Terörizmle Mücadele etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Terörizmle Mücadele etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Aralık 2020 Cuma

Abdullah Öcalan’ın İmralı Görüşmelerinin Satır Araları,

Abdullah Öcalan’ın İmralı Görüşmelerinin Satır Araları,  


Merve Önenli Güven, Terörizm, Terörizmle Mücadele, Abdullah Öcalan, İmralı Görüşmeleri, Çözüm süreci, Mesut Barzani, Akil İnsanlar, Alevi, Ermeni,


Merve Önenli Güven tarafından yazıldı.
Terörizm ve Terörizmle Mücadele
27 Şubat 2014 Perşembe
21_ Yüzyıl Türkiye Enstitüsü.,

Abdullah Öcalan’ın İmralı Görüşmelerinin Satır Araları 
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü.

    Abdullah Öcalan’ın belirli dönemlerde Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) bünyesinden temsilcilerle görüşmeler yaptığı bilinmektedir. 
Bu bağlamda Abdullah Öcalan’ın, hâlihazırda Hükümet ile sürdürülmekte olan görüşmeler açısından KONGRA-GEL (PKK)'yı, BDP'yi ve Halkların Demokratik 
Partisi (HDP)’ni, ne tür hareket tarzları izlemeleri konusunda yönlendirici bir pozisyonda olduğu da görülmektedir. Bu çerçevede Abdullah Öcalan’ın;

-  Kendisini kurulabilecek olası bir Kürt Devleti’nin lideri olarak gördüğü,
- “Çözüm sürecinin” vazgeçilmez aktörü olduğu iddiasıyla sağlık sorunlarını dahi bir halk hareketine dönüştürebilecek güce sahip olduğu algısını taşıdığı,
- Suriye’de yaşanmakta olan iç savaş nedeniyle ortaya çıkan siyasi boşluğun örgüt tarafından doldurulması ve oluşabilecek siyasi bir yapının da lideri olma 
konusunda bir eğilim sergilediği,
- Ayrıca Kürtlerin tek lideri ve önderi olma arzusu bağlamında Suriye’de kurulacak siyasi oluşumu, Mesut Barzani’nin hâlihazırda sahip olduğu siyasi güce karşı kullanma gayesi içerisinde olduğu,
- Türkiye sınırları dâhilinde özerk, federatif veya bağımsız bir siyasi yapı kurma amacını sürdürdüğü,
-  Örgütün silahlarını bırakmasının beklenmemesini ifade ederken diğer taraftan örgütün bulunduğu bölgelerde askeri bir hareketliliğin süreci sonlandıracak bir 
hareket olacağı, bu bağlamda örgüte yeni ve genç katılımların da örgüt için itici güç niteliği taşıdığı yönünde alt mesajlar verdiği,anlaşılmaktadır.
Abdullah Öcalan’ın 2013 yılında yaptığı görüşmelerinde öne çıkan söylemleri;
“- Bağımsızlıktan, federasyondan, özerklikten vazgeçmediği, Kürtlerin kendisini devlet içinde sivil toplum olarak örgütlemesi gerektiği,
- Suriye/Haseke’nin, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve Baas Rejimi’ne bırakılmaması, burada Arapların ve Süryanilerin de savunmasının yapılması, bölgede örgütün alan özgünlüğünü sağlaması,
- Rojova’da siyasi merkezin meclis tarzında konumlandırılması, Kamışlı’da bir tür devlet merkezi şeklinde üslenilmesi,
- (Kürt ulusal birliğinin sağlanması amacıyla) Irak, Avrupa ve Türkiye’de konferanslar düzenlenmesi,
- Halkın kendisinin doğum gününü, kendilerinin yeniden doğuşu olarak anlamlandırdığı,
- Süreç içerisinde üzerine düşeni fazlasıyla yaptığı, bundan sonrasının halkın işi ve görevi olduğu,
- İmralı’da ecelinin geldiği, nefesinin tutulduğu, bunların hesaba katılması gerektiği, stratejik önderliğin en az başbakan, cumhurbaşkanı, genelkurmay 
 başkanı demek olduğu,
- Sözüyle, eylemiyle özgür yaşamı yaratmanın amaçlandığı,
- Geri çekilmenin başlamasından sonra Kandil Heyeti, akademisyenlerin de aralarında bulunduğu bir danışma kurulu, medya, sivil toplum temsilcileri, 
Avrupa Birliği (AB) bünyesinden kesimlerle görüştürülebileceği,
 - ‘Akil İnsanlar’ heyetinin olası tıkanmalar noktasında devreye girmesi gerektiği,
- Çözüm sürecini, sol çevrelerin de önünü açmak için yürüttükleri, parlamentonun yapacağı çağrıyla solun da legalleşeceği, ayrıca Ermenilere de kendi hareketleri 
üzerinden yol açtıkları, diğer taraftan Alevilerin de sol etrafında toplanarak kendi birlikteliklerini tam anlamıyla sağlayamadıkları,
- Geri çekilme sonrasında BDP ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK)’nin boşatılan alanlarda halkı koruyacak sivil örgütlenmeler yapması, koruculardan bir zarar gelmesi halinde sert darbe indirileceği,

- Ayrıca çekilmeyle birlikte geride bir izleme kurulunun bırakılmış olması gerektiği, gerillanın boşalttığı alanlarda, köylülerin birbirini öldürmeye başladığı, karakollar ın, Hidroelektrik Santrallerin (HES) kurulmaya başlandığı, böyle devam etmesi halinde geri dönüşlerin başlayacağı, bu nedenle de gerilla sayısının hızla tırmandığı,
- Askeri olarak en güçlü dönemde olunduğu, PKK’nın tarihin iç ve dış olmak üzere en büyük savaş potansiyeline sahip olduğu,
- Gençliğin sürecin motor gücü olduğu,
- Geri çekilmeye karar verilmesine rağmen öz savunma haklarının baki kalacağı, ancak herhangi bir provokasyona da ortam sağlanmaması, diğer taraftan 
Hükümet kanadından yapılan; “Geri çekilmenin tek bir kişi kalmayana kadar sürecek” söyleminin saçma olduğu, istenirse gerillanın halkın içine bile karışacağı, 
gerillanın halkın tek güvencesi olduğu,
 - Örgütün kendisini tasfiye etmeyeceği, siyasi arenada temsil hakkı istediği,
- AKP ve PKK’nın anlaşamaması halinde ellerinin serbest olduğu, bu bağlamda İran’ın, Suriye’nin ve Rusya’nın örgüte destek verebileceği,
- Diplomasinin (diğer Kürt parti ve temsilcileriyle) ortak gerçekleştirilmesi gerektiği, örneğin Mesut Barzani’nin artık Türkiye’ye tek başına gitmeyebileceği,
- Yeni yerinin iyi olduğu ama 24 saatte her şeyin değişebileceği, Kürtlerde ilk defa bir önderliğin (kendisinin) çıktığı,”[1] şeklinde özetlenebilir.

KONGRA-GEL (PKK)’nın Demokratik (!) Söylemli Diktatör LideriAbdullah Öcalan’ın “çözüm süreci” adı altında başlatılan gelişmelere ilişkin söylemleri öznesinde, kendisini sürecin yönlendiricisi ve Kürtlerin tek lideri pozisyonunda gördüğü açıkça anlaşılmaktadır. Kürt halkının, hak ve özgürlüklerinin tek temsilcisi ve sağlayıcısı olduğu inancı, doğum gününün kutlanmasına ilişkin, “halkın doğum gününü kendisinin yeniden doğuşu olarak anlamlandırdıkları” söylemi, grup bilincini kendi kişisel kimliği üzerine inşa etmeye çalıştığı ve bu şekilde kendisinin sorgulanamaz ve vazgeçilemez bir şekilde algılanmasını amaçladığı açıkça görülmektedir. 

Bu noktada “Kürtlerde ilk defa bir önderliğin çıktığı” şeklindeki ifadesi ve KONGRA-GEL (PKK)’nın geri çekilmesi sonrasında İmralı’da kendisini yabancı heyetler, sivil toplum örgütleri, medya temsilcileri gibi kişi ve grupların ziyaret etmesini beklemesi de ‘tek adam ve kanaat önderi’ rolüne hazırlandığını göstermektedir.

Ayrıca  “İmralı’da ecelinin geldiği, nefesinin tutulduğu, bunların hesaba katılması gerektiği, stratejik önderliğin en az başbakan, cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı demek olduğu” şeklindeki söylemi de bir yandan kendisine bağlı olan kitleyi hareketlendirmede ve kendisinin biyolojik koşullarının ortaya çıkardığı rahatsızlıkları dahi siyasi ve ideolojik koz olarak kullanma çabasını gözler önüne sermektedir. Ayrıca anılanın kendisini sistem içerisinde cumhurbaşkanı, başbakan, genelkurmay başkanı olarak konumlandırdığını da göstermektedir. Bu tarz hassasiyetleri belirli bir kitlenin toplumsal psikolojisini güdülemekte kullanarak sağlıklı bir sürecin nasıl yaratılabileceği önemli bir sorunsaldır.

AKP Hükümeti ile KONGRA-GEL (PKK) arasında kurulan bir diyalogun sağlıklı olmasının en önemli koşullarından birisi de tarafların niyetleridir. Bu noktada 
seçilmiş travmalarını içselleştirmiş bir grubun bireylerinin ait oldukları grupla özdeşleştirdikleri kimliklerinin, lider olarak gördükleri kişi tarafından 
ani iniş ve çıkışlarla yönlendirilmesi mümkündür. Bu durumu kendi psişik gerçeği ile kişiselleştiren bir kişinin niyeti, bu noktada sorgulanması gereken önemli 
hususlardan birisi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda “üzerime düşeni fazlasıyla yaptım, bundan sonrası halkın işi ve görevidir” ifadesi aslında bir 
mesaj niteliğinde olup süreç içerisinde olası olumsuz gelişmeler ve isteklerinin karşılanmaması halinde gerek duyulduğu zaman halkın inisiyatif kullanarak ‘halk 
ayaklanması’ yaratılabileceği hususunu da aba altından gösterdiği anlaşılmaktadır.
Abdullah Öcalan’ın söylemlerinin örgüt cephesinden yansımaları da anılanın kendisine bağlı örgüt ve uzantılarını, kendi psişik gerçekliği üzerinden 
yönlendirdiğini açıkça gösterir mahiyettedir. Bu bağlamda 11 Temmuz 2013 tarihinde KONGRA-GEL (PKK) lider kadrosunda yer alan Murat Karayılan’ın yaptığı; 

“9. Kongra Gel Genel Kurulu’nda bu sürecin devam etmesi için  karar alındı. Bu süreci Önder Apo başlattı ama hala tecrit altındadır. Avukatları onunla 
görüşemiyor, kimse yanına gidemiyor. Daha da önemlisi şu anda ciddi sağlık sorunları var. Bağımsız ve uzman bir doktor ekibi İmralı’ya gitmeli ve Önder 
Apo’yu sağlık kontrolünden geçirmelidir. Diğer taraftan eğer bu süreç ilerleyecekse Önder Apo’nun koşulları iyileşmeli ve dışarıdan gelen heyetlerle görüşebilmeli. Dışarısıyla irtibatı olmalı. Diğer taraftan yardımcıları ve sekreterleri olmalıdır.”[2] şeklindeki açıklaması Abdullah Öcalan tarafından söylenenlerin bir hareket tarzı olarak belirlendiğini göstermektedir.

Bir barış ortamı sağlanması noktasında iki tarafın bir diyalog süreci başlatması demek birincil koşul olan niyetten sonra ikinci koşul olarak bu niyetin 
temellendirilmesi için bu amaç doğrultusunda karşılıklı adımlar atmaktır. 

Bu noktada da kendisini ancak silahlı olduğu zaman güvende hisseden ve 
silahlarından vazgeçmeyeceğini açıkça belirten bir örgütün henüz ilk koşulu dahi sağlayamadığı görülmektedir. Siyasi bir varlık olmayan ancak sistem içerisinde kendisini silah ve şiddet kullanımı yoluyla var etmeye çalışan bir terör örgütünün, devletin silahlı kuvvetlerinden silah bırakmasını, bir devletin sınırlarını korumak ve iç güvenliğini sağlamak gibi temel vazifelerden vazgeçmesini beklemesi de örgüt ve uzantılarının gerçekliğe dönük yaklaşımlarının ne kadar kısıtlı olduğunu gözler önüne sermektedir.  

Abdullah Öcalan’ın Rüyası

Abdullah Öcalan’ın sürece dair yaklaşımının boyutunu belirgin hale getiren diğer bir husus da ‘Akil İnsanlar’ adı altında kurulan heyete dair söylemleridir. 
Söz konusu heyetin olası tıkanmalarda devreye girmesi ve bir çeşit ikna aracı olarak kullanılması yönündeki beklentisi, aslında bireylerin ve grupların soru 
işaretlerinin cevaplanmaksızın, sürece ilişkin atılan her adımın halk tarafından sorgusuz sualsiz kabullenilmesi amacının taşındığını göstermektedir. 
Bu konuya ilişkin diğer bir husus da ‘Akil İnsanlar Heyeti’nin’ ziyaret ettikleri coğrafyaların, sosyolojik koşullarına ne kadar aşina olduklarıyla ilgilidir. 
Daha önceden belirlenmiş kişiler ile yapılan kısıtlı görüşmelerin, bölge coğrafyasının gerçekliğini tam anlamıyla nasıl yansıttığı önemli sorunsallardan birisidir.

Söz konusu hususların yanı sıra Abdullah Öcalan’ın sadece Kürtleri değil, örgüt ve uzantıları altında farklı kesimleri de bir araya toplamaya çalıştığı söylemlerinden anlaşılmaktadır. Tüm ulusal ve uluslar arası siyasi olayları çözümlediği algısına sahip olan Abdullah Öcalan’ın, kendisinin başlattığını belirttiği bu sürecin sol, Alevi, Ermeni gibi kesimlerin de önünü açacağı iddiası ve HDK gibi yapılanmalar vesilesiyle bu grupları da örgüt ve uzantılarının çatısı altında toplama çabası açıkça görülmektedir. “Kürdistan topraklarında yaşamak isteyenler özgürce yaşayacak lar” ifadesi, “çözüm süreci” adı altında yürütülen girişimin neticesinde, örgüt ve uzantılarının beklentilerinin kendilerinin sınırlarını belirledikleri belirli bir toprak parçasında kendi yönetimlerini kurma gayelerini açıkça gözler önüne sermektedir. 

Bu noktada da BDP’nin bir önceki yerel seçimlerde aldığı belediye sayısını, önümüzdeki yerel seçimlerde daha da arttırmak istemesi, “demokratik özerklik” 
adı altında ifade ettikleri stratejilerinin neyi amaçladığını açıklamaktadır.
“Çözüm süreci” çerçevesinde terörist unsurların geri çekilmesi beklenirken hâlihazırda örgüte özellikle genç kadroların katılmayı sürdürmesi, örgütün 
kırsal kadrosunu güçlendirmeye devam ettiğini göstermektedir. Bu durum da artış göstermeye devam eden kadroların “çözüm süreci” adı altında nasıl 
değerlendirileceği sorusunu ve bir taraftan sözde geri çekilmenin amaçlanmasıyla birlikte diğer taraftan kadrolara katılımların sürdürülmesi arasındaki çelişkiyi 
akıllara getirmektedir. Ayrıca Abdullah Öcalan’ın görüşmelerde örgüt mensuplarının geri çekilirken silahlarını muhafaza etmeleri gerektiği yönündeki 
yönlendirmesinin yanı sıra “BDP ve DTK’nın bu alanlarda halkı koruyacak sivil örgütlenmeler yapmaları, istenirse geri çekilme yapıldıktan sonra Türkiye 
sınırları içerisine silahlı unsurların yeniden sokulabileceği” şeklindeki ifadeleri sürecin ne yönde şekillenebileceğinin sinyallerini vermektedir.  

Abdullah Öcalan’ın iç siyasete ilişkin söylemlerinin yanı sıra dış siyasete ilişkin vurguları da dikkat çekicidir. Bu bağlamda özellikle Suriye’deki iç savaş 
neticesinde ortaya çıkan boşluğu KONGRA-GEL (PKK)’nın Suriye uzantısı olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile bölgede sözü geçen bir aktör haline getirme 
çabası, ifadelerine de açıkça yansımaktadır. Özellikle “oradaki (Suriye’deki) halkımız bana bağlıdır, bu noktaya gelinmesinde onlar da başat rol oynadılar” 
ifadesi, Suriye’de ortaya çıkacak olası bir idarenin lideri olmak istediğini göstermektedir. Bu ayrıca Mesut Barzani’nin Irak’ta sahip olduğu siyasi konum 
bağlamındaki gücüne karşılık Abdullah Öcalan’ın da Suriye’de hâlihazırdaki boşluk üzerinden bu tarz bir güç arzusu içerisinde olduğunun sinyallerini 
vermektedir. 

Bu durumu destekleyen diğer bir husus da Abdullah Öcalan’ın, Suriye/Haseki’nin Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve Baas Rejimi’ne bırakılmaması yönündeki 
talimatıdır. 

Bu çerçevede “öz savunma oluşturarak Arap ve Süryanilerin de savunmasının yapılması” yönündeki talimatı, Türkiye sınırına en yakın bölgelerden birisi olan 
söz konusu bu alanda farklı etnik grupları da örgütün kontrolü altında toplayarak kendisini başat güç haline getirmeye çalışması olarak açıklanabilir. 
Ayrıca “Suriye’de siyasi merkezin oluşturulması, bunun meclis tarzında konumlandırılması ve Kamışlı’da bir tür devlet merkezi gibi üslenilmesi” 
şeklindeki ifade de bu durumu destekler mahiyettedir. Bu bağlamda Abdullah Öcalan’ın, Türkiye/Diyarbakır-Ankara, Irak/Erbil ve Avrupa’da konferanslar 
yapılmasını istemesinin yanı sıra Türkiye, Suriye, Irak ve Lübnan’da birlik kurulması suretiyle bir Ortadoğu Konferansı’nın düzenlenmesi çerçevesindeki 
yönlendirmeleri de dört parçada (Türkiye, Irak, İran ve Suriye) kurmayı istedikleri Kürdistan’ın temelini hazırlar nitelikteki çabaların göstergesidir. 

Ayrıca Dicle-Fırat suyunun bu birliğin esasını oluşturması yönündeki stratejisinin de kurulması planlanan siyasi yönetimin varlığını sürdürebilmesi 
amacıyla doğal kaynak temini ve bu kaynağın olası komşu ülkelere karşı koz olarak kullanılması niyetlerini de akla getirmektedir.[3]

Sonuç

Sonuç olarak tüm bu hususlar ışığında Abdullah Öcalan’ın; “Gerilla Kürtlerin tek güvencesidir, gerilla kısmen içeride kalsa bile bu yanıltıcı olmasın, istesek 
gerilla halkın içinde bile saklanır, süreç başarısız olursa eliniz serbesttir, İran, Suriye ve Rusya’dan destek alınabilir” şeklindeki ifadeleri, örgüt ve uzantılarını yönlendiren Abdullah Öcalan’ın, süreci nasıl algıladığını ve sürecin nasıl bir yönde ilerleyeceğinin önemli göstergelerinden birisi olarak değerlendirilmektedir. Abdullah Öcalan’ın; “Özerklikten, federasyondan, bağımsızlıktan vazgeçmedim, Kürtlerin kendisini devlet içinde sivil toplum gibi örgütlemesi gerektiği” şeklindeki ifadesinin, BDP tarafından Mart 2014 yerel seçimleri nezdinde “öz yönetimle özgür kimliğe”[4] söylemi üzerinden pratikleştirilmeye çalışıldığı görülmektedir.  Farklı kimlikleri bir araya getiren ve birlikte yaşamanın esası olan devlet bütünlüğüne karşı etnisite, din, mezhep gibi olguların üzerine inşa edilen ve silahların gölgesiyle güvence altına alınan siyasetin, çatışmaları kaçınılmaz kılacağı aşikârdır. 

Bu bağlamda gerektiği zaman şiddeti kullanırız mantığını taşıyan bir grubun yürütmeye çalıştığı siyasetin, birlikte yaşayabilmenin önünde engel olabilecek en önemli hususlardan birisi olacağı değerlendirilmektedir. 

[1] http://www.bianet.org/konu/imrali-gorusmeleri
[2] http://www.aksam.com.tr/siyaset/karayilandan-ilk-aciklama/haber-224662
[3] http://www.ibp.gov.tr/pg/section-pg-ulke.cfm?id=7F86AC865C88
[4] http://www.bdp.org.tr/tr/

Bu yazı 5292 defa okundu. 

Uzman Hakkında
Merve Önenli Güven
Terörizm ve Terörizmle Mücadele

Uzmanın Diğer Yazıları
 
  10 Maddede Çözüm Süreci 
  KCK’nın Son Açıklaması Sonrasında Çözüm Sürecinin Neresindeyiz? 
  Üçüncü Senesinde Suriye İç Savaşı 
  Cumhurbaşkanlığı Seçiminden Açılıma Doğru 
  KDP-PKK-IŞİD Üçgeni 
  PKK-KDP Kıskacına Giren Türkiye 
  PKK’nın Eylemleri Ne Anlatıyor?  
  PKK'da Cemil Bayık Liderliği Dönemi 
  PKK Ne Yapmak İstiyor? 
  Seçim Sonuçları BDP Açısından Ne Anlatıyor? 
  30 Mart Yerel Seçimlerinden Sonra PKK’nın ve BDP’nin Hareket Tarzına İlişkin Senaryolar 
  Abdullah Öcalan’ın İmralı Görüşmelerinin Satır Araları 
 

Ahlatlıbel Mah. 1825 Sokak No: 60 İncek/Çankaya/Ankara 
Tel: +90 312 489 18 01 | 
Belgegeçer: +90 312 489 18 02 | 
Elektronik Posta: 
bilgi@21yyte.org 
Yazılım & Tasarım: 
Mahmut ÖZDEMİR
***

31 Ocak 2020 Cuma

Türkiye’nin 2019 Yılında Terörizmle Mücadelesi: Sınır Ötesinden Pençe Vuruşu

Türkiye’nin 2019 Yılında Terörizmle Mücadelesi: Sınır Ötesinden Pençe Vuruşu





Yazan  
Erol Başaran Bural 
31 Aralık 2019

Yayınlandığı Kategori
Terörizm ve Terörizmle Mücadele
Türkiye’nin 2019 Yılında Terörizmle Mücadelesi

2019 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve kolluk kuvvetleri; PKK, IŞİD, FETÖ ve DHKP-C terör örgütleri başta olmak üzere yurt içi ve sınır ötesinde terörle mücadeleye aralıksız devam etmiştir.

Bu dönem içerisinde; yurt içinde kırsal alanda PKK ile mücadeleye devam edilirken eş zamanlı olarak yerleşim yerlerinde ve sınır ötesinde terör örgütlerine yönelik çok sayıda operasyon gerçekleştirilmiştir.

Barış Pınarı Harekâtı

Suriye’deki PKK terör örgütü varlığına yönelik olarak, 9 Ekim 2019 tarihinde Barış Pınarı Harekâtı başlatılmıştır. Barış Pınarı Harekâtının amacı; Suriye kuzeyinde teşkil edilmeye çalışılan PKK devletçiğine engel olmak üzere bu bölgedeki koridoru parçalamak, Türkiye’ye yakın bölgelerde konuşlu PKK terör örgütü unsurlarını temizlemek, Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturmak, oluşturulacak güvenli bölgeye Türkiye’de bulunan geçici koruma altındaki Suriyelileri yerleştirmek, M4 karayolunu kontrol altına alarak PKK’nın ikmal faaliyetlerine engel olmak şeklinde ifade edilmiştir.

Barış Pınarı Harekât Alanı

Suriye kuzeyinde Resulayn ve Tel Abyad ilçeleri arasında başlatılan operasyon, 17 Ekim 2019 tarihinde ABD ile varılan mutabakat neticesinde 120 saat süre için durdurulmuştur. 13 maddelik mutabakata göre PKK terör örgütünün operasyon bölgesinden güneye çekileceği, çekilme tamamlanmazsa operasyonun devam edeceği kararına varılmıştır. 120 saatlik aranın tamamlanmasına kısa süre kala Soçi’de, 22 Aralık 2019’da Rusya ile varılan mutabakat neticesinde ise; Tel Rıfat ve Münbiç'teki PKK/YPG'li teröristlerin, silahlarıyla beraber bu bölgenin dışına çıkarılacağı 23 Ekim’den itibaren 150 saat içinde PKK/YPG'nin harekat bölgesinde sınırdan 30 kilometrenin dışına çıkarılacağı, 150 saatin sonunda Barış Pınarı Harekât alanı sınırlarının batısı ve doğusunda, 10 kilometre derinlikte Türk-Rus ortak devriyelerinin başlayacağı hususları karara bağlanmıştır.[1]
Barış Pınarı Harekâtı süresince PKK terör örgütünün sınır illerimize yönelik 700’e yakın havan ve roket saldırıları sonucunda 18 vatandaşımız şehit olurken çok sayıda mülk zarar görmüştür. Açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre harekatta 16 askerimiz şehit olmuş, 168 askerimiz ise yaralanmış, Suriye Milli Ordusu’ndan 224 asker şehit olmuş, 692 asker yaralanmış, 900’ün üzerinde terörist etkisiz hale getirilmiştir.[2] 31 Ekim 2019 itibarıyla 4 bin 219 kilometrekare alan içindeki 558 yerleşim biriminin ele geçirildiği ifade edilmiştir.

Pençe Operasyonları

2018 yılı Mart ayından itibaren hemen hemen Afrin’e yönelik düzenlenen Zeytin Dalı Harekâtı ile eş zamanlı olarak, Hakkâri/Şemdinli ilçesinin hemen güneyinde ve Irak’ın kuzeyinde yer alan, PKK terör örgütünün barınma alanlarından Hakurk’a yönelik operasyon başlatılmıştır. “Kararlılık” adı verilen bu operasyon ile sınır ötesinden önleyici tedbirler kapsamında;
Hudut güvenliğinin sağlanması,
PKK terör örgütünün söz konusu bölgedeki barınma alanlarının imha edilmesi,
Teröristlerin Irak kuzeyinden ülkemize girişinin engellenmesi,
Türkiye içindeki terör örgütü mensupları ile Irak kuzeyindekilerin irtibatının kesilmesi,
Bölgenin terör örgütü mensuplarından tamamen temizlenmesi amaçlanmıştır.

Pençe Operasyonu Harekât Bölgesi

2018 yılında başlatılan Kararlılık Harekâtı, 2019 yılında genişletilerek Pençe Harekâtına dönüştürülmüştür. TSK’nın Irak kuzeyinde 27 Mayıs 2019’da başlattığı Pençe Harekâtı terörizmle mücadelenin sınır ötesinden başlatılması maksadıyla icra edilen önleyici stratejisini bu bölge için yeniden gündeme getirmiştir. Pençe-1 Harekâtı 27 Mayıs'ta Hakurk’a yönelik olarak Kararlılık harekatının devamı şeklinde başlatılırken, 12 Temmuz 2019 tarihinde Pençe-2 harekâtı Hakurk’tan güneye doğru genişletilen bölgede başlatılmıştır. 23 Ağustos 2019’da ise Irak’ın kuzeyinde PKK’nın Irak’ın kuzeyinde bir başka yuvalanma alanı olan Sinat-Haftanin bölgesinde Pençe-3 Operasyonunun başlatıldığı açıklanmıştır. Operasyon, hudut güvenliğini daha uygun arazi kesimlerinden ve ileriden sağlamak maksadıyla icra edilmiştir.[3]
Pençe harekâtı kapsamında 174 teröristin etkisiz hale getirildiği, 398 mağara ve deponun imha edildiği, 356 mayın ve EYP’nin tespit edilerek etkisiz hale getirildiği, 5.3 ton amonyum nitrat ele geçirildiği, yakın bir tarihte ise Hakurk bölgesinde SA-18 hava savunma füzesi ele geçirildiği MSB tarafından düzenlenen basın bilgilendirme toplantısında belirtilmiştir.[4]

Kıran Operasyonları

2019 yılında yurt dışında Irak ve Suriye kuzeyine operasyonlar devam ederken, eş zamanlı olarak yurt içinde Kıran serisi operasyonlar başlatıldı. Jandarma Genel Komutanlığına bağlı jandarma komando, Jandarma Özel Harekât ve güvenlik korucuları ile Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Polis Özel Harekât birliklerince;
Yurt içinde bölücü terör örgütü PKK’nın kış üslenmesi hazırlıklarını bertaraf etmek,
Hareket kabiliyeti daralan terörist grupları etkisiz hale getirmek,
Teröristlerin bölgeler arası geçişlerini engelleyerek takviye almalarını önlemek
PKK terör örgütünün yurt içi hareket kabiliyetini kısıtlamak,
Alan hakimiyetini tesis etmek ve/veya pekiştirmek olduğu değerlendirilmektedir.

Kıran operasyonları kapsamında;

17 Ağustos 2019’da Kavaklı bölgesi merkez olmak üzere, Hakkâri-Van-Şırnak ara hattını kapsayacak şekilde Kıran-1,
27 Ağustos'ta Bagok ve Mava alanları merkez olmak üzere Mardin-Batman-Şırnak ara hattında Kıran-2,
21 Eylül'de Herekol ve Bestler Dereler bölgesi merkez olmak üzere Siirt ve Şırnak ara hattında Kıran-3,
24 Eylül'de Çemçe-Madur bölgesi merkez olmak üzere Kars-Ağrı-Iğdır ara hattında Kıran-4,
8 Kasım'da Şenyayla bölgesi merkez olmak üzere Diyarbakır-Bingöl-Muş ara hattında Kıran-5,
13 Kasım’da Van, Hakkâri ve Şırnak kırsalındaki Faraşin bölgesinde Kıran-6[5],
24 Kasım’da Tunceli'de, Munzur Vadisi'nde Kıran-7[6],
11 Aralık 2019’da Bitlis ve Siirt kırsalında Kıran-8[7],
20 Aralık 2019 tarihinde Şırnak’ta Kıran-9 Cudi Dağı, Hakkari’de Kıran-10 Kazan Vadisi[8],
21 Aralık 2019’da ise Kıran-11 Narko-Terör Operasyonu başlatılmıştır.[9] Kıran operasyonları çerçevesinde de şu ana kadar 121 terörist etkisiz hale getirilmiş, 229 mağara ve sığınak imha edilmiştir.

SİHA Kullanımı

2016 yılından itibaren Türkiye’nin PKK ile mücadelede askeri kuvvet kullanımı, istihbarata dayalı, nokta hedeflerine yönelik, yurtiçi ve yurtdışını kapsayan, güvenliğin sınır ötesinden alındığı yeni bir konsepte evrilmiştir.
Bu yıldan itibaren TSK ve İçişleri Bakanlığı envanterindeki İnsansız Hava Aracı (İHA) ve Silahlı İnsansız Hava Araçlarının (SİHA) nitelik ve niceliklerindeki artış, yeni nesil taarruz helikopterlerinin kullanılmaya başlanması yeni konseptin yapı taşını oluşturmuştur. İçişleri Bakanlığı terörden arananlar listesinin[10] incelenmesi neticesinde söz konusu listeden; kırmızı kategoriden 12, mavi kategoriden 9, yeşil kategoriden 24, turuncu kategoriden 21 ve gri kategoriden 171 PKK’lı teröristin etkisiz hale getirildiği görülmektedir. 2018 yılında 101 sözde üst düzey teröristin etkisiz hale getirildiği bilinmektedir.[11] Son iki yıllık veriler karşılaştırıldığında etkisiz hale getirilen PKK terör örgütü lider kadro sayısında yaklaşık %70’lik bir artış görülmektedir.
Ayrıca SİHA’lar kullanılarak gerçekleştirilen operasyonlar neticesinde 2019 yılında 363, bugüne dek toplam 1.144 PKK terör örgütü mensubunun etkisiz hale getirildiği açıklanmıştır.[12]

PKK ile Mücadelede İkna Yöntemi

PKK terör örgütüyle mücadele kapsamında terör örgütüne katılanların aileleriyle görüşülmüş, bu şahısların terör örgütünden ayrılmalarını sağlamak üzere aileler vasıtasıyla ikna metodunun kullanılmasıdır. Yapılan resmî açıklamalara göre[13] son üç yıldır 5.500’ün üzerinde aile ile görüşülmüş, 2019 yılında[14] 260, son üç yılda ise 800’e yakın terör örgütü mensubu bu faaliyetler neticesinde güvenlik güçlerine teslim olmuştur.

IŞİD Terör Örgütüyle Mücadele

Açık kaynaklardan derlenen bilgiler çerçevesinde 2019 yılında yurtiçinde düzenlenen operasyonlar neticesinde 1.939 IŞİD mensubu gözaltına alınmıştır (Grafik 1).



Grafik 1. 2019 Yılı IŞİD Terör Örgütü Gözaltı Miktarı

Bir yandan PKK terör örgütüyle, diğer yandan irili ufaklı çok sayıda aşırı sol eğilimli terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye IŞİD terör örgütünü etkisiz hale getirmek ve eylem kapasitesini sonlandırmak üzere operasyonlarını da devam ettirmektedir. Bununla birlikte, Suriye ve Irak’ta silahlı kapasitesi sınırlandırılmış olan IŞİD terör örgütü Türkiye’ye yönelik tehdit olma vasfını korumaya devam etmektedir.

IŞİD terör örgütüne yönelik operasyonlarda ele geçirilen terör örgütü mensuplarının sayısı önemli olmakla birlikte, ülkemizin hangi şehirlerinde bu operasyonların yoğunlaştığı da (Grafik 2) ayrıca önem arz etmektedir. Terör örgütü IŞİD’e yönelik olarak düzenlenen operasyonlardan medyaya yansıyanların analizi neticesinde; Adana, İzmir, Samsun, Bursa, Şanlıurfa, Osmaniye ve Mersin illerinde düzenlenen operasyon miktarlarının ön plana çıktığı görülebilmektedir.


Grafik 2. 2019 Yılı İllere Göre IŞİD Terör Örgütü Operasyon Miktarları
Açık kaynaklara yansıyan haberler analiz edildiğinde, Türk vatandaşlarının yanı sıra çok sayıda yabancı uyruklunun IŞİD operasyonları neticesinde gözaltına alındığı/tutuklandığı da göze çarpmaktadır. IŞİD operasyonlarında gözaltına alınan yabancı uyrukluların büyük kısmını Suriye ve Iraklılar oluştururken, az sayıda da olsa; Fas, Mısır, Endonezya, Filistin, Cezayir, Fransa, Hollanda, Ürdün, Lübnan, Danimarka, Birleşik Arap Emirlikleri ve Gürcistan vatandaşlarının da bulunduğu görülmektedir.

Türkiye’deki IŞİD tehdidine yönelik bir diğer tespit ise düzenlenen operasyonlarda IŞİD mensuplarının ülkemizde kurulu dernek ve vakıflarla ilişkileri olmasıdır. Operasyonlarla ilgili açık kaynak haberlerine yansıyan bilgilere göre, legal görünüm altında illegal faaliyetleri organize eden IŞİD terör örgütü mensuplarının bu yerlerde;

Terör örgütüne eleman kazandırmak maksadıyla ders ve sohbetler düzenledikleri,
Örgütün propagandasını yaptıkları,
Suriye’de çatışma bölgelerine gidip-gelmek üzere planlama yaptıkları, 
Çatışma bölgesinden gelen veya gidecek elemanların ihtiyaçlarını karşıladıkları,
Örgüte eleman temin etmek amacıyla çalışmalar yaptıkları,
Örgüt üyelerinin ailelerine yardım topladıkları,
IŞİD terör örgütü adına haraç topladıkları anlaşılmaktadır.

Yıl içerisinde IŞİD’le mücadele kapsamında dikkat çekici bir diğer husus da haziran ayı içerisinde Mersin-Anamur’da terör örgütüne ait beş adet sığınak ve deponun ele geçirilerek imha edilmesine ilişkin olarak karşımıza çıkmaktadır.  Anamur’da düzenlenen operasyon neticesinde çok sayıda yaşam malzemesinin yanı sıra uyku tulumları ve sırt çantaları ele geçirilmiş, olayla ilgili zanlıların kırsal alanda faaliyet yürütmeye çalıştıkları ve eylem arayışında oldukları belirlenmiş, sulh ceza hakimliğine sevk edilen zanlılardan 14'ü tutuklanmış, 5'i adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. IŞİD terör örgütüne ait depo, sığınak ve barınakların tespitine ilişkin dikkat çekici hususlardan ilki belki de ilk kez IŞİD’in depo ve sığınaklarının arazide bulunmuş olmasıdır. İkinci husus ise bu depoların Mersin-Anamur kırsalında ele geçirilmesidir.

Hatırlanacağı gibi IŞİD terör örgütü eski lideri Ebubekir el Bağdadi 29 Nisan 2019’da bir video yayımlamış, Bağdadi elindeki "Türkiye Vilayeti" yazan bir dosya dikkatleri çekmiştir.  Bağdadi’nin videosunun yayımlanmasının üzerinden yaklaşık iki ay geçtikten sonra bu kez Türkçe konuşan 5 örgüt mensubunun örgüt lideri Bağdadi’ye bağlılıklarını tazeledikleri görüntü kaydı basına yansımış, konuşan terörist Türkiye’yi tehdit etmiştir. Türkiye’ye yönelik IŞİD tehdidinin açıklandığı bu günlerin arkasından örgüte ait sığınak ve barınakların bulunması, örgütün kırsal alanda eğitim ve eylem yapma niyetini ortaya koymaktadır.

FETÖ ile Mücadele

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Türkiye için en önemli güvenlik sorunlarının başında gelmektedir. Şüphesiz her terör örgütü Türkiye için tehdittir ancak FETÖ’nün güvenlik, sosyo-ekonomik, sosyo-politik, sosyo-psikolojik öğeleri içinde barındırması, ezoterik kült bir yapısı olması, üyelerinin kendilerini terör örgütüne adama seviyeleri, takiye yaparak kripto elemanlar olarak uyuyan hücrelere dönüşmeleri, kendi çıkarları için diğer tüm terör örgütler ya da yabancı istihbarat örgütleri ile işbirliği yapabilmeleri ve kısaca amaca ulaşmak için her yolu mubah saymalarından dolayı en büyük ve önemli tehlike olduğunu söylemek mümkündür.

FETÖ, Türkiye açısından arz ettiği tehdidin yanında aynı zamanda bölgesel ve küresel etkileriyle birlikte uluslararası barışı ve güvenliği tehdit edecek potansiyele sahip devletlerarası ilişkileri etkileyen “Yeni Nesil Bir Terör Örgütüdür”. Zira FETÖ, uluslararası alanda faaliyet halinde olan diğer terör örgütlerinin radikalleşme süreçlerinden ciddi farklılık göstermektedir; 30 yılı aşkın bir zaman diliminde radikalleşme süreci olan FETÖ yapısı modern kültist radikalleşmenin, günümüzdeki en son, en kanlı ve en küresel yapısını oluşturmaktadır[15].

FETÖ ile mücadele kapsamında 15 Temmuz 2016’dan bugüne 2019 yılı Kasım ayına kadar 261 bin 700 kişinin gözaltına alınmış, bunlardan 91 bin 287'si tutuklanmıştır[16]. FETÖ ile mücadelede başlatılan soruşturmalar neticesinde 15 Temmuz 2016'dan bugüne kadar TSK’dan 3 bin 559'u 2019'da olmak üzere toplam 18 bin 630 personel ihraç edilmiş, 356'sı 2019 yılında olmak üzere toplam 982 emekli personelin rütbeleri geri alınmıştır. 5 bin 846 personel hakkında ise adli ve idari süreç devam etmektedir.[17]

2019 yılında FETÖ ile mücadelede yaşanan bir diğer gelişme de FETÖ mensuplarının yurtdışında yakalanarak Türkiye’ye getirilmesidir. Bu kapsamda 30 Ağustos 2019’da FETÖ’nün Malezya sorumlusu[18], 19 Ekim 2019’da ise FETÖ’nün Meksika sorumlusu[19] MİT operasyonuyla Türkiye’ye getirilmiştir.
2019 yılında FETÖ ile mücadele kapsamında yaşanan önemli bir diğer gelişme ise örgütün finansal kaynaklarıyla mücadelesinde görülmüştür. Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, FETÖ’nün Türkiye’ye yasa dışı yollardan para sokmak için “Hawala” olarak bilinen bir sistemi kullandığını deşifre etmiş, bu sistemi kullanarak ülke içerisine sokulan yüklü miktardaki paranın döviz büroları üzerinden belli bir komisyon karşılığında illerde örgüt mensuplarına ulaştırıldığını belirlemiş, şüphelilerin Hawala sistemini kullanarak 13 milyon 744 bin 197 dolar, 2 milyon 135 bin 634 Avro ve 12 milyon 628 bin 530 lira tutarında işlem yapıldığını tespit etmiştir. Haklarında gözaltı kararı verilen 79 şüpheli arasındaki 7 kişinin döviz bürolarında çalışan kişiler oldukları belirtilmiştir.[20]

2019 Yılında PKK Terör Örgütüyle Mücadelenin Analizi

PKK terör örgütüyle mücadele kapsamında 2019 yılına ilişkin veriler,[21] teröristle mücadele harekâtının kış aylarında da aralıksız devam ettirilmesi, terör örgütünün barınma alanlarının İHA’lar tarafından kesintisiz şekilde gözetlenmesi/kontrol altında tutulması alan hakimiyetini sağlanması neticesinde, PKK’nın eylem ve hareket kabiliyetinin yurt içinde büyük ölçüde sınırlandırdığına işaret etmektedir.

Teröristle mücadeleye iştirak eden TSK ve kolluk kuvvetleri 2019 yılında terör örgütünün yurt içindeki barınma alanlarına yönelik operasyonlarını sürdürerek, terör örgütü elemanlarının lojistik ve barınma maksadıyla kullandıkları sığınak ve mağaraları tespit etmiş bu alanları kullanılamaz hale getirmişlerdir. MSB tarafından düzenlenen basın bilgilendirme toplantısında aktarılan bilgilere göre[22] 2019 yılı içerisinde toplam 1.852 sığınak, mağara ve depo imha edilmiştir.  

Aynı basın bilgilendirme toplantısı bilgilerine göre; 2018 yılı içerisinde düzenlenen teröristle mücadele harekâtı kapsamında; toplamda çeşitli çap ve markalarda 1.015 silahın ele geçirildiği görülmektedir. (Grafik 3) Ele geçirilen silahlar cinslerine göre incelendiğinde dikkat çeken hususun, ABD tarafından PKK/PYD terör örgütüne aktarılan tanksavar füzelerindeki artış olduğu görülmektedir. Bu füzelerden 2016 yılında bir adet, 2017 yılında 11 adet, 2018 yılında 30 adet ele geçirilirken, 2019 yılında bu sayının 69’a yükseldiği görülmektedir. Yıl içerisinde ayrıca; 1.066 EYP imha edilirken, 420.000 hafif silah mühimmatı, 174 mayın, 3.329 kilo patlayıcı madde ile 45 ton amonyum nitrat ele geçirilmiştir.



Grafik 3 - 2018 Yılında PKK Terör Örgütünden Ele Geçirilen Silahlar

PKK terör örgütüne yönelik olarak 2019 yılında TSK ve kolluk kuvvetleri 31’i büyük, 119’u orta çaplı olmak üzere toplam 150 operasyon düzenlemiş, operasyonlarda 1789 terörist etkisiz hale getirilmiştir.  Etkisiz hale getirilen terör örgütü mensuplarından 255’ini terör örgütünden kaçarak güvenlik güçlerine teslim olanlar oluşturmaktadır.[23] Barış Pınarı Harekâtı süresince etkisiz hale getirilen 900, Pençe Harekâtı kapsamında etkisiz hale getirilen 174 teröristle birlikte 2019 yılında toplam 2.863 terörist etkisiz hale getirilmiştir.
Yurt içindeki terörist sayısı 2017’de 2 bin 475-2 bin 780 civarında iken bu sayı yüzde 69 azalışla 2018’de 755-876 aralığına, 2019’da ise 500’ün altında kadar düşmüştür.

Örgüte katılım son 30 yılın en düşük seviyesine ulaşmış ve 2018 yılında örgüte katılan kişi sayısı 95’e kadar gerilerken, (2017 yılında PKK terör örgütüne katılım sayısı[24] 117) 2019’da bu sayı 100’e yakın bir seviyede ortaya çıkmıştır.     
Açık kaynaklardan derlenen bilgilere göre 2019’e ilişkin şehit ve yaralı durumu incelendiğinde, yıl içerisinde 71 askerimizin şehit olduğu (Grafik 4), 259 askerimizin yaralandığı, 4 güvenlik korucumuzun şehit olduğu 9 güvenlik korucumuzun yaralandığı, 3 polisimizin şehit olduğu 8 polisimizin yaralandığı, 26 vatandaşımızın şehit olduğu 50 vatandaşımızın yaralandığı sonucuna ulaşılmaktadır.  



Grafik 4 -  2016, 2017, 2018 ve 2019 Yıllarında Şehit Yaralı TSK Personel Durumu

 Ayrıca 2019 yılı içerisinde düzenlenen narko terör operasyonları neticesinde; 43 milyon kök keneviri ele geçirilmiştir.[25]

Halkların Birleşik Devrim Hareketi Terör Örgütü

 Irak kuzeyinden Türkiye’ye geçiş yolları kontrol altına alınan PKK terör örgütü terör eylemlerini gerçekleştirmek üzere kendisine yeni yollar, yeni alanlar aramaktadır. Terör örgütü PKK bu maksatla Türkiye’deki irili ufaklı diğer örgütlerle iş birliği yapmakta, yurt içinde özellikle şehir merkezlerinde kendisine yeni ortaklar bulmaya çalışmaktadır.

Türkiye’de kamuoyu tarafından pek de bilinmeyen Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Türkiye’de terör eylemleri gerçekleştirmek isteyen bazı komünist ve Marksist-Leninist silahlı örgütlerin ortak eylem yapma kararının ardından birleşerek 12 Mart 2016’da kurdukları bir terör oluşumu olarak dikkat çekmektedir. Kuruluş bildirgesi PKK terör örgütü elebaşlarından Duran Kalkan tarafından okunan HBDH, kendi söylemleriyle “emperyalizm, kapitalizm, şovenizm, faşizm ve ırkçılık gibi fikirlere karşı mücadele edeceğini açıklayarak, bu amaçla eylemler yapacağını” bildirerek terör sahnesindeki yerini almıştır.
HBDH, PKK çatısı altında adı altında; Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP), Maoist Komünist Partisi (MKP), Devrimci Karargâh, Devrimci Komünarlar Partisi (DKP), Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB), Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TİKB) ve Türkiye Komünist Emek Partisi/ Leninist (TKEP-L) isimli terör örgütlerinden meydana gelmektedir.
2019 yılı içerisinde HBDH tarafından üstlenilen özellikle sabotaj türü eylemler bilinmektedir. Her ne kadar sayıca diğer terör örgütlerine göre daha küçük gruplardan oluşsa da PKK terör örgütünün himayesi altında kurulmuş olması HBDH isimli terör oluşumunu birincil derecede tehdit haline getirmeye yetmektedir.

PKK ile iş birliği içerisinde HBDH’nin bölücü örgütün teknik kapasitesinden faydalandığı, daha önceki yıllarda erişemeyecekleri silah sistemlerini bu iş birliği sayesinde elde etmeleri HBDH’nin kapasitesini artırmaktadır. Suriye’de IŞİD terör örgütüyle mücadele adı altında PKK/PYD ile de aynı saflarda yer alan HBDH altındaki terör örgütleri, bu ülkeyi adeta bir laboratuvar alanı olarak kullanarak yeni taktik ve teknikler öğrenmekte, eylem tecrübesi elde etmektedir. Ortak amaçları Türkiye’ye zarar vermek olan HBDH çatısı altındaki terör örgütleri PKK terör örgütü korumasında kapasite kazanmakta, PKK terör örgütü de artık diğer terör örgütlerine vekalet vererek alan genişletmektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

IŞİD terör örgütüyle mücadele çerçevesinde, eldeki sayısal veriler, yıl içerisinde düzenlenen operasyonlar, operasyonlarda ele geçirilen malzemeler, operasyonların düzenlendiği coğrafi alanlar göz önünde bulundurularak;
Türkiye’ye IŞİD terör örgütü tehdidinin halen varlığını sürdürdüğü,
Irak ve Suriye’de görünürlüğü azalan IŞİD terör örgütünün Türkiye’de eylem yapma fırsatı kolladığını, Dernek-vakıf benzeri yasal görünümlü oluşumlar üzerinden propaganda, eleman temini, finansman sağlama faaliyetlerini sürdürdüğü, Yalnızca büyükşehir kapsamındaki illerimizde değil aynı zamanda dikkatleri çekmeyeceğini düşündüğü nispeten daha küçük illerde örgütlenme çabası içerisinde olabileceği, Kırsal ve dağlık bölgelerde tıpkı PKK terör örgütü gibi barınma alanları oluşturma ve bu bölgelerde eğitim yapma gayretlerini artırmış olabileceği, PKK terör örgütünün ülke içerisinde minimize edilmesiyle eş zamanlı olarak sahneye çıkarak terör eylemlerini artırabileceği, PKK terör örgütüyle iş birliğini artırabileceği değerlendirilmektedir.

IŞİD’le mücadele çerçevesinde;

IŞİD terör örgütünün şehir yapılanmasının temizlenmesine yönelik devam eden operasyonlara ağırlık verilmesinin, Yerleşim yerlerinde özellikle geçici koruma altındaki Suriyelilere yardım görünümü altında kurulan dernek ve vakıflar üzerindeki kontrolün artırılmasının, Kırsal alanda yuvalanmaya çalışan IŞİD teröristlerine yönelik tedbirlerin artırılmasının, Örgüt propagandası yaparak radikalleşmeye neden olan IŞİD terör örgütü yayınlarının sonlandırılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

HBDH isimli terör yapılanması içerisinde yer alan değişik örgütlerin sosyal medya üzerinden yayımladığı mesajlar incelendiğinde, önümüzdeki dönemlerde bu örgütlerin; gençlere yönelik propaganda ve elaman temin sürecine hız verecekleri, PKK terör örgütünün cezaevleri ve sokak eylemlerine katılım sağlayacakları, Türkiye içerisinde örgütlenme çabalarını artıracakları öngörülmektedir.

Hem kapasite olarak hem de eylem sayısı olarak her ne kadar HBDH’nin gücü şu an için önemsenmeyecek boyutta imiş gibi görünse de PKK terör örgütü ile mücadele ederken bileşenleri ve destekçileri ile mücadele göz ardı edilmemeli, bu yapılanmaya karşı daha fazla önlem alınmalıdır. IŞİD terör örgütüyle mücadele bahanesiyle çoğunlukla Suriye’de faaliyet gösteren terör yapılanmasına karşı istihbarat gayretleri artırılmalı, lise ve üniversite gençliği içerisinde yayılmalarına ve ideolojik olarak yerleşmelerine izin verilmemeli, Türkiye’deki hücre yapılanmalarına yönelik operasyonlar artırılmalıdır.
2019 yılı içerisinde PKK terör örgütü ile mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar ve elde edilen neticeler değerlendirildiğinde, terör örgütüne ilişkin istihbarat faaliyetlerinin ve bu faaliyetlerin etkinliğinin eskiye nazaran arttığını söylemek mümkün görünüyor.

Sınır ötesinde düzenlenen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Kararlılık ve Pençe Harekâtlarıyla eş zamanlı icra edilen hava harekâtları ile terör örgütü mensuplarının sınırlarımızdan içeri girmesi, sınır ötesindeki barınma alanlarında hareket etmeleri önlenmiş, terör örgütü mensupları yurtiçine giremeden bulundukları yerde yani kaynaklarında imha edilerek, terör örgütüne sınır ötesinden pençe vuruşu yapılmıştır.

Sonuç olarak; 2019 yılında teröristle mücadelenin etkin bir şekilde yürütüldüğü, TSK ve kolluk kuvvetlerinin birçok terör örgütüne karşı eş zamanlı olarak büyük başarılar elde ettiği değerlendirilmektedir. Sahada güvenlik alanında kazanılan başarılar terörizmle mücadelenin diğer boyutlarına da yansıtılmalı, 2020 yılından itibaren terörün psikolojik, sosyo-kültürel, ideolojik boyutlarıyla mücadele kapsamında daha fazla çalışma yapılmalı, yurt içinde PKK terör örgütüne desteğin azaldığı değerlendirilen bu dönemden istifade ile terör örgütünün arkasında bulmak isteyeceği halk desteğinin tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik sosyo-ekonomik eylem planları hazırlanmalıdır.

TSK verileri kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde, PKK terör örgütünün EYP saldırılarının büyük oranda önüne geçildiği, binlerce EYP’nin ele geçirilerek imha edildiği, EYP ile birlikte çok sayıda LPG tüpünün de PKK sığınak ve barınaklarında bulunduğu anlaşılmaktadır. Terör örgütünün EYP yapımında kullandığı amonyum nitrat içerikli gübrelerin dağıtımına / satışına getirilen kısıtlamalar ve kontroller LPG tüpleri içinde alınmalı, LPG tüplerinin dağıtımı ve satışını kontrol altında bulunduracak bir düzenlemeye gidilmelidir.
Terörizmle mücadele çok boyutlu bir yaklaşımla ele alındığında lider kadrolara yönelik düzenlenen operasyonların bu yaklaşımın önemli bir parçası olduğu görülüyor. Lider kadro operasyonları neticesinde;

Terör örgütünün terör eylemleri planlama ve icra yetenekleri ile hareket kabiliyetinin kısıtlandığı,
Terör örgütü sözde liderlerinin yerlerini gizledikleri, iletişim vasıtalarını kullanamadıkları,
Terör örgütünün bilgi/veri akışının sekteye uğradığı,
Terör örgütünün hiyerarşik yapısının bozulabileceği,
İmha edilenin yerine yeni sorumlu bulunana kadar örgütten kopmaların yaşanabileceği,
Terör örgütü mensuplarının moral seviyesinin düşeceği düşünülmektedir.
Lider kadroya yönelik operasyonların başarının daha yukarılara taşınabilmesi için PKK terör örgütünün sözde üst düzey sorumlularına yönelik operasyonlar artırılarak devam ettirilmeli, tıpkı FETÖ mensuplarına olduğu gibi PKK terör örgütü mensuplarına yönelik lider kadro operasyonları Avrupa’ya taşınmalıdır.
2019 yılı içerisinde gerçekleştirilen bir yıllık terörizmle mücadele operasyonları değerlendirilirken, bu mücadelede önemli görevler alan TSK mensuplarının ve kolluk kuvvetlerinin yıl içerisinde ne tür zorluklar yaşadıklarını, kahramanlıklarını, fedakârlıklarını da düşünmeden geçmemek gerekiyor… Bu vesile ile terörle mücadelede şehit olan tüm asker, polis, güvenlik korucusu ve vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum…

KAYNAKÇA;

[1] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-tarihi-zirve-sonrasi-cumhurbaskani-erdogan-ve-putinden-ortak-aciklama-41356342
[2] https://www.diplomatikstrateji.com/baris-pinari-harekati-son-durum-haritasi/
[3] https://www.cnnturk.com/turkiye/son-dakika-pence-3-harekati-basladi.
[4] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/msb-2019da-150-teror-operasyonu-yapildi/1685339
[5] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kiran-operasyonlarinda-116-terorist-etkisiz-hale getirildi/1643650
[6] https://www.trthaber.com/haber/turkiye/kiran-7-operasyonu-basladi-442626.html.
[7] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/kiran-8-basladi-41400869.
[8] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-haberi-kiran-9-cudi-dagi-ve-kiran-10-kazan-vadisi-operasyonu-basladi-41401877
[9] https://www.sabah.com.tr/galeri/turkiye/kiran-11-operasyonu-basladi-1260-personel-katiliyor.
[10] http://www.terorarananlar.pol.tr/Sayfalar/default.aspx
[11] https://www.cnnturk.com/turkiye/suleyman-soylu-artik-sinirlarimizdan-kus-ucurtmayacagiz
[12] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-bakan-soylu-kiran-operasyonlarinda-121-terorist-etkisiz-hale-getirildi-41378134
[13] https://www.haberler.com/icisleri-bakani-suleyman-soylu-3-yildir-600-e-12663223-haberi.
[14] https://www.icisleri.gov.tr/teror-orgutunde-cozulme-devam-ediyor-12
[15] Polis Akademisi Başkanlığı. (2018). Uluslararası bir tehdit olarak FETÖ. Polis Akademisi Yayınları: 67 Rapor No: 20. 5. ISBN: 978-605-4619-95-5.
[16] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-bakan-soylu-kiran-operasyonlarinda-121-terorist-etkisiz-hale-getirildi-41378134.
[17] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[18] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/feto-nun-malezya-sorumlusu-mit-operasyonuyla-turkiye-ye-getirildi/1569017
[19] https://www.yenisafak.com/gundem/fetonun-meksika-imami-osman-karaca-mit-tarafindan-yakalanarak-turkiyeye-getirildi-3510954
[20] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1703085/turkiyeye-yasa-disi-para-transferine-baskin.html
[21] 01 Ocak-24 Aralık 2018 tarihleri arasında İçişleri Bakanlığı, TSK ve MSB tarafından yapılan resmi açıklamalar ve açık kaynaklarda yer alan haberlerden derlenmiştir.
[22] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[23] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[24]http://aa.com.tr/tr/politika/icisleri-bakani-soylu-15-temmuz-2016-tarihinden-itibaren-47-bin-523-kisi-tutuklandi/1007102
[25] https://www.aa.com.tr/tr/politika/icisleri-bakani-soylu-narko-teror-kapsaminda-bu-yil-43-milyon-kok-kenevir-yakaladik/168713

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/turkiye-nin-2019-yilinda-terorizmle-mucadelesi-sinir-otesinden-pence-vurusu

***

Edip Başer Paşa'nın Görevden Alınması.,

Edip Başer Paşa'nın Görevden Alınması.,







Yazan  Alaettin Parmaksız 
24 Mayıs 2007
Yayınlandığı Kategori 
Terörizm ve Terörizmle Mücadele



AKP hükümeti, Emekli Orgeneral Edip Başer’i terörle mücadele koordinasyon görevinden aldı ve yerine büyükelçi Rafet Akgünay’ı atadı.

AKP hükümeti, emekli orgeneral Edip Başer'i terörle mücadele koordinasyon görevinden aldı ve yerine büyükelçi Rafet Akgünay'ı atadı. 

Türk halkının hiç benimsemediği, devlet kuruluşlarının kerhen kabul ettikleri bir Amerikan teklifinin sonucu olan bu makam ağır tepkileri üzerinde topladı. Bu makamın görünürdeki görevi PKK'nın Irak'taki varlığına yönelik Amerikan-Türk politikalarını koordine etmekti. Ancak gerçekte bu mekanizma Türkiye'nin Kuzey Irak'taki PKK kamplarına yönelik askeri müdahalesini ertelemek, durdurmak amacını ifa etti. Aradan geçen süre içinde Amerikalılar Türk tarafından gelen tepkileri azaltmak için koordinasyon mekanizmasının oluşturulması ile hiç ilgisi 
olmayan PKK'nın Avrupa'daki para kaynakları gibi konularda bazı yardımlar üreterek vakit geçirdiler. Edip Başer Paşa ise Türkiye'de yükselen tepkileri üzerinde topladı. Sanki bu mekanizmanın sorumlusu, PKK'nın eylemlerini durduramayan adam imiş gibi ağır bir şekilde suçlandı. 

Oysa, AKP hükümetinin koordinatörlük ile ilgili ABD teklifini kabul etmesinden sonra birisinin bu görevi Türkiye adına üstlenmesi gerekiyordu. 

Edip Başer, Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın isteğini kırmadı ve özünde inanmadığı bir görevi kabul etti. Belki de hayatı boyunca hiç yıpranmadığı kadar son bir yıl içinde yıprandı.

Edip Başer'in kendisini ve çok inanmadığı koordinatörlük kurumunu korumak için kamuoyu önüne çıkarak sık sık açıklamalar yapması, PKK'nın K. Irak'taki varlığı dışındaki konularda da açıklamalar yapması Edip Başer Paşa'nın belki de daha fazla yıpranmasına neden oldu. 

Ne toplumu ikna edebildi ne de yıpranma sürecini durdurabildi aksine daha fazla yıprandı.

Kafasında taşıdığı istifa eğilimini değişik vesilelerle kamuoyu önünde dile defalarca getirdi. Artık kararını vermişti. AKP adına nezaketten yoksun görev değişimi E. Başer'in koordinasyon mekanizmasının artık çalışmadığı nı ve kendisinin bu görevden Haziran 2007'de istifa ederek ayrılmayı düşündüğünü açıklamasından bir gün sonra gerçekleşti. AKP Hükümeti, Başer'in yaptığı açıklamaların koordinatörlük kurumuna darbe vuracağı gerekçesi ile görevden alındığını açıkladı. 

Peki Erdoğan, Lübnan ziyareti sırasında koordinatörlük makamının işe yaramadığı açıklamamış mıydı?

Edip Başer Paşa'nın görevden alınmasının arkasında başka hesaplaşmalar ın olduğu anlaşılıyor. Her şeyden önce AKP hükümeti, Edip Başer'in Haziran 2007'de koordinasyon mekanizmasının işe yaramadığını söyleyerek bu görevden istifa etmesinin seçimler öncesinde kendisine ağır darbe vuracağını düşünerek onu görevden aldı. Bir anlamda AKP, Başer'e siyaseten ön almış oldu.

Ayrıca, MGK Genel Sekreterliği konusunda AKP hükümeti ile Genelkurmay Başkanlığı arasında yeni genel sekreter konusunda ihtilaf olduğu, Genelkurmay ve Cumhurbaşkanı'nın AKP'in istediği yeni isme sıcak bakmadığı için MGK'nın halen vekaleten yürütüldüğü ifade edilmektedir. 

İşte bu noktada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın önerdiği Edip Başer'i görevden alarak ve muhtemelen Genelkurmay Başkanlığının görüşünü almadan büyükelçi Rafet Akgünay'ı koordinatörlüğe atayarak, AKP hükümeti "rövanş" alıyor.

Sonuç olarak, koordinatörlük mekanizması ABD'nin Türkiye'ye kurduğu bir tuzaktı. Bu tuzağı etkisizleştirmenin yolu, bu mekanizmayı şartlı ve süreli olarak kabul etmekti. Yani Ankara, Washington'a "terör koordinasyon mekanizması üç ay süreli bir mekanizma olmalı ve üç ay içinde şu adımlar atılmalı" diyerek mekanizmayı kabul etmeli idi. Böylece ABD'nin elinden "Türkiye bütün diplomatik mekanizmaları kullanmadı" gerekçesi alınmış ve PKK'ya karşı önlemler hızlandırılmış olacaktı. En azından Türkiye daha hızlı ve etkili önlemler alma konusunda bağımsız olacaktı.



Alaettin Parmaksız;

     1951 yılında Karaman Ermenek kazasında doğdu. İlk ve orta öğrenimi orada tamamladıktan sonra o dönemde Ermenek kazasında lise olmadığı için Liseyi EDİRNE'de okudu. 1970 ylında Kara Harp Okulu'na girerek, 1973 yılında Kara Harp Okulu'ndan, 1974 yılında Piyade Okulu'ndan mezun oldu. 1975 yılında Komando İhtisas Kursu'nu bitirdikten sonra tayin olduğu Erzurum'da 1980 yılında Kara Harp Akademisi'ni kazanarak, 1982 yılında Kara Harp Akademisi'ni bitirdi. 1992–1993 yılında NATO Savunma Koleji'ni, 1996 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi'ni bitirdi.Kara Harp Akademisini bitirdikten sonra1982–1984 yıllarında KIBRIS'ta, 1984–1990 yıllarında Genelkurmay Karargâhı Harekât Başkanlığı'nda görev yaptı 1990–1992 Yıllarında HAKKARİ'de Dağ ve Komando Tabur Komutanlığı, 1992–1993 Yıllarında Genelkurmay Karargâhı Anlaşmaları 
İzleme Şubesi'nde proje subaylığı, 1993–1995 yıllarında Güney Kore Askeri ataşeliği, 1995–1996 Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı Kurmay Başkanı ve AZERBAYCAN 887 Tugay Eğitim Komutanlığı, 1996–1997 Kara Kuvvetleri Psikolojik Harekat Şube Müdürlüğü, 1997–1999 Gökçeada 5. Komando Alay Komutanlığı görevlerinde bulundu.1999'da Tuğgeneralliğe terfi ederek Dağ ve Komanda Tugay Komutanlığına atandı. Hakkâri'de iki yıl tugay komutanlığını müteakip, 2001 yılında Edremit'te bulunan 19. Piyade Tugay Komutanlığı'na atanarak, iki yıl bu görevi yaptı. 2003'te Tümgeneralliğe terfi eden ve Genelkurmay İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Daire Başkanlığı görevine atanan Emekli Tümgeneral Parmaksız, 2004 yılında Tümgeneral rütbesindeyken istifa ederek emekli oldu. 

4 yıl boyunca görev yaptığı Hakkari anıları ile bitirilemeyen terörün nedenleri, çözüm için uygulama modelleri ve terörle mücadelenin analizinin 
yapıldığı 

“BURASI HAKKARİ ANKARADAN GöRüNDüĞü GİBİ DEĞİL” adlı kitabı yayınlanmıştır. Parmaksız, evli ve iki erkek çocuk babasıdır.

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/edip-baser-pasanin-gorevden-alinmasi


***

18 Aralık 2019 Çarşamba

PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN EYLEMLERİNİN GÜVENLİK GÜÇLERİ ZAYİATI AÇISINDAN ANALİZİ. BÖLÜM 2

PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN EYLEMLERİNİN GÜVENLİK GÜÇLERİ ZAYİATI AÇISINDAN ANALİZİ. BÖLÜM 2



Verilerin Analizi ve Bulgular.,

Yapılan açık kaynak taraması neticesinde 1993–2012 yılları arasında PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen 1724 eylem
aşağıdaki 10 farklı kategoride sınıflandırılmıştır.

Köy Baskınları

PKK terör örgütü eylemlere başlandığı yıldan itibaren bölge halkına yönelik olarak yoğun şiddet eylemleri gerçekleştirmiştir.
Bölge halkını örgüte karşı bir sadakat eğilimine (Semiz, 2011) sokmak ve örgütün bölgede en acımasız, en kuralsız ve bölge halkına çözüm olacak tek güç olduğunu (Bal, 2012) göstermek amacıyla bölgedeki köylerde birçok vatandaş öldürülmüştür. Çalışmada kullanılan köy baskınları kavramı ile PKK terör örgütünün ateşli silahlarla bölgedeki köylere saldırarak pek çok masum sivil vatandaşı öldürmeleri ve/veya yaralamaları ile köyleri yakıp yıkma eylemleri kastedilmektedir.

Karakol ve Üs Bölgelerine Saldırı

Kara Kuvvetleri doktrininde “karakol” ve “üs bölgesi” kavramları için aşağıda belirtilen tanımlamalar yapılmıştır:

- Karakol: Güvenliği sağlamak, koruma ve gözetleme yapmak amacıyla kritik arazi ve meskun mahallerin hâkim kesimlerinde konuşlandırılan, silah, araç, gereç ve teçhizatla donatılmış; kara, deniz, hava ve jandarma birliklerinden
oluşan askerî kuruluşlardır. (KKT:31-3 İç Güvenlik Kol Harekatı, 2008: 1-2,3).

- Üs Bölgesi: Operasyonların isnat ettiği ve her türlü lojistik desteğin sağlandığı yer ve tesislerdir (KKT:31-3 İç Güvenlik Kol Harekatı, 2008: 1-2,3).

Çalışmada karakol ve üs bölgelerine saldırı kavramı ile PKK terör örgütü tarafından doğrudan güvenlik güçlerinin, dolaylı olarak da devletin gücünü ve meşruiyetini bölgedeki halk nezdinde sorgulatabilmek, güvenlik güçlerine zayiat verdirmek, malzeme, silah, teçhizat ve personel kaçırmak; bu sayede, güvenlik güçlerini hareketsiz kılarak inisiyatifi ele geçirmek amacıyla bölgede bulunan
karakol ve üs bölgelerine kalabalık terörist gruplar ile gerçekleştirilen eylemler tanımlanmıştır.

Pusu.,

Pusu kavramı ile PKK terör örgütü militanları tarafından bölgede duran ya da hareket hâlinde olan askerlere, diğer devlet görevlilerine ve bölgedeki sivil vatandaşlara yönelik olarak gizli veya açık bir mevziden her türlü silah ve/veya patlayıcı kullanılarak gerçekleştirilen saldırı türü eylemler ifade edilmektedir.

Taciz.,

PKK terör örgütü tarafından korku ve tehdit ortamı yaratmak, eylemlere karşı verilecek tepkileri kısıtlamak ve belirli bölgelere yöneltmek maksadıyla sivillere, devlet kurumlarına, askerî birlik ve tesislerine yönelik olarak yoğun olmayacak şekilde, ateşli silahlarla kısa süreli olarak gerçekleştirilen eylemlerdir.

Mayın ve El Yapımı Patlayıcı Kullanma.,

Askerî doktrinde (KKT:31-3 İç Güvenlik Kol Harekâtı, 2008:6-95) El Yapımı Patlayıcı (EYP) aşağıda belirtildiği şekilde tanımlanmıştır:

“Öldürmek, tahrip etmek, zarar vermek, şeklini bozmak, taciz etmek maksatlarıyla standart ve standart dışı tasarlanmış, elde mevcut veya temin edilebilen askerî, ticari, sanayi, zirai veya tıbbi amaçlı imal edilmiş parlayıcı, yıkıcı, öldürücü, zehirleyici, elektrikli ya da yakıcı kimyasal maddeler ile yine aynı maksatlar için üretilmiş elektronik, elektrikli ve mekanik bir takım  parçalar ın asıl amaçları dışında el ile veya başka usullerle bir araya getirilmesi ve yerleştirilmesi suretiyle oluşturulmuş patlayıcı düzenekleri dir”.

Çalışma kapsamında “Mayın ve EYP kullanma” kavramı ile PKK terör örgütü tarafından bölgedeki asker, devlet görevlisi ve sivil vatandaşlara zayiat verdirmek ve bölgede belli bir yolun, bölgenin kullanılmasını engellemek amacıyla yola, araziye döşenen veya yerleştirilen el yapımı patlayıcılar ve mayınlar ile gerçekleştirilen eylemler ifade edilmiştir.

Bombalı Saldırı.,

PKK terör örgütü kırsal alanda istediği başarıları elde edememesi neticesinde özellikle 1996 yılından itibaren batı illerini de kapsayacak şekilde yerleşim yerlerinde eylemler düzenleyerek kırsal alandaki başarısızlığını aşmayı amaçlamıştır. Özellikle batı illerinde bombalı saldırılar ve canlı bomba türü intihar saldırıları gerçekleştirerek “gerilimi ve şiddeti’’ tüm Türkiye’ye yayma amacı içerisinde olmuştur Bal (2012: 69).

Bombalı saldırı ile ifade edilen kavram, PKK terör örgütü militanları tarafından kent merkezlerinde vatandaşların yoğun olarak bulunduğu yerlerde yerleştirilen uzaktan kumandalı ve/veya zaman ayarlı patlayıcılar ile yoğun ölüm, yaralanma ve/veya maddi hasarlara sebebiyet vererek büyük oranda korku ve tehdit ortamı yaratma amacı güdülen eylem türüdür.

Yol Kesme.,

Yol kesme ile ifade edilen kavram, PKK terör örgütü militanlarınca bölgede kullanılan yolar üzerinde araç trafiğinin durdurularak, kişilerin kimlik kontrollerinin yapılması, araçların yakılması, bazı vatandaşların kaçırılması, vatandaşların değerli eşyalarına el koyulması ve/veya bazı vatandaşların ise öldürülmesi suretiyle o bölgede kontrolün kendilerinde olduğu propagandasını
yapmak amacıyla gerçekleştirilen eylemlerdir.

Adam Kaçırma.,

Çalışmada adam kaçırma kavramı ile, PKK terör örgütü mensupları tarafından sivil vatandaş, devlet görevlisi veya asker kişilerin propaganda ve/veya pazarlık unsuru olarak kullanılmak üzere kırsal bölgede oluşturdukları sözde üs bölgelerine götürülerek alıkonulmaları belirtilmektedir.

Canlı Bomba.,

Canlı bomba eylemleri ile örgüt militanlarının kent merkezlerinde veya insanların yoğun olarak bulunduğu bölgelerde yanlarında taşıdıkları veya vücutlarına bağladıkları patlayıcıları patlatmak suretiyle yoğun ölüm, yaralanma ve maddi hasarlara sebebiyet vermeyi amaçladıkları eylemler ifade edilmektedir.

Sabotaj.,

Sabotaj kavramı ile PKK teröristleri tarafından çoğu kez maddi hasar vermek veya kullanılamaz duruma getirmek maksadıyla,her türlü bina, araç, malzemenin çoğu kez yakılmak suretiyle gerçekleştirilen eylemler ifade edilmektedir.

PKK tarafından gerçekleştirilen bu eylemlerin yıllara göre gerçekleşme sayıları Şekil 1’de sunulmuştur.



Şekil 1 incelendiğinde 90’lı yılların başında artan eylem sayısının 1994 yılından itibaren güvenlik güçlerinin uygulamaya koyduğu tedbirler neticesinde belirli bir düzeye geriletildiği, 1994’ten itibaren azalma eğilimi içerisine giren terör eylemlerinin 1995–1999 yılları arasında belirli bir seviyede tutulduğu, 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanması ile terör eylemlerinin durma noktasına geldiği görülmektedir. 2002 yılında yukarıda belirtilen kategorilerde hiçbir terör eylemi basına yansımamıştır.

   PKK terör örgütünün 1 Haziran 2004’de tek taraflı sözde ateşkesi kaldırması ve aktif meşru savunma pozisyonuna döneceğini ilan etmesi ile birlikte terör eylemlerinde 2004 yılından itibaren bir artış görülmüştür. Terör örgütünün eylemleri 2009 yılında başlatılan ilk “demokratik açılım” ile nispi bir azalma gösterse de 2009 yılının sonundan itibaren ortaya çıkan sürecin kendi kontrolün den çıkmasını engellemek ve inisiyatifi elinde bulundurmak maksadıyla PKK eylem sayısını arttırmıştır. Yapılan eylem analizi neticesinde PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemlerin belirlenen kategoriler bazında meydana gelme sayıları ise Şekil 2’de sunulmuştur.


Terör örgütleri için en önemli amaç Laqueur’in (1978) ifadesiyle ölü üzerinden gerçekleştirilecek propagandadır. Bu açıdan PKK terör örgütü gerçekleştirdiği eylemlerde siyasi propagandasını bu amaç üzerinden yapma imkânı bulmuştur. Çalışmada PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen eylem türlerinden en etkin olanın tespit edilmesinde, örgüt tarafından gerçekleştirilen her eylemin
gerçekleştirilme sayısı ile eylemler neticesinde güvenlik güçlerine verdirilen zayiat (şehit ve yaralı sayıları) ele alınarak eylem başına zayiat ortalaması hesaplanmıştır. Böylece PKK terör örgütü tarafından bugüne kadar gerçekleştiri len en etkili eylemler olarak eylem başına zayiat ortalaması yüksek olanlar belirlenmiştir. Belirlen eylem çeşitleri ve bu eylemlerdeki zayiat sayıları Şekil 3’de sunulmuştur.




Şekil 3 incelendiğinde PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylem kategorileri arasında eylem sayıları ve zayiat miktarlarına göre pusu eylemlerinin, karakol ve üs bölgelerine yönelik eylemlerin ve mayın/EYP eylemlerinin ön plana çıktığı görülmektedir. PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemlerdeki zayiat sayıları ve eylem başına zayiat oranları da Tablo 2’de sunulmuştur.



   Tablo 2 incelendiğinde PKK terör örgütü tarafından 1993– 2012 yılları arasında gerçekleştirilen eylemlerde ortalama iki güvenlik görevlisinin şehit olduğu veya yaralandığı görülmektedir. Toplam eylem sayısının sadece yüzde 8,58'ini oluşturmasına rağmen karakollara veya üs bölgelerine yönelik eylemler neticesinde eylem başına 7,3 gibi yüksek bir zayiat oranı tespit edilmiştir. Karakol ve üs bölgelerine yönelik terör eylemlerinin etkililik değerlendirilmesi eylem başına zayiat ortalamaları dikkate alındığında Şekil-4’de daha açık şekilde görülmektedir.




Şekil 4 incelendiğinde PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen eylemler arasında karakol ve üs bölgelerine yönelik eylem sayılarının toplam eylem sayısının %8,6’i olduğu hâlde toplam güvenlik görevlisi zayiatının %31,5’ine tekabül ettiği görülmektedir. Pusu eyleminin ise tüm eylemler içerisinde %21,8 oranında gerçekleştirilmesine karşın %35,6 oranında zayiata neden olduğu
görülmektedir. Mayın/EYP kullanma eylemine bakıldığında da tüm eylemler içerisinde %20,5’lik bir oranda gerçekleştirilmesine rağmen zayiat oranının %26 olduğu görülmektedir. Karakol ve üs bölgelerine yönelik eylemlerin diğer iki tür eylemden neredeyse yarı oranda daha az gerçekleştirilmesine rağmen eylem başına 7,3 zayiat ortalaması ile yaklaşık üç kat daha fazla zayiata sebep olduğu tespit edilmiştir.

Sonuç ve Değerlendirme 

   Terörle mücadele farklı boyutları olan kapsamlı bir mücadeledir. Terörle mücadelenin bir boyutu olan teröristle mücadelede önemli  olan husus alınacak tedbirlerle terörist unsurların eylem gerçekleştirmesini engellemek veya bu eylemleri kabul edilebilir düzeyde tutabilmektir. 
    Terör örgütleri eylem düzenleyecekleri hedeflerin seçiminde rasyonel davranmakta ve düzenleyecekleri eylemlerin kâr-zarar analizini yaparak 
kendileri açısından güvenlik güçleri üzerinde en etkili olabilecek, daha az çaba gerektiren ve daha az risk içeren eylemleri öncelikle tercih
etmektedirler. PKK terör örgütünün eylemlerinin incelenmesi ve bunların belirli kategorilere ayrılarak etkinliklerinin karşılaştırması,
teröristle mücadelede alınacak önlemleri tespit etmeye yönelik güvenlik güçlerine önemli veriler sunacaktır.

    Bu çalışmada PKK terör örgütünün 1993-2012 yılları arasında basına yansıyan eylemleri incelenmiş ve bu eylemler on
grupta toplanarak güvenlik güçlerine verdirdikleri zayiatlar açısından etkinlikleri değerlendirilmiştir. Bu kapsamda PKK terör örgütünce en
çok tercih edilen üç eylem türünün sırasıyla pusu, karakol ve üs bölgesi saldırıları ile mayın/EYP saldırıları olduğu tespit edilmiştir.

    Güvenlik güçlerinin zayiatları açısından bakıldığında ise karakol/üs bölgesi saldırıları PKK’nın kullandığı en etkin eylem metodu olarak öne çıkmaktadır.
    Teröristlerin eylem yapmayı planladıkları hedeflerdeki eylem fırsatlarını ortadan kaldıracak tedbirlerin alınması, teröristle mücadelede örgütün eylem yapma inisiyatifinin elinden alınmasını sağlayacaktır. Bu çalışma neticesinde 1993-2012 yılları arasında PKK terör örgütünün en etkili eylem kategorisinin karakol ve üs bölgelerine yönelik saldırılar olduğu tespit edilmiştir. Nitekim
güvenlik güçleri tarafından son yıllarda başlatılan karakol ve üs bölgelerinin yeniden düzenlenmesi, bazı bölgelerdeki etkin olmayan ve coğrafi olarak dezavantajlı konumda olan karakolların yerlerinin değiştirilmesi ya da lağvedilmesi, saldırılara karşı daha etkin mücadele imkânı sunabilecek “kalekol” inşaatlarının yapılması gibi çalışmalar PKK’nın bu tür eylemlerini önlemeye yönelik çalışmalardır. 

   Müteakip bir çalışma olarak hangi karakolların daha çok bu saldırılara maruz kaldığının tespit edilerek öncelikle önlem alınması gereken  karakol/üs bölgeleri ortaya çıkarılabilir ve yapılan bu tür iyileştirme çalışmalarının doğru karakollara yönlendirilmesi sağlanabilir.
    PKK terör örgütü farklı dönemlerde farklı eylemlere öncelik vermiştir. 1990’lı yıllarda daha çok pusu ve karakol saldırılarını önceleyen örgüt 2004 yılından itibaren Afganistan ve Irak’ta da oldukça fazla kullanılan mayın/EYP saldırılarına yönelmiştir.
Özellikle 2007 yılından itibaren karakol ve üs bölgesi saldırılarını yeniden arttıran örgütün 2013-2015 arasındaki çözüm süreci çabalarının ardından başlattığı eylemlerini Irak ve Suriye`de ortaya çıkan yeni terör örgütlerince etkin bir şekilde kullanılan araçlı intihar saldırılarına yoğunlaştırmış, şehir ve ilçe merkezlerinde halk arasına sızdırdığı terör örgütü mensupları ile kurtarılmış bölge oluşturma adına hendek kazma, mayın/EYP yerleştirme ve keskin nişancı saldırıları gibi eylemleri ön plana çıkardığı gözlenmiştir. 

    Örgütün eylemlerini hangi etkilerle değiştirdiği, bu eylemlerin evrimleşme sureci ve özellikle günümüzde kullanılan eylemlerin diğer terör örgütlerinden öğrenilerek nasıl uygulamaya geçirildiğine ilişkin hususlar ise ayrı bir araştırma konusu olarak ele alınabilir.

Kaynakça;

BAL, İhsan. Türkiye’de Terörle Mücadele: PKK Örneği, İhsan Bal ve Süleyman Özeren (Eds.), Dünya’dan Örneklerle
Terörle mücadele, Ankara, USAK Yayınları, 2012, 17- 78.
BEREN, Fatih. ‘‘The Action Profile of PKK/KCK Terrorist Organization’’ Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi, Cilt:8, Sayı:29, 2012, 87-107.
BÜSAM (Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi), PKK Eylemselliği ve Etnik Ayrılıkçı Terörizmle
Mücadele, Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul, 2010.
Global Terrorism Database(GTD), http://www.start.umd.edu/gtd,  E.T. 17.05.2014.
HÜRRİYET Gazetesi, www. Hurarsiv.hurriyet.com.tr E.T. 14.03.2014.
İŞERİ, Reyhan. Türkiye’de Etnik Terör: Asala Ve Pkk Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Atılım Üniversitesi, Ankara, 2008.
KIŞLALI, Mehmet, Ali. Güneydoğu düşük Yoğunluklu Çatışma, Ankara:Ümit Yayıncılık, 1996.
KKT:31-3 İç Güvenlik Kol Harekatı Talimnamesi, KK Basımevi ve Basılı Evrak Depo Müdürlüğü, 2008.
LAQUER, Walter. Terrorism, Londra, 1978.
MİLLİYET GAZETESİ, Milli Kütüphane Arşivi, 1993-2012
ÖZEREN, Süleyman, “DTK, PKK ve Öcalan’ın Tuzağı, Bugün Gazetesi, ET: 18 Eylül 2010.
ÖZEREN, Süleyman ve Oğuzhan, BAŞIBÜYÜK “Kendi Dilinden KCK: Sivil Siyaset mi, Yeniden PKK mı?’’, 
S. ÖZEREN ve M.SEVER (Edt.), Terörizm Paradoksu ve Türkiye, Ankara, Karınca Yayınları, 2011.
ÖZEREN, Süleyman ve SEVER, Murat. “Giriş”, S. ÖZEREN ve M.SEVER (Edt.), Terörizm Paradoksu ve Türkiye,
Ankara, Karınca Yayınları, 2011.
SEMİZ, Burhan. PKK’da Değişen Ne? Süleyman Özeren ve Murat Sever (Eds.), Terörizm Paradoksu ve Türkiye, Ankara,
Karınca Yayıncılık, 2011, 55-92.
ÜNAL, M.Coşar. Counter Terrorism in Turkey: Policy Choices and Policy effects Towards The PKK, Abington, Routledge, 2012.


****