ahlâk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ahlâk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Aralık 2019 Pazartesi

21. Yüzyılda Milliyetçilik kurgusu.

21. Yüzyılda Milliyetçilik kurgusu. 


Ayşe Sucu
Sözcü Gazetesi

22 NİSAN 2019


Bir ülkede farklı üretim, yönetim ve hatta farklı adalet modellerinin üstünlüğüne dair farklı görüşlerin savunulması rekabetçi ve birbirini denetleyici olması bakımından önem teşkil etmektedir. Bu anlamda milliyetçi ideolojinin bütünsel modeller oluşturamamasının, Türkiye açısından mühim bir eksiklik olduğunu
geçen hafta vurgulamıştım.Türk halkının büyük çoğunluğu kendini milliyetçi olarak tanımlamak istiyor. Ancak milliyetçiliğe ortak bir tanım getiremiyor.

Bu ortak tanım, milliyetçi ideolojinin üretim ve yönetim sistemlerini geliştirmesi ve mevcut iktisadi-siyasi politikalara karşı nasıl tavır takındığını belirlemesi ile mümkün olabilir. Türkiye'de 1980'den bu yana liberal hükümetler tarafından, liberal iktisadi politikalar uygulanıyor. Liberal iktisadın önerdiği özelleştirme politikalarına milliyetçi ideolojinin bakış açısı nedir? 

1980'den bu yana milliyetçi ideolojinin iktidarında yönetilseydik en stratejik
KİT'lerimizi özelleştirir miydik veya bugün kağıt hatta soğan ithal ediyor olur muyduk? 1980'den hemen sonra kurulan PKK terör örgütü yine kurulmuş olsa
dahi hâlâ etkinliğini eylemsel açıdan veya siyaseten sürdürüyor olur muydu? Sistemle kavgalı olanlarla işbirliği yaparak devletin kılcal damarlarına sızabilen
FETÖ, kalkışma yapacak kadar güçlenebilir miydi?Bu ve benzeri sorulara sağlıklı cevaplar bulunabilmesi için öncelikle milliyetçi ideolojinin politika önermelerine
ihtiyaç vardır. Politika önermeleri için sağlam teorik temellere ve bunlar içinse varsayımlara ve tanımlamalara. Bu noktada en temel sorunlarla karşılaşılıyor.
Örneğin milliyetçiliğin, Türk Milleti veya vatandaşlığı için genel kabul gördür e bildiği bir tanımı var mı? 

   Açıkça söylenebilir ki 80 milyonun bir kişisini dahi dışlayan bir tanım hedefe giden yolda bir kişi eksik kalmak demektir. Diğer yandan milliyetçilik; ne, kim için, nasıl üretilecek sorularına veya yönetimde kuvvetler ayrılığını mı yoksa kuvvetler birliğini mi yeğlediğine dair cevaplarını ortaya koymalıdır. Aksi halde inanç, ibadet, ahlâk, felsefe, idare, siyaset, iktisat, hukuk, eğitim alanlarında İslâm'ı bütün bir hayat nizamı olarak ele almasına rağmen toplumsallaşamamış İslamcılık gibi, bireysel duyguları tatmin etmekten öteye gidemeyen bir ideoloji olarak kalacaktır.

MİLLİYETÇİ İDEOLOJİ TÜRKİYE AÇISINDAN NEDEN ÖNEMLİ?

Türkiye'de mevcut tüm dinamikler, bireyleri birbirine karşı kışkırtmak üzere kurulmuş durumda. Vasıfsız ve hiçbir katma değer üretmeyen, toplumun düşünme yeteneklerini körelten; moda, yemek, adada hayatta kalma vb. televizyon programları veya spor müsabakaları dahi insanların birbirlerini kışkırtması, aşağılaması üzerine kurulu. Başarı ölçütü; kendinin ne kadar iyi yaptığını göstermekten ziyade, saldırgan ve hakaretamiz bir üslup ile rakibinin ne kadar kötü yaptığına diğer kişileri ikna etmek olmuş durumda. Tıpkı günümüz siyaseti gibi.Yaratılış gereği veya adaptasyon süreci ardından insanın genlerinde olan rekabet etme güdüsünü bilimde, ilimde, sporda, sanatta dünya ile rekabet etmede kullanmak bir çalışma disiplini gerektirdiğinden zor geliyor olacak ki kendi içimizde yarışarak kullanıyoruz. Üstelik başarıyı, rakibi geçerek değil rakibin bizi geçememesine neden olarak elde ediyoruz.Milliyetçilik ideolojisinin doğal rakibi (düşmanı değil rakibi) dış dünyadır. Bu anlamda milliyetçiliğin politikalara bir bakış açısı bir dinamizm kazandırma ihtimali vardır. En azından 2000 yılında dünyanın en büyük 17. Ekonomisi olan Türkiye'nin 2018'de 18.'liğe düştüğünü, 2019'da IMF tahminlerine göre 20.'liğe düşeceğini birilerinin söylemesi, alternatif politikalar önermesi gerekiyor.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ayse-sucu/21-yuzyilda-milliyetcilik-kurgusu-4511408/

***

10 Ocak 2016 Pazar

CEVAP BEKLEYEN SORULAR



CEVAP BEKLEYEN SORULAR


CEVAP BEKLEYEN SORULAR




Mustafa Nevruz SINACI


Gazetelere göre: “CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sordu, Başbakan Erdoğan sustu.”
Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bütçe görüşmelerinde sorduğu 13 soru cevapsız kaldı, Başbakan Erdoğan soruların hiçbirine yanıt veremedi. (13 Aralık 2012, Perşembe)
Kılıçdaroğlu’nun mecliste sorduğu ve yanıtını alamadığı sorular şöyle:

1- Yasayı ihlal ederek orta vadeli programı neden 37 gün gecikmeyle açıkladınız?

2- Sayıştay raporları TBMM’ye gelmeden “kesin hesap kanun tasarısını” nasıl değerlendireceğiz? ”Kanun hükmünde kararnameyle düzenleme yaptık. Raporlar o nedenle yetişmedi” diyeceksiniz. O kanunu çıkarırken Sayıştay Genel Kuruluna sordunuz mu, sormadınız mı? Sormadıysanız, siz Sayıştay’ı da tanımıyorsunuz demektir. 
Böyle devlet olur mu? Sayın Başbakan, o raporlar Sayıştay’dan niye gelmedi?

3- Niğde’de patates üreticisinin derdini sordunuz mu? Patates 10 kuruşa düştü, ne oldu da bu böyle oldu? Siz, önce canlı hayvan, sonra kırmızı et, sonra kurbanlık koyun, en sonunda da saman ithal ettiniz. Acaba nasıl oluyor da saman ithal eder noktaya geliyoruz?

4- İşsizlik sorununu çözecektiniz, niye çözmediniz, elinizden tutan mı var? Siz yasa getirdiniz de biz karşı mı çıktık?

5- Sizden önceki ve sonraki icra daireleri sayısını açıklayın. Niçin icra dairelerinin sayısını artırıyorsunuz? 

6- Niçin 7 kez mali af çıkardınız? O mali afları niçin şantaj unsuru olarak kullandınız? 

7- Türkiye Cumhuriyeti 1987 yılında 14′üncü büyük ekonomiydi.  Bugün 17′nci sırada. Niye geriye gidiyoruz?

8- 1979′dan 2003′e kadar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesinden ödenen faiz 135 milyar lira. 2003-2011 döneminde ödediğimiz faiz 450 milyar lira. Sayın Başbakan 450 milyar lirayı kimin parasından ödediniz?

9- 2002′de hapishanedeki kişi sayısı 59 bin 429’dı. 2012 yılında 125 bin 100 kişi oldu. Ekonomi iyiyse, işsizliği çözdüyseniz, insanlar niye hapishaneye girer?

10- Türkiye Cumhuriyeti’nin, enerji konusunda Rusya’ya bağlı olduğu oranda başka bir ülkeye bu oranda bağlı olan ikinci bir ülke var mı?

11- Kapalı kapılar ardında İsrail’le yaptığınız pazarlıkları niye açıklamıyorsunuz? 

12- Parasız eğitim isteyenlerin hapse atıldığı bir ülkedeyiz. Yurt dışına gittiğiniz zaman, gittiğiniz ülkelerin Başbakanlarına, “Sizin ülkenizde basılmamış kitaba bir yargı kararıyla yasak getirilirse siz ne düşünürsünüz?” diye sordunuz mu?

13- Sayın Başbakan, 12 Eylül darbe hukukunu değiştirmeye var mısınız? Kenan Evren’in getirdiği yasanın arkasına niye saklanıyorsunuz? 
Bunlar, halk tarafından, tıpkı Milliyetçi Hareket (!?) nam MHP gibi: “Acaba! AKP ve Hükümet ile iştirak yahut ittifak halinde mi?, yoksa gerçekten muhalefet mi?, olduğu konusunda derin kaygı duyulan ve “Asli görevi olan muhalefet de acze düşerek, kamu vicdanını sızlatan”; Tarihi, kadim ve kurucu Halk Partisi’ne reddi miras eden “Yeni CHP"nin Başkanı’na ait!..

Lâkin “gerekli cevaplar verilse bile” önemi, anlamı yok!..

Çünkü Milletin, aylar yıllardır cevap beklediği "ACİL" sorular var:  

1. Başta anarşi, terör, tedhiş örgütü ile dâhili ve harici bedhahlara ait; Ardı arkası kesilmeyen rüşvet, iltimas, suiistimal, uyuşturucu, kara para, gasp-irtikap, organize suç ve nitelikli dolandırıcılık, kundakçılık, kaçakçılık bataklığı neden ve niçin halâ kurutulmuyor?..

2. Bunca asker, jandarma, polis, bakan, vekil ve generale rağmen; Anarşi, terör-tedhiş nasıl oluyor da her yerde kol geziyor? Yol kesiyor, yolsuzluk, hortumculuk ve kundakçılık yapabiliyor? Palikarya (Yunanistan) hırsızı, arsızı ve edepsizi tarafından; Alenen gasp, irtikap ve işgal edilen “Egedeki Türk adaları” rezaleti, gaflet, dalâlet ve hıyanetine “korkaklıktan mı” göz yumuluyor?.. Yoksa neden’... 

3. TÜİK tarafından belirlenen resmi enflâsyon oranına rağmen; Neden, niçin?, hangi hak, etik ve hukukla; Başta Benzin, Mazot, Doğalgaz, Elektrik, Telefon, Et, Ekmek, Süt ve Su olmak üzere; Temel tüketim, hayati hizmet ve zorunlu gıda ürünlerine yıllık enflâsyonu üçe, beşe katlayan; İnsan Hakları, Adalet, Hukuk, Yasa ve ahlâk ihlâl edilerek zam yapılabiliyor? Bu apaçık bir zulüm, hak ve halk düşmanlığı, İnsanlık davası ve İslâm’a muhalefet değil mi? 

4. Yaklaşık 50 yıldır Millet ve Devlet olarak maruz kalınan haksızlık, hukuksuzluk ve insanlık dışı dayatmalara, hakaretlere rağmen, ısrarla AB kapılarında pineklemenin; Sürekli taviz vermenin, cehalette direnmenin sebebi nedir?

5. Öncelikle Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarını ıslah edip; Demokrasi, İnsan hakları, adalet, ahlâk ve hukuk dışı: Ayrıcalık, dokunulmazlık ve imtiyazlar ile Memurin Muhakemat Kanunu’nu, sadece ve yalnızca kürsü masuniyeti hariç olmak üzere kaldırmak varken; İrtica, demokrasi düşmanlığı, gericilik ve yobazlıkta direnmek neden?...  

6. Mutlak bir harici zorlama, ısmarlama ve dayatma olmasına; Neticede ülke, millet ve devletimize ‘telâfisi gayri kabil’ büyük zararlar vereceği bilinmesine rağmen; Yeni ve (sözde) sivil anayasa saçmalığında inat etmenin sebebi, hikmeti ne?..  


 ..