Serap Yeşiltuna etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Serap Yeşiltuna etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Aralık 2017 Perşembe

CHP’de Kürtçü Darbe Tamamlandı,

CHP’de Kürtçü Darbe Tamamlandı,


Ulusal Parti Genel Başkanı Gökçe Fırat Çulhaoğlu’nun açıklaması:
CHP’de Kürtçü darbe tamamlandı!

Geçtiğimiz hafta CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ait olduğu iddia edilen bir şantaj kasedinin piyasaya sürülmesinin ardından Deniz Baykal bugün istifa etmiştir. 

1-) Olay CHP’de Kürtçü darbedir

Olay CHP içinde bir Kürtçü darbedir ve arkasında da CHP içinde yuvalanmış, belli bir etnik ve mezhepsel kimliğin ardına gizlenmiş, Fethullahçılarla arasını iyi tutan, ABD’den onay alan CHP içindeki Kürtçü ekip vardır.

Bu Kürtçü ekibin kimler olduğu bellidir. Önümüzdeki CHP genel kongresinde Baykal’ın yerine geçirilecek isim, bu kaset olayının da arkasındaki isimdir.

Uzunca bir süredir CHP içinde ipleri ele geçiren bu Kürtçü ekibin bir darbe teşebbüsü içinde olduğunu, Atatürk’ün CHP’sini AKP ve DTP türü bir Kürtçü, İslamcı partiye dönüştürmeye çalıştığını ısrarla vurguluyor ve tüm CHP’lileri ve elbette Deniz Baykal’ı da bu darbeye karşı uyarıyorduk.
Uyarılarımız dikkate alınmamış ve maalesef Kürtçü darbe başarılı olmuştur.

2-) ABD İstedi Baykal istifa etti 

Kasedi imal eden merkez doğrudan ABD’dir. ABD bir süredir nasıl ki Türk Ordusu’nun komutanlarına ait kasetler imal edip yayınlıyorsa bu kasedin arkasında da bilelim ki doğrudan ABD vardır.

ABD Türkiye’yi bölmek için tüm siyasi partiler içinde kendi adamlarının önünü açmakta, bu amaçla komplolar kurmaktadır. Ancak burada önemli olan ABD’nin komplosu değil bu komploya direnilememesidir. 

Deniz Baykal ve arkadaşları ABD’ye bugüne kadar hep boyun eğmişlerdir o nedenle de şimdi ABD’ye karşı çıkma güçleri yoktur. ABD icazetiyle yürütülen siyaset, ABD imali kasetlerle son bulmakta ve komploya uğradığını iddia edenlerse ne hikmetse mücadele etmek yerine teslim olmayı seçmektedir. 

Deniz Baykal kendisini CHP’nin başında tutan gücün ABD olduğunu bildiği için ABD desteği çekilince orada kalamayacağını anlamış ve istifa etmiştir.

3-) Sarıgül’ün Rolü
Kaset olayı ile birlikte Sarıgül’ün rolü de ortaya çıkmıştır. 

Mustafa Sarıgül uzunca bir süredir CHP’ye alternatif bir parti kurma çalışması içindeydi. Ancak ne hikmetse bu parti kuruluşunu her ay bir sonraki aya ertelemekteydi. 

Bu hikmet şimdi anlaşılmıştır, kasetten haberi olan Sarıgül CHP içindeki darbeyi beklemiş, partiyi kurmamıştır. Şimdi CHP içinde oluşacak yeni Kürtçü-Fethullahçı ekipte o da yerini alacaktır.

4-) Kılıçdaroğlu Kimin sesi
Şimdi önümüzdeki kongrede dürüst lider vb sloganlarla CHP’nin başına Kılıçdaroğlu getirilecektir. 

Bu, eski bir oyunun yeni aktörlerle sahneye konulmasıdır. CHP içinde İnönü’nün yerine Ecevit’in dürüst lider sloganlarıyla getirilmesini çağrıştırmaktadır.

Bu aslında CHP’nin ve CHP’linin kaderidir. Elli altmış yıldır CHP Amerika tarafından bir kukla gibi oynatılan, onun dediklerini yapan, onun isteklerine göre bölünen ve yine onun istekleriyle birleşen bir partidir.

ABD’nin yeni dönem için ismi Kürtçü ve Alevici kimliği ile Kılıçdaroğlu’dur. ABD’ye bula bula köle tüccarı Obama’yı getiren Amerikan derin devleti CHP’nin başına da bir kabileci, mezhepçi, sözde mazlum Kılıçdarolğlu’nu getirecektir.

5-) CHP’liler ne Yapmalı?
CHP üyesi olan ya da CHP’ye oy veren vatandaşlarımız açısından durum içler acısıdır. Baykal’ın gidişine sevinecekleri şimdiden uyaralım “beterin beteri” vardır.

Kılıçdaroğlu gelecek biz de iktidar yüzü göreceğiz diyenlere de “erkenden sevinmeyin” diyelim çünkü ABD Kılıçdaroğlu’nu işbaşına getirirse gelecek dönemin Tayyip’i Kılıçdaroğlu olacaktır.

ABD açısından aslolan Türkiye’nin bölünmesi programıdır. Irak gibi etnik ve mezhepsel olarak Türk, Kürt ve Alevi olarak üçe bölünmüş bir Türkiye için şimdi de Kılıçdaroğlu’nu kullanacaktır.

Atatürk’ün Altı Oku’nu, altı okun milliyetçiliğini savunmayan, daha geçtiğimiz aylarda Dersim olayları nedeni ile Atatürk’ü suçlayan biri CHP genel başkanı olduğunda ikinci reddi mirası yapacaktır.

Bilindiği gibi ilk reddi miras olayı Ecevit’in yine arkasına ABD’yi alarak İnönü’yü yıkmasıyla gerçekleşmişti. Ecevit o dönemde sol gösterip sağ vurmuştu. Şimdi sıra Kılıçdaroğlu’ndadır.

6-) Atatürk’ün Partisi artık CHP değil Ulusal Parti’dir
Atatürk’ün 6 Oku’nu savunan tek parti Ulusal Parti’dir. CHP içindeki bu darbeden sonra hem Atatürkçü olup hem de CHP içinde kalmanın imkanı yoktur.

O nedenle şu anda CHP içinde yönetim kademelerinde olan insanlara iki seçenek kalmaktadır. İlk seçenek Amerikan kılıcı Kılıçdaroğlu’na karşı kılıcı çekip Atatürkçülüğü savunmaktır. CHP içinde Atatürkçü bir direniş potansiyeli olup olmadığını hep birlikte göreceğiz.

Ulusal Parti olarak CHP içindeki Atatürkçü güçlere önerimiz son mevziye kadar ABD’nin Kürtçü darbesine karşı direnmeleridir. 

Direniş gücü kalmayan yerde Ulusal Parti tüm CHP üyesi Atatürkçüleri kucaklamaya hazırdır.

Gökçe Fırat Çulhaoğlu 
Ulusal Parti Genel Başkanı

TÜRKSOLU'nda bir yıl önce yayınlanan yazı için tıklayınız: 
Serap Yeşiltuna - CHP'de Kürtçü Darbe Hazırlığı 
(Sayı 232, 13/04/2009)

http://www.turksolu.com.tr/282/baykalistifa.htm


YAZI  HAKKINDAKİ  GÖRÜŞLER...

 
Sizlere bizzat kendi şahit olduğum bir olayı nakletmek istiyorum.

Bulunmuş olduğum yerde benimle aynı işi yapan Batman'lı birisi de var. Bu şahıs zaman zaman hep mikro düzeyde kürtçülük çıkışında bulunuyordu. onunla muhatap olup polemiğe girmek istemediğimden ben hiç o tatrışmalara katılmadım ve uzaktan izledim. yine öğrendiğim kadarıyla bu şahıs, çalışmış olduğu işe CHP üyesi bir yakını sayesinde girmiş.

en son ahmet kürtün burnunun yumruklanması olayında biraz daha sert bir çıkışta bulununca, bu kişiyi ona belli etmeden yakın takibe aldım. bu şahıs da bir CHP üyesi idi. onu işe sokanlar da şu anda CHP İstanbul İl Örgütü'nde üst düzey yönetici imiş. 

cumhuriyet tarihindeki en rezil seçim işbirliği (1991) sayesinde bölücüleri ilk kez T.B.M.M. ortamına sokan ve Doğu-Güneydoğu bölgesinde PKK sayesinde almış olduğu en büyük oyu alan -o zamanki SHP- CHP, entel-liboş medyanın da gazıyla yıllar yılı açılım teranesi ile partiye gerici ve kürtçü kadroları yığdı. "seçimlerdeki başarısızlığının nedeninin bu kesimleri kucaklamamak" olduğu gazını veren satılmış medyanın çabalarıyla CHP AKPvari bir partiye döndürülmüştür. 

sırf o maksatla kurulan AKP'yi saymaz isek, MHP'de Devlet Bahçeli'nin lider seçilmesi ile birlikte MHP'ye de endirekt de olsa sirayet eden kürtçülük, Washington'dan kotarılan son film "Deniz Baykal Operasyonu" ile CHP'de de artık kendisine kalıcı olarak bir yer edinmiş ve gerçek Atatürkçüleri kendisinden kaçırtarak sandıktan soğutmuştur.

CHP'ye giriş yapan gericiler ve pkklı bölücüler şu anda takkiyenin kralını yapmaktadırlar. zaten şimdi  anlatmış olduğum konunun en can alıcı yerine geliyorum: az evvel size yukarıda bahsettiğim şahısın ceketinin yakasında Ay-Yıldızlı bir Atatürk rozeti vardı! bunu gördüğüm zaman belime tekme yemiş gibi irkildim ve Atatürkçü kesimin nasıl bir sindirilme ve yıldırılma projesi ile karşı karşıya olduğunu, belli kesimlerin belli amaçlarına ulaşabilmek için köprüyü geçene kadar farklı şeyler dediğini gördüm!

onlar bunu her zaman yapıyorlar ve yine yapacaklar. burada uyanık ve durumun farkında olması gereken de biz, yani gerçek Atatürkçüleriz. bu ülkenin aydınlık insanlarını, ne cumhuriyetin ne de halkın partisi olan CHP'den uzak durmaya ve gerçek Atatürkçülüğün, satın alınamayan ve alınamayacak olan, ABD'den değil Ankara'dan idare edilen Türk'ün partisi Ulusal Parti çatısı altında siyaset yapmaya ve aktif ya da pasif katılımcı olmaya davet ediyorum.

Saygılar

Kenan Yiğit, Ordu
15 Mayıs 2010

BU ÜLKEDE O KADAR ÇOK BAŞI EZİLMESİ GEREKEN VATAN HAYİNİ VARKİ   İKİ ÇANAKKALE SAVAŞI YAPSAK ANCAK KURTULURUZ BUNLARDAN ALLAH YARDIMCINIZ OLSUN

Sinan, İstanbul
14 Mayıs 2010

"Ulusal Parti olarak CHP içindeki Atatürkçü güçlere önerimiz son mevziye kadar ABD’nin Kürtçü darbesine karşı direnmeleridir. 

Direniş gücü kalmayan yerde Ulusal Parti tüm CHP üyesi Atatürkçüleri kucaklamaya hazırdır."

Yukarida alintisini yaptigim yazi bana göre
Ulusal Partinin ictenligini ve gercekciliginide  gösteriyor! Bu sadece CHP icin gecerli olmamali!
Partiler piyasasinda meclis ici ve meclis DISI benim deger verdigim Atatürkcü ,yurtsever görünen parti yada parti baskanlari da var. Ulusal parti mücadele ederken dogal rakibi en basta AKP ise diger dogal olmayan ama oy calmasi yapabilecek yeni kurulmus muhalefet partileri ilede mutlaka dirsek temasi yapmalidir!
Örnek: Sadettin Tantan,Osman Pamukoglu,Yasar Nuri Öztürk,Abdül Latif Sener vs.!
Tabiki bu benim sahip oldugum bilgim dahilinde olusturdugum düsüncelerin bir kaci.

Eger bir Türkiye ,ben Atatürk ilkelerine vede cumhuriyetin kurulus felsefesine inaniyorum diyen kim varsa birlesmelidir. Gerisi herkeze zara verecegine göre 2. bir secenek; yolu hem uzatir hem güclestirir! 
Bunu cevabini secmene vermekle yükümlü olur!!

Ulusal Parti`ye bu baglamda büyük görev düsüyor diye düsünüyorum!

Yol uzun ama umutsuz degil!
Tek seye gereksinim var: Calismak,calismak,halka yakin olmak,halki aydinlatmak(bazan kolay degil biliyorum.)

Herkeze Basarilar diliyorum.

SAYGILARIMLA.

Necdet, Almanya
14 Mayıs 2010

Türkiye'de tam 15 milyon kişinin sandık başına gitmediğini biliyor muydunuz?

15 milyon kullanılmayan ve ziyan olan oy.

sistem partilerine inancını yitirmiş ve bunun büyük çoğunluğu da yurtsever-ilerici 15 milyon kişi!

sandıktan sıtkı sıyrılmış olan 15 milyon kişi..

Ulusal Parti tez zamanda bu oyların peşinde düşmelidir! Kamuoyunun büyük bir kısmını, birebir iletişimlerinin sonucunda bu oyların büyük bir çoğunluğunun Ulusal Parti'ye gideceğine inanıyorum. Yoldaşlarımızın hepsinin  buna büyük katkısı olacağına inancım tamdır! Hepimiz bulunduğumuz yerde Ulusal Parti lehine çalışabiliriz. İnsanlara böyle bir oluşumun varlığını haberdar etmek suretiyle ilgileri tarafımıza çekebilirsek, satılmış medyaya da ihtiyacımız olmayacaktır. (Zaten bir süre sonra onların çoğu kapımıza köpek gibi gelecektir)

Bulunduğunuz köye/kasabaya/beldeye/ilçeye/ile/bölgeye Ulusal Parti henüz ulaşamamış olabilir. Ama bak; web sitesinde broşürleri var. Evde ya da bir internet cafede printerdan o broşürleri çoğalt. Kapı kapı gidin herkese Ulusal Parti'yi ve onun ideolojisini anlayana kadar anlatın. Karşınızdakiler sizin dediklerinizi kabul etmese bile, en azından artık böyle bir oluşumun olduğundan haberleri olacaktır ve ileride bunun Ulusal Parti'ye de çok büyük katkısı olacaktır!

Öğrenci, Emekli, Çalışan, İşsiz ve vs işçi-köylü-şehirli tüm Atatürkçü Türk halkını Ulusal Parti'ye maddi-manevi  katkılarda bulunmaya davet ediyorum.

Anjel Sevi, İstanbul
13 Mayıs 2010

NEDİR KARDEŞİM BU MİLLETİN KÜRTÇÜLERDEN ÇEKTİĞİ HANGİ TAŞI KALDIRSAN BUNLAR ÇIKIYOR.
Sinan İstanbul
13 Mayıs 2010

Sevgili Atatürkcü Kemalist Kardeslerim, artik bu ölü topragi üzerimizden atmanin, uyanma ve gercekleri görmenin, milletimize dogru yolu göstermenin zamani coktan gelmistir. Sandikta sömürge ve yandascilara cevabimizi bir yumrukta vermeliyiz. Büyük liderimiz Atatürk bu ülkeyi biz genclere bagimsiz sekilde hediye etti, biz ise bu degeri her sartlar altinda korumamiz lazim. Biz kesinlikle ABD, AB ve NATO'yu reddediyoruz. Yasasin bagimsizlik ve özgürlük. Baskanimiz ve partimize bol basarilar. Hepinizi sevgiyle selamliyorum.

Kamil Türkmen, Almanya
12 Mayıs 2010

Atatürk'ün tek partisi vadır oda ULUSAL partidir... sizleri bekliyoruz.... saygılar

Murat Pira, İzmir
12 Mayıs 2010

Kılıçdaroğlular, Murat Karayalçınlar, Livaneliler, Arif Sağlar ve benzerleri oldukça  CHP ne oyumu aldı nede oyumu alabilir. Zaten Atatürkçü parti yok diye son 4 genel seçimde oyumu kimseye vermedim. Ama artık Atatürkçü bir parti doğdu seneler sonrada olsa. Oyumuz garantidir.

Muhittin Efe, İzmir
12 Mayıs 2010

Ileri görüslü oldugumuzu yine ispatladik.Keske haksiz olsaydik,ama maalesef tüm öngörüler birer birer gercek oluyor.O halde Cumhuriyete sahip cikma zamani,Ulusal Parti zamani.

Erdem, Almanya
11 Mayıs 2010

tüm Kemalistler gerçek Atatürkçüler tek yol ulusal partidir. Başka seçenek yoktur. Gerçek Kemalist ve Atatürlçüler tek yol ulusal partiyi büyütmek ve iktidar yapmak gözüküyor.,.

saygılar ve teşekkürler....

Murat Pira, İzmir
11 Mayıs 2010

bütün ulusalcı,milliyetçi,ATATÜRKÇÜ'ler Türksolu etrafında birleşmeli.

Ayberk Arısoy, İstanbul
11 Mayıs 2010

Ne mutlu ki artık ata'nın ilkelerine sahip çıkıp, onu iktidar kılacak bir ulusal parti var.

Serdar, İstanbul
11 Mayıs 2010


Son gelişmelerden sonra, -kişi bazında olsa bile- mantalite olarak mevcut CHP üst yönetiminde hiçbir değişiklik olmayacaktır. Gelene ağam - gidene paşam mantığı bizzatihi devam edecek ve tek derdi yasal dokunulmazlık zırhı olan milletvekilliğini kaybetmek istemeyen kimseler, yeni gelen yönetime de kayıtsız şartsız biat edecektir. Bu açıdan CHP'de hiç kimse büyük bir değişiklik beklemesin.

Benim tek beklentim, halen CHP'nin içinde yer alan Atatürkçü Türklerin bu durumu anlayıp o partiden bir an önce uzaklaşmaları ve şu anda bu ülkedeki tek Atatürkçü parti olan Ulusal Parti saflarına katılmalarıdır.

Buradan CHP'li tüm namuslu, bozulmamış, ülkesini seven ve "Gerçek Atatürkçü" olan kimselere sesleniyorum: Sizleri de Ulusal Parti çatısı altında yeniden kurtuluş mücadelesine davet ediyorum. Altı Ok'u sadece ambleminde kalmış o partinin bundan sonra Türk insanına ve ülkesine verebileceği bir şey kalmamıştır! CHP'de kalmak yapılabilinecek en kolay iştir.

Evet.. Mustafa Kemal Paşa için de "Padişah'ın bir paşası olmak" ve ülkenin parçalanmasına seyirci kalarak İstanbul'da zevk-ü sefa içinde yaşamak yapılacak en kolay iş idi. Ama o büyük şahsiyet, 'kolay'ı değil 'olay'ı seçti ve bu milletin Atatürk'ü oldu! Sizlere de düşen, damarlarınızdaki asil kanı bir an önce deverana geçirmek ve dedelerinizin-atalarınızın şehit düştüğü o taşın altına elinizi sokmak ve gerçek Atatürkçü Parti Ulusal Parti'de mücadele etmektır. 

Vahidettin satılmış haini Kazım Karabekir Paşa'yı, Atatürk'ü tutuklatırıp -ya da bulunduğu yerde katlettirip- İstanbul'a getirtmek için yollamıştı. Kazım Karabekir Paşa için de kolay olan bunu yapmaktı. Ama o da kolay yerine olayı seçti ve yüce Atamızın huzuruna çıkıp padişahlık rütbelerini parçaladı ve ona "Emrinizdeyim Paşam!" dedi! Sizlerin de bu büyük şahsiyetlerden yana hiç bir eksiğiniz yok; çünkü siz de TÜRKSÜNÜZ!

Gazamız mübarek ola, kurtuluşumuz hayırola..

Satılmış İhdaroğlu, Yalova

11 Mayıs 2010

herkes şunu çok iyi bilmelidir ki 'emperyalizm' ile mücadele, "ondan icazet alanlarla" yapılamaz. daha önce Türksolu dergisinde bir yazıda da yazdığı üzere faşizme karşı, ancak "faşistlerin hakkında bir tek dosya bile hazırlayamayacağı" kişiler mücadele verebilir.

yoksa Baykal gitmiş, Kılıçdaroğlu gelmiş, Topuz gitmiş, Sarıgül gelmiş ve vs başkası gitmiş-gelmiş; bunlar ancak ve ancak günü kurtarmaya yönelik CIA alternatifleridir. kılavuzu ABD olanın da başı belalardan ebedi olarak kurtulamaz.. Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olsa ve iktidara gelse bile, inanın düşmanların elinde "onu da günü geldiğinde altedecek" gizli dosyalar, band-film kayıtları ve benzeri şeyler vardır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, içindeki tüm kurumları ve kişileri ABD, AB, Rusya ve vs ülkelerin güdümünden çıkamadığı sürece ne gelişebilecektir; ne terörü bitirebilecektir ve ne de ulu önder Atatürk'ün dediği "Muassır Medeniyetler Seviyesi"ne ulaşabilecektir. her bölgesinde enternasyonel ajanların gazeteci, NGO'cu, yabancı sermaye ve yardım kuruluşu kisvesi altında bölücülüğü tetikledikleri bir ortamda, zaten isteseniz bile hiçbir olumlu gelişme sağlayamazsınız.

Sn. Gökçe Fırat : engin sağduyunuz, tarafsız-nesnel bakış açınız ve tahlilleriniz, sizi tarih sahnesinde bir kez daha haklı çıkarmıştır. hep söyledim; yine söylüyorum:

ülkesini seven Atatürkçü Türkler için Ulusal Parti bir alternatif filan değildir. KESİNLİKLE VE KESİNLİKLE BİR "ZORUNLULUKTUR!"

inadına Ulusal Parti, inadına Gökçe Fırat ve inadına Türksolu!

Latif Meşe, İzmir
10 Mayıs 2010


Boylesi belkide daha iyi oldu. Ataturkculerin adresi belli oldu.

Cengiz Yılmaz, Antalya
10 Mayıs 2010

Baykal'a yapılan kaset komplosunun kürtçü darbe dışında muhalefeti yıpratma amacı olduğunu düşünüyorum 
Bütün vatanseverlere, atatürkçülere, gerçek milliyetçilere çağrım ulusal parti atısı altında tayyipe karşı tek yumruk olmaktır
türksolu kurulduğundan beri her dediği doğru çıkıyor başkan gökçe fıratın ileri görüşlülüğü ortaya çıkıyor chp deki bu kürtçü darbe ulusal parti adına daha hayırlı olur 
Bütün vatanseverlere, atatürkçülere, gerçek milliyetçilere çağrımız ulusal parti çatısı altında tek yumruk olmaktır

Kemalist, İstanbul
10 Mayıs 2010

Deniz BAYKAL'ın istifası ile, CHP içinde bir süredir Gürsel TEKİN ve Kemal KILIÇDAROĞLU çizgisi üzerinden kendisini ifade eden kürtçü darbe hazırlığının son aşaması da böylece ortaya konmuş bulunuyor. CHP içindeki kürtçü ve ayrılıkçı hareket yanlılarının gözü aydın olsun!

Burada asıl durup düşünmesi gerekenler, kendilerini Atatürkçü ve ulusalcı olarak tanımlayan sıradan CHP'lilerdir. Atatürk'ün partisi olarak nitelemekte bağnazca ısrar ettikleri, aslında Atatürk'ün kurduğu 6 ok ideolojisinden çok yıllar önce uzaklaşmış ve onu reddetmiş olan bir partinin daha ne kadar destekçisi olmak niyetinde olduklarını çok derinlemesine sorgulamalıdırlar.

Tayfun Bulca, İstanbul
10 Mayıs 2010

Çok  yerinde bir tespit bu  yazıdada herzaman  olduğumuz gibi haklı  çıkacaksınız geçmiş dönem yazılarınızda olduğu  gibi.. Artık  bir uyanış içerside olan  TÜRK ulusunun gerçekleri görerek ULUSAL PARTİNİN çatısı altında  toplanma vaktidir ATATÜRKÜN  6 okunu  savunan ve onları ilkesi kabul etmiş olan  sadece ULUSAL PARTİDİR öncesinde ve sonrasındada. Gelin şu islamcı -kürtcülere kim olduğumuzu  gösterelim artık  birlik  vaktidir..Yaşasın CUMHURİYET...

Alp, İstanbul
10 Mayıs 2010

Tarih sahnesi her zaman aynıdır.emperyalistlerin oyunları değişmez sadece aktörler değişir.Bu aktörler ecevit gibi orta solu olur, demirel gibi merkez sağ olur,erbakan gibi ve tayyip gibi şeriatçi olur.bu tüccarların tek ortak yanı ise ülkelerini sevmemeleri, satmaları halkı yoksul bırakmaları ve amerikan uşağı olmalarıdır.Biz buna ULUSAL PARTİYLE son vereceğiz.

Uğur, Artvin
10 Mayıs 2010

Her zaman Gökçe Fırat'tayız, Kürtçü Faşist Kılıçdaroğluyla işimiz olmaz! 6 OK GRURUMUZ, GRURUMUZ ULUSAL PARTİDİR!

Utkan Ozan, Antalya
10 Mayıs 2010

Ne hale geldik ya... Atatürk'ün partisi bence müzeye konmalı ve orada kalmalı...

Arzu Özer, Ankara
10 Mayıs 2010

CHP'deki Atatürkçü  miletvekilleri istifa edip Ulusal Parti'ye güç vermeli. Çünkü Kürtçüler onları zaten aday göstermez

Türk Vatandaş, İstanbul
10 Mayıs 2010

TÜRKSOLU CHP'de Kürtçü Darbe Girişimi dediğinde durumun ne noktalara gelebileceğini görmüş ve Atatürkçüleri önceden uyarmıştı.

Mehmet Uygun, Manisa
10 Mayıs 2010

TÜRKSOLU'nun çok öncelerden yaptığı uyarılar teker teker doğrulandı. Kürt-İslamcı çetenin tertiplerine birisi daha eklenirken Atatürkçülerin adresi bellidir. ULUSAL PARTİ

Samim Öztürk, Ankara
10 Mayıs 2010

http://www.turksolu.com.tr/282/baykalistifa.htm

***

CHP'de Kürtçü darbe hazırlığı Gandi Kemal ve Doğan Medya,




CHP'de Kürtçü darbe hazırlığı   Gandi Kemal ve Doğan Medya,























Sayı: 232, 13.04.2009

Serap Yeşiltuna

29 Mart Yerel Seçimlerinin ardından siyasi analizciler, parti başkanları, yorumcular, gazeteciler, rakamları türlü türlü grafiklere sokarak, kendine göre yontarak farklı farklı sonuçlara vardı. Ancak tüm medyanın mutabık olduğu bir galip vardı: 

Kemal Kılıçdaroğlu.

AKP ile uzlaşmaz çelişkiler içine girerek bir anda en hızlı AKP karşıtlarından biri haline geliveren ve adeta "antifaşist" cephenin sözcülüğünü üstlenen Doğan Medya'nın biricik favorisiydi Kılıçdaroğlu.
Kılıçdaroğlu dürüstlüğün temsilcisiydi, CHP'nin yeni yüzü, İstanbul'un yeni umuduydu. Melih Gökçek'e karşı yürüttüğü yolsuzluk mücadelesinin, Dengir Mir Fırat'la giriştiği düellonun ardından, CHP'nin aslarından biri olmuştu ve Doğan Medya'nın da AKP'ye karşı sığınacağı en uygun alternatifti.
Seçimlerden önce yere göğe sığdıramadılar. CHP bir yanda, Doğan Medya bir yanda Kılıçdaroğlu rüzgarıyla devam etti seçim propagandaları.
Seçimler biter bitmez de, daha ilk geceden Türkiye'ye yeni bir kahraman kazandırıldı: Gandi Kemal.
Yürütülen propagandaya göre, CHP oylarını çok yükseltememişti ama yükselttiği yerlerde de bunun yegane sebebi Kılıçdaroğlu ve Kılıçdaroğlu'yla gelen açılımlardı.
Hürriyet'in 30 Mart manşeti "Gandi Kemal Mucizesi"ydi ve günlerdir sayfalarca yazı yazılıyor Gandi Kemal için. Fiziksel görünüşlerinin benzerliğinden ve Kılıçdaroğlu'nun sakin mizacından yola çıkarak bu benzetmeyi yapanlar aynı zamanda onu ulusal bir lider, bir direnişçi haline de getiriverdiler trajikomik şekilde.
Gandi Kemal sevinedursun aslında bu onun kavgası değil. Onun için başlatılmış bir girişim değil, hele hele onun başarısı hiç değil. Hükümetler devirip, hükümetler kuran Doğan Medya, AKP karşısında gücünü yitirmiş de olsa hâlâ etkin ve bir yanıyla yeni bir Amerikancı planının uygulatıcısı.
Evet, Doğan grubunun desteğiyle CHP içinde yeni bir darbe tezgahlanıyor: Kürt Darbesi.
Bu öyle bir darbe ki, sadece Kılıçdaroğlu'nun seçimlerde yakaladığı ivmeyle açıklanacak ve ona bağlanacak türden değil.
Daha seçimlerden çok önce başladı CHP'yi de bu Kürtçülük rüzgarına kaptırma sevdası.
Baykal, Tayyip'in Güneydoğu çıkarmasının hemen ardından, boynunda puşisiyle "etnik kimlik şerefimizdir" siyasetine başlamıştı ve bugün "Kürt sorunu" merkezine çekilmiş durumda.

İstanbul İl Başkanlığı merkezinde başlayan Kürtçülük

Kimler eliyle yapılıyor peki bu diye soracak olursak galiba burada bu kez Baykal mağdur. Ya da kendi kazdığı kuyuya kendi düşüyor diyebiliriz. Çünkü Kürtçülük açılımının mimarı Baykal'ın bizzat kendisi tarafından parlatılan isimlerden biri olan İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin.
Çarşaf açılımının da mimarı olan Gürsel Tekin, Karslı bir Kürt ve Kürtçülüğüyle "solculuğu" iç içe geçmiş isimlerden.
Seçim döneminde de Kılıçdaroğlu'nun yanında en çok sivrilen kişi. Aslında Kılıçdaroğlu'nun arkasındaki gizli el de denebilir. Ve en çok görünen, en çok konuşan isim. Hatta seçim gecesi Baykal evinde oturmuş TVden seçim sonuçlarını izliyorken, basına açıklamalarını yapan isim. Yani bu seçimleri konuşurken CHP'yi değil de, CHP İstanbul İl Örgütü'nü ve Gürsel Tekin'i konuşmak gerekiyor.
Gürsel Tekin ve Kılıçdaroğlu'nu överek Baykal'ı indirme propagandası iki koldan yürütülüyor. Bir yanda Doğan Medya, diğer yanda da Zaman gazetesi aracılığı ile Fethullahçılar tarafından.
"Baykal gitsin ve Kılıçdaroğlu ile Gürsel Tekin gelsin. Bakın o zaman CHP oylarını nasıl artıracak."
"İyi de bundan size ne" demek geliyor insanın içinden çünkü "ne Atatürkçüsünüz ne de CHP'li."
Ancak ABD bir kez düğmeye bastı ve tüm piyonlarına farklı koldan aynı propagandayı yaptırıyor.

Azılı CHP düşmanları açılımların CHP'sini destekliyor!

Örneğin, CHP'nin Güneydoğu'da neredeyse hiç denecek kadar az oy alması tüm medyaya dert oldu. Özellikle Zaman gazetesi de meseleye eğilerek CHP'nin buradaki zaaflarını gidermesini telkin etmeye başladı. Güneydoğu'da PKK'nın dışında siyasi bir hareketin artık varolmadığını kendi oy oranlarından da anlayamayan bu zevat CHP'ye akıl üzerine akıl vermeye başladılar.
Eski ülkücü yeni Fethullahçı Mümtaz'er Türköne, "Seçim bir tecrübeyse İstanbul'da uygulanan yöntemler işe yaradı. CHP geleceğini İstanbul üzerine inşa etmeli, Laiklik gerginliği yaratmadan, tersine çarşaf ve Kuran kursu açılımları ile etki menzilini karşı kutba yöneltti. Varoşlara girdi, seçkinlerin partisi hüviyetinden sıyrıldı" diyerek gazı veriyor.
Aynı gazeteden Hüseyin Gülerce de özetle "CHP halka yüzünü dönsün, inançlara saygılı laik olsun, çarşaf açılımına devam etsin, demokratik reformlarla Doğu ve Güneydoğu'da canlansın" buyuruyor.

Özellikle seçim sonrası en çok yapılan vurgu CHP'nin varoşlardaki oylarını artırdığına yönelik bir iddiaydı. Rakamlar elbette ortada. CHP'nin kıyı şeridi ve elit semtler haricinde oyunu artırdığı herhangi bir yer olmamasına rağmen "varoşlarda güçlenen CHP" yalanının tek bir amacı var. Çarşaf ve Kürt açılımlarını işe yaramış gibi göstermek. Zaten özellikle Zaman yazarları da buna vurgu yapıyor. Kürtçülük ve Şeriatçılık nereden gelirse gelsin ama gelsin!
CHP'nin imam adayı Osman Nuri Bedir %7'yi geçememiş olsa da, çarşaf açılımının başladığı Sultangazi'de AKP % 51 oy almış olsa da, medyaya göre açılımlar işe yaramıştır. CHP iktidar olmak istiyorsa açılımlara devam etmelidir.

Zaman gazetesi'nin daha 1 Nisan'da yaptığı haber şu: "CHP lideri Deniz Baykal çarşaf açılımını İstanbul'un Eyüp ilçesinde başlattı. Buradaki oy oranı yüzde 6,5 arttı. Başörtüsü ve camilerde kandil simidi dağıtan Pendik adayı Mustafa Salih Usta partisine yüzde 2 oranında oy kazandırdı. Seçim afişinde hadisi şerif kullanan Hüsamettin Ataman ise Denizli'de yüzde üçlük bir artış sağladı." Fethullahçıların yayın organı Zaman, CHP'nin açılımlarını övme işine kendini öyle kaptırmış ki ne AKP'nin bu belediyeleri kazandığını söylüyor ne de bu oyların Genç Parti'nin oyları olduğunu.
CHP'yi yeni açılımlara ve Kürtçülüğe teşvik etmeye çalışanlardan biri de Sabah gazetesinden Muharrem Sarıkaya: "Güneydoğudaki bir çok ilde % 1-2 oranında oy alan CHP, bu illerdeki insanların akrabalarının yoğun olarak yaşadığı İstanbul'da Kartal, Maltepe; Ankara'da Mamak, Yeni mahallede ciddi oy patlaması yaptı. Benzer durum Mersin, Antalya, ve İzmir'de Güneydoğu kökenli seçmenin yaşadığı yerlerde de görüldü. Bu da gösteriyor ki CHP Güneydoğu'ya yönelik yeni bir açılıma girerse karşılığını alacak, DTP'ye giden oylarının bir kısmını evine döndürecek."
Evet, iddiaya göre CHP Kürt mahallelerinden bile oy almaya başlamıştır ve böyle devam ederse Güneydoğu'daki tüm belediyeleri alması işten bile değildir!
İşin en komik tarafı da bu. CHP ile hiçbir alakası olmayan çevrelerin CHP'ye akıl vermeye, onu iktidar olmak için yönlendirmeye çalışması.
Taraf gazetesi bile bu ekibe katılmış durumda. Onların lügatinde de yeni yönelimin adı "CHP'nin normalleşmesi." Leyla İpekçi, Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisine övgüler yağdırırken İzmirlilerin "sekter" tavrını eleştiriyor: "Gürsel Tekin ve ekibine çok iş düşüyor. CHP'nin yeni kadroları İzmirlilerin bu içe kapanmacı, homojen, ötekine var olma hakkı tanımayan, gizli faşizan profilini hayatta karşılığı olacak biçimde demokratikleştirmeyi başarırlar."

Varoşlardan yükselen etnikçilik

Kurdukları denklem basittir: CHP kötü, Kılıçdaroğlu ve Tekin iyi. Ancak bu kötülüğün ve iyiliğin kıstasları hiç de bizim tartıştığımız eksende yürümüyor.
Yıllardır Atatürkçüler olarak CHP'yi eleştiriyoruz. Ama sadece iktidar olamadığı için değil, Altı Ok'u reddettiği ve ideolojik olarak oradan oraya yalpaladığı, kimliksiz, duruşsuz bir parti olduğu için.
Türkiye'nin sahil şeridine kilitlendiği, kırsaldan, varoştan halktan tamamen koptuğu için eleştiriyoruz.
Milliyetçiliği bıraktığı, devletçiliği, halkçılığı elinin tersiyle reddedip liberal bir parti olduğu, özelleştirmelere, IMF'ye karşı koyamadığı için eleştiriyoruz. Elbette Baykal'ı da bunun için eleştiriyoruz.
Ancak şimdi Baykal gitsin, Kılıçdaroğlu ve Tekin gelsin diyenlerin derdi bu değil. Tam tersine artık daha da batağa çekilmiş bir CHP yaratmaya çalışıyorlar.
Bunu yaparken de CHP'nin çevre ve varoşlardan oy aldığını artık halka yöneldiğini bunun da birebir Gürsel Tekin'in başarısı olduğunu yutturmaya çalışıyorlar.
Taraf'tan Rasim Ozan Kütahyalı: "Yurttaşla birebir temas halinde, ilçe ilçe kasaba kasaba kasaba, mahalle mahalle gezerek emekten ve yoksuldan yana bir siyaset"ten bahsediyor.
Gürsel Tekin'in "ağır abi" tavırlarıyla, halkın içindenmiş görüntüsü yaratmaya çalışması, bürokrat tipli siyasetçi anlayışının dışında "tüccar" tavrı birilerine hoş görünüyor olabilir ancak bu halkla temasın değil halk dalkavukluğunun yeni bir biçimi. AKP o zaman en halkçı parti! Öyle ya AKP'li vekiller çok daha halktan görünüyor. Tayyip değil mi vatandaşın sofrasına oturup zaman zaman onun ekmeğini bölüşen.
Hatta bu ikilinin çok daha "sol" bir görüntü çizdiği iddiaları da Doğan'ın solcu gazetesi Radikal'den geliyor. Müthiş ikili, hem halkçı, hem de solcu.
Basının dediğine göre CHP ile halk arasında, varoşlar arasında bir köprü kurulmuş da bizim haberimiz yok!

Tekin ve Kılıçdaroğlu'nu kahraman yapan etnik kökenleri

Gürsel Tekin'i CHP'nin Tayyip Erdoğan'ı yapanlar, Kılıçdaroğlu için Türkiye'nin Karaoğlan'ı diyenler CHP dışından CHP içine doğru coşkulu bir "dönüşüm" havası başlattılar.
Bu öyle bir dönüşüm ki belki CHP'yi iktidara taşıyacak, CHP'den yeni bir AKP yaratabilecek bir dönüşüm. Biz bunu destekleyemiyoruz çünkü bu bizim anladığımız anlamda bir dönüşüm değil.
Yeni ekip CHP'yi Altı Oktan daha da uzaklaştıracak, onu daha da liberalleştirip Kürtçüleştirecek bir dönüşüme sokuyor.

Parlayan isimler:


Gürsel tekin









Gürsel Tekin, Karslı bir Kürt.

Kemal Kılıçdaroğlu, Tuncelili bir Kürt.

Kemal kılıçdaroğlu










Kemal Kılıçdaroğlu


Murat Karayalçın









Murat Karayalçın, Kürtçülüğün bayraktarı!

Murat Karayalçın,
Baykal seçimlerin ardından "AKP, DTP ile benzeşerek, DTP ile kaynaşarak, devletin hizmet ve yatırım olanaklarını kullanarak DTP'yi etkisizleştirmeye çalıştı ama insanlar bu aldatmacayı itti" diyerek AKP'yi eleştiriyordu. Ancak bu Kürtçülük yarışının içinde CHP de vardı. Parti programını bile "etnik kimlik şerefimizdir" söylemi üzerinden değiştiren Baykal "etnik kimlik" havuzunda boğulmak üzere.

Etnik kökenleri bizi hiç de ilgilendirmiyor ancak bu isimlerin parlama nedeni maalesef etnik kökenleri ve Kürtçülüğe yaktıkları yeşil ışık.
TV ekranlarından konuşan Kılıçdaroğlu "Kürt açılımı yapacak mısınız?" sorusuna "Kürtler konuşsunlar ne açılım istiyorlarsa söylesinler yapalım" diye cevap veriyor. Diyarbakır'a gidip açılım yapmaktan bile bahsediyor.
Obama'nın gelişinin ardından da hemen Baykal'la görüşerek Kurultay talebinde bulunarak "liderlik talebim yok, arkanızdayım ama yeni yönetim kurulsun" diyor.
Ve CHP, 11 Nisan'da parti meclisi toplantısında Kurultay'a gitme kararı alıyor.
Yeni yönetim kurulacak. Konuşulan Kılıçdaroğlu'nun MYK'ya alınması, Karayalçın'ın CHP içinde aktif göreve getirilmesi hatta başdanışman olması.
Ancak Doğan Medya'nın da Fethullahçıların da hedefi çok daha büyük.
Reha Muhtar "Tayyip Bey yanlısı yandaş basın bile Kılıçdaroğlu gelsin, ortalık renklensin diye davul çalıyor, CHP'den hala ses seda yok. CHP bu seçimde kaybetti ama Kılıçdaroğlu gelirse iş değişir" diyerek süreci hızlandırmaya çalışıyor.
İlk Kurultay için hedeflenen Baykal'ın düşürülüp, Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığa, Gürsel Tekin'in de yardımcılığa getirilip, Karayalçın'ın başdanışman yapılması ve parti içinde yeni bir ayıklamayla Kürtlerin aktif hale getirilmesidir.
Bu seçimlerde bazı yerlerde PKK'ya yakın isimlerin CHP'den aday yapıldığı düşünülürse değişim çok yakında ve bunun adı tam bir Kürt darbesi.
Öyle ki özellikle Taraf gazetesi başta olmak üzere yeni ikiliyi tutanların en önemli tezi de bunların Baykal gibi Ergenekon'un avukatlığını yapmıyor oluşu. "Gürsel Tekin, Kürt'tür ve Kürt meselesine de duyarlıdır" diyen Sabah yazarı Mahmut Övür, Taraf'a verdiği röportajda "Şimdi çok açıktan söyleyemiyorlar ama Tekin çetelere karşıdır, Baykal'ın tepkisini çekmek istemiyor ama Ergenekon'a onun gibi bakmıyor" demeye getiriyor.
Yani yeni ekip aynı zamanda AKP'nin tezgahının da destekleyicisi ve belki de PKK'yla mücadele etmiş paşaların yargılanmasını isteyecek kadar da Ordu düşmanı. Bunu zaman gösterecek.

Baykal "etnik kimlik" havuzunda boğulacak

Kısacası "vah Baykal" demekten kendimizi alamıyoruz. Kendi açtığı Kürtçülük çukurunun içine kendi düştü.
Baykal seçimlerin ardından "AKP, DTP ile benzeşerek, DTP ile kaynaşarak, devletin hizmet ve yatırım olanaklarını kullanarak DTP'yi etkisizleştirmeye çalıştı ama insanlar bu aldatmacayı itti" diyerek AKP'yi eleştiriyordu. Ancak bu Kürtçülük yarışının içinde CHP de vardı. Parti programını bile "etnik kimlik şerefimizdir" söylemi üzerinden değiştiren Baykal "etnik kimlik" havuzunda boğulmak üzere. Baykal'a acıyacak değiliz ancak görünen o ki bu havuzda asıl boğulmak istenen Türk milleti.
"Baykal gitsin, Baykal gitsin" diye çırpınan Atatürkçüleri artık çok daha tehlikeli bir dönem bekliyor. "Baykal nasıl olsa koltuğunu kimseye terk etmez" diye de düşünmesinler Amerika düğmeye bastığı an Baykal o koltuğu bu Kürtçü ekibe devretmek zorundadır.
CHP bu işten başarıyla çıkabilir mi peki?
Elbette çıkabilir. Çünkü bundan sonra bir yedek olarak tutulacaktır.
İktidar olamaz mı? Elbette olabilir, elbette varoşlardan da oy alabilir.
AKP nasıl alabildiyse, nasıl bir dilenci ekonomisi sistemi kurduysa, nasıl popülist bir söylem geliştirdiyse CHP'de yapabilir.
Ancak bunun adı ne halkçılık ne de Atatürkçülük olur. Gürsel Tekin çizmeleri giyip varoşlara gider gitmesine-söylendiğine göre 38 bin 600 km yol katetmişler Kılıçdaroğlu'yla - ancak "yeni halkçı" CHP, ne özelleştirmelere karşı çıkar, ne IMF'ye ne de Amerika'ya. Varoşlardaki çaresiz vatandaş da bu kez CHP'ye oy vermiş olur belki ama kaderi baki kalır.
Kürtçülüğün önünü açacak tüm söylemlerle DTP'ye yeni bir düşman kardeş gelmiş olur o kadar. Bugün AKP nasıl DTP ile rekabet ederek bir yandan Kürtçe kanalla, Barzani, Talabani dalkavukluğuyla Kürtçülüğü geliştiriyorsa bunun destekçilerinden biri de CHP olur.

Atatürk'ün kemiklerini sızlatan çizgi yani.

Ömrü Kürt isyanlarıyla mücadele etmekle geçmiş, laikliği kabul ettirebilmek için her türlü tehlikeyi göze almış, kadını esaretten kurtarmış Atatürk'ün kurmuş olduğu parti Kürtçülüğün ve çarşafın esareti altında.
Doğan Medya'nın, Fethullahçıların " Açılım! Açılım! Açılım!" Çığlıkları etrafında Kürtçüler tarafından kuşatılmış olarak!

Gerçekten vah Baykal diyoruz, yazık olacak.

(Sayı 232, 13/04/2009)


YAZI  HAKKINDAKİ  GÖRÜŞLER...


Adamın biri çok uzun yıllar yurt dışında kaldıktan sonra ülkeye dönmüş. Havaalanından evine gitmek için bir taksiye binmiş. Yolda giderken yanında sigarası olmadığını hatırlamış ve şoföre bir markette durmasını , sigara alacağını söylemiş. Şoför gitmiş bir camininönünde durmuş ve "" buyrun beyim, sigaranızı alın "" demiş. Adam şaşırarak "" nasıl yani , burası cami "" demiş. Şoför "" beyim artık ticaret camilerde yapılıyor "" demiş. Şaşkınlığı artan adam "" burası ibadet yeri değil miydi, hocalar, imamlar nerede...peki ibadet neredeyapılıyor "" diye sormuş. Şoför "" beyim ibadet üniversitelerde"" diye cevap vermiş. Adam "" profesörler, doçentler nerede... eğtim , eğitim nerede yapılıyor "" demiş. Şoför sakin sakin "" beyim eğitim hapishanelerde "" diye cevap vermiş. Adamcağız panik halinde "" yahapishanedeki hırsızlar, düzenbazlar nerede "" deyince , şoför cevap vermiş "" beyim onların hepsi şimdi mecliste ""

Tahsin Eksi, Almanya
2 Temmuz 2010

Türkiye’de her gün kız çocukları kaçırılıp zorla fuhuşa sürükleniyor, kadınlarımız kapkaça tecavüze uğruyor, her gün şehirlerde PKK gösterileri yapılıyor, Türk bayrakları yakılıyor, otobüsler yakılıyor, her gün birkaç asker şehit oluyor.
Bunları kim yapıyor? Neden ezelden beri sadece kürtler ayaklanıyor, kürtler örgüt kuruyor, kürtler kan döküyor?.. Arabamızı kaldırımın kenarına park ettiğimizde tepemize dikilip park parası isteyen, vermezsek biz yokken arabamızı çizip kaçan değnekçiler niye hep kürttür?.. Kırmızı ışıklarda arabamızın camına yapışıp dilenenler niye hep kürttür?.. Sokakta adım başı önümüze çıkıp "abeeey nooolur bir harçlıhh viir" diye sülük gibi yapışan, vermediğimiz takdirde küfreden 10 - 15 yaşındaki madde bağımlısı yaratiklar niye hep Kürttür?
Toplum olarak düzenimizi, birey olarak yaşantımızı, aile olarak huzurumuzu ve millet olaraksağlımızı bozan kürtlerin yarattığı tehlikeyi hala inkar etmek eğer gaflet değilse, nedir?
Kürtlerin yaptıklarını es geçip kabahati dış güçlerde aramakta hiç gerçekçi değil. Bu topluluktarafından icra edilen “Kapkaç, yankesicilik, hırsızlık, töre cinayetleri, taciz, gasp, beğendiği kızı şehrin orta yerinde kaçırıp ırzına geçerek evliliğe zorlama, etnik dayanışma ile gittiği tüm yerleri hegamonyası altına alıp kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımama, haklı haksız her mecliste sadece kendisinden olduğu için birbirlerini destekleme, çocuk kaçırma, sapıklık, 9-10 yaşlarında çocukların tecavüz edilip öldürülmesi, elektrik su parası ödememe, vergi ödememe, sahteciliklerle asalak gibi yaşama, turistlik kasabaları ele geçirerek hem yerli halka, hemde turistlere zarar verme, devletin her imkanını sömürme, trafik magandalığı, şehir magandalığı, haraç toplama, liselerde, ilkokullarda çeteler kurup diğer öğrencileri sindirme, sahip olduğu feodal kültürü yaşadığı yere uydurmaya çalışma, uymayanlara zarar verme, sıcak para getiren tüm iş kollarına zor kullanarak hakim olma” gibi mevhumları hangi dış güçler kürtlere nasıl yaptırıyor? Merak ediyorum. Arkadaşlar, sorun ‘kürtçülük’ ‘bölücülük’ veya ‘terör’ değildir. Sorun kürdün ta kendisidir. Teröristi, esnafı, işadamı, öğretmeni, manavı, dolmuşçusu, garsonu, sapığı, eşkiyası, kapkaççısı, anarşisti.... hepsi aynıdır. Türk milleti için şu an aleyhte bir faaliyet göstermeyen kürtler olabilir, ancak bunların vadesi sonsuz değildir. Kaldı ki o “sadık kürt” bile sokaklarda, işyerinde veya okullarda gene kürtlüğünün gereğini icra edecektir. Kürtlüğün gereğinin ne olduğunu ise hepimiz biliyoruz.

Tahsin Eski, Almanya 
27 Haziran 2010

iyi ne güzel işte böylece chp li ulusalcılarda ulusal partiye geçer artık sizde chp nin meclisteki sandalyelerine oturur türkiye yi şu anki yönetimden daha iyi yönetirsiniz

Mehmet Ali Tanır, Ankara 
14 Mayıs 2010

ben atatürkçüyüm hemde sapına kadar ama chp deki yanlışların analizindede haklısınız!bende ist il bşk.gittiğimde oradaki havanın ohh ne ala havasını içtim,dediğiniz gibi gürsel tekin etrafına hemşehrelerini toplamış aynı nurettin sözenin sivaslıları topladığı gibi..ancak benim için en büyük tehlike dincilerdir,onları defetmek için her şey yapmaya hazırlanalım..

Kemal, İstanbul 
6 Mart 2010

Artık baykalı değil ama atatürk ilke ve devrimlerini kurtarmak için türksolu olarak üzerimize büyük görevlerin düştüğünü anlıyoruz bu yazıda ve gerçek atatürkçülere diyoruzki atatürkçü partide buluşalım geliyoruz tam bağımsız türkiye için geliyoruz

Adem Üzüm, Ordu 
7 Ocak 2010





7 Eylül 2015 Pazartesi

CHP'de Kürtçü darbe hazırlığı






CHP'de Kürtçü darbe hazırlığı







Serap Yeşiltuna



Sayı: 232, 13.04.2009

Gandi Kemal ve Doğan Medya

29 Mart Yerel Seçimlerinin ardından siyasi analizciler, parti başkanları, yorumcular, gazeteciler, rakamları türlü türlü grafiklere sokarak, kendine göre yontarak farklı farklı sonuçlara vardı. Ancak tüm medyanın mutabık olduğu bir galip vardı: Kemal Kılıçdaroğlu.
AKP ile uzlaşmaz çelişkiler içine girerek bir anda en hızlı AKP karşıtlarından biri haline geliveren ve adeta "antifaşist" cephenin sözcülüğünü üstlenen Doğan Medya'nın biricik favorisiydi Kılıçdaroğlu.
Kılıçdaroğlu dürüstlüğün temsilcisiydi, CHP'nin yeni yüzü, İstanbul'un yeni umuduydu. Melih Gökçek'e karşı yürüttüğü yolsuzluk mücadelesinin, Dengir Mir Fırat'la giriştiği düellonun ardından, CHP'nin aslarından biri olmuştu ve Doğan Medya'nın da AKP'ye karşı sığınacağı en uygun alternatifti.
Seçimlerden önce yere göğe sığdıramadılar. CHP bir yanda, Doğan Medya bir yanda Kılıçdaroğlu rüzgarıyla devam etti seçim propagandaları.
Seçimler biter bitmez de, daha ilk geceden Türkiye'ye yeni bir kahraman kazandırıldı: Gandi Kemal.
Yürütülen propagandaya göre, CHP oylarını çok yükseltememişti ama yükselttiği yerlerde de bunun yegane sebebi Kılıçdaroğlu ve Kılıçdaroğlu'yla gelen açılımlardı.
Hürriyet'in 30 Mart manşeti "Gandi Kemal Mucizesi"ydi ve günlerdir sayfalarca yazı yazılıyor Gandi Kemal için. Fiziksel görünüşlerinin benzerliğinden ve Kılıçdaroğlu'nun sakin mizacından yola çıkarak bu benzetmeyi yapanlar aynı zamanda onu ulusal bir lider, bir direnişçi haline de getiriverdiler trajikomik şekilde.
Gandi Kemal sevinedursun aslında bu onun kavgası değil. Onun için başlatılmış bir girişim değil, hele hele onun başarısı hiç değil. Hükümetler devirip, hükümetler kuran Doğan Medya, AKP karşısında gücünü yitirmiş de olsa hâlâ etkin ve bir yanıyla yeni bir Amerikancı planının uygulatıcısı.
Evet, Doğan grubunun desteğiyle CHP içinde yeni bir darbe tezgahlanıyor: Kürt Darbesi.
Bu öyle bir darbe ki, sadece Kılıçdaroğlu'nun seçimlerde yakaladığı ivmeyle açıklanacak ve ona bağlanacak türden değil.
Daha seçimlerden çok önce başladı CHP'yi de bu Kürtçülük rüzgarına kaptırma sevdası.
Baykal, Tayyip'in Güneydoğu çıkarmasının hemen ardından, boynunda puşisiyle "etnik kimlik şerefimizdir" siyasetine başlamıştı ve bugün "Kürt sorunu" merkezine çekilmiş durumda.

İstanbul İl Başkanlığı merkezinde başlayan Kürtçülük

Kimler eliyle yapılıyor peki bu diye soracak olursak galiba burada bu kez Baykal mağdur. Ya da kendi kazdığı kuyuya kendi düşüyor diyebiliriz. Çünkü Kürtçülük açılımının mimarı Baykal'ın bizzat kendisi tarafından parlatılan isimlerden biri olan İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin.
Çarşaf açılımının da mimarı olan Gürsel Tekin, Karslı bir Kürt ve Kürtçülüğüyle "solculuğu" iç içe geçmiş isimlerden.
Seçim döneminde de Kılıçdaroğlu'nun yanında en çok sivrilen kişi. Aslında Kılıçdaroğlu'nun arkasındaki gizli el de denebilir. Ve en çok görünen, en çok konuşan isim. Hatta seçim gecesi Baykal evinde oturmuş TVden seçim sonuçlarını izliyorken, basına açıklamalarını yapan isim. Yani bu seçimleri konuşurken CHP'yi değil de, CHP İstanbul İl Örgütü'nü ve Gürsel Tekin'i konuşmak gerekiyor.
Gürsel Tekin ve Kılıçdaroğlu'nu överek Baykal'ı indirme propagandası iki koldan yürütülüyor. Bir yanda Doğan Medya, diğer yanda da Zaman gazetesi aracılığı ile Fethullahçılar tarafından.
"Baykal gitsin ve Kılıçdaroğlu ile Gürsel Tekin gelsin. Bakın o zaman CHP oylarını nasıl artıracak."
"İyi de bundan size ne" demek geliyor insanın içinden çünkü "ne Atatürkçüsünüz ne de CHP'li."
Ancak ABD bir kez düğmeye bastı ve tüm piyonlarına farklı koldan aynı propagandayı yaptırıyor.


Kemal kılıçdaroğlu
Kemal Kılıçdaroğlu

Gürsel tekin
Gürsel Tekin
Murat Karayalçın
Murat Karayalçın
Baykal seçimlerin ardından "AKP, DTP ile benzeşerek, DTP ile kaynaşarak, devletin hizmet ve yatırım olanaklarını kullanarak DTP'yi etkisizleştirmeye çalıştı ama insanlar bu aldatmacayı itti" diyerek AKP'yi eleştiriyordu. Ancak bu Kürtçülük yarışının içinde CHP de vardı. Parti programını bile "etnik kimlik şerefimizdir" söylemi üzerinden değiştiren Baykal "etnik kimlik" havuzunda boğulmak üzere. 


Azılı CHP düşmanları açılımların CHP'sini destekliyor!


Örneğin, CHP'nin Güneydoğu'da neredeyse hiç denecek kadar az oy alması tüm medyaya dert oldu. Özellikle Zaman gazetesi de meseleye eğilerek CHP'nin buradaki zaaflarını gidermesini telkin etmeye başladı. Güneydoğu'da PKK'nın dışında siyasi bir hareketin artık varolmadığını kendi oy oranlarından da anlayamayan bu zevat CHP'ye akıl üzerine akıl vermeye başladılar.
Eski ülkücü yeni Fethullahçı Mümtaz'er Türköne, "Seçim bir tecrübeyse İstanbul'da uygulanan yöntemler işe yaradı. CHP geleceğini İstanbul üzerine inşa etmeli, Laiklik gerginliği yaratmadan, tersine çarşaf ve Kuran kursu açılımları ile etki menzilini karşı kutba yöneltti. Varoşlara girdi, seçkinlerin partisi hüviyetinden sıyrıldı" diyerek gazı veriyor.
Aynı gazeteden Hüseyin Gülerce de özetle "CHP halka yüzünü dönsün, inançlara saygılı laik olsun, çarşaf açılımına devam etsin, demokratik reformlarla Doğu ve Güneydoğu'da canlansın" buyuruyor.
Özellikle seçim sonrası en çok yapılan vurgu CHP'nin varoşlardaki oylarını artırdığına yönelik bir iddiaydı. Rakamlar elbette ortada. CHP'nin kıyı şeridi ve elit semtler haricinde oyunu artırdığı herhangi bir yer olmamasına rağmen "varoşlarda güçlenen CHP" yalanının tek bir amacı var. Çarşaf ve Kürt açılımlarını işe yaramış gibi göstermek. Zaten özellikle Zaman yazarları da buna vurgu yapıyor. Kürtçülük ve Şeriatçılık nereden gelirse gelsin ama gelsin!
CHP'nin imam adayı Osman Nuri Bedir %7'yi geçememiş olsa da, çarşaf açılımının başladığı Sultangazi'de AKP % 51 oy almış olsa da, medyaya göre açılımlar işe yaramıştır. CHP iktidar olmak istiyorsa açılımlara devam etmelidir.
Zaman gazetesi'nin daha 1 Nisan'da yaptığı haber şu: "CHP lideri Deniz Baykal çarşaf açılımını İstanbul'un Eyüp ilçesinde başlattı. Buradaki oy oranı yüzde 6,5 arttı. Başörtüsü ve camilerde kandil simidi dağıtan Pendik adayı Mustafa Salih Usta partisine yüzde 2 oranında oy kazandırdı. Seçim afişinde hadisi şerif kullanan Hüsamettin Ataman ise Denizli'de yüzde üçlük bir artış sağladı." Fethullahçıların yayın organı Zaman, CHP'nin açılımlarını övme işine kendini öyle kaptırmış ki ne AKP'nin bu belediyeleri kazandığını söylüyor ne de bu oyların Genç Parti'nin oyları olduğunu.
CHP'yi yeni açılımlara ve Kürtçülüğe teşvik etmeye çalışanlardan biri de Sabah gazetesinden Muharrem Sarıkaya: "Güneydoğudaki bir çok ilde % 1-2 oranında oy alan CHP, bu illerdeki insanların akrabalarının yoğun olarak yaşadığı İstanbul'da Kartal, Maltepe; Ankara'da Mamak, Yeni mahallede ciddi oy patlaması yaptı. Benzer durum Mersin, Antalya, ve İzmir'de Güneydoğu kökenli seçmenin yaşadığı yerlerde de görüldü. Bu da gösteriyor ki CHP Güneydoğu'ya yönelik yeni bir açılıma girerse karşılığını alacak, DTP'ye giden oylarının bir kısmını evine döndürecek."
Evet, iddiaya göre CHP Kürt mahallelerinden bile oy almaya başlamıştır ve böyle devam ederse Güneydoğu'daki tüm belediyeleri alması işten bile değildir!
İşin en komik tarafı da bu. CHP ile hiçbir alakası olmayan çevrelerin CHP'ye akıl vermeye, onu iktidar olmak için yönlendirmeye çalışması.
Taraf gazetesi bile bu ekibe katılmış durumda. Onların lügatinde de yeni yönelimin adı "CHP'nin normalleşmesi." Leyla İpekçi, Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisine övgüler yağdırırken İzmirlilerin "sekter" tavrını eleştiriyor: "Gürsel Tekin ve ekibine çok iş düşüyor. CHP'nin yeni kadroları İzmirlilerin bu içe kapanmacı, homojen, ötekine var olma hakkı tanımayan, gizli faşizan profilini hayatta karşılığı olacak biçimde demokratikleştirmeyi başarırlar."


Varoşlardan yükselen etnikçilik


Kurdukları denklem basittir: CHP kötü, Kılıçdaroğlu ve Tekin iyi. Ancak bu kötülüğün ve iyiliğin kıstasları hiç de bizim tartıştığımız eksende yürümüyor.
Yıllardır Atatürkçüler olarak CHP'yi eleştiriyoruz. Ama sadece iktidar olamadığı için değil, Altı Ok'u reddettiği ve ideolojik olarak oradan oraya yalpaladığı, kimliksiz, duruşsuz bir parti olduğu için.
Türkiye'nin sahil şeridine kilitlendiği, kırsaldan, varoştan halktan tamamen koptuğu için eleştiriyoruz.
Milliyetçiliği bıraktığı, devletçiliği, halkçılığı elinin tersiyle reddedip liberal bir parti olduğu, özelleştirmelere, IMF'ye karşı koyamadığı için eleştiriyoruz. Elbette Baykal'ı da bunun için eleştiriyoruz.
Ancak şimdi Baykal gitsin, Kılıçdaroğlu ve Tekin gelsin diyenlerin derdi bu değil. Tam tersine artık daha da batağa çekilmiş bir CHP yaratmaya çalışıyorlar.
Bunu yaparken de CHP'nin çevre ve varoşlardan oy aldığını artık halka yöneldiğini bunun da birebir Gürsel Tekin'in başarısı olduğunu yutturmaya çalışıyorlar.
Taraf'tan Rasim Ozan Kütahyalı: "Yurttaşla birebir temas halinde, ilçe ilçe kasaba kasaba kasaba, mahalle mahalle gezerek emekten ve yoksuldan yana bir siyaset"ten bahsediyor.
Gürsel Tekin'in "ağır abi" tavırlarıyla, halkın içindenmiş görüntüsü yaratmaya çalışması, bürokrat tipli siyasetçi anlayışının dışında "tüccar" tavrı birilerine hoş görünüyor olabilir ancak bu halkla temasın değil halk dalkavukluğunun yeni bir biçimi. AKP o zaman en halkçı parti! Öyle ya AKP'li vekiller çok daha halktan görünüyor. Tayyip değil mi vatandaşın sofrasına oturup zaman zaman onun ekmeğini bölüşen.
Hatta bu ikilinin çok daha "sol" bir görüntü çizdiği iddiaları da Doğan'ın solcu gazetesi Radikal'den geliyor. Müthiş ikili, hem halkçı, hem de solcu.
Basının dediğine göre CHP ile halk arasında, varoşlar arasında bir köprü kurulmuş da bizim haberimiz yok!


Tekin ve Kılıçdaroğlu'nu kahraman yapan etnik kökenleri


Gürsel Tekin'i CHP'nin Tayyip Erdoğan'ı yapanlar, Kılıçdaroğlu için Türkiye'nin Karaoğlan'ı diyenler CHP dışından CHP içine doğru coşkulu bir "dönüşüm" havası başlattılar.
Bu öyle bir dönüşüm ki belki CHP'yi iktidara taşıyacak, CHP'den yeni bir AKP yaratabilecek bir dönüşüm. Biz bunu destekleyemiyoruz çünkü bu bizim anladığımız anlamda bir dönüşüm değil.
Yeni ekip CHP'yi Altı Oktan daha da uzaklaştıracak, onu daha da liberalleştirip Kürtçüleştirecek bir dönüşüme sokuyor.
Parlayan isimler:
Gürsel Tekin, Karslı bir Kürt.
Kemal Kılıçdaroğlu, Tuncelili bir Kürt.
Murat Karayalçın, Kürtçülüğün bayraktarı!
Etnik kökenleri bizi hiç de ilgilendirmiyor ancak bu isimlerin parlama nedeni maalesef etnik kökenleri ve Kürtçülüğe yaktıkları yeşil ışık.
TV ekranlarından konuşan Kılıçdaroğlu "Kürt açılımı yapacak mısınız?" sorusuna "Kürtler konuşsunlar ne açılım istiyorlarsa söylesinler yapalım" diye cevap veriyor. Diyarbakır'a gidip açılım yapmaktan bile bahsediyor.
Obama'nın gelişinin ardından da hemen Baykal'la görüşerek Kurultay talebinde bulunarak "liderlik talebim yok, arkanızdayım ama yeni yönetim kurulsun" diyor.
Ve CHP, 11 Nisan'da parti meclisi toplantısında Kurultay'a gitme kararı alıyor.
Yeni yönetim kurulacak. Konuşulan Kılıçdaroğlu'nun MYK'ya alınması, Karayalçın'ın CHP içinde aktif göreve getirilmesi hatta başdanışman olması.
Ancak Doğan Medya'nın da Fethullahçıların da hedefi çok daha büyük.
Reha Muhtar "Tayyip Bey yanlısı yandaş basın bile Kılıçdaroğlu gelsin, ortalık renklensin diye davul çalıyor, CHP'den hala ses seda yok. CHP bu seçimde kaybetti ama Kılıçdaroğlu gelirse iş değişir" diyerek süreci hızlandırmaya çalışıyor.
İlk Kurultay için hedeflenen Baykal'ın düşürülüp, Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığa, Gürsel Tekin'in de yardımcılığa getirilip, Karayalçın'ın başdanışman yapılması ve parti içinde yeni bir ayıklamayla Kürtlerin aktif hale getirilmesidir.
Bu seçimlerde bazı yerlerde PKK'ya yakın isimlerin CHP'den aday yapıldığı düşünülürse değişim çok yakında ve bunun adı tam bir Kürt darbesi.
Öyle ki özellikle Taraf gazetesi başta olmak üzere yeni ikiliyi tutanların en önemli tezi de bunların Baykal gibi Ergenekon'un avukatlığını yapmıyor oluşu. "Gürsel Tekin, Kürt'tür ve Kürt meselesine de duyarlıdır" diyen Sabah yazarı Mahmut Övür, Taraf'a verdiği röportajda "Şimdi çok açıktan söyleyemiyorlar ama Tekin çetelere karşıdır, Baykal'ın tepkisini çekmek istemiyor ama Ergenekon'a onun gibi bakmıyor" demeye getiriyor.
Yani yeni ekip aynı zamanda AKP'nin tezgahının da destekleyicisi ve belki de PKK'yla mücadele etmiş paşaların yargılanmasını isteyecek kadar da Ordu düşmanı. Bunu zaman gösterecek.


Baykal "etnik kimlik" havuzunda boğulacak


Kısacası "vah Baykal" demekten kendimizi alamıyoruz. Kendi açtığı Kürtçülük çukurunun içine kendi düştü.
Baykal seçimlerin ardından "AKP, DTP ile benzeşerek, DTP ile kaynaşarak, devletin hizmet ve yatırım olanaklarını kullanarak DTP'yi etkisizleştirmeye çalıştı ama insanlar bu aldatmacayı itti" diyerek AKP'yi eleştiriyordu. Ancak bu Kürtçülük yarışının içinde CHP de vardı. Parti programını bile "etnik kimlik şerefimizdir" söylemi üzerinden değiştiren Baykal "etnik kimlik" havuzunda boğulmak üzere. Baykal'a acıyacak değiliz ancak görünen o ki bu havuzda asıl boğulmak istenen Türk milleti.
"Baykal gitsin, Baykal gitsin" diye çırpınan Atatürkçüleri artık çok daha tehlikeli bir dönem bekliyor. "Baykal nasıl olsa koltuğunu kimseye terk etmez" diye de düşünmesinler Amerika düğmeye bastığı an Baykal o koltuğu bu Kürtçü ekibe devretmek zorundadır.
CHP bu işten başarıyla çıkabilir mi peki?
Elbette çıkabilir. Çünkü bundan sonra bir yedek olarak tutulacaktır.
İktidar olamaz mı? Elbette olabilir, elbette varoşlardan da oy alabilir.
AKP nasıl alabildiyse, nasıl bir dilenci ekonomisi sistemi kurduysa, nasıl popülist bir söylem geliştirdiyse CHP'de yapabilir.
Ancak bunun adı ne halkçılık ne de Atatürkçülük olur. Gürsel Tekin çizmeleri giyip varoşlara gider gitmesine-söylendiğine göre 38 bin 600 km yol katetmişler Kılıçdaroğlu'yla - ancak "yeni halkçı" CHP, ne özelleştirmelere karşı çıkar, ne IMF'ye ne de Amerika'ya. Varoşlardaki çaresiz vatandaş da bu kez CHP'ye oy vermiş olur belki ama kaderi baki kalır.
Kürtçülüğün önünü açacak tüm söylemlerle DTP'ye yeni bir düşman kardeş gelmiş olur o kadar. Bugün AKP nasıl DTP ile rekabet ederek bir yandan Kürtçe kanalla, Barzani, Talabani dalkavukluğuyla Kürtçülüğü geliştiriyorsa bunun destekçilerinden biri de CHP olur.
Atatürk'ün kemiklerini sızlatan çizgi yani.
Ömrü Kürt isyanlarıyla mücadele etmekle geçmiş, laikliği kabul ettirebilmek için her türlü tehlikeyi göze almış, kadını esaretten kurtarmış Atatürk'ün kurmuş olduğu parti Kürtçülüğün ve çarşafın esareti altında.
Doğan Medya'nın, Fethullahçıların "açılım! açılım! açılım!" çığlıkları etrafında Kürtçüler tarafından kuşatılmış olarak!
Gerçekten vah Baykal diyoruz, yazık olacak.

(Sayı 232, 13/04/2009)



..