SESSİZ DEVRİM - Türkiye’nin Demokratik Değişimi, BÖLÜM 1
SESSİZ DEVRİM - Türkiye’nin Demokratik Değişimi, ve Dönüşüm Envanteri 2002-2012
T.C. BAŞBAKANLIK KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI.,
ÖNSÖZ
Son 10 yılda, milletimize ve ülkemize olan eksilmez sevdamızla her alanda çok büyük hizmetler, çok büyük yatırımlar ve köklü reformlar gerçekleştirdik. Hiç şüphesiz, 10 yıl içinde Türkiye’ye kazandırdığımız hizmetler arasında demokratik reformların ayrı ve özel bir yeri var. Türkiye’nin daha demokratik, daha özgür, daha müreffeh, huzurlu ve güvenli bir ülke olması için attığımız adımlar, ülkemizin çehresini değiştirdi. Demokratikleşme adımları ekonomiyi, dış politikayı, sosyal hayatı doğrudan etkileyerek ülkenin her alanda güçlü
şekilde büyümesine destek oldu.
Bizim köklü ve kadim geleneğimiz, Şeyh Edebali’nin en güzel şekilde ifade ettiği, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” ilkesi üzerine inşa edilmiştir. Devlet insan için vardır, insana hizmet için vardır. İnsanına değer vermeyen, insanını öteleyen, dışlayan, vatandaşları arasında ayrım yapan, kendini vatandaşına karşı koruma altına alan bir devlet, hizmet üretemez, hakları güvence altına alamaz, ülkeyi büyütemez ve refahı tesis edemez. Devlet, kendini halkının karşısında konumlandıran bir varlık değil, halkıyla varolmak zorunda olan, halkına
hizmetle mükellef olan bir yapıdır.
Son 10 yılda, devleti milletin hizmetkarı yapabilmek, devlet ile millet arasındaki güven sorununu ortadan kaldırmak yani devletle milleti kucaklaştırmak için çok büyük gayretlerimiz oldu. Bu süreçte, “demokrasi ve kalkınma yerelde başlar” anlayışıyla yerel yönetim reformunu gerçekleştirdik. KÖYDES, BELDES, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon, SODES programı, terör mağdurlarının zararlarının tazmin edilmesi gibi projelerle sosyo-ekonomik alanda önemli adımlar attık. Sağladığımız teşviklerle bölgeler arası gelişmişlik farklarını da ciddi
ölçüde azalttık; refahı en küçük yerleşim birimlerimize kadar yay-gınlaştırdık.
Bu süreçte, kalkınma hamlelerimize paralel olarak terörle mücadele, demokratikleşme ve hukuk alanlarında her biri “sessiz devrim” olarak adlandırılan dev adımlar attık. Ne güvenlikten ne de demokrasiden ve özgürlüklerden taviz verdik. Toplumsal barışı tesis etmek için ezber bozan bir yaklaşımı esas aldık ve yeni bir “güvenlik paradigması” geliştirdik. Olağanüstü hal uygulamasına son verdik. Devlet Güvenlik Mahkemelerini ve Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırdık. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nı kurduk. En önemlisi de “Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci” adını verdiğimiz toplumsal barış girişimiyle bir zihniyet devrimini gerçekleştirdik.
Bu devrimle kendi vatandaşını tehdit olarak gören devletçi yaklaşım yerine, farklılıkları zenginlik olarak kabul eden, vatandaşı ve vatandaşa hizmeti esas alan bir anlayışı yürürlüğe koyduk. Farklı dil ve lehçelerin her düzeyde öğretilebilmesine, aynı şekilde farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda ve yayın yapılabilmesine imkan sağladık. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde görüşebilmesini mümkün hale getirdik.
Vatandaşlarımızın kamu hizmetlerinden daha etkin yararlanabilmesi için farklı dil ve lehçelerde tercüman istihdamı sağladık.
İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi alanında da günümüz dünyasında geçerli kriterleri esas alan düzenlemeler yaptık. Bu çerçevede, “işkenceye sıfır tolerans” politikası izledik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına dayalı olarak yargılamanın yenilenmesi yolunu açtık. Bilgi edinme hakkını getirdik. Örgütlenme özgürlüğünü genişlettik. Siyasi partilerin faaliyetlerini güvence altına aldık. Kamu Denetçiliği Kurumu’nu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nu kurduk.
Kamu reformları kapsamında yargı alanında da çok önemli düzenlemeler yaptık. Yargıya hakim olan vesayetçi anlayışı yıkarak yerine çok daha sivil, çok daha özgürlükçü bir yapıyı tesis ettik; güçlünün hukuku yerine, hukukun gücü ilkesini yerleştirdik. Anayasa Mahkemesi’nin ve Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısını değiştirerek daha demokratik bir biçime dönüştürdük. Adil ve
hızlı yargılama amacına yönelik iyileştirmelerin yanı sıra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını getirdik. Müdahale dönemi eseri olan 1982 Anayasasındaki vesayetçi maddelerin özünde ciddi değişikler yaparak, halkımızın da desteğiyle, demokrasi standartlarımızı daha da yükselttik.
Yine, Milli Güvenlik Kurulu’nun yapısının değiştirilmesi, askeri yargının yetki alanının daraltılması, EMASYA Protokolü’nün kaldırılması, bazı kamu kurum ve kuruluşlarındaki askeri üye uygulamasına son verilmesi, Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı yargı yolunun açılması, 12 Eylül darbecilerini yargılama yolunun açılması, TBMM bünyesinde araştırma komisyonlarının kurulması gibi adımlar sivilleşme alanında gerçekleştirdiğimiz reformlar arasında yer aldı.
Bütün bu köklü reformlar, sivilleşme ve demokratikleşme hamleleri neticesinde çok daha güçlü, çok daha zengin, çok daha mamur, çok daha demokratik, çok daha özgür bir Türkiye’yi inşa ettik. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi, bölgesinde ve dünyada çok daha etkin, çok daha itibarlı bir konuma yükselmesi, “Yeniden Büyük Türkiye” için reformlarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. İnanıyorum ki, Türkiye, gerekli değişim ve dönüşümü, gerekli reformları gerçekleştirdiği müddetçe bölgesinde çok daha önemli bir aktör haline gelecek; güçlü ekonomisi, ileri demokrasisi ve aktif dış politikasıyla dünyanın yükselen yıldızı olmayı sürdürecektir.
Elinizde bulunan bu kitapçık, 2002-2012 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz ve “sessiz devrimler” olarak addedilen köklü kamu reformlarımız hakkında bir envanter sunmaktadır. Bundan sonraki reform süreci için bir yol haritası niteliği taşıyan bu önemli çalışmanın, gelecek kuşaklar için önemli bir kaynak, önemli bir referans teşkil edeceğine inanıyorum. Bu vesileyle, reformların hazırlanmasında
Sessiz Devrim ve Uygulanmasında emeği geçen tüm kurumlara ve kişilere en içten şükranlarımı sunuyorum. Aynı şekilde, bu kitapçığın hazırlanmasına
katkı sağlayan tüm kurum ve kişileri de kutluyorum.
Gelecek nesillere çok daha güçlü, çok daha müreffeh bir Türkiye emanet etmek umuduyla…
Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan
SUNUŞ
2002-2012 dönemi, Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının güçlendirilmesi bakımından çok müstesna bir zaman dilimidir. Gerçekten de geride bıraktığımız on yıllık sürede, demokrasimizin sağlam ve kalıcı bir zemine oturtulması, her kesimden insanımızın temel hak ve özgürlüklerden en geniş şekilde yararlanması açısından oldukça önemli adımlar atılmıştır. Bu adımlar, devlet ile toplum arasındaki mesafeyi kısaltan, başka bir ifadeyle milletimizin devletine güvenini pekiştiren adımlardır. AK Parti iktidarı tarafından daha önceki süreçte güvenlikçi bakış açısı ve vesayet kurumları nedeniyle hak ve özgürlükler başta olmak üzere talepleri duymazdan gelinen halkımızın sesine kulak verilmiştir. Bu bakımdan, güvenlik ve özgürlük arasında bir denge yakalanmış; aralarında hiçbir ayrıma gidilmeksizin insanlarımızın meşru taleplerinin en geniş şekilde karşılanmasına çaba harcanmıştır.
AK Parti hükümetlerimiz tarafından bu süreçte atılan adımlar, geleceğin büyük ve güçlü Türkiye’sine ulaşılması noktasında tarihi bir dönemeçten geçildiğine işaret etmektedir. Ülkemiz bir taraftan demokratik standartlar bakımından dünyada en üst kategoriye yükselirken diğer taraftan hem bölgesinde hem de küresel ölçekte saygınlığını giderek artırmaktadır. Bu durum, iktidarımızın etnik, kültürel, dini ve siyasal farklılıklarına bakmaksızın tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede durması ve hepsini ülkemizin “eşit ve özgür vatandaşları”
olarak görmesi ile yakından ilgilidir. Ayrıca hükümetlerimiz tarafından demokratikleşme yönünde düzenlemeler yapılırken, geçmiş yaraların sarılmasına da büyük önem verilmiştir.
Son on yılda Türkiye’de yaşanan geniş kapsamlı değişim ve dönüşüm sürecini, “sessiz devrim” nitelemesi ile adlandırmak doğru bir yaklaşım olacaktır. Zira 2002-2012 arasında her biri Türkiye’de demokrasinin ve insan haklarının çıtasını yükseltmeyi hedefleyen reformlar ardı ardına hayata geçirilmiştir. Kuşkusuz, hükümetimiz tarafından demokratikleşme ve siyasal özgürleşme yönündeki reformlara hız kesmeden devam edilecektir. Ancak on yıllık süreçte kat ettiğimiz mesafeyi görmek, bundan sonraki yol haritamızın belirlenmesi açısından
zorunludur. Bu nedenle, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından 2002-2012 arasındaki dönemde, demokratikleşme adımlarımızın ana hatlarını gösteren bir çalışma hazırlanmıştır. Bu çalışma ile 2002 yılında devraldığımız Türkiye manzarasının 2012 yılına geldiğimizde nasıl bir dönüşüme uğradığının gösterilmesi amaçlanmaktadır. Çalışma hem geçmişte yapılan reformların sıralandığı bir envanter niteliğindedir hem de iktidarımızın demokratikleşme ve özgürleşme yönündeki ideallerini gösteren bir kılavuz olma
özelliği göstermektedir.
Böyle bir çalışmaya niçin gerek duyulmuştur? İnsan nisyan ile malul, hele yeni kuşakların eskiyi bilmeleri de kolay değil. Doğrusu, şu elinizdeki çalışmaya bakınca bile, 10 yıl öncesine göre ne kadar farklı bir Türkiye’de yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Hatta bu liste o kadar etkileyici ki, o dönemi yaşamayanlar dahi bu çarpıcı farkı görüp, anlarlar. İşte bu çalışma da bu sebeple yapılmıştır. Türkiye’ye, kendimize haksızlık etmeyelim. Türkiye, demokratikleşme ve insan hakları yolculuğunda çok mesafe aldı. AK Parti Hükümetlerinin temel misyonu bu idi ve hala budur. Türkiye’nin bir özgürlükler ve adalet toplumu ülkesi olması yolculuğumuz devam edecektir.
2002-2012 Önceki Türkiye’yi yaşayan, bu dönemde yapılan çalışmaların niçin yapıldığını bilen birisi olarak bu etkili çalışmayı çok önemli görmekteyim.
“Sessiz Devrim” aracılığıyla Türkiye’nin son on yıldaki demokratikleşme yolculuğunun gerek iç gerekse dış kamuoyunda daha iyi anlaşılabileceği ümidiyle çalışmada emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Prof. Dr. Beşir ATALAY
Başbakan Yardımcısı
2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***