TBMM Kıbrıs Deklarasyonları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TBMM Kıbrıs Deklarasyonları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2017 Pazartesi

KIBRIS’LA İLGİLİ TBMM DEKLARASYONLARI BÖLÜM 2



KIBRIS’LA İLGİLİ TBMM DEKLARASYONLARI BÖLÜM 2


B.2.3. 4 Temmuz 1997 Demirel-Denktaş Ortak Deklarasyonu

BM Genel Sekreteri’nin iyiniyet misyonu Ada’daki iki eşit topluma yönelik olup, iki liderin, serbest iradeleriyle karşılıklı kabul edilebilir bir çözümü müzakere etmeleri esastır.
BM çözüm çerçevesi ve parametreleri üzerinde yürütülecek olan müzakere sürecine herhangi bir dış müdahalede bulunulması kabul edilemez. Taraflar bu anlayışla, doğrudangörüşme sürecini desteklemekte ve başlatılacak olan New York görüşmelerinin Kıbrıs meselesine adil ve gerçekçi bir çözüm bulunması için uygun bir fırsat oluşturduğukanaatini taşımaktadır.

Kıbrıs Türk Tarafı bu sürece yapıcı ve olumlu bir anlayışla katılacaktır. İki toplumluluk, iki kesimlilik, tarafların siyasi eşitliği, kalıcı bir çözümün temel parameterlerinioluşturacaktır. Kıbrıs’ta iki ayrı halk ve yönetim bulunmaktadır. Rum Yönetimi’ni uluslararası hukuka aykırı olarak meşru hükümet addeden yaklaşımlar, Kıbrıs sorunununçözümüne hiçbir şekilde yardımcı olmamaktadır. Kıbrıs Türk Tarafı’nın eşit siyasi ve hukuki statüsünün kabul edilmesi ve KKTC’ne karşı uluslararası alanda uygulananengelleyici tedbirlerin kaldırılması, çözüm çabalarını kolaylaştıracak ve güçlendirecektir.

Kıbrıs’ta yaşayabilir bir çözüm iki taraf arasında güven ortamının tesisinden geçer, kapsamlı bir çözümde Kıbrıs Türk Tarafı’nın, siyasal, hukuki ve egemenlik hakları ilemeşru menfaatlerinin teminat altına alınmasından vazgeçilemez. Serbest müzakereler yoluyla varılacak çözüm, her iki tarafta ayrı referandum larla iki halkın onayınasunulacaktır.

1960 Garanti ve İttifak Anlaşmaları her koşul altında geçerli ve yürürlükte kalmaya devam edecek, bu anlaşmaların doğrudan veya dolaylı olarak değiştirilmesine müsaadeedilmeyecek; varılacak kapsamlı çözüm bu anlaşmaların güvencesi altına alınacak ve Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi devam edecektir.


1960 anlaşmalarıyla Kıbrıs’taki iki toplum arasında bir iç denge ile hak ve sorumlulukları itibarıyla Türkiye ve Yunanistan arasında bir dış denge tesis edilmiştir. 

Söz konusu dış denge bölgesel barış ve istikrarın ayrılmaz bir parçasıdır. 1960 anlaşmaları Kıbrıs’ın, Türkiye ve Yunanistan’ın üye olmadıkları uluslararası siyasi ve ekonomik birliklere katılamayacağını öngörmektedir. Uluslararası hukuk ile bölgesel barış ve istikrarın bir gereği olarak Kıbrıs, bu esasları içerecek bir çözümden sonra ancak Türkiye’nin de içinde bulunacağı Avrupa Birliği’ne tam üye olabilecek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin uluslararası hukuka aykırı tek taraflı müracaatına istinaden, Avrupa Birliği üyeliği yolunda atacağı her adım, KKTC’nin Türkiye ile bütünleşme sürecini hızlandıracaktır. Yunanistan ile mevcut ortak askeri doktrin çerçevesinde, Kıbrıs Rum Tarafı’nda sürdürülen ağır silahlanma, Güney Kıbrıs’ta Yunan hava ve deniz üsleri kurulması, Türkiye’yi de tehdit alanı içine alabilecek silahların Güney Kıbrıs’ta konuşlandırılma olasılığı ve terörist faaliyetlere verilen destek, yalnız KKTC’nin ve bölgenin değil, Türkiye’nin de güvenliğini tehdit eden hususlardır. Türkiye, tüm olumsuz gelişmeleri
sadece Kıbrıs Türk halkının barış ve huzuru açısından değil, kendi güvenlik gereksinimleri açısından da dikkatle takip etmektedir. Taraflar, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti cumhur başkan ları arasında imzalanan 20 Ocak 1997 tarihli ortak deklerasyonun ihtiva ettiği esaslar, bölgede kalıcı barışın tesisi için vazgeçilmez unsurlar olarak görmektedirler.

Her iki taraf New York’ta başlayacak olan müzakere süreci içinde yukarıda kaydedilen ortak değerlendirme ve görüşler doğrultusunda hareket edilmesini ve yakın bir işbirliği veistişare içinde bulunulmasını kararlaştırmışlardır. Türkiye, bu doğrultuda KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’ın müzakere sürecinde şimdiye kadar sürdürdüğü yapıcıtutumu bundan sonra da desteklemeye devam edecektir.”

B.2.4. 20 Temmuz 1997 TC-KKTC Ortak Açıklaması

Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Ecevit ve beraberinde Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem, Devlet Bakanı Sayın Hüsamettin Özkan, Devlet Bakanı Sayın Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Batallı, Devlet Bakanı Sayın Prof. Ahad Andican, Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel, Turizm Bakanı Sayın İbrahim Gürdal ve diğer yetkililer olduğu halde, 20 Temmuz 1997 tarihinde, Barış ve

Özgürlük törenlerine katılmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne resmi bir ziyarette bulunmuştur.
Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Ecevit, ziyaret sırasında KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Rauf R. Denktaş, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sayın Hakkı Atun ve Başbakan Sayın Dr. Derviş Eroğlu tarafından kabul edilmiş, danışma ve görüşmelerde bulunmuştur. Gerek Cumhurbaşkanı Sayın Rauf R. Denktaş ile, gerek diğer yetkililer ile yapılangörüşmeler sırasında, taraflar, son olarak 9-12 Temmuz 1997 tarihlerinde yapılan New York Kıbrıs görüşmelerini ve ayrıca Avrupa Birliği’nin açıklanan “Gündem 2000”raporunda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile tam üyelik görüşmelerinin Kıbrıs ile ilgili 1960 Anlaşmalarına aykırı olarak başlatılacağının belirtilmiş olmasını değerlendirmişlerdir.

Taraflar, AB Komisyonu’nun “Gündem 2000” başlıklı raporu ile Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tam üyeliği müzakerelerini başlatma yolunda AB’de sergilenmiş olan tutumun, Kıbrıs Türk ve Rum liderleri arasında yeniden başlatılan müzakere sürecini yararsız kılabileceği ve bu süreçten olumlu bir sonuç alabilmenin artık çok güçleşeceğikonusunda görüşbirliğine varmışlardır. Bu durumda taraflar, Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC Cumhurbaşkanları’nın açıkladıkları 20 Ocak 1997 Ortak Deklerasyonuçerçevesinde süregelen işbirliğinin daha da derinleştirilmesi ve güçlendirilmesi yönündeki irade ve kararlılıklarını belirtmişlerdir.

Güney Kıbrıs’taki yoğun silahlanmanın ve teröre verilen desteğin Türkiye’ye yönelik bir tehdit ölçüsüne varmış olduğunu da göz önünde tutan taraflar, Türkiye’nin KKTC içingüvence olması kadar, KKTC’nin de Türkiye’nin güvenliği açısından artan önemini vurgulamışlardır.

Bu gerçekleri dikkate alan taraflar, Cumhurbaşkanları’nın ortak açıklamalarında ve TBMM’nin 21 Ocak 1997 tarihli kararında öngörülen çerçevede ve Güney Kıbrıs RumYönetimi ile AB arasındaki tam üyelik sürecine koşut olarak, Türkiye ile KKTC arasındaki ekonomik ve mali bütünleşme ve güvenlik, savunma ve dış politikada ortaklıkesasında, kısmi bütünleşmeyi aşağıdaki önlemlerle adım adım uygulamaya koymayı gerekli görmüşlerdir:

Önlemler:

1. KKTC bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürecektir; ancak, dünyaca resmen tanınıp, bağımsız ve demokratik bir devlet olarak uluslararası alanda her bakımdan hakkı olan yerialıncaya kadar KKTC’nin dış politika menfaatlerinin korunması amacıyla iki ülke arasında özel ilişki tesis edilecektir. Kıbrıs’ı ilgilendiren ancak Kıbrıs Türk halkına söz hakkınıntanınmadığı her türlü uluslararası toplantıda TC heyetlerine KKTC temsilcileri de dahil edilecektir. Bu amaçla iki devlet arasında bir çerçeve anlaşma yapılacak ve Dışişleri
Bakanlıklarının işlevsel ve yapısal işbirliği protokole bağlanacaktır.

2. KKTC’ne yapılacak bir saldırı aynen Türkiye’ye yapılmış bir saldırı telakki edilecektir. Bu amaçla, TC ile KKTC arasında bir ortak savunma kavramı oluşturulacaktır.

3. İki devlet arasında parlamentoların ve ilgili bakanlıkların katılımıyla bir Ortaklık Konseyi kurulacaktır.

4. KKTC ekonomisinin haksız ambargolardan ve engellemelerden etkilenmesini önlemek için TC ile KKTC arasında ekonomik ve mali birlik oluşturulacaktır. Bu arada KKTC, Türkiye’nin öncelikli bölgesel kalkınma makro ekonomik master planlar kapsamına alınacaktır. Türkiye’deki kalkınmada öncelikli yörelere uygulanan destek ve teşviklerden KKTC de yararlanacaktır.

5. TC ile KKTC’nin serbest bölgeleri bütünleştirilerek Doğu Akdeniz’de büyük bir ticaret ve sanayi merkezi oluşturulacaktır.

6. Turkiye üzerinden KKTC’ye ulaşım olanakları genişletilecektir.

7. Bayrak Radyo ve Televisyonu (BRT) yayınlarının TÜRKSAT uydusundan yararlanılarak Türk Televizyon yayınlarının eriştiği bölgelere genişletilmesi sağlanacaktır.

8. KKTC’nin su gereksinimi en kısa sürede Türkiye’den karşılanacaktır.

9. Bunların yanısıra, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile AB’nin girişecekleri tüm yapısal işbirliği ve uyum düzenlemelerinin benzerleri TC ile KKTC arasında da
gerçekleştirilecektir.

Bütün bu çalışmaların ve atılacak adımların amacı Ada’da barışın ve garantilerin devamını sağlayan Türk-Yunan dengesini koruyan, iki tarafın eşitliğini ve egemenliğini kabul eden ve birinin diğerine tahakkümünü önleyen bir anlaşmaya ulaşmaktadır.

B.2.5. 23 Nisan 1998 Demirel-Denktaş Ortak Deklarasyonu;

Türkiye ile KKTC, ABD Başkanı Clinton'un özel temsilcisi Holbrooke'un Mayıs ayı başında görüşmeler iin adaya gelmesinden önce, Türk tarafının resmi tutumunu ortaya koyan yeni bir deklerasyon imzaladı. Deklerasyonun tam metni şöyle: 

1. Türkiye ile KKTC, Kıbrıs sorununa kalıcı ve barışçı bir çözüm bulunması amacıyla bugüne kadar her türlü yapıcı çabayı göstermişlerdir. Buna mukabil, GKRY (Rum Yönetimi), Yunanistan’ın teşvikiyle Ada’yı bir Elen adası haline dönüştürme hedefinden hiçbir zaman vazgeçmemiş ve uluslararası alanda haksızca gasp ettiği statüden yararlanarak tüm çözüm süreçlerini ve önerilerini akamete uğratmıştır. Yunanistan GKRY ile askeri, ekonomik ve siyasal alanlarda fiilen gerçekleştirmekte olduğu bütünleşme süreci ile de siyasal çözüm çabalarını engellemektedir.

2. AB, Lüksemburg Zirvesi’nde GKRY ile tam üyelik müzakerelerini başlatma kararı alarak, uluslararası hukuku ve 1959-1960 Kıbrıs anlaşmalarını kaale almamış ve çözüm çabalarına darbe vurmuştur. Her halükarda GKRY’nin uluslararası hukuka aykırı olarak yürüttüğü tam üyelik müzakereleri için herhangi bir mükellefiyet yaratmayacağı gibi, Türkiye’nin 1959-60 anlaşmalarından doğan hak ve sorumluluklarını da hiçbir şekilde etkilemeyecektir.

3. AB, GKRY ile tüm Kıbrıs adına üyelik müzakerelerini başlatarak Ada’daki iki halk ve Türkiye ile Yunanistan arasında 1959-60 anlaşmaları ile teminat altına alınan dengeleri yok saydığını göstermiş, Kıbrıs müzakere süreci içinde oluşan çözüm parametrelerini ortadan kaldırmıştır. AB, Kıbrıs Türk halkına bir azınlık statüsü biçmeye çalışan bu zihniyet ve yaklaşımını sürdürerek Lüksemburg Zirvesi’ni tarihi bir hataya dönüştürmüştür.

4. Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıs Adası’nın iki sahibinden biri olarak ve ayrı “self determinasyon” (kendi kaderini tayin) hakkına dayanarak 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı olmuştur. Kıbrıs Türk halkı bu Cumhuriyetin 1963 yılında Kıbrıs Rum tarafınca silah zoruyla yıkılmasından sonra, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin hukuka aykırı şekilde gasp ettiği “Kıbrıs Hükümeti” ünvanını hiçbir zaman tanımamış ve egemen iradesiyle kendi öz yönetimini ve bilahare kendi devletini kurmuştur.

5. AB, Lüksemburg Zirvesi’ni takiben Kıbrıs türk tarafının herhangi bir müzakere sürecine toplum düzeyinde katılması veya AB ile tam üyelik müzakerelerini yürüten Rum heyetine iştirak etmesi 1959-60 anlaşmalarından kaynaklanan eşit siyasal statü ve egemenlik haklarından vazgeçmesi anlamına gelecektir.

6. Varılan aşamada, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına yönelik herhangi bir müzakere süreci, ancak egemen eşitler arasında sürdürülebildiği takdirde başarı şansına kavuşacaktır.
Kıbrıs’ta bugün eşit iki ayrı halk, devlet ve demokratik yönetim mevcuttur. Kıbrıs’taki bu gerçekler ile Kıbrıs Türk halkının egemenlik hakları kabul edilmedikçe, kalıcı bir çözüme ulaşılamaz. İki eşit taraf her şeyden önce aralarındaki temel sorunları çözmeli, Ada’da yan yana barış ve istikrar içinde yaşamanın kotullarını yaratmalıdırlar.

7. Türkiye’nin Kıbrıs Adası üzerinde uluslararası anlaşmalardan doğan hak ve sorumlulukları vardır. Türkiye, stratejik menfaatleri doğrultusunda Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de her zaman barış ve istikrarın teminatı olmuştur. 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmaları her koşul altında geçerli ve yürürlükte kalmaya devam edecek, bu anlaşmaların doğrudan ve dolaylı olarak aşındırılmasına müsaade edilmeyecektir. Kıbrıs Adası ve bölgede 1960 anlaşmaları ile tesis edilen Türk-Yunan dengesi korunacaktır.

8. Taraflar, yukarıda kaydedilen esaslar doğrultusunda ve Kıbrıs’a ilişkin bu gerçekleri dikkate alan çözüm çabalarını yapıcı bir yaklaşımla değerlen direceklerini beyan etmişlerdir. Türkiye ve KKTC, bu koşullarda başlatılacak özlü ve anlamlı müzakerelere açık olduklarını bildirmişlerdir.

9. GKRY Yunanistan’la oluşturduğu Ortak Askeri Doktrin çerçevesinde ileri teknolojiye dayalı ağır silah alımlarını sürdürmektedir. S-300 füzelerinin Güney Kıbrıs’a konuşlandırılması faaliyeti devam etmektedir. Baf Askeri Hava Üssü’nün Yunan savaş uçaklarına tahsisli olmak üzere inşaatı tamamlanmıştır. Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de artan gerilimin sorumlusu, GKRY ve Yunanistan’dır. Türkiye ve KKTC, Kıbrıs Adası’nda ve Doğu Akdeniz’de dengelerin korunması ve barışa tehdit oluşturan politikaların sonuçsuz bırakılması için sorumlu ve sağduyulu bir yaklaşımdan ayrılmadan gereken önlemleri almaktadır. Taraflar, bu husustaki kararlılıklarını TC ve KKTC Cumhurbaşkanları arasında imzalanan 20 Ocak 1997 tarihli Ortak Deklarasyon’da ortaya koymuşlardır. Kıbrıs Rum tarafı ve Yunanistan’ın bölgede barış ve istikrarı bozmaya yönelik attığı tüm adımlar,
yarattıkları tehdit temelinde değerlendirilecek, bu gelişmelerin siyasal düzeyde bir pazarlık veya baskı unsuru olarak kullanılmasına müsaade edilmeyecektir.

10. KKTC’nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak varlığını sürdürmesi esastır. Bu amaca yönelik olarak, Türkiye ve KKTC arasındaki bağlar 20 Ocak 1997 tarihli Ortak Deklarasyon ve 20 Temmuz 1997 tarihli Ortak Açıklamalar çerçevesinde güçlendirilecek ve tesis edilen özel ilişkiler her alanda derinleştirilecektir. 

Bu doğrultuda, Türkiye ve KKTC arasında başlatılan Ortaklık Konseyi çalışmaları ileri götürülecektir.

11. İki ülke arasında oluşturulan ortak ekonomik alan doğrultusunda, serbest ticaret koşullarına uygun olarak mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımını ve yatırımların akışını temel alan müşterek ekonomik ve mali politikalar, kalkınma ve gelişme stratejileri uygulamaya süratle geçirilecektir.

12. Taraflar KKTC’nin uluslararası plandaki konumunu güçlendirmek için ortak çabalarını geliştirerek sürdüreceklerdir.

İki ülke arasındaki ortak menfaatlerin korunması azmi ve kararlılığı içinde her düzeyde temaslar yoğunlaştırılarak arttırılacaktır. KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, Cumhurbaşkanı Demirel’i KKTC’ye resmi bir ziyaret yapmaya davet etmişlerdir. Davet memnuniyetle kabul edilmiştir."
Cumhurbaşkanı Demirel ile konuk Cumhurbaşkanı Denktaş’ın ortak basın toplantısına Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, Kıbrıs ve AB’den Sorumlu Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel, Dışişleri Bakanı İsmail Cem, KKTC Dışişleri Bakanı Taner Etkin, Türkiye’nin KKTC Büyükelçisi Ertuğrul Apakan ve diğer yetkililer katıldılar.

B.2.6. 20 Temmuz 1999 T.C-KKTC Ortak Açıklaması

Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında kabul edilmiş bulunan 20 Ocak 1997, 20 Temmuz 1997 ve 23 Nisan 1998 tarihli Ortak açıklamalarda yer alan unsurları teyid ederek, İki ülke arasındaki ilişkileri her alanda geliştirme ve derinleştirme yönündeki karşılıklı arzu ve azimlerini yineleyerek, G-8 ülkelerinin Köln zirvesinde Kıbrıs konusunda yaptıklari açıklama, BM Genel Sekreteri'nin iyiniyet görevine ilişkin raporu ve BM Güvenlik Konseyi'nin 1250 sayılı kararının ışığında bir durum değerlendirmesi yapmışlar
ve aşağıdaki ortak görüş ve kararlarının kamuoyuna açıklanmasını yararlı görmüşlerdir:

1. Bugün Kıbrıs Türklerine büyük acılar çektirmiş olan karanlık bir dönemin kapanmasının 25'nci yıl dönümü dür.

2. Büyük özverilerle bu günlere ulaşan Kıbrıs Türk halkı kendi özgür, bağımsız ve egemen devletinin çatısı altında, kendi geleceğinin sahibi olarak yaşamanın değerini çok iyi bilmektedir. Bu uğurda hayatlarını veren aziz şehitlerimizi saygıyla anmakta, gazilerimize şükranlarımızı sunmaktayız.

3. Hiçbir zaman o karanlık günlere dönülmesi, böyle tehlikeli bir gelişmeye kapıyı aralayacak herhangi bir oldu-bittiye göz yumulması sözkonusu olmayacaktır. Bu yöndeki hayallerin bütünüyle terk edilmesi gerekir.

4. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu husustaki kararlılıklarının ve duyarlılıklarının herkes tarafından bilinmesini ve geçmişten farklı olarak Türk tarafının görüşlerinin dikkatle değerlendirilmesini istemektedirler.

5. Kıbrıs adasında barışın bir daha sarsılmaması, adanın iki halkının esenliği ve güvenliği kadar Doğu Akdeniz'in istikrarı açısından da yaşamsal bir önem taşımaktadır.

6. Bunun güvenceye alınmasının yolu, mevcut gerçeklerin tanınması ve Kuzey Kıbrıs'taki Türk devleti ile Güney Kıbrıs'taki Rum devleti arasında bir barış anlaşmasına varılmasıdır.

7. Kıbrıs Türk halkına karşi 36 yıldır yapılan haksızlıklar zinciri artık kırılmalıdır.

8. danın iki halkının ayrı ayrı sahip bulundukları kendi kaderini belirleme haklarını kullanarak birlikte kurduklari 1960 Cumhuriyetini Kıbrıslı Rumlar 1963 yılında önceden planlanmış silahlı saldırılarla yıkmış ve Kıbrıs Türk halkını yok etmeye çalışmışlardır.

9. Bu tarihten sonra Kıbrıs'ta adanın iki eşit halkını temsil etmeye ve Kıbrıs'ın tümü için karar almaya ehil ve yetkili ortak bir devlet, parlamento, hükümet ve yönetim kalmamıştır.

10. Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıslı Rumların silah zoruyla kendi haklarını ve ortak cumhuriyetin ünvanlarını gasbetmesini hiçbir zaman kabul etmemiş, Rum saldırı ve baskılarına karşı yıllarca direnmiş, yaşam mücadelesini sürdürürken kendi öz yönetimini ve neticede kendi devletini kurmuştur.

11. Yunanistan'ın Kıbrıs'i ilhak etmek amacıyla 1974 yılında adada bir askeri darbe düzenlemesi üzerine Türkiye 1960 Garanti Antlaşması çerçevesin de gerçekleştirdiği barış harekatı ile bu yasa dışı eylemi durdurmuş, Kıbrıs Türk halkını toplu kıyımdan ve onbir yıldır süren ağır baskılardan kurtarmıştır.

12. 1974 sonrasında Kıbrıs'ta sonu gelmez çatışma ve kan dökümü dönemini sona erdiren iki kesimli yeni bir zemin oluşmuştur. Bunun yarattığı sükunet ortamı adanın iki halkınınkendi toprakları üzerinde kendi devlet yapıları altında yaşamalarına ve 1963 sonrasında oluşan sorunlara çözüm aramaya başlamalarına olanak sağlamıştır.

13. Türk tarafı Kıbrıs'taki güvenlik ortamını kalıcı kılacak ve sorunları anlaşmaya dayalı bir uzlaşmaya kavuşturacak yeni bir düzenleme için yıllarca yapıcı ve ciddi önerilerdebulunmuş, kapsamlı uzlaşı çercevelerinin oluşturulması için iyiniyetle emek harcamıştır.

Rum tarafı bu çabalara samimi hiçbir katkıda bulunmamış, Kıbrıs Türk tarafına karşı yaklaşımını değiştirmemiş, geçersiz iddia ve saplantılarını terk etmemiştir.

14. Kıbrıs'taki sorunların 36 yıldır aşılamamasının temelinde Rum tarafının Kıbrıs'ı bir Yunan adasına dönüştürme saplantısından vazgeçmemesi ve bu bağlamda, hiçbir meşruluk taşımayan sıfat ve iddialarını sürdürme çabası yatmaktadır. Rum tarafının bu olumsuz ve maceracı tutumu sürdürmesinde öncelikle Yunanistan'ın ağır sorumluluğu bulunmaktadır.

15. Rum tarafının bu iddialarının hiçbirinin yasal ve haklı bir dayanağı veya meşru bir amacı olmadığı, saldırgan bir nitelik taşıdığı ve uluslararası anlaşmaları açık biçimde ihlal ettiği çok belirgindir.

16. Bu saldırgan politikaların uzantısı olarak Kıbrıs Türk halkına karşı her alanda ahlak dışı ambargolar uygulanmaya kalkışılması ve uluslararası alanda bir propaganda savaşı sürdürülmesi hiçbir şekilde mazur gösterilemez ve kabul edilemez.

17. Avrupa Birliği, Kıbrıs Rum tarafıyla üyelik müzakereleri başlatarak cok hatalı bir yola sapmıştır. Adanın iki halkı ve Türkiye ile Yunanistan arasında 1960 anlaşmaları ile kurulan ve güvence altına alınan dengelerin yok sayılmasi mümkün değildir ve uluslararası hukuk açısından geçersizdir. AB'nin tüm ciddi itiraz ve uyarılarımıza karşın attığı bu sorumsuzca adım o tarihe kadar oluşturulan uzlaşma çercevesini ve parametrelerini tahrip etmiş, güven bunalımını derinleştirerek iki tarafı birbirinden daha da uzaklaştırmıştır.

18. Rum tarafını tüm ada adına müzakere yapmaya yetkili gören ve Kıbrıs Türk halkının eşit siyasal statüsünü ve egemenlik haklarını hiçe saymaya kalkışan böyle bir yaklaşım tümüyle geçersizdir ve sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Kıbrıslı Rumlar ve Avrupa Birliği adanın geleceğinin böyle bir yaklaşım üzerine bina edilemeyeceğini anlamalıdırlar.

19. Avrupa Birliği'nde bu yönde başlamış olan uyanış ve bilinçlenme memnuniyet verici, ancak yetersizdir. Birlik saptığı hatalı yoldan dönme iradesini gösterebilmeli ve Rum tarafıyla Kıbrıs adı altında sürdürülen müzakereler durdurulmalıdır.

20. Zira Avrupa Birliği'nin üyelik yolunda yaktığı yeşil ışık Rum tarafına yanlış ümitler vermiş ve tehlikeli bir gerilim politikası izlemeye teşvik etmiştir. Rum yönetimi yıllardır Güney Kıbrıs'a ileri teknoloji ürünü silahlar ithal etmekte, Yunanistan'a tahsisli askeri hava ve deniz üsleri kurmakta ve Yunanistan'la birlikte Türkiye'ye karşı PKK terörizmine açık destek vermektedir. Bunlar adada ve Doğu Akdenizde gerilimi arttıran ve herhangi bir müzakere sürecinin önünü tıkayan kabul edilmez davranışlardır.

21. Türkiye'nin anavatan ve garantör ülke olarak Kıbrıs Türk halkına yönelik ahdi sorumlulukları, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hakları ve Kıbrıs adası üzerinde ulusal güvenlik çıkarları vardır. 1960 Garanti ve Ittifak Antlaşmalarının doğrudan veya dolaylı olarak aşindırılması na hiçbir koşul altında izin verilmeyecek tir. Kıbrıs adasında ve Doğu Akdeniz'de 1960 anlaşmaları ile kurulan Türk-Yunan dengesi, özellikle Avrupa Birliği'nin Rum tarafıyla ilişkilerindeki gelişmeler gözönünde tutularak siyasi, askeri,
ekonomik ve diğer tüm alanlarda titizlikle korunacaktır.

22. Uluslararası toplum içinde geçmişin hatalarını idrak ederek, Kıbrıs'taki durumu sağlıklı bir bakış açısından değerlendiren ve anlaşmaya dayalı bir uzlaşmayı samimiyetle arzu eden kesimler bulunduğunu biliyoruz. Geçmiş bir çok deneyimin gösterdiği gibi, güven verici bir sonuç alınması için zorunlu şartlar ve zemin oluşturulmadan başlatılan görüşmeler başarısızlığa uğramakta, her başarısızlık adada güvensizlik ve gerilimi derinleştirmekte ve iki tarafı birbirinden koparmaktadır.

23. İki taraf arasında statü eşitliği kabul edilmeden, Kıbrıs'taki iki halkı temsil eden eşit ve egemen iki devletin mevcut olduğu, bu iki devletten birinin diğerinin üzerinde egemenlik ve otorite iddiasında bulunamayacağı yeterli hukuki ve siyasi açıklıkla ortaya konulmadan yeni bir müzakere sürecinin başlatılmasına olanak bulunmayan bir noktaya gelinmiştir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ayrı egemen varlığının kabul edilmesi, adanın iki devleti arasında anlaşmaya dayalı bir uzlaşmanın anahtarı durumuna gelmiştir.

24. Adadaki gerçeklerden kaçılmasının Rum tarafı dahil kimseye bir yararı yoktur. Yeni bir Kıbrıs ancak bu gerçekler üzerine kurulabilir. Ücüncü taraflar ancak Kıbrıslı Rumları bu yönde teşvik ettikleri ve saplantılarını terk etmelerini sağlayıcı bir tutum takındıkları takdirde Kıbrıs'ta barışın korunmasına ve daha da sağlamlaştırılmasına katkıda bulunmuş olurlar. Anlaşmaya dayalı bir uzlaşma ancak adadaki iki devlet arasında serbestce müzakere edildiği, adadaki iki halkın anavatanları Türkiye ile Yunanistan arasındaki dengeyi koruduğu ve iki taraf arasındaki sorunları kapsamlı ve karşılıklı olarak kabul edilebilir uzlaşılara bağladığı takdirde kalıcı olabilir.

25. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’ın 31 Ağustos 1998 tarihinde yaptığı Kıbrıs Konfederasyonu önerisi adanın iki halkı ve iki devleti arasında eşitlik ve egemenlik temelinde anlaşmaya dayalı kalıcı bir barışın kapısını açacak bir çerceve çizmektedir. Amaç Kıbrıs adasında ve Doğu Akdeniz'de barışı bir daha sarsılmayacak biçimde güvenceye almak ise, Kıbrıs Konfederasyonu önerisinin büyük dikkat ve ciddiyetle değerlendirilmesi gerekir.

26. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki bağlar en yüksek düzeyde karara bağlanan bütünleşme hedefinde geliştirilecek ve derinleştirilecektir. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nin ekonomik kalkınmasını süratlendirerek sürdürebilmesi için önem taşıyan projeler yürürlüğe konarak sonuçlandırılacaktır. İki ülke arasındaki ortak çıkarların bütün yönleriyle korunması amacıyla Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında önümüzdeki dönemde bir özel ilişki anlaşması imzalanacaktır.



***

KIBRIS’LA İLGİLİ TBMM DEKLARASYONLARI BÖLÜM 1


 KIBRIS’LA İLGİLİ TBMM DEKLARASYONLARI VE  T.C-KKTC ORTAK AÇIKLAMALARI VE DEKLARASYONLARI


B.1. TBMM Kıbrıs Deklarasyonları

B.1.1. 10 Haziran 1993 TBMM Kıbrıs Deklarasyonu

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kıbrıs’la ilgili New York’ta Birleşmiş Milletler araculığında yapılan görüşmelerin sağlıklı bir sonuca ulaşabilmesine yardımcı olmak üzereşu hususların dünya kamuoyuna açıklanmasında fayda görmüştür

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kıbrıs Türk halkının 30 yıldan beri temel özgürlüklerini,güvenliğini ve eşitliğini koruma yönünde sürdürdüğü hak ve hukuk mücadelesinidesteklemektedir.

Kıbrıs’ta, 1974 öncesinin karanlık dönemine yeniden dönülmemesi esastır. Kalıcı birbarışın temini için, iki toplumun eşitliği esasına dayalı bir çözüm gerekmekte dir. TürkiyeBüyük Millet Meclisi, Kıbrıs Türk halkının, Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’ın liderliğinde yürüttüğü barışçı çabaları takdirle karşılamaktadır. Kıbrıs’ta kalıcı ve yaşayabilir birçözüme, ancak iki tarafın hür ve serbest iradesiyle varılabileceğine inanmaktadır. Bu çerçevede ulusumuz, Kıbrıs Türk Halkının razı olmayacağı bir çözümü kabuletmeyecektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kıbrıs’ta barışın sürekli kılınması ve Kıbrıs Türk halkının refah ve güvenliğinin temini açısından, Türkiye’nin, tarihi ve garantörlük haklarındandoğan ahdi vecibelerini yerine getirmeye ve bu yolda kendisine düşen her türlü sorumluluğu sürdürmeye kararlı olduğunu ifade eder.

Bu bakımdan,

1. Kıbrıs’ta, her bakımdan eşit haklara sahip, iki eşit toplumun varlığı esas alınarak müzakereler yapılmalıdır.
2. Kıbrıs konusu bir bütün olarak ele alınmalı ve iki toplumun temsilcileri arasında yapılacak müzakerelerle çözüme kavuşturulmalıdır.
3. İki toplumun temsilcileri arasında görüşülüp paraf edilen hususlar, her iki toplumun tasvibinden sonra kesinlik kazanmalıdır. Esasen, bu üç prensip, Kıbrıs’la ilgilimüzakerelerde şimdiye kadar Türkiye’nin de savunduğu, Birleşmiş Milletlerin de kabul etmiş olduğu prensipler olmak itibariyle sağlıklı çözümü sağlayabilecek niteliktedir.Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin bu prensipleri bir tarafa bırakması, Kıbrıs’ta kalıcı bir barışın sağlanmasına katkıda bulunmaz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapılan müzakerelerin her türlü baskı denemelerin den uzak bir ortamda geçmesini, kalıcı bir uzlaşmanın vazgeçilmez koşulu görmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin vazgeçemeyeceği bu prensipler, müzakerelere esas teşkil etmediği takirde, görüşmelerin devamında bir yararolmayacağı düşüncesinde olduğunu saygıyla açıklar.


B.1.2. 21 OCAK 1997 TBMM Kıbrıs Deklarasyonu

Kıbrıs sorununda son gelişmelerle ilgili olarak 21 Ocak tarihinde toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi bir karar aldı. Refah Partisi, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi,Demokratik Sol Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Büyük Birlik Partisi ve Demokrat Türkiye Partisi’nin hazırladığı ve TBMM’de oybirliğiyle onaylanan tarihi karar şöyle:
“TBMM, TC-KKTC Cumhurbaşkanları arasında imzlanan ortak deklerasyonu desteklediğini ve benimsediğini beyan eder ve Sayın Denktaş’ın bugün TBMM’de yaptığıkonuşmayı takdir ve saygıyla karşılayarak aşağıdaki hususları Türk ve dünya kamuoyuna duyurmayı kararlaştırır.

1. Kıbrıs Rum Tarafı’nca Yunanistan’ın desteğiyle sürdürülen ağır silahlanma, yeni ve vahim bir boyuta ulaşmıştır. Rus füzelerinin Ada’ya getirilmesiyle Rum-Yunan tarafınınKKTC ve TC’yi tehdide yönelik tutum ve davranışları müsamahayla karşılanamaz.

2. 1960 Garanti ve İttifak Anlaşmaları ile oluşturulan garanti sistemi, şimdiye kadar olduğu gibi bundan böyle de geçerli olmaya devam edecek, sözkonusu anlaşmalarındoğrudan ve dolaylı olarak değişmesine ve Kıbrıs’ta ve bölgede TC ile Yunanistan arasındaki dengelerin bozulmasına müsaade edilmeyecek.

3. T. C., Kıbrıs’ta etkin ve fiili garantisini eksiksiz sürdürecek. KKTC’ye vaki olacak bir saldırı, aynen TC’ye yapılmış bir saldırı olarak telakki edilecek.

4. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB’a tek yanlı müracaatı, 1960 anlaşmalarına aykırıdır. Bunun gerçekleşmesi, Kıbrıs’ın bölünmesine yol açacak ve sorumluluğu AB’aait olacak.

5. KKTC’ye uygulanan ambargo ve çifte standart hiçbir şekilde kabul edilemez.

6. TC; KKTC ekonomisinin sorunlarının aşılması ve güçlü bir yapıya kavuşturulması için gerekli desteği sağlamaya devam edecek.

7. TBMM, meselenin silahlanma ve kuvvet kullanma yoluyla değil, adada yaşayan iki halkın kendi iradeleriyle kendi yönetimlerini kurma haklarına saygı gösterilereksonuçlanabileceği inancındadır. Dışarıdan müdahalenin çözümü daha da zorlaştırdığı tecrübeyle bilinmelidir.

Bu milli davada TBMM ve Türk milletinin tam birlik içinde olduğu gerçeği bilinmektedir.

B.1.3. 15 Temmuz 1999 TBMM Kıbrıs Deklarasyonu

25 inci yıldönümünü idrak ettiğimiz Kıbrıs Barış Harekâtı, Ada'daki Türk varlığına karşı senelerce sürdürülen dinî ve etnik temizlemeye, Kıbrıs Devletini ortadan kaldırarakYunanistan'a bağlamak teşebbüs ve darbesine karşı yapılmıştır. Yirmibeş yıl sonra, NATO'nun Kosova'da Sırplara karşı benzeri bir harekâta girişmiş bulunması, KıbrısHarekâtının ne derece isabetli olduğunu göstermektedir.

Yirmibeş yıldan beri Kıbrıs'ta kan akmaması sevindirici gerçeğinin bazı çevreleri âdeta rahatsız ettiğini görmek üzücü olmaktadır. Bu çevreler, devamlı olarak tertiplergeliştirmekte, tahriklere başvurmaktadır. Türk tarafı, bütün bu tertip ve tahriklere karşı olumlu ve barışçı tutumunu devam ettirmektedir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye ile beraber, Ada'daki her iki toplumun varlık ve güvenliğini teminat altına alacak, adil ve devamlı bir çözüm bulunması yolunda her türlügayret ve iyiniyeti göstermiştir. Buna mukabil, Yunan-Rum tarafı, enosis emelinden, 20 Temmuz 1974 öncesine dönmek politikasından vazgeçmemiş, meseleyi ilgili taraflararasında görüşmekten ziyade, dış güçlerin müdahalelerini davet etmiş, her seferinde uzlaşmayı zorlaştırmıştır. Son olarak, Güney Kıbrıs Rum idaresinin Avrupa Birliği tamüyeliğine başvurması ve bunun karşı tarafça kabul görmesi çözüm yolunu tıkamış, Avrupa Birliği çerçevesinde Yunanistan'ın Güney Kıbrıs'a yerleşmesi kapısını açmıştır. Bunun kabulü mümkün değildir.

Yunanistan'ın dış güçleri Kıbrıs meselesi içine çekmek politika ve çabaları neticesi, son olarak, G-8'ler Köln Zirvesi nihaî bildirisinde, Kıbrıs konusuna yer verilmiş, Birleşmiş

Milletlere âdeta talimat şeklinde bir çağrıda bulunulmuştur. Bunu, tümüyle kınıyor ve reddediyoruz.

Bugün, Kıbrıs'ta, Rumların, Zürih ve Londra Anlaşmalarını çiğnemeleri, Türk unsurunu yok etmeye çalışmaları neticesi doğmuş, iki ayrı devlet gerçeği bulunmaktadır. Bu gerçeğikabul etmeden, her iki devlete eşit gözle bakmadan herhangi bir çözüm bulmak mümkün değildir.

Güney Kıbrıs'ın tehlikeli bir şekilde silahlandırılması, Yunanistan'a tahsisli askerî hava ve deniz üsleri inşası, Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafının terör örgütü PKK'ya verdiğidestek, Ada'da ve bölgede barış ve istikrara yönelik tehditlerdir.

Türkiye'nin Kıbrıs'la ilgili garantörlük hakları ve stratejik menfaatları daima korunarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin devlet statüsü ve güvenliği dahil, meşru hak veçıkarlarının aşındırılmasına hiçbir surette müsaade edilmeyecektir. Kıbrıs Barış Harekâtının bu anlamlı yıldönümünde, barış ve adil, yaşayabilir bir çözümiçin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin sürdürdüğü kararlılığı takdirle karşılıyor, destekliyoruz. Millî bir dava olan Kıbrıs konusunda, Türkiye Büyük Millet MeclisininKuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine tam desteği, kesintisiz ve şartsız devam edecektir.

Bunda en ufak bir şüpheye yer yoktur.


B.1.4. 6 Mart 2003 TBMM Kıbrıs Deklarasyonu


Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın bugün Meclis Genel Kurulunda yaptığı hitabı takdir ve saygıylakarşılayarak, aşağıdaki hususları Türk ve dünya kamuoyuna duyurmayı kararlaştırmıştır.

1- Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21 Ocak 1997 ve 15 Temmuz 1999 tarihlerinde aldığı kararlara atıfta bulunarak, bu millî davada Türkiye Büyük Millet Meclisi ve TürkMilletinin tam bir birlik ve beraberlik içinde bulunduğu gerçeğini bütün dünyaya bir kere daha ilan eder.

2- Kıbrıs meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulunması için, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin sarf ettiği çabaları içtenlikle destekler.

3- Kıbrıs meselesine bulunacak çözümün, tarafların eşit statüsü ve eşitliğine dayanması gerektiği hususunu önemle vurgular.

4- Türkiye’nin 1960 Antlaşmalarından kaynaklanan garantörlük haklarının sürdürülmesi gereğini belirtir.

5- Kıbrıs’ta Türkiye ile Yunanistan arasında kurulmuş bulunan dengenin zedelenmesinin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini teyit eder.

6- Kıbrıs sorununun çözümünün, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde bir önşart gibi takdim edilmesine yönelik çabaları reddeder.

7– Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Türkiye’den önce Avrupa Birliğine üye yapılması yolunda atılan adımların, uluslararası antlaşmaların açık bir ihlali olduğunu bir kere dahavurgular.

8- Kıbrıs Türk ve Rum halkının 28 yıldır huzur ve barış içinde yaşamasının en önemli amili olan iki kesimliliğin muhafaza edilmesine verdiği önemi vurgular.

9- İki kesimliliği zedeleyecek bütün öneri ve girişimlerin, Kıbrıs’taki güvenlik ortamını olumsuz yönde etkileyerek, iki toplumu yeniden bir çatışma ortamına sürükleyeceğinihatırlatır ve buna hiçbir şekilde müsaade edilmemesi gerektiğini önemle belirtir.

10- Bu genel koşullara riayet edilmek kaydıyla, Kıbrıs’ta barışçı ve kalıcı bir çözüme ulaşılmasının, Türkiye’ye, Kıbrıs Türk ve Rum toplumlarına ve bölge barışına hizmetedeceği yolundaki inancını ifade eder.



B.2. Ortak Açıklama ve Deklarasyonlar

B.2.1. 28 ARALIK 1995 Denktaş-Demirel Ortak Deklarasyonu

Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti;

Kıbrıs Türk halkının, Kıbrıs’ın geleceğinin belirlenmesinde sahip bulunduğu ve uluslararası andlaşmalarla teyid ve tescil olunan tam siyasal ve hukuki eşitliğini
vurgulayarak,Türkiye’nin, KKTC’ni egemen ve bağımsız bir devlet olarak tanıdığını teyid ederek, Ada’daki iki halkın, karşılıklı saygı, barış, güvenlik ve işbirliği içinde yanyana yaşamalarıgereğine inanarak, Kıbrıs sorununa Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk halkları arasında sürdürülecek görüşmelerle, adil ve kalıcı bir çözüme ulaşabileceğini hatırlatarak;


1960 Andlaşmaları ile oluşturulan garanti sisteminin geçerli kalmaya devam ettiğini bir kez daha teyid ederek; aşağıdaki kararları almışlardır;

1. Kıbrıs’ta nihai hedef, Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının egemen eşitliğine dayalı, iki toplumlu ve iki kesimli federal bir çözüm olacaktır. Bulunacak çözüm iki halkın serbestiradelerini yansıtacak şekilde ayrı referandumlarla belirlenecektir.

2. Nihai siyasal çözümden sonra da 1960 Garanti ve İttifak Andlaşmaları uyarınca Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi devam edecektir.
Zürih Andlaşmalarında öngörüldüğü üzere, Kıbrıs’ın Türkiye ve Yunanistan’ın üye olmadıkları uluslararası siyasi ve ekonomik birliklere katılamayacağı hususu önemlegözönünde bulundurulacaktır.

3. BM gözetiminde sürdürülecek toplumlararası görüşmeler sırasında AB’a tam üyelik hedefi gözönünde bulundurulacak ve taraflar arasında egemen eşitlik gibi temel konulardamutabakat sağlandığı takdirde, toplumlararası görüşmelerde Kıbrıs’ın AB üyeliğinin koşulları, taraflar arasında ayrıca müzakere konusu yapılabilecektir.

4. AB ile tam üyelik görüşmeleri, ancak nihai çözümden sonra Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının birlikte oluşturacakları ortak görüşler çerçevesinde ve ortak heyetler vasıtasıylayapılmalıdır.

5. Nihai çözüme kadar geçecek süre içinde de, Türkiye; KKTC’nin güvenlik çıkarlarını tam olarak koruyacak ve bu konuda Rum/Yunan tarafının giriştiği askeri tırmanma teşebbüslerikarşısında gerekli mukabil tedbirleri alacaktır.

6. Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin, Türkiye-KKTC ekonomik ve ticari ilişkilerini engelleyici hiçbir hüküm içermediği taraflarca teyid olunur. Türkiye ile KKTCarasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin daha da geliştirilmesi için her türlü destekleyici tedbirin alınmasına ve karşılıklı yatırımların teşvikine devam edilecektir.

7. Türkiye ile KKTC arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla, Türkiye’nin AB ile gerçekleştirdiği Gümrük Birliği’nin sağladığı imkanlardan en genişölçüde yararlanılacaktır.

8. Nihai siyasal çözümden sonra Federal Kıbrıs’ın Türkiye ile birlikte AB’a tam üye olabileceği dikkate alınarak, ileride AB ile uyumu kolaylaştıracak hazırlık çalışmalarınaşimdiden başlanacak ve tedricen uygulamaya geçilecektir.

9. Kıbrıs meselesinin nihai siyasal çözüme kadar geçecek süre içinde KKTC’ye karşı uluslararası alanda uygulanan engelleyici tedbirlerin kaldırılması ve KKTC’nin bütünülkelerle serbestçe siyasi, ekonomik, kültürel ve sportif temaslar sürdürülebilmesi amacıyla, Türkiye ile KKTC müşterek gayret göstereceklerdir.

10. Türkiye, KKTC’nin uluslararası kuruluşlarda görüşlerini yansıtabilmesi için gerekli siyasi katkıyı sağlayacak; bu amaçla Türkiye ve KKTC Dışişleri Bakanlıkları arasında mevcutyakın işbirliği daha da yoğunlaştırılacak ve sürekli bir siyasi danışma mekanizması kurulacaktır.


Türkiye ile KKTC arasında sıklaştırılacak üst düzey temaslar ve ziyaretler suretiyle ve uygulamaya yönelik olarak yapılacak teknik ortak çalışmalar yoluyla yukarıdaki temelhedeflerin en kısa zamanda gerçekleştirilmesine çalışılacaktır.

B.2.2. 20 OCAK 1997 T.C-KKTC Ortak Açıklaması;

Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları, 28 Aralık 1995 tarihinde yayınladıkları Ortak Deklerasyona atıfta bulunarak,
Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkileri, her alanda en yakın dayanışma ve işbirliği çerçevesinde geliştirme arzu ve azimlerini teyid ederek,Türkiye ve Kıbrıs Türk halkının, sorununa barışçı bir çözüm bulunması yolunda her türlü çabayı gösterdiğini ve Kıbrıs’ta adil ve gerçekçi bir çözümün, ancak iki tarafın serbestiradeleriyle ve müzakereler yoluyla sağlanabileceğini hatırlatarak, Kıbrıs Türk halkının uluslararası andlaşmalarından kaynaklanan haklarını ve buandlaşmalarla tescil olunan tam siyasal ve hukuki eşitliğini vurgulayarak, 1960 Andlaşmaları ile oluşturulan garanti sisteminin şimdiye kadar olduğu gibi bundanböyle de her koşul altında geçerli ve yürürlükte kalacağını ve sözkonusu anlaşmalar çerçevesinde Kıbrıs’tan garantör ülkelere de bir tehdit yönetilmeyeceğini teyid ederek,Kıbrıs adasında ve Doğu Akdeniz’de barış, istikrar ve güvenliği sarsan son gelişmeleri değerlendirerek,,


Aşağıdaki ortak görüş ve kararlarını açıklamışlardır: Kıbrıs Rum tarafınca sürdürülen ağır silahlanma, Kıbrıs Rum Yönetimi ile Yunanistanarasında uygulanan Ortak Askeri Doktrin ve Güney Kıbrıs’ta Yunan hava ve deniz üsleri kurulması, Kıbrıs adasında ve Doğu Akdeniz’de istikrar ve güvenliği tehdit eden birdurum yaratmıştır.

1. Güney Kıbrıs’a füze sistemleri yerleştirme kararı, Ada’nın iki halkı arasındaki güven bunalımını giderilmesi çok güç olacak ölçüde derinleştirmiştir.

2. Bu füzelerin savunma amaçlı olduğu iddiası ve bir süre adaya ithal edilmeyeceği yolundaki sözde güvence anlamsızdır. Değerlendirilmesi gereken nokta, Kıbrıs Rum-Yunan ittifakının tüm uyarılara rağmen uzlaşmaya sırt çevirip çatışma seçeneğinde öncelik vermiş olması ve Yunanistan ile Güney Kıbrıs arasında fiilen askeri birlikoluşturulmasıdır.

3. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs adasında ve Doğu Akdeniz’de dengelerin korunması barışa tehdit oluşturan politikaların sonuçsuz bırakılması için,sorumlu ve sağduyulu bir yaklaşımdan ayrılmadan, gereken bütün önlemleri alacaklardır. Bu çerçevede; Türkiye Cumhuriyeti; 1960 garanti sistemi uyarınca KuzeyKıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne etkin ve fiili garanti sağlamayı eksiksiz sürdürecek, Kıbrıs Türk halkının güvenliğinin tehdit altında kalmasına izin verilmeyecektir;
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapılacak bir saldırı aynen Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılmış bir saldırı telakki edilecektir. Rum-Yunan tarafının bölgede ve Kıbrıs’taTürkiye ve Yunanistan arasındaki dengeyi bozmaya ve Kıbrıs Türk halkının güvenliğini tehlikeye sokmaya devam etmesine karşılık, mukabil askeri ve siyasitedbirler tereddütsüz alınmaya devam olunacaktır. Bu çerçevede; Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın 10 Ocak 1997 tarihindeyaptığı açıklamada kaydettiği görüşler ile öngördüğü tedbirleri kuvvetle desteklemektedir.

4. Yunanistan’ın hava ve deniz üsleriyle Güney Kıbrıs’a yerleşmekte olduğu dikkate alınarak, bu faaliyet sürdürüldüğü takdirde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde aynınitelikte hava ve deniz tesisleri kurulması çalışmaları başlatılacaktır.“Türkiye ve KKTC’ye yönelik tecavüz ve oldu bittiler müştereken önlenecek ve bunun gerektirdiğiortak askeri koordinasyon ve planlama yapılacaktır. Bu amaçla, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında müşterek savunma konsepti oluşturulacaktır.

5. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs adasında gerginliği tırmandırmak için Rum-Yunan tarafınca girişilen planlı eylem ve tahrikleri, Ada’ya çok uluslu birgüç yerleştirerek Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini sulandırma niyetlerinin bir parçası olarak değerlendirmektedirler. Buna müsaade edilmeyecektir. 1960 Garanti veİttifak Andlaşmaları’nın doğrudan ve dolaylı bir şekilde değiştirilmesine teşebbüs edilmesi halinde, Türk tarafı, bunu, Kıbrıs’ta 1960 Andlaşmaları’nın açık bir ihlali olarak telakki edecek, gerekli tedbirleri ve siyasi kararları alacaktır

6. Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm çabaları, yaklaşık beş yıl önce; BM Fikirler Dizisi’nin iki halk arasında bir güven ortamı yaratma çabaları ise üç yıl önce, BM Güven ArtırıcıÖnlemler paketinin Kıbrıs Rum tarafınca reddedilmesi nedenleriyle çıkmaza girmiştir. Kıbrıs Rum tarafı aradan geçen süre içinde makul bir çözüm arayışında ve çözümparamet-relerinden tamamen uzaklaşmıştır.

7. Kıbrıs Rum tarafının Yunanistan ile birlikte uzlaşma yerine çatışma ve gerinlik arayışı içine girdiği görülmektedir.

8. 1960 Andlaşmaları’yla Ada’nın iki halkı arasında kurulan ortaklığın, 1963 yılında Yunanistan’ın desteği ile Kıbrıslı Rumlarca silah zoruyla yıkılmasından bu yana,Kıbrıs’taki iki eşit halkı temsil etmeye ve Ada’nın tümü için konuşmaya ehil ve yetkili bir devlet hükümet, parlamento, yargı ve idare yoktur.

9. Ada’nın güneyindeki Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kendi saldırganlığıyla yıktığı 1960 ortaklığının ünvan ve sıfatlarına sahip çıkması iddiası ve silah ithali de dahil olmaküzere, devleti adına yaptığı bütün tasarruflar, uluslararası anlaşmalar tahtında gayri meşrudur. Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kendini bu ünvan ve sıfatlarla dünyaya sunmayaçalışması bu yönetimin iddialarına meşruiyet veya kendisine imtiyazlar kazandıramaz. Güney Kıbrıs’taki idare, sadece bir Kıbrıs Rum idaresidir. Kıbrıs’ta,34 yıldır süren çözümsüzlüğün temelinde, Kıbrıs Rum tarafının gayrı meşru sıfat ve iddialarını sürdürme çabası yatmaktadır.

10. Kıbrıs’taki gerçeklerle Kıbrıs Türk halkının egemenlik hakları kabul edilmedikçe ve iki tarafa eşitlik içinde yaklaşılmadıkça adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılamaz.

11. Avrupa Birliği’nin Yunanistan’ın zorlamasıyla Kıbrıs Rum Yönetimi’ne tam üyelik yolunda yaktığı yeşil ışık, gelinen noktanın açıkça gösterdiği gibi tarihi bir hataolmuş ve görüşme süreci üzerinde yıkıcı bir etki yapmıştır. Kıbrıs Rum tarafının, Türk tarafı ile bir uzlaşma aramadan, ikinci bir Yunan devleti olarak Avrupa Birliği’ne girme ve böylece Yunanistan ile dolaylı bir yoldan bütünleşmeyi sağlamanın dışında bir amacı kalmamıştır.

Bu hatalı gidişin daha büyük tahribata yol açmaması için:

• Uluslararası andlaşmalar uyarınca, Kıbrıs’ın ancak Türkiye ile Yunanistan’ın birlikte üye bulundukları bir birliğe katılabileceği;
• Kıbrıs’ın AB’ne üyeliğinin ancak bir çözümden sonra sözkonusu olabileceği;
• Bu yönde bir kararı; BM Fikirler Dizisi’nde de öngörüldüğü üzere, Ada’daki iki halkın ayrı referandumlarla onaylamaları gerektiği bilinmelidir.
• Avrupa Birliği’ne tam üyelik için yapmış olduğu uluslararası hukuka aykırı tek taraflı müracaata istinaden, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Avrupa Birliği arasında tam üyelikgörüşmelerinin başlatılması, Türk tarafınca, Kıbrıs’ta müzakere süreci içinde ortaya çıkmış bulunan çözüm çerçeve ve parametreleri nin bütünüyle ortadan kalkması olarakdeğerlendirilecektir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, tek başına Avrupa Birliği üyeliği yolunda atacağı her adım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye ile bütünleşme sürecini hızlandıracaktır.

12. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası camiadan soyutlanmaya devam olunması, hiç bir şekilde kabul edilemez, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ninuluslararası camia ile bütünleşmesini sağlayacak gerekli adımları atacaktır. Kıbrıs’ı ilgilendiren ve Kıbrıs Türk halkına söz hakkının tanınmadığı her türlü uluslararasıtoplantıda, Türk heyetlerine KKTC temsilcileri de dahil edilecektir. 13. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ekonomik ilişkiler 3 Ocak 1997tarihinde Başbakanlar düzeyinde imzalanan kapsamlı ekonomik protokol çerçevesinde derinleştirilecek ve KKTC ekonomisi somut işbirliği projeleri ile güçlendirilecektir

14. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları arasında kabul edilen 28 Aralık 1995 deklerasyonuyla tesis edilen sürekli siyasi danışma mekanizması savunmakonularını da içerecek şekilde genişletilecek ve iki taraf arasında mevcut dayanışma güçlendirilecektir.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***