Türkiye Coğrafi Olarak Küçülebilir
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Türkiye Coğrafi Olarak Küçülebilir
21 YY DERGİSİ; Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
Naim Babüroğlu
Tarafından yazıldı.
Batı ülkeleri, Türkiye ve milliyetçiliğe yönelen Arap ülkelerine karşı, sürekli Kürtleri kullanmışlardır. Anadolu’da, 1918-1938 yılları arasında 12 Kürtçü-bölücü ayaklanma çıkarken, Kurtuluş Savaşı sırasında dış kaynaklı ve din motifli 60 gerici ayaklanma olmuştur. Batılılar, Türkiye sınırları dışında kalan Kürtler üzerinde de çeşitli oyunlar oynamışlardır. Irak, Türkiye’den koparıldıktan sonra, İngiltere her sıkıştığında, Bağdat’taki Arap yöneticilere karşı Iraklı Kürt Lider Şeyh Mahmut Berzenci’yi kullanarak Kürtlerin yoğun yaşadığı yerlerde ayaklanma başlatırdı. Dün Irak’ta Berzenci, Türkiye’de Şeyh Sait nasıl kullanıldıysa, bugün, Barzani, PKK ve diğer örgütler öyle kullanılmaktadır.
Batı ülkeleri, günümüzde Kürtler ve Siyasi İslam üzerine şekillendirdikleri Ortadoğu politikalarını, Mustafa Kemal Paşa’ya karşı da uygulamışlardı.
İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir A. Calthorpe, 1919’da Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği gizli raporda şöyle yazıyordu: “Binbaşı Noel
(İngiliz ajan), Kürt şefleriyle görüş birliğine varırsa, bundan büyük faydalar sağlayacağını söylüyor… Kürtler henüz Mustafa Kemal’e karşı ayaklanmadılar ama Noel bunu başaracağından emin.”İngiliz Ajanı Noel, Elazığ Valisi Ali Galip ile birlikte Sivas Kongresi’ni basmayı bile düşündü. Ancak, bunu başaramadı. Mustafa Kemal Paşa, 1919’da Sivas Kongresi’nde yaptığı konuşmada şunları söylemiştir: “İngilizlerin amacı, para ile ülkemizde propaganda yapmak ve Kürtlere Kürdistan kurma sözü vererek onları aleyhimize ve bize karşı suikast düzenlemeye yöneltmek olduğu anlaşılmış, karşı önlemler alınmıştır.” İngiltere’nin İstanbul Büyükelçiliğinde görevli Türkiye uzmanı Ryan, 23 Eylül 1920 tarihli gizli raporunda: “Millicileri ezmek için iç ayaklanmalara güvenilmesi gerektiğini” yazıyordu.
1925 yılında, Bağdat’taki Fransız Yüksek Komiserliği'nin, Paris’e gönderdiği gizli raporda Şeyh Sait isyanı ile ilgili şunlar yer almıştır: “Şeyh Sait
ayaklanması kendiliğinden birdenbire ortaya çıkmadı. Kürdistan dağları yabancıların kışkırtması ve desteği ile ayaklandı. Bu bölgede ortaya çıkan
olaylar, İngilizlerin uğradıkları yenilgiden sonra hiç affetmedikleri Mustafa Kemal’e karşı yürüttükleri siyasetin bir parçasıdır. Kürt ayaklanması bundan
daha iyi koşullarda patlak veremezdi. Ayaklanma, Türklerin Musul üzerindeki iddialarını araştıran komisyonda, Türklerin kendi topraklarındaki Kürtler
arasında bile huzuru sağlayamayacağını gösterecekti.” International Press’in Londra muhabiri, 5 Ağustos 1930 tarihli gazetede şöyle yazmıştır: “Irak’taki
Kürtler, Musul petrol bölgesinde yaşamaktadırlar… İngilizler, bu bölgeleri gerektiğinden fazla güçlük çıkmadan Irak’tan koparmak için, buralarda bir çeşit
‘Kürt Özerkliği’ oluşturmuşlardır. Amaç, İngilizlerin bu özerk Kürdistan ile Türkiye, Suriye ve İran Kürtleri özerinde çalışma yapabilecekleri bir merkez
oluşturmaktır.”
ABD Savunma Bakanı Mc Namara,1967 yılında Temsilciler Meclisi Dış İşler Komitesi’nde şöyle diyordu: “Ortadoğu taşıdığı önem nedeniyle, ABD açısından
önemlidir. Bu bölge siyasi, askeri ve ekonomik çıkarlarımızın birleştiği kavşaktır ve Ortadoğu petrolü, Batı için yaşamsal önemdedir.” ABD’nin Ortadoğu’ya vermek istedikleri yeni biçimi, ABD’li Profesör Noam Chomsky,1983’te yayımlanan “Kader Üçgeni” adlı kitabında kaleme aldı. Kitapta, Kudüs Amerikan
Girişimcilik Enstitüsünün raporuna yer verdi. Bu raporda şu bilgiler vardı: “Ortadoğu’da ulusalcılık ve ulusal kimlik yok edilmeli, bunun için de Ortadoğu
Osmanlılaştırılmalıdır. Böylece bölgede Batı çıkarlarına karşı çıkacak ulusal güç ve direnç kalmayacak, sistemlerin çarkları rahatlıkla işleyecektir. ABD için
en tehlikeli düşman ve tehdit, bağımsızlık tehdididir…”[i]
ABD Merkezi Haber Alma Örgütü (CIA) eski Ortadoğu Direktörü Graham Fuller, 1990’da şunları söyledi: “Kemalizm bitti. Dünyadaki bütün liderler gibi o da
sonsuza dek yaşayacak bir ürün veremedi. Oysa İncil ve Kur’an hala veriyor. Bu nedenle, kendisine entelektüel güven duyan Türkiye, İslam’ın günlük yaşamdaki
yerini almasını yeniden düşünmelidir.”ABD Dışişleri eski Bakanı Condoleezza Rice, daha Ulusal Güvenlik Danışmanı iken 7 Ağustos 2003’te Büyük Ortadoğu
Projesi (BOP) kapsamında, 22 ülkenin rejimi ile sınırlarının değişeceğini belirtti.
ABD’nin ünlü gazetecisi Seymour Hersh, 2007’de yazdığı bir makalede bir ABD belgesine dayanarak, ABD, Suudi Arabistan ve İsrail’in bir mezhep savaşı
çıkaracağını yazdı. ABD’nin etkili Dışişleri eski Bakanı Kissinger 2014 yılında, Amerikan NBR Radyosuna verdiği demeçte: “1919-1920 yıllarında yapılan
ittifaklarla kurulan ulusal sınırlar bir bütün olarak yıkılmalıdır” dedi.[ii] ABD’nin en önemli politika belirleyicilerinden Richard Haass, 2014 yılı sonunda,
Suriye’nin geleceği ile ilgili olarak: “Esad ya da rejimden biri Alevi bölgesini yönetecektir. Kürtlerin güçlü bir özerkliği olacak, Sünni bölgesi de uzun süre
IŞİD ve Sünni aşiretler arasında mücadele alanı olacak” demiştir.[iii]
AKP hükümeti, Irak’ta mezhep eksenli bir politika izleyerek, Şii Irak Merkezi Hükümeti’ne karşı Nakşibendi Şeyhi Molla Mustafa Barzani’nin oğlu Mesut
Barzani’yi destekledi. Bu destek karşılığında, Erbil’de, Temmuz 2013’te Barzani’nin liderliğinde Kürt Kongresi toplandı. Türkiye, İran, Irak ve Suriye
Kürt temsilcilerinin katıldığı bu kongrede dört ülkede (Türkiye, İran, Irak, Suriye) bulunan Kürtlerin bir Kürt Devleti oluşturma konusu görüşüldü.
Türkiye’nin ulusal çıkarlarına tümüyle aykırı olan bu tablo ortada iken, 16 Kasım 2013’te Türk Başbakan’ı, Barzani’yi Diyarbakır’a davet etti ve Diyarbakır,
“Kuzey Kürdistan’ın başkenti” olarak tanımlandı. Ayrıca, Bağdat Hükümeti’nin karşı çıkmasına rağmen, Kuzey Irak petrolünün tartışmalı bir sistemle Türkiye’ye sevki ile Barzani daha da güçlendi.Türkiye tarafından yıldızı parlatılan Barzani’ye, 2015 Mayıs ayında ABD’ye yaptığı ziyaretinde, Obama tarafından Beyaz Saray’da Devlet Başkanı statüsü uygulandı. 1 Temmuz 2015’te, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IKBY), bölgedeki petrolün başkent Bağdat’tan bağımsız satılmasına ilişkin karar aldı. Türk hükümeti de petrol anlaşmasına bağlı kalacağına dair güvence verdi.[iv] Böylece, Irak’ın parçalanması ve Kürdistan’ın bağımsızlığı yolunda bir adım daha atılmış oldu. Tüm bu gelişmelere rağmen Barzani, Türk Başbakan’ı ve Cumhurbaşkanı’nın değişmez stratejik müttefiki konumunu korudu.
Ayrıca, bir araya gelmesi düşünülmeyen, İsrail ve Suudi Arabistan’ın, 2014’ten bu yana 5 kez görüştükleri ve Irak ile Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti
kurulması konusunda anlaştıkları ortaya çıktı. İsrail Başbakanı Netanyahu, 2015 yılında “Kürt Devleti’nin kurulmasını destekliyoruz” diyerek açıkça Kürt
Devleti’nin kurulmasını istediğini belirtti.
AKP hükümetinin yürüttüğü “Çözüm Süreci” sayesinde, PKK tahmin edemeyeceği derecede güçlendi ve yıldızı parladı. IŞİD’e karşı mücadele eden PKK’nın uzantısı PYD (Demokratik Birlik Partisi), ABD ve Batı ülkeleri nezdinde efsaneleşti. PYD, ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilmedi, tersine
Suriye’de ABD’nin hem koalisyon ortağı hem de Siyasi aktörü oldu. Güçlenen PYD, Suriye’nin kuzeyini ele geçirdi. Böylece, İsrail’in hedefi olan ve Türkiye’nin
toprak bütünlüğünü tehdit eden bir Kürt Devleti’nin temelleri, Türk hükümeti sayesinde atılmış oldu. Oysa AKP hükümeti işbaşına geldiği 2002 yılında, PKK
terörü sıfırlanma noktasına gelmişti. Sonuçta, AKP’nin dış politikasının en fazla İsrail’e, PKK’ya, Barzani’ye ve ABD’ye hizmet ettiği ortaya çıkmıştır.
AKP hükümetinin uyguladığı Stratejik Öngörü yoksunu, ihtiras ve saplantı ürünü politikalar, Suriye ve Irak’ın haritalarını değiştirirken, Türkiye’nin de toprak
bütünlüğünü tehlikeye sürüklemektedir. 1922’de, İngiltere Dışişleri Bakanı olan Lord Curzon: “Ülkeler, üzerinde dünya egemenliği için büyük oyunların oynandığı satranç tahtası gibidir” demiştir. AKP hükümeti, bu oyunu bilmeyen, oyunun kurallarını sürekli ihlal eden, çoğu zaman da taşları kaybeden bir oyuncu durumundadır. Cumhuriyetin doksan yıllık birikimlerini, köklü kurumların da işbirliği ile hoyratça yok eden bir Türkiye, gelecek kuşaklara mağlubiyet, acı, kan ve gözyaşı vadetmeye hazır bir zihniyetle 2023’ü ancak coğrafi olarak küçülerek görebilir.
[i]- Chomsky'nin Kader Üçgeni kitabı: Metin Aydoğan, Bitmeyen Oyun (68.Baskı), Umay Yayınları, İzmir, s.67.
[ii]Mehmet Yuva, Aydınlık Gazetesi, 10 Eylül 2014 tarihli yazısı (son bölüm).
[iii]Verda Özer, Hürriyet Gazetesi, 11 Kasım 2014 tarihli yazısı (Haass'le sohbet, son bölüm).
[iv](Milliyet, 9 Temmuz 2015).
Uzmanın Diğer Yazıları
Ulusal Çıkarları Yok Sayan Bir Kadro Terörle Mücadele Edemez
Stratejik Derinlikten-Bozguna: Bir Çöküşün Öyküsü
Türkiye Coğrafi Olarak Küçülebilir
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/2015/07/13/8237/turkiye-cografi-olarak-kuculebilir
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder