''27 Aralık Muhtırası"nın Hikayesi..
14 Ekim 1979''da Senato Üçte Bir Yenileme Seçimleriyle birlikte Meclis''te boşalan milletvekillikleri için 5 ilde ''Ara Seçim'' yapılmıştı. Beş milletvekilliğinin tümünü Adalet Partisi kazanmıştı, Senato seçimlerinde de açık arayla öndeydi.
Seçim yenilgisini CHP Hükümeti için bir ''güvensizlik'' sayan Başbakan Bülent Ecevit istifa kararı almıştı. CHP Hükümeti''nin yerine 13 Kasım''da, MHP ve MSP''nin dışardan desteğiyle Adalet Partisi ''azınlık hükümeti'' kuruldu.
Başbakanlık koltuğuna Süleyman Demirel oturmuştu. Ecevit hükümeti döneminde yaygınlaşan siyasi şiddet olayları tam gaz devam ediyordu.
Cumhurbaşkanı Esseyit Hasan Fahri Korutürk''ün görev süresi Nisan ayında sona eriyordu. Ufukta Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. Daha o zamanlarda bile Cumhurbaşkanlığı için Genelkurmay Başkanı Kenan Evren''in adı geçiyordu.
Çiçeği burnunda Hükümet ekonomik krizin yanı sıra terör ve şiddet olaylarını da devralmıştı.
Bir NATO toplantısı için Brüksel''de bulunan Genelkurmay Başkanı Kenan Evren 13 Aralık''da Ankara yerine İstanbul''a döndü. İstikamet 1. Ordu karargahının bulunduğu ''Selimiye Kışlası''ydı.
Kuvvet komutanları, ordu komutanları ve kolordu komutanları'' Kenan Evren''i bekliyorlardı.Toplantıda hükümete ve muhalefet partilerine muhtıra verilmesi kararı çıktı.
2 Ocak 1980''de gazetelerde Ordunun Cumhurbaşkanı''na ''uyarı mektubu ''verdiği haberi yer almıştı. Aslında altında kuvvet komutanlarının imzası bulunan ''muhtıra mektubu'' 27 Aralık 1979 günü, bizzat Kenan Evren tarafından Çankaya Köşkü''nde Cumhurbaşkanı Korutürk''e verilmişti.
1 sayfalık Muhtıra mektubuna ''Türk Silahlı Kuvvetlerinin görüşü '' başlıklı 2 sayfalık bir bildiri eklenmişti. 6 sayfalık ''terörü durdurma hedeflerine varış'' başlıklı metin de cabasıydı.
''İSTERSENİZ İSTİFA EDEYİM''
Cumhurbaşkanı Korutürk''e,TSK''nın görüşleri hayata geçirilmediği takdirde ordunun yönetime müdahele etmek durumunda kalacağı söylenmişti. Oysa TSK, görüşlerini ''Milli Güvenlik Kurulu''nda zaten dile getiriyordu. Cumhurbaşkanı da MGK''nın başkanıydı.
Askerler açısından zarlar atılmıştı, gerisi bahaneydi. Askerler, hükümete hiçbir sivil hükümetin gerçekleştiremeyeceği ağır şartlar öne sürmüşlerdi.
Genelkurmay Başkanı muhtıra mektubunun önce radyoda okutulması yönünde bir eğilim geliştiğini, ancak bundan vazgeçildiğini söylemişti Korutürk''e. Mehmet Ali Birand''ın ''12 Eylül'' başlıklı kitabında yer alan bilgilere göre Cumhurbaşkanı, Evren''e ''Peki ne yapmayı planlıyorsunuz'' diye sormuştu.
Evren, ''Eğer bunlar doğru yolu bulmazsa, Meclis''i feshetmek ve başka bir yöntem denemek gerekebilir. Bizim, bu uyarıyı yapmaktan başka çaremiz yok'' cevabını vermişti.
''Bu işler böyle gitmiyor. Siz yaşça ve kıdemce bizden büyüksünüz. Hepimizin komutanısınız. Geniş tecrübe sahibisiniz. Gelin başımıza geçin, Türkiye''yi içine düştüğü badireden kurtaralım.''
Korutürk ise komutanlara bakın nasıl cevap vermiş:
''Askeri rejimle bunların halledilmesi mümkün olmayabilir. Dış kamuoyunun tepkileri Türkiye''yi güç durumda bırakabilir. Yalnızlığa sürüklenebilirsiniz. Ama sizler ihtilal yapmaya kararlıysanız, ben bu işte yokum. İsterseniz şimdi istifa etmeye de hazırım''.
Cumhurbaşkanı Korutürk, Anayasal rejime sahip çıkmak yerine istifa etmeyi düşünmüştü.
ÇANKAYA, MUHTIRA POSTASI
CHP''li İsmail Hakkı Birler''e göre ise Cumhurbaşkanı Korutürk, komutanlardan, görev süresinin dolacağı Nisan 1980''e kadar yönetime müdahale etmemelerini istemişti. Oysa Korutürk, 1973''te Adalet Partisi ve CHP''nin desteğiyle Cumhurbaşkanı seçilmişti.
27 Aralık muhtırası 12 Eylül darbesinin ilk adımıydı. Askerler Cumhurbaşkanı Korutürk''e adeta bir postacı görevi yüklemişlerdi. Korutürk, Başbakan Demirel ve ana muhalefet partisi lideri Ecevit''i Köşk''e çağırarak muhtırayı kucaklarına bırakmıştı.
Demirel de, Ecevit de ''muhtıra mektubu''ndan 2 Ocak günü haberdar olmuşlardı.
Korutürk''ün danışmanı ve basın sözcüsü Ali Baransel''in anılarında yazdığına göre uyarı mektubu çoğaltılarak, Meclis Başkanı Cahit Karakaş''a, Senato Başkanı İhsan Sabri Çağlayangil''e, Cumhuriyet Senatosu ''Milli Birlik Grup Başkanı Fahri Özdilek''e, Cumhuriyet Senatosu Kontenjan Grubu Başkanı Zeyyat Baykara''ya gönderilmişti.
Muhtıra''nın birer nüshaları Milliyetçi Hareket Partisi lideri Alparslan Türkeş''e, Milli Selamet Partisi lideri Necmettin Erbakan''a, Cumhuriyetçi Güven Partisi lideri Turhan Feyzioğlu ve Demokratik Parti Genel Başkan Vekili Faruk Sükan''a da postalanmıştı.
Maalesef, hükümeti darbe ile tehdit eden uyarı mektubu karşısında Cumhurbaşkanı, iktidar ve muhalefet partileri ortak bir tavır sergileyemediler.
CHP''nin önemli simalarından merhum İsmail Hakkı Birler ''CHP''li yıllar'' başlıklı kitabının ''CHP, CHP olsaydı, darbeyi durdurabilirdi'' bölümünde şöyle diyordu:
''Bana göre 12 Eylül Cuma günü değil, 10 Eylül Çarşamba günü olmuştur. Zira o gün yapılan CHP grup toplantısında sergilenen manzara, CHP''nin artık istemediği şeyleri engelleme gücünün kalmadığını bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. Darbecilere adeta yeşil ışık yakılmıştır.''
Birler''i bu kanaate sevkeden gelişmeler, Adalet Partisi ve CHP arasında gerçekleşecek bir ''büyük koa-lisyon'' önerisinin Demirel tarafından kabul görmemesinin yanısıra Adalet Partisi''nin erken seçime gitme öne-risinin de CHP''lilerin çoğunlukta olduğu Anayasa Komisyonu''nda reddedilmesiydi.
CHP''liler bu öneriyi, Cumhurbaşkanı seçilmeden erken seçim kararı almanın Anayasa''ya aykırı olacağı gerekçesiyle kabul etmemişlerdi. Yani, darbe göz göre göre gelmişti.
2 Ocak günü, Cumhurbaşkanı Korutürk ve Demirel ''Muhtıra''yı sineye çekmek yerine, darbe yapmayı kafaya koymuş olanları hesaba çekseydiler Türkiye ''12 Eylül'' felaketini yaşamayacaktı.
Celal Bayar az kalsın kendini öldürecekti!
''12 Mart'' darbesi gerçekleştiğinde Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Cevdet Sunay oturuyordu. Süleyman Demirel Hükümeti''ne verilen askeri muhtıra karşısında Cevdet Sunay, askerlerin tarafında yer almıştı. Oysa Sunay''ın seçilmesinde Demirel''in dahli vardı. ''28 Şubat'' darbesinde'' 12 Mart'' ve ''12 Eylül''ün mağduru olmuş olan Süleyman Demirel oturuyordu. 28 Şubat, 12 Mart''ın kopyası gibiydi. 12 Mart muhtırasının verildiği gün Başbakan Demirel istifa etmiş, yerine ''ara rejim'' hükümeti kurulmuştu. 28 Şubat ise 12 Mart''ın 1 günde yaptığını birkaç aya yaymıştı, fark buydu. 12 Mart''ın balyozu ''sol''un tepesine inmişti. 28 Şubat''ın balyozu ise ''mütedeyyinler''i hedef almıştı. Demirel, 28 Şubat darbesinin Refah-Yol Hükümeti''ni düşürmesine ve mütedeyyin kesimleri ezmesine göz yummuştu. Hatta Demirel''in rolü göz yummadan daha fazlasıydı. 27 Mayıs''a gelince.. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Çankaya Köşkü''nde kendisini tutuklamak isteyen darbecilere direnme cesareti göstermişti. Küçük tabancasına el atarak teslim olmaktansa cuntacılara ateş etmeyi, sonra da intihar etmeyi bile düşünmüştü. Tümgeneral Burhanettin Uluç, Köşk''te karşısında teslim olmak istemeyen bir Bayar görünce ''Millet ve ordu sizi istemiyor. Buna bizi siz mecbur bıraktınız'' diye bağırmış, Bayar da ''Bu işi siz yapamazsınız. Buraya seçilerek geldim'' diyerek karşılık vermişti. Bayar darbeyi önleyememişti ama hiç olmazsa direnmeyi göze almıştı.
Darbecileri mağdur eden darbeciler..
''27 Mayıs'' darbesini yapan ''Milli Birlik Komitesi'' üyeleri 1961 Anayasası''na konulan bir maddeyle dokunulmazlık zırhına büründürülmüşler di. Buna göre MBK üyeleri ''Tabii senatörler'' olarak yaşam boyu görev yapabileceklerdi.
Görev süreleri dolan Cumhur başkanları da ''Tabii Senatörlük'' niteliği kazanmışlardı. ''12 Mart''ın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve 27 Aralık 1979''da muhtıra mektubunun verildiği dönemde Cumhurbaşkanı olan Fahri Korutürk de 1980''e kadar Tabii Senatör olarak görev yapmışlardı.
Cumhur başkanların dan sadece Celal Bayar, 1974''de kendisine teklif edilen Tabii Senatörlüğü, ''Ben ömrüm boyunca demokrasi için mücadele ettim. Demokrasilerde tabii senatörlük yoktur'' diyerek reddetmişti.
12 Eylül darbesiyle Meclis''in yanı sıra Senato''nun kapısına kilit vurmuştu. 1982 Anayasası Senato''yu tümden ortadan kaldırmıştı.
Tabii Senatörlük fikrini ortaya atan da CHP olmuştu. Bu fikri Temmuz 1960''da ilk defa kamuoyuna açıklayan Bülent Ecevit idi. Ecevit''e göre darbeciler, Tabii Senatörler olarak ''27 Mayıs rejimi''ni koruyabilirlerdi.
İlkin ''bu bir siyasi rüşvettir'' diyerek karşı çıkan darbeciler bir süre sonra sistemi denetlemek vve kollamak gerekçesiyle öneriyi kabul etmişlerdi. Milli Birlik Komitesi''nden tabii senatör olanlar ''Milli Birlik Grubu'' adıyla görev yaptılar.
1970''lerin sonlarına doğru ''Milli Birlik Grubu'' ile ''CHP'' arasındaki bağlantıyı CHP Genel Sekreter Yardımcısı sıfatıyla İsmail Hakkı Birler sağlıyordu. Birler, Milli Birlik Grubu''yla yaptığı toplantıları bir rapor halinde Ecevit''e bildiriyordu.
''12 Mart'' darbesini destekleyen Tabii senatörler, Baas tipi bir rejim kurmak için darbe hazırlığı yapan ''9 Mart cuntası''nın sivil liderlerinden Doğan Avcıoğlu''nun ''Devrim'' gazetesinin yazarları arasındaydılar.
'' Milli Devrim ordusu'' adında bir gizli teşekküle mensup oldukları gerekçesiyle suçlanan bazı Tabii Senatörlerin 12 Mart darbesinden önce dokunulmazlıkları kaldırılmıştı. ''Anayasa Mahkemesi'' kararıyla senatörler dokunulmazlıklarını tekrar kazanmışlardı. 12 Mart''tan sonra dokunulmazlığı kaldırılan Ekrem Acuner''in dokunulmazlığı da aynı şekilde iade edilmişti.
1980 Eylül''ünde ''Senato Milli Birlik Grubu''nda 8 ''tabii senatör'' bulunuyordu. 19 yıldır görevdeydiler. 12 Eylül darbecileri, 27 Mayıs darbecilerinin ''ömür boyu senatörlük'' ödüllerini rafa kaldırmıştı. Mağdur edenler, bu kez kendileri mağdur olmuşlardı.
Kenan Evren''e kutlama telgrafı göndermiş!
Genelkurmay Başkanı Kenan Evren 27 Aralık 1979''da muhtıra mektubunu Cumhurbaşkanı Korutürk''e elden teslim ettiğinde iş başında 35 günlük ''Süleyman Demirel hükümeti'' vardı. Oysa siyaset koridorlarında ''askerler darbe hazırlığı içerisindeler'' söylentisi ''Ecevit hükümeti'' döneminde ayyuka çıkmıştı.
CHP Hükümeti''nde Başbakan Yardımcısı olan Faruk Sükan ordu içerisindeki gelişmelerden bilgi sahibiydi. Bu yüzden 20 Eylül 1979''da sürpriz bir şekilde görevinden istifa etmişti. Başbakan Ecevit''in Sükan''ı istifa etmemesi yönündeki ısrarlı girişimleri sonuç vermemişti. Sükan, Ecevit''e şöyle demişti:
''Arkadaşlarımla, Demokratik Parti''nin ileri gelenleriyle konuştum. Onlar bir askeri darbenin hazırlandığını bildiklerini açık bir şekilde anlattılar ve partili olarak benim de bu dönemde sorumluluk mevkiinde bulunmamı istemediklerini belirttiler.''
Sükan''ın bu sözleri karşısında irkilen Ecevit ise şu şekilde karşılık vermişti:
''Söyledikleriniz çok vahim. Ben derhal Cumhurbaşkanı''na gider ve bu söylediklerinizi naklederim. Böyle bir şey varsa, onun bilmesi gerekir.
Sükan, ''Nasıl isterseniz'' diyerek karşılık vermişti.
Ecevit dediğini yapmış, hemen özel bir uçakla İstanbul''a hareket etmişti. İstanbul''da Florya''da bulunan Cumhurbaşkanı Korutürk''ü ziyaret ederek Sükan''dan duyduklarını nakletmişti. Cumhurbaşkanı, ''kesinlikle böyle bir şey bilmiyorum. Şu kadarını söyleyeyim ki, eğer bir darbe olursa ben buna karşı vaziyet alırım'' demişti. Ecevit, rahatlamıştı.
27 Mayıs''ı ve 12 Mart''ı görmüş, deneyimli bir siyasetçi olan Ecevit''in rahatlaması için ciddi bir sebep yoktu. Askerlerle iyi ilişkileri olan Sükan''ın istifası aslında herşeyi anlatıyordu.
''Darbe olursa buna karşı vaziyet alırım'' diyen Korutürk 13 Eylül 1980 günü Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren Paşa''ya bir telgraf göndererek kutlamıştı.
CHP şimdi 12 Eylül davasına müdahil olarak katılma kararı aldı. İlginç bir tesadüf, Korutürk''ün oğlu Osman Korutürk şimdi CHP milletvekili.
camiasının içinde yer aldı. 1997 yılından bu yana Yeni Şafak Gazetesi Haber Merkezi'nde özel haberler, dizi yazıları, araştırma yazıları, röportajlar, tarih sayfaları ve köşe yazıları yazdı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2004 Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri Röportaj Dalı'nda ödüle layık görüldü. Biyografi alanında dört kitap yayınladı. Sivil toplum kuruluşlarında çeşitli görevler üstlendi.
_ ÖZEL NOTUM;
1952 DOĞUMLUYUM.. 1959 DAN İTİBAREN ÇOCUKLUĞUM.., GENÇLİĞİM VE BU GÜNLERİM.., YUKARIDAKİ OLAYLARI HER TÜRK VATANDAŞI GİBİ BENDE YAŞADIM..,
OLAYLARIN AKIŞI SONUCU HER DÖNEM TÜRK HALKI VE GENÇLİĞİ ZARARLI ÇIKTI..
DÜNYANIN GELİŞMİŞ ÜLKELERİN DE SİYASİLER BİR DÖNEM GÖREVİNİ TAM MANASIYLA 4X4 İFA EDER VE GÖREVİ BİR SONRAKİNE DEVİR EDER.. VE KÖŞESİNE ÇEKİLİR DANIŞILIRSA FİKİR BEYAN EDER..
BİZDE SİYASET SANKİ SANAT 50 YILDIR AYNI SİYASİLER İŞ BAŞINDA ( PARTİ ADI DEĞİŞİR SİYASETÇİNİN ADI DEĞİŞMEZ ) ÖMÜR BOYU DA..EMEKLİLİĞİN KEYFİNİ ÇIKARIR YİNEDE KONUŞMADAN DURAMAZ ..,
ÖLÜNCE SİYASETİ BIRAKMIŞ OLUR.. İŞTE YUKARIDAKİ OLAYLAR VE TABLONUN NETİCESİ ( POLİTİK ACILARA EN GÜZEL ÖRNEKTİR..)
BÖYLE BİR SİYASİ YAPI.., TOPLUM ARASINDAKİ KOPUKLUK.. TOPLUMU AYAKTA TUTACAK OLAN SOSYLA DERNEKLERİN İÇERİSİNE SİYASİ YATIRIM KİŞİLERİN ELE GEÇİRMESİ..,
TÜRKİYEYİ 12 EYLÜLE GETİRMİŞTİR.. YİNE ANAYASANIN VE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN İÇ HİZMET YÖNETMELİĞİ 35 MADDESİ GEREĞİ ÜLKENİN SELAMETİ İÇİN ASKERİ MÜDAHALE KAÇINILMAZ OLMUŞTUR..
TAKDİRLERİNİZE.
SAYGIYLA