Demokratik Değişimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Demokratik Değişimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2017 Pazar

SESSİZ DEVRİM - Türkiye’nin Demokratik Değişimi BÖLÜM 2

SESSİZ DEVRİM - Türkiye’nin Demokratik Değişimi BÖLÜM 2


TAKDİM 

Çok partili siyasi hayatın başlangıcından 2000’li yıllara kadar farklı dönemlerde, demokrasimizin içinde bulunduğu sorunların aşılması için yoğun mücadeleler verilmiştir. Ancak demokratikleşme sürecimiz olağandışı müdahaleler nedeniyle zaman zaman kesintiye uğratılmıştır. İleriye doğru atılan adımlara ve gösterilen çabalara rağmen, uzun yıllar boyunca demokrasimizin evrensel standartları yakalaması mümkün olamamıştır. Bu nedenle devlet ve toplum arasında bir kopukluk oluşmuş; siyasi iktidarlar toplumun değişim taleplerini tatmin edici düzeyde karşılayamamış lar dır. 

Toplumsal ve siyasal hayatta belirgin hale gelen sorunların çözümüne ilişkin olarak son on yılda Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı demokratikleşme hareketlerinden biri gerçekleştirilmiştir. Son on yıllık süreçte atılan adımların temel amacı, belli odakların ve bürokratik oligarşinin iradesiyle şekillenen yönetim sisteminin tasfiye edilip yerine millet iradesinin egemen olduğu demokratik bir yönetim sisteminin tesis edilmesidir. Bu bağlamda izlenen insan odaklı yönetim anlayışının bir gereği olarak temel hak ve özgürlüklerin her 
alanda ve evrensel ölçülerde geliştirilmesine yönelik reformlar gerçekleştiril miştir. Bir tür “sessiz devrim” niteliğinde gerçekleştirilen bu reformlarla hatırı sayılır bir mesafe katedildiği yerli ve yabancı pek çok gözlemci tarafından kabul edilmektedir. 

Belirtilen dönem içerisinde bireyi merkeze alan ve devlet ile toplum arasındaki kopukluğu gidermeye çalışan politikalar üretilmiştir. Eşit vatandaşlık bilinciyle insanlarımız arasında ayrım yapılmadan herkesin temel hak ve özgürlüklerden en geniş şekilde yararlanmasını sağlayacak düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Farklı toplum kesimlerinin hassasiyetleri göz önünde bulundurularak geçmişten gelen mağduriyetler ortadan kaldırılmış ve mağduriyetlere neden olanlardan hesap sorulmaya başlanmıştır. 

Kuşkusuz demokratikleşme ve bireysel özgürlüklerin genişletilmesi hiçbir zaman bitmeyecek bir yolculuktur. Nitekim en ileride olduğu düşünülen ülkeler bile demokrasi ve insan hakları bağlamında farklı sorunlarla karşılaşabilmektedir. Ancak burada asıl önem taşıyan nokta; sistemin, demokrasinin kurumsallaş masını, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını ve hukuk dışı yollara başvuran kişilerin engellenmesini içerecek mekanizmalarla donatılmış olma-sıdır. Son on yıllık dönemde geçmişin hatalarını silme konusunda önemli mesafe kat eden ülkemiz, kurumsallaşan ve yaşam kültürüne dönüşen bir demokrasi inşa etme çabasını sürdürmelidir. 

Elinizdeki envanter, geride bıraktığımız on yıllık zaman diliminde Türkiye’nin demokratikleşme ve temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi bakımından hayata geçirdiği uygulamaların bir özeti niteliğindedir. Bu çalışma aracılığıyla iç ve dış kamuoyu, Türkiye’nin son on yıllık demokratikleşme reformlarını ilk elden takip etme imkânı bulacaktır. Hazırlanmasında emeği geçen Müsteşarlık personeline ve katkı sunanlara teşekkür eder; ilgililere faydalı olmasını dilerim. 

Doç. Dr. Ulvi SARAN 
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı 

SESSİZ DEVRİM - Türkiye’nin Demokratik Değişim ve Dönüşüm Envanteri  2002-2012

GİRİŞ 

19. yüzyılın sonunda imparatorluklar çağı sona ererken dünyamız 20. yüzyılla birlikte yeni bir birey, toplum, devlet ve piyasa modeline doğru evrilmekteydi. Bu yeni model, devletlerin birbirine daha kapalı, toplumların birbirinden daha kopuk, piyasaların birbiriyle daha az ilişkili olduğu, bireyin ise henüz tam olarak ortada olmadığı bir modeldi. 21. yüzyılda ise bambaşka bir çağa; birey, toplum ve devlet ilişkilerinin çok daha farklı kurulduğu bir dünyaya doğru evrilmekteyiz. Küreselleşme süreçlerinin, kitle iletişim araçlarının, iletişim ve bilişim teknolojilerinin yoğun etkisi altında, kapalı toplumların, devletlerin ve grupların eski hallerini sürdürebilme potansiyelleri gittikçe azalmaktadır. Bireylerin, toplumların ve piyasaların çok daha iç içe geçtiği veklasik devlet egemenliğinin eski anlamını kaybettiği günümüz dünyasında demokrasi, insan hakları ve özgürlüklere aykırı uygulamaları sürdürebilmenin zorluğu ise gittikçe artmaktadır. 

Bu gelişmelerin ülkemizi de çok boyutlu olarak yakından etkilediği rahatlıkla gözlenmektedir. Nitekim Türkiye bu gelişmelere kayıtsız kalmamış, 11 Eylül sonrasında dünya genelinde güvenlikçi uygulamalar öne çıkmasına rağmen, 2002-2012 döneminde tarihinin en kapsamlı demokratikleşme süreçlerinden birini gerçekleştirmiştir. 

Ülkemizin geçmişte karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan birinin, millet ile devlet arasında bir mesafe bulunması ve yanlış uygulama ve politikalar nedeniyle birey-devlet arasındaki mesafenin giderek açılması olduğu bilinmekte dir. Bu durum, büyük ölçüde ülkenin karşı karşıya olduğu siyasal ve toplumsal sorunların çözümünün güvenlikçi paradigmaya mahkum edilmesinden kaynaklanmıştır. 
Uzun yıllar boyunca vatandaşların gerek demokrasi gerekse hakve özgürlükler alanının genişletilmesi yönündeki en temel talepleri görmezden gelinmiş, hatta bunların dile getirilmesi engellenmiştir. Söz konusu güvenlikçi ve halka karşı mesafe koyan politikaların, sorunların çözümü noktasında yarar sağlamadığı, tam tersine bu sorunların büyümesine neden olduğu yaşanan pek çok acı tecrübeyle ortaya çıkmıştır. 

Demokrasi standardının yükseltilmesi bağlamında yakın tarihimizde önemli reformlar hayata geçirilmiştir. Çok partili siyasal hayata geçildikten sonra, başta Adnan Menderes ve Turgut Özal dönemleri olmak üzere, demokratikleşme ve sivilleşme alanlarında çok önemli adımlar atılmıştır. Yakın dönemde atılan adımlara bakıldığında ise 1999-2001 yılları arasında Avrupa Birliği (AB) uyum süreci bağlamında gerçekleştirilen ve temel haklar alanında yenilikler getiren reformlar da oldukça önemlidir. Ancak reformların yoğunluğu, kapsamı, 
niteliği ve etkileri düşünüldüğünde, 2002-2012 dönemi özel bir önem arz etmektedir. Bu dönemde, tamamı “demokratikleşme” başlığı altında ele alınabilecek sivilleşme, normalleşme, hukuk devleti ve insan hakları standartlarının yükseltilmesi açısından tarihi nitelikte reformlar gerçekleştirilmiştir. 

  Türkiye tarihinin en kapsamlı sivilleşme ve demokratikleşme süreçlerinden birinin yaşandığı bu dönemde askeri, bürokratik ve yargısal vesayet rejimlerinin kıskacında, olağan yaşamın hemen hemen her alanına getirilen aşırı kısıtlamalar birer birer kaldırılarak hayatın çok yönlü normalleşmesine yönelik çabalar kararlılıkla sürdürülmüştür. Kendi toplumunun ve dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalan ve bu nedenle pek çok değişimin önünde engel olan kamu bürokrasisinin olumsuz etkileri azaltılmıştır. 

Demokratikleşme adımları, Türkiye özelinde 21. yüzyılın ilk on yılına damgasını vururken gelecek yılların temel tartışma gündemini de belirlemiştir. Özellikle 2009 sonrası “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” sürecinde yoğunlaşan bu tartışmalar, esasen devletin demokratikleştirilmesini ve sivilleşmesini 
hızlandırdığı gibi siyaset kurumunu da güçlendirmiştir. Bu süreçte hayata geçirilen ve millet ile devlet arasındaki engelleri kaldırmayı amaçlayan düzenlemeler, son tahlilde devletin etkisini azaltıp, sivil toplumun alanını genişletmeyi ve bireyi öne çıkarmayı hedeflemektedir. Kürtler, Aleviler, Romanlar, gayrimüslim vatandaşlar gibi çeşitli toplum kesimlerini ilgilendiren düzenlemeler, toplumun bu sorunlarla yüzleşmesini sağlarken; aynı zamanda sorunların serbestçe tartışılmasına ve çözüm arayışlarının hızlanmasına zemin hazırlamıştır. 

<  Temel hak ve özgürlükler alanını genişleten, insanların gündelik hayatını her alanda kolaylaştıran ve devlete güven duygusunu pekiştiren bu adımlar toplumun sadece bir kesimi için değil, tamamı düşünülerek atılmıştır. >
  
Milletimizin zenginliğini oluşturan etnik, dini ve kültürel farklılıklar 1990’lı yıllarda telaffuz dahi edilemezken, bu dönemin sonunda alabildiğine özgür ve dinamik 
bir tartışma ortamı doğmuştur. Türkiye, bu ortamdasorunlarını açıklıkla konuşup tartışarak kendi demokratikleşme hamlelerini hızlandırmıştır. 

Temel hak ve özgürlükler alanını genişleten, insanların gündelik hayatını her alanda kolaylaştıran ve devlete güven duygusunu pekiştiren bu adımlar toplumun sadece bir kesimi için değil, tamamı düşünülerek atılmıştır. Gerçekleştirilen uygulamalardan, her alanda kıskaç altına alınmak istenen toplumun tüm kesimleri yararlanmıştır. Özgürlük ve demokrasi çıtasını yükselten adımlarla terör eylemleri ve meşru talepler birbirinden ayrıştırılmış, toplumun her kesimine karşı daha duyarlı ve sorumlu yaklaşılmıştır. Önceki dönemler deki yanlış uygulamalardan kaynaklanan mağduriyetlere son verilmiştir. Böylelikle, Türkiye’nin, her bir vatandaşı için daha özgür, güvenli, müreffeh ve huzurlu bir ülke haline gelmesi sağlanmıştır. Uzun zamandır tartışılan ancak 2000’li yıllarda somutlaşan ‘demokratikleşme politikaları’, bir taraftan toplumun sorunlarla yüzleşmesini sağlarken, diğer taraftan bir tür “sosyal restorasyon” işlevi 
görmektedir. Dünyada yaşanan değişimin dalga boyunu yakalamak isteyen Türkiye’nin, son on yılda yaptıklarına bakıldığında, tüm bu adımların bir tür “sessiz devrim” olarak nitelendirilmesi yanlış olmayacaktır. 

Bu çalışmanın amacı, 2002-2012 yıllarını kapsayan on yıllık dönemde demokratik değişim ve dönüşüm yönünde atılan adımların bir envanterinin ortaya konulmasıdır. Bu envanter ile devletin on yıllık dönem içerisinde geçirdiği evrim daha iyi görülebilecektir. Atılan adımlar gelecek kuşaklara daha sağlıklı ve doğru bir şekilde aktarılmış olacaktır. Aynı zamanda, geleceğe dönük gerçekçi ve doğru bir yol haritasının belirlenmesi açısından bu tür geniş çaplı bir envanterin gerekli olduğu açıktır. Zira atılan adımların ve reform hareketlerinin sürekliliği ve doğru hedeflere yönelmesi, öncelikle geçmişin ve bugünün doğru bilinmesiyle hayat bulabilecek bir konudur. 

Bu sayede, reform süreci hakkında bilgilenmek isteyen ulusal ve uluslararası kamuoyunun ihtiyaç duyduğu bilgilerin aktarılması da mümkün olacaktır. Dolayısıyla envanter, son on yılda yapılan reformlar ile ilgilenenler açısından ciddi bir referans niteliği taşımaktadır. 

Bu envanter, son on yılda yapılan bütün çalışmaları değil, demokratikleşme ve insan hakları alanında atılan adımları ve bu adımların atılabilmesini kolaylaştıran başlıca diğer unsurları kapsamaktadır. 

Çalışmanın ilk bölümünde, geride bıraktığımız on yıllık dönemde Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda katettiği mesafeyi gösterebilmek ve böylece süreci doğru şekilde değerlendirebilmek için atılan adımlar genel hatları ile ortaya konulmuştur. Bu bölümde, kronoloji değil, konu bazlı anlatım esas alınmıştır. 

İkinci bölümde ise, atılan adımlara, yıllara göre kronolojik ve detaylı bir şekilde yer verilmiştir. Bu amaçla demokratikleşme alanında doğrudan veya dolaylı etkisi olan tüm düzenleme ve uygulamalar belli tarih sırasına göre ele alınmış; böylece son on yılın demokratikleşme envanteri ortaya konulmuştur. Esas olarak 2002-2012 dönemini kapsayacak şekilde hazırlanan bu bölüme, önemine binaen 2013’de gerçekleştirilen demokratikleşme adımları da dahil edilmiştir. 

Ancak demokratikleşme, özgürlük ve insan hakları çıtasını yükseltmenin pek çok unsuru ihtiva eden, çok yönlü ve uzun vadeli; belki de hiç tamamlanmayan bir süreç olduğu açıktır. Dolayısıyla hızla değişen Türkiye ve dünya şartlarında yapılması gerekenler, kuşkusuz yapılanlarla sınırlı değildir. 

Envanter; yerli ve yabancı araştırmacılar, uzmanlar, akademisyenler ve düşünce kuruluşlarının, ülkemizdeki son on yılda atılan demokratikleşme adımlarını toplumsal, siyasal, hukuki, iktisadi, kültürel, askeri, güvenlik ve özgürlük gibi tüm boyutlarıyla analiz edecek çalışmalarına “referans kitap” olarak kaynaklık edebilirse amacına ulaşmış olacaktır. 

**

SESSİZ DEVRİM - Türkiye’nin Demokratik Değişimi BÖLÜM 1




SESSİZ DEVRİM - Türkiye’nin Demokratik Değişimi, BÖLÜM 1

 SESSİZ DEVRİM - Türkiye’nin Demokratik Değişimi, ve Dönüşüm Envanteri 2002-2012

T.C. BAŞBAKANLIK KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI., 

ÖNSÖZ 

Son 10 yılda, milletimize ve ülkemize olan eksilmez sevdamızla her alanda çok büyük hizmetler, çok büyük yatırımlar ve köklü reformlar gerçekleştirdik. Hiç şüphesiz, 10 yıl içinde Türkiye’ye kazandırdığımız hizmetler arasında demokratik reformların ayrı ve özel bir yeri var. Türkiye’nin daha demokratik, daha özgür, daha müreffeh, huzurlu ve güvenli bir ülke olması için attığımız adımlar, ülkemizin çehresini değiştirdi. Demokratikleşme adımları ekonomiyi, dış politikayı, sosyal hayatı doğrudan etkileyerek ülkenin her alanda güçlü 
şekilde büyümesine destek oldu. 

Bizim köklü ve kadim geleneğimiz, Şeyh Edebali’nin en güzel şekilde ifade ettiği, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” ilkesi üzerine inşa edilmiştir. Devlet insan için vardır, insana hizmet için vardır. İnsanına değer vermeyen, insanını öteleyen, dışlayan, vatandaşları arasında ayrım yapan, kendini vatandaşına karşı koruma altına alan bir devlet, hizmet üretemez, hakları güvence altına alamaz, ülkeyi büyütemez ve refahı tesis edemez. Devlet, kendini halkının karşısında konumlandıran bir varlık değil, halkıyla varolmak zorunda olan, halkına 
hizmetle mükellef olan bir yapıdır. 

Son 10 yılda, devleti milletin hizmetkarı yapabilmek, devlet ile millet arasındaki güven sorununu ortadan kaldırmak yani devletle milleti kucaklaştırmak için çok büyük gayretlerimiz oldu. Bu süreçte, “demokrasi ve kalkınma yerelde başlar” anlayışıyla yerel yönetim reformunu gerçekleştirdik. KÖYDES, BELDES, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon, SODES programı, terör mağdurlarının zararlarının tazmin edilmesi gibi projelerle sosyo-ekonomik alanda önemli adımlar attık. Sağladığımız teşviklerle bölgeler arası gelişmişlik farklarını da ciddi 
ölçüde azalttık; refahı en küçük yerleşim birimlerimize kadar yay-gınlaştırdık. 

Bu süreçte, kalkınma hamlelerimize paralel olarak terörle mücadele, demokratikleşme ve hukuk alanlarında her biri “sessiz devrim” olarak adlandırılan dev adımlar attık. Ne güvenlikten ne de demokrasiden ve özgürlüklerden taviz verdik. Toplumsal barışı tesis etmek için ezber bozan bir yaklaşımı esas aldık ve yeni bir “güvenlik paradigması” geliştirdik. Olağanüstü hal uygulamasına son verdik. Devlet Güvenlik Mahkemelerini ve Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırdık. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nı kurduk. En önemlisi de “Milli Birlik ve Kardeşlik Süreci” adını verdiğimiz toplumsal barış girişimiyle bir zihniyet devrimini gerçekleştirdik. 

Bu devrimle kendi vatandaşını tehdit olarak gören devletçi yaklaşım yerine, farklılıkları zenginlik olarak kabul eden, vatandaşı ve vatandaşa hizmeti esas alan bir anlayışı yürürlüğe koyduk. Farklı dil ve lehçelerin her düzeyde öğretilebilmesine, aynı şekilde farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda ve yayın yapılabilmesine imkan sağladık. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla anadillerinde görüşebilmesini mümkün hale getirdik. 

Vatandaşlarımızın kamu hizmetlerinden daha etkin yararlanabilmesi için farklı dil ve lehçelerde tercüman istihdamı sağladık. 

İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi alanında da günümüz dünyasında geçerli kriterleri esas alan düzenlemeler yaptık. Bu çerçevede, “işkenceye sıfır tolerans” politikası izledik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına dayalı olarak yargılamanın yenilenmesi yolunu açtık. Bilgi edinme hakkını getirdik. Örgütlenme özgürlüğünü genişlettik. Siyasi partilerin faaliyetlerini güvence altına aldık. Kamu Denetçiliği Kurumu’nu ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nu kurduk. 

Kamu reformları kapsamında yargı alanında da çok önemli düzenlemeler yaptık. Yargıya hakim olan vesayetçi anlayışı yıkarak yerine çok daha sivil, çok daha özgürlükçü bir yapıyı tesis ettik; güçlünün hukuku yerine, hukukun gücü ilkesini yerleştirdik. Anayasa Mahkemesi’nin ve Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısını değiştirerek daha demokratik bir biçime dönüştürdük. Adil ve 
hızlı yargılama amacına yönelik iyileştirmelerin yanı sıra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını getirdik. Müdahale dönemi eseri olan 1982 Anayasasındaki vesayetçi maddelerin özünde ciddi değişikler yaparak, halkımızın da desteğiyle, demokrasi standartlarımızı daha da yükselttik. 

Yine, Milli Güvenlik Kurulu’nun yapısının değiştirilmesi, askeri yargının yetki alanının daraltılması, EMASYA Protokolü’nün kaldırılması, bazı kamu kurum ve kuruluşlarındaki askeri üye uygulamasına son verilmesi, Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı yargı yolunun açılması, 12 Eylül darbecilerini yargılama yolunun açılması, TBMM bünyesinde araştırma komisyonlarının kurulması gibi adımlar sivilleşme alanında gerçekleştirdiğimiz reformlar arasında yer aldı. 

Bütün bu köklü reformlar, sivilleşme ve demokratikleşme hamleleri neticesinde çok daha güçlü, çok daha zengin, çok daha mamur, çok daha demokratik, çok daha özgür bir Türkiye’yi inşa ettik. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi, bölgesinde ve dünyada çok daha etkin, çok daha itibarlı bir konuma yükselmesi, “Yeniden Büyük Türkiye” için reformlarımızı kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. İnanıyorum ki, Türkiye, gerekli değişim ve dönüşümü, gerekli reformları gerçekleştirdiği müddetçe bölgesinde çok daha önemli bir aktör haline gelecek; güçlü ekonomisi, ileri demokrasisi ve aktif dış politikasıyla dünyanın yükselen yıldızı olmayı sürdürecektir. 

Elinizde bulunan bu kitapçık, 2002-2012 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz ve “sessiz devrimler” olarak addedilen köklü kamu reformlarımız hakkında bir envanter sunmaktadır. Bundan sonraki reform süreci için bir yol haritası niteliği taşıyan bu önemli çalışmanın, gelecek kuşaklar için önemli bir kaynak, önemli bir referans teşkil edeceğine inanıyorum. Bu vesileyle, reformların hazırlanmasında 
Sessiz Devrim ve Uygulanmasında emeği geçen tüm kurumlara ve kişilere en içten şükranlarımı sunuyorum. Aynı şekilde, bu kitapçığın hazırlanmasına 
katkı sağlayan tüm kurum ve kişileri de kutluyorum. 
Gelecek nesillere çok daha güçlü, çok daha müreffeh bir Türkiye emanet etmek umuduyla… 
Recep Tayyip ERDOĞAN 
Başbakan 


SUNUŞ 

2002-2012 dönemi, Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının güçlendirilmesi bakımından çok müstesna bir zaman dilimidir. Gerçekten de geride bıraktığımız on yıllık sürede, demokrasimizin sağlam ve kalıcı bir zemine oturtulması, her kesimden insanımızın temel hak ve özgürlüklerden en geniş şekilde yararlanması açısından oldukça önemli adımlar atılmıştır. Bu adımlar, devlet ile toplum arasındaki mesafeyi kısaltan, başka bir ifadeyle milletimizin devletine güvenini pekiştiren adımlardır. AK Parti iktidarı tarafından daha önceki süreçte güvenlikçi bakış açısı ve vesayet kurumları nedeniyle hak ve özgürlükler başta olmak üzere talepleri duymazdan gelinen halkımızın sesine kulak verilmiştir. Bu bakımdan, güvenlik ve özgürlük arasında bir denge yakalanmış; aralarında hiçbir ayrıma gidilmeksizin insanlarımızın meşru taleplerinin en geniş şekilde karşılanmasına çaba harcanmıştır. 

AK Parti hükümetlerimiz tarafından bu süreçte atılan adımlar, geleceğin büyük ve güçlü Türkiye’sine ulaşılması noktasında tarihi bir dönemeçten geçildiğine işaret etmektedir. Ülkemiz bir taraftan demokratik standartlar bakımından dünyada en üst kategoriye yükselirken diğer taraftan hem bölgesinde hem de küresel ölçekte saygınlığını giderek artırmaktadır. Bu durum, iktidarımızın etnik, kültürel, dini ve siyasal farklılıklarına bakmaksızın tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede durması ve hepsini ülkemizin “eşit ve özgür vatandaşları” 
olarak görmesi ile yakından ilgilidir. Ayrıca hükümetlerimiz tarafından demokratikleşme yönünde düzenlemeler yapılırken, geçmiş yaraların sarılmasına da büyük önem verilmiştir. 

Son on yılda Türkiye’de yaşanan geniş kapsamlı değişim ve dönüşüm sürecini, “sessiz devrim” nitelemesi ile adlandırmak doğru bir yaklaşım olacaktır. Zira 2002-2012 arasında her biri Türkiye’de demokrasinin ve insan haklarının çıtasını yükseltmeyi hedefleyen reformlar ardı ardına hayata geçirilmiştir. Kuşkusuz, hükümetimiz tarafından demokratikleşme ve siyasal özgürleşme yönündeki reformlara hız kesmeden devam edilecektir. Ancak on yıllık süreçte kat ettiğimiz mesafeyi görmek, bundan sonraki yol haritamızın belirlenmesi açısından 
zorunludur. Bu nedenle, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından 2002-2012 arasındaki dönemde, demokratikleşme adımlarımızın ana hatlarını gösteren bir çalışma hazırlanmıştır. Bu çalışma ile 2002 yılında devraldığımız Türkiye manzarasının 2012 yılına geldiğimizde nasıl bir dönüşüme uğradığının gösterilmesi amaçlanmaktadır. Çalışma hem geçmişte yapılan reformların sıralandığı bir envanter niteliğindedir hem de iktidarımızın demokratikleşme ve özgürleşme yönündeki ideallerini gösteren bir kılavuz olma 
özelliği göstermektedir. 

Böyle bir çalışmaya niçin gerek duyulmuştur? İnsan nisyan ile malul, hele yeni kuşakların eskiyi bilmeleri de kolay değil. Doğrusu, şu elinizdeki çalışmaya bakınca bile, 10 yıl öncesine göre ne kadar farklı bir Türkiye’de yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Hatta bu liste o kadar etkileyici ki, o dönemi yaşamayanlar dahi bu çarpıcı farkı görüp, anlarlar. İşte bu çalışma da bu sebeple yapılmıştır. Türkiye’ye, kendimize haksızlık etmeyelim. Türkiye, demokratikleşme ve insan hakları yolculuğunda çok mesafe aldı. AK Parti Hükümetlerinin temel misyonu bu idi ve hala budur. Türkiye’nin bir özgürlükler ve adalet toplumu ülkesi olması yolculuğumuz devam edecektir. 

2002-2012 Önceki Türkiye’yi yaşayan, bu dönemde yapılan çalışmaların niçin yapıldığını bilen birisi olarak bu etkili çalışmayı çok önemli görmekteyim. 
“Sessiz Devrim” aracılığıyla Türkiye’nin son on yıldaki demokratikleşme yolculuğunun gerek iç gerekse dış kamuoyunda daha iyi anlaşılabileceği ümidiyle çalışmada emeği geçenlere teşekkür ediyorum. 

Prof. Dr. Beşir ATALAY 
Başbakan Yardımcısı 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***