30 Haziran 2019 Pazar

17- 25 ARALIK OPERASYONU TBMM. KOMİSYON RAPORU BÖLÜM 20

17- 25 ARALIK OPERASYONU TBMM. KOMİSYON RAPORU BÖLÜM 20


4 ESKİ BAKANLA İLĞİLİ., İşte TBMM Soruşturma Komisyonu Raporu,



CMK’nın 135/3. maddesi “Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra 
bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.” amir hükmü gereğince derhal imhası gereken İçişleri Eski Bakanı Muammer Güler ile oğlu 
Barış Güler arasında; 21.07.2013 tarihinde saat 01.05.19´da geçen (TK 2219428897), 14.08.2013 tarihinde saat 18.42.18´de geçen (TK 2263943544), 
22.08.2013 tarihinde saat 13.33.13´de geçen (TK 2277561626), 06.09.2013 tarihinde saat 21.00.57´de geçen (TK 2304538009), 07.09.2013 tarihinde 
saat 13.39.04´de geçen (TK 2305389317), 14.09.2013 tarihinde saat 11.15.25´de geçen (TK 2317457210), 14.09.2013 tarihinde saat 11.26.32´de geçen 
(TK 2317468842), 14.09.2013 tarihinde saat 11.27.20´de geçen (TK 2317470536), 14.09.2013 tarihinde saat 16.55.47´de geçen (TK 2318061213), 
09.10.2013 tarihinde saat 16.19.18´de geçen (TK 2362859450), 25.10.2013 tarihinde saat 14.09.00´da geçen (TK 2400130664), 26.10.2013 tarihinde 
saat 17.30.00´da geçen (TK 2402400667), 17.12.2013 tarihinde saat 07.39.03´de geçen (TK 2506122609) telefon görüşme kayıtları imha edilmeyerek 
bakanların dosyalarına eklenmek suretiyle soruşturmanın usulsüz işlemlerle desteklenip güçlendirme kaygı ve çabası dikkat çekmiş, gözaltılar ve arama-elkoyma işlemleri medyayla birlikte yapılmış, Anayasa ile teminat altındaki ‘masumiyet karinesi’ hiçe sayılarak gizli yürütülmesi soruşturmanın tüm bilgi ve belgeleri medyaya sızdırılmak suretiyle usulsüz- kanunsuz işlemyöntemlerin adeta üstü örtülmeye çalışılmıştır. 

İlgilinin Rıza SARRAF’ın yanında çalışan Rüçhan Bayar isimli akrabasından oğlu Barış Güler’in alacaklı olduğu paranın alış-verişi ve Rıza SARRAF – Barış Güler arasındaki danışmanlık sözleşmesi dışında bir para transferinin olmadığı, kendisinin olayın dışında bulunduğu yönündeki savunması, Barış Güler 
ve diğer şüpheliler yönünden soruşturulan bu hususların takipsizlik kararı ile sonuçlanması da dikkate alınarak aksine bir delil bulunmaması nedeniyle 
Komisyonumuzca ilgilinin savunmasının aksine bir delil elde edilememiştir. 

Komisyonumuz ekseriyetle, Anayasanın 6. maddesinde “… Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” Adalet 
Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 20.01.2006 tarih ve 100 sayılı Genelgesinde “ … 2 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği' nin 17 Kasım 1997 tarih ve 9427/23887 sayılı yazısında da belirtildiği üzere; görevde bulunan veya görevinden ayrılan Başbakan ve bakanlar hakkında Bakanlar Kurulu'nun genel siyaseti veya Bakanlıkların görevleriyle ilgili olarak yapılan şikâyet ve ihbarların, ancak Anayasa'nın 100'üncü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 107'nci maddelerine göre işleme tâbi tutulacağı, …” şeklindeki düzenlemeleri nazara alarak; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu ve emrinde çalışan Emniyet Organize Suçlar Şube Müdürlüğü tarafından yasaların hileli yollar denenerek aşılması suretiyle yetkisiz-hukuksuz olarak yürütülen soruşturma neticesinde 4 eski Bakan hakkında düzenledikleri rapor ve ekinde yer alan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ve teknik araçlarla takip sonucu elde edilen bulgular yok hükmünde mülahaza etmek suretiyle kendisine aksettirilen soruşturma evrakını bir ihbar mahiyetinde kabul ettiği ve bu düşünce ile tetkik ve tahkikata başlayarak yeniden usule uygun delil araştırması yaptığı ve ilgiliye atfedilen, “Rıza SARRAF’tan sağlanan, miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında; 

a) Bu şahsın araçlarına trafikte emniyet şeridini kullanma imtiyazı verdiği ve adı geçen şahıs için koruma polisi görevlendirdiği, 
b) Bu şahısla birlikte gözaltına alınan bazı şüphelilerin ve yakınlarının yasaya aykırı olarak istisnai yoldan Türk vatandaşlığına geçirilmesini sağladığı, 
c) Bu şahısla ilgili adli veya istihbari çalışma yapılıp yapılmadığının araştırılması için talimat verdiği, 
d) Bu şahsın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimde bulunduğu” şeklindeki eylemlerin hiçbirisi doğrudan 
İçişleri Bakanlığının görevleri arasında kabul edilecek hususlar olmayıp 5237 sayılı TCK’nın 204. maddesinde tanımlanan resmi belgede sahtecilik, 
255. maddesindeki nüfuz ticareti, 252. maddesindeki rüşvet ve 285. maddesindeki gizliliğin ihlali suçlarının yukarıda izah edildiği üzere unsurları 
itibariyle oluşmasına vücut vermeyeceği gibi yine zikredilen hukuka uygun olarak elde edilen deliller muvacehesinde kanıtlanamamıştır. 
Malvarlığı araştırması için görevlendirilen Bilirkişi tarafından yapılan tetkikat sonucu düzenlenen raporlardan da ilgili bakanın kendisiyle ilgili bakanlık 
yaptığı süre zarfında malvarlığı ile gelirleri arasında uyumsuzluğa rastlanmadığı anlaşılmıştır. 

Kaldı ki, kamuoyunda 17 Aralık operasyonu olarak bilinen, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın da isminin geçtiği İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 
Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca yürütülen 2012/120653 numaralı soruşturma ilgili bakanlar dışındaki şüpheliler yönünden 16.10.2014 tarih 
ve 2014/69582 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanmış ve itiraz üzerine İstanbul 6.Sulh Ceza Mahkemesince ele alınan sözkonusu 
karar hukuka uygun bulunarak vaki itirazların reddiyle 15.12.2014 tarih ve 2014/3162 sayılı kararıyla kesinleşmiştir. 

2.3.3. Avrupa Birliği Eski Bakanı İstanbul Milletvekili Egemen BAĞIŞ hakkında: 

A) İDDİA 

Rıza SARRAF’tan sağlanan, miktar ve değeri tespit edilemeyen bazı maddi menfaatler karşılığında; 
a) Bu şahsın turizm belgeli bir otel kiralama girişimi ile yakınlarına vize alınması işleri için aracılık ettiği, 
b) Bu şahısla ilgili bir soruşturma olup olmadığı yönünde ilgili kurum ve kuruluşlarda araştırılma yapılmasını sağladığı, 
c) Bu şahsın faaliyetiyle ilgili olarak basında haber yapılmasının önlenmesi için girişimlerde bulunduğu, iddia edilmiştir. 
Yukarıda sayılan ve Avrupa Birliği eski Bakanı İstanbul Milletvekili Egemen BAĞIŞ tarafından işlendiği iddia edilen eylemler, 5237 sayılı TCK’nın 255. 
(Nüfuz ticareti) ve 252. (Rüşvet) maddelerine tekabül ettiğinden, bu iddiaların gerçekliğinin araştırılması ve soruşturulması gereği ortaya çıkmıştır. 

B) TOPLANAN DELİLLER 

a. TANIKLAR 
1. Rıza SARRAF 
2. Abdullah Happani 
2. Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh 
3. Maria Cazanjı 

b. BELGELER 

1. Bilirkişi raporu 
2. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/120653 soruşturma sayılı evrakı 

C) SAVUNMA 

Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen Bağış şifahi ve yazılı savunmasında özetle; 

“Hakkımda ileri sürülen iddiaları hiçbir şekilde kabul etmiyorum. Bu şahısla aramda hiçbir zaman bir maddi menfaat ilişkisi olmamıştır, hiçbir şekilde bir 
para alışverişi söz konusu olmamıştır. Bunların tamamını reddediyorum. Hakkımdaki ilk itham: Rıza SARRAF’ın babasına İstanbul’daki İtalya 
Başkonsolosluğundan bir turist vizesi alınması karşılığında 500 bin dolar para aldığım iddiasıdır. Bir kişinin yetkisi dâhilinde bulunmayan ve gerçekleşmeyen, 
herkesin kolaylıkla yapabileceği bir işlem için 500 bin dolar verilmesi iddiası akla uygun bir iddia olamaz. Şahsım ve Bakanlığım tarafından Avrupa Birliği 
projeleri kapsamında Avrupa’ya gönderilen 100 binlerce vatandaşımıza vize başvurularında insani çerçevede yardım edilmiştir. Evet, Rıza SARRAF da babası 
için İtalya vizesi konusunda yardım talep etmiştir ancak daha sonra babası vize başvurusu dahi yapmamıştır. 
Hakkımdaki 2’nci iddia ise, Rıza SARRAF’ın otel açması konusunda tarafımdan aldığı yardım karşılığında bana maddi menfaat sağladığı yönündedir. 

Bu iddia da en az ilki kadar asılsız ve gerçeğe aykırıdır. Konunun özü şudur: Kendisi otel yapmak için ortak bir tanıdığımızdan bir bina aldığını benimle 
paylaşmış, paylaştığında da şahsım her iki tarafa da “Hayırlı olsun.” temennisinde bulunmuştur. Hakkımdaki 3’üncü iddia ise, Rıza SARRAF’la ilgili basında aleyhe çıkacak haberlerin engellenmesi ve hakkında yürütülen bir soruşturma olup olmadığı konusunda bilgi edinmem karşılığında kendisinden 500 bin dolar aldığımdır. Benim eğer medyada yapılacak bir haberi engelleyebilmek gibi bir etki gücüm olsaydı, herhâlde önce medya aracılığıyla şahsıma iftira 
atılmasını engellerdim. 
Bu şahsın evime bir çikolata gönderdiği doğrudur. Çikolata, ben de, eşim de evde yokken evde çalışanlar tarafından teslim alınmıştır. O çikolatanın içerisinde 
çikolatadan başka da hiçbir şey olma ihtimali zaten olamaz; Aynı şekilde evimize bir kıyafet, bir gömlek kravat gönderildiği de doğrudur. Ama hiçbir maddi 
menfaat söz konusu olmamıştır. Hiçbir şekilde, hiçbir maddi menfaat, bir para alışverişi olmamıştır.” Müdafii yazılı savunmasında; 

Tanıklar Muhammed Sadık, Maria Cazanjı'nın alt komisyona verdikleri beyanları Bakan Bağış'ın savunmalarını doğrulamaktadır. Aleyhimize dair bir beyanları 
yoktur. Tape kayıtlarında Muhammet Sadık'ın bir para verdiğine dair beyanı bulunmamaktadır. 

CMK 135. maddesine göre iletişimin tespiti kararı, salt kararın muhatabı olan şüpheli veya sanık yönünden hukuki sonuç doğurur, haberleşme özgürlüğü salt 
onun için kısıtlanmıştır. Katalog suçlar dışında ve şüpheli veya sanık dışındaki kişilerle ilgili iletişimin tespiti ve kayda alınması kararı verilemez. 

Hâkim kararıyla CMK 135/1135/6'ya uygun biçimde iletişim özgürlüğünün kısıtlanması söz konusu olmadıkça, dolaylı dinlenenin beyanlarının aleyhine delil 
olarak kullanılması hukuka aykırıdır. CMK 138/2 maddesi kapsamında, dolaylı dinlenin beyanı katalog suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandıracak 
nitelikteyse, tesadüfen elde edilen delil niteliğindedir. Bu aşamadan sonra 3. kişi olan dolaylı dinlenen için yeni bir soruşturma başlatılacak ve şüpheli sıfatıyla hakkında CMK 135. madde kapsamında hâkim kararı alınarak, tesadüfen elde edilen suça konu beyanı aleyhine delil olarak kullanılabilecektir. 

Yetkili kişi tesadüfen delili elde ettikten sonra, bunu derhal Cumhuriyet Savcısına bildirmeyip, dolaylı dinleneni dinlemeye devam ederse elde edilen bulgular Hukuka aykırı bulgulardır. yok hükmündedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.07.2007 tarih, 2007/5-23-167 sayılı kararı bu yöndedir. 
Tape kayıtlarında Bakan Bağış'ın beyanları yer almakta olup, anılan kayıtlardaki beyanlarında, atılı suçlara ilişkin eylemler yer almamaktadır. Bakan Bağış 
hakkında Anayasanın 22. maddesine uygun olarak iletişim özgürlüğü kısıtlanması söz konusu olmadığından, anılan özgürlüğü tam olarak devam etmektedir. 

Bakan Bağış'la görüşen şüphelinin ve diğer şüphelilerin iletişim özgürlüklerinin kısıtlanmasına ilişkin hâkim kararlarının geçerli değildir. bu şüphelilerin ses 
kayıtlarındaki beyanları hukuka aykırı elde edilmiştir. Bakan Bağış dolaylı dinlenendir. Ses kayıtları ister hukuka aykırı, ister hukuka uygun olsun, dolaylı 
dinlenen Bakan Bağış'a karşı kullanılabilmesi, Anayasanın 38/VI madde hükmüne göre mümkün değildir. Bakan Bağış'ın bulgu niteliğindeki anılan beyanları komisyonca, onun aheyhine delil olarak kullanılabilmesi söz konusu değildir. 
Otel işletmeciliği ve Turizm belgeli bir otel kiralama işi ticari faaliyettir. Anayasal bir hakkın kullanılmasıdır. Rüşvet suçu veya nüfuz suistimali suçuna 
konu olması mümkün değildir. İtalya vizesi alınması konusunda para verilmesi iddiası, Bakan Bağış vize işleriyle ilgili yetkili ve görevli bakan değildir. 

Vize işlemleri istenilen ülkenin büyükelçiliği veya konsolosluğu aracılığıyla yapılmaktadır. Atılı suçlamayı kabul etmiyoruz. Paranın alındığına dair herhangi 
bir delil mevcut değildir. SARRAFla ilgili soruşturmanın araştırılması için para verilmesi iddiası geçersizdir. Bu iddia soyut bir iddiadır. Soruşturma ve 
araştırma yapıldığı ileri sürülen kurum ve kuruluşların hangileri olduğu belirsizdir. SARRAF’ın aleyhine çıkacak haberlerin engellenmesi için para verilmesi mevcut değildir. tape kayıtları ve teknik takip çalışmalarında Bakan Bağış'ın 500.000 $ para aldığına dair herhangi bir delil yoktur. Böyle bir eylem mevcut değildir. Bakan Bağış'ın evine çikilota kutusunda 500.000 $ para geldiği doğru değildir. Muhammed Sadık ve Mari Cazanjı'nın beyanlarından gümüş tepsi içinde çikolatadan başka bir şey bulunmadığı ispatlanmıştır. Rıza SARRAF'ın beyanlarında geçen eşine çikolota kutusu içinde 500.000 $ dolar para 
göndermesi olayı ayrı bir olaydır. Bakan Bağış'a gönderilen salt çikolota olayı farklı bir olaydır.” demiştir. 

D) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: 

Sözkonusu iddiaların doğru olup olmadığının belirlenmesi amacıyla, tanık sıfatıyla ifade vermeye çağrılanlardan Rıza SARRAF, Abdullah Happani CMK’nın 
48. maddesi uyarınca aynı olaydan şüpheli sıfatıyla soruşturuldukları gerekçesiyle ‘tanıklıktan çekinme’ haklarını kullanarak beyanda bulunmadıkları, 

Maria Cazanjı ifadesinde özetle; 

“Egemen BAĞIŞ'ın evinde çalıştığını, 1 yıl kadar önce evde bulunduğu sırada site güvenliğinden evi dahili telefondan arayıp bir paket geldiğini, Egemen Bey'in 
eşine ulaşamadığını, daha sonra Egemen Bey'i telefonla aradığını, kendisine bir paket geldiğini ve güvenlikte olduğunu söylediğini, kendisine “git al haberim var” dediğini, Güvenliğe gittiğini, Güvenliğin yanında duran arabadan birisinin kendisine bir karton poşet verdiğini, çantanın içinden üzeri tülle sarılmış sanki gümüş bir tabak içinde çikolata olduğunu gördüğünü, paketi kendisinin açtığını, içinden çikolatadan başka bir şey çıkmadığını, Beyhan hanımın talimatı ile çikolataları dağıttıklarını, bunun dışında o günlerde veya başka zamanda kravat veya elbise türünden bir şey gelmediğini,” Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh (Muhammed Sadık olarak bilinmektedir) ifadesinde özetle; 

“Rıza SARRAF’ın kendisinin patronu olduğunu, müşterilere para getirip götürme işini yaptığını, götürdüğü emanetleri bazen kendisinin aldığını, bazen içinde 
ne olduğunu gördüğünü, bazen de görmediğini, bilmediğini, bahsedilen adrese yanılmıyorsam Ramazan Bayramı münasebetiyle çikolata götürdüğünü, aynı 
adrese daha önce gittiğini hatırlamadığını, İstinye'deki adrese gittiği zamanki o adresi zor bulduğunu, şu an tekrar git deseler yine tam hatırlayamayacağını, 
siteye girdiği zaman güvenlik görevlileri ile karşılaştığını, şu numaraya gideceğim diye bir numara belirttiğini, hatta bir de kadın ismi olduğunu, onun ismini söylediğini, şu anda o ismi hatırlamadığını, güvenlik görevlilerinin o kadına haber verdiklerini, orada biraz beklediğini, daha sonra bahsedilen kadının çıkıp geldiğini, paketi ona verdiğini, verdiği paketin bir poşet olduğunu, ama naylon mu karton mu olduğunu şu anda hatırlamadığını, Bayram olduğu için çikolata olacağını tahmin ettiğini, içini açıp bakmadığını, paketi oraya götürmesini kimin söylediğini hatırlamadığını, ancak normalde ya Abdullah Beyin ya da Rıza Beyin talimat verdiğini, 30.08.2013 tarihinde Murat ÖZİŞ ile birlikte Ankara'ya sırt çantası ile 2 Milyon €, 2 Milyon $ ve 1,5 Milyon Türk Lirası götürerek Ankara Royal 10. katta bulunan Salih Kaan ÇAĞLAYAN'a verildiğine dair iddianın sorulması üzerine; Bahsedilen tarihlerde hatırladığı kadarıyla Ankara'ya bir para götürmelerinin söylendiğini, Murat ile beraber yola çıktıklarını, havaalanında x-ray cihazından geçtikten sonra çantaları açtıklarını, zaten kendilerinin içinde para olduğunu ve paranın da miktarını söylediklerini, polislerin çantayı kapatıp kendilerine teslim ettiğini, uçağa binip Ankara'ya vardıklarını, ancak bu bahsettikleri parayı kime verdiklerini hatırlamadığını, esasında bakan veya bakan oğlu olarak bilinen birisine kendilerinin para götürmediklerini, kendilerine bu şekilde bir isme teslim edin diye bir talimat verilmediğini, bakanın oğlunu tanımadığı halde polislerin kendisine emniyetin koridorunda bir resim gösterdiklerini, bu resmi tanıyorum ve bu adama para götürdüm diyerek imza atmasını istediklerini, hatta bunun için zorladıklarını, ancak kendisinin imza atmadığını, 3 tane resim gösterdiklerini, 3 resmi de tanımadığını, dolayısıyla istedikleri imzayı atmadığını, zaten kendisinin Ankara'ya çok defa para götürdüğünü, hatta çok az olmakla birlikte oradan altın getirdiklerinin olduğunu, yabancı paraları yani dolar ve EUR yu çoğu zaman elden getirip götürdüklerini, bankaların istenildiği zaman yabancı parayı zamanında temin etmediklerini, para transferinin 5-6 gün sürdüğünü, o yüzden müşterilerin elden istediklerini, bu şekilde turistlere hatta öğrencilere de para verdiklerini, İran'a ambargo konulduğu için bankalar aracılığıyla İran'dan gelen turistlere ve öğrencilere para çıkarılamadığını, ya da çok az bir miktar çıkarabildiklerini, para transferinin de yasak olduğunu, onun için elden verdiklerini, bu paraları döviz bürolarından verdiklerini, bahsettiği gibi Ankara Royal diye bir yeri hatırlamadığını,” ifade etmişlerdir. 

21. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder