8 Eylül 2015 Salı

'' ÇEKİÇ GÜÇ ANTLAŞMASI '' GETİRİ.., GÖTÜRDÜKLERİ.., BÖLÜM 1




 '' ÇEKİÇ  GÜÇ ANTLAŞMASI '' GETİRİ..,  GÖTÜRDÜKLERİ..,

BÖLÜM 1


Çekiç Güç ve Kuzey Irak

KUZEY Irak'ta bugün var olan durum, 1991'den itibaren, "Çekiç Güç" şemsiyesi altında adım adım oluştu. Bunu 19 Şubat 2007 günlü yazımda ben de yazdım. Oktay Ekşi Ağabey dünkü yazısında aynı konuya temas ederek Çekiç Güç'e önayak olduğu için Özal'ın sadece "zekâsından" değil, "iyi niyetinden" de şüphelendiğini yazdı.Özal on beş yıl sonra Çekiç Güç'ün böyle bir sonuç vereceğini ve bu süre içinde gelip geçecek hükümetlerle komutanların da bunu onaylayacağını öngörecek kadar insanüstü bir zekâya sahip miydi?!Ben bu kadar uzun süreçleri ve böylesine karmaşık sorunları şu veya bu devlet adamının zekâsıyla ve niyetiyle analiz edebileceğimizi sanmıyorum. Tarihçi Charles Issawi'nin "her nesil kendi öncelikleriyle düşünür" şeklindeki sözünün bir analiz metodu olarak bize ışık tutabileceğini düşünüyorum.

Peş peşe hükümetler

1991'deki Körfez Savaşı sırasında ABD'ye güvenerek ayaklanan Kürtlere karşı Saddam saldırıya geçtiğinde, Halepçe katliamını elbette unutmamış olan Kürtler, yüz binler halinde Türkiye'ye adeta yığıldı. Özal, ABD'yi ikna ederek Çekiç Güç'ün kurulmasını ve onun sağlayacağı koruma altında Kürtlerin yurtlarına dönmesini sağladı.1992'de Demirel-İnönü ikilisi iktidara geldi ve askerlerin de isteğiyle Çekiç Güç'ün görev süresini uzattılar!Çünkü bu sayede Barzani ve Talabani Türkiye'ye 'bağımlılık' hissediyor, gerektiğinde PKK ile çarpışıyorlardı. Dahası, Türkiye Kuzey Irak'ta rahatça operasyonlar yapıyordu.DYP-SHP hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın'la dün konuştum, işte söyledikleri:"25 Mart 1995'te Türkiye 35 bin askerle Kuzey Irak'a girdi, PKK'ya karşı sıcak takip için. Niceliksel olarak Kıbrıs harekâtından büyüktür. Alman Dışişleri Bakanı Kinkel Almanya'da yaptığı konuşmada Türkiye'yi şiddetle eleştirdi. Ama Ankara'da AB Troykası toplantısında en ufak eleştiride bulunmadı. Türkiye'ye bu rahatlığı sağlayan, elimizde Çekiç Güç gibi bir kozun bulunmasıydı. O zamanın yakıcı önceliği, korkunç boyutlara tırmanmış PKK terörüyle mücadeleydi."

'Öncelikler' sorunu

Özal'dan sonra Demirel, İnönü, Çiller, Karayalçın, 28 Şubat hükümetleri ve komutanlar...Hepsinin zekâsından ve niyetinden şüphelenmek mümkün mü?Çekiç Güç'ü " Emperyalist " ve " Bölücü " diye suçlayarak karşı çıkan tek politikacı Erbakan'dı; 16 Ocak 1992'de Meclis'te yaptığı konuşma ünlüdür. Ama iktidara geçip elini taşın altına koyunca o da MGK'ya uyarak süreyi uzatacaktı!Zekâ ve niyet değil; "öncelik" sorunu!Güneydoğu'da hava kararmaya başlayınca sokakların boşaldığı o dönemde öncelik PKK'ya karşı operasyonlar yapabilmek ve Barzani ile Talabani'nin katkısını sağlamaktı, bunun aleti de Çekiç Güç'tü. Çekiç Güç'ün sağladığı koruma ile Kuzey Irak'ın adım adım devletleşmesi ise, o zamanki yöneticiler için 'uzaktaki mesele' idi. Artık "güncel sorun"dur. Muhtemelen 1 Mart Tezkeresi'nin kabulü ABD'nin ve Kürt liderlerin Türkiye'ye belli bir 'bağımlılık' duymasını sağlayabilir, Türkiye bir koz elde edebilirdi. Fakat olaylara "süreçsel" bakmadığımızdan, bu kozu elde edemedik!Netice: Ebedi ortamlar yoktur. Türkiye iktisaden ve siyaseten güçlü olmalı, değişen ortamlara göre elinde değişik kozlar üretebilmelidir.

t.akyol@milliyet.com.tr

..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder