Sevr Antlaşması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sevr Antlaşması etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ekim 2020 Pazar

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 13

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 13


Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, 150 likler, Gayrı Müslimler, İzmir Süikastı,Türkiye Cumhuriyeti tarihi,
Sevr Antlaşması, İstiklal Savaşı, ZUHAL BİLGİN, FEVZİ GÖLOĞLLU, YETKİN BAŞARIR,HAKAN ÖZOGLU,

(101) Bandırma Adalet Gazetesi Sahibi Bahriyeli Ali Sami., 

     Asker kökenli olup mirliva rütbesine kadar yükselmişti. II. Abdülhamid'in saltanatında (1876-1909), Bahriye Nezareti fotoğrafçısı oldu. 

31 Mart Yakasından (1909) sonra Mısır'a kaçıp İTC'nin düşüşüne kadar orada kaldı. Bazı yazarlar Ali Sami'nin Abdülhamid'in gizli polisinden olduğunu 
ileri sürerler.250 Geri dönünce Bandırma'ya yerleşip Adalet gazetesini çıkarmaya ve orada Mustafa Kemal'i itham ve tahkir eden cüretkar yazılar yayınlamaya başladı. Söz gelimi "Anadolu İslamlarına Hitap" adlı bir yazısında "İslama zarar vermekten başka şey düşünmeyen Mustafa Kemal'in Müslüman kanı içmeye devam ettiğini" söylüyordu.251 Tabiatıyla, 150'likler listesine konuldu. Sürgün yeri olarak Yunanistan'ı seçti ve 1937'de hala sağdı. Adı, 1938'de Türkiye'ye dönenler arasında değildi. Kamil Erdeha, Ali Sami'nin Mustafa Kemal'e suikast hazırladığını ama başaramadığını öne sürer.252 Emin Karaca ise onun ailece Rum Ortodoksluğuna geçtiğini iddia eder.253 24 Şubat 1943'te Atina'da ölmüştür. 

(102) Edirne Temim ve Selanik Hakikat Gazetesi Sahibi Neyyir Mustafa., 

1883'te Edime'de doğdu; 1907'de mülkiyeden mezun oldu.Adapazarı da dahil çeşitli yerlerde kaymakamlık yaptı. 1919'da Edirne İstatistik Müdürlüğüne atandı ve aynı yıl Hürriyet ve İtilafa katıldı. Böylece, yılmaz bir Kuvayı Milliye karşıtı olarak, gazetesi Temim'de Ankara aleyhtarı yorumlar yapmaya başladı. Trakya'nın 25 Temmuz ı92o'de Yunanlılarca işgali üzerine, Edirne temsilcisi olarak Yunan Parlamentosuna girdi.254 
1941'e kadar Yunanistan'da kalarak Hakikat gazetesini çıkardı. Yunanistan'da bulunduğu sırada, Bah Trakya Türklerinin örgütlenmesiyle ilgili faaliyetlere katılan Neyyir Mustafa, oğlu Muammer'in Yunan iç savaşında Yunanlı milisler tarafından öldürülmesi üzerine 1941'de Türkiye'ye döndü. Burada, Demokrat Partinin kendisinin peşine düşerek, 1946'daki çok partili sisteme geçişte önerdiği milletvekilliği teklifini reddetti. 
1948'deki ölümüne kadar siyasetten uzak durdu. 

(103) Köylü Gazetesi Sabık Başyazarı Ferit., 

Giritli olan Ferit, Köylü gazetesinin editörüydü. İstiklal Savaşından sonra Türkiye'yi terk ederek Yunanistan'a gitti. Onun 1937'de Atina'da olduğunu ve karısıyla birlikte Ortodoksluğa geçerek, kendisi ve karısı için sırasıyla Mihail Mihalisko ve Marya isimlerini aldığını biliyoruz. 1945'te Yunanistan'da öldü. 

(104) Alemdar Gazetesi Sahibi Refıi Cevat., 

1890 doğumlu olan Refıi Cevat, üst düzey bir Osmanlı devlet görevlisi olan Ali Muhittin Paşa'nın oğluydu. Refıi Cevat (Ulunay) Mekteb-i Sultaniyi (Galatasaray Lisesi) bitirdikten sonra gazeteciliğe başladı. Siyasetle de ilgilenerek Hürriyet ve İtilafa girdi. Bu dönemde Alemdar gazetesini yayınladı. 
İTC'nin yükselişi ve Mahmut Şevket Paşa suikastının ardından, başka bazı Hürriyet ve İtilaf mensuplarıyla birlikte önce Sinop'a, oradan Çorum'a sürüldü. 
İTC rejimi yıkılıp da liderleri 1918'de imparatorluğu terk edince, Refıi Cevat da İstanbul'a dönerek Ankara hareketine muhalefete başladı. 
İstiklal Savaşının ardından Fransa'ya gitti. Sürgün yıllarını sefalet içinde geçirdi ve aftan sonra derhal Türkiye'ye döndü. Döndükten sonra siyasetten elini eteğini çekip gazetelere apolitik yazılar yazmaya başladı. 4 Kasım 1968'de İstanbul'da öldü. 

(105) Alemdar Gazetesinden Pehlivan Kadri.,
 
Resmi bir eğitimi olmamakla birlikte çeşitli gazetelerde muhabir olarak çalışh. Daha sonra siyasete atılarak Hürriyet ve İtilafa üye oldu. 

1912'de İstanbul çevresine verdiği destekle bilinen Alemdar gazetesinin başına geçti. Mahmut Şevket Paşa suikastından sonra, 1913'te, çeşitli Hürriyet ve İtilaf mensuplarıyla birlikte, İTC tarafından sürgüne yollandı.2ss 1918'deki Mondros Mütarekesinden sonra İstanbul'a dönüp Alemdar'da çalışmaya devam etti. 1933'ten önce öldü. 

(106) Ferda Gazetesi Sahibi Fanizade Ali İlmi., 

     1878 doğumlu Ali İlmi, Fanizade ailesinin 15o'likler listesindeki üç oğlundan biriydi.256 Edebiyat eğitimi aldı. 1918-1922 döneminde, Adana'da, Ankara karşıh, Fransa yanlısı Ferda gazetesini yayınladı.257 

     1922'de Adana'dan ayrılıp, o sırada Fransız denetimindeki Antakya'ya gitti. 1938'deki aftan sonra tekrar Adana'ya dönen Ali İlmi, 1964'te İstanbul'da öldü. 

(107) Balıkesir İrşat Gazetesi Sahiplerinden Trabzonlu Ömer Fevzi.,
 
Ömer Fevzi (Eyüboğlu), 1884'te Trabzon'un Sürmene kasabasında doğdu ve hukuk okudu. Osmanlı İmparatorluğu 'nun İtilaf kuvvetlerince işgaline başkaldıran ilk örgütlerden biri olan Trabzon Müdafa-yı Hukuk Cemiyeti üyesiydi. Daha sonra, Ankara hareketinin biçimlenmesinde katkısı olan Erzurum Kongresine (23 Temmuz 1919) katıldı. Ne var ki Kamil Erdeha onun kendi hırs ve arzuları uğruna, Mustafa Kemal'in Erzurum Kongresindeki liderliğine karşı çıktığını iddia eder.258 

Ömer Fevzi, 15 Nisan 1925'te Büyük Millet Medisi'ne gönderdiği bir mekrupta, kendisinin Kuvayı Milliyeye bakışını açıkladı. Fevzi, mektupta listeye iki nedenle konulduğunu ileri sürüyordu. ilki, Erzurum Kongresinde alman kararlardan bazılarına katılmamıştı. Ancak bu anlaşmazlıklar, sadece İtilafçıların işgaline ve İstanbul hükümetine karşı güçlü bir direnişin nasıl oluşturulacağı yönünde basit bazı goruş ayrılıklarıydı. İkincisi, düzenli ordu kurulmadan önce İrşad'da, milli harekete katılan bazı çetelerin kanlı icraatlarını mahkum eden iki veya üç makale yayınlamıştı. Ömer Fevzi, bu birkaç makalenin kendisinin vatan haini olduğunu kanıtlamaktan çok uzak olduğun da ısrarlıydı. 259 

Ömer Fevzi'nin ı919'da Trabzon'dan İstanbul'a doğru yola çıktığını biliyoruz. 
Bu tarihten sonra Balıkesir'de yaşadı. Türkiye'yi ne zaman terk edip de Fransa'ya gittiğini bilmiyoruz. Yukarıda sözü edilen mektubu 1925'te Marsilya'dan yazmıştır. Sürgündeki yıllarının çoğunu Paris'te geçirdi ve Rehber-i İnkilab'ı yayınladı. 1938'deki aftan sonra Türkiye'ye döndü ve 1951'de burada öldü. 

(108) Halep Doğru Yol Gazetesi Sahibi Hasan Sadık.,
 
   Hasan Sadık, her ne kadar gazeteciler başlığı altında yer alıyorsa da, listeye Fransız işgalindeki Gaziantep'te polis müdürlüğü ve savcılık yapmasından 
dolayı dahil edilmişti. Halep'teki sürgünü sırasında Ankara'yı eleştiren Doğrn Yol gazetesini çıkardı. 1949'da İstanbul'da öldü. 

(109) Köylü Gazetesi Sahibi ve Yöneticisi İzmirli Refet., 

   Ankara aleyhindeki yayınları nedeniyle listeye alınan son kişiydi. 

Sürgündeki zamanının çoğunu Yunanistan'da geçirdi ve Ankara'dan defalarca af talebinde bulundu. 1938' deki afla birlikte geri döndü. 

150'LİKLER LİSTESİNDEKİ DİĞER ŞAHISLAR..,

Başka bir kategoriye sokulamayan birçok kişi, bu grupta yer almaktadır. 
Bunların çoğu, BMM'deki tartışmalarda başka önemli bir ismin önerilmesi halinde, hükümetin bu gruptan birini liste dışı bırakmayı planlaması 
anlamında ikame edilebilir sayılan isimlerdi. 
Bu, onlardan yönelen tehdidin diğerleri kadar büyük addedilmediği nin bir göstergesidir. 

(110) Tarsuslu Karni/paşazade Selami., 
(111) Tarsuslu Kômilpaşazade Kemal 
(112) Süleymaniyeli Kürt Hakkı 
(113) Mustafa Sabri Hoca oğlu İbrahim Sabri 
(114) Fabrikatör Bursalı Cemil 
(115) İngiliz Casusu Çerkes Ragıp 
(116) Fransız Zabiti olarak görev yapan Haçinli Kazak Hasan 
(117) Çete Reisi Süngülü Çerkes Davut 
(118) Miralay Çerkes Bekir 
(119) Fabrikatör Bursalı Cemil'in Kayınbiraderi Necip., 
(120) Sabık İzmir Umur-u İslamiye Müfettişi Ahmet Hulusi., 
(121) Uşaklı Madanoğlu Mustafa., 

     Bu İsim Listeye, bazı mebusların ısrarıyla ilave edildi. Uşaklı toprak sahibi bir aileden gelen Madanoğlu Mustafa, Yunan işgal kuvvetleri tarafından Eşme kaymakamlığına getirildi. İstiklal Savaşından sonra Ankara hükümetince tutuklanarak hapse atıldı. Daha sonra, 150'likler listesine dahil edildiği için 1924'te sürgüne gönderildi. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesinde rol oynayan General Cemal Madanoğlu'nun babasıdır. 

(122) Gönen'in Tuzakçı Köyü'nden Yusuf oğlu Remzi 
(123) Gönen'in Bayramiç Köyü'nden Hacı Kasım Oğlu Zühtü 
(124) Gönen'in Balcı Köyü'nden Kocagözün Osman oğlu Şakir 
(125) Gönen'in Muratlar Köyü'nden Koç Mehmet oğlu Koç Ali 
(126) Gönen'in Ayvacık Köyü'nden Mehmet oğlu Aziz 
(127) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Balcılı Ahmet oğlu Osman 
(128) Susurluk Yıldız Köyü'nden Molla Süleyman oğlu İzzet 
(129) Gönen'in Muratlar Köyü'nden Hüseyin oğlu Kazım 
(130) Gönen'in Balcı Köyü'nden Bekir oğlu Arap Mahmut 
(131) Gönen'in Rüstem Köyü'nden Gardiyan Yusuf 
(132) Gönen'in Balcı Köyü'nden Ömer oğlu Eyüp 
(133) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Ta/ustan oğlu İbrahim Çavuş 
(134) Gönen'in Balcı Köyü'nden Topallı Şerif oğlu İbrahim 
(135) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Topal Ömer oğlu İdris 
(136) Manyas'ın Bolcaağaç Köyü'nden Kurhoğlu İsmail 
(137) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Muhtar Hacıbey oğlu Canpolat 
(138) Marmara'nın Kayapınar Köyü'nden Yusuf oğlu İshak 
(139) Manyas'ın Kızlık Köyü'nden Ali Bey oğlu Sabit 
(140) Gönen'in Balcı Köyü'nden Deli Hasan oğlu Selim 
(141) Gönen'in Çerkes Mahallesi'nden Makineci Mehmet oğlu Osman 
(142) Manyas'ın Değirmenboğazı Köyü'nden Kadir oğlu Kamil 
(143) Gönen'in Keçidere Köyü'nden Hüseyin oğlu Galip 
(144) Manyas'ın Hacıyakup Köyü'nden Çerkes Sait oğlu Salih 
(145) Manyas'ın Hacıyakup Köyü'nden Maktul Şevket'in biraderi İsmail 
(146) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Abdullah oğlu Deli Kasım 
(147) Gönen'in Çerkes Mahallesi'nden Hasan Onbaşı oğlu Kemal 
(148) Manyas'ın Değirmenboğazı Köyü'nden Kadir oğlu Kamil'in biraderi Kazım Efe., 
(149) Gönen'in Kızlık Köyü'nden Yallaçoğlu Kemal., 
(150) Gönen'in Keçeler Köyü'nden Tuğoğlu Mehmet., 


Bu İsimlerin birçoğu, Hilafet Ordusunun faal olduğu ve Çerkeslerin de bol bulunduğu yöredendi. Madanoğlu Mustafa da bu gruba dahil edilmişti ama öteki kaymakamların yer aldığı kısımda da sayılabilirdi (İkinci Bölüm, II.e.). Bu kısım, hakkında hemen hemen hiç bilgi bulunmayan, en kıyıda köşede kalmış isimleri kapsıyor gibi gözükmektedir. 

SONUÇ 

"Ankara'ya muhalefeti" yansıtan bu bölüm, erken cumhuriyet tarihindeki tek bir olay, 150'likler vakası üzerine odaklanır ve kendi halklarına ihanet etmekle damgalanan bu insanların kim olduklarını inceler. Olay, yüzlerce yıllık hilafet merkezi Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılıp, yerine yeni laik bir devletin kurulduğu I. Dünya Savaşı sonrası dönemdeki ilk iktidar mücadelesinin mahiyetini ortaya koyması bakımından önemlidir. 

Bu bölümde ulaşılan sonuçlar, ana hatlarıyla şöyle özetlenebilir: 

Bu çalışmada varılan sonuç, her şeyden önce, her ne kadar bazıları gerçekten Ankara hareketine muhalif olsalar da, listedekilerin hiçbirinin milliyetçilerin otoritesine meydan okuyacak derecede anlamlı bir siyasi veya askeri güce sahip olmadığıdır. Hatta kimileri Ankara ile temas kurup sürgünde Ankara namına casusluk bile yapmıştır. Bu önemli bir bulgudur, çünkü grup üyelerinin seçimindeki temel zihniyet, onların yeni rejime potansiyel bir tehdit yöneltmeleriydi. Sürgün yıllarındaki Türk istihbarat raporları, 150'liliklerden birçoğunun sürgünde iki yakasını bir araya getirmekte zorlandığını ve milli hükümeti devirecek anlamlı herhangi bir potansiyele sahip olmadığını açıkça ortaya koyar. 

Daha da önemlisi, Ankara'nın, onlardan bazılarının herhangi bir tehdit yöneltebilecek kapasitede olmadığının farkında olmasıdır. O halde, bu insanlar niye seçildi? 
Ankara hükümetinin böyle bir liste yapmadaki en önemli amacının, emsal olması ve kötü niyet sahiplerini yeni rejim aleyhine muhalif faaliyetlerde bulunmaktan vazgeçirmesi olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Listede kimin olacağı hususu, böyle bir listenin hakikaten var olduğu gerçeğinin yanında ancak ikincil önemde kalıyordu. 

Bu da bizi ikinci hususa getirir: yani, listedekilerin nasıl seçildiğine. Çalışmada, listenin keyfi olduğu ve 150 sayısının tesadüfen seçildiği sonucuna varılmışhr. Şüphe yok ki, Ankara hareketinin muhalifleri 150 kişiden çok daha kalabalıktı. 
Bu sayı, İtilaf müzakerecilerinden Ankara'ya protestolar yükselmesine engel olurken, yeni rejimin muhaliflerinin dikkatini çekmeye yetecek bir miktar gibi gelmiş olsa gerek. Ankara için Lozan Antlaşmasının yan ürünlerinden biri de, Ankara'nın İstanbul üzerindeki otoritesinin İtilaf kuvvetlerince tanınması ve onanmasıydı. 150 kişinin seçilmesi, bu bağlamda sembolik olarak, İtilaf kuvvetlerinin Ankara karşısında İstanbul çevresini himaye edemediğini gösterdi. 
150 İsim On altı  Alt kısım halinde tasnif edildi. Ne var ki, listenin tek tutarlı ve tarafsız kısmı, Sevr Antlaşmasını imzalayan delegelerin bulunduğu kısımdı.260 

   Diğer kategorilerdeki birçok isim alelacele seçildi. Kuşkusuz listedeki pek çok ismin, antlaşmalar arası dönemde (1918-1923) Ankara'ya dostane duygular beslemediği de muhakkaktı. Ancak, Kemalist rejime karşı olan ve onu alt etmek isteyen başka birçok kişi için de bir gerekçe bulunabilirdi. 

Söz gelimi, Kamuran ve Celadet Bedirhan ile Seyyid Abdülkadir gibi bazı Kürt milliyetçisi liderler listede yoktu. 261 

   Oysa kimi kıyıda köşede kalmış Çerkes Milliyetçileri listedeydi. Bu Ankara'nın Çerkeş milliyetçiliğini Kürt milliyetçiliğinden daha büyük bir potansiyel tehdit olarak değerlendirdiği anlamına mı gelir? 

Tam olarak bilmiyoruz; ancak etnisite listenin hazırlanmasında büyük bir rol oynamamış gibi görünüyor. Bir kere, Kürtler sayıca daha fazla ve yeni rejimin milliyetçi tabiatı için potansiyel olarak daha tehlikeli idiler. Listede büyük bir Çerkeş grubunun bulunmasının nedeni, Çerkeş lerin geleneksel olarak Osmanlı Sarayına daha yakın olmaları ve Ankara çevresinin onların yabancı güçlerle ittifak yapma potansiyelinden daha tedirgin olması olabilir. 

Bir diğer önemli sonuç, bu insanların yaftalanması ila ilgiliydi. Listedekileri, kelimenin anlamı gereği, vatan haini olarak damgalamak pek doğru değil, çünkü ihanet edecekleri rejimin o zamana kadar bir parçası değillerdi. Onlar daha basmakalıp bir reçeteye, yani 1.Dünya Savaşının kaybedildiği kesinleştikten sonra, galiplerle işbirliği yaparak imparatorluğu koruma reçetesine sarıldılar. 
Bu insanların milli harekete muhaliflikleri, İtilaf Kuvvetlerinin işgaline taraftar olmaları demek değildir. Aslında onların gözünde Milliyetçiler Osmanlı İmparatorluğu'na ihanet edenlerdi. Bu yüzden, tarafsız bir gözle bakılınca bu insanlara "vatan haini" yerine, doğmakta olan "rejimin muhalifleri" demek daha doğru bir terminoloji olabilir. 

Bu gruptaki birçok insan, milliyetçilerin büyük devletleri yenilgiye uğratma olasılığını büyük bir şüpheyle karşılıyordu. Refik Halit (Karay) gibi kimileri, 
milliyetçi başarının bir ütopya olmadığını anladığı anda saf değiştirdi. 

150'liklerin nasıl bir arka plana sahip oldukları incelendiğinde, onların seçiminde ve kovuşturulmasında, daha önceden var olan siyasi ve bir dereceye kadar şahsi rekabetin de rol oynadığı fark edilir. Modern Türkiye'nin ortaya çıkışı konusuna aşina olan okurlar, yeni rejimin başarısında İTC'nin oynadığı rolü rahatlıkla kabul ederler. 
    Mustafa Kemal ve diğer önde gelen liderler de dahil Ankara çevresindeki birçok kişinin, İTC'yle geçmişte yakınlığı vardı. 

Bu nedenle, birçok 150'liğin, İTC'nin Osmanlı siyaset sahnesindeki baş rakibi olan Hürriyet ve İtilaf siyasi platformuna mensup olması şaşırtıcı değildir. Örneğin, listedeki birçok paşanın 1.Dünya Savaşından önce İTC hükümeti tarafından istifa ettirilerek bir köşeye çekilmeleri sağlanmıştı. Dolayısıyla onlar İTC'ye zaten diş biliyorlardı. 
    150'likler arasındaki birçok sivil üye de, 1913 darbesinden sonra İTC tarafından sürgüne gönderildiği için benzer kızgınlıklara sahipti. Osmanlı Devleti'nin bu eski memurları, İTC politikaları yüzünden devletteki saygın görevlerini kaybetmişlerdi. 1. Dünya Savaşının ardından İTC iktidardan inince, Osmanlı idare ve bürokrasi sindeki mevkileri yeniden dolduran bu sürgün Hürriyet ve İtilaf mensuplarının, İTC'yle birlikte anılanlara husumet beslemesi kaçınılmazdı. 150'liklerin geldikleri zeminin araştırılması, bunların birçoğunun, doğmakta olan milli hareketi "örtük İTC" olarak değerlendirdiğini açıkça ortaya koyar. 
Hükümette yer alanlar, Anadolu hareketinin, Hürriyet ve İtilaf hükümetini devirmek üzere İTC tarafından tasarlanmış bir hareket olduğuna kani idiler. 
Bu yüzden, onlar için Ankara'ya karşı çıkmak adeta bir refleksti. Bunlar, Ankara çevresinin eklektik bir insan grubundan meydana geldiğinden ve Ankara'daki liderliğin, özellikle de Mustafa Kemal'in kendini İTC'nin potansiyel tehdidi altında hissettiğinden habersizdiler. Nitekim Mustafa Kemal, Dördüncü Bölümde de gösterileceği gibi, Ankara'daki en yakın yoldaşlarını (Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet, Rauf) dahi susturmakta ve artık kapanmış İTC'deki olası rakiplerini (Kara Kemal, Cavit gibi) bile ortadan kaldırmakta tereddüt etmeyecekti. 

Ayrıca milliyetçilerin, İstanbul çevresine hakim olan, Ankara'yı İTC'nin parçası olarak algılama haleti ruhiyesinin kesinlikle farkında olduklarına da işaret etmemiz gerekir. Bu husus, 4 Eylül 1919'daki Sivas Kongresinin ilk oturumunda tartışıldı. Kongre katılımcılarından biri olan İsmail Fazıl Paşa, "milli harekete muhalif olanlar bizi İTC'nin parçasıymışız gibi tasvir ediyor; böyle bir ithamın bize hem ulusal hem de uluslararası olarak zarar vereceğini inkar edemeyiz. Bu yüzden, kongre üyelerinin namusları ve Allah'ın adı üzerine ... İTC'nin yeniden ihya edilmesi için 
çalışmayacaklarına dair yemin etmelerini teklif ediyorum," diyordu.262 

    Ne ilginçtir ki, müzakerelerde, metinde İTC adının muhafaza edilip edilmemesi üzerine ateşli tartışmalar yaşandı. Karar oybirliğiyle çıkmadı; yine de çoğunluk, kongrenin bazı üyeleri arasında belli bir İTC sadakatinin var olduğuna işaret edeceği gerekçesiyle yemin metninde İTC adının telaffuz edilmemesini istedi. 263 

150'likler meselesi, yeni yönetime olan siyasi muhalefetin susturulması sürecindeki ilk aşamayı temsil eder. 
Bu aşama, Ankara hükümetinin meşruiyetine yönelen tehdidin başarıyla bertaraf edilmesi aşamasıdır ve Ankara hükümetinin meşruiyetine karşı herhangi bir muhalefetin dile getirilmesinin önlenmesinde, başrolü oynamıştır. Ne var ki Ankara'ya muhalefet susturulurken, bu kez Ankara'da bir muhalefet boy vermiştir. 
Ankara çevresinin kendi içindeki iktidar mücadelesi ve 150'liklerden olmayan gazetecilerin oluşturduğu entelektüel tehditle birlikte BMM'deki siyasi 
tehdidin de bertaraf edilmesi, bir sonraki bölümde incelenecektir. 

DİPNOTLAR;

250 Roland Belgrave ve Stefano Taglia'nın kitap eleştirisi, "Through Ottoman Eyes" Cornucopia 36, bkz. 
       http:J1www.cornucopia.net/aboutdrs.htm1.erişim 9 Ocak 2009. 
251 Adalet, 20 Mart 1922. Makalenin tamamı çevriyazımla Karaca'da yayınlandı, 125-28; bu makale Mustafa Kemal'e kişisel saldırılarla doludur. 
252 Erdeha, 177. 
253 Karaca, 128. bu iddiaları kanıtlayamaz. 
254 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 030.18.01-26/21 Hikmet Öksüz'de zikredildiği şekliyle, Batı Trakya Türkleri, (Çorum: Karam, 2006), 180. 
255 Bir ITC üyesi olan Muhittin Birgen, komşusunu öldürmekten önceden hapsedildiğini ve 1908'de ikinci meşrutiyetin ilanındaki af sayesinde salıverildiğini öne sürer. Birgen, ayrıntıya girmeden, Kadri'nin kendi çevresindeki ilk İTC muhalifi olduğunu anlatır; Bkz. İttihat ve Terakki'de On Sene: İttihat ve Terakki Neydi? Cilt 1 (İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006), 516. 
256 Diğer ikisi Fanizade Zeynelabidin (listede 37. sırada) ve Fanizade Mesut (listede 27. sırada) idi. Bu aile, Ankara hükümetinden İstiklal Madalyası almış Dr. Baki Bilgili gibi bir mensup da yetiştirmişti. 
257 İsmail Tevfik (Okday), Adana Vilayeti Matbuatı (Ankara: Hariciye Vekaleti Matbaası, 1932), 24. 
258 Erdeha, 207. 
259 Mektubun tamamı, Sedat Bingöl tarafından Toplumsal Tarih'te "Ömer Fevzi Bey'in Müdafaanamesi  ve Mesut Fani'nin Hoybun'a İlişkin Bilgileri: iki 15o'lik Üzerine Notlar ve Belgeler" başlıgıyla  yayınlandı, 62 (Şubat, 1999): 41-48. 
260 Bunun nesnelliği dahi tartışılabilir, çünkü 1918'deki Mondros Mütarekesi gibi, vatan hainliği olarak telakki edilebilecek, daha önceki uluslararası anlaşmalar vardı. Onu, milli hareketin liderlerinden biri  olan Rauf Orbay imzalamıştı. 
261 Bu şahsiyetler ve onların siyasi faaliyetlerine ilişkin daha fazla bilgi için, Bkz. Hakan Özoğlu,  Kurdish Notables and the Ottoman State (Albany: SUNY Press, 2004). 
262 Uluğ iğdemir (yay. haz.), Sivas Kongresi Tutanakları (Ankara: TIK, 1986), 2-3. 
263 5 Eylül 1919'dki ikinci ohırum; age., 17-23



***

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 12

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 12


Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, 150 likler, Gayrı Müslimler, İzmir Süikastı,Türkiye Cumhuriyeti tarihi,
Sevr Antlaşması, İstiklal Savaşı, ZUHAL BİLGİN, FEVZİ GÖLOĞLLU, YETKİN BAŞARIR,HAKAN ÖZOGLU,


(62) Sabık Akhisar Kaymakamı Yüzbaşı Küçük Ethem.,
 
    Kuvayı Seyyarede, Ethem'in emrinde çalışıyordu. Onunla birlikte Yunanistan'a gitti. Eylül 1934'te Yunan vatandaşlığına geçtiyse de, aftan sonra memlekete döndü. 

(63) Düzceli Sami "Aço Fumpat" .,

   Çerkes kökenli ve harbiye mezunuydu. Ethem'in ağabeyi Tevfık'in yaveriydi. Aftan sonra Türkiye'ye döndü ve 17 Nisan 1946'da öldü. 

(64) Burhaniyeli Halil İbrahim., 

(65) Susurluk'tan Demirköprülü Hacı Ahmet., 
  
   Halil İbrahim de, Hacı Ahmet de, memleketi terk edip Yunanistan'a gittiler ve aftan önce Suriye'de öldüler. Çerkes Kongresi Delegeleri., 
Bu Gruptakiler, 24 Ekim 192ı'de İzmir'de toplanan Çerkes Kongresine katıldıkları için 150'likler listesine alınmıştır. 

Bu kongre, çok sayıda Çerkes ileri geleninin bir araya toplanarak yayınladıkları Şarki Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti Bildirisiyle, büyük devletlere ve dünyaya ayrılıkçı niyetlerini bildirdikleri kongreydi. 225 

Söz konusu bildiride, Ankara aleyhtarı duygular açıkça gözlenebilir.226 

    Örneğin, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Çerkes nüfusun değişmezliğinden, Türklerin kötü yönetiminin sorumlu olduğu ileri sürülmektedir. 

Söz konusu belgeye göre iki milyonluk Çerkes nüfusu, aslında altı milyon olmalıydı. İTC'nin zorbaca Türkleştirme politikaları yüzünden, 
Çerkes nüfus potansiyeline ulaşamamıştı. Ankara'daki milliyetçiler, ayrıca Çerkesleri kendilerine katılmaya zorlamış ve ustaca yönlendirmişlerdi. 
 
   Ne var ki Çerkesler Kemalistlerin "gayri insani harekat ve sakim [yanlış] siyaset"ini fark ettikleri anda, hemen onların aleyhine dönmüş ve 
"medeni Yunan yönetimi" altında barış içinde yaşama arzusu ile Yunan hükümetinin himayesinde birleşmişlerdi.227 Cemiyet, Ankara'ya 
hizmet edenler kadar (Rauf Orbay gibi), İstanbul hükümetinin emrindeki Çerkesleri de eleştiriyordu. Bu yüzden, cemiyet mensupları İstanbul hükümetine 
hizmet ettikleri için değil, Yunanlılarla birlik oldukları ve Ankara'ya isyan etme potansiyeli taşıdıkları için 150 'likler listesine alındılar.228 
150'likler listesinin bu kısmında, Şarki Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyetinin 17 kurucu ve idarecisinden 15'inin adı bulunmaktadır. 

   Sadece, Miralay Ahmet ve Sefer Hoca da 150'1ikler arasında idiler, ancak adları cemiyetin kurucu ve idarecisi olarak geçmiyordu. Öte yandan, Cemiyetin 
kurucularından onu listeye alınmamıştı. cemiyetin tüm kurucularının adlarının neden listede yer almadığını ve diğer iki ismin nereden geldiğini bilmiyoruz. Ancak Cemiyet başkanı Talustan Bey'in listeye alınmadığını biliyoruz. Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivi'nde, bu grup mensuplarının alelade gündelik faaliyetleri dışında pek fazla işe yarar bilgi bulunmamaktadır.229 

(66) Bağ Osman., 
(67) Sabık İzmit Kaymakamı İbrahim Hakkı 
(68) Brau Sait 
(69) Berzek Tahir 
(70) Maan Şirin 
(71) Koca Ömer oğlu Hüseyin 
(72) Bağ Kamil 
(73) Hamete Ahmet 
(74) Maan Ali 
(75) Harun-iir-Reşit 
(76) Eskişehirli Sefer Hoca 
(77) Nuri Bey oğlu Bigalı İsa 
(78) Kazım 
(79) Lampaz Yakup 
(80) Kumpat Hafiz Sait 
(81) Emekli Yarbay Ahmet 
(82) Dava vekili Bazadurug Sait 
(83) Şamlı Ahmet Nuri, 

POLİSLER...

Bu gruptakiler, esasen polis olarak işgal kuvvetleriyle yaptıkları işbirliğinden dolayı seçilmişlerdir. Bunlar, bölgelerindeki Kuvayı Milliye mensuplarını tevkif edip mahkeme önüne çıkarmakta vasıta olmuşlardı. 

(84) Sabık İstanbul Polis Müdürü Tahsin.,
 
Kalkandelen doğumluydu; Hürriyet ve İtilafa mensuptu. Damat Ferit tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğüne atandı. Bu görevde iken, İngiliz yetkililerle sıkı bir işbirliği içinde milliyetçilere karşı çalıştı; bu yüzden Gavur Tahsin diye bilinir. Türk istihbarat raporları, onun 1933'te Felemenk asıllı bir kadınla evli olduğunu ve Paris'te mukim bulunduğunu tespit eder. 1937'de Hollanda'da idi. Aftan sonra, 30 Temmuz 1938'de Türkiye'ye gelmiş, 
fakat 13 Ağustos 1938'de geri dönmüştür. 1939'da vatandaşlıktan çıkarıldığını ve 1965'te Hollanda vatandaşlığına geçtiğini biliyoruz.230 

(85) Sabık İstanbul Polis Müdür Muavini Kemal 
(86) Emniyet-i Umumiye Müdür Muavini Ispartalı Kemal 
(87) Sabık İstanbul Polis Müdüriyeti Birinci Şube (Siyasi Suçlar) Müdürü Şeref 
(88) Sabık İstanbul Polis Müdüriyeti Birinci Şube (Siyasi Suçlar) Başmemuru Hafiz Sait 
(89) Sabık Arnavutköy Merkez Memuru Hacı Kemal 
(90) Polis Müfettişi Namık 
(91) Şişli Komiseri Nedim 
(92) Sabık İzmit Merkez Memuru, Edirne Polis Müdürü ve Yalova Kaymakamı Fuat 

  1921'de Türkiye'yi terk ederek Mısır'a hareket etti. 1922'de Suriye'de Fransız otoriteleri için çalışmaya başladı. 12 Kasım 1936 tarihli bir polis raporuna göre, Halep'teki Türk konsolosluğuna yanaşıp Türk istihbaratından iş istemiş ve sürgündeki 150'likler hakkında bilgi toplamak üzere kiralanmıştır.231 

(93) Adana Polis Müdürü Yolgeçenli Yusuf 
(94) Sabık Unkapanı Merkez Memuru Sakallı Cemil 
(95) Sabık Büyükdere Merkez Memuru Mazlum 


   Ankara'nın zaferi üzerine İngilizlere sığınarak Yunanistan'da yaşamaya başladı. 
Bir süre İngiliz istihbaratı için çalıştıktan sonra, Hollanda mandasındaki Cava'ya giden Mazlum, aftan sonra geri dönmedi. Şaduman Halıcı'nın mastır tezinde, bu eski polis memurları hakkında önemsiz bazı bilgiler bulunmaktadır. 232 

(96) Sabık Beyoğlu Komiser Vekili Fuat., 

GAZETECİLER..

Bu gruptaki, gazeteciler Ankara çevresine karşı besledikleri şüpheyi ve buna bağlı muhalefeti yüksek sesle telaffuz etmekteydiler. 
Onların İstanbul rejimine olan sadakatleri, Ankara tarafından bir tehdit olarak değerlendirildi ve bu gazeteciler listeye dahil edildi. 
Bu grup, seçme sürecinin keyfiliğini açıkça ortaya koyar, çünkü başka birçok muhalif gazeteci listeye alınmamıştır. 

(97) Serbesti Gazetesi sahibi, Hürriyet ve İtilaf mensubu Mevlanzade Rıfat.,
 
    Günümüzdeki Irak topraklarında doğmuş Kürt kökenli bir Osmanlı idi, ancak yaşamının çoğu sürgünlerde geçti. ilk olarak, sabık Sultan Mehmed Reşat'ın adamı olduğu şüphesiyle  II. Abdülhamid tarafından sürgün edildi; İTC'nin 1908'de meşrutiyeti yeniden ilan etmesiyle Yemen sürgününden dönerek, İstanbul'da, İTC'yi eleştiren makaleler yayınlayan Serbesti gazetesini çıkarmaya başladı. İmparatorluktan ikinci kaçışı, vuku bulan 31 Mart Vakasının ardından, 22 Nisan 1909'da oldu.233 

   Bu kez Paris'e sürgüne gitmişti; orada İTC aleyhtarı Islahat-ı Esasiye-yi Osmaniye Cemiyetine katıldı. 234 Onun, bir süreliğine Mısır ve Yunanistan'da vakit geçirdiğini de biliyoruz. Sürgünden ikinci dönüşü ı-lürriyet ve İtilafın kuruluşuyla da çakıştı ve hemen gidip oraya üye oldu. Halil Menteşe hatıratında, 
Rıfat'ın, Mustafa Kemal tarafından, kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle mahkemeye verildiğini belirtir. 235 

Mevlanzade Rıfat, ı. Dünya Savaşından sonra Kürt milliyetçisi faaliyetlere girişti; ancak listeye konuluşu, Kürt milliyetçiliğiyle ilgili faaliyetler yüzünden değil, Ankara hareketine karşı olan duruşundan dır. Yazdığı, İttihat Terakki İktidarı ve Türkiye İnkılabının İç yüzü 236 adlı kitapta İTC'yi ve Kemalistleri eleştiriyordu. 

Bu muhalefeti, kendisine 150'likler arasındaki yerini hazırladı ve Türkiye'yi üçüncü kez terk edip Suriye'nin Halep şehrine gitti. 

Osmanlı ve İngiliz kaynaklarından, onun, özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında, Kürt milliyetçiliğiyle ilgili faaliyetlere girdiğini öğreniyoruz.237 

  Bazı kaynaklar, Mevlanzade Rıfat'ın Kürt devrimcisi sıfatıyla San Remo'daki Sultan Vahdeddin'i ziyaret ettiğini de kaydederler.238 

Oysa Türk istihbarat raporları, şaşırhcı bir biçimde onun Türk istihbarah tarafından görevlendirildiğini ortaya koyar. Sedat Bingöl, 150'1iklerle ilgili çalışmasında, onun Türkiye hesabına çalışan bir casus olarak yaphğı faaliyetleri açıkça gösteren bir belgeye işaret eder. Mevlana zade, 1930'da Türk yetkililerine (herhalde Atina'daki Türkiye Konsolosluğuna), sürgündeki 150'liklerin, Kürt milliyetçisi Hoybun örgütünün ve Ermenilerin faaliyetleriyle ilgili olarak Ankara'ya bilgi vermeyi ve sürgünde Türkiye lehine yazılar yazmayı planladığını bildirdi. Ne var ki Türk yetkilileri, bunun onun Türk ajanı kimliğini ifşa edeceğinden hareketle böyle yazılar yazmamasını istediler.239 

Ancak Mevlanzade Rıfat bu bilgi kendisine ulaşmadan, 12 Eylül 1930'da öldü. 

(98) Türkçe İstanbul Gazetesi Sahibi Sait Molla.,

  1882 doğumlu Sait Molla, medrese kökenli olup ulemaya mensuptu. Şura-yı Devlet azası ve Hürriyet ve İtilafın aktif bir üyesi olan Sait Molla, Mayıs 19ı9'da İngiliz Muhipleri Cemiyeti başkanı oldu ve sahibi olduğu İstanbul gazetesinde İngiltere taraftarı pek çok yazı yayınladı. Bir İngiliz ajanı olan Rahip Frew'a yazdığı mektuplara Kemalistlerce el konunca, İngiliz ajanı olmakla suçlandı. 240 
Bu kendisinin reddettiği bir iddia oldu. 

İstiklal Savaşının 1922'de son bulmasının ardından İngiliz pasaportuyla ülkeyi terk ederek önce Romanya'ya, oradan da Mısır'a kaçtı. Türk yetkililerini, mektuplar göndererek 15o'liklerin Mısır'daki faaliyetlerinden haberdar ettiği bildirilir.241 Mayıs 1925'te Kıbrıs'ta bulunuyor, Ankara rejimini eleştiren yazılar yazmaya ve İngilizlerle yazışmaya devam ediyordu. 
   Mektuplarından birinde, Ankara rejimini İslam dünyasındaki " Zehirli yılan " olarak betimler. 242 

6 Haziran 1930'da Paris'e gitmek üzere Kıbrıs'tan çıktı, ancak üç gün sonra Atina'da görüldü. Bu güzergah değişikliğinin sebebi, kendisinin 150'liklerin Batı Trakya'da kalmasına izin verilmesi için Yunan Başbakanı Venizelos'la görüşme isteğiymiş gibi gözükmektedir. 

Ne var ki, Venizelos onunla görüşmedi. Bir daha Paris yolculuğuna çıkma fırsatı bulamayan Sait Molla 14 Temmuz 1930'da Atina'da öldü. 

(99) İzmir M..savat Gazetesinin Sahibi ve Köşe Yazarı ve Darülhikmet üyesi lzmirli Hafız lsmail., 

   İzmir'de doğup medrese eğitimi alarak hafız oldu. Osmanlı bürokrasisindeki görevleri arasında, 4 Kasım 1922'ye kadar kaldığı Muhaceret Dairesi Başkatipliği ve Darülhikmet üyeliği vardır. Bir Hürriyet ve İtilaf taraftarı olarak Ankara'yı eleştiren yazılar yazdı. 1919'da ünlü Ayasofya Camii'nde verdiği bir vaazda, İTC'yi "İslamiyeti tam manasiyle içine sindiremeyenler" ve "tehcir ve katliamların sorumluları" şeklinde tarif ettiği belirtilir.243 

   Hafız İsmail Hakkı'nın Ankara hareketini İTC'nin bir parçası olarak gördüğünü ilave etmeye gerek bile yok. Ankara'nın başarısı üzerine, Mısır'a giderek Müsavat gazetesini orada yayınlamaya devam etti. 1933 öncesinde vefat etti. 

(100) Aydede Gazetesi sahibi ve Posta Telgraf Sabık Müdür-Ü Umumisi Refik Halit., 

2 Mart 1888'de İstanbul'da doğdu. 244 Babası Mehmet Halit, bilinen bir Mevlevi tarikatı mensubuydu.245 Tahsilini Galatasaray Mekteb-i Sultanisi'nden yaptı ve avukatlık eğitimi gördü. Maliye Bakanlığında ve İstanbul Belediyesinde çeşitli alt kademe mevkilerde çalışırken, İTC kökenli meslektaşlarından uzak durdu. İTC'nin destek verdiği sadrazam Mahmut Şevket Paşa'nın ıı Haziran 1913'te bir suikasta kurban gitmesi üzerine, önce Sinop'a, sonra da 1918'e kadar kalacağı Çorum'a sürüldü. Döndükten sonra resmen Hürriyet ve İtilaf üyesi oldu ve müteakiben Damat Ferit Paşa hükümetince, 12 Mart 1919'da Posta Telgraf Umum Müdürlüğne atandı.246 Kabine değişikliğinden doğan kısa bir aradan sonra, 5 Nisan 1920'de aynı mevkie ikinci kez getirildi. 

    Refik Halit daha çok bir gazeteci ve yazar olarak tanınır. Aralarında, Servet-i Fünun, Tercüman-ı Hakikat, Son Havadis, Muhit, Fecr-i Ati, Kalem, Vakit, Tasvir-i Efkar, Zaman, Cem, Şerah, Alemdar, Peyam-ı Sabah, Peyam ve Aydede'nin de bulunduğu pek çok dergi ve gazete yayınlamıştır. 

    Yayınlarında, önce İTC'ye, daha sonra Ankara'ya yönelen, daimi bir muhalefet tonu vardı. 

Ancak, Ankara çevresinin hedefi haline gelmesi, Anadolu' daki direniş hareketinin telgraflarını göndermeyi reddettiği Posta Telgraf Umum Müdürlü.. 

Görevi sırasındadır. Milliyetçiler arasındaki haberleşmeye ağır bir darbe indirmiş olduğu bu hareketiyle, kendine 150'likler listesinde bir yer açmış oluyordu. Gazetelerdeki makaleleri onun Mustafa Kemal karşıtlığını ve Ankara çevresine duyduğu küçümsemeyi açıkça ortaya koyar. Onun zihninde, Ankara hareketi İTC'nin ta kendisiydi. Yazılarından birinde Mustafa Kemal'i İTC liderlerine benzetmiş ve onlardan biri olan Cemal Paşa'dan dem vurarak "Cemal gitti ama Kemal geldi," demişti.247 

    Kemalistlerin İstiklal Savaşında üstünlüğü ele geçirmeye ve İstanbul'u sıkıştırmaya başlaması, özellikle de Ankara hareketinin keskin muhaliflerinden, yakın arkadaşı, eski Dahiliye Nazırı Ali Kemal'in öldürülmesi üzerine, Refik Halit 9 Kasım 1922'de memleketi terk etti. 

150'likler listesi 1924'te ilan edildiğinde, o zaten yurtdışındaydı. Sürgün hayah Beyrut'ta başladı. Ankara aleyhtarı yazılarına Halep'te de devam etti. Ancak, 18 Mayıs 1928'de yayınlanmaya başlayan Vahdet'teki yazıları, yavaş yavaş giderek daha Ankara ve Kemalist inkılap yanlısı bir havaya büründü. Hatay'daki (Antioch) Ankara yanlısı makaleleri, bu bölgenin 1939'da Fransız kontrolündeki Suriye'den, Türkiye Cumhuriyeti'ne geçmesinde rol oynadı. 150'likler için 1938'de bir af kanunu çıkarılmasındaki ana gerekçenin, Refik Halit'in Hatay'daki faaliyetleri olduğu öne sürülür.248 

Refik Halit, Mustafa Kemal'e ve Ankara hareketine karşı olduğunu açıkça kabul eden ve bundan dolayı özür dileyen 15o'liklerden biriydi.249 

1938'de İstanbul'a döndü ve 18 Temmuz 1965'teki ölümüne kadar burada kaldı. 

DİPNOTLAR;

225 Cemiyet'in sekiz maddelik tüzüğü Karaca'da yayınlanmıştır, 119-21. 
226 Ankara taraftan Çerkes örgütleri de vardı; Bkz. Tunaya, 585. 
227 "Çerkes Milletinin Düvel-i Muazzama ve Alem-i insaniyet ve Medeniyete Umumi Beyannamesi" Tunaya'da yayınlandı, 587-91. Tunaya, Çerkeslerin çıkardığı tüm isyanların, söz gelimi Anzavur ve Çerkes Ethem isyanı gibi, Çerkes milliyetçilik hareketleri olarak yaftalanamayacağı uyarısında bulunur, age., 586-87. 
228 Bazı Çerkes isyanları, söz gelimi Düzce ve Bolu isyanları gibi, Ankara kuvvetlerine rahatsızlık yarattı. Bkz. Rüknü Özkök, Milli Mücadele Başlarken, Düzce-Bolu İsyanları (İstanbul: Karacan, 1970). 
229 Halihazır bilgiler için. Bkz. Halıcı, 196-202. 
230 EGMA 12222-84, F1 ve F11, Halıcı, 203'te. 
231 EGMA 12222-92/E 6, E 9, F 2 Bingöl, 169-170'te zikredilmiştir. 
232 Halıcı, 202-10. 
233 Türkiye tarihinde "31 Mart Vakası" olarak bilinen, 13 Nisan 1909'daki bu olay, İTC rejimine karşı Abdülhamid yanlısı, gerici, karşı devrimci bir ayaklanma sayıldı. 
234 Bu cemiyet, bir başka İTC karşıtı şahsiyet olan Şerif Paşa tarafından kuruldu, Bkz. Özoğlu, Kurdish Notables ... , 110-13; Rıfat'ın yaşamı için ayrıca bkz. Rohat Alakom, Şerif Paşa: Bir Kürt Diplomatının Fırtınalı Yıllan (lstanbul: Avesta, 1998), 75-80; Metin Martı, yay. haz., Mevlanzade Rıfat'ın Anılan  (İstanbul:Arma, 1992). 
235 Halil Menteşe, İsmail Arar, Halil Menteşe'nin Anılan (İstanbul: Hürriyet Vakfı, 1986), 77 Alakom'da zikredildiği şekliyle, 74. 
236 Mevlanzade Rıfat, İttihat Terakki İktidan ve Türkiye İnkılabının İçyüzü (İstanbul: Yedi İklim, 1993). 
237 Özoğlu, 83, 
238 Martı, 6. 
239 EGMA, 12222-97/C 9 Bingöl'de zikredilmiştir, 172. Bu belge, Dahiliye Vekaletinden Hariciye Vekaletine gönderilmiş. 13 Eylül 1930 tarihli bir mektuptu. Mektupta, Mevlanzade Rıfat'ın açık açık bir makale yazmaktan kaçınması ve Türkiye'nin muhaliflerine dair bilgi toplamaya devam etmesi gerektiği ifade ediliyordu. Türk Konsolosluğu bu bilgileri gözden geçirecek ve değerli olanları için ona nakdi ödeme yapacaktı. 
240 Bu mektuplar Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'unda yayınlanmıştır, Bkz. Korkmaz, yay. haz., 201-207. 
241 Fethi Tevetoğlu, Milli Mücadele Yıllamıdaki Kurnluşlar (Ankara: TIK, 1988), 141-43, 
242 İngiliz arşivlerindeki, C O, 67/216/3 dipnotlu bu mekhıp "Kıbrıs'ta Bir 150'lik: Sait Molla"da yayınlandı, Bkz. http://www.biyotarih.com/?p=46 (erişim 6 Ocak 2009). 
243 Tarık Zafer Tunaya, İslamcılık Akımı (lstanbul: Simavi, 1991), 113. 
244 Onun doğum gününe ilişkin farklı tarihler verilir. Ancak ben, Minelbab İlelmihrab, 98'de bu tarih verildiği için onu 2 Mart olarak aldım. Bir diğer faydalı hatırat da yine onun Bir Ömür Boyunca'sıdır. 
245 Nihat Karaer, Tam Bir Muhalif: Refik Halid Karay (İstanbul: Temel, 1998), 22. 
246  Bu daha önce kabine düzeyinde bir atamaydı. 
247 Alemdar, 3 Ocak 1920, makalenin bir sureti için bkz. Karaer. 175. Mustafa Kemal'i eleştiren referansların topluca bulunması için bkz. Karaer, 70-87; Toker, 171-172. 
248 Erdeha, 210, Karaer, 104-107. 
249 1923'teki hatıratında (Minelbab İlelmihrab), bu duygu gayet belirgince ortaya konmuştur. Refik  Halit, 2 Haziran 1938'de günlük Tan gazetesinde yayınlanan bir telgrafında "Sürgünde hepimize gurur veren Atatürk, Çok Yaşa," diye haykırır. 


13. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 10

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 10

Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, 150 likler, Gayrı Müslimler, İzmir Süikastı,Türkiye Cumhuriyeti tarihi,
Sevr Antlaşması, İstiklal Savaşı, ZUHAL BİLGİN, FEVZİ GÖLOĞLLU, YETKİN BAŞARIR,HAKAN ÖZOGLU,

MÜLKİ VE ASKERİ ERKAN..,,

(23) Kuvayı İnzibatiye Mensuplarından ve Nemrut Mustafa Divan-, Harp üyesi (kaymakam) Fettah.,
 
 Asker kökenliydi ve İTC tarafından zorla istifa ettirilmeden önce yarbaylığa yükselmişti. Ancak, 5 Nisan 1920'de, halk arasında Ankara/ milli çevre mensup ya da sempatizanlarını yargılamasıyla ünlü mahkeme başkanının adıyla "Nemrut Mustafa Divan-ı Harbi" diye anılan sıkıyönetim mahkemesine atandı. 

İstiklal Savaşından sonra, önce Mısır, sonra Suriye'ye gitmek üzere ülkesini terk etti. Kürt kökenli olduğu için Kamil Erdeha onun Halep'teki Kürt milliyetçisi faaliyetlere karıştığını ve Türkiye'de bir Kürt ayaklanmasını kışkırtmaya çalıştığını ileri sürer.161 
Fettah, 1933 öncesinde Suriye'de hayatını kaybetti. 162 

(24) Kuvayı İnzibatiye mensuplarından Çopur Hakkı., 

     Çerkes asıllı ve harbiye kökenli olan Çopur Hakkı, iflah olmaz bir Ankara düşmanı ve Ocak 1919'da İTC'yi bertaraf etmek üzere kurulan Nigehban-ı Askeri Cemiyeti kurucularındandı. Ankara çevresinin İTC'nin bir uzantısı olduğu iddiasıyla kurulan bu örgüt, Kemalistlere düşmandı. 

Çopur Hakkı aynı zamanda Hilafet Ordusunda da görev yapmış ve 150'likler listesine bu yüzden alınmıştır. Adının listeye, BMM'deki mebusların 
ısran sonucu eklendiğini de not etmek gerekir.163 

Çopur Hakkı Türkiye'yi terk edip Yunanistan'a gitti ve Yunan vatandaşlığına geçerek bıkıp usanmadan Ankara aleyhine çalıştı. 164 

Onun nerede ve ne zaman öldüğünü bilmiyoruz. Ancak 1937'de Yunanistan'ın İskeçe şehrinde olduğunu biliyoruz. 165 

Görüldüğü gibi, bu grup hemen hemen tamamıyla asker kökenli kişilerden oluşuyordu ve etnik olarak çoğu Çerkes asıllıydı. Listeye Hilafet Ordusu başlığı altında dahil edilmişlerdi ama bazıları listeye başka kategorilerden de girebilirdi. 

(25) Sabık Bursa Valisi Gümülcüneli İsmail., 

   1877'de Gümülcine'de (bugünkü Yunanistan'da) doğdu ve siyasete, Osmanlı Parlamentosuna, memleketinden İTC üyesi olarak girdiği 1908'de atıldı. Kısa süre sonra İTC'den ayrılıp, daha sonra 21 Kasım 1911'de Hürriyet ve İtilaf ile birleşecek olan Ahali Fırkasını kurdu. Mahmut Şevket Paşa'nın bir suikasta kurban gitmesi üzerine Paris'e hareket etti. Ancak Hürriyet ve İtilafın r9r9'da yeniden dirilmesi üzerine geri döndü. 13 Mart 1919'da Bursa valiliğine atandı. Burada, ateşli bir İTC muhalifi olup çıktı. 
Birçok meslektaşı gibi o da, Ankara çevresini İTC'nin devamı sayıyor ve düşmanlık besliyordu. Kötü davranışlarından dolayı 29 Temmuz 1919'da görevden alınınca, Gümülcine'ye gidip Haziran r92o'ye kadar burada kaldı, yılın ikinci yarısında ise İstanbul'a döndü. Ancak İstanbul 1922'de milli hükümetin kontrolüne girince, önce Romanya'ya, ardından da San Remo'ya gitti. Kaynaklar onun sürgünde, birçok yakın arkadaşını, hatta sabık Sultan Vahdeddin'i bile dolandırarak düşkün bir hayat sürdüğünü aktarırlar.166 

1938'deki afla dönmeyip Fransa'da kalmış ve 1942'de, muhtemelen Yunanistan'da ölmüştür. 

(26) Ayandan Konyalı Zeynelabidin., 

Ahali Fırkası ile Hürriyet ve İtilafın kurucularındandı. Milliyetçilerin galip gelmesi üzerine Mısır'a gitmek üzere yola çıkıp, daha sonra Mekke'de Vahdeddin'e katıldı. Ardından Suriye'ye yerleşerek burada ticarete başlayan Zeynelabidin, ileriki yıllarda Irak'ta katip olarak karşımıza çıkar. Şaduman Halıcı onun 1939'dan sonra öldüğünü ileri sürer.167 

(27) Sabık Cebel-i Bereket Mutasarrıfı Fanizade Mesut., 

1889'da Adana'da doğdu; Adana'ya Süleymaniye'den (günümüzde Irak'ta) göç etmiş varlıklı bir aileye mensuptu. Göreceğimiz gibi, Kürt asıllı ailenin, listede iki mensubu daha vardı. Hukuk tahsil eden ve Fransız işgali sırasında Adana'nın Cebel-i Bereket kazasına mutasarrıf olan Mesut, 150'likler listesine bu nedenle girmiştir. Kemalistlerin zaferi üzerine önce Suriye'ye, oradan da Fransa'ya giderek doktorasını tamamladı. Bitirme tezinin, Kürt milliyetçisi talepleri reddetmeyi amaçlayan Kürtler üzerine olması ilginçtir. 

Araştırmaları sırasında ve mezuniyetinden sonra, mali destek için Türk konsolosluğuna başvuruda bulunmuştur.168 

1933'te Antakya'ya (o sırada Fransız Suriye'sinde) dönerek yerel bir lisede ders vermeye başladı. 

Aftan sonra Türkiye'ye dönüp avukatlık yapmaya başlayan Mesut, başarılarından dolayı Mustafa Kemal'i öven bir kitap da yazdı.169 

Ankara hükümetinin yaptıklarından etkilendiği açık olan ve hayatının geri kalanını bir Mustafa Kemal hayranı olarak geçiren Fanizade Mesut, 15 Kasım 1979'da İstanbul'da öldü.170

(28) Hürriyet ııe İtilaf liderlerinden Miralay Sadık., 

    1860 doğumlu ve asker kökenli olan Sadık Bey, 1906'da İTC'nin Manastır (günümüzde Makedonya'daki Bitola) şubesine katıldı. Bununla birlikte, Hürriyet ve İtilaf araştırmacısı Ali Birinci, onun İTC'nin beyin takımından uzak tutulduğunu ve bunun, cemiyetten ayrılmasına zemin hazırladığını ileri sürer.171

Daha sonra Hürriyet ve İtilafa katılarak burada başkan yardımcılığı koltuğuna oturdu. Mahmut Şevket Paşa'nın 1913'teki katlinden sonra, diğer bazı İTC muhalifleri gibi o da imparatorluğu terk ederek Fransa'ya doğru yola çıktı ve 1919'a kadar orada kaldı. 1920'de Hürriyet ve İtilafın başına geçti; 192ı'de ise İngiltere'yle işbirliği yaparak imparatorluğu koruyacağı iddiasındaki Türkiye'de İngiliz Muhipleri Cemiyetinin başkanlığına seçildi.172 

Gerçekteyse bu örgüt, imparatorluktaki İngiliz çıkarlarının bir kuklası ve sıkı bir İTC karşıtıydı. Ankara'daki milliyetçilerin, İngiltere'nin Osmanlı İmpratorluğu'na karşı beslediği iyi niyete zarar vereceğine inanan Sadık, aynı zamanda sesi çok çıkan bir Ankara muhalifiydi. 

Bu nedenle 1924'te Türkiye'yi terk ederek gittiği Romanya'da 16 yıl kaldı.173  1940'ta, sürgünden döndüğü gün, İstanbul'da öldü. 

(29) Sabık Malatya Mutasarrıfı Bedirhani Halil Rami., 

    Kürt ileri gelenlerinden, ünlü Bedirhan Paşa'nın 174 oğlu ve İstiklal Savaşı sırasında Malatya mutasarrıfı idi. Mustafa Kemal, Nutuk'unun birkaç yerinde, Halil Rami'nin Eylül ı9ı9'daki Sivas Kongresini basma ve kendisini öldürme bağlamındaki girişimlerinden söz eder. 175 Ayrıca, gizli İngiliz ajanı Binbaşı Edward W. C. Noel'in Kürt aşiretlerini Kemalistlere karşı örgütlemek için Halil Rami'yle kurduğu temas da apaçık belgelenmiş durumdadır.176 Bu yüzden 150'likler listesine alınması kimseyi şaşırtmadı. 

Şaşırtıcı olan, onun orijinal listede yer almayıp, listeye sonradan, BMM'deki tartışmalar esnasında, Kastamonu mebusu Halit Bey'in talebi üzerine dahil 
edilmesiydi.177 
Halil Rami, 1925'te İstanbul'da yakalanarak Beyrut'a sürgüne gönderildi. 
Burada Kürt milliyetçisi faaliyetlerde bulundu. Türk Polis arşivlerine göre 8 Aralık 1932'de öldü.178 

(30) Sabık Manisa Mutasarrıfı Giritli Hüsnü., 

Hukuk tahsil etti ve 19 Şubat 1919'da Manisa mutasarrıfı oldu. Kamil Erdeha onun, Manisa Yunan işgalindeyken, Yunan güçlerinin kendilerine karşı çıkılamayacak kadar üstün olduklarına inandığını ve bu yüzden onlarla işbirliği yaptığını ileri sürer. Ancak bu işbirliğinde o kadar ileri gitmiştir ki, Yunan güçleri için bir Yunan subayı kadar canla başla çalıştığından, halk kendisine "Hüsnüyadis" adını takmıştır.179 
Hüsnü, Türkiye'nin zaferinden sonra geri çekilen Yunan kuvvetleriyle beraber ülkeyi terk etti. Yunan vatandaşlığına geçip Atina' da yaşamaya başladı. Yaşamının geri kalanını, Yunan Ulusal Bankasında hukuk danışmanlığı yaparak geçirdi.180 Aftan sonra Türkiye'ye dönmeyerek Yunanistan'da öldü. 

(31 ) Sabık Divan-, Harp Reisi Nemrut Mustafa., 

    Asker kökenli olan ve paşalığa kadar yükselen Nemrut (Kürt) Mustafa Paşa, İTC döneminde istifaya zorlandı. lTC iktidarının 16 Aralık 1918'de yıkılması üzerine, İTC mensuplarını yargılayan Birinci Divan-ı Harbe üye olarak atandı. Anadolu'da çeşitli idari görevlerde bulunduktan sonra, 1920'de aynı mahkemenin reisliğine tayin edildi. Bu görevdeyken, bir an bile ara vermeden Ankara çevresi aleyhine çalıştı ve Mustafa Kemal dahil bu çevrenin birçok mensubunu idam cezasına çarptırdı. Tevfik Paşa hükümeti döneminde (21 Ekim 1920-17 Kasım 1922), yetkisini kötüye kullanmakla suçlanarak yedi ay hapis yattı. Ancak 7 Şubat 192ı'de Sultan Vahdeddin tarafından affedildi. Mustafa Paşa, İstiklal Savaşı sırasında, önce Şam'a (28 Haziran 1921), sonra Bağdat'a gitti ve burada Kürt milliyetçisi faaliyetlerde bulundu. 29 Ocak 1936'daki ölümüne kadar sıkı bir Ankara hükümeti karşıtı olarak Irak'ta yaşadı.181 

(32) Uşak Belediye Reisi Hulusi., 

Memleketi terk ettikten sonra Yunanistan'a gitti ve öldüğü tarih olan 5 Nisan 193o'a kadar burada kaldı. Sürgünde, Ankara aleyhtarı faaliyetlerde bulunduğuna dair herhangi bir kayıt yoktur. 182 

(33) Sabık Adapazarı Kaymakamı Hain Mustafa., 

   1907'de mülkiyeden mezun oldu ve çeşitli kasabalarda kaymakamlık yaptı. 1919'da, Yunanlıların bölgeyi işgali sırasında Adapazarı'na atandı ve Yunan idaresinde görev yaptı. Bir Hürriyet ve İtilaf mensubu olarak azılı bir Ankara hükümeti karşıtıydı.183 Onun, 1937'de, Yunanistan'ın Selanik şehrinde olduğunu biliyoruz. Ama nerede ve ne zaman öldüğünü bilmiyoruz. 

(34) Sabık Tekirdağ Müftüsü Hafız Ahmet., 

Yunan istilasına kadar Edirne'de alt kademe bir din görevlisi olarak çalıştı ve ardından Tekirdağ Müftüsü oldu. Yunan kuvvetleriyle birlikte ülkeyi terk ederek Selanik'e gitti. Ankara aleyhtarı faaliyetlere karışmayan Hafız Ahmet, 16 Temmuz 1931' de Cangaza'da öldü.184 

(35) Sabık Afyonkarahisar Kaymakamı Sabit., 

Sürgün yıllarını Yunanistan'da geçirdi ve 1926'da orada öldü. 

(36) Sabık Gazi Ayıntap Kaymakamı Celal Kadri., 

Fransız işgalinde Gaziantep kaymakamı olarak görev yaptı ve daha sonra Fransızlarla birlikte Halep'e giderek orada Fransız istihbaratı için çalıştı. Aynı zamanda Suriye'de Doğru Yol adlı bir gazete de yayınladı. Polis raporları, onun 1935'ten sonra Türk istihbaratı için de çalıştığını ve aftan sonra Türkiye'ye döndüğünü ortaya koyar.185 

(37) Hürriyet ve İtilaf Kôtibi Umumisi Adanalı {Fanizade] Zeynelabidin., 

   1884'te Adana'da doğan Zeynelabidin, Hürriyet ve İtilafın ileri gelenlerindendi. Parti sözcüsü olarak bilinirdi ve partinin genel sekreteri de oldu. 26 Mayıs 1919'da, imparatorluğun sorunlarını tartışmak üzere toplanan Şura-yı Saltanat'ta, Hürriyet ve İtilafın görüşlerini o sundu.186 

    İstiklal Savaşından sonra önce Mısır'a, ardından Bağdat'a gitti ve orada öldü. 

(38) Sabık Ayan Meclisi üyesi ve Mülga Eski Evkaf Nazırı Vasfı Hoca., 

    Bu gruptaki birkaç ulema sınıfı mensubundan biriydi. İmparatorluğun çeşitli şehirlerinde kadı olarak çalıştıktan sonra, 1908'de Balıkesir'den Osmanlı Parlamentosuna girdi. Hürriyet ve İtilafın kurucularından biriydi. 4 Mart-17 Mayıs 1919 tarihleri arasında evkaf-ı hümayun nazırlığı, 19 Mayıs-20 Temmuz 1919 tarihleri arasında da adliye nazırlığı yaptı. 18 Eylül 1919'da Ayan Meclisine atandı. 150'likler listesine alınınca, önce Romanya'ya, sonra Mısır'a gitti. Ardından tekrar Romanya'ya döndü ve 1926'da burada öldü.187 

(39) Sabık Harput Valisi Ali Galip., 

   1871'de Kayseri'de doğdu. r895'te harbiyeden mezun oldu ve yarbaylığa yükseldi.188 
   14 Nisan 1911'de ordudan ayrılarak Hürriyet ve İtilaftan siyasete ahldı. Mayıs 1919'da, Damat Ferit Paşa tarafından Harput valiliğine atandı. Bu görevdeyken Kemalist gruplarla uğraşmaya başladı ve Osmanlı Dahiliye Nazırı Ali Kemal'in kendisine, Eylül 1919'daki Sivas Kongresinde Mustafa Kemal ve yol arkadaşlarını tevkif emrini vermesiyle "Ali Galip Olayı" diye bilinen olayın baş aktörü olarak tarihe geçti. Mustafa Kemal Nutuk'unda bu olaya bir bölüm ayırır ve BMM'ye Ali Galip'in milliyetçileri durdurma girişiminde başarısız olarak Halep üzerinden İstanbul'a kaçtığı bilgisini verir .189 
150'likler listesinin 1924'te ilanı üzerine, Ali Galip Romanya'ya gitti ve 15 Kasım 1932'de burada öldü. Sürgünde tüccarlığa başlayarak, önce Köstence'de peynir üretip yerel okullara sattı, daha sonra İstanbul'a hayvan gönderdi. Sürgün yıllarında, Ankara karşıtı siyasetle uğraştığına dair hiçbir kayıt yoktur. 

(40) Sabık Bursa Vali Vekili Aziz Nuri., 

Aziz Nuri, azılı İTC karşıtlığı nedeniyle İTC rejimi tarafından Mısır'a sürgün edildi. İTC'nin iktidardan düşmesi üzerine geri dönerek, Hürriyet ve İtilafın Bursa başkanı oldu ve aynı zamanda burada Ankara aleyhtarı bir örgütlenmeye koyuldu. Bursa Yunan işgaline girince, Yunanlılar tarafından Bursa vali vekilliğine getirildi. Kemalistlerin kazandığı zafer üzerine, önce Mısır'a, oradan Yunanistan'a geçti. Türk istihbarat kaynaklarından, onun 1933'te Ürdün'ün Amman şehrinde, 1937'de ise Yunanistan'ın Pire şehrinde olduğunu öğreniyoruz.190 
Aftan sonra memlekete dönmedi; bununla beraber, ölümünden önce Mustafa Kemal'le temas kurmak istedi.191 

(41) Sabık Bursa Müftüsü Ömer Fevzi., 

  Ulema kökenli bir Hürriyet ve İtilaf siyasetçisiydi. 
1920 tarihli Sevr Antlaşmasından sonra getirildiği Bursa Müftülüğünde milli mücadeleye savaş açh. Aziz Nuri (bkz. yukarısı) ile birlikte, Ankara karşıtı bir örgüt kurmaya çalıştı ama başaramadı. Milliyetçiler onu tutuklayarak Kütahya'ya sürdüler. Bursa'nın Yunanlılarca işgali üzerine geri dönüp Yunan kuvvetleri hesabına çalışmaya başladı. Adı, bir Türk istihbarat raporunda "müteveffa" 
başlığı alhnda geçtiğine göre, 1933'ten önce Mısır'da öldü.192 

(42) Sabık İzmir Kadı Müşaviri Ahmet Asım., 

   Sürgün yıllarını Gümülcine ve İskenderun'da geçiren Ahmet Asım, 14 Haziran 1928'de öldü.193 

(43) Sabık İstanbul Muhafızı Natık., 

Günlük Tan gazetesine göre, kendisini Selanik'e süren İTC'nin baş düşmanlarından biriydi. 194 
İTC'nin çökmesinden sonra geri dönüp İstanbul Muhafızı oldu. 1933'te Mısır'da öldü. 

(44) Sabık Dahiliye Nazırı ve Ayan Meclisi'nden Adil 

1867'de İstanbul'da doğup bilinmeyen bir tarihte Bükreş'te öldü.195 

DİPNOTLAR;

161 Erdeha, 188. Onun bu iddiasına el verecek başka bir bilgiye sahip degilim. 
162 Bkz. Bingöl'deki, 1933'te hayatta olmayan 15o'likler listesi, ek 20a. 
163 TBMM Gizli Celse, 440. Onun dahil edilmesine, özellikle lstanbul'dan Ali Rıza Bey ısrar etmiştir. 
164 EGMA 12222-22/A 4 ve C12, Bingöl'de 142. 
165 EGMA 1222ı-2/Bı-B2-B6-B7; listenin tamamı için de, Bingöl, ek 22. 
166 Göztepe. Vahdeddin Gurbet Ceheııııemiııde .. , 135-142. Erdeha, 189, Karaca 70-71. 
167 Halıcı, 105. 
168 EGMA 12222-27/D2-C14-B2, Bingöl'de 146.
169 Fanizade Mesut, Atatürk'ün Hayat Felsefesi (Antakya: y.b., 1938); kitabın eleştirisi ve Fanizade
       Mesut'un hayatı hakkında bilgi için Bkz. İsmail Arar, "Bir ı5o'liğin Kitabı," Tarih ve Toplum. ıo (1989): 318.
170 Karaca yılı 1980 olarak verir.
171 Birinci, 243.
172 Tunaya, cilt 2, 463-80.
173 Birinci (s. 243) onun 22 yıl Rornanya'da kaldığı konusundaki iddiasında haklı değildir. Onun 1940'ta. 
       İstanbul'da öldüğünü biliyoruz ki bu onun sürgünde 16 yıl kaldığını gösterir. 
174 Ailesi için, Bkz. Malmisanıj, Cızira Botanlı Bedırhaniler ve Bedirhan Ailesi Derneğinin Tutanakları 
      (Spanga, Sweden: APEC, 1994) ve Özoğlu, 2004. 
175 Atatürk. cilt ı. 80, 86, 92 
176 Edward W. C. Noel. Diary of Major Noel on Special Duty in Kurdistan (Bağdat: y.b., 1920); David 
       McDowell, A Modem History of the Kurds (Londra, New York: 1. B. Tauris, 1996), 128-29. 
177 TBMM Gizli Celse. 446. 
178 EGMA 12222-29/ F9. Bingöl'de 149. 
179 Erdeha, r88.
180 EGMA 12222-29/ B13, Bingöl'de 149.
181 EGMA 12222-31/ Dıo-D3-Dı4, Bingöl'de 150.
182 EGMA 12222-32/ E 12, Halıcı'da n6.
183 Durmuş Yalçın, "Milli Mücadele'de İdareciler, Günümüzün ve Geleceğin idareciliği" Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 
      cilt VII, 21 (1991), elektronik sürümü 
      http://www.atam.gov.tr/index.php?l'agf'=De!:giiç,rik&IcerikN0=602 3 Aralık 2008'de alındı. 
184 EGMA GSA 12222-32/ E 13, Halıcı'da ıı8. 
185 EGMA 12222-36. Halıcı'da rı8-24. 
186 Bkz. Stanford Shaw, From Empire to Republic. Cilt 2 (Ankara: Türk Tarih Kurumu), 628-38. 
187 Halıcı, onun 7 Mart 1925'te Silistre'de öldüğünü gösterir, s. 125. 
188 Nutuk onun rütbesini yarbay olarak verir, s. 27: ancak Erdeha, Ali Galip'in İçişleri Bakanlığı 
       arşivlerindeki dosyasına dayanarak buna itiraz eder, s. 175. 
189 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, 81-95. 
190 EGMA 12221-1/Aı-13 ve Gıı, Gı3, ayrıca 12221-2/Bı, 2, 6, 7 Bingöl'de basıldığı şekliyle, ek 20. 
191 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri, 30.ıo.0.0/107.698.9. 
192 Age., 1933'ten önce ölmüş birini belirtmek istediğimde bu belgeye atıf yaptım. 
193 EGMA 12222-42, Halıcı'da 136. 
194 Tan, 31 May 1938, "Yüzellilikler Kimlerdir Ne Yapmışlardı?" Karaca'nın bahsi, 268. 
195 EGMA 12222-44, Hahcı'da 136. 

11. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 7

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI: 150'LİKLER, MESELESİ., BÖLÜM 7


Mustafa Kemal Atatürk, Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, 150 likler, Gayrı Müslimler, İzmir Süikastı,Türkiye Cumhuriyeti tarihi,
Sevr Antlaşması, İstiklal Savaşı, ZUHAL BİLGİN,FEVZİ GÖLOĞLLU,YETKİN BAŞARIR,HAKAN ÖZOGLU,

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İKTİDAR KAVGASI VAHDEDDİN'İN MAİYETİ.,
İlk kategori olan Vahdeddin'in maiyeti, hanedan mensubu olmayan ve bu yüzden 3 Mart 1924'te yürürlüğe giren 431 sayılı yasa uyarınca daha önce sürgün edilmeyen sekiz kişiden oluşuyordu. 

Daha sonra da göreceğimiz gibi, hilafetin İlgasına ve Hanedan-ı Osmani'nin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Çıkarılmasına Dair Kanun olarak bilinen bu yasa, 155 hanedan mensubunu kapsıyordu. 

Bununla birlikte, Vahdeddin'in maiyetinden belli kişiler İstanbul'da bulunmakta ve Ankara çevresini siyasi gelecekleri konusunda kaygıya kaptırmakta idiler. 
Listeye başka birçokları da ilave edilebilirdi; ancak hükümet aşağıdakileri seçti. 

1) KİRAZ HAMDİ., 

Tarık Mümtaz Göztepe'ye göre, Hamdi Paşa'ya yakışıklılığı nedeniyle kiraz adı takılmıştı.96 Harbiye'den mezun olmuş ve II. Abdülhamid'in saltanatında paşalığa terfi etmişti. Ancak İttihat ve Terakki Cemiyetiyle (İTC) anlaşmazlığa düşünce, zorla emekli edildi. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası97 iktidara gelince, kolordu komutanı olarak tekrar göreve çağrıldı. Hamdi Paşa'nın Padişah Yaveri (Yaver-i Fahri) unvanını alması bu dönemdedir. 
Hamdi Paşa, 1920'de, Osmanlı İmparatorluğu içindeki ve dışındaki pan-İslamcı hareketleri desteklemeyi amaçlayan gizli Tarikat-ı Salahiye' nin 98 kurucu üyesi ve başkanı oldu. Ankara hükümetinin yükselişiyle, 1922'de ülkeyi terk etti. 

Tarık Mümtaz Göztepe'ye göre, Hamdi Paşa bu cemiyeti sadece sürgündeki Vahdeddin'den para almak için kurmuştu ama aslında örgüt faal değildi.99 Cemiyetin en ilgilendiren tarafı, Mustafa Kemal'e ve Ankara rejimine muhalefet etmesiydi. Hamdi Paşa listeye Ankara'ya olanbu bariz karşıtlığı nedeniyle konuldu. 
    Hamdi Paşa hakkındaki en önemli bilgi kaynaklarından biri, Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleridir (EGMA). Bu kaynaklara göre Hamdi Paşa, 1925'te (686 Kod numarasıyla) Türk istihbaratı için çalışmaya  başlamış ve sürgündeki diğer 150'likler hakkında bilgi toplamıştır. 

    Bu hizmeti nedeniyle Ankara'nın maaş bordrosundaydı ve bu onun tek gelir kaynağıydı.100 Onun sürgündeyken, Ankara hükümetinin altını oymaya 
çalıştığına dair herhangi bir kanıta sahip değiliz. 150'liklerin 1938'de gerçekleşen affını göremeden, 18 Ocak 1935'te, Romanya'nın Köstence şehrinde 
sefalet içinde öldü. 

2) Hademe-i Hassa Kumandanı Zeki 

  Zeki, Vahdeddin'in özel muhafızlarının kumandanı ve aynı zamanda sabık sultanın kayınbiraderiydi. Vahdeddin ülkeyi terk ettiğinde, Zeki de Malta, Hicaz ve son durağı San Remo'ya kadar ona eşlik etmişti. Vahdeddin'in en yakınlarından biri olarak 15o'likler listesine dahil edildi; ancak o da Türk istihbaratı için çalıştı ve Ankara'yı Vahdeddin ve maiyetinin sürgündeki faaliyetlerinden haberdar etti.101 Bu bilgilerin Ankara için ne denli değerli olduğunu söylemeye gerek yok. 

Üstelik Vahdeddin'in 1926'daki vefatı üzerine Zeki, Ankara'dan, sabık Halife Abdülmecit'in yaşadığı Fransa'nın Nis şehrine gönderilmesini istedi. Türkiye'nin Roma sefaretinden dahiliye vekaletine gönderilen bir mektuptan, Vahdeddin'in 
ölümü üzerine Ankara'nın sürgündeki cemaate olan ilgisinin, italya'daki San Remo'dan Fransa'daki Nis'e kaydığını öğreniyoruz. 
Mektup, Zeki Bey'in sürgündeki son halife Abdülmecit Efendi'den davet aldığını gösterir; 
Zeki Bey ise bu daveti ancak Ankara'nın onayı üzerine kabul edecektir. 102 
Zeki Bey'in Kemalist hükümet için asla tehlike arz etmediği açık. Peki, Ankara bu gerçeğin farkında mıydı? Buna karar vermek güçtür; ancak Rıza Nur, Zeki Bey'in Ankara ile daha 1923 gibi erken bir tarihte temas kurmaya çabaladığını açıklar.103 Eğer Ankara ile Zeki Bey arasındaki ilişki 1923'te başladıysa, bu durumda ortaya onun listeye neden dahil edildiği sorusu çıkar. Ankara'nın bir elemanı olarak Zeki Bey'in hiç değilse Türkiye' deki elçileri, kendisinin Türkiye' deki yeni rejime ettiği hizmetini biliyor olmalıydılar. Ankara'nın onun listeye konmasını, istihbarat faaliyetlerini perdelemek için düşünmüş olması mümkün. 150'liklere mensup olmanın, Zeki Bey'e bir gizlilik ve dolayısıyla koruma kalkanı sağlayacağı muhakkak. Yine de onun adının listeye, sırf diğer 150'likler hakkında bilgi toplasın diye konduğuna dair elimizde inandırıcı delil bulunmuyor. 

   Ancak, Zeki Bey'in sürgündeki hayatının çoğunda Ankara hükümeti için çalıştığına dair kati kanıtımız var. 

Zeki Bey, başlarda Nis'e gidemedi, çünkü İtalyan polisince tutuklanmıştı. Vahdeddin'in hekimi Reşat Paşa'yı öldürdüğünden şüpheleniliyordu. 

Ancak bu itham ispat edilemedi ve salıverilen Zeki Bey nihayet Nis'e gitmeyi başarıp, Abdülmecit'in oğlu Ömer Faruk Bey'in hizmetine girdi. Türkiye'nin Nis konsolosu, 24 Kasım 1928 tarihinde, Ankara'ya, son zamanlarda diğer sürgünlerin de ondan şüphelendiklerini ilave ederek, Zeki Bey'in intihar ettiğini bildirdi. 104 
(Kiraz) Hamdi Paşa gibi Zeki Bey de Türk (Ankara) istihbaratının bir elemanıydı. Bu yüzden onun Ankara rejimine tehdit teşkil ettiği gibi bir iddiaya inanmak zordur -bu iddia, 15o'likler listesine son şeklinin verilmesindeki ana unsurdu. Hamdi Paşa'nın aksine, elimizde onun, sürgüne gitmeden önce dahi Ankara hükümetini zayıflatmaya çalıştığına dair herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. 

3) Hazine-i Hassa Müfettişi Kayserili Şaban Ağa Önce 

   İTC üyesiydi, ama daha sonra ayrılıp Hürriyet ve İtilaf Fırkasına geçti. Şaban Ağa, Şevket Paşa'nın 1913'te suikastla öldürülmesi üzerine önce İTC tarafından sürgüne gönderildi, ama ı. Dünya Savaşının ardından geri döndü. İTC karşıtı Damat Ferit Paşa hükümeti tarafından Hazine-yi Hassa müfettişliğine atandı. Hürriyet ve İtilafın önemli bir üyesi olarak, saraya hep yakındı. İstiklal Savaşından sonra Zeki Bey gibi Şaban Ağa da Sultan Vahdeddin'le birlikte İngiliz "Malaya" zırhlısı ile memleketi terk etti ve vefatına kadar devrik sultanın yanında kaldı. Şaban Ağa 1928'de Mısır'ın İskenderiye şehrinde hayatını kaybetti. 

4) Tütüncübaşı Şükrü Bey., 

Padişahın mabeyninden olan ve San Remo'da da onun yakın çevresinde bulunmaya devam eden Şükıii Bey, 1929' kadar burada kaldı. Sedat Bingöl, Şükıii Bey'in bir Türk istihbarat subayına, kendisinin Ankara'yla temasta bulunduğunu ve muhtemelen yeni Türk hükümeti için istihbarat topladığını düşündüren 14 mektup yolladığına dikkat çeker.105 Türkiye'nin Kudüs konsolosluğunun gönderdiği bir rapordan/06 Ankara'nın onunla, bir Kürt milliyetçisi ve yeminli bir Ankara hükümeti düşmanı olan Celadet Bedirhan'ın faaliyetleriyle, başka bir muhalif şahsiyet olan Nizamettin Kibar hakkında istihbarat toplamak üzere, 1936'dan sonra temasa geçtiğini öğreniriz.107 Hayatlarını Ankara 'ya muhalefetle geçirmiş olmakla birlikte, ne Celadet'in, ne de Nizamettin'in 15o'liklerden olduğunu belirtmek önemlidir. BMM'nin isimlerin tartışıldığı kapalı bir oturumunda, Dahiliye Vekili Ferit Bey, listeye onu (ve Zeki Bey'i) dahil etme gerekçesini, Vahdeddin'in onun sözüne kulak vermesi olarak açıklamıştır. 108 

Tütüncübaşı Şükıü Bey yaşamının sonraki yıllarını Şam'da geçirdi; 1956'dan sonraki bir tarihte vefat etmiş olmalı, zira onun bir Türk yazar ve gazetecisi olan Feridun Kandemir'e 1956'da bir mülakat verdiğini biliyoruz.109 

   Onun, 1937'de ve 1958'de Şam'da bulunduğu biliniyor 110 Ne var ki Sedat Bingöl, Şükrü Bey'in 150'likler için çıkarılan afla birlikte 1938'de Türkiye'ye döndüğü iddiasındadır. Şükrü Bey'in nerede ve ne zaman öldüğü bilinmemekte dir. 

(5) Serkarin Yaver (Ômer Paşa) 

1884'te harbiyeden mezun olan ve üç yıldızlı general rütbesine yükselen Ömer Paşa, İTC iktidarında Enver Paşa tarafından zorla emekli edildi. 1. Dünya Savaşında siyasetten elini eteğini çekerek İzmir'de yaşadı. Ancak İTC dönemi sona erince, üçüncü Tevfik Paşa kabinesine alındı ve 31 Ocak 1919'da harbiye nazın oldu. İTC yanlılarını askeriyeden temizlemeye yanaşmayınca istifası istendi. 31 Mart 1919'da serkarinliğe atanan Ömer Paşa, Temmuz 192o'de Ankara Bidayet Mahkemesince gıyabında idama mahkum edildi.111 İki yıl sonra Vahdeddin'le birlikte ülkeden kaçtı; ancak Hicaz'a giderken, Mısır'da Vahdeddin'i terk etti. 
4 Şubat 1931'de Beyrut'ta öldü. 

(6) Yaverandan Erkan-ı Harp Miralay Tahir 

    Miralay Tahir, İTC'yle yıldızı barışmayan bir kurmay subaydı. 1908'deki Jön Türk devriminin ardından Fas'a gitmiş ve Fas ordusunu eğitmişti. Ardından Mısır'a geçen Tahir, 1. Dünya Savaşından sonra İTC liderlerinin ülkeyi terk etmesi üzerine, İkinci Hürriyet ve İtilaf hükümeti sırasında Vahdeddin'e yaver oldu. Sadrazam Damat Ferit Paşa, Tahir'i miralaylık rütbesine yükselterek 18 Nisan 1920'de kurulan Hilafet Ordusuna (Kuvayı İnzibatiye) atadı. 150'likler listesine "Vahdeddin'in Maiyeti" kategorisinden girdiğine göre, listeye alınmasındaki baş nedenin Hilafet Ordusundaki faaliyetleri olmadığını farz edebiliriz. Gerçekten, Ankara hükümetinin Dahiliye Vekili Ferit Bey de, nedenin onun sultana olan yakınlığı olduğunu belirtmiştir.112 Ankara hükümeti idareyi tam olarak ele alınca, Tahir de Damat Ferit Paşa ile birlikte Paris'e gitmek üzere 22 Eylül 1922'de ülkeden ayrıldı. Şubat 1933'te hazırlanan -Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivleri tarafından, 15o'liklerin faaliyetleri üzerine-bir liste, bize Tahir'in Arnavutluk hükümetine karşı çıktığı için Sırplardan para aldığını ve bunun onun başlıca geliri olduğunu gösteriyor.113 Adına bir başka listede de rastlandığından,114 onun 1937'den sonra öldüğünü biliyoruz, ama yerini ve zamanını bilmiyoruz. 

(7) Seryaver Avni 

Harbiye mezunu Avni, Birinci Damat Ferit Paşa hükümetinde nafıa nazırı oldu ve Harbiye Nazırlığına vekalet etti (4-10 Mart 1919). İkinci Damat Ferit Paşa hükümetinde ise önce 2 Nisan 1919'da, ikinci olarak 19 Mayıs 1919 ile 20 Temmuz 1919 arasında olmak üzere Bahriye Nazırlığına atandı. Ardından Sultan Vahdeddin'e başyaver oldu. 

İstiklal Savaşından sonra Mısır'a gitmek üzere memleketi terk eden Avni Paşa, San Remo'da sultana katıldı. 1933 raporu, onun Şam'da olduğunu bildirmektedir, ancak 1937 raporunda adına rastlayamaz ve bundan onun 1937'den önce vefat ettiğini çıkarırız. Kamil Erdeha, Avni Paşa'nın 1935'te Kahire'de ölmüş olabileceğini iddia eder; oysa Şaduman Halıcı'ya göre ölüm tarihi 1934, yeri ise Lübnan'dır.115 

(8) Sabık Hazine-i Hassa ve Defter-i Hakanı Emini Refik 

Vahdeddin'e mali meselelerde yol gösteren bürokratlardan biriydi. Mali konulardaki bilgisi yüzünden Hazine-i Hassa ve Defter-i Hakani Emini oldu. İmparatorluk dışına çıkarılınca, devrik Halife Abdülmecit'le birlikte bir süre Fransa'da vakit geçirdi. Refik Bey, büyük mali sıkıntılar yaşamayan bir avuç 150'likten biriydi. Dahiliye Vekaletinden Hariciye Vekaletine gönderilen bir mektuba göre, Refik Bey, Mustafa Kemal'in hayatına kastedecek bir suikast girişimi için Bulgaristan'daki Taşnaksutyun Ermenileriyle temas halindeydi. 116 

Bu bilginin doğruluk derecesini bilmiyoruz; ancak onun 1938'deki 150'likler affından sonra Türkiye'ye döndüğünü biliyoruz. Ölüm tarihi bilinmemektedir. 

Yukarıda belirtildiği gibi bu kategoride, tümü de kariyerlerinin bir noktasında Vahdeddin'e hizmet etmiş ve yol göstermiş sekiz kişi bulunmaktadır. 
Ancak kesinleştirebildiğimiz kadarıyla, içlerinden sadece Refik Bey sürgünde Ankara aleyhine faaliyetlere karışmış olabilir. Bu kategorinin çeşitli mensupları ise tam aksine Türk istihbaratı için çalışmış, bilgi toplamış ve Ankara'daki yetkililere iletmişlerdir. Bu önemlidir, çünkü onların listeye dahil edilmelerinin yegane nedeni, yeni rejime verecekleri potansiyel zarardı. 

Bu insanların bir kısmının İTC'ye karşıtlığıyla bilinen Hürriyet ve İtilaf Fırkasının faal üyelerinden olmaları da, bir diğer önemli bilgidir. 

Ankara rejiminde yer alan sabık İTC mensuplarının eski siyasi rakipleriyle kozlarını böyle paylaşmak istedikleri yolundaki şüphelerin altında bu olgu yatıyor olabilir. 

DİPNOTLAR;

96 Tarık Mümtaz Göztepe, Osman Oğullannın Son ... , 213
97 Bu partinin 1913'e kadar ki durumuyla ilgili bilgi için, Bkz. Birinci, Hümyet ve itilaf Fırkası. 
98 Nam-ı diğer "Tarik-i Salah," Veciz bilgi için Bkz.Tarık Zafer Tunaya, Türkiyede Siyasi Partiler. Cilt 2 (İstanbul: iletişim, 1999). 557-74. 
99 Osmanoğullan'nın Son Padişahı ... , 369. Sedat Bingöl Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivlerindeki bazı belgeleri inceledikten sonra, bu iddiayla hemfikir olur; Bkz. Bingöl. 126, dipnot. 
100 Bilhassa EGMA ı222ı-ı Umumi Dosya 1/A 12; 1222-ı/A 6, A 8, A 9, A 13 ve A 14. Bu dosyalar  için, sadece onlara ulaşabilen Bingöl'e dayandım. Bkz. s. 127-28 dipnot. Bendeki EGMA dosyaları koleksiyonunda bu dosyalar bulunmamaktadır. Ayrıca bkz. Türk inkılap Tarihi Enstitüsü (TİTE)  arşivleri K58G97B4. 
101 Onun, 1923 gibi erken bir tarihte Ankara'nın hizmetine girmiş olması kuvvetle muhtemeldir.  EGMA, 12222-1/ E 9, Bingöl'de 129. 
102 Bu mektubun tarihi 3 Haziran 1926'dır, EGMA, 12222-2/D 6. Mektubun bir çevri yazımı Bingöl'dedir, ek 16a. 
103 Rıza Nur, Hayat ve Hatıralarım. Cilt 4 (İstanbul: Altındağ, 1968), 980; Aynca bkz. Bingöl, 130. 
104 EGMA 12222-2/E 4, Bingöl, 131. Erdeha, onun ölüm tarihini 1929 olarak verir ki bu bir hata olsa gerekir. 
105 EGMA 12222-4/ A 8, Bingöl'de 132. 
106 EGMA 1222-4/ E 9, age. 
107 Nizamettin Kibar için, Bkz. "Muhalefetten Sesler ve Nizamettin Kibar" Birikim 35 (1992), 87-88. 
108 TBMM Gizli Celse ... cilt 4,e439. 
109 Feridun Kandemir bu mülakatı Yirminci Asır adlı bir dergide yayınlamış (bibliyografik hiçbir malumat mevcut değildir) ve aynı mülakat Sultan Vahdeddin'in Son Günleri (İstanbul: Yağmur yayınları, 2008) adıyla kitap halinde yayınlanmıştır. 
110 EGMA, ı937'de, bulundukları yeri göstermek amacıyla ı50'1iklerin bir listesini yaptı. Bu belgede Şaban Ağa'nın yeri Şam olarak belirtilmektedir;  Bkz. EGMA, 12221-2/B ı, 2, 6, 7. 
111 Bu kararın tam gerekçesini bulmaya muvaffak olamadın. Bkz. TBMM Gizli Celse.· .. cilt 4, 439. 
112 TBMM Gizli Celse .... cilt 4,e439 
113 EGMA, 12221-ı/ A ı-13, Bingöl'de ek r.g. 
114 EGMA, 12221-2/B ı,2,6,7. 
115 Halıcı, 50. 
116 EGMA, 12222-1 Umumi Dosya 1/ E ır, Bingöl'de 135. 

8. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***