HDPKK
TESTİ.
Soner Polat,
03-04-2019
Cumhurbaşkanı Erdoğan HDP-PKK ilişkisini matematiksel bir formülle açıkladı. HDP eşittir PKK! Bu açıklama ister istemez akıllara birçok soru getiriyor. İlk soru şu: “Madem ki HDP aynı zamanda PKK’dır. O zaman niçin devlet kasasından 92 milyon lira bu partiye transfer edildi? Böyle bir durum PKK’nın devlet olanakları ile palazlandırılması anlamına gelmez mi?”
MUHALEFETİ HDP’YE
YAPIŞTIRMAK...
AKP ve MHP görünüşte
HDP’yi şiddetle eleştiren iki partidir. Hatta seçim stratejilerinin temel
malzemesi HDP’dir. Başta CHP olmak üzere muhalefet partilerini HDP’ye
yapıştırarak etkili bir propaganda faaliyeti yürütüyorlar. Şimdiye dek
Kılıçdaroğlu faktörü nedeniyle oldukça başarılı oldular. Özellikle CHP bu
konuda AKP ve MHP’nin önüne Messi gibi milimetrik paslar atıyor. CHP tarihi ile
kavgalı il başkanları, HDP ile özdeşleşen belediye başkan adayları AKP-MHP
değirmenine su taşıyor. Diğer bir ifade ile Millet İttifakı’na cephaneyi
bizatihi CHP götürüyor. AKP ve MHP önümüzdeki yerel seçimler için de aynı
temayı kullanıyor. İşi daha da ileri götürerek seçimi bir beka meselesi olarak
sunuyorlar. Verilen mesaj şu: “Biz iktidardan gidersek ya da bir belediye
başkanlığını kaybedersek, PKK ülke yönetimine ya da yerel yönetime ortak olur!”
NİÇİN HDPKK SORUNU
YARGIYA GİTMİYOR?
Sorular yeni soruları
akla getiriyor: “Peki, durum böylesine kritik bir boyut kazandıysa, niçin
HDP’nin kapatılması için kılınızı kıpırdatmıyorsunuz?” Çarpıcı ve vahim olaylar
söz konusu iken, ortada yüzlerce bilgi ve belge varken, niçin HDP sorununu
yargıya taşımıyorsunuz? Ya da yargıya taşıyanlara destek olmuyorsunuz? Şimdi bu
soruya makul ve mantıklı cevaplar arayalım:
AVRUPA-ATLANTİK’TEN
ÇEKİNİYORLAR...
AKP de MHP de sonuçta
düzenin iki partisidir. En azından ekonomik bakımdan küresel sisteme göbekten
bağlıdır. Uzun yıllara dayanan Atlantikçi geçmişleri iki partide köklü izler
bırakmıştır. Her iki partide de küçümsenmeyecek Atlantikçi bir damar vardır.
Uzun Atlantikçi geçmiş iki partinin de ideolojik altyapısında sapmalara neden
olmuştur. Ayrıca iki parti de zaman zaman konjonktürel aykırı çıkışlar yapsa da
Avrupa Birliği (AB) ve AB’nin sömürü belgesi olan Gümrük Birliği taraftarıdır.
Muhtemelen Avrupa-Atlantik sisteminin, “HDP’yi parti olarak yaşatma ve koruma
isteğini” onlar açısından kırmızı çizgi olarak görüyorlar. Bu çizgiyi aşmanın
kendilerine çeşitli açılardan sorunlar çıkaracağını düşünüyor ve mayınlı sulara
girmekten kaçınıyorlar. AKP açısından ekonomik kriz riski ve ABD’nin ekonomik
savaş tehdidi durumu daha da kritik bir boyuta taşıyor.
MÜKEMMEL BİR İÇ
POLİTİKA MALZEMESİ
Diğer bir ihtimal,
AKP-MHP ikilisinin HDP’yi iç politikada vazgeçilmez bir unsur olarak
değerlendirmesidir. HDP’nin ayakta kalması bu ikiliye mükemmel fırsatlar
sunmaktadır. Metal yorgunluğu ile tükenen, yeni ve yaratıcı politikalar
kurgulayamayan bu partiler, ellerinde kalan yegâne etkili propaganda
malzemesini bırakmak istemiyor. Muhalefeti HDPKK üzerinden yıpratarak siyasi
avantaj sağlıyor. Muhalefetin Avrupa-Atlantikçi politikalara sarılması bu
politikaların etkinliğini artırıyor. Güncel somut veriler ortada iken “Geçmişte
Oslo’ya gittiniz, Habur’da çadır mahkemesi kurdunuz!” karşı atakları önemli bir
etki yaratmıyor. Seçmen dünü değil bugünü oyluyor.
MUHALEFETİN ÇIKMAZI
HDP tartışmasız olarak
PKK’nın siyasi kanadıdır. Zaten bu husus partinin önemli yöneticileri
tarafından sürekli olarak vurgulanmaktadır. Bir örnek verelim. Partinin Eş
Başkanı Figen Yüksekdağ şunu söyledi: “Bir sırtımızı YPJ’ye, YPG’ye ve PYD’ye
yaslıyoruz. Bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz. Bundan
sonra da yaslamaya devam edeceğiz.” Bu koşullar altında muhalefetin HDP ile
flörtü PKK’ya zeytin dalı uzatma anlamına gelmektedir. Avrupa-Atlantik sistemin
HDP dayatmasına teslim olmak muhalefeti halktan koparmaktadır. Daha da önemlisi
bu tür bir yaklaşım milli güvenliğimiz açısından telafi edilmeyecek ağır
sonuçlar doğurur. PKK’yı Türk iç siyaset denkleminin bir parçası yapmak, bu
ülkeye yapılan en büyük kötülüklerden birisidir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Görüldüğü gibi iktidar
da muhalefet de HDPKK ile mücadele etme konusunda samimi değildir. Bütün
partiler HDPKK’ın anayasamıza aykırı söz ve eylemlerini görmezden gelmektedir.
İktidarın sert söylemleri bir anlam ifade etmemekte, muhalefet bu partiye
kalkan olmaktadır. Üstüne üstlük HDPKK’ya devlet kesesinden 92 milyon lira
verilmiştir. Bu ahval ve şerait içinde TBMM’deki partilerin terör ile
mücadelesinden kesin ve kalıcı bir sonuç beklemek gerçekçi değildir. Küresel
merkezlerin koyduğu sınırlar içinde verilecek bir mücadele hedefini bulmaz.
Önce bu konudaki kararlılık gösterilmelidir. Bunun en Büyük göstergesi HDPKK
sorununu yargıya taşıyacak üstün bir irade ortaya koyabilmektir.
İyi ki Vatan Partisi
var!
***