Doğu Akdeniz Kıta Sahanlığı Sorunsalı Üzerinden Doğalgaz Paylaşımı BÖLÜM 2
Natural gas sharing on the Eastern Mediterranean continent coastal problematic
Bölge ülkelerinden GKRY, büyük devletlerin enerji şirketleri ile doğalgazın çıkarılması konusunda anlaşmalar yapmıştır. GKRY’nin bu şirketlere ruhsat yetkisi vermesi, itirazı halinde Türkiye’yi büyük devletlerle karşı karşıya getirmek olarak da değerlendirilmektedir.
Bölgeye bakıldığında ABD ( Noble, Exxon Mobil), Fransa (Total), İtalya (Eni), Kore (Kogas) ve Hollanda (Shell) gibi ülkelerin enerji şirketleri ile bölgede bulunduğu görülmektedir. Bu durum bölgenin, coğrafi konumu itibariyle kıyısı olan ülkelerin deniz yetki alanları dâhilinde hak sahibi olmasının yanı sıra, dünyanın pek çok ülkesinin dikkatini çektiğini ve bölgeden pay çıkarmaya çalıştığını göstermektedir.
GKRY, Kıbrıs Adası civarında parsellenmiş bölgelerdeki enerji yataklarında KKTC ve Türkiye’ye karşı hak ihlalleri yaparak Kıbrıs Sorunu’nu denize taşımaya çalışmaktadır. Kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge kavramları göz önüne alındığında Rum Kesimi’nin böyle bir yetkisinin olmadığı, kendi deniz yetki alanını ilan edip, bölgede tek hak sahibinin kendisi gibi davranması deniz hukukuna aykırı bir tutumdur.
5. Bölge Ülkelerinin Tutumu
Doğu Akdeniz’e kıyısı olan ülkelere baktığımızda, karşımıza siyasi ve ekonomik olarak istikrarı olmayan ülkeler çıkmaktadır. Son yıllarda Yunanistan, GKRY ve Türkiye’nin ekonomik krizle, İsrail-Filistin, Lübnan, Suriye ve Mısır gibi Ortadoğu ülkelerinin ise iç karışıklıklar, siyasi kaos ve istikrarsızlık içinde olduğu bir tablo görmekteyiz.
Özellikle “Arap Baharı” sonrasında Doğu Akdeniz’deki enerji üreticisi olan ülkelerde yaşanan siyasi krizler bölgedeki hidrokarbon üretimini ciddi şekilde etkilemiş ve ülkeler arası enerji temelli güç dengelerinin yeniden yapılanmasına neden olmuştur. Bu noktada özellikle Suriye ve Mısır’daki üretimin ciddi şekilde düşmüş ve hatta duraksama noktasına gelmiş olması Doğu Akdeniz’de bahsi geçen doğal gaz keşiflerinin lideri durumundaki İsrail’i yeni bir konuma oturtmuştur. İsrail’i enerji bağımlısı bir ülke olmaktan enerji ihraç eden bir ülke olma durumuna taşıyan bu yeni konum gerek bölgesel enerji dengelerinin
değişmesi gerekse özellikle İsrail ve Mısır arasındaki ilişkilerin yeni bir boyuta taşınmasına neden olmuştur (Üstün, 2016: 4).
Doğu Akdeniz enerji kaynakları bölge ülkelerine siyasi, ekonomik ve jeopolitik açıdan avantajlar sağlarken öte yandan askeri ve siyasi anlamda pek çok riski de beraberinde getirmektedir. Böylesi bir ortamda kıyısı oldukları Doğu Akdeniz’in hidrokarbon yatakları ve paylaşımı hususunda nasıl adımlar attıklarına bakalım.
5.1. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Avrupa Birliği’nin desteğini de alarak 2 Nisan 2004’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye’nin haklarını yok sayarak “Kıbrıs Cumhuriyeti” adına 21 Mart 2003 tarihinden geçerli olmak üzere münhasır ekonomik bölge ilanında bulunmuştur. GKRY, 17 Şubat 2003 tarihinde Mısır, 17 Ocak 2007 tarihinde Lübnan ve 17 Aralık 2010 tarihinde İsrail ile MEB sınırlandırma antlaşmaları imzalamıştır. GKRY’nin Lübnan ile imzaladığı anlaşma Türkiye’nin girişimleri neticesinde Lübnan parlamentosunda henüz onaylanmamıştır (Yaycı,2012:16).
Tek taraflı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde (MEB) enerji keşif çalışmalarına başlayan GKRY, 2007 yılında bu bölgeleri uluslararası ihaleye çıkartarak bu manevra kısıtlamasında etkili olmuştur.
Bu ihale sonucunda Amerikan Noble Şirketi 12. Parselin ruhsatını alarak sondaj çalışmalarına başlamıştır. Ardından 12. parselin güneyinde kalan ve “Afrodit” olarak adlandırılan bölgede yoğun doğalgaz rezervleri bulunduğu açıklanmıştır. Afrodit bölgesinde bulunan doğalgaz yataklarından dolayı, GKRY’nin MEB’inde
olduğu iddia edilen ruhsatlanmamış diğer parsellere de ilgi artmıştır. Ekonomik değeri tam olarak belirlenmemiş olsa da Doğu Akdeniz bölgesindeki enerji kaynakları ve bunların kullanım hakları bölge devletleri için hukuksal bir sorun oluşturmaktadır (Ercümen, 2015).
GKRY Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerinden yürüttüğü çalışmalar ve gerçekleştirdiği iş birlikleri ile ekonomisinde istikrar sağlamaya çalışmaktadır. Yunanistan’da yaşanan ekonomik krizden müttefik ülke olarak doğrudan etkilenen GKRY birtakım problemlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu sebeple
Akdeniz’de keşfettiği doğalgaz rezervini bir an evvel ekonomiye kazandırmanın yollarını aramaktadır. Afrodit sahasındaki doğalgaz rezervinin % 90’a yakın ithal petrole bağımlı olan tüketimine doğrudan katkı sağlaması beklenmektedir (Karagöl ve Özdemir, 2017: 36).
Kıbrıs Rum Kesimi, sözde münhasır ekonomik bölgesinden çıkarılan doğalgazın deniz altına döşenecek boru hattı ile Yunanistan üzerinden Avrupa’ya taşınmasını hususunda İsrail ve Mısır ile antlaşmalar yapmıştır. Bölgede önemli ölçüde hakları olan Türkiye ve KKTC’nin yapılan bu anlaşmaya göre saf dışı bırakıldığı görülmektedir. GKRY ve İsrail’in çıkardıkları gazın denizin 3 km altından boru hattı ile İtalya’ya kadar götürülecek olmasının ülkeler açısından epey maliyetli olmasından ötürü makul ve mümkün görünmemektedir.
İlgili Resim
Şekil 3. Doğu Akdeniz’de Doğal Kaynak Rezerv Sahaları
Kaynak: Varlı, 2018
Rum Kesimi’nin gayrimeşru adımlar ve hak ihlalleri ile Türkiye’yi yok sayarak aldığı kararlar Eylül 2018’de Mısır ile imzalanan denizaltından doğalgaz taşınması ile ilgili anlaşmaya Türkiye kayıtsız kalmamıştır. Türk hükümeti; “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin onay vermediği, rızasının olmadığı hiçbir projenin oldubittiye getirilmesine izin vermeyeceğiz. Tek taraflı, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarının yok sayıldığı, adadaki tarafların eşit ve adil pay almadığı bir sisteme geçit vermeyeceğiz. Türkiye’nin bu konudaki tavrı ve duruşu nettir. Uluslararası hukuktan kaynaklı hak ve menfaatlerimizi sonuna kadar korumaya kararlıyız.” (Akşam Gazetesi, 2018) diyerek tepki göstermiştir.
5.2. İsrail
İsrail, 17 Aralık 2010 tarihinde GKRY ile münhasır ekonomik bölge antlaşması imzalamış, diğer ilgili kıyıdaşlar devletlerle herhangi bir anlaşma imzalamadan 12 Temmuz 2011 tarihinde münhasır ekonomik bölge sınırlarını gösteren koordinat listesini Birleşmiş Milletler’e bildirerek MEB ilanında bulunmuştur (Yaycı: 2012:27). Bu noktada İsrail’in rolü belirginleşmeye başlamıştır. İsrail’in halen üretimde olan Tamar Gaz Sahası (gaz rezervi 283 milyar m³) ile nihai yatırım kararı bekleyen ve ihracat amaçlı geliştirilmesi öngörülen Leviathan sahası (gaz rezervi 509 milyar m³) göze çarpmaktadır. Ayrıca, bölgede
keşfedilen iki yeni saha daha bulunmaktadır. Tüm bu kaynaklar İsrail’in 200 yıllık gaz ihtiyacını karşılamakla kalmayıp ihraç imkânı da sunmaktadır (Üstün, 2016:4). İsrail, Leviathan ve Tamar sahalarında doğalgaz çıkarmaya başlamakla birlikte, son dönemlerde GKRY ve Yunanistan ile gazın Avrupa’ya ihracı
konusunda görüşmeler yapmaktadır.
Şekil 4. İsrail MEB’inde Keşfedilen Doğalgaz Yatakları
Kaynak: Karagölve Özdemir,2017
Arap Baharı, yaşadığı darbeler ve iç karışıklarla sık sık gündeme gelen Mısır, Doğu Akdeniz’deki hakları, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB), enerji kaynakları üzerindeki yetkisi ve politikaları ile de son zamanlarda çeşitli hamleler yapmaktadır. Mısır, bölgedeki enerji kaynaklarının çıkarılması ve kendi iç
ihtiyacını karşıladıktan sonra Avrupa’ya ihraç etme hususunda Güney Kıbrıs ve İsrail ile anlaşmalar yapmıştır.
Gerek İsrail’le yapılan, gerekse GKRY ile gerçekleştirilen müzakereler neticesinde Mısır, Doğu Akdeniz kaynaklarının uluslararası piyasalara arzı noktasında önemli bir dağıtım merkezi haline gelme fırsatını yakalamıştır. Tarafların anlaşmaları halinde Kahire’nin, ihtiyaç duyacağı enerjiyi tedarik edebileceği gibi ülkesi üzerinden sıvılaştırılan doğalgazı, uluslararası piyasalara arz ederek, yeniden doğalgaz ihracına başlayabileceği açıktır. Bunun yanı sıra İsrail ve GKRY’nin keşifleri, Kahire’nin Doğu Akdeniz’den daha fazla faydalanma arzusunu artırmıştır. Bu durum Mısır’ın Doğu Akdeniz’deki yetki alanının belirlenmesi
için GKRY, Yunanistan ve İsrail’le MEB anlaşmalarını imzalamasına teşvik edecektir (Kurt ve Tamçelik, 2015).
Mısır hükümeti Türkiye’nin itirazlarına rağmen 2018 Eylül ayında GKRY ile Larnaka’da doğalgaz anlaşması imzalamıştır. GKRY Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis ile Mısır Petrol Bakanı Tarek El Molla’nın Larnaka’da imzaladığı anlaşmaya göre, Rum yönetiminin ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölge’de (MEB) bulunan Afrodit 12’inci parseldeki doğalgaz, denizaltından boru hattı ile Mısır’daki doğalgaz sıvılaştırma terminaline taşınması kararını almıştır. (Varlı, 2018a). Mısır tıpkı Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrail gibi bölgede üretilecek olan doğalgazın çıkarılması ve ihracı taraftarı olan üç ülkeden biridir. Kendi aralarında münhasır ekonomik bölge anlaşması ve kıta sahanlığı paylaşımı yapan bu ülkeler çıkarılan doğalgazın sıvılaştırılması (LNG) ve deniz altından boru hattıyla Avrupa’ya iletimi konusunda ortak kararlar almışlardır.
5.4. Türkiye ve KKTC
Türkiye’nin Akdeniz’deki kıta sahanlığının dış sınırı, Uluslararası hukuka göre ilgili kıyı devletleri ile bütün ilgili ya da özel koşulları dikkate alan hakkaniyet ilkelerine dayalı antlaşmalarla belirlenecektir. Doğu Akdeniz’de özellikle 32° 16 ' 18 '' D boylamının batısında kalan sahalarda MEB veya kıta sahanlığı
sınırlandırması Türkiye’nin yerleşik uluslararası hukuktan doğan mevcut hukuki egemen haklarını ilgilendirmektedir. 32° 16 ' 18 '' D boylamının batısında MEB ve kıta sahanlığı sınırlandırması, bölgedeki ilgili ülkeler arasında hakça ilkelere dayalı antlaşmalarla gerçekleştirilmelidir (Başeren, 2013: 263). Türkiye
Doğu Akdeniz’de pek çok sorunla karşı karşıya bulunmaktadır. Son yıllarda tırmanan bölge devletleri ile olan rekabet ve çatışma konuları olan enerji konusunun varlığı önemini korumaktadır. Ayrıca Akdeniz’de Türk-Yunan rekabeti, Kıbrıs konusu, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sorunu vardır. Buna ilave olarak Türkiye-Suriye ilişkileri, Filistin meselesi yüzünden gerginleşen Türkiye-İsrail ilişkileri gibi sorunlar, yeni dönemin kimlik, terörizm, dinsel akımlar, yasadışı göç, kaçakçılık gibi belli bir devletten bağımsız
“postmodern” sorunlar ile birlikte birleşerek bölgenin Türkiye için bir kriz merkezi olarak ön plana çıkması sonucunu doğurmaktadır (Baysoy,2017: 146). Bunlarla birlikte Doğu Akdeniz’deki son zamanların revaçta konusu doğalgaz yataklarıdır ve Türk hükümetinin açıklamasına göre Türkiye çeşitli adımlar atmaya hazırlanmaktadır. Türkiye ekonomisi için enerji üreticisi bir ülke konumuna gelmek son derece önemlidir.
Doğu Akdeniz’deki ihtilaflara bakacak olursak; Türkiye Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku’na aykırı adımlar atmamış, diğer bölge ülkelerinin haklarını ihlal edici konumda olmamıştır. Diğer sahildar ülkelerle olan ihtilafların hukuksal çerçevede çözülmesi ve paylaşımın adil yapılması taraftarı olmuştur. Bölgede
gerginliği artıracak, Türkiye ve KKTC’nin hassasiyetlerini göz ardı edecek tavırlar sergileyen GKRY, her hamlesiyle Türkiye’yi saf dışı bırakmaya çalışmaktadır. KKTC’nin yetki alanları üzerinde “Kıbrıs Cumhuriyeti” adına kararlar alan Rum Kesimi adada tek söz sahibi kendisi gibi davranmaktadır. GKRY, İsrail ve Mısır’ın doğalgaz ihracatı için izinsiz olarak yaptıkları anlaşmaya itiraz etmektedir. Türkiye Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarını korumaya kararlıdır. Bunların aşılmasına yönelik teşebbüslere izin vermeyecektir. Zira bölge ülkelerine bakıldığında deniz kuvvetleri ve donanma olarak Türkiye’nin bölgenin
en büyük askeri gücü olduğu göz ardı edilmemelidir. GKRY’nin tek taraflı doğalgaz arama sahası ilan ettiği bölgelere Türkiye, TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortalığı) arama gemisiyle arama ve keşif çalışması yapmaktadır. Bu durumda Türkiye Doğu Akdeniz’de kendi deniz yetki alanlarını belirleyerek münhasır ekonomik bölgesini ilan etmelidir. Bölgedeki enerji yarışında söz sahibi ülke konumuna gelmelidir.
5.5. Suriye
Bölgenin kıyıdaş ülkelerinden Suriye’de ise, hak iddiaları ve paylaşımlar konusunda çeşitli hamleler yapan diğer ülkelere nazaran durum faklıdır. 2011’de sürüklendiği iç savaş ve Esad rejiminin diktası altında bir buhran ülkesi haline gelen Suriye, Doğu Akdeniz’deki yetki alanlarında ve enerji konusunda aktif bir rol alamamıştır. 2011’den önce Suriye Enerji Bakanlığı’nca hidrokarbon arama çalışmaları yapılmış ve ihaleyi Rus şirketleri almıştır. Suriye’deki olayların artması ile güvenlik sorunu ve istikrarsızlık gerekçesiyle çalışmalar durmuştur. Suriye’deki iç karışıklık ve büyük güçlerin bölgedeki çıkar çatışması sahanın
jeopolitik dengelerini değiştirmektedir.
ABD’nin Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (SSI) raporunda, Suriye kıyılarında 1,7 milyar varil petrol ile 3,5 trilyon m³ doğalgaz rezervi olabileceğinden söz edilmektedir. Bu rezervlerin Doğu Akdeniz havzasındaki toplam rezervlerin üçte biri civarında olduğu tahmin edilmektedir. BP Statistical Review of World Energy, Haziran 2016 raporuna göre Suriye’nin kara sınırları içinde halen ispatlanmış gaz rezervi 300 milyar m³ olup 2015 yılındaki üretimi ise sadece 4,2 milyar m³’tür. Doğal olarak bu bölgede Suriye’ye ait doğalgazın çıkartılmasında daha çok Rus firmalarının ağırlığının olması beklenmektedir. Bu durum tam da beklendiği gibi sonuçlanmış ve 2013 yılında Suriye Soyuzneftegaz ile 2200 km2’lik bir denizel alan için (Tartus-Banyas arası) 90 milyon dolarlık bir anlaşma imzalamıştır (Yıldız, 2018).
Tarihten beri Akdeniz’e inme hayali olan Rusya, Ortadoğu’da patlak veren savaş ve kargaşayla birlikte bu coğrafyada beklediğinden daha kolay bir şekilde yer almıştır. Suriye’de Esad rejimi ile yaptığı çeşitli antlaşmalarla Doğu Akdeniz’e kıyısı olan Tartus ve Banyas gibi önemli limanlara konuşlanarak bölgenin dinamiğini değiştiren ülkelerden biri olmuştur. Bu durumda, Suriye’nin Rusya’nın desteğiyle bölgenin yeni bir petrol ve doğalgaz üreticisi ülke konumuna gelerek Doğu Akdeniz’in enerji jeopolitiğine etki etmesi olası gözükmektedir. Bu durum bölgedeki güç dengesi açısından daha da karmaşık bir sonuç doğmasına neden olmaktadır.
6. Sonuç
Dünyada ülkeler, içinde bulunduğu coğrafi şartlara bağlı olarak enerji fakiri veya enerji zengini bir konumdadır. Coğrafyanın sunduğu bu durum, ülkeleri enerji üretip ihraç eden veya enerji ithal eden ülkeler olarak ikiye ayırmaktadır. Doğu Akdeniz coğrafyasına baktığımızda keşfedilen hidrokarbon yatakları ile
kıyısı bulunduğu ülkelere bazı avantajlar sunmaktadır. Kimi ülkeler ise bu avantajı fırsata çevirmeye çalışmaktadır.
Akdeniz’in doğusundaki bu enerji yarışında iştahı en çok kabaran ve pek çok hamle yapan ülkelerin başında GKRY gelmektedir. Yaptığı hak ihlalleri ile KKTC ve Türkiye’nin tepkisini çeken Rum Kesimi; gerek siyasi-ekonomik gerekse toplumsal anlamda KKTC ile kesin çizgilerle ayrılamaz bir durumdadır.
Yunanistan ve Rum Kesimi yıllardır bu tahrik edici davranışların bir çözüm getirmediğini görmüştür. Bu sebepten, Kıbrıs olarak enerji konusunda yapılacak anlaşmalar ve alınacak hukuka uygun ortak kararlarla siyasi çözümsüzlük çözüme kavuşabilecek, enerji konusunda atılacak yeni adımlar ise yıllardır aşılamaz haldeki meselede çıkar rol oynayabilecektir.
Bölge ülkelerinden GKRY, İsrail ve Mısır çıkarılan gazın ihracatının yapılması ve Avrupa’ya taşınması hususunda anlaşmalar yapmaktadır. Bu anlaşmalarda Türkiye ve KKTC yok sayılmış Doğu Akdeniz’deki varlığı tanınmamıştır. Doğalgazda Rusya’ya bağımlı olan Avrupa Birliği ülkeleri Doğu Akdeniz’deki gazı önemsemektedir. Gazın, denizin altına inşa edilecek bir hatla Avrupa’ya taşınmasını planlamaktadır. Gazın taşınması hususunda ve Türkiye’nin bu hat güzergâhında saf dışı bırakıldığı görülmektedir. Antlaşmaya göre çıkarılan doğalgaz denizaltına inşa edilecek boru hattı ile Avrupa’ya taşınacaktır. Ancak bu yöntem oldukça maliyetlidir. Denizaltından iletimin yapılması demek, döşenen
boruların denizaltı basıncına dayanması için inceltilmesi demektir ve bu da birim zamanda pompalanacak gaz miktarının azalması anlamına gelmektedir.
Bu tabloya bakıldığında Avrupa, deniz altına hat döşenmesinin Rusya’dan aldığından daha pahalıya mal olacağının görmüştür. Bu durumda en ekonomik ve en makul yolun Türkiye üzerinden olduğu göz önünde bulundurulup, Türkiye’yi köşeye sıkıştırma düşüncesinden vazgeçilerek anlaşma yoluna gidilmelidir. Enerjinin ticaretinde ve ulaşımında maliyet önemli bir faktördür ve Türkiye enerji taşınması konusunda anahtar ülke konumundadır.
Türkiye ise en kısa sürede kendi kıta sahanlığını ve münhasır ekonomik bölgesini ilan ederek bölgede enerji jeopolitiğindeki etkisiz tutumunu bırakmalı ve sahadaki söz sahibi aktörlerden biri haline gelmelidir. Türkiye de AB ülkeleri gibi doğalgazda Rusya’ya bağımlı haldedir. Türkiye birkaç yatakta doğalgaz keşfettiğinde Rusya’ya olan enerji bağımlılığından kurtulacaktır. Böylelikle Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu olan cari açığın kapanması ve mali anlamda ülkenin rahatlaması hususunda önemli bir fırsat oluşacaktır.
Türkiye’nin enerji çıkarlarını koruyabilmesi ve bölgede etkin bir rol oynayabilmesi için kıyıdaş ülkelerle diplomasi ayağını geliştirmesi gerekmektedir. Diğer ülkelerle bu durumu siyasi ve diplomatik yöntemlerle çözmeye çalışmalı, Doğu Akdeniz coğrafyasındaki etkin rolünü bir an önce almalıdır.
Referanslar;
Ak, G. (2013). Kıbrıs adası çevresindeki deniz dibi hidrokarbon zenginliklerinin adadaki sorunun çözümüne muhtemel etkileri, Motif Akademi Halkbilimi Dergisi-1, 334.
Akşam Gazetesi. (2018), Akdeniz’de Rum Oyunu: Her türlü müdahaleyi yaparız, https://www.aksam.com.tr/guncel/akdenizde-rum-
oyunu-her-turlu-mudahaleyi-yapariz/haber-775806 (21.09.2018).
Aslan, C. (2018), Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Paylaşımı Sorunu, http://cemalahmet.blogspot.com/2018/03/dogu-akdeniz-
deniz-yetki-alanlar_7.html (16.08.2018).
Başeren, S.H. (2013). Doğu Akdeniz’de Hukuk ve Siyaset, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No: 608, Ankara.
Baysoy, E. (2017). Doğu Akdeniz’in Dalgalı Jeopolitiği, Truva Yayınları, İstanbul.
Ece, N.J. (2017). Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge: Sınırlandırma antlaşmaları, paydaşlar ve stratejiler, Journal of ETA
Maritime Science, Cilt: 5 Sayı:1, 81-94.
Ercümen, M.A. (2015), Gerilimin yeni adresi Doğu Akdeniz,http://insamer.com/tr/gerilimin-yeni-adresi-dogu-akdeniz_240.html
(20.08.2018).
Karagöl, E.T., Özdemir, B.Z. (2017). Türkiye’nin enerji ticaret merkezi olmasında Doğu Akdeniz’in rolü, SETA Yayınları, Turkuvaz
Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul.
Kedikli, U., Deniz, T. (2015). Enerji kaynakları mücadelesinde Doğu Akdeniz Havzası ve deniz yetki alanları uyuşmazlığı, Alternatif
Politika Cilt 7, Sayı 3, 402.
Kurt, E., Tamçelik, S. (2015), Değişen Doğu Akdeniz denkleminde Mısır’ın hidrokarbon politiği ve Türkiye’ye yansımaları,
https://www.researchgate.net/publication/312057557 (24.08.2018).
Özgen, C. (2013), Doğu Akdeniz’de enerji güvenliğine yönelik bir girişim: Akdeniz kalkanı harekatı, Akademik Orta Doğu, Cilt 8,
Sayı 1, 104.
Özkan, A. (2009). Uluslararası deniz hukuku açısından Ege Denizi kıta sahanlığı uyuşmazlığı, Karadeniz Teknik Üniversitesi,
Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Trabzon.
Sandıklı, A., Budak, T., Ünal, B. (2013), Doğu Akdeniz'de enerji keşifleri ve Türkiye, Bilgesam Yayınları, Rapor No: 59.
Turhan, A. (2016). Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de meydana gelen jeopolitik kırılmalar ve Türkiye Jeopolitiği, Uluslararası Afro-
Avrasya Araştırmaları Dergisi, Sayı 2, 21.
U.S. Energy Information Administration (EIA), (2013) https://www.eia.gov/todayinenergy/detail.php?id=12611 (19.08.2018).
Üstün, N. (2016). Doğu Akdeniz’de enerji politikaları ve Kıbrıs müzakerelerine etkisi, KTO Araştırma Raporu Ekonomik Araştırmalar ve Proje Müdürlüğü, Konya.
Varlı, İ. (2018), Kıbrıs ve Doğu Akdeniz gazı nasıl paylaşılacak? Doğu Akdeniz’de enerji savaşları, https://www.birgun.net/haber-
detay/kibris-ve-dogu-akdeniz-gazi-nasil-paylasilacak-dogu-akdeniz-de-enerji-savaslari-204256.html, (21.09.2018).
Yaycı, C.(2012). Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması sorunu ve Türkiye, Bilge Strateji, Cilt 4, Sayı 6, 1-70.
Yıldız, D. (2018), Doğu Akdeniz’de Sular Isınıyor, http://www.hidropolitikakademi.org/dogu-akdenizde-sular-isiniyor.html
(04.10.2018).
Yıldız, D. (2018), Suriye’nin Doğu Akdeniz’e Kıyısı Yok Mu?,https://enerjigunlugu.net/icerik/26290/suriyenin-dogu-akdenize-kiyisi-
yok-mu-dursun-yildiz.html (29.08.2018).
***