Cumhuriyetimiz; Anadoludaki Türk milli varlığının ortaya geliştirdiği ve yücelttiği milli oluşumdur. Tarihi ömrünü tamamlamış Büyük Cihan İmparatorluğu içinden yeni ve bağımsız bir milli devlet yaratma çabalarının neticesidir.
Cumhuriyetimize; sahip olduğu milli güç potansiyeli ve coğrafi konumunun kazandırdığı özellikler dolayısıyla dünya küresel çıkar çevreleri daima göz dikmiştir. Topraklarımızda çıkarı olan devletler ile bunların içimizdeki ajanlarına karşı her alanda verdiğimiz mücadele 94 yıldır devam etmektedir.
Cumhuriyet idaresi; halkın kendi hakkında karar vermesinin bütün siyasi araçlarını bünyesinde taşımaktadır. Bu idarede Türk toplumunun tüm yaratıcı ve yapıcı katkısı bulunmaktadır.
Cumhuriyetimiz; tarihin çetin tecrübelerinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Temelinde on binlerce şehidin kanı, gazilerimizin üstün gayreti ve alın teri vardır. Cumhuriyet ile tarihten silinmek istenen bir milletin yitirilmiş görünen tüm öz yetenekleri, bilinmeyen tüm özellikleri yeniden dünyaya ispat edilmiştir.
Türk Milleti için Cumhuriyet sadece bir idare tarzı değil,bir varlık ilkesidir. Milletçe var olma şuurunun temel taşıdır. Tarihin Türk Milletine kazandırdığı milli kültür kaynakları ile oluşan milli birlik duygusunun doğal bir sonucudur.
Türkiye Cumhuriyeti; Türk Toplumunun bütün kesimlerinin dengeli, anlayışlı ve ayni amaçta birleşen davranışlarının yarattığı bir eserdir. Türk toplumunun çeşitli alanlardaki çıkarları arasında sağlanacak dengeler ve çözümler ancak demokratik Cumhuriyet düzeni içinde olağan hale gelebilmiştir.
Cumhuriyetimizin başlıca özelliği ; tarihte ilk defa ideolojilerin, tahrik ve ayaklandırma isteklerinin; toplumları sınıflara ayırıp, birini diğerine hakim kılarak, ihtilallerle sonuç alma gayretlerinin dışında kurulmuş olmasıdır.
Cumhuriyetimiz; Türk Milletinin dünyada yalnız kaldığı ve tamamen kendisini sömüren güçlerin yönettiği bir ortamda milli bir ruhla harekete geçerek kurduğu tamamen kendine özgü bir sistemdir. İşte bu özelliğiyle kendisinden önceki ihtilaller ve siyasi hareketlerle kıyaslanamaz ve her birinin ulaştığı sonuçlar açısından da değerlendirmeye tabi tutulamaz.
Bugün Cumhuriyetimiz içeriden ve dışardan pek çok saldırı ile karşılaşmasına rağmen 94 yıl içinde kuşaktan kuşağa devredilen kuruluş ilkelerinden hiç bir şey kaybetmemiştir. Çünkü Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının koyduğu bu ilkeler daima Türk Milletinin güvenlik, mutluluk ve refah isteklerinin kefili olmuştur.
Anadolu Türk Toplumunun toprağına ve Cumhuriyete bağlılığı dolayısıyla bu devletin dünya üzerindeki yeri, üniter yapısı, önemi ve gücü düşmanlarının fiil ve hareketleri ile asla değiştirilemeyecektir. Cumhuriyete yönelik saldırıları etkisiz kılan Türkün milli gücü; binlerce yıllık tarih içerisinden süzülerek gelen yegane unsur olarak dimdik ayakta durmaktadır.
Cumhuriyet yönetimi; çelişkiler yerine dengeli davranmayı; uzlaşmazlıklar yerine barışı; ayrılıklar yerine birliği; parçalanmak yerine bütünleşmeyi hedef almıştır. Anadolu Türk Toplumu; önderi Atatürk’ün “YURTTA SULH, CİHANDA SULH” temel ilkesine daima bağlı kalmıştır.
Cumhuriyetin kurulmasında nasıl kan, emek, ter, ve bir millet olma çabası varsa ; O’nun korunması, geliştirilmesi ve ilkelerinin savunulmasında da ayni çabaların olması gerekir. Fakat günümüzde bunlarda yeterli değildir. Çünkü Cumhuriyetimiz bilim üzerine inşa edilmiş bir anıttır. Bu nedenle emeğin, terin ve kanın yetersiz kalabileceği anlar olacaktır. Bu anlarda Cumhuriyetimiz ancak müspet bilimlerdeki ilerleme ile, çağın gelişmelerine uygun teknolojiye yer verilen bilimsel çalışmalarla korunabilecektir.
Kuruluş dönemindeki nesiller için geçerli olan Cumhuriyeti korumanın manevi heyecanı bugün yerini; bu heyecanı daha çok duyan, Atatürkçü Düşünce Sistemini sahiplenen, tartışmaya açık, çağın gelişmesi ve tüm değişmelerine hazırlıklı beyinlere bırakmıştır.
Bilindiği gibi Atatürk kendi zamanında moda olan Komünist ve Faşist dikta rejimlerine iltifat etmemiştir. 600 yıllık tarihi deneyime sahip padişahlık idaresini de reddetmiştir. O; genç Türk Devletini milletiyle birlikte demokratik bir yönetimle idare etmeyi uygun görmüş ve uygulamıştır.
İstiklal Harbini yapan Birinci TBMM’de tam anlamı ile demokrasi hakimdir. Orada bütün fikirler serbestçe tartışılmıştır. Bu mecliste bizzat Atatürk’e en büyük muhalefetin yapıldığı meclis zabıtlarından görülmektedir. Kuruluş ve işleyiş tarzı ile gerçek bir demokrasi örneği veren bu meclisin 29 EKİM 1923’te yeni devletin ismini CUMHURİYET koyması çok doğal bir gelişme olarak kabul edilmelidir.
Atatürk; bütün başarılarına Türk Milleti ile birlikte hareket ederek ulaşmıştır. Cumhuriyet Tarihimizde Atatürk İlkeleri ve Inkilâpları olarak adlandırdığımız gelişmeler; tamamen milletin desteğini alarak, milletin temsilcileri tarafından TBMM’de kanunlaştırılarak bizzat millete mal edilmiştir. Bunun için kalıcıdırlar ve değişmez kurallar olarak toplumumuzda kökleşmişlerdir. Bu kurallar bugünde ülke yönetiminde yönlendirici rol oynamakta ve gündemimizi belirlemektedir.
Günümüzde Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu gibi; dünya egemenliğine oynayan güçlerin milli çıkarlarının odaklandığı ateş çemberinde Türkiye’ye çok önemli görevler düşmektedir. Bugün Türkiye; mevcut milli güç potansiyeli ile, binlerce yıllık Türk Kültürü ile desteklenen engin devlet tecrübesi ile, bu görevleri en iyi şekilde başarabilecek bir düzeydedir.
Bugün aksayan tüm yönlerine rağmen Türkiye Cumhuriyeti ; 80 milyon genç ve dinamik nüfusuyla, eğitim ve teknolojisiyle, güçlü ordularıyla, serbest seçimlerle yönetime gelen siyasi kadrolarıyla, dünyaya açılmış serbest rekabet ortamındaki artan ticari kapasitesiyle, ülke meselelerine sahip çıkan sivil toplum kuruluşlarıyla, dünyaya yayılmış başarılı bilim adamlarıyla, kollarını dünyanın dört bir yanına kadar uzatmış eğitim ordularıyla milletinin haklarını her alanda koruyabilecek bir güce erişmiştir.
Modern Türkiye Cumhuriyeti; bin yıldır üzerinde yaşadığı Anadolu’yu gerçek ve kalıcı bir anayurt olarak kabul etmiştir. Bu yurdu modern dünyanın ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda mamur hale getirmiş ve halkının müreffeh hayat yaşamasını sağlayacak her türlü tedbiri almaktadır.
Bugün Türkiye; kendisine uzanacak namert elleri hukuk ve demokrasi kuralları içinde alt edecek güce, tecrübeye, bilgiye ve cesarete sahiptir.