgelerinden biridir. Ortak Dış Politika, Ortak Savunma Politikası ve hatta AB 

5 ÜŞÜMEZSOY, Şener-ŞEN, Şamil: a.g.e., s. 166 
6 BP: Statistical Review of World Energy, Haziran-2012 
7 BP: a.g.r., 2012 
8 GOULİEV, Rasul: “Petrol ve Politika”, (Çev. Fatma Feran), Ar Matbaası, İstanbul, 1997 s. 47 
9 BP: a.g.r., 2012 
10 GOULIEV, Resul: a.g.e., s. 59 
11 IEA: World Energy Outlook-2011, http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/name,4007,en.html 


Anayasası oluşturmaya çalışan birlik, Ortak Enerji Politikası konusunda ise gözle görülür bir ilerleme kaydedememektedir. 

Enerji sorunu, Avrupa Birliği ülkeleri açısından oldukça önemlidir. AB, dünya enerji ithalatında ilk sırayı almaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinin en fazla dışa bağımlılık yaşadığı enerji kaynağı, toplam tüketiminin % 76’sını ithalatla sağladığı petroldür. 

Enerji alanındaki sıkıntılarına rağmen AB, Hazar Havzası’nda çok aktif değildir. Ancak son dönemde kaynak çeşitliliği bağlamında Türkiye’nin Doğu-Batı Enerji Koridoru Stratejisine destek vermektedir. 

e. Çin Halk Cumhuriyeti: 

Çin, büyüyen ekonomik gücünü nüfus ve coğrafyasının sağladığı güç ile de birleştirerek, 

21. yüzyılda süper güç olmaya çalışmaktadır. Çin, bir dünya devleti olabilmek için Rusya ve İran ile geliştirdiği stratejik ortaklığın yanı sıra, dünyanın çeşitli bölgeleri ile ticari ilişkilerini geliştirmekte ve bölgesel projelerin yapımına da talip olmaktadır. Çin’in belirtilen hedefleri doğrultusunda ihmal etmeyeceği bir husus elbette ki enerji kaynaklarına sahip olmaktır. Bu sebeple Çin, petrol ve doğal gaz konusunda dünya gündemine gelmiş olan Kafkasya ve Türkistan ülkelerine yönelmiştir. Buralardaki enerji ihalelerinden önemli paylar elde etmeye başlayan Çin, Kazakistan’dan petrol, Türkmenistan’dan ise doğal gaz almak için çeşitli anlaşmalar imzalamıştır. Ayrıca Rusya’dan da petrol ve doğal gaz alma 
girişimlerinin olduğu bilinmektedir. 

Çin, ekonomisinin hızlı gelişmesinden dolayı ortaya çıkan petrol ve doğal gaz açığının (Son yıllarda Japonya’dan sonra ikinci büyük petrol ithalatçısı konumuna yükseldi) çoğunu İran’dan temin etmektedir 12. Enerji sıkıntısı ile karşı karşıya kalması beklenen Çin, İran ve Kazakistan petrolü ile Türkmenistan’ın gazına bağımlılığı her geçen gün daha da artacaktır. 

Daha önce de belirtildiği gibi, Çin’in enerji ihtiyacı her yıl büyük oranda artmaktadır. Bu durumu şu değerler ile ortaya koyabiliriz: ÇHC’nin 2009 yılında petrol üretimi 189,5 milyon ton olmuş, 2011 yılı sonu itibariyle de 203,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bu üretim değeri artarak devam etmektedir. Ancak Çin’in petrol ihtiyacı çok artmıştır ve her yıl % 4’lük hız ile ilerlemektedir. Bu gidişle önümüzdeki yıllarda Çin’in petrol ithalatı, petrol tüketiminin % 40’ına ulaşacaktır13. 

Son zamanlarda, Hazar Havzası enerji kaynaklarının Çin’e güvenli ve istikrarlı bir şekilde ulaşabilmesi için enerji nakil hatları projeleri de sık sık gündeme gelmektedir (Bu konuda Kazakistan ve Türkmenistan ile Çin’in yaptığı enerji anlaşmaları mevcuttur). 

f. Büyük Petrol Şirketleri: 

Petrol üretim ve pazarlanmasını denetleyen ilk büyük şirket, 1870’de bir milyon dolar sermaye ile kurulan “Standart Oil” şirketidir. Bu şirket, zamanla güçlenerek dünyanın çok çeşitli bölgelerinde petrol rezervlerini kontrol eder duruma gelmiştir. 

12 EKREM, Nuraniye: “Çin-İran İlişkileri ve Çin’in İran’a Yönelik Enerji Politikası”, Stratejik Analiz Dergisi, Cilt 1, Sayı 7, 2000, s. 48 
13 BP: Statistical Review of World Energy, Haziran 2012 


1890 yılına gelindiğinde dünya tekeli konumuna geldiği bilinmektedir14
19. yüzyıl sonlarında ise Avrupa, Rusya ve Uzak Doğu pazarlarını denetleyecek düzeye gelmiştir. 

Standart Oil Şirketi’nin parçalanması ile “Yedi Kızkardeş” adı verilen yeni şirketler ortaya çıkmıştır (Günümüzde ise “Beş Kızkardeş”15 adı verilen Amerikan şirketlerinin etkili olduğunu görmekteyiz). Daha sonraları, Uzak Doğu pazarları üzerinde Standart Oil ile rekabet eden Royal Ducth Şirketi’nin sektörde yerini aldığını bilmekteyiz. Söz konusu şirket, 1907’de “Shell” ile 
birleşmiş16 ve bu birleşme ile rekabet ortamı daha fazla kızışmıştır. 

1920’lere gelindiğinde adı geçen dev petrol şirketleri, petrolün üretim ve pazarlanmasının büyük bir kısmını ellerinde bulunduruyorlardı (Günümüzde petrol şirketlerinin, petrol sahalarındaki üretimin % 50’den fazlasına ve rezervlerin de % 60’tan fazlasına sahip oldukları bilinen bir gerçektir). Birinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle, Avrupalı şirketler gibi Amerikalı şirketler de kendi ülkelerinin dışında yeni petrol kaynaklarına ihtiyaç duyunca, petrol şirketlerinin rekabet ortamına devletler de girmeye başlamıştır. Devletlerin bu acımasız rekabette yer alması, kanlı savaşları da beraberinde getirmiştir. 

1950’den sonraki dönemde ise petrol üzerinde bir imtiyazlar sistemi kurulmuş ve sömürgecilik dönemini aratmayacak bir tekelcilik dönemi başlamış oldu. Bu durum, 21. yüzyılda da aynen devam etmektedir. Yani dünyadaki hidrokarbon rezervlerinin tespitinde ve çıkarılan kaynakların pazarlara naklinde yine dev şirketler söz sahibidirler. 

Diğer yandan, petrol sektörü, nitelik itibariyle sermaye yoğun ve büyük ölçeklidir. Bundan dolayı petrol sanayiinde çalışan firmalar, büyük bir ekonomik güç oluşturmakta, ulusal ve uluslararası düzeyde strateji uygulayabilme imkânına sahip bulunmaktadırlar. 

Enerjinin paylaşım savaşını veren petrol şirketlerinin güçleri, dünyanın petrol açısından önem arz eden tüm bölgelerinde ellerinde tuttukları rezervlerle ve yatırımlarından elde ettikleri milyarlarca dolarlık karlarla da ölçülmektedir. Elde ettikleri rezervlerin miktarı, enerji kaynaklarının ne zaman üretileceği ve pazarlara taşınacağı da dev şirketlerin tasarrufundadır. 

Bazı şirketlerin sermayeleri, dünya devletlerinin çoğunun yıllık gelirlerinden bile fazla durumdadır. Yıllık ciroları onlarca milyar doları bulmaktadır. Hatta bazı şirketlerin açıklamalarına göre 2011 yılı karları şu şekildedir: Chevron 26,9 milyar dolar, BP 25,7 milyar dolar ve Royal Dutch/Shell de 30,92 milyar dolar17. 
Bu yüzden, bulundukları devletlerin dış politikalarında çok etkili oldukları gibi, dünya siyasetine de ekonomisine de az veya çok yön verebilmişlerdir. Bu gün de durum değişmemiştir. 

Dünyanın en büyük ilk 20 şirketinin 7 tanesini petrol şirketlerinin oluşturması, uluslararası ilişkilerde ve enerji alanında sürdürülen mücadelenin boyutu hakkında bizlere fikir vermektedir18

14 GÜREL, Şükrü Sina: “Orta Doğu Petrolünün Uluslararası Politikadaki Yeri”, AÜ SBF Y. No. 43, Ank., 1995, s. 36-37 
15 ÜŞÜMEZSOY, Şener-ŞEN, Şamil: “Petrol Düzeni ve Körfez Savaşları”, İnkılâp Kitapevi, İstanbul, 2003, s. 212 
16 GÜREL, Şükrü Sina: a.g.e., s. 37-38 
17 http://haberrus.com/economics/2012/03/23/rus-petrol-sirketleri-rekor-kirdi-2011de-45-milyar-dolar-karelde-etti.html 
18 YERGİN, Daniel: a.g.e., s. 11 


BBC Ajansı kaynaklı bilgilere göre, dünyanın en büyük petrol şirketleri sıralamasında; birinci sırada Exxon-Mobil (sermayesi 315 milyar dolar), ikinci sırada Royal Dutch-Shell (sermayesi 221 milyar dolar), üçüncü BP-Amaco (sermayesi 209 milyar dolar), dördüncü Tatal-Fina Elf (sermayesi 113 milyar dolar), beşinci sırada Chevron-Texaco (90 milyar dolar), altıncı sırada ise 
ENİ (45 milyar dolar) bulunmaktadır 19. 

Şirketlerin gücünü ve büyüklüğünü anlatması açısından Rus şirketi olan Gazprom’u da verebiliriz. Dünyada bilinen doğal gaz rezervlerinin % 23,5’ini ve toplam üretiminin % 25’ini tek başına kontrol eden bu şirket, dünyanın en büyük doğal gaz şirketidir. Ayrıca Rusya’nın doğal gaz rezervlerinin % 70’ini ve üretiminin de % 94’ünü elinde bulundurmaktadır20. 

Ayrıca çok uluslu şirketler, enerji konsorsiyumlarından önemli hisseler de elde etmektedirler. Bu durum geçmişte böyleydi, günümüzde de böyledir. Buna örnek olarak Chevron Şirketi’ni verebiliriz. Şirket, Kazakistan’ın dev Tengiz petrol sahasında % 50 ve Azerbaycan’ın Hazar Denizi açıklarındaki petrol sahalarında % 30 hisseye sahip durumdadır 21. Diğer güçlü şirketlerde de aynı gerçeği görmemiz mümkündür. 

Bu arada dünyanın artan enerji tüketimini karşılamak ve kar elde etmek için; Exxon-Mobil, Shell, ChevronTexaco, BP-Amaco, ElfTotal ve diğer enerji şirketleri, yeni kuyular bulmak için, yüzlerce milyar dolarlık yatırım yapmışlardır. Örnek verecek olursak, 1996 ve 1999 arasında 145 petrol şirketi, toplam 410 milyar dolar para harcamışlardır22

2. Türk Cumhuriyetleri’nin Petrol ve Doğal Gaz Potansiyeli: 

Türk devletlerinin yer aldığı Hazar Bölgesi, dünyanın araştırılmamış ve büyük oranda da işletilmemiş son enerji bölgelerinden biridir. Dolayısıyla bu bölgedeki enerji kaynaklarının arama ve geliştirme çalışmalarına açılması, petrol şirketleri arasında büyük bir ilgiye ve rekabete yol açmıştır. Bölgede bulunan hidrokarbon yataklarının potansiyeli hakkında çeşitli kaynaklarda değişik oranlarda rakamlar göze çarpmaktadır. 

a. Petrol Rezerv ve Üretim Durumu: 

BP’nin 2011 yılı verilerine göre “Hazar Dörtlüsü” olarak da bilinen Türk devletlerinin ispatlanmış toplam petrol rezervleri 38,2 milyar varildir. Bu değer, dünyadaki toplam petrol rezervlerinin % 2,2’sinden biraz fazla bir orana tekabül etmektedir. Başka bir ifadeyle, BP’nin verilerine göre, Kazakistan’ın petrol rezervinin 30 milyar varil, Azerbaycan’ın petrol rezervlerinin 7 milyar varil olduğu göz önüne alınırsa, bölgedeki enerjinin boyutları kendiliğinde ortaya çıkacaktır 23 (Tablo 1). 

19 KESİKBAYEV, Askhat: “Kazakistan’ın Ekonomik Kalkınmasında Petrol Kaynaklarını Kullanma Stratejileri”, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi, SBE, Eskişehir, 2001, s. 51 
20 CAFERSOY, Nazım: “Enerji Diplomasisi: Rus Dış Politikasında Stratejik Araç Değişimi”, Stratejik Analiz D., Aralık–2000, s. 53 
21 http://www.türkatak.com.tr, “Hazar Boru Hattı Artık Hayal Değil”, The Economist Dergisi’nin 10.03.2001 Tarihli Sayısında Yayınlanan Makalenin Türkçesi, s. 2 
22 http://www.sonsaniye.net, “Petrol Savaşının İçyüzü”, 06.08.2004 
23 BP: Statistical Review of World Energy, Haziran 2012 


TABLO 1: BP Verilerine Göre Türk Cumhuriyetleri’nin Petrol Rezervleri24

ÜLKELER BP’nin 2011 Verileri       (Milyar Varil)        Dünya Toplamı İçindeki Payı (%) 
AZERBAYCAN                                  7                              0,4 
KAZAKİSTAN                                30                               1,8 
TÜRKMENİSTAN                             0,6 * 
ÖZBEKİSTAN                                 0,6 * 
TOPLAM                                      38.2                             2,2 

* % 0,05’ten daha az olan ülkeler. (1 ton=7,33 varil) 

2. Cİ  BÖLÜMLE DEVAM EDECEK,

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder