İHANET KOALİSYONU ÇATIRDARKEN YENİ İŞBİRLİKÇİLİKLER FİLİZLENİYOR,
İHANET KOALİSYONU ÇATIRDARKEN YENİ İŞBİRLİKÇİLİKLER FİLİZLENİYOR
10 Kasım 1938’de büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün zehirlenerek öldürülmesinden sonra iktidarı “İngiliz hayranı” Bitlis kökenli İsmet İnönü, Arnavut, Yahudi, Yezidi kökenli, sol-demokrat ama İngiliz-Amerikan yanlısı bir hükumet kurdu. TBMM üyelerini etrafını askerle çevirdiği meclise kapatıp kendini cumbaba ilan ettirdi.
İsmet ve yandaşlarından hoşlanmayan ama onun gibi işbirlikçi olan kendilerini Rum sayan Süryaniler, onlarla hareket eden Yezidi Kürtler ile Süryani Ermeni ve Rumlar, Semitik iddiasında olduklarından İngiliz İslamı olan Vehhabiliği benimseyen, İngiliz-Vehhabi Rum Araplarının destekleriyle Ruslara karşı açtıkları savaşta yenilip anavatanları Dağıstandan kovulan, Abdülaziz ve II. Abdülhamit tarafından Osmanlı topraklarında yurt ve mevki sahibi edilen, devleti İngiliz sömürgesi yapma çabasına ömür harcayan Çerkezler İsmet paşanın yapılanmasında pek yer bulamamışlardı.
Onlar ikinci dünya savaşı sonrasında Amerika’nın NATO ve Marşal planlarını dayattığı dönemin ürünü olan Demokrat Parti ile iktidara taşındılar. Malum bu dönemde İsmet paşa ve Alevileri (Kripto Ermeniler, demokrat Rumlar, Yezidiler, Arnavutlar… 1943 Kahire görüşmesinde Truman ile Çörçil’in önerisi ile muhalefete çekileceklerdi. 1946’da Pembe Köşk’te Celal Bayar ile bu “şikeyi-muvazayı” imzalamışlardı.
14 Mayıs 1950’den beri İslam’ı, tarihi diledikleri gibi değiştiren bu işbirlikçi yapılanma 12 Eylül 1980 darbesi ile yeniden iktidara geldiler ve darbecilerin açtığı “antikomünist kültürel yapılanma” ilkesince AKP ile iktidara gelebilecek şartları olgunlaştırdılar.
Şimdi İsmet paşanın yapılanması bu gün yanına Süryani Ermenileri yani Gülen tayfasını da alarak 63 yıl sonra iktidara oynamaya karar vermiş görünmektedir.
F.GÜLEN cemaati ile Dersim Ermeni yapılanmasına terk edilmiş CHP’nin koalisyonunun tek açıklaması budur.
Dikkat ettiyseniz bu güne kadar AKP-Cemaat koalisyonu eleştirilerinde Gülen’in Ermeniliği daima öne çıkartılmıştır. Osmanlı’da Dersim eyaleti bu günkü Tunceli, Elazığ, Erzincan ve Sivas illerini içerir. Malatya, Maraş, Adıyaman üzerinden doğu Anadolu’ya ve aşağılara uzanır tabi bu bölgeler karışıktır.
Ancak özünde günümüz Tuncelilileri her ne kadar Zaza Kürtleri olduklarını söyleseler de çoğunun İran Mecusisi olarak bu topraklara gelmiş Türkler olsa da Osmanlı’nın mezhep dayatması yüzünden inançları Hıristiyandan çok Mecusiliğe daha yakın olan bölge Ermenileri Sünni saldırısından kaçan Türkleri bağırlarına basmışlardır.
Bu yüzden bu bölgede birisi Türk’üm diyebiliyorsa bu gün bu söyleniyorsa kimse karşı çıkmasın.
Buna rağmen Osmanlı’yı 1774-1861 arasında yaklaşık 90 yıl sokmayan isyanları bunlar çıkartmışlardır.
Bunlar daha çok Rusya, Almanya ile iyi geçinmişlerse de İngilizler ve Vatikan ile ilişkileri de ayarında tutmuşlardır.
Ancak kökenlerini Rumlara /Yunanlılara dayayan Süryan-Yezidi-Vehhabi-Selefi koalisyonu ise daima Vatikan-İngiliz yanlısı olmuşlardır ve Anadolu’nun Kafkasya kapısı olan Gürcistan ile ortak çalışmışlardır. Bu kesim elan AKP olarak anlaşılmalıdır.
Bu yüzden bu bölgede birisi Türk’üm diyebiliyorsa bu gün bu söyleniyorsa kimse karşı çıkmasın.
Buna rağmen Osmanlı’yı 1774-1861 arasında yaklaşık 90 yıl sokmayan isyanları bunlar çıkartmışlardır.
Bunlar daha çok Rusya, Almanya ile iyi geçinmişlerse de İngilizler ve Vatikan ile ilişkileri de ayarında tutmuşlardır.
Ancak kökenlerini Rumlara /Yunanlılara dayayan Süryan-Yezidi-Vehhabi-Selefi koalisyonu ise daima Vatikan-İngiliz yanlısı olmuşlardır ve Anadolu’nun Kafkasya kapısı olan Gürcistan ile ortak çalışmışlardır. Bu kesim elan AKP olarak anlaşılmalıdır.
İskender, Roma, Bizans dönemlerinde de Ermenilerin soykırımlarını hazırlamışlardır.
Bu yüzden Ermeni Süryaniler ve öteki köktendincileri ile AKP kerhen koalisyon yapmıştı.
Bu yüzden Ermeni Süryaniler ve öteki köktendincileri ile AKP kerhen koalisyon yapmıştı.
AKP’nin Alevi açılımlarına kör, Rum açılımlarına iştahla sarılması bunları ürküttü mü nedir iki üç yıl önce cemaat basınında “eleştiri” ile başlayan zıtlaşmalar bu günkü kavgalara kadar büyüdü.
Bir de buna Çerkezlerin partileşerek ayrılması eklendi. Arnavutlar ise CHP içinde elan “ulusalcı” siyaseti savunmakta ve geçmişteki yanlışlarından uzak durmaktadırlar, doğru yapmaktadırlar.
3300 yıllık dinin mensupları olan Yahudiler ise kendi aralarında çok sayıda mezheplere bölünmüşlerdir. AKP içinde olanları Sabiliğe daha yakın olan Kürt Yahudileri ve Hıristiyanları olan Şemsileri Yakubiler ile Barzanileri görüyoruz. Bunların Süryaniler ile ortak kıyafetleri erkeklerde sarık, çarık, cübbe, kadınlarda ise çarşaf-peçedir.
3300 yıllık dinin mensupları olan Yahudiler ise kendi aralarında çok sayıda mezheplere bölünmüşlerdir. AKP içinde olanları Sabiliğe daha yakın olan Kürt Yahudileri ve Hıristiyanları olan Şemsileri Yakubiler ile Barzanileri görüyoruz. Bunların Süryaniler ile ortak kıyafetleri erkeklerde sarık, çarık, cübbe, kadınlarda ise çarşaf-peçedir.
Bunları ehlileştiren Sabetay Sevi Yahudiliği ise hepsini birleştirmeye yetmediğinden bu gün İsrail’de bile bu “çarşaf-peçe” giyen Şemsi Yahudiler putperest, kadınlarına da Tevrat Yahuda-Tamara bölümünde de geçtiği gibi “Tapınak Fahişesi” denilmektedir. Türkiyemizde ise bunları “Müslüman” sayıyorlar. Din bilmeden dindar olan insanımızın hali pürmelali de budur işte.
Bu din ve soy kökenli işbirlikçi ayrışmasının bize görünen şekli “tamamen insanımızı aşağılanmasına, sömürülmesine, kategorilere ayrılmasına” sebep olan ve aslında sadece devlet idaresini ele geçiren azınlıkların kendi soydaş-dindaşlarını seçerek el altından “devletin idarecilerini seçtiği eğitim kurumlarına yerleştirmeye yarayan” sınav sisteminin yarattığı “seçme-seçilmeye tepkinin sonucu dersaneler olması sadece Gülen cematinin 19. yüzyıldan beri faaliyet gösteren Amerika’lı mason köktendinci yardımlaşma kurumu olan örgütünü taklit etmesinden kaynaklanmaktadır. Onlar da Deniz Feneri tarzı bir yapılanmanın en eski uygulayıcılarıdırlar.
Bu nedenle iki mason, işbirlikçi yapılanma sadece “soy-din” esaslı köken uyuşmazlıkları yüzünden yani ayrı şeytanların soyundan geldikleri için elde ettikleri gücün de verdiği hava ile “İktidar Savaşı” içine girmişlerdir.
Buraya kadar her şey doğal görünmektedir. Zaten Osmanlı zamanında da devlet erki bu dönme-devşirmelerin elindeydi. Halkımız bunların idarelerine zaten alışık olmasına alışıktır.
Bu yüzden bence CHP-Gülen koalisyonu AKP-Nur Cemaati koalisyonundan “demokratik olma açısından tercih edilebilirse de Gülen’in demokratlığından bahsedilemeyeceğinden gerçekten bu koalisyonun CHP’yi tasfiye etmesi şaşırtıcı olmaz.
Bu yüzden bence CHP-Gülen koalisyonu AKP-Nur Cemaati koalisyonundan “demokratik olma açısından tercih edilebilirse de Gülen’in demokratlığından bahsedilemeyeceğinden gerçekten bu koalisyonun CHP’yi tasfiye etmesi şaşırtıcı olmaz.
Gülen-CHP koalisyonu oyların toptan AKP’ye kaymasına veya koalisyon dönemlerine geri dönüşü getirebilecek bir harekettir.
B.O.P projesi gereğince, Irak’ta kurulan Kürt ve Süryani kukla devletlerinin ülkemize uzantılarının oluşturulması da seçim arifesinde “çözüm süreci” adıyla yürütülmektedir.
Bu sürecin daha hızlandırılması için halkın birbirine düşürülmesi de gerekmektedir. Aynen yıllardır Irak, Libya, Mısır, Yemen, Sudan, Suriye’de olduğu gibi sokakları savaş alanına dönüştürülmesi için ön hazırlıklar yapılmaktadır.
İşte Gezi olayları ile başlayan AKP ve işbirlikçilerine karşı direniş bu birleşmenin getireceği kutuplaşma ile ülke halklarını birbirlerine düşürecek bu karmaşa ortamının çekirdek yapılanması olabilir.
Herkes böyle bir karışıklığa seçimlerin ardından hazırlıklı olmalıdır. İşbirlikçiler işlerini bu güne kadar gayet iyi yaptılar ve bu gün de yapmaktadırlar.
Ben, CHP-GÜLEN koalisyonunun bölgenin barışı, halkların huzuru için gerekli refah ortamını yaratacak bir birliktelik olmasını dilerim ve umarım yukarıdaki paragrafta yazdıklarım sadece benim “hüsn-ü kuruntum” olarak kalır.
Herkese aklı-selimden ayrılmayan akıl bütünlüğü dilerim.
Umarım bu işbirlikçi koalisyondaki çatırdama Kemal Kılıçdaroğlu ve partisine yıllardır destek veren Halk Tv ve öteki yayın organlarının da ortak dilekleri olan bölge barışı için yararlı bir birleşme olur.
Yoksa vay halimize!
Yoksa vay halimize!
Şu an Halk Tv’de yayınlanan “Zamanın Ruhu” programında da Kürt İslâm’ının kurucusu Bitlis Süryani’si Said-i Kürdi ve F.Gülen tartışılmaktadır. Katılımcılar okuryazar bile olmayan Deliüzzaman’a “ulema”, saçmalıkları olan risale (büroşür), lema adını verdiği saçmalıklarının yazıldığı kağıt demetlerine “eser” demektedir ve bunlar “solculuğu, demokratlığı kimseye kaptırmayan şampiyonlardır. F.Gülen gibi ortaokul diplomasını bile parayla alan Ermeni devşirmesi birine de benzer yakıştırmalar ve övgüler sürdürülmektedir.
Halk Tv’nin hiç yapmadığı bu işi şimdi yapması üstüne de cemaat-AKP kavgasının neden şimdi olduğunun sorgulanması da programa alaysı bir hava vermektedir.
Ülkesinde tehdit ve baskı ile hakimiyetini sürdüren, komşu devletlerin hiç birisine gidemeyen, bölgesinde ve AB coğrafyasında pili bitmiş AKP’nin yarım bıraktığı “B.O.P projesine CHP talip olmuştur.
Umarım, bu gelişme ülkeyi seçim zamanı veya sonrasında gelecek öteki seçimler aralıklarında iç savaşa sokmaz.
CHP yıllar önce yazılarımda CHP’ye yaptığım öneri üzerine başladığı “egemen güçlere dayalı demokratik özgürlüklerin korunduğu, köktendinci-gericiliğin terk edildiği bir rejim için” işbirliği yapıyordur ve böyle sonuçlanır.
Çünkü bu günün sorunu ya AKP ile İran tarzı, gerici bir kripto Yahudi-Süryani kültürüne dayalı Mason İslam rejimine razı olmak veya CHP’nin küresel güçlerin izni ile mevcut rejimi korumak arasında seçim yapmaktır.
Asla ne sosyalist ne de ırkçı bir devrim yapma zamanı değildir. Atatürk rejimini kazandırdıklarına sahip olabilmek bile ülke halkımız ve coğrafyamız için büyük kazanç olacaktır.
Aksini isteyen AKP’nin getirdiği korku ortamını tercih ediyor demektir. Çünkü bütün “tam bağımsızlıkçı siyasi oluşumlar” kendi aralarında bölük pörçük haldedirler. Bu halleriyle kendilerince bütün haklılıklarına rağmen coğrafyaya önderlik edebilecek halleri yoktur.
Belki gelecekte olur mu olur ama şimdi yapılması gereken Atatürk’ün kazandırdıklarını korumaktır.
Belki gelecekte olur mu olur ama şimdi yapılması gereken Atatürk’ün kazandırdıklarını korumaktır.
İktidar, muhalefet ve devlet yapılanması çatırdarken durum tespiti yapma görevini herkes yerine getirmelidir, bundan kaçınmamalıdır.
Başarısız işbirlikçileri tasfiye etmek için kökleri eskilere uzanan yeni işbirlikçilikler filizlenirken kaybeden halkımız ve coğrafya ülkelerinin halkları olacaktır. Her yeni işbirlikçi pazarlık, küresel güçlere verilmiş ayrıcalıkların biraz daha arttırılmış halidir.
Buna rağmen insanlar buna razı oluyorsa eski işbirlikçilerin küresel güçler ve ezilenler dahil insanları ne kadar bıktırdığını düşününüz.
Coğrafyamızda dini ve etnik kripto oluşmlara dayalı iktidarlar tasfiye edilmelidir ve bunu bölge, ülke insanları yapmalıdır. Aksi halde askeri, ekonomik, teknoloji alanında açılan aralık, ezilenlerin köleleşmelerinin pekişmesini sağlayacaktır.
Emperyalizm ve işbirlikçileri kahrolsun!
Barış bu topraklarda egemen olsun!...
Barış bu topraklarda egemen olsun!...
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder