AB VE ABD YENİ BİR DÜZEN KURARKEN TÜRKİYE (1)
ABD ve AB arasındaki Transatlantik ekonomi, dünya ticaretinin yarısını teşkil ediyor. Ticaret ve Yatırım Ortaklığı anlaşmasının (TTIP) müzakereleri, Haziran 2013’te resmen başladı. Bu anlaşma, AB ve ABD için tarihlerindeki en kapsamlı ekonomik ortaklık atılımı olacak. Ayrıca Türkiye, Kanada, İsviçre, Norveç, Japonya, Güney Kore, Çin ve Meksika gibi kendileri için AB veya ABD’nin en önemli ekonomik partnerleri olduğu ülkeler doğrudan ve derinden etkilenecekler.
Bunun da ötesinde, genel olarak uluslararası ekonomide tüm dengeleri yeniden şekillendirecek bir gelişme söz konusu. Eşzamanlı olarak başlayan Trans-Pasifik Ortaklık (TPP) süreci ve G20 çerçevesindeki dünya ekonomisini düzenleyici olası uzlaşmalarla da birlikte, 21. yüzyılın ilk yarısında küresel ekonomik ortam değişiyor. Dolayısıyla, uluslararası güç dengeleri de yenileniyor.
Neden önemli?
- Küresel ticaret ortamı için de büyük önem taşıyan TTIP, hemen hemen tüm dünya ülkelerini kapsayan Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) Doha görüşmelerinde yaşanan tıkanıklığı, iki dev ekonomi arasında aşabilir. Böylece TTIP, dünyaya standart saptayıcı bir etkiye kavuşur.
- TTIP, ticaretin çok ötesinde, üretim standartları, tarım, hizmetler, yatırım, telekom, dijital ekonomi, çevre ve kamu ihaleleri gibi farklı konulara yayılıyor.
- Johns Hopkins Üniversitesi/SAIS’in yıllık “Transatlantik Ekonomi” raporuna göre; ABD ve Avrupa Birliği arasındaki ticaret hacmi 5 trilyon dolara ulaştı. Atlantik’in iki yakasındaki 15 milyon çalışanın istihdam kaynağı da bu ticarete bağlı.
- Ekonomik sarsıntılara rağmen, AB ve ABD birbirlerinin en önemli ticaret ortağı olmayı sürdürüyorlar.
- Müzakerelerde yedi geniş kapsamlı alan var: 1-) Hassasiyet taşıyan sektörlerde sınırlamalarla tarifeleri azaltmak ya da kaldırmak, 2-) Yasal düzenlemeye dair konular, 3-) Tarife dışı engeller, 4-) Hizmetler, 5-) Yatırım, 6-) Kamu ihaleleri, 7-) Fikri mülkiyet hakları. Tüm bu alanlarda karşılıklı uyum ve 21. yüzyılın ticaret kolaylaştırma, rekabet, işçi hakları ve çevre konularının standartlarını oluşturmak amaçlanıyor.
Öngörüler
- Dünya ticaretinin yaklaşık olarak yarısını temsil eden alanın daha derin bir bütünleşmeye gitmesi, hem tarafların küresel düzeyde gücünü, hem de uluslararası ticaretin resmini önemli ölçüde etkileyecek.
- Londra’daki CEPR’in (The Center for Economic Policy Research) yayınladığı araştırma, güçlü ve kapsamı geniş bir TTIP’in hem AB, hem de ABD için kazanımlar getirdiğine işaret ediyor. 2027 yılı için, TTIP olmadan yapılan hesaplamalarda, TTIP sayesinde AB’nin GSYH’sinde % 0,5 ve ABD’nin GSYH’sinde % 0,4’lük bir artış öngörülüyor. Kazanımlarının ise, AB için 120 milyar Euro ve ABD için 95 milyar Euro olması bekleniyor.
- AB Komisyonu’nun yaptığı öngörülere göre; TTIP’in AB’nin yıllık bütçesinin yaklaşık üçte ikisine karşılık gelen bir değişim yaratıp, AB GSYH’sinde % 5’lik artış yaratması bekleniyor.
- Johns Hopkins Üniversitesi/SAIS’in çalışmasına göre; 2018 yılında tarifesiz engellerin sadece yarısının kaldırılması ya da uyumlulaştırılması, AB’nin ekonomisine % 0,7’lik, ABD’nin ekonomisine % 0,3’lük bir artı getirecek. Bu artış; AB ve ABD için DTÖ’nün Doha görüşmelerinin sunabildiğinin yaklaşık üç katı. Tarifesiz engellerin dörtte bir oranında azaltılması ise, AB ve ABD GSYH’sine 106 milyar dolar artış getirecek.
Bu bağlamda Türkiye için beş temel alanda köklü atılımlar ön plana çıkıyor:
- TTIP’e dâhil olmak için seferber olmak.
- Gümrük Birliği’ni, tam üyelik hedefi yönünde, tarım, hizmetler, kamu ihaleleri, sosyal politikalar ve çevre standartları alanlarında geliştirmek.
- Acil ve de köklü demokratik reformlar, Orta Doğu’ya yönelik tutarlı ve akılcı bir siyaset ve de Kıbrıs’ta inisiyatifi ele alan bir dış politika ile AB ile müzakere sürecine ivme kazandırmak.
- Ülke içinde AB sürecini partiler üstü uzlaşma, saydamlık ve demokratik katılımcılık içinde bir iletişim ve yönetim anlayışını benimsemek.
- Uluslararası iletişimde, Türkiye’nin “Asya’ya açık, yaratıcı ve de Batılı bir Avrupa ülkesi” olarak etkisini arttıracak strateji ve de eylem bütünlüğü içinde olmak.
Türkiye, bu atılım aşamalarının bazılarında bir dizi ilerleme kaydediyor. Ne var ki, çoğu zaman olduğu gibi, eksik, bütünlüksüz, sonuç odaklı olamayan adımlar bunlar… AB ve ABD, küresel düzende Batı’yı yeniden yüklenen ve yeni sürüm bir ekonomik ve siyasal tasarıma kavuştururken, Türkiye ise zaman kaybediyor…
ABD VE AB YENİ BİR DÜZEN KURARKEN TÜRKİYE (2)
15 NİSAN 2015
Geçen yazımda işledim TTIP konusu, Türkiye için çok önemli. ABD ve AB arasındaki ticaret ve yatırım işbirliği müzakerelerine bu yazıda devam edeceğim. TTIP, ekonominin ötesinde, “yeni bir Batı”nın inşası girişimidir. Türkiye, demokrasisi ve ulusal ekonomik çıkarlarının gereği olarak bu yenilenen küresel ufukta yerine almalı.
Müzakereler sürüyor: ticaret, standartlar, yatırım koşulları, teknoloji, kamu ihaleleri, enerji… AB ile ABD arasında zorlu müzakerelere neden olan önemli anlaşmazlık konuları da var. Yatırımcı Devlet Anlaşmazlığı Çözüm Mekanizması (ISDS) bunlardan biri. Hemen hemen tüm ikili ticaret anlaşmalarının bir etkeni olan ISDS mekanizması içinde, şirketlere devletler gibi bir yasal statü tanınıyor. AB tarafı, tutumunu belirlemek için AB genelinde internet üzerinden kamuoyu ve paydaşlarla danışma başlattı. Yaklaşık 150.000 kişi veya kurum bu danışmaya katıldı.
Avrupa Solu ve TTIP
Avrupa sosyalist ve demokratlarının çatı partisi PES Başkanlık Divanı’nda, konuyu gündeme ilk taşıyan üyelerden biri de CHP olmuştu. TTIP hakkındaki PES tutum belgesinde şu ifadeler yer alıyor: “PES, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı müzakerelerinin başlatılmasını ve Atlantik’in iki yakasında dengeli ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesini destekliyor. TTIP, daha yüksek refah ve daha çok iş yaratılması ve küresel ekonomik iyileşmeye katkı için bir fırsat olabilir. AB yurttaşlarının çıkarları çerçevesinde müzakereleri yakından takip etmeyi sürdüreceğiz… Büyüklüğü nedeniyle TTIP, Avrupa’nın küresel kuralları, yeni uluslararası standartlar serisini etkilemesini ve adil ve sürdürülebilir birçok taraflı ticaret sistemi güçlendirilmesini sağlayabilir. TTIP dünyadaki en geniş serbest ticaret alanını oluşturacak, AB ve ABD küresel GSYH’nin yaklaşık yarısını ve küresel ticaret akışının yaklaşık üçte birini temsil ediyor. Avrupalı sosyal demokratlar olarak, AB-ABD ticaret ve yatırım ilişkilerinin dengeli, karşılıklı faydaya dayanan ve taraflardan herhangi birinin temel değerlerine zarar vermeyen şekilde gelişmesini sağlamak istiyoruz.”
PES’in TTIP müzakerelerinde önemle üzerinde durduğu ve bazı endişeler taşıdığı başlıklar şunlar: çalışanların sosyal hakları, hizmetler, yatırımlar, çevrenin korunması ve kültürel ürünler.
Sürecin Saydamlığı
PES’in ve birçok Avrupalı kurumun TTIP konusunda getirdiği en temel eleştirilerden biri, sürecin saydamlığı. PES, Nisan 2014’de yaptığı bir açıklama ile TTIP belgeleri, yetki belgesi taslağı ve AB’nin TTIP müzakere direktiflerinin yayımlanmamasını eleştirmişti. Saydamlık çağrısını daha sonra da yinelemeyi sürdürdü. Bu açıklamada ayrıca şu ifadeler yer aldı: “TTIP, Avrupa ürünleri ve hizmetlerinin ihracı için bir fırsat olabilir ancak aynı zamanda Avrupalı değerlerin de ihracı için bir şanstır. Çalışanların sosyal hakları, çevrenin korunması ve tüketiciler, PES için çok önemli konulardır.” Bu satırlar, Avrupa solunun TTIP’in Avrupa Birliği’nin standartlarını aşağıya çeken değil, ABD’nin standartlarını yukarı çeken bir işlevi olması gerektiği görüşünü bir kez daha ortaya koyuyor.
Görüşmeler sırasında CHP’nin sunduğu değişiklik önergeleri sayesinde Türkiye ve onunla benzer durumdaki AB ile ticaret ortağı konumundaki İzlanda, Norveç, İsviçre ve Balkan ülkelerinin durumuna dikkati çeken bir paragraf, resmi PES belgesine girmiş oldu. Bu görüşmeler sırasında, PES üyesi olarak yönetim kurulunda Türkiye’nin TTIP müzakerelerine bir biçimde dâhil edilmesini savunduk. Temel gerekçeler olarak; hem AB’ye tam üyelik sürecindeki bir ülke, hem de Gümrük Birliği’nin vesilesiyle Türkiye’nin TTIP’ten doğrudan etkileneceği ve de bu anlaşmanın Türkiye gibi AB ile derin bütünleşme içindeki ülkelere de açık bir şekilde kurgulanmasının AB çıkarları açısından da teknik zorunluluğu ve de siyasi önemi hususlarını somut verilerle sunduk. PES yönetim kurulu üyesi partiler, bu yaklaşım konusunda hemfikir oldu.
Dünyada güç dengeleri ve çok boyutlu ittifak ağları sürekli yenileniyor. Demokrasi, hukuk devleti, düzenleyici kurulları ile işleyen bir piyasa ekonomisi, insana ve doğaya hizmetkâr bir siyaset anlayışı ve toplumsal kalkınmanın her konusu. Bunlar, Batı dünyasında mükemmel olmayan, henüz erişilemeyen, pek çok soruna maruz kalan, fakat peşinde koşulan temel hedefler. Bu ortamda Türkiye’nin Batılı değerlerden uzaklaşan evrimi gözden kaçmıyor. Özgürlükler ile sorunlu bir iç siyaset, AB sürecinde demokrasi sorunları sebebiyle eriyen ulusal güç, dış politikada tutarsızlıklar… Orta Doğu’da yılların mirası saygınlığın hovardaca harcanması, Çin ile yürütülen füze sistemi görüşmeleri, Rusya ile inşasına başlanan nükleer santral yatırımı, Şanghay Beşlisi tartışmaları… Batı dünyası d,a siyasi ve sosyo-ekonomik dönüşüm sancılarının arttığı bir dönemde Türkiye konusunda vahim analiz ve vizyon zafiyeti içinde. Her iki taraf da kaybediyor…
Türkiye, Gümrük Birliği ve Transatlantik Ortaklık
Türkiye açısından TTIP, hem fırsatları, hem de tehditleri içinde barındıran bir konu. Türkiye, aynı anda AB ile Gümrük Birliği içinde ve de tam üyelik müzakereleri süren tek ülke.
Gümrük Birliği’nin, 1963 Ortaklık Anlaşması temelinde tam üyeliğe giden bir aşama olmasına ve de 2005’de başlayan tam üyelik müzakerelerine rağmen, Türkiye, siyasi sorunlar nedeni ile zaman kaybederken, Gümrük Birliği de zaman içinde aşındı. AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarının dışında kaldığı ve Türkiye’ye bu anlaşmalardaki koşulları uygulamak üçüncü ülkenin girişim alanında olduğu için, çeşitli sorunlar yaşanmakta. Dünya Ticaret Örgütü’nün Doha görüşmelerinin sıkıntılı ilerlemesi sürerken, AB’nin Asya’dan Latin Amerika’ya çok sayıda ülke ile serbest ticaret anlaşması yapması, Türkiye’nin pazarını bu ülkelere açarken, serbest ticaret anlaşması yapılan ülkeler pazarlarını Türkiye’ye açmadı. Türkiye, bu ülkeler ile benzer anlaşmalar için müzakere ederken, ticaret sapmaları oluştu.
Bununla beraber, Gümrük Birliği’nin fayda/zarar genel karnesine bakıldığında, Türkiye’nin sağladığı önemli kazançlar var: dış ticarette kalemleri arttı, pazarlar çeşitlendi, yatırım koşulları iyileşti, kamuda ve şirketlerde yönetim disiplini güçlendi ve de tüketicilere Avrupa standartlarında yüksek kaliteli ürünler sağlayabilen sanayi ve hizmet sektörleri gelişti. Sanayi ürünlerinin çoğunluğunda ithalat tarifelerinin azaltılması ile Türkiye’nin üretiminin artmasına katkı sağladı. Bugün Gümrük Birliği’nin reformu, tarım ve kamu alımlarını da içerecek şekilde genişletilmesi için öngörüşmeler sürdürülüyor. Türkiye zor rekabet koşullarında da olsa, halkının yaşam standartları, dolayısıyla ulusal çıkarları için de Avrupa’da olmalı; Orta Doğu’da değil…
TTIP ise bir dönüm noktası niteliğinde. AB ve ABD arasındaki TTIP müzakerelerinin dışında kalması ve AB ile müzakere edilen koşulların Türkiye’ye uygulanmayacak olması, ticaret dengesizliği yaratacak. Bunun çözüm aracı ise, TTIP anlaşmasına Türkiye ya da “AB ile Gümrük Birliği içindeki ülkelere açık” ifadesinin dâhil edilmesidir. Konunun ekonomik boyutunun yanı sıra, sadece bir ticaret anlaşmasına indirgenemeyecek bir gelişme var karşımızda. Transatlantik ekonomide kenara düşmenin Türkiye’deki siyasi eksen kaymasını hızlandıran bir etkisi olur.
En iyi çözüm AB üyeliği
Aslında bu durum, Avrupa açısından da istenmeyen bir gelişme. NATO üyesi, G20’nin 2015 Başkanı, dünyanın 17. büyük ekonomisi, Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi konumundaki Türkiye’nin bu anlaşmaya dâhil edilmesi, ekonomik ve siyasi bağları güçlendirirken, aynı zamanda bu üçlü işbirliğini de perçinleyecektir. Türkiye’nin TTIP’e dâhil olması, bugün Türkiye ve Avrupa’nın bazı bölgelerindeki demokratik istikrarsızlık göz önüne alındığında, Batı demokrasisini daha da güçlendirecek bir siyasi ve jeo-stratejik enerji ve ivme de yaratır. Ekonomik boyutta, Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu (BUSINESSEUROPE), Türkiye’nin TTIP anlaşmasına dâhil edilmesini savunuyor. Bu çok etkili kurum, üyeleri TÜSİAD ve TİSK ile hâlihazırda Türkiye’ye açılmış durumda. Avrupa sosyalist ve demokratları (PES) başta olmak üzere, birçok siyasi kesim ve akademik uzman da Türkiye’nin Transatlantik Ortaklık için önemi konusunda hemfikir. GMF, Brookings, EDAM, CEPS, EPC, CER gibi birçok düşünce kuruluşu bu konuya dikkat çekiyor. Bunlar iyi değerlendirilmesi gereken destekler.
Transatlantik anlaşma, küresel düzeyde yüksek standartları geliştirmek ve Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin gibi dünyanın hızlı büyüyen ekonomilerinin de oluşan bu pazara erişim için yüksek standartlara riayet etmesini sağlaması açısından da önemli. Trans-Pasifik Anlaşma da, bu tabloyu tamamlayacak. Ayrıca, toplumlardan gelen tepkileri dikkate alarak, Transatlantik Ortaklık sosyal ve çevre politikaları boyutlarında gelişerek ilerlemek zorunda.
Bütün bu veriler ve değerlendirmeler ışığında, gelişen Transatlantik Ortaklık ve de değişen küresel dengelerde, Türkiye’nin ulusal menfaatleri için en etkili yol AB üyeliği sürecinde hızla ilerlemektir.
Önümüzdeki dönemde AB, kendi içinde de değişiyor. Merkezde federal bir Euro bölgesi oluşuyor. Bu çekirdek grubun da içinde olduğu şimdiki AB, böylece daha geniş ve de daha esnek bir yapıda olabilecek. Bu iki çemberli AB’nin dışında ise, Ukrayna, Gürcistan, Tunus gibi ülkelere açık bir üçüncü çember oluşmakta. AB’nin ana kurumsal yapısı dışındaki bu dış çembere düşmek, Türkiye için iyi olmaz. Demokrasimizin istikrarı, AB içi kararlarda yer alan bir üye olmanın artıları ve de uluslararası güç dengeleri açısından, Türkiye için AB üyeliği en iyi çözüm. Bu üyelik için sorunlar malum… Demokrasi ve insani kalkınma yolunda güçlenerek ilerlemek mümkün. Bu arada, AB de daha hazır olacak. İki çemberli yapısı ile yeni üyeleri daha rahat kabul edecek. Aynı anda TTIP içinde yer alarak, Türkiye’nin Batı eksenini yeniden ayarlamak gerekiyor. Önemli olan ülkemizin zaman ve enerjisini iyi kullanmak.
Kader SEVİNÇ
Brüksel
kadersevinc@gmail.com
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder