Amine YAZICI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amine YAZICI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Şubat 2020 Cumartesi

Suriye Krizinde Bölgesel ve Küresel Aktörler BÖLÜM 7

Suriye Krizinde Bölgesel ve Küresel Aktörler  BÖLÜM 7



Rusya’nın Suriye Politikası 


Amine YAZICI 

< 25 Şubat 1954 askeri darbesinden sonra yönetimin değişmesi ile birlikte Suriye siyasi hayatında Baas Partisi’nin ön plana çıktığını ve bununla birlikte Suriye’nin SSCB açısından önemli bir ülke haline geldiğini söyleyebiliriz. 
SDE Analiz  >

Ocak 2010’da Tunus’ta başlayan Arap Baharı aradan geçen bir buçuk yıllık 
sürede Ortadoğu coğrafyasının büyük bir bölümünü yenidenşekillendirmiştir. 
Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn’de yaşanan olaylar kimi yerde yönetim 
değişikliğini, kimisinde ise reform süreçlerini başlatmıştır. Arap Baharı’nın 
belki de en uzun durağı olan Suriye’de olaylar Mart 2011’den bu yana devam 
etmektedir. Suriye’de yaşananlara özellikle Libya’ya karşı gerçekleştirilen 
NATO müdahalesinin ardından daha temkinli yaklaşan dünya, süreci 
uzaktan ve dikkatle izlemektedir. Batının başını çektiği ve BM çatısı altında 
kararlar almaya çalışan devletlerin karşısında, Suriye’deki sorunların bir iç 
mesele olduğunu savunan bu nedenle herhangi bir dış müdahaleye karşı 
çıkan Rusya, Çin ve İran yer almaktadır. Bu yazıda, Sovyetler Birliği’nden 
bugüne Rusya-Suriye ilişkileri incelenecek ve Rusya’nın Suriye’de yaşanan 
devrim sürecine bakışı ve tutumu değerlendirilecektir. 

Suriye- SSCB İlişkileri 

Suriye ve SSCB tarih boyunca yakın ilişkiler yürütmeyi başarmış iki devlet 
olmuştur. İkinci dünya savaşı sonrasında 17 Nisan 1946’da bağımsızlığını 
ilan eden Suriye’nin siyasal istikrara kavuşması uzun sürmüştür. 1949-1953 
yılları arasında Suriye’de üç defa hükümet darbesi, 21 kabine değişikliği 
olmuş ve bu esnada iki askeri diktatörlük kurulmuştur.10 25 Şubat 1954 
askeri darbesinden sonra yönetimin değişmesi ile birlikte Suriye siyasi 
hayatında Baas Partisi’nin ön plana çıktığını ve bununla birlikte Suriye’nin 
SSCB açısından önemli bir ülke haline geldiğini söyleyebiliriz. 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’ya nüfuz etmek isteyen 
Sovyetler ilgisini bu bölgeye yoğunlaştırmış, Suriye’nin bağımsız bir 
devlet olması ve İsrail’in Filistin topraklarında bağımsız bir devlet kurma 
fikrini desteklemiştir. Yeni kurulan İsrail devleti ABD ile yakın ilişkiler 
geliştirince Sovyetler bölgede başka müttefikler aramaya başlamıştır. 
Suriye’de başa gelen Baas Partisi ideolojik olarak Pan-Arabizim ve 
Sosyalizm’e dayanıyordu, bu nedenle Baas Partisi Sovyetler ile yakın ilişkiler 
geliştirmiş ve bu sayede meşruiyetini pekiştirmiştir. SSCB-Suriye ilişkileri 1 
Şubat 1946’da imzalanan gizli bir anlaşma ile başlamış ardından 1 Nisan 
1950’de imzalanan saldırmazlık paktı ile ilişkiler bir ileri boyuta taşınmıştır. 
Baas Partisi’nin komünizme sıcak bakması ve propaganda aracı olarak anti-
emperyalizmi seçmesi Suriye’nin SSCB yanında hareket etmesine neden 
olmuştur. Ortadoğu’da İsrail’in kendisine müttefik olarak ABD’yi seçmesi 
SSCB’nin Suriye ve Mısır’dan yana tutum belirlemesine neden olmuştur. 
Suriye Komünist Partisi’nin oldukça güçlü olması ve Suriye’nin sahip olduğu 
jeostratejik konum SSCB için yine oldukça büyük önem arz ediyordu. 

ABD’nin aksine SSCB’nin Ortadoğu’ya yönelme gerekçesi petrol 
kaynaklarına ulaşmak değildi, ABD’nin kendisine karşı yürüttüğü “çevreleme 
politikası11”nın etkisini kırmak ve bölgede ABD’nin tek hegemon güç 
olmasını engellemek istiyordu. Bu nedenle SSCB Ortadoğu’da yaşanan 
her gelişmenin yakından izleyicisi olmuş ve kendi menfaatlerini ön planda 
tutarak süreçleri yönlendirmiştir. Soğuk Savaş esnasında bölgede yaşanan 
her olay Suriye’yi SSCB’ye yaklaştırmıştır. 1956 Süveyş Krizi sırasında Mayıs 
ve Kasım 1956’da iki ülke arasında askeri işbirliği anlaşmaları imzalanmış, 
SSCB Suriye’ye 60 milyon dolarlık yardım yapmıştır. 28 Ekim 1957’de yapılan 
anlaşma ile SSCB Suriye’ye 168 milyon dolarlık yardım yapmıştır ancak 
bu yardımları askeri alanda değil, baraj, köprü, demiryolu gibi Suriye’nin 
ekonomik kalkınmasını sağlayacak alanlarda kullanması için vermiştir.12 

< Hafız Esed ilk yurt dışı ziyaretini Moskova’ya gerçekleştirerek SSCB ile ilişkilere verdiği önemi göstermiş oldu. Hafız Esed yönetime geldiğinde 
önemli bürokratik görevlere kendisi gibi asker kökenli kişileri atamış, askeri mantığın ağırlık kazandığı bir kurumsal yapı ortaya çıkarmıştır. SDE Analiz >

1970’de Suriye’de başa gelen Hafız Esed ilk yurt dışı ziyaretini Moskova’ya 
gerçekleştirerek SSCB ile ilişkilere verdiği önemi göstermiş oldu. Asker 
kökenli olan Hafız Esed yönetime geldiğinde önemli bürokratik görevlere 
kendisi gibi asker kökenli kişileri atamış, askeri mantığın ağırlık kazandığı 
bir kurumsal yapı ortaya çıkarmıştır. Sovyet modeli bir askeri ve ekonomik 
yapılanması olan Suriye’nin SSCB’den aldığı istihbarat desteğini içeride 
muhalefete karşı kullanması, yönetimin ideolojik taban olarak SSCB ile 
örtüşmesi yakın ilişkileri devam ettirmesinin nedenleri olarak sıralanabilir.13 
Hafız Esed döneminde Suriye SSCB ilişkilerini etkileyen bir diğer gelişme 
Mısır’da Nasır’ın ölümünden sonra Enver Sedat’ın başa geçmesi olmuştur. 
Sedat’ın izlediği ABD yanlısı dış politikayı iyi gözlemleyen Hafız Esed SSCB 
ile ilişkileri ileri düzeye taşıyacak yeni askeri anlaşmalar imzalamıştır. 26 
Mart 1979’da imzalanan Camp David Anlaşması’ndan sonra 8 Ekim 
1980’de imzalanan 15 maddelik SSCB-Suriye Dostluk ve İşbirliği Anlaşması 
ilişkilerin en üst seviyeyi çıkartıldığı anlaşma olmuştur. Anlaşmanın 5. 
maddesine göre; taraflardan herhangi birinin barış ve güvenliğinin tehdit 
edilmesi halinde, bu tehdidin bertaraf edilmesi ve barışın yeniden tesisi 
amacı ile işbirliği yapmak için derhal birbirleriyle temasa geçeceklerdi. 
Bir anlamda garantörlük anlaşması niteliği taşıyan bu anlaşmanın gizli 
protokolüne göre SSCB olası bir İsrail saldırısında tüm gücüyle Suriye’ye 
yardım etme garantisi de veriyordu.14 

<Rusya’da Yeltsin dönemi boyunca iç politikada ülkeye ekonomik ve siyasi yük getirecek dış politika yükümlülükleri altına girmemeye özen gösterilmiştir. 
1990’larda Rusya Ortadoğu politikasını, Ortadoğu barış sürecinde konumunu 
muhafaza etmek üzerine kurmuştur. SDE Analiz >

SSCB’nin Afganistan’ı işgali ile başlayan süreç Ortadoğu’da Suriye’yi bir 
anlamda SSCB’nin uydusu konumuna getirmiş askeri açıdan bağımlılığını 
artırmıştır. SSCB Doğu Akdeniz’de varlığını devam ettirmek ve Batı bloğuna 
karşı elini güçlendirmek için, Suriye ise bölgesinde giderek güçlenen 
İsrail’e karşı ikili ilişkileri geliştirmiştir. 

Soğuk Savaş Sonrası İlişkiler 

SSCB ve Suriye arasında seksenlerle birlikte zirve yapan ilişkiler SSCB’nin 
dağılması ile son bulan Soğuk Savaş’ın ardından yeni bir döneme girmiştir. 
İki kutuplu sistemin sona ermesiyle birlikte Rusya kendi iç meselelerine 
dönmüş ve bu durum da ABD’nin özellikle Ortadoğu’da tek taraflı ve 
baskın politikalar izlemesine imkân sağlamıştır. SSCB’nin yıkılması ile 
birlikte Suriye pragmatik dış politika anlayışı çerçevesinde 1991’deki 
Birinci Körfez Savaşı’nda Amerika’nın başını çektiği ittifaka katılarak Irak’a 
saldırmıştır. SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Suriye’nin silah temini sıkıntısı 
başlamıştır. 1993’de Rus dış politikası “yakın çevre”15 doktriniyle eski Sovyet 
coğrafyasında daha aktif bir politika izlemeye başlamıştır. 

Rusya’da Yeltsin dönemi boyunca iç politikada ülkeye ekonomik ve siyasi yük 
getirecek dış politika yükümlülükleri altına girmemeye özen gösterilmiştir. 
1990’larda Rusya Ortadoğu politikasını, yakın çevre politikası çerçevesinde 
etkinliğini korumak ve Ortadoğu barış sürecinde konumunu muhafaza 
temek üzerine kurmuştur. 1999’da Putin’in başa gelmesiyle birlikte Rus dış 
politikasında aktif bir döneme girilmiştir. Putin, SSCB zamanında oluğu gibi 
bölgedeki rejimleri destekleyerek, onlara silah satarak, bazı ülkelerin SSCB 
zamanından kalan borçlarını silerek ve özellikle enerji alanında olmak 
üzere yeni iş birlikleri oluşturarak 21. Yüzyılda bölgedeki etkisini yeniden 
artırmıştır. 

Arap Baharı ve Rusya 

Suriye’de Arap Baharı’nın fitilini ateşlediği olaylar diğer ülkelerden daha 
farklı bir seyir izledi. Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’de sonuca daha hızlı 
ulaşılmış olmasına rağmen Suriye’de olaylar aradan geçen 14 aya rağmen 
hala şiddetli bir şekilde devam etmektedir. Rusya, Suriye’de yaşanan 
olayları ilişkilerinin sahip olduğu tarihsel derinlik ve karşılıklı menfaatler 
çerçevesinde yakından izlemekte ve daha temkinli davranmaktadır. Arap 
Baharı ile Ortadoğu’da yaşanan rejim değişiklikleri ve eski yönetimlerin 
yerine batı yanlısı yönetimlerin gelmesi ihtimali Rusya’da bölgedeki etkisini 
yitireceği endişesi yaratmıştır. Rusya Suriye hususunda daha etkin bir politika 
izlemiştir, bunun nedenleri Suriye’nin coğrafi açıdan sahip olduğu öneme 
ek olarak Rusya’nın bölgede sahip olduğu ticari üstünlük ve Suriye’de ki 
Çerkez Diasporası’nı da unutmamak gerekir. Rusya, Sovyet ardılı ülkelerde 
yaşanan renkli devrimlerden16 sonra Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere 
şüpheci yaklaşmakta, bölünmüş bir Suriye devletini istememektedir. Rusya, 
Suriye’ye yönelik bir dış müdahale istemediği için BM çatısı altında 4 Şubat 
2012’de alınan ambargo kararını veto etmiş ve sorunu Esed yönetiminin 
çözmesi gerektiğini söylemiştir. NATO müdahalesi ile değişen Trablus 
yönetiminde Rusya hem silah ticaretinden hem de ülkedeki petrol/gaz 
yataklarının işletilmesi alt yapı inşasında elde edilecek kârlardan mahrum 
kalmıştır. Benzer durumu Suriye’de yaşamamak için mümkün olan son ana 
kadar Esed rejimine desteğini sürdürecektir. 

Sonuç 

Suriye’ye yapılacak bir dış müdahale pek çok uzmana göre ülkenin 
bölünmesini beraberinde getirecektir. Böyle bir durumda Suriye’nin Rusya 
ile olan tarihi ittifak ilişkisi sona erecektir. Rusya Akdeniz’deki tek askeri 
limanı olan Tartus’u kaybedebilir ve bu durum Rusya’nın yeniden aktif bir dış 
politika izlemeye başladığı dönemde hiç istemeyeceği bir gelişme olacaktır. 
Rusya Suriye’nin parçalanarak bölgede yeni bir oluşumun hazırlanmasını 
kabul etmeyecektir. 

Rusya, Suriye’de yaşanan olaylara karşı çok boyutlu bir politika izlemektedir, 
Suriye muhalefetiyle de görüşmekte ve arabuluculuk yapmaya çalışmaktadır. 
Batı’nın Suriye politikalarına karşı Çin ile birlikte hareket eden Rusya, insani 
müdahale kavramı altında Suriye’ye yapılacak Batı merkezli bir askeri 
müdahalede verdiği siyasi desteği askeri boyuta taşıyıp Suriye’nin yanında 
yer alması da seçenekler dâhilinde değerlendirilmelidir. Mart 2012’deki 
seçimlerde Devlet Başkanı olan Putin, Rusya’nın Akdeniz hassasiyeti ve 
yukarıda saydığımız derin ilişkilerden ötürü Suriye’ye destek vermeye devam 
edecektir. Ancak Suriye’de olaylar bu hızla sürer ve Batı’nın hem Suriye 
hem de ona destek veren ülkelere karşı yürüttüğü baskı politikası artarak 
devam ederse Rusya’nın Suriye politikasında konjonktüre bağlı zorunlu bir 
değişime gideceğini söylemek de mümkündür. 

< Batı’nın Suriye politikalarına karşı Çin ile birlikte hareket eden Rusya, insani müdahale kavramı altında Suriye’ye yapılacak Batı merkezli bir askeri müdahalede verdiği siyasi desteği askeri boyuta taşıyıp Suriye’nin yanında 
yer alması da seçenekler dâhilinde değerlendirilmelidir. SDE Analiz >