Yolsuzlukla Mücadele Kurumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yolsuzlukla Mücadele Kurumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ağustos 2018 Perşembe

KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 14

KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 14



Sayıştay

Sayıştay, Kongre tarafından sekiz yıl için seçilen yedi üyeden oluşur.
İki Meclisten gelen üyelerden oluşan karma komisyon Sayıştayın ulusal
bütçeyi incelemesine nezaret eder. Kurumun yürütmenin ekonomik
tasarrufları üzerindeki denetim ve incelemelerini güçlendirmek için,
Anayasa Sayıştay başkanının muhalefet partisinden olmasını zorunlu
kılmıştır (m.85). Ancak 1994’teki anayasa değişikliğinden sonra,
anayasanın söz konusu yaklaşımına uygun olmayan Sayıştayla ilgili
kanun değiştirilmediği için, bu kurum da arzulanan bağımsız kimliğe
kavuşamamıştır. Sayıştay kararları ortak olarak ve çoğunluğun kararıyla
verildiği için iktidar partisi Kongrede çoğunluğa sahipse Kurumun
bağımsız hareketi kısıtlanmaktadır.150

Siyasi partilerin, Sayıştay üyelerini seçmede siyasi adayların mesleki
donanımlarından çok siyasi yakınlıklarını esas alması Sayıştayın
tarafsızlığına zarar veren bir husustur. Buna rağmen Kurum 2009’da
hükümetin bir yolsuzluğunu ifşa etmiş, bunun üzerine iktidar partisi
Sayıştayın yetkilerini sınırlandıran bir tasarı hazırlamış; ancak
muhalefetin ve sivil toplumun güçlü mukavemetiyle, bu tasarının kabul
edilmesi önlenmiştir. 151

Yolsuzlukla Mücadele Kurumu

Arjantin’de yolsuzluk kamuoyunun devlet kurumlarına güvenini
zayıflatan temel sorunlardan biridir. Eski Başkan Carlos Menem’in
2008’deki davası, eski Ulaştırma Bakanı Ricardo Jaime’nin 2010’daki
davaları, Eski Başkan Fernando de la Rua’nın 2012’de başlayan davası
ve Eski Başkan Yardımcısı Boudou’nun davaları ile bazı denetim
kurumlarının bilgileri çarpıttığı yönündeki tespitler, yolsuzluğun
Arjantin’deki sürekliliğini göstermektedir. Yolsuzlukla ilgili araştırmalar
yapan uluslararası kurumların 2012’de yaptığı sıralamaya göre Arjantin,
176 ülke arasında 102. sırada görülmektedir.152

Devlet organlarında yolsuzluğun yapıldığı ve yolsuzlukların cezasız
kaldığı yolundaki yaygın kanaat siyasi partilerin ve diğer demokratik
kurumların meşruiyetine zarar vermektedir.153

Dolayısıyla ülkede söz konusu soruna ilişkin önlemlerin alınmasına büyük önem verilmiş ve Yolsuzlukla Mücadele Kurumu kurulmuştur.

Yolsuzlukla Mücadele Kurumu, yürütmenin denetiminde yaptığı
incelemeler ve oluşturduğu politikalarla nispeten etkili ve yararlı bir kurum
olarak çalışmaktadır. Kurum birbirinden işlevsel olarak farklı iki birimden
oluşmaktadır: Kamu kurumlarındaki yolsuzluk iddialarını inceleyen
“İnceleme Dairesi” ve şeffaflığın artırılması ve yolsuzluğun önlenmesi
için politika üreten “Şeffaflık Politikaları Dairesi”.154 Kurumun bütçesinin
küçük tutulması ve kurumun başında bulunan İdari Denetim Savcısı’nın
başbakanın teklifi ile başkan tarafından atanması, kurumun etkinlik ve
verimliliğini zayıflatıcı iki faktör olarak değerlendirilmektedir.155

Ombudsmanlık Kurumu

Bu Kurum, 1993’te kurulmuş, 1994’te anayasal dayanağa
kavuşturulmuştur. Kongrenin üçte ikisi tarafından seçilen ve görevden
alınabilen ombudsman, özerkliğini koruyabilmekte ve herhangi bir
kurumdan talimat almamaktadır. İdarenin işlem ve eylemlerine karşı
insan hakları, özgürlükler ve diğer tüm anayasal ve yasal güvenceleri
koruma yetkisine ve bunun için işlemleri yargıya taşıma ehliyetine
sahiptir. Ombudsman ayrıca, yargının yetki alanı dışında kalan idari
kararların kamu yararı ve yerindelik bakımından incelemesini yapma ve
idareyi uyarma, tavsiye veya hatırlatmada bulunma imkânına sahiptir. Bu
uyarıların dikkate alınmaması durumunda konuyu ilgili bakanlığın en üst
makamına, sonuç alınmazsa Kongreye rapor edebilir.156

Kamu Yararı Davaları

Yürütme kuvvetinin sınırlandırılmasında yukarıda sayılan
mekanizmaların yanı sıra yargı kuvveti de belli bir fonksiyon icra
etmektedir. 1994’te yapılan anayasa değişikliğinden sonra getirilen
düzenlemeler sivil toplum kuruluşlarının yargı aracılığıyla yürütmeyi
denetlemesinin önünü açmıştır. Anayasa’nın bireysel hakların yanı sıra
kolektif hakları düzenlemesi, özellikle çevre ve tüketici haklarına güçlü
bir koruma getirmesi, daha sonra da bu hakların korunması için belli
yargısal mekanizmaların getirilmesi yürütmenin eylem ve işlemlerindeki
aşırılıkları frenlemeye katkı sağlamıştır. Kamu yararı davaları (public
interest litigation) ile vatandaşların kamu yönetiminin faaliyetlerinde
keyfiliği önleme ve getirdiği düzenlemeleri etkileme imkânı doğmuştur.
Bu davalar, yargının daha etkili bir konum edinmesine de katkıda
bulunmuştur.157


5.3. Yargı Organının Gücü ve Diğer Organlarla İlişkisi

Yargı, federal düzeyde ve eyalet düzeyinde olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Federal yargı, Yüksek Mahkemenin altında çalışır ve eyalet
mahkemeleri tarafından icra edilemez. Yüksek Mahkeme diplomatik
temsil ve eyaletlerin taraf olduğu konularda ilk derece mahkemesi olarak
çalışır. Diğer bütün konularda federal yargının kararlarına karşı temyiz
mahkemesi olarak çalışır.158 Yüksek Mahkemenin en önemli fonksiyonu
ise Anayasa Mahkemesi olarak çalışmasıdır. Anayasanın yorumlanması ve
anayasaya aykırı kanunların iptali yetkisine sahiptir.


5.3.1. Genel Yargı Sorunları

Arjantin yargı sistemi genel olarak bağımsız olmakla birlikte hala siyasi
yetkililerin etkisi altındadır ve yolsuzlukla maluldür. Kurumsal olarak
ayrılmış olsa da yetersiz işlevsel kapasitesi nedeniyle kısıtlanmıştır. Aynı
sorunlar bölgesel düzeyde daha şiddetli olarak yaşanmaktadır.159
Yargının kurumsal zayıflığına ilişkin önemli göstergeler
bulunmaktadır. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2004’teki Yargı
Bağımsızlığı Endeksi’ne göre Arjantin, 18 Latin Amerika ülkesi arasında
13. sırada yer alabilmiştir. Yürütmenin yargı üzerindeki nüfuzunun en
önemli unsuru hâkimlik teminatının uygulamadaki zayıflığıdır. Yüksek
Mahkeme üyeleri, ömür boyu görev yapma hakkına sahip oldukları
halde, bu hak yürütme tarafından 1983 sonrasında da defalarca ihlal
edilmiştir. Alfonsin, Menem ve Nestor Kirchner görevdeki üyelerin
görevine son vermek için uğraşmışlardır. Bu müdahalelerin çarpıcı bir
neticesi, 1960-1995 arasında Yüksek Mahkeme üyelerinin ortalama
görev süresinin dört yıla düşmesi olmuştur.160

Hukukun üstünlüğünün yeterince sağlanamaması eşitlik ilkesini
bozan imtiyaz sistemiyle de ilişkilidir. Yargı sistemi şeffaf, etkin ve tarafsız
olamamaktadır. Yüksek Mahkeme ve Yargı Konseyi dışında, yargı reformu
hakkındaki projelerin hiçbiri hayata geçirilmemiştir.161
Cristina Kirchner göreve geldiğinde kapsamlı bir yargı reformu
yapacağına söz vermesine rağmen beklentilerle mevcut hukuki durum
arasındaki boşluk devam etmektedir.162 Mali özerklik, yargı bağımsızlığı ve
tartışmalı ve gecikmeli hâkim atamaları son başkan Cristina Kirchner’in
kurumlar arasında fren ve denge sistemini sağlama konusundaki
isteksizliğini ortaya koymaktadır. Vatandaşların Arjantin yargısına güveni
düşüktür ve % 54’ü hâkimlere rüşvet verilebileceğini düşünmektedir.
Yargı önünde eşitliğin sağlandığına inanan kişilerin oranı ise %18’dir.
Yargı; parlamento ve emniyet teşkilatının yanında en yolsuz üçüncü
kurum olarak sıralanmaktadır. Mali Suçların Araştırılması ve Önlenmesi
Merkezinin istatistiklerine göre son 25 yıl içinde yolsuzlukla ilgili
davaların sonuçlanması ortalama 14 yıl almaktadır.163
Yargının bağımsızlığına ilişkin sorunlar, Arjantin’de gerek federal
gerekse eyalet düzeyindeki diğer organ ve kurumların çalışmasında
yaşanan sorunların da devam etmesine yol açmaktadır.164


5.3.2. Yargı Konseyi

1994’teki anayasal düzenlemeler kapsamında, hâkim ve savcıların
atanması, bağımsızlıkları ve mesleki teminatlarını sağlamak amacıyla
Yargı Konseyi kurulmuştur. Bu Konsey; yürütme organının temsilcileri,
Kongrenin seçtiği temsilciler, hâkimler, akademisyenler ve hukukçulardan
oluşmakta ve başında Yüksek Mahkeme başkanı bulunmaktadır. Konseyin
görevleri, yarışma sınavıyla gelen hâkimler arasından başkanın seçeceği
her hâkim için üçer federal hâkim adayı belirlemek, mahkemelerin
bütçelerini yönetmek, disiplin işlemlerini uygulamak ve yargı teşkilatı
için gerekli diğer düzenlemeleri yapmaktır. 2006’da Konsey üyelerinin
seçiminde ve yetkilerinde iktidar partisinin payını artıran bir düzenleme
yapılmıştır.165

Yargısal atamalar başkan tarafından yapılır ve Senato tarafından onanır.
Ancak bu onamada Yüksek Mahkeme üyeleri için Senatonun toplantıdaki
üyelerinin üçte ikisinin oyu gerekirken, diğer federal hâkimler için ilgili
liste Yargı Konseyi tarafından Senatoya sunulur ve toplantıdaki üyelerin
basit çoğunluğu aranır. Senatonun bu kararlarında büyük ölçüde başkanın
iradesinin baskın olduğu görülmektedir. Yargı Konseyinin kuruluş amacı
hâkimler üzerindeki siyasi etkiyi ortadan kaldırmak olsa da hâkimlerin
başkan tarafından atanması ve Senato tarafından onanması süreci siyasi
müdahalenin etkisinde kalmaktadır.166

5.3.3. Yüksek Mahkeme

Yüksek Mahkeme, 20. yüzyıl boyunca askeri darbelerle kesilen
Arjantin siyasi sisteminde yürütmeye karşı bağımsızlığını korumada
ciddi sorunlar yaşamıştır. 1947’de Peron döneminde, beş üyeli Yüksek
Mahkemenin dördünün suçlandırma yoluyla görevden alınmasından
itibaren iktidara gelen hükümetlerin hemen hepsi Yüksek Mahkemeye
müdahalede bulunmuşlar; suçlandırma, istifaya zorlama gibi yollara
başvurmuşlardır. Peron’u izleyen dönem boyunca Yüksek Mahkemede
gerçekleşen 65 değişimin yalnızca 5’i olağan usulle yapılmış yani ölüm
veya emeklilik sebebiyle gerçekleşmiştir.167 Askeri yönetim dönemlerinde
başkanlar Yüksek Mahkemenin yapısına sık sık müdahale etmişlerdir.
1940’lı yıllardan 1980’lere kadar hükümetler memnun olmadıkları
üyeleri suçlandırarak görevden almış ve bunların yerine daha yakın
olduğu üyeleri atamıştır.168

Yargı bağımsızlığı demokrasiye geçişin ilk yıllarında (Alfonsin
döneminde) görece iyi bir noktaya taşınmış, yargıya kamuoyunun
güveni artmıştır.169 Yine de bu dönem başkan Kongrede çoğunluğa
sahip olmadığından Peronistlerle pazarlık yapmak zorunda kalması
yüzünden yargıçların bağımsızlığı ve güvencesi konusunda bir istikrar
yakalanamamıştır.

Carlos Menem dönemi yargıya müdahalenin yoğunlaştığı dönemdir.
Menem Senato ile yaptığı pazarlıkla ve taktik bir manevrayla hâkim
sayısını beşten dokuza çıkarmış ve kendisiyle yakın ilişkileri bulunan
hâkimleri atamıştır.170 Diğer taraftan mevcut hâkimlerden ikisinin
istifasını sağlayarak mahkemedeki çoğunluğu garanti etmiştir.171 1992’de
Yüksek Mahkemenin bağımsız olduğuna inanan hukukçu oranı %6 olarak
kaydedilmiştir. Bu dönemde muhalefet partilerinin Yüksek Mahkeme
üyelerini de kapsayan 170 suçlandırma girişiminin tamamı, Kongrede
ve ilgili komisyonda Peronistlerin çoğunlukta olması nedeniyle sonuçsuz
kalmıştır.172

Mevcut hâkimlerden ikisinin istifasını sağlayarak mahkemedeki çoğunluğu
garanti etmiştir.173 1992’de Yüksek Mahkemenin bağımsız olduğuna
inanan hukukçu oranı %6 olarak kaydedilmiştir. Bu dönemde muhalefet
partilerinin Yüksek Mahkeme üyelerini de kapsayan 170 suçlandırma
girişiminin tamamı, Kongrede ve ilgili komisyonda Peronistlerin
çoğunlukta olması nedeniyle sonuçsuz kalmıştır. 174


2003’te iktidara gelen Başkan Nestor Kirchner ise Menem’in atadığı dört üyenin suçlandırılmasını
destekleyerek görevden alınmalarını sağlamış ve bunların yerine dört yeni
üye atamıştır. Bu müdahaleler, bazen mevcut anormallikleri düzeltmek için
de olsa, Arjantin’de demokrasinin kesintiye uğradığı yıllarda oluşan
yargıç değiştirme geleneğinin devamı görünümündedir.175

Eduardo Duhalde döneminde başlayan süreç Nestor Kirchner döneminde tamamlanmış ve
Menem’in “otomatik çoğunluk”unun görevine son verilmiştir. Bunlardan
sonuncusu 2005’in sonunda görevden ayrılmıştır. Ancak boşalan bütün
sandalyelerin yeri doldurulmamış olup halen dokuz üyeli Mahkeme yedi
üye ile çalışmaktadır.176 Bunun nedeni ise başkanın, Mahkemenin karar
alabilmesi için gerekli olan çoğunluğun oluşmasını zorlaştırmak istemesi
olarak gösterilmektedir.

Yüksek Mahkeme, federalizmin güvencesi olma rolünü yerine getirememiş,
federal yönetim ile eyalet ve yerel yönetimler arasındaki uyuşmazlıklarda
çoğunlukla federal yönetim lehinde eğilim göstermiştir.


Nestor Kirchner,

Yine  Mahkeme, federal yönetimin eyalet yönetimlerine müdahalesinin sınırlarını
belirleme konusunda zayıf kalmış ve eyalet yetkili organlarının görevden
alınması hakkında, bunların siyasi meseleler olduğu mülahazasıyla
çekimser kalmıştır. Dolayısıyla, Anayasa’da eyaletlerin özerkliğinin
korunmasına ve merkezi yönetimin müdahale yetkisinin sınırlanmasına
yönelik hükümleri tam olarak hayata geçirememiştir.177

15 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 11



KARŞILAŞTIRMALI HÜKUMET SİSTEMLERİ, BAŞKANLIK SİSTEMİ, ARAŞTIRMA HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI BÖLÜM 11


5. ANAYASAL ORGANLAR ARASI İLİŞKİLER


5.1. Kongrenin Yetkileri, Gücü ve Diğer Organlarla İlişkileri

Anayasa’da Kongrenin önemi vurgulanmış ve yukarıda belirtildiği üzere
kendisine, parlamentolara yüklenen klasik sorumluluklar yüklenmiştir.
Zorunlu oy uygulaması, milletvekillerinin seçiminin nispi temsil (d’Hondt)
sistemi ile yapılması, başkanın azınlık oyuyla da seçilebiliyor olması,
eyaletlerin merkeze karşı belli bir özerklik taşıması ve başkanın çıkaracağı
kanun hükmünde kararnamelerin Kongrenin onayına tabi olması gibi
hususiyetler, Arjantin parlamentosunu diğer Latin Amerika ülkelerinin
parlamentolarına göre daha güçlü göstermektedir.47
Kongre, hakkında gensoru önergesi vererek her iki meclisin
çoğunluğunun oyuyla başbakanı görevden alabilir. Başbakanın bu şekilde
görevden alınabilmesi parlamenter sistemi çağrıştırır.48 Ancak bu yapay
bir benzerliktir, çünkü gerçekte başbakanın konumu başkanlık sistemi
içerisinde bakanlar arasında koordinasyon sağlamaktan ibarettir ki buna
başkanlık sisteminin doğasını bozmadan başkanın kuvvetini sınırlamak
için ihtiyaç duyulmuştur. Neticede başbakan kendisini atayan ve görevden
alabilen başkana karşı sorumludur.49

Kongre, bütçe üzerindeki yetkileri ve başbakanla ilişkileri dolayısıyla
idare üzerinde bir tür denetime sahiptir. Bu işlevini yerine getirmede
Sayıştay (Auditoría General de la Nación) anayasal kurum olarak Kongreye
yardımcı olur. Sayıştay başkanının muhalefet partisinin önerisiyle
Kongrenin çoğunluğu tarafından seçilmesi özellik arz eder (Any. m. 85).
Senato anayasal düzlemde belirlenmiş yetkileri bakımından güçlü
bir kurum görünümü vermektedir. Kanun yapmak, başkana savaş ve
sıkıyönetim ilanı yetkisi vermek, Temsilciler Meclisinin suçlandırdığı
başkan dâhil üst düzey kamu görevlilerini yargılamak, başkanın yaptığı
Yüksek Mahkeme üyeleri, federal hâkimler, büyükelçiler ve üst düzey
askeri bürokratlar dâhil bazı kamu görevlilerinin atamasını onaylamak gibi
önemli yetkilere sahiptir. Bunun yanında 1994’te yapılan düzenlemeyle
Senato federal sistem için önem taşıyan iki konuda kanun teklif etme
yetkisine münhasıran sahip olmuştur: Bunlar, Anayasa’nın 75’inci
maddesinde geçen vergilerin paylaşımı ve eyaletler arasında kalkınma
dengesini sağlamaya yönelik kanunlardır.50 Bu düzenlemelerle Senatoya




Temsilciler Meclisi Genel Kurulu

eyaletlerin temsilinde ve eyaletlerle ilgili önemli konularda güçlü bir
konum sağlama amacı güdülmüştür. Ne var ki vergi paylaşımı konusunda
objektif ve şeffaf bir sistem getirecek ve Anayasa’ya göre 1996’ya kadar
yapılmak zorunda olan kanuni düzenleme yapılmamış olduğundan, Senato
bu fonksiyonu yerine getirememektedir. Dolayısıyla bu konudaki kararlar,
Senatoda yapılacak aleni müzakereler yerine başkanın eyalet valileriyle
yaptığı özel görüşmelerle ve pazarlıklarla verilmekte, eyalet valilerini
başkana bağımlı hale getirmekte ve federalizmi zayıflatmaktadır.51
Gerek Senato gerekse Temsilciler Meclisi, güçlü başkan karşısında
yeterince etkili olamamakta, devlet otoritesinin odak noktasını yürütme
oluşturmaktadır.52 Bu durum tarihsel, sosyal, siyasal ve ekonomik
faktörlerin birleşimine bağlanmaktadır: 1930, 1943, 1955, 1966
ve 1976’da gerçekleşen askeri müdahalelerde yürütme gücü lider
konumuna geçtiği gibi, olağan dönemlerde bile yaşanan siyasi, ekonomik
ve sosyal krizler, devlet gücünün Kongrenin aleyhine yürütme erkinde
toplanmasına yol açmıştır.53

1983-2001 arasında Kongre üyelerinin kanun önerileri, başkanın 10
katı oranında olmakla birlikte başkanın önerilerinin %51’i kanunlaşırken
Kongre üyelerinin önerilerinden sadece %5’i kanunlaşmıştır.54 Ancak
toplamda çıkan kanunlarda Kongre üyelerinin önerdikleri daha fazladır.
Yine de bu oran, başkanın kanun teklifinde bulunamadığı ABD örneği
düşünüldüğünde, önemli sayılmaz. Ayrıca Kongrenin ürettiği kanunların
da esas olarak başkanın partisi tarafından üretildiği ve bu kanunların
başkanın önerilerine göre daha dar alanları düzenlediği de hatırda
tutulmalıdır.55

Parlamentonun bütçe üzerindeki denetim yetkileri zayıf kalmaktadır.
Bir önceki yılın bütçe uygulamasını gösteren ve kesin hesap kanunu
niteliğindeki “investment account”lar 90’lı yıllar boyunca ertesi yıl
görüşülmesi gerekirken ancak üzerlerinden üç dört yıl geçtikten sonra
görüşülebilmiştir. Parlamentonun bütçe uygulamalarını takibine yardımcı
olması gereken Sayıştay bu denetim ve gözetimi yapmak için gerekli
kurumsal güce ve özerkliğe ulaşamamıştır.56

Politika yapımında proaktiflik ve kapasite açısından parlamentoların
gücünü yansıtan göstergelerde Arjantin, Dominik Cumhuriyeti ile birlikte
Latin Amerika ülkelerinin en sonunda yer almaktadır.57

5.1.1. Kongre-Eyalet Valileri-Başkan İlişkisi

Milletvekillerinin liste usulü nispi temsil sistemine göre seçiliyor
olması, siyasi partilerin, adayların belirlenmesindeki rolünü
güçlendirmektedir. Bu listeler ise eyalet valileri tarafından belirlendiği
için valilerin Temsilciler Meclisindeki oylamalarda milletvekilleri
üzerinde geniş nüfuzu bulunmaktadır. Eyalet valileri ise vergi paylaşımı
konusundaki düzenlemeler dolayısıyla merkez yönetimine bağımlı
durumda olduklarından, oylamalar üzerindeki nüfuzun kaynağı yine
başkan olmaktadır. Başkanın bu pozisyonu bir yandan Kongrenin başkana
tabi hale gelmesi, diğer yandan eyaletlerin merkeze tabi olmasına yol
açmakta, böylece hem kuvvetler ayrılığını hem de federalizmi zayıf hale
getirmektedir.58

5.1.2. Siyasi Partiler ve Kongre

Arjantin’de Peronizmden önce 1912-1946 arasında üç önemli siyasi
parti mevcuttu. Bunlardan Muhafazakâr Parti zengin-elit tabakanın,
Radikal Parti orta gelirli kesimin, Sosyalist Parti işçi-yoksul kesimin
temsilcisi görünümü vermiştir.59 1946 sonrasında (Peron’un başa geldiği
tarih) Arjantin’de siyasi parti sistemi daha belirgin biçimde sınıf temelinde
şekillenmeye başlamıştır. Buna göre orta ve üst sınıf Radikal Parti’nin
tabanını oluştururken, işçi ve yoksullardan oluşan sınıf Peronist partinin 
tabanı haline gelmiştir. Peron içinden çıktığı İşçi Partisi'ni lağvetmiş ve
yerine Peronist Adalet Partisi’ni (Partido Justicialista/PJ) ikame etmiştir.
İşçi sendikalarını da partiye bağlayan Peron halkçı otoriter bir rol benimsemiştir.60 

Peron’dan sonra bu genel ayrım netliğini kaybetse de 1983 sonrası yine benzeri bir parti-sınıf ilişkisi oluşmuştur.61
1983’te demokrasiye geçişten sonra Arjantin’de iki büyük parti öne
çıkmıştır: Peronist Adalet Partisi ve Radikal Yurttaş Birliği (Union Civica
Radical/UCR). Bunlardan ilki (PJ) 1947’de Juan Domingo Peron tarafından
kurulmuştur ve “Peronist” olarak da adlandırılmaktadır.62 Bu partinin
gücünden dolayı 1946’dan bu yana siyasi rekabetin tarafları olarak
Peronist ve anti-Peronist bloklar öne çıkmıştır.631983’ten 2014’e kadarki
30 yıllık süre içinde sadece bu iki blok başkan çıkarabilmiştir. Bunlardan
Raul Alfonsin (1983-1989) ile Fernando de la Rua (1999-2001) UCR
merkezli koalisyona mensuptu. Diğer dönemlerde başa gelen başkanlar
ise Peronistler olmuştur.

Kongredeki çoğunluk da bu ikisi arasında el değiştirmiş ancak 30 yıllık
demokratik dönemin ezici çoğunluğunda Peronist Parti’nin çoğunluğu
görülmüştür. Bu çoğunluklara başkanlarla birlikte bakılırsa, UCR’nin
lideri Raul Alfonsin döneminde UCR ilk dört yıl Temsilciler Meclisinde
çoğunluğa sahip olmuş, son iki yıl en büyük parti olmuştur. Senatoda ise
bütün dönem boyunca rakip PJ en büyük parti olmuştur.64 PJ’li Menem’in
her iki dönemi boyunca Senatoda çoğunluk PJ’de olmuştur. 
Aynı dönemlerde Temsilciler Meclisinde PJ yaklaşık 6 yıl en büyük parti, dört
yıl ise çoğunluk partisi olmuştur.

De la Rua’nın UCR’si ise onun iki yıllık başkanlığı boyunca her iki
mecliste de azınlık partisi olmuştur. (Merkez-sağ Ülke Dayanışması
Cephesi ile koalisyon kurmuştur.65 Nestor Kirchner’in, 2003’te kurduğu
yeni Peronist parti (Frente para la Victoria-VF) onun döneminde Kongrede
çoğunluğu sağlamamış olsa da en büyük parti olmuştur. Christina

Kirchner’in partisi Peronist VF ve müttefikleri ise 2007’den 2014’e
kadar sadece 2009-2011 arasında Kongre çoğunluğunu kaybetmiştir.66
2015’in sonlarında yapılan seçimlerden sonra çoğunluğu yine kaybetmiş
ancak hala en büyük koalisyon olarak kalmaya devam etmiştir. 72 üyeli
Senato’da ise çoğunluğunu korumuştur. Yeni başkan Maurici Macri’nin
etrafında birleşen ve üç partiden oluşan merkez sağ koalisyon Cambiemos
(Değişim) ise 2015 seçimleriyle parlamentoda ikinci etkin güç olarak
yerini almıştır. Sergio Massa’nın liderliğindeki Yeni Bir Alternatif Birliği
Partisi (UNA), son seçimler itibariyle üçüncü etkin gücü temsil etmektedir.
Peronist-Anti Peronist biçimindeki makro ayrımın yanı sıra Peronist
partinin kendi iç rekabeti ülkedeki siyasi rekabetin önemli bir boyutunu
teşkil etmektedir. Sağ ya da sol anlamında ideolojik duruşu olmayan, farklı
siyasi görüşlerdeki insanları bünyesinde toplayabilen bu yapı daha çok
“siyasi kulüp” görünümü vermektedir.67 2003’te Nestor Kirchner diğer
Peronistlerden ayrılarak Frente para la Victoria/VF partisini kurmuştur.68
Bu tarihten itibaren Kongrede iki önemli Peronist grup meydana
gelmiştir.69 Buna karşılık son yıllarda anti-Peronist cepheden valiler
Kirchner yönetimi ile ittifak kurabilmişlerdir.
Muhalefette bulunan hem sağ hem sol partiler bölünmüş
durumdadır. UCR’nin gerilemesinin ardından, uzun bir süre, ulusal
çapta güçlü bir muhalif parti oluşamamıştır. Örneğin merkez sağ
partilerinden Propuesta Republicana (PRO), ve sol eğilimli Afirmación
para una República Igualitaria (ARI) ancak belli eyaletlerde varlık
gösterebilmektedir. Bu iki parti dışındaki üçüncü partiler etkin bir parti
organizasyonu oluşturamamış ve bir liderin etrafında kümelenmiş siyasi
hareket görüntüsü vermektedir.70

Genellikle başkanlık seçimlerine yönelik olarak yeni oluşum ve
birleşim içine girebilen partiler, son olarak 2015 seçimleri öncesinde
yeni koalisyonlar kurmuşlardır. Frente para la Victoria-(VF), Cambiemos
(Değişim) ve Unidos por una Nueva Alternativa (UNA) söz konusu
koalisyonların önde gelenleri olarak başkanlık ve parlamento seçimlerine
gitmişlerdir. Bunlardan Cambiemos’un (Değişim) başkan adayı Mauricio
Macri seçimin ikinci turunda Başkan seçilmiştir. 71
Parti sisteminde yaşanan hareketlilik nedeniyle Kongrede çok sayıda
küçük partinin sandalyesi bulunmaktadır. 2014 itibariyle, 257 üyeli
Temsilciler Meclisinde 37 parti temsil edilmektedir. Bunlardan 18 partinin
birer üyesi, üç partinin ikişer üyesi, beş partinin üçer üyesi bulunmaktadır.72

5.1.3. Kongrenin Zayıflığının Nedenleri

Literatürde zayıf olduğu yönünde hâkim kanaat bulunan Arjantin
Kongresinin bu zayıflığını açıklayan çeşitli etkenlerden söz edilmektedir.
Bunlar şöyle özetlenebilir:
Sık yaşanan askeri darbeler: 20. yüzyılda sık yaşanan askeri darbelerle
yasama organının defalarca dağıtılmış olması bu organın kurumsal
gelişimini önlemiştir.73

Başkanın yasama fonksiyonuna ortak olması: Yasama yetkisinin
yürütmeye devredilemeyeceğine dair anayasal ilkeye rağmen, yine
Anayasa’nın 76’ncı maddesinde belli şartlar altında istisnaya yer
verilmiştir. Bu istisnalar başkanın yasama fonksiyonunun ortağı edilmesi
anlamına gelmektedir. Başkanın bu istisnayı kendi tanımladığı koşullarda
kullanması istisnanın istismarına yol açmakta ve başkanı yasama
fonksiyonunun aktif kullanıcısı haline getirmektedir. 74
Tecrübeli siyasetçi azlığı: Kongrede liderlik vasfını haiz veya profesyonel
siyasetçi yetişememektedir. Kongredeki siyasetçilerin ortalama üyelik
süresi 2,9 yıldır ki bu süre Brezilya’da 5,5; Şili’de ve Uruguay’da ise 9
yıldır.75 

  Temsilciler Meclisine tekrar seçilme oranı OECD ülkelerinde%67, 
  Latin Amerika ülkelerinde ortalama %35 iken Arjantin’de bu oran %16 civarındadır. 

Yeniden seçilme oranı Arjantin’den daha düşük olan tek Latin Amerika ülkesi Meksika’dır.76 
Yeniden seçilme oranının düşük olmasının en önemli sebebi, parti listelerinin yerel siyasi liderler ve valiler tarafından belirlenmesidir. Yerel siyasi liderler seçilen parlamenterlerin güç toplamasını, bağımsız hale gelmesini istemediklerinden bunların yeniden seçilmelerini istememektedirler. Bu durum amatör ve tecrübesiz parlamenterlerin çoğalmasına yol açmaktadır.77

Komisyonların zayıflığı: Kongrenin 50’ye yakın komisyonu mevcuttur
ve her komisyonda en az 15, en fazla 25 temsilci görev yapmaktadır.
Komisyon sayısı fazla olduğundan Kongredeki bir temsilci ortalama 4,5
komisyonda görev yapmaktadır. Bir temsilcinin görev yaptığı komisyon
sayısı arttıkça verimliliğinin düşeceğinden hareketle komisyonların
çalışma performansının iyi olmadığı kabul edilmektedir. Teknik
uzmanlık, komisyonların gücü ve parlamenterlerin profesyonelliği
açısından oluşturulan Kongre Kapasite Endeksine göre yukarıda sayılan
ülkeler “yüksek” olarak tanımlanırken Arjantin Kongresi “düşük” olarak
tanımlanmıştır.78

Başkanın Kongre ile ilişkisinin mahiyeti: Başkan yasama yılının başında
Kongrenin açılışında ulusal durum hakkında bilgi vermek üzere konuşur.
Başkan Kongrenin çalışma süresini uzatabilir ve olağanüstü toplantı
çağrısında bulunabilir. Bu tür yetkiler başkanın yasama fonksiyonunun
gerçekleşmesi sürecine müdahil olması anlamına gelmektedir.79
Parlamenterlerin siyasi parti lideri olarak başkana bağlılıkları: Arjantin’de
başkanlar partilerinin tartışmasız liderliğini de yürütmektedir.
Ülkede siyasi sadakatin kurumsal görevlerin üzerinde tutulması parlamenterlerin
başkana itaatkâr bir tutum içine girmesine yol açmaktadır.80
Parti disiplini özellikle partinin iktidarda olduğu zamanlar güçlenmekte
ve başında başkanın bulunduğu parti kurmaylarının etrafında güç temerküzü 
meydana gelmektedir. Aynı neden milletvekillerinin seçmenle ilişkisinin 
kısıtlanmasına ve parlamentodaki rolünün zayıflamasına da yol açmaktadır.81


12 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***