30 Haziran 2019 Pazar

17- 25 ARALIK OPERASYONU TBMM. KOMİSYON RAPORU BÖLÜM 25

17- 25 ARALIK OPERASYONU TBMM. KOMİSYON RAPORU BÖLÜM 25


4 ESKİ BAKANLA İLĞİLİ., TBMM Soruşturma Komisyonu Raporu, 

Mahkememize sunulan bu deliller kuvvetli suç şüphesi uyandırmamaktadır. 
Ayrıca e-posta ihbarının gönderen kişinin tespiti ile bu kişiye ulaşılıp, ihbarında bahsettiği olaylara ilişkin ayrıntılı beyanlarının alınması ve bu beyanında bahsi geçen araba kurşunlama olayının nerede, ne zaman gerçekleştiği hususu kendisinden sorulup, böyle bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti 
ile gerçekleşmiş ise buna ilişkin cerahin ya da soruşturma evraklarının temini yolu ile delil toplanması mümkün olduğu gibi, yine dosyada ifade özeti bulunan 
Metin Güneş isimli kişinin temini ile ayrıntılı ifadesinin beyanına başvurulması ve bu olaya ilişkin cerahin ya da soruşturma evraklarının dosyaya konulması 
yolu ile delil toplanması mümkün olduğu gibi gazete küpürlerinde bahsi geçen Coşkun Tozlu isimli kişinin tehdit edilmesi ile ilgili bu kişinin beyanına baş  vurulup varsa soruşturma ve cerahin evraklarının temini ile delil toplanması ve yine bu soruşturmaların genişletilmesi suretiyle delil toplanması mümkün olduğu gibi bu deliller toplandıktan sonra soruşturmanın tıkanması halinde yeni toplanan delillerle birlikte yeniden talepte bulunulması mümkün bulunmaktadır. Yukarıda açıklandığı gibi gerek soruşturma dosyasında mevcut delillerin kuvvetli suç şüphesi uyandırmaması, gerekse başka yolla delil toplanmasının mümkün olması karşısında İstanbul 16. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/576 değişik iş sayılı kararında isabet görülmediğinden” gerekçesiyle reddine karar verdiği, bunun üzerine yeni deliller elde edilebilmesi amacıyla kolluk marifetiyle araştırmaya girişildiği, öncelikle; Maslak projesinin yapıldığı yerin yanında arsası bulunan ve bu arsasını satması konusunda Ali Ağaoğlu ile çalışanı tarafından tehdite uğradığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğu konusunda gazete küpürlerinde ismi geçen Coşkun Tozlu hakkında adres ve yer araştırması yapıldığı, bu kapsamda, adı gçeen şahsın adresim ve iddiaya konu arsanın nerede olduğu konusunda kolluk görevlilerince 04.10.2012 tarihli tutanak tanzim edildiği ve iddiaya konu arsanın fotoğraflarının çekildiği, bunun dışında, ihbar mail´inin geldiği (188.3.1076.78 sayılı) ip adresinden gönderilen ihbar mektubunun gönderici bilgilerinin tespit edilmeye çalışıldığı, ancak yapılan araştırmada ihbar mail´inin kim tarafından gönderildiğinin tespit edilemediği ve bu konuda kolluk görevlilerince 05.10.2012 tarihli tutanak tanzim edildiği, yine, Maslak projesinin yapıldığı yerle ilgili olarak “Yetkin Gayrimenkul Değerleme ve Danışmanlık A.Ş.” isimli firma tarafından 30.12.2011 tarihinde hazırlanan arsa değerleme raporu nun bir suretinin dosya arasına konulduğu, 11.07.2012 günü saat 23.00 sıralarında meydana gelen Ali Ağaoğlu´nun da karıştığı silahla ateş etme olayına ilişkin olarak kolluk görevlilerince tanzim edilen ve içinde Metin Güneş isimli 
şahsın polis merkezinde tanık sıfatıyla verdiği ifadesinin özetini de içerir “olay bildirim formu” isimli iki sayfadan ibaret isimsiz ve imzasız belgenin bir suretinin dosyaya eklendiği, Metin Güneş ve Coşkun Tozlu isimli şahısların ifadelerine başvurulmadığı gibi, adı geçen bu şahısların şikayet veya ifadelerinin yer aldığı kolluk veya soruşturma evrakının getirtilerek dosya arasına alınmadığı, Ardından, yeniden aynı kişilerle ilgili olarak 05.10.2012 tarihli müzekkereyle 
ve “suç örgütünün tüm eylem ve ilişkilerinin ortaya çıkarılması ve gerçekleştirebilecekleri eylemlerin önüne geçilebilmesi, suçluların suç delileri ile birlikte yakalanabilmesi ve grup içerisindeki yapının ortaya konulabilmesi nin fiziki takip ve tarassut çalışmaları ile mümkün olmadığından iletişimin dinlenmesine ihtiyaç duyulması” şeklindeki ilk dinleme talebindeki aynı gerekçeyle dinleme kararı verilmesi istendiği, İstanbul 33. Sulh Ceza Mahkemesinin 05.10.2012 Tarih ve 2012/510 değişik iş sayılı kararıyla ve “talebin usul yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun olduğu” gerekçesiyle Ali Ağaoğlu, Hüseyin Gıranta, Hakan Öztürk ve Sedat Açıkgöz hakkında 3 ay boyunca olmak üzere dinleme kararı verdiği, şeklinde başlayan ve gelişen 17 Aralık soruşturmasının insanın aklına zorlama bir soruşturma olduğu, araç kurşunlanması gibi somut iddiaların peşine düşülmek yerine özellikle soyut iddialar üzerinden suç tanımlaması yapmak suretiyle CMK’nın 135. maddesinin 7/a ve 140 maddesinin 1/a fıkralarında sayılan katalog suçlara ulaşıldığı ve teknik dinleme ve izleme yöntemlerinin benimsendiği düşüncesini getirmiştir. 

İhbarda kişisel veri niteliğindeki kişilerin telefon numaraları ile birlikte ve özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR’ın oğlunun isim ve 
telefon numarasıyla birlikte zikredilmesi manidar bulunmuştur. 

Yine özel soruşturma usulüne tabi, devletin iç ve dış siyasetine yön veren Bakanlar Kurulu üyelerinin sıradan-soyut iddialarla, hukuksuz yöntemlerle, 
teknik dinleme ve takip altına alınması, uzunca bir süre ilgili Başsavcı ve TBMM Başkanlığından gizlenmesi ulusal güvenliği tehdit eder nitelikte olup  soruşturmacıların (Savcılık-Kolluk Kuvvetleri) varmak istedikleri gaye konusunda akla türlü istifhamlar çağrıştırmıştır. 

Nitekim zikredilen bir çok usulsüz-şaibeli işlemleri nedeniyle ilgili görevliler hakkında adli ve idari tahkikatlar devam etmektedir. 

Komisyonumuz ekseriyetle, Anayasanın 6. maddesinde “… Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” 
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 20.01.2006 tarih ve 100 sayılı Genelgesinde “ … 2 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği'nin 17 Kasım 1997 tarih ve 9427/23887 sayılı yazısında da belirtildiği üzere; görevde bulunan veya 
görevinden ayrılan Başbakan ve bakanlar hakkında Bakanlar Kurulu'nun genel siyaseti veya Bakanlıkların görevleriyle ilgili olarak yapılan şikâyet ve ihbarların, 
ancak Anayasa'nın 100'üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 107'nci maddelerine göre işleme tâbi tutulacağı, …” şeklindeki düzenlemeleri nazara alarak; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu ve emrinde çalışan Emniyet Organize Suçlar Şube Müdürlüğü tarafından yasaların hileli yollar denenerek aşılması suretiyle yetkisiz-hukuksuz olarak yürütülen soruşturma neticesinde 4 eski Bakan hakkında düzenledikleri rapor ve ekinde yer alan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ve teknik araçlarla takip sonucu elde edilen bulgular yok hükmünde mülahaza etmek suretiyle kendisine aksettirilen soruşturma evrakını bir ihbar mahiyetinde kabul ettiği ve bu düşünce ile tetkik ve tahkikata başlayarak yeniden usule uygun delil araştırması yaptığı ve ilgiliye atfedilen, “Bir suç örgütünün yönetici ve üyelerinin kendilerine sağlanan ve miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı menfaatler karşılığında; 

a) Kişiye özel imtiyazlı imar planlarını onaylattıkları, 

b) İmar planlarına aykırı olarak yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz yumdukları ve denetimlerden sorunsuzca geçmelerini sağladıkları; 

Bu eylemlerin bir kısmının Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Trabzon Milletvekili Erdoğan BAYRAKTAR'ın görevde olduğu sırada ve onun bilgisi doğrultusunda gerçekleştirildiği; ayrıca bu Bakanlıktan iş alan bazı şirketlerin yemek işlerinin yakınlarının ortağı olduğu şirketlere verilmesi için tavassut ettiği,” şeklindeki eylemler Çevre ve Şehircilik Bakanı yönünden iddiadan öteye geçememiş toplanan delillerde de (hukuksuz teknik dinleme ve takip ile tanık beyanları) bu suçları oluşturcak unsurlara dahi rastlanmamış olup 5237 sayılı TCK’nın 255. maddesinde tanımlanan nüfuz ticareti ve 251. maddesindeki görevi kötüye kullanma Rüşvet suçlarının yukarıda izah edildiği üzere unsurları itibariyle oluşmasına vücut vermeyeceği gibi yine zikredilen hukuka uygun olarak elde edilen deliller muvacehesinde kanıtlanamamıştır. 

Malvarlığı araştırması için görevlendirilen Bilirkişi tarafından yapılan tetkikat sonucu düzenlenen raporlardan da bakanlık sürecinde ilgili bakan ve yakınlarının malvarlıkları ile gelirleri arasında uyumsuzluk olduğuna ilişkin herhangi bir bulguya rastlanılmadığı anlaşılmıştır. 

Kaldı ki, Kamuoyunda 25 Aralık operasyonu olarak bilinen, Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR’ın da isminin karıştığı İstanbul Cumhuriyet 
Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca yürütülen 2012/125043 numaralı soruşturma bakan dışındaki şüpheliler yönünden 30.04.2014 tarih ve 2014/31821 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanmış ve süresinde itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir. 

2.3.5. Genel Değerlendirme ve Sonuç 

Suç şüphesi altındaki kişilerle mücadele edilirken “Hukuka uygun/hukuka aykırı her türlü yöntem kullanılabilir, gerekirse 3.kişilerin hukukları dahi ihlal edilebilir.
” anlayışı çoktan beyinleri terk etmiş olmalı, yasa koyucunun murat ettiği şekilde, kişi hak ve özgürlüklerine saygıda azami gayret sarfedilerek kurallar 
işletilmeli, özellikle yargı adına hareket eden yargı mensupları ile kolluk kuvvetlerinin faaliyetlerinde mevzuata uygun hareket etmeleri sağlanmalı, aksi 
halde yaptıkları işe gölge dürecekleri, şaibeli bir hal alan soruşturmaların toplum nazarında güvenirliğinin kalmayacağı, toplumsal barışın bozulacağı bir 
gerçektir. 

1982 Anayasasının Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması başlıklı IV. bölümünde A.Özel Hayatın Gizliliği alt başlıklı 20. maddesinde güvence altına alınan 
özel hayatın korunmasına büyük önem atfedilmiş, özel hayatın gizliliğini ihlal anlamı taşıyan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması 5271 sayılı 
CMK’nın 135. maddesinde, teknik araçla izleme CMK’nın 140. maddesinde açıklandığı üzere çok sıkı şartlara bağlanmıştır. Aksi davranış sergileyenlerin 
5237 sayılı TCK’da öngörülen cezai yaptırımlarla karşılaşacakları bir gerçektir. 

Anayasanın 6. maddesi ile Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 20.01.2006 tarih ve 100 sayılı Genelgesi birlikte ele alındığında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu ve emrinde çalışan Emniyet Organize Suçlar Şube Müdürlüğü tarafından yasaların 
hileli yollar denenerek aşılması suretiyle yetkisiz-hukuksuz olarak yürütülen soruşturma neticesinde 4 eski Bakan hakkında düzenledikleri rapor ve ekinde yer alan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ve teknik araçlarla takip sonucu elde edilen bulgular yok hükmündedir. 

Kanun koyucu ceza hukukumuzun tamamına teşmil ettiği cezalandırma stratejisi olarak soruşturma-kovuşturma kapsamında yapılan tüm işlemlerin başından 
sonuna kadar hukuka uygun olmasını istemiştir. Hukuksuz-yolsuz işlemlere kapı aralamak yeni hukuksuz-yolsuz işlemlere davetiye çıkarmak demektir. 
Bu nedenle yargı erkini kullananların bu bilinçle hareket ederek yasa koyucunun muradına uygun davranması elzemdir. 

Komisyonumuza aksettirilen her iki soruşturma evrakı 4 eski Bakan yönünden bir ihbar mahiyetindedir ve bu düşünce ile tetkik ve tahkikata başlanarak yeniden usule uygun delil araştırması yapılmıştır. 

Mahkeme kararına dayanılarak bir kişi hakkında iletişimin tespiti ve denetlenmesi kayda alınırken başka bir kişiyle yapılan konuşma sırasında suç şüphesi verecek bir delil elde edilmesi halinde bu delil tesadüfi delil olup dinleme yapanın bu delili derhal Cumhuriyet savcısına bildirmesi ve Cumhuriyet savcısının da CMK’nın 138’inci maddesi gereğince bu delille gerekli işleme başlayıp başlamamayı takdir etmesi gerekir. Ancak, bu delil elde edildikten sonra dinlemeye devam edilerek aynı kişi hakkında yeni deliller elde edilmeye çalışılması halinde sonradan elde edilecek delillerin tesadüfi delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu kişiyle ilgili yeni bir dinleme kararı almadan devam edilerek elde edilecek delillerin tamamen hukuka aykırı ve geçersiz olduğunun kabulü zorunludur. Tesadüfi delil elde edildikten sonra bu delilden istifade edilerek yeni bir soruşturma açılmadığı hallerde ilk elde edilen tesadüfi delilin ihbar niteliğinden öteye geçmesi mümkün değildir. Bütün bunların yanında bakanlarla ilgili olarak elde edilen tesadüfi delilden sonra Cumhuriyet 
savcısının soruşturma açma yetkisi bulunmadığına göre artık bu delil de yapılan soruşturmada değerlendirmeye alınamaz. 

Bakanlara atfedilen suçlardan özellikle yolsuzluk olarak belirtilen rüşvet suçunun işlenebilmesi için taraflar arasında belirli bir işin yapılması veya yapılmaması konusunda bir anlaşma yapılmış olması gerekir. Keza, yapılacak işin de ilgili bakanın görev alanında olması esastır. Yapılan soruşturmada her 4 Bakana da isnat edilen fiillerin her biri ayrı ayrı değerlendirildiğinde bu fiillerde hukuka aykırı bir durum görülmemiştir. Dolayısıyla, rüşvet vermeyi ve almayı gerektirecek bir husus görülmemekle birlikte bir an için bunların hepsini bir tarafa koyduğumuz takdirde dahi rüşvet olarak bir para alışverişinin yapıldığı hususunda dava açmayı gerektirecek kadar yeterli şüpheye ulaşılamamıştır. Esasen yolsuzluk suçlarından sayılan zimmet, irtikap gibi fiillerin işlendiğine dair de hiçbir delil yoktur. Zaten bu konuda bir iddia da yoktur. 

YUKARIDA BÜTÜN TEFERRUATIYLA YAPILAN AÇIKLAMALAR IŞIĞINDA: 

A) Ekonomi Eski Bakanı Mehmet Zafer ÇAĞLAYAN ile İlgili Olarak: 


Ekonomi Eski Bakanı Mehmet Zafer ÇAĞLAYAN hakkında; Rıza SARRAF’tan sağlanan, miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında, bu şahsın İran’a altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz sağladığı ve Gana’dan kaçak yollarla yurda sokulmak istendiği iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili adli ve idari soruşturmaları engelleyerek, altının Dubai’ye çıkışını sağlamaya çalıştığı konusunda sahtecilik, kaçakçılık ve rüşvet suçlarından dolayı soruşturma yapılmasına karar verilmiştir. 

İlgili Eski Bakan detayları yukarıda belirtilen savunmasında özet olarak: 
“Cumhuriyet savcılığı ve kolluk tarafından yapılan soruşturmaların tamamen geçersiz olduğunu ileri sürdükten sonra, altın ihracatı ile ilgili usulsüz olarak 
yapmış olduğu hiçbir işlem olmadığı gibi, imtiyaz sağladığım iddiası da tamamen gerçek dışıdır, keza Gana’dan yurda kaçak sokulmak istendiği iddia edilen 1,5 ton altınla ilgili olarak da adli veya idari soruşturmaları engelleme konusunda hiçbir hareketim olmadığı gibi bu konuda zaten bir yetkim de yoktur, 

Ayrıca, sahtecilikten bahsedilmekte ise de sahte olarak düzenlediğim bir belge kesinlikle yoktur, 

Halk Bankası nezdinde Banka zararına ve müşteriler lehine olacak hiçbir 
hareketim olmadığı gibi bazı müşterilerin iş ve işlemlerinin engellendiği iddiası ile de uzaktan yakından bir alakam yoktur. Esasen bu hususlar müfettiş 
raporlarıyla tespit edilmiştir. Yapılan isnatların tamamı gerçek dışıdır. 
Ortada bir kaçakçılık suçunun olmadığı Cumhuriyet savcılığı tarafından tespit edildiğine göre benim bu suça iştirak ettiğim iddiasının da hiçbir mesnedi 
yoktur. 
Hediye olarak verildiği iddia edilen saat ve piyanonun parası da tarafımdan elden ödenmiş olup, hediye iddiası doğru değildir.” Şeklinde beyanda bulunmuştur. 

Komisyonumuzca yapılan soruşturmada, bahsedilen olaylarla ilgili dinlenen tanıkların beyanları, malvarlığıyla ilgili yapılan araştırmalar ile bilirkişi raporları 
birlikte değerlendirildiğinde; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yukarıda yer verilen olaylarla ilgili olarak yürütülen soruşturma sonucunda fiilin kaçakçılık suçunu oluşturmadığı gerekçesiyle yukarıda tarih ve numarası belirtilen ve detaylı şekilde anlatıldığı üzere takipsizlik kararı verilip itirazı müteakip kararın kesinleştiği, dolayısıyla ortada bir kaçakçılık suçunun bulunmadığı, Diğer hususlarla ilgili de, irtibatlı şahıslar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yapılıp, kolluk ve soruşturmaya başlangıçta karar veren Cumhuriyet savcılarının yürüttüğü soruşturmada toplanan delillerin hukuka aykırı toplanması nedeniyle geçersiz sayılarak diğer hususların da suç oluşturmadığından bahisle yine detayları başlangıçta yazılı olan ‘Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ verildiği, bu kararın da itirazı müteakip kesinleştiği, malvarlığıyla ilgili araştırma sonucu bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere anormal bir durum görülmediği, 

Bilirkişi raporunda Mehmet Şenol ÇAĞLAYAN tarafından Mehmet Zafer ÇAĞLAYAN’ın hesabına aktarılan 2.465.000 TL’nin şirket hisse devrinden kaynaklanan ve daha önceki mal bildirimlerinde alacak olarak beyan etmiş olduğu 4.736.810 TL’nin bir kısmına mahsuben yapılan ödeme olduğu beyan edilmiş, ayrıca Rıza SARRAF’a ödediği saatin parası olan 660.000 TL’nin de alacağın geri kalan kısmından ödendiği beyan edilmiştir. 

İsviçre’den getirtilen saatle ilgili parasını ödediğine dair Rıza SARRAF tarafından imzalanan ve saatin parasını aldığını belirten bir yazı ibraz ettiği, keza yine 
aynı kişiden aldığı piyanoya karşılık 40.000 Euro’yu daha önce mal beyanında bulunduğu listede yazılı olan eşine ait 47.000 Euro’nun 40.000 Euro’su ile 
ödediğini beyan ettiği, bu şekildeki savunmasının aksine Yüce Divana sevk edilmesini gerektirecek derecede yeterli şüphe oluşturan delil bulunamadığından dolayı Yüce Divana sevk edilmemesi yönünde kanaat oluşmuştur. 

B) İçişleri Eski Bakanı Muammer GÜLER ile İlgili Olarak: 

İçişleri Eski Bakanı Muammer GÜLER hakkında; Rıza SARRAF’tan sağlanan, miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında, bu şahsın araçlarına trafikte emniyet şeridini kullanma imtiyazı verdiği ve adı geçen için koruma polisi görevlendirdiği, bu şahısla gözaltına alınan bazı şüphelilerin ve yakınlarının yasaya aykırı olarak istisnai yoldan Türk vatandaşlığına geçirilmesini sağladığı, bu şahısla ilgili adli veya istihbari çalışma yapılıp yapılmadığının araştırılması için talimat verdiği, bu şahsın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimde bulunduğu ve bu fiillerinden dolayı resmi belgede sahtecilik (TCK md. 204), nüfuz ticareti (TCK md. 255), rüşvet (TCK md. 252), soruşturmanın gizliliğinin ihlali (TCK md.285) suçlarından soruşturma yapılmasına karar verilmiştir. 

İlgili Eski Bakan soruşturma önergesindeki fiillerle ilgili olarak detayları yukarıda belirtilen savunmasında özetle: 

“Trafikte emniyet şeridini kullandırma ve koruma tahsis etme yetkisinin illerde valilere ait olduğunu ve koruma tahsis kararının verilmesinde kendisinin bir 
katkısının olmadığını, keza plaka tahsisinin de hukuka aykırı bir durum olmadığını, İstisnai vatandaşlığa yapılan müracaatın kendi bakanlığı döneminden önce başlatıldığını ve sürecin de mevzuata uygun bir şekilde yürütülerek Bakanlar Kurulu kararıyla verildiğini, Rıza SARRAF hakkında adli veya istihbari bir soruşturma yapılıp yapılmadığının araştırılması iddiasıyla ilgili olarak, ilgili kişinin bazı sivil kişiler tarafından takip edildiğini bildirmesi üzerine konunun güvenlik açısından araştırılmasını istediğini, yapılan adli soruşturmadan haberi olmadığını,” Beyan etmiştir. 

Ayrıca, malvarlığıyla ilgili yapılan araştırmaya bağlı olarak, kızı Burcu GÜLER’in malvarlığına kendisinin katkıda bulunduğunu bildirmiş, kendi malvarlığı 
konusunda da anormal bir durum olmadığını, zaten bu hususun bilirkişi raporundan da anlaşıldığını, oğlu Barış GÜLER’in malvarlığıyla ilgili olarak da uzun zamandır gayrimenkul ticaretiyle ve değişik işlerle uğraştığı sıralarda büyük bir çoğunluğu Bakanlığı döneminden önce kısmen de kendi yardımıyla 
edinildiğini belirtmiştir. Soruşturma önergesinde bahsedilen, basında çıkan haberleri engellemeye çalıştığı iddiası üzerine de ilgili şahsın aleyhinde haksız 
bir yayın yapılacağını kendisine bildirmesi dolayısıyla Bugün Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni ile Yeni Şafak Gazetesinin bağlı bulunduğu grubun CEO’sunu 
aradığını ve bilgilendirdiğini, bunun dışında herhangi bir haberin engellenmesi ve baskı yapılmasının kesinlikle söz konusu olmadığını beyan etmiştir. 
Dosya içinde mevcut diğer delillerin, tanık ifadelerinin ve bilirkişi raporlarının değerlendirilmesi sonucunda savunmaların aksine isnat edilen suçları işlediğine 
dair yeterli şüphe oluşmadığından Yüce Divana sevk edilmemesi yönünde kanaat hasıl olmuştur. 

C) Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen BAĞIŞ ile İlgili Olarak: 

Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen BAĞIŞ hakkında; Rıza SARRAF’tan sağlanan, miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında; bu 
şahsın turizm belgeli bir otel kiralama girişimi ile yakınlarına vize alınması işleri için aracılık ettiği, bu şahısla ilgili bir soruşturma olup olmadığı yönünde ilgili kurum ve kuruluşlarda araştırma yapılmasını sağladığı, bu şahsın faaliyetiyle ilgili olarak basında haber yapılmasının önlenmesi için girişimlerde bulunduğu ileri sürülerek bu hususların soruşturulması istenmiştir. 

İlgilinin yukarıda geniş kapsamlı olarak yer verilen savunmasında belirttiği üzere özet olarak; 
“Rıza SARRAF’ın otel açma teşebbüsünde bulunduğunu, bunun için de kendisinin de tanıdığı bir şahıstan bina satın aldığı yolunda bir bilgi paylaşımında 
bulunduğunu, kendisinin de hayırlı olsun demek dışında hiçbir ilgisinin ve dahlinin olmadığını, bildiği kadarıyla bu projenin gerçekleşmediğini, kaldı ki otel 
açmak için gerekli izinlerin Kültür ve Turizm Bakanlığının yetkisinde olduğunu, bu iddiaların asılsız ve saçma olduğunu, Bu şahısla ilgili soruşturma olup 
olmadığı yönünde ilgili kurumlarda araştırma yaptığı yönündeki iddiaların da tamamen gerçek dışı olduğunu, Bu şahsın faaliyetiyle ilgili basında haber 
çıkmasının önlenmesi yönünde basın kuruluşu nezdinde bir girişiminin olmadığını, sadece bu konuda Hüseyin ÇELİK’i haberdar ettiğini,” 
Beyan etmiştir. 

Bu savunmalarının dışında dinlenen tanıkların da bahse konu olaylardan dolayı veya başka bir şekilde bir menfaat temin ettiğine dair bir beyanda 
bulunmadıkları anlaşılmıştır. 

Bu olaylarla ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Rıza SARRAF ve diğerleri hakkında rüşvet suçundan yapmış olduğu soruşturma neticesinde 
haklarında soruşturma yapılan şüphelilerin eylemlerinin rüşvet verme suçunu oluşturmadığı, esasen bu konuyla ilgili teknik takip ve dinleme kayıtlarının 
usulsüz, kanuna aykırı elde edildiği gerekçesiyle takipsizlik kararı vermiş ve bu karar yapılan itirazların reddedilmesi neticesinde kesinleşmiştir. 

Komisyonumuzca bununla da yetinilmeyip soruşturmaya devam edilmiştir. Yaptırılan malvarlığı incelemesi sonucunda bilirkişi raporunda da belirtildiği
üzere dikkati çeken üç adet gayrimenkulün birisinin annesinden intikal ettiği, ikincisinin önceden satmış olduğu bir gayrimenkulün parasıyla satın alındığı, 
üçüncüsünün de bir inşaat şirketinden taksitle satın alındığı bildirilmiş, buna dair belgeler ibraz edilmiş olup bu savunmasının aksine kovuşturmayı gerektirecek başka bir deyişle Yüce Divana sevk edilmesine yetecek yeterli şüpheye ulaşılamamıştır. 

D) Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR ile İlgili Olarak: 

Bir suç örgütünün yönetici ve üyelerinin kendilerine sağlanan ve miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı menfaatler karşılığında, kişiye özel imtiyazlı imar 
planlarını onaylattıkları, imar planlarına aykırı olarak yapılan bazı projelerin usulsüzlüklerine göz yumdukları ve denetimlerden sorunsuzca geçmelerini 
sağladıkları ve bu eylemlerin bir kısmının Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR’ın görevde olduğu sırada ve onun bilgisi doğrultusunda 
gerçekleştirildiği, ayrıca bu Bakanlıktan iş alan bazı şirketlerin yemek işlerinin yakınlarının ortağı olduğu şirketlere verilmesi için tavassut ettiği şeklindeki 
soruşturma önergesinin konusunu oluşturan iddialar üzerine yapılan araştırma ve incelemede; 

   Yukarıda belirtildiği gibi bahsedilen konulardan dolayı olayın tarafları olan kişiler hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, resmi belgeyi 
bozma, yok etme veya gizleme, rüşvet almak ve vermek, imar kirliliğine neden olmak, suç işlemek için örgüt kurmak, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte 
üye olmak ve görevi kötüye kullanmak suçlarından dolayı yapılan soruşturma sonucunda suç işlendiğine dair hiçbir delil elde edilemediği gerekçesiyle 
takipsizlik kararı verilerek, verilen kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Ayrıca, Komisyonumuz tarafından yapılan soruşturma sonucunda da, soruşturma 
önergesinde yazılı fiillerin işlendiğine dair hiçbir delil elde edilememiştir. Bu nedenle Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR’ın 
Yüce Divana sevk edilmesi yönünde bir kanaat oluşmamıştır. 

__ SONUÇ VE KARAR  __

Tüm Dosya münderecatı ile gerekçesi detaylı şekilde yukarıda belirtildiği üzere Yüce Divana sevk konusunda yeterli şüpheye ulaşılamadığından Ekonomi Eski Bakanı Mehmet Zafer ÇAĞLAYAN, İçişleri Eski Bakanı Muammer GÜLER, Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen BAĞIŞ ile Çevre ve Şehircilik Eski Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR’ın Yüce Divana sevk edilmemesine Komisyonun 05.01.2015 tarihli toplantısında oy çokluğuyla (5’e karşı 9 oyla) karar verilmiştir. 

Fırat KESKİNKILIÇ - DHA

https://www.tbmm.gov.tr/tutanak/donem24/yil5/ham/b04401h.htm

https://docs.google.com/file/d/0B_-EpVlO3YMISEI3Y0pOVURTcnc/view?pli=1

https://onedio.com/haber/iste-tbmm-sorusturma-komisyonu-raporu-434825


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder