18 Aralık 2019 Çarşamba

Terörizmle Mücadelede Kırılma Noktaları ve Strateji Değişikliğinin Zamanlaması BÖLÜM 1

Terörizmle Mücadelede Kırılma Noktaları ve Strateji Değişikliğinin Zamanlaması, BÖLÜM 1 





İlkbahar/Spring 2015, Cilt/Volume 2, Sayı/No 6, 1-19 
Terörizmle Mücadelede Kırılma Noktaları ve Strateji Değişikliğinin Zamanlaması 
Nazım ALTINTAŞ* 
* (E) Korgeneral, nazimaltintas@yahoo.com 
Makalenin GelişTarihi: 05.01.2015 Kabul Tarihi: 28.03.2015 
Millî Güvenlik ve Askerî Bilimler İlkbahar 2015 • Cilt: 2 • Sayı: 6 


Özet 

Terörizmle mücadele stratejilerinde koşullara bağlı olarak değişiklik yapılabilir ancak değişen stratejinin başarılı olması için zamanlama kritik bir faktördür. Mücadelenin kırılma noktaları zamanında teşhis edilebilirse bundan sonra ortaya çıkacak fırsat penceresi değişen stratejilerin uygulama araçları için uygun zemin yaratabilir. Zamanında yapılmayan değişiklikler terör örgütünün ömrü ve mücadelenin uzamasına, örgütün isteklerinin artmasına neden olmaktadır. 
Makalede, PKK terör örgütü ile yürütülen mücadele örneğinde bu konu incelenmiştir. Kırılma noktaları zamanında tespit edilemediği için strateji değişikliğinde kaçırılan fırsatlar üzerinde durulmaktadır.. 

Giriş 

Terör örgütlerinin özelliğine ve ülkelerin tercihlerine göre terörizmle mücadele 
stratejileri de değişkenlik göstermektedir. Stratejiler şartlara göre değiştiğinden bu değişikliğin zamanlaması karar vericiler için en zor konulardan birisidir. Bu yazının amacı terörizmle mücadele stratejilerinin irdelenmesinden çok strateji değişikliklerin zamanlamasını PKK terör örgütü ile yürütülen mücadele örneği ile incelemektir. 
Bu nedenle başlangıçta terörizmle mücadele stratejilerine genel hatları ile 
değinilmiş, ikinci bölümde Türkiye’nin PKK ile mücadelesinde strateji değişikliği 
yapılabilecek fırsat pencerelerinin zamanlaması üzerinde durulmuştur. 

Terörizmle Mücadele Stratejilerine Genel Bakış 

Terör örgütlerinin çoğu şiddete başvurmayı bir yöntem olarak seçtiğinden buna 
karşı devletler de tepkisel bir yaklaşımla teröristlere karşı güç kullanarak mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Ancak bu gücün kullanım şeklive alınan önleyici tedbirlerin şiddeti tercih edilen mücadele stratejisine göre değişmek tedir. Teröre karşı devletlerin uyguladığı tedbirler; terörist odaklı yöntemler, halkın güvenini kazanma ve güvenliğini sağlamaya öncelik veren tedbirler veya üçüncü bir yol olarak hem teröristleri hem de onların destekçilerini cezalandırma odaklı stratejileri kapsamaktadır (Guide to the Analysis of Insurgency, 2012: 22). Tarihsel süreçte “teröristle mücadeleden terörizmle mücadeleye doğru evrim geçiren stratejiler içerisinde müzakere yönteminin son zamanlarda gelişen bir mücadele stratejisi” (Erdoğan, 2003: 347) olabileceği yönünde tartışmalar olmakla birlikte, müzakere başlı başına bir strateji değil topyekun mücadele içerisinde siyasi açıdan alınacak tedbirlerin bir uygulama aracı olarak görülmelidir. 

Daha geniş bir bakış açısı ile teröre karşı devletlerin uyguladığı her türlü karşı 
tedbiri içeren mücadele yöntemleri genel olarak iki kategoriye ayrılmaktadır. 

Buna göre: 

Terörün karakteri ve çevre koşulları farklı olduğundan her ülkeye uyarlanabilecek standart stratejilerden bahsetmek zordur ancak devletlerin uyguladığı tedbirler ya bastırmak için caydırıcı güç kullanımını, ya da sosyal 
reformlar yaparak, istihbarat ve diplomasiyi kullanarak veya müzakere ederek 
yumuşak güç kullanımını kapsamaktadır. Bunlara aktif ve pasif yöntemler 
adı verildiği gibi, dolaylı veya doğrudan güç kullanımı adı da verilmektedir. Güvenlikçi önlemlerin tercih edildiği birinci yöntemin hedefi olayları olmadan önlemek veya caydırmak, ikinci yöntemin hedefi ise örgüt sempatizanı veya tarafsız kalmaya çalışan kitlelerin sağladığı psikolojik desteği kesmektir. Caydırıcı güç kullanımını benimseyen mücadele yöntemlerinin uzun süre kullanılması hem güvenlik kuvvetlerinin hem de devletin meşruluğunu tartışmalı hale getireceğinden hükümetler için yıpratıcı olabilmektedir. Hem toplum hem de teröristler açısından karşı tedbirlerin ölçülü ve hukuk çerçevesinde kalarak uygulanması daha etkili olmaktadır. (Ünal, 2011: 274) 

O halde bu yöntemlerden hangisine ne zaman ağırlık verileceği stratejik bir 
karar ve siyasi bir tercihtir. 

Terörizmle Mücadelede Uygulama Araçlarının Önceliği 

Galula’ya göre terör örgütlerinin bir yöntem olarak kullandığı “devrimci halk 
savaşı %20 askeri, %80 siyasi bir eylemdir” (Galula, 2006: 63). Bu görüşten hareketle söz konusu stratejiyi benimseyen terör örgütlerine karşı alınacak tedbirlerin önceliklerini belirlemede benzer bir yaklaşımın göz önünde bulundurulması gerektiği sonucu çıkarılabilir. Uzun süre devam eden terör eylemleri ve buna karşı yürütülen mücadelede dönemlere ve siyasi tercihlere göre uygulama araçlarından bazıları ön plana çıkmaktadır. Terör eylemlerinin şiddetinin arttığı ve güvenlik kuvvetlerinin de buna karşı yoğun operasyonlar yürüttüğü dönem, güç kullanımını ön plana çıkardığı için doğrudan mücadele, diğer uygulamaların ağırlık kazandığı dönem ise dolaylı mücadele dönemi olarak adlandırılmaktadır (British Army Field Manuel, 2009: 1-12). Terör olaylarının şiddeti ile uygulanacak strateji ve kullanılacak araçların önceliği Şekil 1.’de grafik olarak gösterilmiştir. 



Şekil 1.Terörizmle Mücadelede Uygulama Araçları İçin Fırsat Pencereleri. 

Doğrudan mücadele dönemi teröristlerin kendi inisiyatifleri ile eylem yapma 
yeteneklerinin bulunduğu, yoğun olarak güvenlik tedbirlerinin alındığı dönemdir. 
Bu dönemde güvenliğin süratle sağlanabilmesi için sıkıyönetim, olağanüstü hal 
ilanı, terörle mücadele için özel kanunlar yapılması, var olan cezaların artırılması, bireysel ve toplumsal özgürlüklerin kısıtlanması, yargılamanın kolaylaştırılması, özel mahkemelerin kurulması, bazı yayınlara yasaklama getirilmesi, yollarda arama ve kontrol tedbirlerinin artırılması gibi yasaklayıcı tedbirlere öncelik verilmesi kaçınılmazdır. 

Bu tedbirlerin hepsi veya bir kısmı ihtiyaca göre hayata geçirilebilir. 
Demokratik bir düzende arzu edilmeyen bu uygulamalar güvenlik söz konusu olduğunda toplum tarafından fazla eleştirilmeye bilir. 

Söz konusu tedbirlerin içeriği ve önceliklerin tespitinde belirleyici olan husus 
terör eylemlerinin sıklığı ve toplumda hissedilen şiddet algısının derecesidir. Terör örgütleri belirli bir güce ulaşıp inisiyatifi ele geçirdiğinde eylem yeri, zamanı ve şeklini seçme üstünlüğüne de sahip olmaktadırlar. Güvenlik güçleri bu eylemleri önlemek için operasyonları arttırdığı zaman gücün doğrudan kullanımı na yönelik stratejiler ön plana çıktığından diğer tedbirlerin önceliği ikinci plana düşmektedir. 

Bu aşamada siyasi, idari, ekonomik, sosyal, kültürel vb. alanlarda reform niteliğinde değişiklikler yapılması yararlı olmayacaktır. Çünkü terör örgütü kazanma ümidinin arttığı bir zamanda bu değişiklikleri yetersiz bulacak, kamuoyu ise bunları baskı altında alınan kararlar olarak göreceğinden şiddete boyun eğme ve teröristlerin isteklerine taviz verme şeklinde algılayacaktır. Bu dönemlerde yumuşak güç kullanımı kapsamındaki tedbirlere öncelik verilmesi sanki terörizm kazanıyormuş izlenimi vereceğinden riskli bir tercih olacaktır. Tarihi örnekler incelendiğinde terör örgütleri, bu değişiklikleri eylemlere karşılık alınmış bir hak olduğunu iddia etmiş ve daha fazlasını talep etmişler, eylemlerini haklı göstermek için de bu kazanımları propaganda aracı olarak kullanma eğiliminde olmuşlardır. 

Bu nedenle şiddetin çok arttığı, gündemin her gün terör olayları ile meşgul edildiği dönemlerde faaliyetlerin önceliği güvenlik tedbirlerinde olmak durumundadır. 

Çünkü güvenlik kuvvetlerinin aldığı tedbirler diğer alanlarda gerçekleştirilecek uygulamaların da güvencesidir. İdari, ekonomik ve siyasi alanlarda alınan kararlar terör örgütünün tehditleri nedeni ile uzun süre yaşatılamaz ise etkileri de ortadan kalkmaktadır. 

Bu dönemlerde öncelikli konu güvenlik ve vatandaşların yaşam hakkının 
sağlanması olduğundan diğer alanlarda alınan tedbirler günlük hayata hemen yansımayacak ve çoğu zaman kişisel haklar, özgürlükler ve güvenlik arasındaki dengede güvenlik yönü ağır basan düzenlemeler ön plana çıkmaktadır. 
Bu dönemde çıkarılan kanunlar ve yapılan idari düzenlemeler çoğunlukla terör olaylarına ve istismar edilen konulara reaksiyon niteliğinde olduğundan demokrasi kriterleri açısından da tartışmalı hale gelmekte ve bu durum terör örgütüne yeni propaganda fırsatları sunan kısır bir döngü yaratmaktadır. 

Güvenlik kuvvetlerinin mutlak hâkimiyet sağladığı durumlarda daha önce terör 
örgütünün taleplerini çağrıştıran değişikliklerin yapılması kamuoyu tarafından gereksiz taviz olarak görülebilir. Bu nedenle söz konusu dönemde yapılacak değişiklikler siyasi risk taşıdığı için gündeme alınma ihtimali düşüktür. Böyle zamanlarda toplumsal iradenin oluşmasını sağlayacak vizyon sahibi cesaretli liderlerin olmaması bir toplumu terörü sonlandırmak için yakalanan tarihi fırsattan yoksun bırakabilir. 

Diğer taraftan terörizmle mücadelede güvenlik boyutunda mutlak hâkimiyet sağlamak oldukça zordur. 

Güvenlik tedbirleri devam ederken diğer alanlarda yeni uygulamaları gündeme getirmek için en uygun zaman doğrudan ve dolaylı mücadele dönemleri arasındaki bir zaman dilimidir. Güvenlik tedbirleri yanında diğer alanlardaki uygulamaların da ivme kazandığı dönem terörizmle mücadelede dolaylı güç kullanımının başladığı dönemidir. Dolaylı mücadele için mutlak hakimiyet beklenirse geç, olaylar azalmadan başlatılırsa erken olacaktır. 

Teröristlerin inisiyatifi kaybetmeye başladığı, terör olaylarının makul bir seviyeye indirgendiği bu dönemde hayata geçirilecek değişiklikler güvenlik tedbirleri ile korunacağından hem halk tarafından benimsenecek hem de örgütün propaganda imkânları elinden alınmış olacaktır Bu gelişmeler güvenlik ortamının sağlanması ve sürdürülmesine de olumlu katkı sağlayacaktır. 

Uzun vadede sonuç verecek olsa dahi yapılacak bazı düzenlemelerin gerekçeleri 
açıkça anlatılarak muhtemel sonuçları hakkında kamuoyu yaratılmalıdır. Çünkü 
iç siyasette bazı değişikliklerin kabulü, toplumun bunları benimsemesi uzun zaman almakta bir ölçüde toplumsal mutabakat sağlanması gerekmektedir. Ekonomik hayatı iyileştirecek teşvik tedbirleri bu dönemde gündeme alınmalıdır. Bu suretle sağlanacak gelişmeler terör örgütünün istismar ettiği konuları elinden almak için fırsat yaratabilir. Ancak unutulmaması gereken husus terörizmle mücadelenin ikna edilmesi gereken taraflarından biri teröristler ise diğeri de iç ve dış kamuoyudur. 

Bazı değişikliklerin sıradan bir vatandaş için ödemesi gereken maliyetleri olacaktır. 

Demokrasilerde şeffaflık ve hesap verme en temel özelliktir. Bu nedenle terörün 
nasıl sonlandırılacağı na dair farklı düşünceler olsa bile toplumun büyük kesimleri ve siyasi partiler arasında asgari müştereklerde görüş birliği sağlamak dolaylı mücadelenin başarısını artıracaktır. Bireysel hak ve özgürlükler ile güvenlik arasındaki dengelerde güvenlik anlayışını öne çıkaran gerekçeler azalacağı için bu dönem terörizmle mücadelede diğer tedbirlerin uygulanması için bir çeşit fırsat penceresidir. 

Terörizmle Mücadelede Kırılma/Dönüm Noktaları veFırsat Pencereleri 

Terörizmle mücadelede kırılma veya dönüm noktaları olarak da tanımlana bilecek fırsat pencerelerinin tespiti karar alıcılar için hiç de kolay değildir. Kırılma ya da dönüm noktasının tanımı şu şekilde yapılmaktadır. “Nihai sonuca doğru olayların keskin bir dönüş yaptığı, karakterinin değiştiği noktadır. Dönüm noktalarını yaratan faktörlerin teşhisi analizlerin dışında bazen sezgilerle yapılabilir.

Üzerinden uzun bir süre geçtiği halde farkına varılmayabilirler. Dönüm noktasını 
yaratan faktörlerin ortaya çıkışı olayların içinde ve en yakından gözlemleyenler tarafından bile fark edilmeyebilir, karar vericiler çoğu zaman koşullar ve davranışlara ilişkin paradigma değişikliklerinden yanlış sonuçlar çıkarabilirler.” (Connable ve Libicki , 2010: 28). O halde bu değişimin başladığı nasıl anlaşıla bilir ? Burada iki husus öne çıkmaktadır. Birincisi tanımda geçen sezgi kavramıdır. Sezgi, geçmiş deneyimlerin, eğitim ve yaşanarak öğrenilenlerin özümsenmesi ile oluşan bilgidir. 

Bunun için karar vericilerin terörizm konusunda tecrübeli ve bilgili olmaları gerekir. 

Güvenlik kuvvetleri mensupları olayların görünür sonuçlarına yoğunlaştığından 
halkın davranışları, ekonomik göstergeler ve duygusal davranışları gözden 
kaçırabilirler. Bu alanlardaki değişikliklerin takibi diğer kurumlarla birlikte siyasi 
karar vericilerin görevidir. Bu nedenle siyasi liderlerin sorunlu bölge ile yakından 
ilgilenmesi ve bölgeye ait kişisel gözleme dayalı bilgi ve tecrübeye sahip olması 
önemlidir. Güvenlik bürokrasisi ile siyasi makamlar arasında karşılıklı güven ve 
uygun iletişim kanalları olmadığı zaman kararların geç veya eksik alınma riski de artmaktadır. 

Dönüm noktasını yaratan değişikliklerin teşhisi için yararlanılabilecek araçlardan 
birisi de bilgiye dayalı analizleridir. Söz konusu analizler istihbarat bilgileri, 
operasyon sonuçları ve bölgeden alınan çeşitli alanlara yönelik veriler ya da kamuoyu araştırmalarına dayanarak yapılabilir. Bu amaca yönelik değerlendirme kriterlerinin ve eşik değerlerin önceden belirlenmesi ve bunlara periyodik analizlerde yer verilmesi, terörizmle mücadelede meydana gelen dönüm noktalarının tespitini kolaylaştıracaktır. 

Örneğin Dünyadaki çeşitli örnekleri inceleyerek terörizmin nasıl sonlana  bileceğini analiz eden bir çalışmada; aşağıdaki emarelerin güvenlik güçlerinin mücadeleyi kazanmakta olduklarının işareti, dolayısıyla bir kırılma noktasının göstergeleri olabileceği üzerinde durulmuştur (Connable ve Libicki , 2010: 44). 

-Teröristlerin kendi inisiyatifleri ile eylem yapma yeteneğinin veses getirici eylem sayısının azalması, 

-Terör örgütünün lider kadrosu ve üst yapısındaki elemanlarında kapsayacak şekilde örgütten kaçanların ve teslim olanların sayısının artmaya başlaması, 

-Halk tarafından sağlanan sonuç alıcı istihbarat bilgilerindeki artış, 

-Yurtiçi ve dışındaki örgüte ait güvenli bölge vekampların imhası, 

-Terör örgütünün silah, patlayıcı ve yaşam malzemelerini daha zor ve fazla para ödeyerek temin etmeye başlaması, 

-Uluslar arası desteğin ve özellikle maddi yardımların azalması. 

Yukarıda belirtilen faktörler ışığında bir terör örgütünün güvenlik güçleri karşısında başarısız olduğu, hedeflerine ulaşmak için şiddetin gerekli ve yeterli bir araç olup olmadığını tartışmaya başladığı zaman terörizmle mücadelenin kırılma noktalarından birisidir. Bu emarelerin tespiti mücadele stratejisinde yapılacak değişiklikler açısından çok önemlidir. Bu zaman diliminde açılan fırsat pencereleri iyi değerlendirilmez ise mücadelenin süresi uzayabilir ve örgüt kazanılan zamanı lehine çevirebilir. Bu nedenle söz konusu kırılma anının tespitinde devletin istihbarat teşkilatının çalışmaları hayati önem taşımaktadır. 

PKKTerör Örgütü ile Mücadelede Fırsat Pencereleri 

Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında olay sayısı ve sıklığı, terörle mücadelede 
kullanılan güvenlik kuvvetlerin miktarı, teslim olan ve etkisiz hale getirilen terörist miktarı gibi bazı faktörler dikkate alınarak PKK ile mücadelede yaşanan kırılma noktaları analiz edilmiştir. 

Olay Sayısı ve Sıklığı., 

PKK Terör örgütü ile mücadelenin dönüm noktalarını belirlemek, dolaylı ve 
doğrudan mücadelede fırsat pencerelerini teşhis edebilmek için geçmiş yıllara ait olay sayıları Şekil 2.’de gösterilmiştir. 

Eruh ve Şemdinli’de 1984 yılında gerçekleştirilen ilk eylemden sonra terör 
olayları Birinci Körfez savaşına kadar artarak devam etmiş, 1992 yılında başlayan tırmanma 1993 yılında zirve yapmıştır. Olayların başlangıcında örgütün amaçları ve niteliğinin doğru teşhis edilememesi, zayıf ve hassas olduğu dönemlerde bölgedeki güvenlik kuvvetlerinin sayıca yetersiz olması, bu kuvvetlerin eğitim, teşkilatlanma ve malzeme noksanlıkları nedeniyle denetim sağlanamamış ve terör örgütü bu dönemde tabanını genişletmiştir. Mao’nun ifadesi ile halkın %1520’nin desteğini kazanan gerilla görünmez olur prensibini doğrular nitelikte, bazen gönüllü bazen de şiddet uygulayarak bu destek kazanılmıştır. Eylemlerin başladığı yıldan Birinci Körfez Savaşına kadar geçen süre terörle mücadelenin geleceği açısından en kritik dönemlerden birisidir. Mason’un (2007: 79): “İlk yıllarda isyancılar hayatta kalmayı başarırlarsa, kazanmaya yetecek güçleri olmasa da büyümeye, güçlenmeye devam ederler” saptaması PKK ile mücadelede de geçerli olmuştur. Güvenlik tedbirlerinin ağır bastığı, teröristle mücadeleyi esas alan bir strateji uygulanmasına rağmen bölgede denetimi sağlamak için başlangıçtan itibaren yeterli gücün tahsis edilmemesi örgütün ömrünü uzatan bir faktör olmuştur. 

O dönemde dolaylı mücadele kapsamında siyasal, idari, sosyal ve kültürel 
alanlarda bir değişiklik düşünülmemiştir. Bugün PKK terör örgütü tarafından 
çözüm için öne sürülen isteklerin boyutu dikkate alındığında “başlangıçta küçük 
de olsa atılacak adımlar daha sonra yapılacak hızlı ve radikal reformlardan daha 
önemlidir” (Mason, 2007 s:79) şeklinde ifade edilen görüşe haklılık kazandır maktadır. 



Şekil 2.Terör Olayı Sayısı ve Fırsat Pencereleri 

Başlangıçta bölgedeki kolluk güçleri olan Polis, Jandarma, Geçici Köy Korucuları 
(GKK) ve onları takviye eden Kara Kuvvetleri birlikleri ile alınan güvenlik 
tedbirleri yeterli olmayınca 1996 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı birliklerine 
terörle mücadelede doğrudan sorumluluk verilmiş, bölgeye daha fazla kuvvet gönderilerek alan kontrolü sağlanmış ve inisiyatif güvenlik güçlerine geçmiştir. 1997 Yılında örgüt bağımsızlık hedefine ulaşamayacağını belirterek stratejisinde değişiklik yaptığını ve bir yıl sonra da sözde ateşkes ilan ettiğini açıklamıştır. 

Bu nedenle 1997 yılı, birinci bölümde ifade edilen “bir terör örgütünün güvenlik güçleri karşısında başarısız olduğu, hedeflerine ulaşmak için şiddetin gerekli ve yeterli bir araç olup olmadığını tartışmaya başladığı zaman terörizmle mücadelenin kırılma noktalarından birisidir ve bu dönem mücadele stratejisinin değiştirilmesi için fırsat penceresi teşkil eder” saptamasına uygun düşmektedir. Bu zaman dilimi güvenlik tedbirleri yanında diğer tedbirlerin de ön plana çıkarılacağı bir dönemin başlangıcını teşkil etmektedir. Siyasi otoritenin yetki alanında olan bu tercih ve bunun yaratacağı fırsat kullanılmamıştır. 

1999-2004 yılları arasındaki dönem güvenlik kuvvetleri açısından mutlak hakimiyet dönemidir. Olay sayısı kabul edilebilir normal asayiş düzeyine inmiştir. PKK terör örgütü ile mücadelenin bütün tarihi boyunca güvenlikçi tedbirlerin dışında dolaylı mücadele yöntemlerinin uygulanması için en müsait ortam bu zaman diliminde yakalanmıştır. Ancak bu dönemde terörle mücadelede taviz olarak nitelenebilecek söz konusu tedbirler gündeme gelmemiş, sorunun kaynağına el atacak siyasi bir irade ortaya konulmamıştır. Aynı dönemde ikinci Körfez Savaşının yarattığı güvenlik endişeleri de ön plana çıkmış, ekonomik ve siyasi krizler terörle mücadele çalışmalarını gölgede bırakmıştır. 2004 Yılında tekrar başlayıp 2006’da yükselişe geçen olaylar 2008 yılında son zamanların en üst düzeyine çıkmış ve 2009 yılında tekrar azalma eğilimi göstermiştir. 
Önceki yıllara göre çok daha az olay meydana gelmesine rağmen terör konusu kamuoyunun gündemini geçmiş dönemlerden daha fazla meşgul etmiştir. 
Bu algının oluşmasında etkisi giderek artan medya önemli bir rol oynamış, mücadele stratejilerinin değiştirilmesinde etkili olmuştur. 

Bu değişimde uluslararası gelişmelerde göz ardı edilmemelidir. Bu dönem terör örgütü ile dolaylı ve doğrudan temasların başladığı, dolaylı mücadele yöntem lerinin devreye alınması için zemin hazırlandığı dönemdir. 

Bu tarihlerde olayların şiddetinin artması örgütün elini güçlendirmek için başvurduğu bir taktik olarak da görülmelidir. 2009 Yılından itibaren terörle mücadelede strateji değişikliği gündeme alınmıştır. Siyasi açıdan bir uygulama aracı olarak nitelenebilecek terör örgütü ile görüşmeler de bu zamanda başlamıştır. 

Dolaylı mücadele dönemi için fırsat penceresi göstergelerinden birisi de güvenlik 
tedbirlerinin ne ölçüde başarılı olduğu, ele geçen ve teslim olan terörist 
miktarı ile bunu sağlayan güç miktarının yeterliliğini karşılaştırmaktır. 1988-2000 dönemine ait veriler Şekil.3’de karşılaştırılmıştır. Grafikte kullanılan veriler her faktörün gerçek değeri olmayıp sadece trendleri belirtmektedir. 

2.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN EYLEMLERİNİN GÜVENLİK GÜÇLERİ ZAYİATI AÇISINDAN ANALİZİ. BÖLÜM 2

PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN EYLEMLERİNİN GÜVENLİK GÜÇLERİ ZAYİATI AÇISINDAN ANALİZİ. BÖLÜM 2



Verilerin Analizi ve Bulgular.,

Yapılan açık kaynak taraması neticesinde 1993–2012 yılları arasında PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen 1724 eylem
aşağıdaki 10 farklı kategoride sınıflandırılmıştır.

Köy Baskınları

PKK terör örgütü eylemlere başlandığı yıldan itibaren bölge halkına yönelik olarak yoğun şiddet eylemleri gerçekleştirmiştir.
Bölge halkını örgüte karşı bir sadakat eğilimine (Semiz, 2011) sokmak ve örgütün bölgede en acımasız, en kuralsız ve bölge halkına çözüm olacak tek güç olduğunu (Bal, 2012) göstermek amacıyla bölgedeki köylerde birçok vatandaş öldürülmüştür. Çalışmada kullanılan köy baskınları kavramı ile PKK terör örgütünün ateşli silahlarla bölgedeki köylere saldırarak pek çok masum sivil vatandaşı öldürmeleri ve/veya yaralamaları ile köyleri yakıp yıkma eylemleri kastedilmektedir.

Karakol ve Üs Bölgelerine Saldırı

Kara Kuvvetleri doktrininde “karakol” ve “üs bölgesi” kavramları için aşağıda belirtilen tanımlamalar yapılmıştır:

- Karakol: Güvenliği sağlamak, koruma ve gözetleme yapmak amacıyla kritik arazi ve meskun mahallerin hâkim kesimlerinde konuşlandırılan, silah, araç, gereç ve teçhizatla donatılmış; kara, deniz, hava ve jandarma birliklerinden
oluşan askerî kuruluşlardır. (KKT:31-3 İç Güvenlik Kol Harekatı, 2008: 1-2,3).

- Üs Bölgesi: Operasyonların isnat ettiği ve her türlü lojistik desteğin sağlandığı yer ve tesislerdir (KKT:31-3 İç Güvenlik Kol Harekatı, 2008: 1-2,3).

Çalışmada karakol ve üs bölgelerine saldırı kavramı ile PKK terör örgütü tarafından doğrudan güvenlik güçlerinin, dolaylı olarak da devletin gücünü ve meşruiyetini bölgedeki halk nezdinde sorgulatabilmek, güvenlik güçlerine zayiat verdirmek, malzeme, silah, teçhizat ve personel kaçırmak; bu sayede, güvenlik güçlerini hareketsiz kılarak inisiyatifi ele geçirmek amacıyla bölgede bulunan
karakol ve üs bölgelerine kalabalık terörist gruplar ile gerçekleştirilen eylemler tanımlanmıştır.

Pusu.,

Pusu kavramı ile PKK terör örgütü militanları tarafından bölgede duran ya da hareket hâlinde olan askerlere, diğer devlet görevlilerine ve bölgedeki sivil vatandaşlara yönelik olarak gizli veya açık bir mevziden her türlü silah ve/veya patlayıcı kullanılarak gerçekleştirilen saldırı türü eylemler ifade edilmektedir.

Taciz.,

PKK terör örgütü tarafından korku ve tehdit ortamı yaratmak, eylemlere karşı verilecek tepkileri kısıtlamak ve belirli bölgelere yöneltmek maksadıyla sivillere, devlet kurumlarına, askerî birlik ve tesislerine yönelik olarak yoğun olmayacak şekilde, ateşli silahlarla kısa süreli olarak gerçekleştirilen eylemlerdir.

Mayın ve El Yapımı Patlayıcı Kullanma.,

Askerî doktrinde (KKT:31-3 İç Güvenlik Kol Harekâtı, 2008:6-95) El Yapımı Patlayıcı (EYP) aşağıda belirtildiği şekilde tanımlanmıştır:

“Öldürmek, tahrip etmek, zarar vermek, şeklini bozmak, taciz etmek maksatlarıyla standart ve standart dışı tasarlanmış, elde mevcut veya temin edilebilen askerî, ticari, sanayi, zirai veya tıbbi amaçlı imal edilmiş parlayıcı, yıkıcı, öldürücü, zehirleyici, elektrikli ya da yakıcı kimyasal maddeler ile yine aynı maksatlar için üretilmiş elektronik, elektrikli ve mekanik bir takım  parçalar ın asıl amaçları dışında el ile veya başka usullerle bir araya getirilmesi ve yerleştirilmesi suretiyle oluşturulmuş patlayıcı düzenekleri dir”.

Çalışma kapsamında “Mayın ve EYP kullanma” kavramı ile PKK terör örgütü tarafından bölgedeki asker, devlet görevlisi ve sivil vatandaşlara zayiat verdirmek ve bölgede belli bir yolun, bölgenin kullanılmasını engellemek amacıyla yola, araziye döşenen veya yerleştirilen el yapımı patlayıcılar ve mayınlar ile gerçekleştirilen eylemler ifade edilmiştir.

Bombalı Saldırı.,

PKK terör örgütü kırsal alanda istediği başarıları elde edememesi neticesinde özellikle 1996 yılından itibaren batı illerini de kapsayacak şekilde yerleşim yerlerinde eylemler düzenleyerek kırsal alandaki başarısızlığını aşmayı amaçlamıştır. Özellikle batı illerinde bombalı saldırılar ve canlı bomba türü intihar saldırıları gerçekleştirerek “gerilimi ve şiddeti’’ tüm Türkiye’ye yayma amacı içerisinde olmuştur Bal (2012: 69).

Bombalı saldırı ile ifade edilen kavram, PKK terör örgütü militanları tarafından kent merkezlerinde vatandaşların yoğun olarak bulunduğu yerlerde yerleştirilen uzaktan kumandalı ve/veya zaman ayarlı patlayıcılar ile yoğun ölüm, yaralanma ve/veya maddi hasarlara sebebiyet vererek büyük oranda korku ve tehdit ortamı yaratma amacı güdülen eylem türüdür.

Yol Kesme.,

Yol kesme ile ifade edilen kavram, PKK terör örgütü militanlarınca bölgede kullanılan yolar üzerinde araç trafiğinin durdurularak, kişilerin kimlik kontrollerinin yapılması, araçların yakılması, bazı vatandaşların kaçırılması, vatandaşların değerli eşyalarına el koyulması ve/veya bazı vatandaşların ise öldürülmesi suretiyle o bölgede kontrolün kendilerinde olduğu propagandasını
yapmak amacıyla gerçekleştirilen eylemlerdir.

Adam Kaçırma.,

Çalışmada adam kaçırma kavramı ile, PKK terör örgütü mensupları tarafından sivil vatandaş, devlet görevlisi veya asker kişilerin propaganda ve/veya pazarlık unsuru olarak kullanılmak üzere kırsal bölgede oluşturdukları sözde üs bölgelerine götürülerek alıkonulmaları belirtilmektedir.

Canlı Bomba.,

Canlı bomba eylemleri ile örgüt militanlarının kent merkezlerinde veya insanların yoğun olarak bulunduğu bölgelerde yanlarında taşıdıkları veya vücutlarına bağladıkları patlayıcıları patlatmak suretiyle yoğun ölüm, yaralanma ve maddi hasarlara sebebiyet vermeyi amaçladıkları eylemler ifade edilmektedir.

Sabotaj.,

Sabotaj kavramı ile PKK teröristleri tarafından çoğu kez maddi hasar vermek veya kullanılamaz duruma getirmek maksadıyla,her türlü bina, araç, malzemenin çoğu kez yakılmak suretiyle gerçekleştirilen eylemler ifade edilmektedir.

PKK tarafından gerçekleştirilen bu eylemlerin yıllara göre gerçekleşme sayıları Şekil 1’de sunulmuştur.



Şekil 1 incelendiğinde 90’lı yılların başında artan eylem sayısının 1994 yılından itibaren güvenlik güçlerinin uygulamaya koyduğu tedbirler neticesinde belirli bir düzeye geriletildiği, 1994’ten itibaren azalma eğilimi içerisine giren terör eylemlerinin 1995–1999 yılları arasında belirli bir seviyede tutulduğu, 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanması ile terör eylemlerinin durma noktasına geldiği görülmektedir. 2002 yılında yukarıda belirtilen kategorilerde hiçbir terör eylemi basına yansımamıştır.

   PKK terör örgütünün 1 Haziran 2004’de tek taraflı sözde ateşkesi kaldırması ve aktif meşru savunma pozisyonuna döneceğini ilan etmesi ile birlikte terör eylemlerinde 2004 yılından itibaren bir artış görülmüştür. Terör örgütünün eylemleri 2009 yılında başlatılan ilk “demokratik açılım” ile nispi bir azalma gösterse de 2009 yılının sonundan itibaren ortaya çıkan sürecin kendi kontrolün den çıkmasını engellemek ve inisiyatifi elinde bulundurmak maksadıyla PKK eylem sayısını arttırmıştır. Yapılan eylem analizi neticesinde PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemlerin belirlenen kategoriler bazında meydana gelme sayıları ise Şekil 2’de sunulmuştur.


Terör örgütleri için en önemli amaç Laqueur’in (1978) ifadesiyle ölü üzerinden gerçekleştirilecek propagandadır. Bu açıdan PKK terör örgütü gerçekleştirdiği eylemlerde siyasi propagandasını bu amaç üzerinden yapma imkânı bulmuştur. Çalışmada PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen eylem türlerinden en etkin olanın tespit edilmesinde, örgüt tarafından gerçekleştirilen her eylemin
gerçekleştirilme sayısı ile eylemler neticesinde güvenlik güçlerine verdirilen zayiat (şehit ve yaralı sayıları) ele alınarak eylem başına zayiat ortalaması hesaplanmıştır. Böylece PKK terör örgütü tarafından bugüne kadar gerçekleştiri len en etkili eylemler olarak eylem başına zayiat ortalaması yüksek olanlar belirlenmiştir. Belirlen eylem çeşitleri ve bu eylemlerdeki zayiat sayıları Şekil 3’de sunulmuştur.




Şekil 3 incelendiğinde PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylem kategorileri arasında eylem sayıları ve zayiat miktarlarına göre pusu eylemlerinin, karakol ve üs bölgelerine yönelik eylemlerin ve mayın/EYP eylemlerinin ön plana çıktığı görülmektedir. PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemlerdeki zayiat sayıları ve eylem başına zayiat oranları da Tablo 2’de sunulmuştur.



   Tablo 2 incelendiğinde PKK terör örgütü tarafından 1993– 2012 yılları arasında gerçekleştirilen eylemlerde ortalama iki güvenlik görevlisinin şehit olduğu veya yaralandığı görülmektedir. Toplam eylem sayısının sadece yüzde 8,58'ini oluşturmasına rağmen karakollara veya üs bölgelerine yönelik eylemler neticesinde eylem başına 7,3 gibi yüksek bir zayiat oranı tespit edilmiştir. Karakol ve üs bölgelerine yönelik terör eylemlerinin etkililik değerlendirilmesi eylem başına zayiat ortalamaları dikkate alındığında Şekil-4’de daha açık şekilde görülmektedir.




Şekil 4 incelendiğinde PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen eylemler arasında karakol ve üs bölgelerine yönelik eylem sayılarının toplam eylem sayısının %8,6’i olduğu hâlde toplam güvenlik görevlisi zayiatının %31,5’ine tekabül ettiği görülmektedir. Pusu eyleminin ise tüm eylemler içerisinde %21,8 oranında gerçekleştirilmesine karşın %35,6 oranında zayiata neden olduğu
görülmektedir. Mayın/EYP kullanma eylemine bakıldığında da tüm eylemler içerisinde %20,5’lik bir oranda gerçekleştirilmesine rağmen zayiat oranının %26 olduğu görülmektedir. Karakol ve üs bölgelerine yönelik eylemlerin diğer iki tür eylemden neredeyse yarı oranda daha az gerçekleştirilmesine rağmen eylem başına 7,3 zayiat ortalaması ile yaklaşık üç kat daha fazla zayiata sebep olduğu tespit edilmiştir.

Sonuç ve Değerlendirme 

   Terörle mücadele farklı boyutları olan kapsamlı bir mücadeledir. Terörle mücadelenin bir boyutu olan teröristle mücadelede önemli  olan husus alınacak tedbirlerle terörist unsurların eylem gerçekleştirmesini engellemek veya bu eylemleri kabul edilebilir düzeyde tutabilmektir. 
    Terör örgütleri eylem düzenleyecekleri hedeflerin seçiminde rasyonel davranmakta ve düzenleyecekleri eylemlerin kâr-zarar analizini yaparak 
kendileri açısından güvenlik güçleri üzerinde en etkili olabilecek, daha az çaba gerektiren ve daha az risk içeren eylemleri öncelikle tercih
etmektedirler. PKK terör örgütünün eylemlerinin incelenmesi ve bunların belirli kategorilere ayrılarak etkinliklerinin karşılaştırması,
teröristle mücadelede alınacak önlemleri tespit etmeye yönelik güvenlik güçlerine önemli veriler sunacaktır.

    Bu çalışmada PKK terör örgütünün 1993-2012 yılları arasında basına yansıyan eylemleri incelenmiş ve bu eylemler on
grupta toplanarak güvenlik güçlerine verdirdikleri zayiatlar açısından etkinlikleri değerlendirilmiştir. Bu kapsamda PKK terör örgütünce en
çok tercih edilen üç eylem türünün sırasıyla pusu, karakol ve üs bölgesi saldırıları ile mayın/EYP saldırıları olduğu tespit edilmiştir.

    Güvenlik güçlerinin zayiatları açısından bakıldığında ise karakol/üs bölgesi saldırıları PKK’nın kullandığı en etkin eylem metodu olarak öne çıkmaktadır.
    Teröristlerin eylem yapmayı planladıkları hedeflerdeki eylem fırsatlarını ortadan kaldıracak tedbirlerin alınması, teröristle mücadelede örgütün eylem yapma inisiyatifinin elinden alınmasını sağlayacaktır. Bu çalışma neticesinde 1993-2012 yılları arasında PKK terör örgütünün en etkili eylem kategorisinin karakol ve üs bölgelerine yönelik saldırılar olduğu tespit edilmiştir. Nitekim
güvenlik güçleri tarafından son yıllarda başlatılan karakol ve üs bölgelerinin yeniden düzenlenmesi, bazı bölgelerdeki etkin olmayan ve coğrafi olarak dezavantajlı konumda olan karakolların yerlerinin değiştirilmesi ya da lağvedilmesi, saldırılara karşı daha etkin mücadele imkânı sunabilecek “kalekol” inşaatlarının yapılması gibi çalışmalar PKK’nın bu tür eylemlerini önlemeye yönelik çalışmalardır. 

   Müteakip bir çalışma olarak hangi karakolların daha çok bu saldırılara maruz kaldığının tespit edilerek öncelikle önlem alınması gereken  karakol/üs bölgeleri ortaya çıkarılabilir ve yapılan bu tür iyileştirme çalışmalarının doğru karakollara yönlendirilmesi sağlanabilir.
    PKK terör örgütü farklı dönemlerde farklı eylemlere öncelik vermiştir. 1990’lı yıllarda daha çok pusu ve karakol saldırılarını önceleyen örgüt 2004 yılından itibaren Afganistan ve Irak’ta da oldukça fazla kullanılan mayın/EYP saldırılarına yönelmiştir.
Özellikle 2007 yılından itibaren karakol ve üs bölgesi saldırılarını yeniden arttıran örgütün 2013-2015 arasındaki çözüm süreci çabalarının ardından başlattığı eylemlerini Irak ve Suriye`de ortaya çıkan yeni terör örgütlerince etkin bir şekilde kullanılan araçlı intihar saldırılarına yoğunlaştırmış, şehir ve ilçe merkezlerinde halk arasına sızdırdığı terör örgütü mensupları ile kurtarılmış bölge oluşturma adına hendek kazma, mayın/EYP yerleştirme ve keskin nişancı saldırıları gibi eylemleri ön plana çıkardığı gözlenmiştir. 

    Örgütün eylemlerini hangi etkilerle değiştirdiği, bu eylemlerin evrimleşme sureci ve özellikle günümüzde kullanılan eylemlerin diğer terör örgütlerinden öğrenilerek nasıl uygulamaya geçirildiğine ilişkin hususlar ise ayrı bir araştırma konusu olarak ele alınabilir.

Kaynakça;

BAL, İhsan. Türkiye’de Terörle Mücadele: PKK Örneği, İhsan Bal ve Süleyman Özeren (Eds.), Dünya’dan Örneklerle
Terörle mücadele, Ankara, USAK Yayınları, 2012, 17- 78.
BEREN, Fatih. ‘‘The Action Profile of PKK/KCK Terrorist Organization’’ Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi, Cilt:8, Sayı:29, 2012, 87-107.
BÜSAM (Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi), PKK Eylemselliği ve Etnik Ayrılıkçı Terörizmle
Mücadele, Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul, 2010.
Global Terrorism Database(GTD), http://www.start.umd.edu/gtd,  E.T. 17.05.2014.
HÜRRİYET Gazetesi, www. Hurarsiv.hurriyet.com.tr E.T. 14.03.2014.
İŞERİ, Reyhan. Türkiye’de Etnik Terör: Asala Ve Pkk Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Atılım Üniversitesi, Ankara, 2008.
KIŞLALI, Mehmet, Ali. Güneydoğu düşük Yoğunluklu Çatışma, Ankara:Ümit Yayıncılık, 1996.
KKT:31-3 İç Güvenlik Kol Harekatı Talimnamesi, KK Basımevi ve Basılı Evrak Depo Müdürlüğü, 2008.
LAQUER, Walter. Terrorism, Londra, 1978.
MİLLİYET GAZETESİ, Milli Kütüphane Arşivi, 1993-2012
ÖZEREN, Süleyman, “DTK, PKK ve Öcalan’ın Tuzağı, Bugün Gazetesi, ET: 18 Eylül 2010.
ÖZEREN, Süleyman ve Oğuzhan, BAŞIBÜYÜK “Kendi Dilinden KCK: Sivil Siyaset mi, Yeniden PKK mı?’’, 
S. ÖZEREN ve M.SEVER (Edt.), Terörizm Paradoksu ve Türkiye, Ankara, Karınca Yayınları, 2011.
ÖZEREN, Süleyman ve SEVER, Murat. “Giriş”, S. ÖZEREN ve M.SEVER (Edt.), Terörizm Paradoksu ve Türkiye,
Ankara, Karınca Yayınları, 2011.
SEMİZ, Burhan. PKK’da Değişen Ne? Süleyman Özeren ve Murat Sever (Eds.), Terörizm Paradoksu ve Türkiye, Ankara,
Karınca Yayıncılık, 2011, 55-92.
ÜNAL, M.Coşar. Counter Terrorism in Turkey: Policy Choices and Policy effects Towards The PKK, Abington, Routledge, 2012.


****

PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN EYLEMLERİNİN GÜVENLİK GÜÇLERİ ZAYİATI AÇISINDAN ANALİZİ. BÖLÜM 1

PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN EYLEMLERİNİN GÜVENLİK GÜÇLERİ ZAYİATI AÇISINDAN ANALİZİ. BÖLÜM 1



Ömer Faruk CANTENAR 1 
Fatih TÜMLÜ 2
1 Dr., Kara Kuvvetleri Komutanlığı, cantenar@gmail.com
2 J.Gn.K.lığı, ftumlu@gmail.com


Özet

Teröristle mücadelede dikkate alınması gereken hususlardan biri de teröristlerin eylem yapmalarının engellenmesi ve alınacak tedbirlerle eylem fırsatlarının ortadan kaldırılmasıdır. Terör örgütlerinin eylemleri hakkında bilgilenen ve bu eylemlere göre hazırlık yapan güvenlik güçlerinin teröristlere eylem yapma fırsatı vermeyecek tedbirleri alarak onları caydırması beklenir. Bu çalışma, PKK terör örgütünün eylem türlerini ortaya koymayı ve bunlardan hangilerinin öne çıktığını tespit ederek güvenlik güçlerinin örgütün en öncelikli ve en etkin eylem biçimleri hakkında bilgilendirilmesini amaçlamıştır.

Bu kapsamda, PKK terör örgütünün 1993-2012 yılları arasında gerçekleştirdiği eylemlerden Milliyet ve Hürriyet gazetelerine yansıyanlar ile  Küresel Terörizm Veritabanındaki eylem kayıtlarından toplam 1724 olay incelenmiş ve bu eylemler on farklı kategoride ( köy baskını, karakol ve üs  bölgelerine saldırı, pusu, taciz, mayın ve el yapımı patlayıcı kullanma, bombalı saldırı, yol kesme, adam kaçırma, canlı bomba ve sabotaj)  Sınıflandırılmıştır. 

Bu eylemlerin gerçekleştirilme sayıları ve eylemlerdeki zayiat miktarlarına göre örgütün en etkili eylem türlerinin pusu eylemleri, karakol ve üs bölgelerine yönelik eylemler ve mayın ve el yapımı patlayıcı madde eylemleri olduğu tespit edilmiştir. Güvenlik güçlerinin zayiatları açısından bakıldığında toplam eylem sayısının % 8,58'ini oluşturmasına rağmen karakollara ve üs bölgelerine
yönelik eylemler neticesinde eylem başına ortalama 7,3 gibi yüksek bir zayiat oranı tespit edilmiştir. Böylece karakol ve üs bölgesi saldırılarının PKK’nın kullandığı en etkin eylem yöntemi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Güvenlik güçlerinin, terör örgütünün gerçekleştirdiği  karakol ve üs bölgesi saldırılarını önlemeye ve bu eylemlerdeki zayiat miktarını azaltmaya yönelik tedbirler alması önem arz etmektedir.


Giriş

Terörizm günümüzde devletlere, uluslararası örgütlere ve dünya güvenliğine zarar veren bir küresel tehdit boyutuna ulaşmıştır.
Bu nedenle uluslararası gündemi en çok meşgul eden, hem ulusal boyutta, hem de uluslararası boyutta çözüm aranan en önemli sorun haline gelmiştir. Dünyanın çeşitli yerlerinde farklı terör grupları kendi amaçları doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir. Bunların bir kısmı küresel boyutta faaliyet göstererek farklı ülkelerde birbiri ardına terör eylemleri yapabilmekte ve böylece kendi varlıklarını meşrulaştırma ve politik amaçlarını dünya gündeminde tutma imkânı  bulabilmektedirler.

    Terör örgütleri ile mücadelede güvenlik güçlerinin etkin bir şekilde kullanılması terör örgütlerinin terör eylemi gerçekleştirme inisiyatifine önemli ölçüde etki eder. Güvenlik güçlerinin terörizmle mücadele operasyonları terör örgütlerinin operasyonel kabiliyetlerini azaltmaya yöneliktir. İyi tasarlanmış bir terörle mücadele stratejisinin öncelikli gündemi örgütünün temel taktikleri hakkında bilgi edinmek ve bu bilgileri değerlendirebilmek olmalıdır.

    Terörizmle mücadelede, teröristi eylem yapmaktan caydırabilmek önemlidir. Örgütün eylemleri hakkında bilgilenen ve bu eylemlere göre hazırlık yapan güvenlik güçleri örgüte eylem yapma fırsatı vermeyecek tedbirleri alarak örgütü eylem yapmaktan caydıracaktır. Belirlenen etkili terörist eylemlerine karşı alınacak her türlü koruyucu ve önleyici tedbirler örgütün mücadele azmini
kıracak, daha zor ve daha riskli eylemlere yönelmesine neden olarak teröristlerin eylem etkinliğini azaltacak ve böylece güvenlik güçlerinin kayıplarını engelleyecektir.

    Bu çalışmada PKK terör örgütünün tarihsel süreç içerisinde gerçekleştirdiği eylem biçimleri üzerinde durulacaktır. Çalışmanın amacı PKK terör örgütünün eylem türlerini ortaya koymak ve bunlardan hangilerinin öne çıktığını tespit ederek güvenlik güçlerini örgütün en öncelikli ve en etkin eylem biçimleri hakkında bilgilendirmektir. Araştırmada “PKK terör örgütünün güvenlik güçlerine  zayiat verdiren eylemleri nelerdir ve bunlardan hangi eylemler en etkili eylemler olarak öne çıkmaktadır?” sorusu çalışmanın temel 
sorunsalı olarak seçilmiştir.  Çalışmada, PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemler analiz edilmiş ve bu eylemlerin çoğunun benzer yapıda olduğu, bazı eylem türlerinin ise örgüt tarafından daha çok tercih edildiği görülmüştür.
Üç bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde PKK terör örgütünün eylemlerine yönelik literatürde yer alan çalışmalar özetlenmiştir. 

İkinci bölümde araştırmanın kapsam ve yöntemine ilişkin bilgiler sunulmuş ve PKK terör örgütünün eylemleri geçmiş eylem verilerinden yararlanılarak 
on farklı kategoride incelenmiştir.

Üçüncü bölümde araştırmada elde edilen bulgular ve verilerin analizi yapılmış, güvenlik güçlerinin verdiği zayiat durumu esas alınarak yapılan incelemede, PKK terör örgütünün en etkili üç eylem türünün karakol ve üs bölgelerine saldırılar, pusu eylemleri ve mayın/EYP eylemleri olduğu belirlenmiştir.

PKK Terör Örgütünün Eylemleri

PKK terör örgütü kurulduğu yıldan itibaren, otuz yılı aşkın bir sürede dönemsel stratejiler ortaya koymuştur. Örgüt 1984 yılında eylemlerine başlamasıyla beraber hem bölgesel gerilim stratejisi, hem de silahlı şiddet stratejisi olarak nitelendirilen iki strateji temelinde eylemlerini gerçekleştirmiştir (Semiz, 2011). PKK, bu sayede uyguladığı yoğun şiddetle beraber bölgede güçlü bir yapı
olduğu algısı yaratmaya, örgütsel yapıyı canlı tutmaya ve insan kaynaklarının devamlılığını sağlamaya çalışmıştır (BÜSAM, 2010).

PKK her durumda mücadele stratejisini sürekli silahlı eylemlerle şekillendirmeye önem vermiştir (Özeren, 2011).

PKK terör örgütü ilk eylemlerinden itibaren Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde halk üzerinde gerilim ve korku yaratarak kendi varlığını topluma kabul ettirmeyi amaç edinmiştir.

Bu amaç çerçevesinde örgüt, halk üzerinde zorlama gücünü kullanabileceği eylemlere girişerek halka bölgede tek güç olduğunu göstermeye çalışmış ve halkı devlet ile örgüt arasında tercih yapmaya zorlayarak toplumsal bir kırılmayı ve yoğun bir çatışma ortamı yaratmayı hedeflemiştir (Özcan, 1999). Bu dönemde örgüt eylemlerinde masum siviller hedef alınmış ve yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin çok sayıda insan örgüt tarafından öldürülmüştür (Kışlalı, 1996). Neticede halka yönelik gerçekleştirilen eylemler sonucunda toplumda güvensizlik, korku ve güce karşı sadakat eğiliminin artırılması amaçlanmıştır (Öztürk, 2008). 

   1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının ardından terör örgütünün eylemleri durma noktasına gelmiş ve sadece küçük çaplı silahlı eylemler ile sınırlı kalmıştır.
   PKK terör örgütü 1 Haziran 2004’te yeniden silahlı eylemlerine başlamıştır (Semiz, 2011). 31 Temmuz 2009 yılında kamuoyuna duyurulan  demokratik açılımın (Özeren, Sever, 2011) etkisi ile PKK terör örgütünün 2009 yılındaki eylemlerinde nispi bir azalma görülse de (Özeren, Başıbüyük, 2011) 

2010 yılından itibaren örgütün eylemlerinde tekrar artış yaşanmıştır. Özeren (2010), PKK terör örgütünün 1984–1995 yılları arasında gerçekleştirdiği
eylemlerle coğrafi alan kazanma stratejisi uygulamaya çalışırken 2004 yılından itibaren gerçekleştirdiği eylemlerle içeride ve dışarıda ülkenin siyasetini etkilemeye çalışacak şekilde psikolojik alan kazanma stratejisini benimsediğini belirtmektedir.

PKK terör örgütü eylemlerine başladığı 1984 yılından itibaren değişik strateji ve taktiklerden oluşan çok çeşitli eylemlerle kendini göstermiştir. PKK, bugüne kadar ilçe, köy ve mezra baskınları, bombalı saldırılar, intihar saldırıları, sabotaj, baskın, adam kaçırma, yol kesme, mayınlama ve el yapımı patlayıcı (EYP) kullanma, askerî birlik ve karakollara saldırı, sızma, taciz gibi birçok eylemlerde
bulunmuştur (İşeri, 2008). Türkiye’de PKK`ya yönelik araştırmaların genelde stratejik seviyede ve daha çok terörizmin siyasi boyutuyla ilgili olduğu görülmektedir. Taktik ve operasyonel seviyede örgütün eylemlerine yönelik çalışmalar oldukça kısıtlı sayıdadır.

   PKK terör örgütünün 2010 yılı içerisinde gerçekleştirdiği eylemlerin profilinin çıkarılması ve bu eylemlerin hangi illerde ve hangi yoğunlukta  yaşandığının ortaya konması amacıyla Beren (2012) tarafından yürütülen bir çalışmada 2010 yılı içerisinde PKK terör örgütü  tarafından  gerçekleştirilen 23 farklı türde toplam 4598 eylem tespit edilmiştir. Çalışmada 23 farklı türdeki eylemler aşağıda belirtilen beş başlık altında  sınıflandırılarak bu eylemlerin gerçekleştirilme sıklıklarının illere göre farklılık gösterip göstermediği sınanmıştır (Beren, 2012: 98) :

- Bombalı saldırılar, silahlı saldırılar, yol kesme ve adam kaçırma eylemleri PKK terör örgütünün kırsal kadrosundaki militanları tarafından yapılan eylemler olması nedeniyle ‘kırsal destekli şiddet eylemleri’ olarak;
- El yapımı patlayıcı atma, molotof atma, araç yakma, ev ve işyeri kundaklama, korsan gösteri ve güvenlik birimlerine taşlı saldırı tarzı eylemler terör örgütünün şehirdeki gençlik yapılanması tarafından gerçekleştirilen eylemler olması nedeniyle ‘şehir içi şiddet eylemleri’ olarak,
- Yaşamsal malzeme aktarımı, patlayıcı madde aktarımı ve örgüt mensubuna yardım ve yataklık faaliyetleri ‘işbirlikçi faaliyetler’ olarak,
- PKK’nın kırsal kadrolarına katılmak için gençleri ikna etmek ve yardımcı olmak, PKK’nın kırsal kadrolarına katılmak için illegal yolardan sınır geçişini sağlamak/yardımcı olmak, ‘kırsala eleman aktarımı’ olarak,
- Yürüyüş/miting, basın açıklaması, oturma eylemi, yazılama, pankart asma ve korsan gösteri (yol kapama) eylemleri ise ‘yürüyüş basın açıklaması ve propaganda faaliyetleri’ olarak sınıflandırılmıştır.

    PKK terör örgütünün eylemleri ile ilgili yapılan diğer bir çalışma da Özer ve Akbaş (2012) tarafından örgütün gerçekleştirdiği eylemlerin hem daha fazla infial uyandırmaları, hem de daha kolay gerçekleştirilmeleri maksadıyla belirli yerlerin ve binaların hedef olarak alındığının ortaya konulduğu araştırmadır. Bu çalışmada PKK terör örgütünün 1998–2008 yılları arasında İstanbul’da binalara
yönelik gerçekleştirdiği 16 bombalı saldırı eylemi analiz edilmiştir.

   Çalışma neticesinde PKK terör örgütünün eylemlerini gerçekleştirirken seçtiği hedeflerin örgüt için eylem fırsatları sunduğu ortaya  çıkarılmış; bu fırsatların önceden fark edilmesi durumunda terör eylemlerin öngörülerek bunları engelleyebilecek tedbirlerin önceden alınabileceği  değerlendirilmesi yapılmıştır.
PKK terör örgütünün 2010 yılı içerisindeki eylemleri hakkında yapılan diğer bir çalışmada, örgütün 2010 yılı eylemleri 2007, 2008 ve 2009 yıllarındaki eylemleri ile karşılaştırılmıştır.

2007–2010 yılları arasında PKK terör örgütü ile güvenlik güçleri arasında meydana gelen çatışmalarda EYP saldırıları ve mayınlı eylemler neticesinde verilen şehit ve yaralı sayılarının artış içerisinde olduğu tespit edilmiştir (BÜSAM, 2010).

Ünal (2012) tarafından, 1984–2008 yılları arasında PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemler ele alınarak Türkiye’de terörle mücadelede kullanılan makro seviyedeki yöntemlerin etkinlikleri incelenmiştir. Çalışmada kullanılan veri setinde PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemler; bombalı saldırı, silahlı saldırı, yakma, sabotaj, rehine alma, adam kaçırma olarak sınıflandırılmıştır.

Yukarıdaki çalışmaların çoğunda kısa bir dönem aralığında veya belirli bir eylem çeşidi üzerinde durularak PKK eylemleri analiz edilmiştir. Terör örgütleri de öğrenen organizasyonlardır. Bir terör örgütü tarafından denenmiş ve başarılı olmuş eylem taktik ve tekniği çok kısa surede başka terör örgütleri tarafından da uygulanmaktadır.

Terör örgütleri sahip oldukları imkânlara, kurdukları ittifaklara ve aldıkları desteğe göre de eylemlerde kullandıkları taktik ve teknikleri  değiştirebilmekte dirler. Nitekim bu çalışmaya konu olan PKK terör örgütü de farklı eylem türlerini belirli zamanlarda daha yoğun bir şekilde uygulamıştır. Irak ve Afganistan`da en çok kullanılan EYP saldırıları, 2004 yılından itibaren PKK tarafından etkili bir eylem biçimi olarak tercih edilmiştir.

Güvenlik güçlerinin teröristlerle etkili mücadele edebilmeleri için örgütün hangi tür eylemleri öncelediğini bilmeleri önemli bir husustur. Aynı anda tüm eylem türlerine hazırlıklı olmak önemli olmakla birlikte örgüt tarafından en çok tercih edilen eylemlere yönelik öncelikli tedbirler geliştirmek teröristlerin eylem yapma inisiyatifini engelleyecek ve güvenlik güçlerinin zayiatını azaltacaktır. Çalışmanın müteakip bölümünde geçmiş veriler kullanılmak suretiyle PKK terör örgütünün hangi terör eylemlerini daha çok tercih ettiğine ilişkin bir analiz yapılacaktır.

Araştırma Kapsamı ve Yöntem

    Teröristlerin gerçekleştirdiği eylemlere yönelik bilgiler gizlilik dereceli olmaları nedeniyle resmî makamlardan elde edilememiştir. Bu nedenle çalışmada kullanılacak veri seti açık kaynaklar kullanılarak oluşturulmuştur. Çalışmada, PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemlere yönelik genel bir yorumlama yapılabilmesi maksadıyla açık kaynaklara yansıyan bilgilerden elde edilen veriler ile PKK’nın tüm eylemleri hakkında yorum yapabilecek yeter sayıda bir örnekleme ulaşılmıştır. PKK terör örgütünce gerçekleştirilen ve ana akım medyaya yansıyan eylem haberleri çalışmaya dahil edilmiş, örgütün eylemleri ile ilgili olmayan ve örgüte yakın kuruluşlar kaynak gösterilerek yapılan haberler yanlı olabilecekleri ve doğru bilgileri yansıtmaya bilecekleri değerlendirilerek çalışma dışında bırakılmışlardır.

    Yapılan açık kaynak taramasında öncelikle Milliyet gazetesi Millî Kütüphane arşivi 1993-2012 yılları arasında taranarak PKK terör örgütünün gerçekleştirdiği 898 eylem tespit edilmiştir.
Müteakip olarak Hürriyet gazetesi elektronik arşiv sitesinde yapılan taramada Milliyet gazetesi taramasında yer almayan farklı 654 olay tespit edilerek kaydedilmiştir. Daha sonra “Global Terrorism Database” (GTD) internet veri tabanı incelenerek Milliyet gazetesi ve Hürriyet gazetesi internet arşivinde yer almayan farklı 172 olay tespit edilerek kaydedilmiştir. Böylece PKK eylemlerini temsil edebilecek oldukça geniş ve objektif bir örneklem kümesi oluşturulmaya çalışılmıştır. Kullanılan açık kaynaklara göre derlenen eylem sayıları Tablo 1’de gösterilmiştir.



Tablo 1: Açık Kaynaklardaki PKK Eylem Sayısı  (1993-2012) 

Gerçekleşmiş PKK eylemlerinin resmî kaynaklardan elde edilememiş olması ve çalışmada kullanılan verilerin PKK terör örgütünün 1993-2012 yılları arasında gerçekleştirdiği ve açık kaynaklarda haber olarak yer alan eylemlerden elde edilmesi çalışmanın bir sınırlılığı olarak kabul edilmelidir. Ancak basına yansıyan bu eylemlerin oluşturduğu örneklem kümesinin gerçekleşmiş eylemlere yönelik yeterli değerlendirme sağlayacak bir veri sunduğu değerlendirilmiştir.

2.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

16 Aralık 2019 Pazartesi

21. Yüzyılda Milliyetçilik kurgusu.

21. Yüzyılda Milliyetçilik kurgusu. 


Ayşe Sucu
Sözcü Gazetesi

22 NİSAN 2019


Bir ülkede farklı üretim, yönetim ve hatta farklı adalet modellerinin üstünlüğüne dair farklı görüşlerin savunulması rekabetçi ve birbirini denetleyici olması bakımından önem teşkil etmektedir. Bu anlamda milliyetçi ideolojinin bütünsel modeller oluşturamamasının, Türkiye açısından mühim bir eksiklik olduğunu
geçen hafta vurgulamıştım.Türk halkının büyük çoğunluğu kendini milliyetçi olarak tanımlamak istiyor. Ancak milliyetçiliğe ortak bir tanım getiremiyor.

Bu ortak tanım, milliyetçi ideolojinin üretim ve yönetim sistemlerini geliştirmesi ve mevcut iktisadi-siyasi politikalara karşı nasıl tavır takındığını belirlemesi ile mümkün olabilir. Türkiye'de 1980'den bu yana liberal hükümetler tarafından, liberal iktisadi politikalar uygulanıyor. Liberal iktisadın önerdiği özelleştirme politikalarına milliyetçi ideolojinin bakış açısı nedir? 

1980'den bu yana milliyetçi ideolojinin iktidarında yönetilseydik en stratejik
KİT'lerimizi özelleştirir miydik veya bugün kağıt hatta soğan ithal ediyor olur muyduk? 1980'den hemen sonra kurulan PKK terör örgütü yine kurulmuş olsa
dahi hâlâ etkinliğini eylemsel açıdan veya siyaseten sürdürüyor olur muydu? Sistemle kavgalı olanlarla işbirliği yaparak devletin kılcal damarlarına sızabilen
FETÖ, kalkışma yapacak kadar güçlenebilir miydi?Bu ve benzeri sorulara sağlıklı cevaplar bulunabilmesi için öncelikle milliyetçi ideolojinin politika önermelerine
ihtiyaç vardır. Politika önermeleri için sağlam teorik temellere ve bunlar içinse varsayımlara ve tanımlamalara. Bu noktada en temel sorunlarla karşılaşılıyor.
Örneğin milliyetçiliğin, Türk Milleti veya vatandaşlığı için genel kabul gördür e bildiği bir tanımı var mı? 

   Açıkça söylenebilir ki 80 milyonun bir kişisini dahi dışlayan bir tanım hedefe giden yolda bir kişi eksik kalmak demektir. Diğer yandan milliyetçilik; ne, kim için, nasıl üretilecek sorularına veya yönetimde kuvvetler ayrılığını mı yoksa kuvvetler birliğini mi yeğlediğine dair cevaplarını ortaya koymalıdır. Aksi halde inanç, ibadet, ahlâk, felsefe, idare, siyaset, iktisat, hukuk, eğitim alanlarında İslâm'ı bütün bir hayat nizamı olarak ele almasına rağmen toplumsallaşamamış İslamcılık gibi, bireysel duyguları tatmin etmekten öteye gidemeyen bir ideoloji olarak kalacaktır.

MİLLİYETÇİ İDEOLOJİ TÜRKİYE AÇISINDAN NEDEN ÖNEMLİ?

Türkiye'de mevcut tüm dinamikler, bireyleri birbirine karşı kışkırtmak üzere kurulmuş durumda. Vasıfsız ve hiçbir katma değer üretmeyen, toplumun düşünme yeteneklerini körelten; moda, yemek, adada hayatta kalma vb. televizyon programları veya spor müsabakaları dahi insanların birbirlerini kışkırtması, aşağılaması üzerine kurulu. Başarı ölçütü; kendinin ne kadar iyi yaptığını göstermekten ziyade, saldırgan ve hakaretamiz bir üslup ile rakibinin ne kadar kötü yaptığına diğer kişileri ikna etmek olmuş durumda. Tıpkı günümüz siyaseti gibi.Yaratılış gereği veya adaptasyon süreci ardından insanın genlerinde olan rekabet etme güdüsünü bilimde, ilimde, sporda, sanatta dünya ile rekabet etmede kullanmak bir çalışma disiplini gerektirdiğinden zor geliyor olacak ki kendi içimizde yarışarak kullanıyoruz. Üstelik başarıyı, rakibi geçerek değil rakibin bizi geçememesine neden olarak elde ediyoruz.Milliyetçilik ideolojisinin doğal rakibi (düşmanı değil rakibi) dış dünyadır. Bu anlamda milliyetçiliğin politikalara bir bakış açısı bir dinamizm kazandırma ihtimali vardır. En azından 2000 yılında dünyanın en büyük 17. Ekonomisi olan Türkiye'nin 2018'de 18.'liğe düştüğünü, 2019'da IMF tahminlerine göre 20.'liğe düşeceğini birilerinin söylemesi, alternatif politikalar önermesi gerekiyor.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ayse-sucu/21-yuzyilda-milliyetcilik-kurgusu-4511408/

***