Güç İlişkileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Güç İlişkileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mart 2021 Pazartesi

GÜÇ VE POLİTİKA KAVRAMSAL BOYUTLAR. BÖLÜM 8

GÜÇ VE POLİTİKA KAVRAMSAL BOYUTLAR. BÖLÜM 8


Siyasi İdeolojiler, Sait YILMAZ, Politika,liberalizmin yükselişi, Muhafazakar,Stratejik İstihbarat, demokrasi, Küreselleşme, Güç İlişkileri, Nükleer, Biyolojik, Kimyasal Silahlar,

       1.6.4. Stratejik İstihbarat:

Sherman Kent ile birlikte uluslararası veya dış politika düzeyinde istihbaratı tanımlamak için kolaycı bir yöntem ile “stratejik istihbarat” ifadesi kullanılmaya başlanmıştır. Sherman Kent, stratejik istihbaratı; "Karar alıcıların hatalı plânlama ve hareketleriyle kendi politikalarına zarar ve taahhütlerine zarar vermeyecek şekilde diğer devletlerle ilgili olarak sahip olmaları gereken bilgi türüne verilen addır. " şeklinde nitelemekte idi. Stratejik istihbarat, diplomasinin, askeri gücün, propagandanın, psikolojik savaşın, örtülü savaşın, ekonomik baskının kısaca politik hedefi ve hedefe götürecek stratejinin belirlenmesinde en önemli faktördür .  

Stratejik istihbarat açısından önemli bir gayret alanı uzaydan istihbarat amaçlı istifade edilmesidir. AB ve ABD uzay bütçesi arasındaki fark 1’e 20 oranında ABD lehinedir. AB’nin uzay ile ilgili bir stratejisi olmadığı gibi Helios birkaç ülkenin kendi arasında geliştirip son bölümde başkalarına açmaya çalıştığı bir proje olarak eleştirilmektedir. GPS-Galileo sistemi için de yeterli bütçe olmadığından Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin davet edilmesi düşünülmekte ancak ABD’nin tepkisinden çekinilmektedir . AB pek çok alanda işbirliği önermesi ne rağmen ABD uzay teknolojisini paylaşmak istememektedir. Hatta AB devletleri uzaya kendi silahlarını yerleştirmeye başladıklarında ABD tarafından elektronik karıştırmaya tabi olacaklarından endişe etmektedirler. AB, Torejon’daki Uzay Merkezi vasıtası ile kontrol ettiği kendi uydularını korumayı hedeflemektedir. 

Geçen 50 yıl içinde stratejik istihbarat ortamı çok değişmiş ve istihbarat analizcilerinin işi çok daha zorlaşmıştır. İstihbaratın toplanması, tasnifi ve analizinde karşılaşılan sorunlar yanında; istihbaratı kullanacak adreslerin çeşitlenmesi, iç içeliği, memnun edilme güçlüğü; öte yandan istihbaratın süreç içinde etkin konumunu sürdürme zorluğu da istihbaratçılar için önemli bir sorun haline geldi . Teknolojik gelişmelere ilave olarak uluslararası ilişkilerde savaş dışı yöntemlere daha çok yer verilmesi ile birlikte istihbaratın kapsamı çok genişledi. Örtülü operasyonların yanında propaganda faaliyetleri de güvenlik ve ulusal çıkarların muhafazasında güncel hale geldi. Gelinen bilgi ve iletişim ortamında bilgilerin toplanması kadar toplanan bilgilerin istihbarat haline getirilmesindeki süreç de zorlaştı. 

İstihbaratın bugünkü zorlukları arasında ülkedeki politik yapılanmanın sürekli değişimi, politikanın daha açık hale gelmesi bulunmaktadır.  

Politikaların belirlenmesi ve uygulanmasında çeşitli istihbarat organlarının varlığı ve rekabeti ortaya çıkmıştır.  

Halkın değişen değerleri ve artan sivil toplum örgütleri ve kamuoyu ile birlikte medyanın gücü ile yerine göre işbirliği yerine göre mücadele etmeyi 

gerektirmektedir. Konuşma ve basın özgürlüğü, insan hakları gibi konular demokrasinin gereği olmakla beraber istihbarat kaynak ve metotlarının korunması gibi konularda istenmeyen sonuçlar doğurma riski taşımaktadırlar. 

KAYNAKÇA DİPNOTLAR;

  1 Andrew HEYWOOD: Siyasi İdeolojiler, Adres Yayınları, Çev.: A.K. BAYRAM, (Ankara, 2007), 4.
  2 John BAYLİS, Steve SMITH,. (2005), The Globalization of World Politics, An Introduction to International Studies, Oxford University Press, (New York, 2005), 232.
  3 Born again: Hıristiyanlığı özellikle Protestan muhafazakarlığı yeniden benimseme.
  4 John BAYLIS, Steve SMITH: a.g.e., ( 2005), 5.
  5 Stephen D. KRASNER: Structural Causes and Regime Consequences: Regimes As Intervening Variables, The International Organization, C.36, No.2, (1982), 47.
  6 Tayyar ARI: Uluslararası İlişkiler Teorileri; Çatışma, Hegemonya, İşbirliği, ALFA Yayınları, (İstanbul, 2002), 7.
  7 John BAYLIS, Steve SMITH: a.g.e., ( 2005), 273.
  8 Tom BARRY: Toward A New Grand Strategy For U.S. Policy, IRC Strategic Dialogue No.3, (13 December 2004), 1.
  9 Charles KRAUTHAMMER: Democratic Realism: An American Foreign Policy For A Unipolar World, American Enterprise Institute, (2004).
     www.aei.org/doct_ib/20040227_book755text.pdf
 10 The Progressive Policy Institute: Progressive Internationalism: A Democratic National Security Strategy, (October, 2003).
      www.ndol.org/documents/Progressive_Internationalism_1003.pdf, www.ırc-online.org
  11 G.John IKENBERRY, Charles A. KUPCHAN: Liberal Realism. The Foundation Of A Democratic Foreign Policy, National Interest, (Fall 2004).
      www.nationalinterest.org/ME2/default.asp
  12 Clifford KUPCHAN: Real Democratik, (Fall 2004).  www.findarticles.com/p/articles/mi_m2751/is_77/ai_n6353160.
  13 Robert NOLAN: Bush II: Balancing Realism And Idealism,  Foreign Policy Association, (20 January 2005).
  14 Karikatür: caple.msnbc.com: Aktaran: Radikal Gazetesi, (7 Aralık 2007)..
  15 Stephen M. WALT: Güvenlik Çalışmalarının Rönesansı, Avrasya Dosyası, Güvenlik Bilimleri Özel. Ankara, ((2003), 85.
  16 Zbigniew BRZEZINSKI: Tercih, Çev. Cem KÜÇÜK, İnkıkap Kitapevi, (İstanbul, 2004), 178.
  17 Y. Furkan ŞEN: Globalleşme  Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulus Devlet, Yargı Yayınevi, (Ankara, 2004), 197.
  18 Veysel BOZKURT: Küreselleşme Kavramı, Gelişimi ve Yaklaşımlar, Küreselleşmenin İnsani Yüzü, ALFA Basın Yayım, (İstanbul, 2000), 28.
  19 Engin YILDIZOĞLU: Globalleşme ve Kriz, Alan Yayıncılık, (İstanbul, 1996), 165
  20 Turan MORALI: “Küreselleşmenin Siyasi Boyutları ve Güvenlik Stratejilerine Etkileri”, Gnkur. Başkanlığı, Küreselleşme ve Uluslararası Güvenlik, Birinci Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları,  (Ankara, 2003), 1-5.
  21 Institute of Defence And Strategic Studies: “Globalization and Defense”, Nanyang Technological University, Report of Globalization and Defense Conference (15-16 March 2006), 15. (Singapore, 2006). Website: http://www.idss.edu.sg
  22 Sait YILMAZ: 21. Yüzyılda Güvenlik ve İstihbarat, ALFA Yayınları, (İstanbul, 2006), 97-98.
  23 Sıtkı M. ERİNÇ: “Post Modernizm’in Tanımı”, Anadolu Sanat Dergisi, Sayı 2,  (Eskişehir, Kasım 1994), 31.  
  24 Yaygın biçimde post-modernizm üç biçimde ele alınabilmektedir; (1) Bir dönem olarak postmodernizm, (2) Bir biçim olarak postmodernizm, (3) Bir düşünce tarzı ya da söylem olarak postmodernizm. (Fuat KEYMAN: Postmodernizm ve Radikal Demokrasi, Toplum ve Bilim Dergisi, (İstanbul, 1993), 131.
  25 John BAYLIS, Steve SMITH: a.g.e., (2005), 285-287.
  26 E. Fuat KEYMAN: Küreselleşme, Devlet, Kimilk/Farklılık: Uluslararası İlişkiler Kuramını Yeniden Düşünmek, Alfa Yayınevi, (İstanbul, 2000), 101.
  27 Molly COCHRAN: Postmodernism, Ethics and International Theory, Review of International Studies, C.21, (1995), 240.
  28 Metinsel stratejiler içerisinde en çok dikkati çeken ise Jacques Derrida’nın dünyayı kolayca kavranamayacak ve açıklanması gereken bir metin olarak görmesi idi. Derrida bu açıklamayı yapabilmek için iki vasıta önermekteydi; yapıyı çözme ve çift okuma.
  29 Robert COOPER: Ulus Devletin Çöküşü, Güncel Yayıncılık, (İstanbul, 2005),179.
  30 Jim GEORGE: Discourse of Global Politics: A Critical (Re) Introduction to International Relations, Boulder, (1994), 27.
  31 John BAYLIS, Steve SMITH: a.g.e., (2005), 287.
  32 Michele BARRETT: Ideology, Politics, Hegemony: from Gramsci to Laciau and Mouffe, Mapping Ideology, Ed. Stavoj ZIZEK, Verso, (London, 1997), 239.
  33 Robert W.COX: Social Forces, States and World Orders: Beyond International Relations Theory, Millenium Journal of International Studies, 10(2), (1981), 126-155.
  34 Andrew HEYWOOD: a.g.e., (2007), 392.
  35 Robert O. KEOHANE: The United States and the Postwar Order: Empire or Hegemony?, International Peace Research Institute, Journal of Peace Research, Vol. 28, No. 4, (oslo, 1991), 435-439.
  36 Duncan SNIDAL: The Limits of Hegemonic Stability Theory, MIT Press, International Organization, Cooperation and Conflict, XXI, Vol.: 39, (1986), 579-614.
  37 Robert WRIGHT: U.S. and Manhood: Leadership is About Respect, not Just Fear, New York Times, (August 3, 2004), www.iht.com/articles/532228.html.
  38 Robert COX: Gramsci, Hegemony and International Relations, An essay in Method, in Stephen GILL, ed., Gramsci, Historical Materialism and International Relations Cambridge University Press, (Cambridge, 1993), 49-66.
  39 Joseph S. NYE: The Paradox of American Power: Why The World’s Only Superpower Can’t Go It Alone, Oxford University Press, (Oxford, 2002).
  40 Robert O. KEOHANE: After Hegemony: Cooperation and Discord in the World Political Economy, Princeton University Press, (Princeton, 1984).
  41 Thomas J. VOLGY, Kristin KANTHAK, Derrick FRAZIER, Robert S. INGERSOLL: Resistance to Hegemony within the Core: Domestic Politics, Terrorism, and Policy Divergence within the G7, Matthew B. Ridgway Center for International Security Studies,University of Pittsburgh ,(2005), 1-2. 
  42 Susan STRANGE: Toward a Theory of Transnational Empire, Ernst-Otto Czempiel and James N. Rosenau (eds.), (1989), 165.
  43 John BAYLIS, Steve SMITH: a.g.e.,  (2005), 337.
  44 Oral SANDER: İlkçağlardan 1918’e Siyasi Tarih, İmge Kitabevi, (Ankara, 2000),  91.
  45 Robert COOPER: a.g.e., (2005),18.
  46 Çetin ÖNGÜN: Amerikan Gücüne Tarihsel Bir Yaklaşım, Asil Yayın Dağıtım, (Ankara, 2007), 40.
  47 Şener ÜŞÜMEZSOY: Dünya Sistemi ve Emperyalizm, İleri Yayınları, (İstanbul, Ekim 2006), 10.
  48 İlhan UZGEL: “Hegemon Güç Kutusu”, Ed. B. Oran, Türk Dış Politikası, Cilt I, İletişim Yayınları, (İstanbul, 2003), 31.
  49 Immanuel WALLERSTEIN: Amerikan Gücünün Gerileyişi, Metis Yayınları, (İstanbul, 2004), 19.
  50 Fahir ARMAOĞLU: 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1980, Cilt: I, Alkım Yayınevi, (Ankara, 1993), 419.
  51 Zbigniew BRZEZINSKI: a.g.e., (2004), 62.
  52 Franz SCURMANN:  The Foreign Politics of Richard Nixon: The Grand Design, Berkeley University of California, (1974), 3-8.
  53 Terence K. HOPKINS, Immanuel WALLERSTEIN: Geçiş Çağı, Dünya Sisteminin Yörüngesi: 1945-2025, Avesta Yayınları, Çev. N.ERSOY, (İstanbul, 1999), 29.
  54 IRDB: International Reconstruction and Development Bank (Uluslararası Yeniden Yapılandırma ve Kalkınma Bankası; sonraki adı ile Dünya Bankası).
  55 Melvyn P.LEFFLER: A Prepondeance of Power: National Security, The Truman Administration, and the Cold War, Stanford University Press, (Stanford, 1992), 233.
  56 William S.BORDEN: The Pasific Alliance: United States Foreign Economic Policy and Japanese Trade Recovery: 1947-1955, University of Wisconsin Press, (Madison, 1984), 220.
  57 Onur ÖYMEN: Ulusal Çıkarlar: Küreselleşme Çağında Ulus Devleti Korumak, (İstanbul, Ekim 2005), 391-393.
  58 Zbigniew BRZEZINSKI: a.g.e., (2004), 169.
  59 Stephan G. RABE: Controlling Revolutions: Latin America, American Policy 1961-1963, Oxford University Press, (New York, 1989), 105-122.
  60 Thomas McCORMICK: America’s Half Century United States Foreign Policy In The Cold War, John Hopkins University Press, (Baltimore, 1989), 182.
  61 Simon BROOMLEY: American Hegemony and the World Oil: The Industry, The State System and The World-Economy, Polity Press, (Cambridge, 1991), 141.
  62 Susan GEORGE: Debt Boomerang, How Third World Debt Harms Us All. Boulder Co., (Westview, 1992), 151. 
  63 Osman Metin ÖZTÜRK: Amerika Çökerken: Yeni Kutuplaşma, Fark Yayınları, (Ankara, 2007), 11-16.
  64 Milli Güvenlik Akademisi: Terör ve Terörle Mücadele,  Yayın No:10, (Ankara 2004), 38-39
  65 Amerikan literatüründe çok geçen bir kavram olan RMA: ‘Revolution in Military Affairs’in kısaltmasıdır.
  66 Zbigniew BRZEZINSKI: a.g.e., (2004), 24.
  67 Milli Güvenlik Akademisi: a.g.e., (2004), 189-190
  68 Wolfram F. HANRIEDER: The International System: Bipolar or Multibloc? in the International Political System: Introduction & Readings, Ed. Romano Romani, Wiley, (New York, 1992,) 188-189. 
  69 Charles KRAUTHAMMER: The Unipolar Moment, in Rethinkig America’Security: Beyond Cold War to New World Order, Eds. Allison and Treverton, (New York, 1992), 295-306.
  70 Joseph NYE: What New World Order?, Foreign Affairs: 70, (Spring 1992), 83.
  71 Institution For Strategic Studies: Strategic Assesment, 1997, INSS Publications, Executive Summary, (Washington D.C., 1997), i-xi. 
  72 Barry BUZAN, Ole WAEVER: Regions and Powers, The Structure of International Security, Cambridge Sudies in International Relations: 91, Cambridge University Press, (Cambridge, 2003), 13.
  73 Osman Metin ÖZTÜRK: a.g.e., (2007), 30.
  74 The Einstein Forum, The Federation of German Scientists, and the German Association for Peace and Conflict Research: Project on Defense 
       Alternatives Report: Arms Control In An Age Of Strategic And Military Revolution, (Berlin, 28 Oct.2005), 2-3.
  75 Dünya standartlarında bir siber savaş kabiliyetinin yıllık 100 milyon dolar harcama ile 10 yılda kazanılabileceği ve bunu yapmak için halen 100’den 
       fazla ülke ve şirketin gerekli potansiyele sahip olduğu tespiti yapılmıştır.
  76 Yılmaz TEZKAN: Jeopolitikten Milli Güvenliğe, Ülke Kitapları, (İstanbul, 2005), 137.
  77 Joseph S. NYE: Amerikan Gücünün Paradoksu, Literatür Yayınları, Çev.Gürol Koca, (İstanbul, 2003), 5-7.
  78 Stephen GILL, David LAW: Global Political Economy, Perspectives, Problems and Policies, Harvester-Whesatsheaf,-Hertfordshire, (1988), 73-74.
  79 İ. UZGEL: a.g.e., (2003), 31.
  80 Brzezinski: a.g.e., (2004), 147.
  81 Susan STRANGE: The Persisting Myth of Lost Hegemony, International Organisation, C.41, No.4, (1987), 565.
  82 Joseph S. NYE Jr.: a.g.e., (2003), 15.
  83 Joseph S NYE Jr.: Hard and Soft Power in a Global Information Age, Re-Ordering the World, (Oxford, 2002), 6.   
  84 Mert BAYAT: Milli Güç ve Devlet, (Sunuş: Ertuğrul Zekai Ökte), Belge Yayınları, (İstanbul, 1982), VII.
  85 Yılmaz TEZKAN: a.g.e., (2005), 148.
  86 Oswaldo De RİVERO: Kalkınma Efsanesi, Çitlembik Yayınları, Çev.: Ömer Karakurt, (İstanbul, 2003), 34-35.
  87 Sam C. SARKESIAN: U.S. National Security: Policy Makers, Processes, and Politics, Sec.Ed., Lynne Rienner Publishes, (Colorado, 1995), 25.
  88 Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği: Devletin Kavram ve Kapsamı, (Ankara, 1990), 91.
  89 Ray S. CLINE: “World Power Trends and U.S. Foreign Policy for the 1980s,” Westview Press, (Boulder CO, 1980), 13.
  90 David JABLONSKY: “Why is the Strategy Difficult?”, Boone BARTHOLOMEES, Jr.: “Guide to National Security Policy and Strategy”, U.S. Army War College, 
      (Washington DC, June 2006), 138. 
  91 Ulusal güç unsurlarının kapsamı ile ilgili bakınız; Yılmaz TEZKAN: Jeopolitikten Milli Güvenliğe, Ülke Kitapları, (Ankara, 2005), III ncü Bölüm.
  92 David JABLONSKY: a.g.e., (2006),  130-137.
  93 Onur ÖYMEN: Ulusal Çıkarlar, Küreselleşme Çağında Ulus-Devleti Korumak, Remzi Kitabevi, (İstanbul, 2003), 165.
  94 Barry YEOMAN,  Michael SCHERER, Louis NEAVER: Dirty Warriors,  Mother Jones, Vol. 29 Issue 6, (Nov/Dec 2004), 30. 
  95 The International Consortium of Investigate Journalists: Privatizing Combat, The New Order, The Center For Integrity, Web sitesi: www.publicintegrity.org/wow/bio.aspx.html
  96 Umur TALU: Yeni Lejyonerler (2) Bazen Jandarma, Bazen Mafya, Milliyet Gazetesi, (31 Ocak 2001).
  97 Joseph S Nye Jr.: Soft Power and American Foreign Policy, Political Science Quarterly; Summer 2004; 119, 2; Research Library Core, p.256.
  98 Andreas WENGER: The Growth of Soft Power and the Challenges of Global Govenence, Information & Security, Volume 7, (2001), 5-11.
  99 Yılmaz TEZKAN: a.g.e., (2005), 141.
  100 Javier NOYA: The Symbolic Power of  Nations, Real Instituto Elcano, Working Paper (WP) 35/2005, (2005), 16.
  101 Nye, Joseph S. (6 Eylül 2006), Daha Çok Yumuşak Güce Başvurmalıyız, The DailyStar, (Çev. Radikal Gazetesi, 08 Eylül 2006).
  102 Yılmaz TEZKAN:a.g.e., (2005), 181.
  103 Nevzat DENK: 21 nci Yüzyıla Girerken Türkiye’nin Jeopolitik Durumu ve Jeostratejik Öneminin Yeniden Belirlenmesi, HAK Yayını, (İstanbul, 2000), 23-24. (Kıt’asal güç merkezleri olarak Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa’yı; bölgesel güç merkezi olarak Türkiye’yi; birleşik güç merkezleri olarak NATO, Arap Birliği vb. örgütleri; sınırlı güç merkezleri olarak OPEC vb. kuruluşları göstermektedir.)
  104 Osman ULAGAY: 21. Yüzyılda 'Ulusal Güç' Olmanın Yolları, Milliyet Gazetesi, (13 Şubat 2006). http://www.milliyet.com/2006/02/13/yazar/ulagay.html
  105 William I. ROBINSON: Promoting Polyarchy: Globalization, U.S. Intervention and Hegemony, Cambridge Studies in International Relations, (Cambridge, 1996), 36.
  106 Tayyar ARI: Uluslararası İlişkiler, ALFA Yayınları, 2. Baskı, (İstanbul, 1997), 256.
  107 Zbigniew BRZEZINSKI: a.g.e., (2004), 279.
  108 Barry BUZAN, Ole WAEVER: Regions and Powers, The Structure of International Security, Cambridge Sudies in International Relations: 91, Cambridge University Press, (Cambridge, 2003), 3.
  109 Harp Akademileri Komutanlığı: Geçmişte ve 21 nci Yüzyılda Savaşlar, Stratejiler ve Stratejler, Harp Akademileri Basım Evi, (İstanbul, 2002), 336.
  110 Sait YILMAZ: Küresel, Bölgesel ve Ulusal Düzeyde Türkiye için Yeni Bir Yaklaşım, Cumhuriyet Strateji Dergisi Yıl : 3, Sayı : 152,  (26 Mayıs 2007), s.16-17. 
  111 Barry BUZAN, Ole WAEVER: a.g.e., (2003), 394-394.
  112 Joseph S NYE Jr.: Soft Power and American Foreign Policy, Political Science Quarterly; 119, 2; Research Library Core, (2004), 263.
  113 Nevzat DENK: 21 nci Yüzyıla Girerken Türkiye’nin Jeopolitik Durumu, H.A.K. Yayınları, (İstanbul, 1998), 24.
  114 Ufuk LEVENT: 21 nci Yüzyılın Eşiğinde Türkiye, H.A.K. Yayınları, (İstanbul, 1997), 2.
  115 Nevzat DENK: a.g.e., (1998), 24.
  116 Beril DEDEOĞLU: Dünden Bugüne Avrupa Birliği, Boyut Kitapları, (İstanbul, 2003), 418.
  117 Şeklin hazırlanmasında Barry BUZAN ve Ole WAEVER: Regions and Powers, (2003) adlı kitabında yer alan şekil ve açıklamalar esas alınmıştır. 
         Buzan, Avrupa ve Karadeniz güvenlik bölgeleri içine dahil etmemekle birlikte; Türkiye, bu bölgelerin doğal ve merkez ülkesi olarak kabul edilmiştir.
  118 Erol BİLBİLİK: Amerikan Kuşatması, Otopsi Yayınları, (İstanbul, Ağustos 2003), 22.
  119 Çetin ÖNGÜN: Amerikan Gücüne Tarihsel Bir Yaklaşım, Asil Yayın Dağıtım, (Ankara, 2007), 133.
  120 National Intelligence Council: (NIC): Mapping the Glolbal Future, Government Printing Office, (Washington D.C., Dec 04), 51.
  121 2003 yılında RAND isimli şirket gelecek 10 yılda hızlı gelişen Çin ekonomisinin başlıca 8 risk altında olduğunu belirlemiştir: 
         Kırılgan finansal sistemleri ve devlet teşebbüsü; rüşvetin ekonomik etkileri; su kaynakları ve aşırı nüfus; doğrudan yabancı yatırımcının azalma 
         ihtimali; HIV/AIDS ve salgın hastalıklar; işsizlik, yoksulluk ve sosyal huzursuzluk; enerji tüketimi ve fiyatlar; Tayvan ve diğer ülkeler ile olacak 
         potansiyel anlaşmazlıklar.
  122 National Intelligence Council: a.g.e., (Dec 04), 56.
  123 Zbigniew BRZEZINSKI: a.g.e., (2004), 15-16.
  124 National Intelligence Council (NIC): a.g.e., (2004), 51.
  125 Osman ULUGAY: Türkiye’ye Avrupa’nın Dışında Hayat Var mı?, Milliyet Gazetesi, (20 Ocak 2004).
  126 Charles F. DORAN: Systems in Crisis: New Imperatives of High Politics at Century’s End, Cambridge University Press, (Cambridge, 1991), 212.
  127 Charles F. DORAN: Confronting the Principles of the Power Cycle: Changing Systems Structure, Expectations and War, Manus ı. Mildarsky (der.), Hadnbook of War Studies, Michigan Press, (2000), 338.
  128 Bu durum Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası politikalarını anlatan “Turkey: Thwarted Ambition (Niyetlenip Yapılmayan İstekler Ülkesi: Türkiye), Simon V. Mayall, National Defense University, Washington D.C., 1997)” adlı kitaba konu olmuştur.
  129 Charles F. DORAN: Systems in Crisis: New Imperatives of High Politics at Century’s End, Cambridge University Press, (Cambridge, 1991), 197.
  130 Çetin ÖNGÜN: a.g.e., (2007), 147.
  131 Zbigniew BRZEZINSKI: Büyük Satranç Tahtası, İnkılap Kitapevi, (İstanbul, 2005), 43. 
  132 Zbigniew BRZEZINSKI: a.g.e., (2004), 163.
  133 Anıl ÇEÇEN: ABD Süper Güç Olarak Kalabilir mi?, Avrasya Dosyası, (İstanbul, 2000), 251.
  134 Chas W FREEMAN Jr.:  Restoring America, Vital Speeches of the Day, Vol. 73,  Iss. 5,  (New York, 2007), 188-192.
  135 Zbigniew BRZEZINSKI: a.g.e., (2004), 303.
  136 Zbigniew BRZEZINSKI: a.g.e., (2004), 221.
  137 Joshua KURLANTZICK: The Decline of American Soft Power, Current History.  Vol. 104,  Iss. 686,  (Philadelphia, Dec 2005), 419-424.
  138 Chas W FREEAMAN: a.g.e., (2007), 192.
  139 Joshua KURLANTZİCK: a.g.e., (2005), 424.
  140 Sami KARAMISIR: Türkiye’nin Siyasi Meseleleri, OSAV, (İstanbul, 1994), 237.
  141 Dennis S. IPPOLITO: Budget Policy, Deficits, And Defense: A Fiscal Framework For Defense Planning, Strategic Studies Institute, U.S. Army War College, (Carlisle, June 2005), 2.
  142 Evelyn GOH: Hegemonic Constraints: The Implications of September 11 For America Power, Institute of Defence and Strategic Studies, (Singapore, Oct 2002), 7.
  143 Hans MORGENTHAU: Uluslararası Politika, 1. Cilt, Çev. B. Oran ve Ü. Oskay, Sevinç Matbaası, (Ankara, 1970), 47.
  144 Tayyar ARI: a.g.e., (1997), 261-291.
  145 Robert COOPER: a.g.e., (2005), 91
  146 Yılmaz TEZKAN: a.g.e., (2005), 130.
  147 Erol MÜTERCİMLER: 21. Yüzyıl ve Türkiye: Yüksek Strateji, Erciyaş Yayınları, (İstanbul,1997), 38.
  148 Nevzat DENK: 21 nci Yüzyıla Girerken Türkiye’nin Jeopolitik Durumu ve Jeostratejik  Öneminin Yeniden Belirlenmesi, HAK Yayını, (İstanbul, 2000), 2.
  149 Harp Akademileri Komutanlığı: Jeopolitik, Jeostrateji ve Strateji, Harp Akademileri Basımevi, (İstanbul, 2000), XI.
  150 SAM C. SARKESIAN: a.g.e., (1995), 154-155.
  151 Tayyar ARI: a.g.e., (1997), 264-265.
  152 Onur ÖYMEN: a.g.e., (Nisan 2003), 25.
  153 Faruk SÖNMEZOĞLU: Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi, Der Yayınları, (İstanbul, 1995), 307.
  154 NSEA: National Security and Education Act.
  155 B.CUMINGS: “Sınır Kayması: Soğuk Savaş ve Sonrasında Bölge Araştırmaları ve Uluslar arası Araştırmala”r, Ed. C.Simpson; Üniversiteler ve Amerikan İmparatorluğu, Çev. M. Ceylan, (İstanbul, 2000), 178-182.
  156 Harry R. YARGER: Strategic Theory For The 21 st Century: The Little Book on Big Strategy, US Government Strategic Studies Institute, (Washington D.C. Feb 2006), 2.
  157 Barry R. POSEN, Andrew ROSS: “Competing Visions for U.S. Grand Strategy”, International Security: 21, (Winter 1996/1997), 5-53.
  158 J.Boone BARTHOLOMEES, Jr.: Guide to National Security Policy and Strategy, U.S. Army War College, (Washington DC, June 2006), 93-95.
  159 Gregory F.TREVERTON, Seth G. JONES: Measuring National Power, Rand Corporation, (Arlington, 2005), 17.
  160 Quintus Fabius Maximus Verrucosus isimli Roma Generali.
  161 Frank KITSON: Low Intensity Operations: Subversion, Insurgency, and Peacekeeeping, Stackpole Books, (Harrisburg PA, 1971), 67-143.
  162 Robert B. ASPERY: War in the Shadows: The Guerilla in History, Doubleday & Co., Inc. (New York, 1975), 263. Thomas Edward Lawrence: Seven Pillars of Wisdom: A Triumph, George Doran Publishing Co., (New York, 1926).
  163 Charles C.CALDWELL: Small Wars-Their Principles and Practices, 3rd Ed., His Majesty’s Stationary Office, Reprinting EP Publishing, (London, 1976), 125-148.
  164 Mao TSE-TUNG: On Protracted War, Foreign Language Press, (Peking, 1960). Mao TSE-TUNG: “An Anthology of His Writings”, Anne Fremantle Ed., New American Library, (New York, 1972).
  165 Roger TRINGUER: “Modern Warfare: A French View of Counterinsurgency”, Daniel Lee, Trans, Frederick A. Praeger, (New York, 1964), 17-26.
  166 Ernesto Che Guevera de la SERNA: “Che Guevara on Guerilla Warfare”, Introduction by Major Haris-Clichy Peterson, USMRC, Frederick A. Preager, (New York, 1961), 15.
  167 David GALULA: Counterinsurgency Warfare: Theory and Practice, Frederick A. Praeger, (New York, 1964), 6-10.
  168 Albert WOHLSTETTER: The Delicate Balance of Terror, RAND Publications, (Santa Monica, CA, 1958).
  169 Bernard BRODIE: Strategy in the Misilse Age, Princeton University Press, (Princeton NJ, 1959).
  170 Herman KAHN: On Thermonuclear War, Princeton University Press, (Princeton NJ, 1960).
  171 Herman KAHN: a.g.e., (1960), 126.
  172 John BAYLIS, James WIRTZ, Eliot COHEN, Coli S. GRAY: Strategy in the Contemporary World, Oxford University  Press, (Oxford, 2006), 174-175. 
  173 Alfred Thayer MAHAN: The Influence of  Sea Power Upon History 1660-1783, 1890, Little, Brown and Company, (Boston, 1970), 29-88.
  174 Julian S.CORBETT: “Some Principles of Maritime Strategy”, J.Boone BARTHOLOMEES, Jr.: “Guide to National Security Policy and Strategy”, U.S. Army War College, (Washington DC, June 2006), 101. 
  175 Giulio DOUHET: The Command of the Air, Trans. Sheila Fischer, Rivista Aeronautica, (Rome, 1958), J.Boone BARTHOLOMEES, Jr.: “Guide to National Security Policy and Strategy”, U.S. Army War College, (Washington DC, June 2006), 101. 
  176 Faruk SÖNMEZOĞLU: a.g.e., (1995), 408.
  177 NDC Research Branch: NATO and Interventionism: Some Possible Criteria for the Future, NATO Defense College Publications, (Rome, 5 May 2004), 4-6.
  178 NDC Research Branch: a.g.e., (2004), 7-8.
  179 Karikatür: The Herald Tribune: Aktaran: Radikal Gazetesi, (13 Mayıs 2006).
  180 John NAISBITT: Megatrendler Asya, Altın Kitaplar, Çev. U. KAPLAN, (İstanbul, 1997), 31.
  181 Ersel AYDINLI: Küreselleşme ve Güvenlik, Avrasya Dosyası, Güvenlik Bilimleri Özel, Sayı: 2, Ankara, (Ankara, 2003), 45.
  182 David A. BALDWIN: Güvenlik Kavramı, Avrasya Dosyası, Güvenlik Bilimleri Özel, ASAM Basım Evi, Cilt: 9, Sayı: 2, (Ankara, 2003), 5.
  183 M.Hakkı CAŞIN: Çağdaş Dünyada Uluslararası Güvenlik Stratejileri ve Silahsızlanma, Yayınlanmamış Doktora Tezi, (İstanbul, 1993), 14.
  184 Ken BOOTH: Güvenlik ve Özgürleş(tir)me, Avrasya Dosyası, Güvenlik Bilimleri Özel, Cilt: 9, Sayı: 2, (Ankara, Yaz 2003), 59.
  185 Beril DEDEOĞLU: Uluslararası Güvenlik ve Strateji, Derin Yayınları, (İstanbul, 2003), 12.
  186 Buzan BARRY: “Is International Security Possible?” in Booth Ken (Ed.), New Thinking About Strategy and International Security, HarperCollins, (1991), 34.  
  187 Milli Güvenlik Genel Sekreterliği: Devlet’in Kavram ve Kapsamı, (Ankara, 1994), 33.
  188 Harp Akademileri Komutanlığı: a.g.e., (2002), 46.
  189 Harp Akademileri Komutanlığı: Milli Güvenlik Siyaseti ve Stratejisi. (Yenilevent-İstanbul, Mart 1996), 43.
  190 Mert BAYAT: a.g.e., (1982), 24.
  191 Harp Akademileri Yayınları: a.g.e., (1996), 33-49.
  192 Institute For National Strategic Studies: Instruments For Shaping, (Washington, 1998), 24.
  193 Plamen PANTEV: Why Is Post-Conflict Rehabilitation Important for Preserving and Developing Transatlantic Relations, The Quarterly Journal, (Summer 2005), 83.
  194 International Peace Research Institute: Wars (1946-2002), Department of Peace and Conflict Research at Uppsala University, (Oslo, 2003). 
  195 Kofi ANNAN: Foreword to “A More Secure World: Our Shared Responsibility, Report of the High-level Panel on Threats, Challenges and Change;  www.un.org/secureworld/.
  196 Monty MARSHALL, Ted Robert GURR: Peace and Conflict 2005, (College Park, University of Maryland, 2005). http://www.cidcm.umd.edu/inscr/PC05print.pdf
  197 Michael MİHALKA:  Cooperative Security in the 21st Century, The Quarterly Journal, (Winter 2005), 114-115.
  198 Andrej KARKOSZKA: Crisis Management: The Transformation of National and International Systems of Response, The Quarterly Journal, (Summer 2005), 36.
  199 Chas W. FREEMAN, Jr.: The Diplomat’s Dictionary,  National Defense University Press, (Washington, D.C., 1996).
  200 Colin I. BRADFORD, Jr.: Global Governance Reform for the 21 st Century, Brooking Institution, (Washington D.C., Oct 2005), 5-6.
  201 Beril DEDEOĞLU; a.g.e., (2003), 112-121.
  202 Beril DEDEOĞLU: a.g.e., (2003), 111-112.
  203 John BAYLIS, Steve SMITH: a.g.e., (2005), 357.
  204 J.G. MERRILS: International Dispute Settlement, Cambridge University Press, 3 rd. Ed. (Cambridge, 1998), v-vii.
  205 Karikatür: Herald Tribune, Aktaran: Radikal Gazetesi, (28 Ekim 2007).
  206 Sadi ÇAYÇI: Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Hukuk, ASAM Yayınları, (Ankara, 2006), 8.
  207 O. Metin ÖZTÜRK: a.g.e., (2004), 46-47.
  208 David P. FORSYTHE: The U.S. and Transatlantic Relations: On the Difference Between Dominance and Hegemony, Danish Institute for International Studies, DIIS Working Paper No. 2005/16, (Copenhagen, 2005), 4-5.
  209 NPT: Non Proliferation Treaty.
  210 START: Strategic Arms Reduction Talks.
  211 ABM: Antiballistic Missile Treaty.
  212 CTBT: Comprehensive Test Ban Treaty.
  213 Andre BANDEIRA: A Common Concern: Weapons of Mass Destruction and Proliferation, NATO Defence College Occasional Paper: After İstanbul, (Rome, 2004), 61-63.
  214 Karikatür: Herald Tribune, 06 Sep 2006, Aktaran: Radikal Gazetesi: (08 Eylül 2008).
  215 Joseph F. PILAT, David S. YOST: NATO and the Future of the NPT, NATO Defense College and the Los Alamos National Laboratory Workshop, (12 September 2006), 8.
  216 Martin BRIENS: The Future of the NPT: A Prognosis, Ministry of Foreign Affairs, (Paris, 2006), 41-42.
  217 Jimmy CARTER: ABD'nin Nükleer Çifte Standartı Barışın Altını Oyuyor, The DailyStar, (20 Eylül 2007), Aktaran: Radikal Gazetesi, (23 Eylül 2007).
  218 BTWC: Biological and Toxin Weapons Convention.
  219 CWC: Convention for the Prohibition and Stockpiling of Chemical Weapons.
  220 House of Commons Select Committe on Defence: Examination of Witnesses, UK Ministry of Defence, Strategic Defense Review Public Discussion Paper, MoD, (London, 2002), 7. www.parliament.the-stationery-fice.co.uk/pa/cm200102/cmselect/cmdefence/644/2032008
  221 Ulusal Savunma Enstitüsü’nde 8 Haziran 2001’de yaptığı konuşma: www.elysee.fr
  222 Senate Armed Services Committe: Hearing on the Nuclear Posture Review, (February,14th), 7.
  223 Alexei ARBATOV: Democracy and Nuclear Weapons, Russia in Global Affairs, Vol.3, No.3, (July-September 2005), 174.
  224 Necdet PAMİR: Enerji Arz Güvenliği ve Türkiye, ASAM Yayınları, Stratejik Analiz, Mart 2007, (Ankara), 14-18.
  225 OPEC: Annual Statistical Bulletin, (London, 2005) ve BP: Statistical Review of World Energy, (2005), 4-5.
  226 Kaynak: www.bp.org.com (01 Ağustos 2007).
  227 Şener ÜŞÜMEZSOY: Avrasya’da Enerji ve Enerji Savaşları, Beykent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM) Paneli, (01 Mart 2007).
  228 Ümit ÖZDAĞ: Avrasya’da Enerji ve Enerji Savaşları, Beykent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (BÜSAM) Paneli, (01 Mart 2007).
  229 BP: Statistical Review of World Energy, (2005), 39.
  230 BOTAŞ: Yıllık Faaliyet Raporu, (Ankara, 2005), 54.
  231 Deborah G. BARGER: Toward A Revolution in Intelligence Affairs, National Security Research Division, Rand Corporation, (Arlington/VA, 2005), 88.
  232 Larry KAHANER: Competitive Intelligence, Touchstone, (New York, 1997), 75.
  233 Tyrus G. FAIN: The Intelligence Community. R.R. Bowker, (New Jersey, 1997), 319.
  234 Bekir ÇINAR: Devlet Güvenliği, İstihbarat ve Terör, SAM Yayınları, (Ankara, 1997), 134.
  235 SIGINT: Signal Intelligence.
  236 Ioannis L. KONSTANTOPOULOS: Macroeconomic Espionage: Incentives And Disincentives, Research Institute For European And American Studes (RIEAS) Research Paper No. 103, (Athens, 2006), 22.
  237 Michael KRISTEN.: Business Counterintelligence and the Role of the U.S. Intelligence Community, International Journal of Intelligence and Counterintelligence, Vol. 7, No. 4 (1995), 417.  
  238 Johnson K. LOCH: Secret Agencies: U.S. Intelligence in a Hostile World, Yale University Press, (1996), 148.  
  239 Deborah G. BARGER: a.g.e., ( 2005), 108-109.
  240 DNI: Director of National Intelligence.
  241 Geneva Centre for the Democratic Control of Armed Forces (DCAF): What is the Purpose of Intelligence Services? Backgrounder Series, (March 2006), 3.
  242 Geneva Centre for the Democratic Control of Armed Forces (DCAF): a.g.e., (2006), 1.
  243 Alvin TOFLER: Yeni Güçler Yeni Şoklar, Altın Kitaplar,  (İstanbul, 1992), 316-317.
  244 İstihbarat fonksiyonları istihbarat servislerinin ötesine geçen aktörler edindiği için tüm bu aktörleri içerecek bir kavram olarak ABD kaynaklarında yer aldığı gibi “istihbarat toplumu (intelligence community)” tanımının kullanılmasının uygun olacağı düşünülmüştür.
  245 Aziz YAKIN: İstihbarat, Casusluk ve Casuslukla Mücadele, Dışişleri Akademisi Yayınları, Sayı 3, (Ankara, 1969), 49.
  246 Büyük Larousse, Milliyet: Cilt 10. (1993), 4891.
  247 Tyrus G. FAIN: a.g.e., (1997), 973.
  248 Lorne TEITELBAUM: The Impact of the Information Revolution on Policymkers’ Use Of Intelligence Analysis. Pardee RAND Graduate School, Browse Books & Publications, (Arlington VA, 2005), 28-29.
  249 Gültekin AVCI: İstihbarat Teknikleri: Aktörleri-Örgütleri ve Açmazları, Timaş Yayınları,  (İstanbul, Nisan 2004), 41-46.
  250 Bruce D. BERKOWITZ and Allan E. GOODMAN: Strategic Intelligence For American National Security, Princeton University, (Princeton, 1989), (1989), 31.
  251 Bruce D. BERKOWITZ and Allan E. GOODMAN: a.g.e., (1989), 73.
  252 U.S. Congress: Office of Technology Assessment, Countermeasures, and Arms Control, U.S. Government Printing Office, (Washington D.C., 1985), 33-39.
  253 Francis Gary POWERS: Operation Overflight, Tower Books, (1970), 21-22.
  254 Jay MILLER: Lockheed U-2” and “Lockheed SR-72, Tex.: Aerofax, (Arlington, 1985).
  255 Faruk SÖNMEZOĞLU: a.g.e., (1995), 305. Joseph FRANKEL: International Politics, Conflict and Harmony, Allen Lane the Penguin Press, (London, 1969), 156.
  256 Harry ROSITZKE: CIA’nın Gizli Operasyonları: Casusluk, Karşı Casusluk ve Gizli Faaliyetler, Westview Press Home, Boulder, (Colarado,1988), 162.
  257 Zbigniew BRZEZINSKI: a.g.e., (2004), 44.
  258 Chris Hables GRAY: Postmodern Savaş: Yeni Çatışma Politikası, Çev. Derya KÖMÜRCÜ, Alfa Yayınları, (İstanbul, 2000), 44-45.
  259 Deniz Ülke ARIBOĞAN: Globalleşme Senaryosunun Aktörleri, Der Yayınları, (İstanbul, 1997), 152; Leonard SUSSMAN: Power the Press and Technology of Freedom; The Coming Age of ISDN, Fereedom House, (New York, 1989).
  260 AP: Assosiated Press.
  261 UPI: United Press International.
  262 Halid ÖZKUL: a.g.e., (2001), 71-72.
  263 William BLUM: Haydut Devlet, Yeni Hayat Kütüphanesi 2. Baskı, (İstanbul, Ağustos 2003), 78-79.
  264 Theodore SHACKLEY: “The Third Option. An American View of Counterinsurgency Operations”, Reader’s Digest, (New York, 1981), 6-7.
  265 Theodore SHACKLEY, a.g.e., (1981), 7.
  266 Mustafa YILDIRIM: Sivil Örümceğin Ağında, Ulus Dağı Yayınları, (İstanbul, 2004), 238-239.
  267 Chris Hables GRAY: a.g.e., (2000), 42.
  268 Office of the National Counterintelligence Executive: National Counterintelligence Strategy of The United States, (March 2005), 4.
  269 Gültekin AVCI: a.g.e., (2004), 204.
  270 Andrej KARKOSZKA: a.g.e., (2005), 38.
  271 Bruce D. BERKOWITZ and Allan E. GOODMAN: a.g.e., (1989), 109.
  272 Tyrus G. FAIN: a.g.e., (1977), 87. 
  273 Lorne TEITELBAUM: The Impact of the Information Revolution on Policymkers’ Use Of Intelligence Analysis, Rand Corporation, (Arlington VA, 2005), 15.
  274 Lorne TEITELBAUM: a.g.e., (2005), 113.
  275 Council on Foreign Relations: Making Intelligence Smarter, Task Force on the Future of U.S. Intelligence, (1996), 4.
  276  Sherman KENT: Stratejik İstihbarat, ASAM Yayınları, (Ankara 2002), 11.
  277 Mehmet ATAY: Stratejik Ulusal Güvenlik İstihbaratı, Strateji Dergisi No.5, (İstanbul,  1998), 89.
  278 John CHAPMAN: Space and Security in Europe, New Defence Agenda, (Bruselles, 6 December 2004), 6-7.
  279  Bruce D. BERKOWITZ and Allan E. GOODMAN: a.g.e., (1989), 34.

***

GÜÇ VE POLİTİKA KAVRAMSAL BOYUTLAR. BÖLÜM 7

GÜÇ VE POLİTİKA KAVRAMSAL BOYUTLAR. BÖLÜM 7


Siyasi İdeolojiler, Sait YILMAZ, Politika,liberalizmin yükselişi, Muhafazakar, demokrasi,Küreselleşme, Güç İlişkileri, Nükleer, Biyolojik, Kimyasal Silahlar,

        1.5.7. Enerji Güvenliği:

Dünyada devletler arası açık ve örtülü çatışmaların temel nedenlerinden belki de en öncelikli geleni azalan kaynakları kontrol altına alma çabasıdır. Bu mücadele özellikle doğal enerjiye sahip olan coğrafyalar ve bunların ulaşımını kontrol eden hatlar üzerinde olmaktadır. Sanayi devriminden itibaren enerji kaynaklarına sahip olmak, üretimini elde tutmak ve taşıma güzergahlarını denetim altında bulundurmak ve bu uğurda uluslararası mücadelede başarılı olmak devletlerin temel amaçları arasında olmuştur.

Enerji güvenliği dahilinde yer alan enerji kaynaklarının kesintisiz, güvenilir, ucuz, temiz ve çeşitli kaynaklardan sağlayabilmek ve verimli kullanmak, her ülkenin ulusal güvenliğini temelden etkileyen bir olgudur. Enerji güvenliği hem gelecekte enerji şokları olma ihtimali hem de dışa bağımlılığın artması ile ilgilidir. Ara malı, hammadde, güç ve enerji kaynağı olarak dünya ekonomisinde çok önemli bir yer tutan petrol, gaz ve kömür yenilenemeyen enerji kaynaklarıdır. Alternatif enerji kaynakları ısınma, güç ve elektrik üretiminde bu enerji kaynaklarının yerini kısmen doldurmasına karşın ulaşım sektöründe küresel çapta bir ikame yakıt yakın gelecekte fazla olanaklı gözükmemektedir.

Dünya birincil enerji tüketiminde petrol, gaz ve kömürün (% 37 petrol, % 27 kömür, % 24 doğal gaz, % 6 nükleer ve % 6 diğer (su, rüzgar vs.)) payı % 88’dir. Enerji tüketen ülkelerin başında yılda 2331,6 mtpe ile ABD gelmektedir. ABD’yi Çin (1386,2), Rusya (686,6), Japonya (514,6), Hindistan (375,8), Almanya (330,4), Fransa (262,9), İngiltere (226,9) mtpe ile izlemektedir . Türkiye ise yılda 85,3 mtpe enerji tüketmektedir. Dünya doğal gaz tüketimi de hızla artış sürecindedir. Bunda doğal gazın elektrik üretimi için kullanılması da etkili olmaktadır. 

Tablo 21: Dünya Enerji Rezervleri


Tablo 20’den anlaşılacağı gibi Orta Doğu enerji kaynaklarında İran Körfezi (Hürmüz) Bölgesi enerji ulaşımında en kritik bölge konumundadır. Petrol ve doğal gazın yaklaşık ömrü 66 yıl civarındadır ve önümüzdeki 20 yılda enerjiye olan bağımlılığın % 50 artacağı düşünülürse durum daha da tehlikeli bir hal almaktadır. Dünyadaki petrol kuyularının yıllık ortalama üretim azalması ise %5-8 civarında dır. Üstelik jeolojik, teknik ve maliyet koşulları nedeniyle petrolün hepsini çıkarmak mümkün değildir.  BP’nin 2004 verilerine göre dünyada 1189 milyar varil, OPEC’in verilerine göre ise 1144 milyar varil ispatlanmış petrol rezervi bulunmaktadır. Bu değerlendirmelere göre gelecek öngörüleri kapsamında petrole 41 yıllık bir ömür biçilmektedir .

20’ nci Yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren petrol kaynaklarının azalmaya başlayacağının hissedilmesi ile birlikte ülkeler bir yandan güç mücadelelerini enerji coğrafyaları üzerine oturtmaya bir yandan da enerji kullanımında petrol yerine kullanılan enerjilere yönelmeye başlamışlardır. Dünya enerji tüketiminin %25’ini, dünya benzin tüketiminin % 45’ini gerçekleştiren ve ithalat gereksinimi hızla artan ABD, kendi ihtiyacını karşılamayı garanti almaya çalışırken diğer büyük güçlerin bu sınırlı kaynaklara erişimini kontrol etmeyi amaçlayan bir strateji izlemektedir. 

Şekil 6: Petrol Taşımacılığında Stratejik Önemi Olan Bölgeler 


Petrol güvenliği kavramı ABD’liler tarafından geliştirilmiş bir kavramdır. 2000 yılında Dick Chenney tarafından yaptırılan bir çalışma ile ortaya çıkmıştır. Söz konusu çalışma ile dünya petrol rezervleri, petrol tabakaları, nerelere dağıldıkları bilgisayarlar vasıtası ile hesaplandı. Çalışma sonucunda dünyada 900 milyar varil bulunduğu ve eğer yılda 80 milyon varil kullanılırsa dünyadaki petrolün 30 yıllık ömrünün kaldığı tespit edildi. Söz konusu petrolün ömrünün 75 yıla çıkarılması için Arapların ve Rusların eline bırakılmaması öngörüldü . Bu amaçla 5 büyük ABD şirketinin bu yataklar üzerinde imtiyazlarını yeniden kurarak teknolojik geliştirmeyle 550 milyar varil daha petrol teknolojisini geliştirebileceği hesaplandı. 

Mobil Exxon’a göre; “Petrol kaynakları Araplara bırakılmayacak kadar ciddidir.” Çünkü Amerika şu anda günlük 86 milyon varil petrolün 25 milyon varilini kullanmakta ve bunu Orta Doğu’ya ilave olarak Meksika, Kanada, Norveç, Nijerya, Venezüella’dan aldığı petrolden sağlamak zorundadır.  Kısaca Petrol Güvenliği’nin amacı petrol kaynaklarına ve ulaşım yollarına egemen olmak, tek merkezli Amerikan sistemini devam ettirmektir. Bu nedenle Amerikalıların İstikrarsızlık Ekseni Kolombiya’dan başlamakta ve Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya’nın tamamını kapsamakta ve Pakistan, Endonezya ve Filipinlere kadar da uzanmaktadır . Bu coğrafya dünya petrol rezervlerinin % 80’ini içermektedir. Uzakdoğu’nun petrol geçiş yolları da bu haritanın içerisine girmektedir. Bu nedenle ABD İstikrarsızlık Ekseni diye adlandırılan bölgede askeri gücünün projeksiyonu ile istikrar getirmeye çalışmaktadır. 

AB cephesinde çok daha farklı bir resim gözükmektedir. AB üyesi ülkelerden sadece İngiltere, Danimarka, Romanya ve İtalya’da kesin petrol rezervi bulunmaktadır. AB dışında kalmayı tercih eden Norveç’i de bu ülkelere dahil edebiliriz. AB’nin petrol tüketiminin AB içi üretimle karşılanma oranı 2000 yılında %9 iken 2030 yılında bu oranın %4.4 olacağı değerlendirilmektedir. Doğal gaz ise çok kısıtlı da olsa İngiltere, Almanya, Hollanda, İtalya, Danimarka, Polonya, Romanya ve Macaristan’da çıkmaktadır. AB’nin doğal gaz tüketimini AB içi üretimle karşılama oranı 2000 yılında %11.9 iken 2030 yılında bu oranın %5.9 olacağı değerlendirilmektedir . Avrupa’nın özellikle Rus gazına bağımlılığının artacak olması önemli bir güvenlik sorunu oluşturmaktadır. 

Türkiye’de ise enerji kaynağı olarak petrol ilk sırada yer alırken son yıllarda kömür ikinci sıraya doğal gaz üçüncü sıraya yerleşmiştir. Türkiye yılda 25 milyon petrol tüketmekte ve bunun %90’ını ithal etmektedir . Ancak yerli üretim hızla düşmektedir. Türkiye’nin petrol kaynaklarının yetersiz olmasında I nci Dünya Savaşı öncesi İngiltere’nin bölgenin petrol kaynakları ile ilgili yoğun bir çalışma yapmış olması ve Türkiye’yi bu kaynaklar dışında tutmak için çaba göstermesi özellikle Musul’u Türkiye’ye bırakmaması önemli bir etken olmuştur. İngiltere kendi kontrolü altında tutmayı öngördüğü ülkelere (Irak, İran, S.Arabistan) petrol havzalarını dağıtırken suni devletler (Kuveyt) de oluşturdu. 

Sonuç olarak, 21’ nci Yüzyıl güç mücadelelerinin gittikçe artan oranda enerji kaynaklarını ele geçirmek, hiç değilse kontrol etmek veya imtiyazlar sağlamak yanında enerji temininin sürekliliğini sağlamak üzere enerji kaynakları ve yolları üzerinde devam edeceği belirgindir. Söz konusu enerji kaynaklarının hızla azalacak olması ve yerine ikame edecek bir alternatifin henüz bulunamaması öte yandan küresel ısınma gibi çevre sorunlarının getirdiği diğer sorunlar Orta Doğu ve Avrasya’nın önemini artırırken güç mücadelelerinin daha çok bu bölgeler üzerinde olacağını dikte etmektedir. 

     1.6.  GÜÇ, POLİTİKA VE İSTİHBARAT:

     1.6.1.  İstihbaratın Kapsamı ve Çeşitleri:

İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar olan dönemde liderler barış zamanında bir istihbarat teşkilatına ihtiyaç olduğunu düşünmüyorlardı. Onlar için istihbarat sadece savaşları kazanmak için gerekli idi. 1947 yılında Truman’ın barışı korumak için de istihbarat gereklidir teorisi CIA kanunu ile hayata geçti. CIA için başlangıçta iki görev belirlenmişti ; stratejik sürprizleri haber vermek ve ülke dışındaki örtülü faaliyetleri gerçekleştirmek. İkinci Dünya Savaşı esnasında sinyal ve görüntü istihbaratının öneminin fark edilmesi teknolojik arayışları bu yöne sevk etti. Savaş sonrası kısa zamanda U-2 Keşif Uçakları, uzay programları, bilgisayarların en eski örnekleri ve örtülü operasyonlar ile ilgili özel vasıtaların gelişimi konusunda önemli adımlar atıldı. 

İstihbaratın çeşitleri konusunda kesin bir tasnif yapmak imkansızdır. Çeşitli görüş ve düşünüşlerin etkisi ile istihbarat farklı şekillerde sınıflandırılabilir. Hangi tasnif kabul edilirse edilsin, istihbarat çok kapsamlı bir hizmettir. Devletlerarası ilişkilerin, toplu iletişim araçlarının ve uygarlığın gelişmesi ile birlikte istihbarat çeşitleri ve alanlarında da artışlar devam edecektir. Oluşturma metotlarına göre çağdaş istihbaratı aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz;  

      (1)  İnsan İstihbaratı  (HUMINT): İnsan kaynakları tarafından sağlanan ve toplanan bilgiler sayesinde ortaya çıkarılan bir istihbarat kategorisidir .

      (2) Görüntü İstihbaratı (IMINT): Çeşitli vasıtalarla görüntü almak sureti ile yapılan istihbarattır. Hava keşifleri ve gözetlemesi ile genellikle uydu, uçak ve insansız hava araçlarından görüntü alınarak yapılmaktadır. Örneğin, bir kamera ile uluslararası hava sahasında görüntü keşfi yapılarak elde edilmiş olan füze mevzilerinin yerleri ile ilgili film veya resimler görüntü istihbaratıdır .

(3) Açık Kaynak İstihbaratı (OSINT): internet, gazete, televizyon gibi açık kaynaklarda yer alan ve herkes tarafından temin edilmesi mümkün olan bilgilerin istihbarat amaçlı kullanılmasına verilen isimdir. Özellikle internet bu alanda önemli bir açık kaynak istihbaratı imkanı sağlamaktadır. Günümüzde istihbaratı oluşturan bilginin % 85’inden fazlasının açık kaynaklardan temin edildiği değerlendirilmektedir .

(4) Sinyal İstihbaratı (SIGINT ): orijinal olarak hedef tarafından gönderilen sinyal şeklindeki mesajların elektro-manyetik yayma vasıtaları ve sensörler vasıtası ile tespit edilmesidir.  

(5) İletişim ve Elektronik İstihbaratı: yeni elektronik buluşların geliştirilmesi için bilgi temin edilmesi yanında, hedef ülke iletişim olanak ve yetenekleri hakkında gerekli stratejik değerlendirmelerin yapılmasına imkan sağlar. 

Uluslararası politikada haber, bilgi ve istihbarat ihtiyacı sadece siyasi istihbarat konuları ile sınırlı değildir. Özellikle gelişmiş ülkeler için ekonomik istihbarata yöneltilen gayretler siyasi istihbarata sarf edilen gayretin önüne geçmekte veya onunla rekabet etmektedir. Elektronik izlemenin devletlerarası mücadelede en yoğun kullanıldığı alan şüphesiz ki ekonomik istihbarat alanıdır. Ekonomik istihbarat, uygulandığı aracı düzeylerden geçerek ulusal (çeşitli karar merkezleri arasındaki uyumlu stratejiler), uluslar ötesi (çok taraflı gruplar) veya uluslararası (ulus-devletlerin nüfuz stratejileri) etkinlik düzeyleri arasındaki karşılıklı eylemlere yön vermesi gereken stratejik ve taktik bir iradenin sonucudur.

Ekonomik istihbarat mikro ve mikro espiyonaj kavramlarına değinmekte fayda vardır. Hızlı teknolojik ve ekonomik gelişmelerin yaşandığı bir dünyada makroekonomik espiyonaj dünyanın gerisinde kalmamak için hayati bir kabiliyettir . FBI’ya göre ekonomik istihbarat-espiyonaj istihbarat servisleri kullanılarak ekonomik istihbarat toplanması, endüstriyel espiyonaj ise özel şirketler vasıtası ile ekonomik bilgi toplanmasıdır . Ancak bazı kaynaklar ekonomik espiyonaj kavramını geliştirmiştir. Buna göre makroekonomik espiyonaj, gizli servisler vasıtası ile devletin stratejik çıkarlarının geliştirilmesi amacı ile dünyadaki ekonomik gelişmeler ve faaliyetler hakkında istihbarat edinilmesidir . Mikro ekonomik istihbarat veya espiyonaj ise gene istihbarat servisleri vasıtası ile bir şirket (genellikle çokuluslu) hakkında bilgi toplanması olarak anlaşılmaktadır. Ekonomik espiyonajın ekonomik karşı istihbarat boyutu bulunmaktadır.

İstihbaratın ulusal çıkar bağlamında en etkin kullanıldığı alanlar; dış politikada karar verme sürecinde karar vericilerin rahat ve yeterli bilgi ile hareket etmelerinin sağlanması çalışmaları ile ekonomik istihbarat faaliyetleri olarak dikkati çekmektedir. İstihbarat örgütleri, salt güvenlik amaçlı çalışan örgütler değildir. Koordinasyon-amaç-öncelik-zamanlama denklemi iyi kurulmuş istihbarat-dış politika birlikteliği sayesinde, dış politikada karar vericilerin ihtiyaç duyduğu alanlardaki bilgiler, istihbarat örgütleri tarafından kestirme ve net şekilde verilebilir. 

Tablo 22: Avrupa Ülkeleri İstihbarat Servislerinin Çeşitleri


11 Eylül sonrası gelişmeler istihbaratın dört fonksiyonunu ön plana çıkardı ; dış istihbarat, örtülü faaliyet, karşı istihbarat ve iç istihbarat. Teoriye “İç İstihbarat” fonksiyonunun dâhil olması ABD istihbarat toplumu içerisinde yapısal değişiklik olarak yeni bir Ulusal İstihbarat Direktörü (DNI ) kadrosu gerektirdi. DNI altında merkezileşmenin iyi bir fikir olup olmadığı da tartışmalıdır. Çünkü sürekli değişen ve merkezi olmayan unsurlar gerek tespit edilmesi, gerekse aldatılma zorluğu bakımından önemli bir avantaj sağlamaktadır.

İstihbarat servislerinin verimli çalışabilmesi için başta bütçe olmak üzere yeterli kaynağın (para, insan, donanım) sağlanması gereklidir. Beklenen kalitede görevlerin yerine getirilebilmesi için gerekli personelin temini, personelin güvenliği ve personel havuzu oluşturulması zorunluluktur. Ayrıca, mevcut ve gelecekteki istihbarat isteklerinin karşılamasında istihbarat kurumlarının kanun karşısında korunması ve etkinliğin sürdürülmesi için sağlam bir istihbarat bürokrasisi ve kurumsal işbirliğine ihtiyaç vardır.

İstihbarat teşkillerinin örgütlenmesinde devletin örgütleniş şekli ve istihbarat biriminin bilgi toplamak ve bilgi yaymak zorunda olduğu adreslere karşı daha verimli çalışmalar yapmak için uygun olan şekil göz önüne alınır. İstihbarat servisleri genel veya belirli bir konuya odaklı olarak aşağıdaki şekilde kurulabilirler ; (1) Askeri veya Savunma İstihbarat Servisleri; savunma planlaması ve askeri operasyonlar için. (2) Adli istihbarat servisleri; organize suçlar ve suç faaliyetleri ile ilgili yasa uygulayıcılara yardım amaçlı istihbarat servisleri. (3) Uzman ulusal merkezler; ulusal karşı terörizm merkezi gibi özel konulara odaklanmış istihbarat merkezleri. (4) Özel koordinasyon birimleri; birkaç istihbarat merkezi veya bunların organlarını bir araya getiren birimlerdir, örneğin polis ve göçmen ofislerini bir araya getiren anti-terör koordinasyon birimleri. (5) Farklı istihbarat toplama metotları da kullandıkları teknolojiye göre özel istihbarat merkezleri ortaya çıkarmaktadır. Örneğin görüntü, sinyal ve kriptoloji istihbarat servisi alanında ABD’nin NSA, Rusya’nın FABSI ve İngiltere’nin GCHQ önde gelmektedir. (6) Küçük ülkeler kısıtlı kaynaklarından dolayı ‘birleşik’ istihbarat servislerine (İspanyol CNI, Türk MİT, Bosna-Hersek OSA) sahip iken büyük ülkeler birbirini tamamlayan ‘çoklu’ istihbarat servislerine sahiptir.

İstihbarat teşkillerinin üç temel dinamiği aynıdır; müşteri kimdir, ne istemektedir, ne zaman istemektedir İstihbarat servislerinin görevleri şu şekilde sıralanabilir ; (1) Ulusal güvenlik ile ilgili alanlarda analiz sağlamak. (2) Potansiyel krizlerin gelişimi hakkında erken ikazda bulunmak. (3) Ulusal ve uluslararası kriz yönetiminde mevcut ve potansiyel rakiplerin niyetleri hakkında bilgi vermek. (4) Ulusal savunma ve askeri operasyonlara bilgi desteği sağlamak. (5) Kendi kaynak ve faaliyetleri ile diğer devlet teşkillerinin sırlarını korumak, (6) Ulusal çıkarlar lehinde olayların gelişimini örtülü bir şekilde etkilemek.

İstihbarat servislerinin etkinliğini artıran faktörlerden biri de diğer istihbarat servisleri ile açık kanallarının olmasıdır. Nitekim diğer ülkelerin istihbarat servisleri ile operasyonel işbirliği ve istihbarat paylaşımı örneklerine çok rastlanan bir durumdur. Dünyanın gizli istihbarat tarihi bir yığın çapraz bağlantı ile doludur. Avustralyalılar Şili’de, CIA direktifi altında Allende hükümetinin devrilmesi için çalıştılar. Fransızların Portekiz ve Fas’la birlikte ya da Romanyalıların Filistin Kurtuluş Örgütüyle birlikte çalıştıkları olmuştur . Sovyetler, İsrail’in hava ve deniz harekatıyla ilgili bilgi toplayıp bu bilgileri Libya’ya vermişlerdir.

        1.6.2. Fonksiyonel İstihbarat:

İstihbarat, genel olarak haber toplama şeklinde algılanmaktadır. Ancak istihbarat toplumunun  temel fonksiyonları; istihbarat üretimi, propaganda ve psikolojik savaş, örtülü faaliyetler ve operasyonlar ile koruyucu güvenlik olmak üzere dört ana kategoride toplanmaktadır. Uluslararası ilişkilerin yürütülmesinde aktörler tarafından başvurulan savaşa varmayan örtülü seçeneklere başvurulması, gizli hareket etme, sürekli ve doğru istihbarat (üretimi) ihtiyacı, seçilen yöntemlerin propaganda vasıtaları ile desteklenme gereği istihbarat fonksiyonlarının uluslararası politikadaki rolü konusunda temel çerçeveyi oluşturmaktadır.

     A. Haber ve Bilgi Toplama, İstihbarat Üretimi:

İstihbarat, bir memleketin diğer bir memleket hakkında aleni, meşru, kanuni şekilde haber toplamasıdır. Espiyonaj yani casusluk ise diğer bir memleketin kanun ve nizamlarını ihlal etmek suretiyle gizli metotlarla haber almadır. Bunlardan birincisine kanuni veya meşru istihbarat faaliyeti ikincisine de gayri kanuni istihbarat faaliyeti denir . Haberalma; bir olay (bir olgu) hakkında alınan ya da verilen bilgi; kulaktan kulağa dolaşan söz; olma olasılığı bulunan ya da olacak bir şey, bir şey hakkında önceden yapılan uyarı; bir şeyi duyup, öğrenmek  olarak sözlüklerde geçmektedir.

İstihbarat genel olarak elde edilen tüm bilgilerin toplanması, tasnifi, değerlendirilmesi analizi, birleştirilmesi ve açıklamasının yapılması neticesinde ortaya çıkan ürün olarak tanımlanmaktadır .  Bu tanıma göre istihbarat, kısaca, ilgili kişiler tarafından üretilen “işlenmiş bilgi”dir. Fonksiyonel olarak bu çalışmalar bilginin toplanması, işleme tabi tutulması, anlamının değerlendirilmesi, politik konularla ilişkilendirilmesi ve ulusal güvenlik politikaları için kullanacak yetkililere dağıtımını içermektedir. 

Amerikan Merkezi İstihbarat Örgütü (CIA)’na göre istihbarat örgütleri dört çeşit ürün sunmaktadır ; (1) Cari istihbarat (Günlük olaylar ve global gelişmelerin yer aldığı istihbarat brifingleri veya özetleri.) (2) Tahmini istihbarat (Güvenlik konularında uzun dönemli tahminlere dayalı bölgesel değerlendirmeler.) (3) İkaz istihbaratı (Alarm veya kısa sürede oluşabilecek tehdit ve risklere yönelik emareler.) (4) Araştırma istihbaratı (Çeşitli ülkeler ve terörizm, kitle imha silahları, ekonomik trendler gibi ulusaşan konulara yönelik orta ve uzun vadeli araştırmalara dayanan istihbarat raporları.)

İstihbarat toplama mantıksal olarak iki ana faaliyeti kapsar; hedefe nüfuz etmek ve nüfuz edilince bilgiyi almak. İstihbarat vasıtası hedefe nüfuz edince sıra bilginin toplanmasına gelmiştir. Klasik yöntemlerle, genel olarak beş tür istihbarat toplama yöntemi kullanılmaktadır ; takip ve tarassut (gözlem), adam kullanma, mülakat, sorgulama, teknik ve elektronik faaliyetler. Ancak modern çağda istihbarat toplama genellikle üç kategorideki yöntemle toplanır; İnsan İstihbaratı (HUMINT), Görüntü İstihbaratı (IMINT), Sinyal İstihbaratı (SIGINT) ve diğer görüntülü olmayan istihbarat . Haber ya da bilgi toplama ihtiyaçları çeşitli istihbarat örgüt veya organlarına toplama planı vasıtası ile görev olarak dağıtılmıştır. Bazı görevler ise birkaç istihbarat toplama organına birden verilmiş olabilir. Bazı istihbarat teşkillerinin ise hem toplama, hem analiz görevi olabilir. Toplama yöntemi seçilirken temel olarak üç kriter üzerinde durulur; ekonomik olması, istenen bilgi ihtiyacını karşılaması ve birbirini tamamlayan istihbarat sistemlerinin kullanılması. 

Kaynak sıkıntısı nedeni ile istihbarat toplama vasıtalarının seçimi, hangi sistemlerin kullanılacağı ve bunlara yapılacak yatırımlara karar verilmesi zor bir işlemdir. Örneğin, ABD daha çok SIGINT’e yatırım yapmakta, görüntü istihbaratını insan istihbaratına tercih etmektedir . Ancak insan istihbaratı da vazgeçilmez bir bilgi toplama yöntemidir. Hedef ülke hükümetinin niyetlerini ve planlarını anlamak için sinyal veya görüntü istihbaratı yerine bizzat bir ajanın hedefe nüfuz etmesi gereklidir. İnsan istihbaratı, teknik istihbarata nazaran daha ekonomiktir ve teknik istihbaratın bıraktığı bilgi açıklarını doldurmak için gereklidir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne, istihbarat toplama yöntemlerinin pek çoğunda radikal bir değişiklik olmamıştır. Asıl değişiklik kapasite artışındadır. İstihbarat hedeflerine nüfuz etmek konusunda en büyük gelişme uyduların kullanımı olmuştur. Uydular; görüntü elde etme, SIGINT toplama, iletişim, erken ikaz ve diğer çeşitli istihbarat görevlerinin yerine getirilmesinde kullanılırlar . ABD istihbarat uydu programı istihbarat alanında teknolojinin kullanımı ile ilgili dünyadaki ABD üstünlüğünün temsil etmekle birlikte, uzaya gönderilen her vasıta tek başına bir istihbarat toplama platformu değildir. Bunun yanında çeşitli uçak, gemi ve yer istasyonları kullanılmaktadır.

Soğuk Savaş’ın ilk yıllarından itibaren daha önce uzun menzilli bombardıman uçağı olan B-36, B-47 gibi uçaklar istihbarat amaçlı olarak yeniden dizayn edilerek Sovyetler Birliği üzerinde keşif ve istihbarat amaçlı olarak uçmaya başladılar. Bunlara İngiliz Canberra bombardıman uçaklarını da dâhil etmek gerekir . Daha sonra hedef ülke toprakları üzerinde keşif yapmak üzere U-2 ve SR-71 uçakları geliştirildi. U-2, 40 yıllık geçmişine rağmen hala tek motorlu uçaklarda en yüksek irtifada bulunma özelliğini korumaktadır. 1963 yılından beri kullanılmakta olan SR-71 ise hala en hızlı uçaktır. Tehdidin daha az olduğu bölgelerde ise SIGINT amaçlı olarak Boeing 707’lerin askeri versiyonu olan RC-135 gibi yeniden dizayn edilmiş kargo uçakları kullanılmaktadır .

Bugün bilginin istihbarat dışı kaynakları o kadar ilerledi ki, gerçek zamanlı bilgi yayan internet, uydular veya CNN gibi TV kanalları gibi kaynaklar yanında istihbarat örgütlerinin politika yapıcılar için ne kadar faydalı olduğu tartışılır hale geldi. Bu sadece bilginin toplanması için değil analizi ve yayımı gibi her süreçte istihbarat örgütlerinin; asıl fonksiyonu istihbarat olmayan kaynaklar ile ne kadar rekabet edebildiği konusunda araştırmalara neden olmaktadır. 

     B. Propaganda ve Psikolojik Savaş:

       Modern devletlerin dış politikalarında yararlandıkları siyasal etki araçlarından birisi de propagandadır. Propaganda, belirli bir grubun düşüncelerini, duygularını ve eylemlerini, genel nitelikli amaçlar doğrultusunda etkilemeye yönelik sistematik ve tasarlanmış çabalar olarak nitelenebilir . Günümüzde güç odakları, denetimi ellerinde tutabilmek için, baskı, tehdit ve korkutma yöntemleri yerine daha çok propagandayı kullanmaya başladılar.

Propaganda faaliyetlerinin en tehlikelisi dost ve müttefik ülke çizgisinde gözüken ülkelerden gelen ve çok daha kolay ve etkili nüfuz eden yöntemdir. Dostluk ilişkisi görüntüsü altında hedef ülkenin yavaş yavaş tüm siyasi karar mekanizması ve politika üreten kurumları kontrolü altına alınmaktadır. Emekli CIA Başkanlarından Harry Rositzke’nin sözleri istihbarat faaliyetleri içinde medyanın propaganda işlevini göstermek bakımından bir örnektir; “Üçüncü Dünyadaki gizli propaganda operasyonları aslında bir basın savaşıydı. Yabancı editörler ve köşe yazarları çalıştırılıyor, magazin ve gazetecilere para desteği sağlanıyor, basın hizmetleri destekleniyordu. Propagandacılar, ödenekli ajanlardan işbirlikçilere kadar geniş bir biçimde bulunuyordu... Dost yayın kuruluşlarında yeni makaleler yayınlatılıyor ve tüm dünyada tekrarlanıyordu... ”

11 Eylül sonrası ABD yönetimi, Usame Bin Ladin’in kötü karakterini vurgulayarak ve kötülüğüyle ün salmış kişiliği üzerine yoğunlaşarak terörizme odaklanmıştır. Başkan Bush (muhtemelen dini eğilimleri yüzünden) ilahiyatçı bir yaklaşım ile çatışmayı “iyi ve kötü” arasında görme eğiliminde idi ve Lenin’in “bizimle olmayan bize karşıdır” formülünü bile kullanmaktadır . Başkan Bush’un tehdidin birçok unsurunu böylece basit bir formül altında birleştirmesinin taktik avantajı bulunmaktadır.

Enformasyonu denetim altında tutmak, halkı denetim altında tutmak demektir . Propaganda faaliyetleri için medyanın kullanılması özellikle son yıllarda teknolojinin gelişime paralel olarak tüm toplumların medyanın etkisine iyice açılmasıyla daha da gündeme gelmiştir. Günümüzde haber akışının her gün % 50 ila % 80’inin Batı Merkezli Haber Servisleri olan AP (Associated Press), UPI (United Press İntenational), Reuters ve AFP (Agence France Press) tarafından üretilmesi ve bu ağın yalnızca dünyanın her yerindeki insanları değil aynı zamanda politikacıları ve istihbarat servislerini de etkilediği düşünülürse bu yöntemin ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır .

AP , Reuters ve UPI  ajansları ile Amerikan CBS televizyon şirketinde CIA’nın egemenliği tartışılmazdır . CIA, gazetecileri sanıldığı gibi mali olarak direkt elde etmez, bunun sebebi çok açık konumda olmalarıdır. Ya CIA’nın “has adamları” olan Gazete veya TV sahiplerinin cömert maaşları ile ya da genellikle patronlarında dahil olduğu “Görünmez El” ile onlara bu yolun açılması sağlanır. Böylece, gittikçe yıldızı büyüyen yazar, yorumcu ve gazetecilere kimse kötü gözle bakamaz. CIA’nin yaptığı ödemeler ve verdiği diğer destekler enformasyondan çok daha fazlasını getirir; etki ve kontrol .

Bireylere verilen devlet yardımları, o ülke politikasında söz sahibi olan ve halkın kararlarını etkileyebilen önemli kişilere verilen nakit paralardır. İran Şahı, Ürdün Kralı Hüseyin, Ferdinand Marcos ve Manuel Noriega gibi pek çok yabancı devlet adamının ismi CIA ücret bordrosunda yer almıştır. Medya kuruluşlarına destek vermek ya da onları satın almak da en yararlı devlet yardımı türlerindendir. VOA ve Radio Free Europe gibi açıkça devlet propagandası ve savunusu yapan yayınların dışında istihbarat servislerinin etkisi gizli olan radyo ve televizyonlar daha bağımsız ve inandırıcı gözükürler.

    C. Örtülü Operasyonlar ve Faaliyetler:

Bir CIA yetkilisine göre örtülü operasyonlar askeri ve politik seçeneklerden sonra gelen üçüncü seçenektir . Üçüncü seçeneğe karar vermek her zaman istihbaratın, analizin ve teşkilatın kalitesine değil genellikle çeşitli alanlardaki güvenlik endişelerine uygulanacak teknikler ve kararlılığa bağlıdır . Bu yöntem hedef veya rakip ülke ile ilan edilmemiş bir savaşı kapsayan örtülü ve gizli yöntemlerdir. Böylece doğrudan bir savaşa girmeksizin ve ulusal gücü topyekun bir mücadeleye sokmaksızın asimetrik hale getirilmiş bir savaş ile sonuç alınmaktadır. Gizli ve örtülü yöntemler, doğrudan savaş ilanıyla karşılaştırıldığında hem daha sessiz, hem de büyük ölçekli seferberliği gerektirmeyen yöntemlerdir.

        Örtülü operasyon ve faaliyetleri siyasi, ekonomik ve yarı askeri örtülü operasyon ve faaliyetler olarak üç kategoriye ayırabiliriz. Siyasi kapsamdaki demokrasi projeleri, ABD politik örtülü faaliyetlerinin bugün de temel politik çerçevesini oluşturmaktadır. NED’in ilk kurucularından Allen Weinstein, ‘‘Bugün yaptıklarımızın çoğu 25 yıl önce CIA tarafından örtülü olarak yapılıyordu.’’ demektedir. Yeni (ağ tipi) örgütlenmenin, örtülü operasyonlar döneminde kurulan ağdan tek farkı, her şeyin daha akademik ve daha dostane ortamda çekincesizce, açıkça geliştirilmiş olmasıdır. ABD’nin Soğuk Savaş döneminde kurduğu yasal ve yasa dışı örgütlenmelerle işleyen ağ şimdi yenilenmiş, değişen derinliklere uydurulmuştur. 

NED’in şemsiyesi altına ağ örülürken Amerikan çıkarlarına ve serbest pazar ekonomisi politikalarına karşı çıkma olasılığı bulunan her kesimi içine çekmiştir. Ağ örülürken fazlaca demokratik ancak pek saydam olmayan eylemler seçilmiş ve prestijli konferanslar düzenlenmiştir. Bu konferanslar, Amerikan örgütlerinin yöneticilerini ve danışmanlarını bilmek, Amerika’nın deneyli operatörlerini tanımak için önemli bir fırsat yaratmaktadır. Bu örgütlerin ilişkileri ve operasyonlarının kesişim bölgelerinde ortak kişiler, memurlar ve parasal destek sağlayan şirket ve kilise vakıfları ortaya çıkmaktadır . Her örgüt, yöneticileri, ortak eylem alanları, finans kaynakları, ilişkili şirketleri, dinsel kuruluş bağları, istihbarat örgütleriyle derin ilişkileri birbirine dolaşmış, algılanamayacak denli karmaşık bir yumak oluşturmaktadır. 

Birden çok örgütte yöneticilik, danışmanlık yapan kişilerle birbirine bağlanan ağ, büyük bir şebekeye dönüşmüştür. Derinliğin bir özelliği de, örgüt yönetimlerinin sürekli değişmesidir. Devletin tepesinde görev yapan bir görevli birdenbire örgütlerin başında görünmektedir. Aynı biçimde örgütlerin yönetimindeki eski senatörler, eski istihbaratçılar, birdenbire bakanlık ya da bakan vekilliği görevine gelebilmektedir. Örtülü operasyon ustası istihbaratçılar, eski askerler, din misyonerleri birbirlerine kenetlenmektedir.

Ekonomik nitelikli örtülü operasyonlar, girişilen bazı faaliyetler sonucu hedef ülkeleri ya da kişileri ekonomik açıdan zor duruma düşürmek ya da desteklemek amaçlı olarak gerçekleştirilmektedir. Kennedy döneminde Küba ile Sovyetler Birliğinin ilişkilerini bozmak için şeker sevkıyatına zehirli madde karıştırmak buna bir örnek teşkil edebileceği gibi, IMF ve Dünya Bankası’nın finans oyunları veya bir ülkeye ya da kişiye maddi yardımda bulunmak da bu tür faaliyetler arasına dahil edilebilmektedir.

Örtülü ekonomik savaşın önem sırası giderek artan üç hedefi vardır; karşı tarafın kaynaklarını ekonomik hedeflerini koruma amaçlı harcamak zorunda bırakmak, dış borçlar ve diğer yöntemler ile fakirleştirmek ve kötüleşen ekonomi ile isyan ve darbelere yol açmak. Pek çok örtülü ekonomik savaş yöntemi vardır. En basit formu sabotajdır. Rakibin mali yapısına saldırmak daha karmaşık bir ekonomik savaş türüdür. Bunlar dışında üretim kapasitesine zarar verecek pek çok bozucu yönteme başvurulabilir.

Yarı askeri veya savaş benzeri operasyonlar, direkt olarak savaşan güçler oluşturulmasından gerillalara silah, eğitim, asker ve danışmanlık desteğine kadar uzanan bir dizi faaliyeti kapsayabilmektedir. Bu tür faaliyetlere çeşitli suikastların de dâhil edilmesi mümkündür. CIA bu tür operasyonları özellikle Latin Amerika'ya yönelecek şekilde kimi zaman bir uyuşturucu kaçakçısını yakalamak, kimi zaman ise ezilen insanları kurtarmak görüntüsü altında düzenlemektedir. Askeri örtülü operasyonlara “savaş benzeri operasyonlar” adı da verilmektedir. Kimi zaman bir uyuşturucu kaçakçısını yakalamak, kimi zaman ise ezilen insanları kurtarmak görüntüsü altında da düzenlenebilmektedir. 

Askeri kapsamdaki örtülü operasyon yöntemleri içerisinde terörizmin kullanılması ve düşük yoğunluklu savaş önemli bir yer tutmaktadır. Özel güvenlik patlamasına rağmen, terörizm oyununun gerçek oyuncuları gizli devlet birimleridir. Uyuşturucu ve terörizmi yaymak için yapılan gizli operasyonlar kadar, uyuşturuculara ve terörizme karşı yürütülen bütün kampanyalar ülke içinde ve diğer devletler ile yürütülen siyasi iktidar mücadelesinin parçalarıdır . Bu oyun içerisinde uyuşturucu savaşları ilginç ve terörizm önemlidir, ama çoğu düşük yoğunluklu çatışmanın hedefi de diğer ülkelerdeki siyasal iktidar mücadeleleridir. 

    D. Koruyucu Güvenlik:

        Koruyucu güvenlik içine fiziki güvenlik, tesis güvenliği, bilgi güvenliği, istihbarata karşı koyma gibi faaliyet alanları dahil edilebilir. Konunun önemine bir örnek olarak, 1985-2005 yılları arasında yaklaşık 80 Amerikalının yabancı hükümetlere bilgi aktarmaktan tutuklandığı hatırlanmalıdır. Bu casuslardan aşağıda sıralananların çok uzun süre kimlikleri tespit edilemeden bilgi aktarmaya devam ettiği anlaşıldı ; (1) Deniz kuvvetlerinde Walker ekibi (17 yıl), (2) Kara Kuvvetlerinde Konrad grubu (18 yıl), (3) CIA içinde Ames olayı (9 yıl), (4) FBI’da Hansen davası (21 yıl), (5) DIA içinde Montes olayı (15 yıl).

11 Eylül’ün hemen akabinde, ABD’li uzmanların, kamuoyuna duyurdukları “saldırı ile ilgili 32.000 ipucu vardı ” sözleri, bir yandan teknolojinin önemini vurgularken diğer yandan istihbaratta öncelikli fonksiyonun koruyucu güvenlik olduğunu ortaya koymaktadır. 11 Eylül 2001 sonrası ABD kriz yönetim sistemi bir dizi reform ile yenilendi. Sınır güvenliği, hava alanı ve limanların güvenliği ile federal kuruluşlar arasında istihbarat paylaşımına önem verilmektedir . Sahil güvenlik, gümrükler, göçmen kuruluşu, FBI, polis, sağlık sistemi, enerji bakanlığı, ulaştırma kontrol sistemi ve istihbarat servisleri kriz yönetim sisteminin birer unsuru oldular.  

       1.6.3.  İstihbarat ve Politika:

Ulusal güvenlik ve istihbarat arasındaki ilişki karar verme sürecine doğru, zamanında ve faydalı bilgi ve değerlendirmeler sunmak ile sınırlı değildir. Bilgi-eylem ilişkisi içerisinde; dış politikanın eylem çıktısı olarak uygun “gizli ve örtülü müdahale yöntemlerinin seçilmesi ve yönetilmesi”;  “propaganda ve psikolojik savaş” ile hedefin ikna edilmesi veya karşı koyma inancının yok edilmesi de bu işbirliğini tamamlayan birer fonksiyon alanıdır. Bu fonksiyonlar bilgi ve eylemlerin gizlenmesi, örtülü hale getirilmesi ve unsurların emniyetinin sağlanması için gerekli olan “koruyucu güvenlik” ile tamamlanmalıdır. 

Ulusal istihbarat, ulusal politikalar ve ulusal güvenlik gibi devlet düzeyindeki sorunlar ile ilgili olarak çoğunlukla hükümetin ve ilgili en üst düzeydeki icra organlarının gerek duyduğu istihbarattır. Başka bir deyimle ulusal istihbarat; ulusal hedeflerin ele geçirilmesi için, izlenmesi gereken ulusal politikaların tayin ve tespitinden sorumlu olan, karar alıcıların gereksinme duyduğu istihbarattır. Ulusal güvenliğin sağlanmasında istihbarat, yaşamsal bir unsurdur. Ülkenin siyasi, ekonomik ve askeri milli stratejik menfaatlerini gerçekleştirme ve yönetme konusunda sorumlu makamlara sağlanan istihbarat, Cumhurbaşkanından hükümete, önemli kamu yetkililerine ve askeri liderlere destek sağlanmasına kadar geniş bir alana sunulmaktadır. 

Seçilmiş bir politikanın uygulanması için çalışan istihbarat en etkili istihbarattır . Ulusal bir politika belirlenmeden önce istihbaratın gereken bilgi ve değerlendirme alt yapısını sağlaması ve istihbaratın politika belirlemedeki rolü ulusal güvenlik için hayatidir. Ancak, ulusal politikanın çelişkili olması ya da belirgin bir politika seçilmeden istihbaratın üretilmesi istihbaratın gücünü azaltır. Dış politikanın desteklenmesinde istihbarat fonksiyonları; dış istihbarat toplama, propaganda, örtülü faaliyetler veya karşı istihbarat faaliyetleri şeklinde olabilir. 

İyi bir istihbarat teşkilatı politikacılara kötü haberler vermekten ve sürpriz gelişmeleri cesaretle tahmin etmekten çekinmemelidir Etkili bir istihbarat ; (1) Analizcileri politik endişelerden bağımsız tutarken istihbarat kullanıcılarının ne tür bir bilgiyi ve hangi şekilde istediğini tam olarak bilmeyi, (2) İstihbarat sürecinin uygulanmasında toptan bir başarısızlığa yol açacak hata yapılmamasını, (3) İstihbarat programlarının bütçeleme ve geliştirilmesinde önceliklerin doğru bir şekilde tespit edilmesini, (4) Ulusal güvenlik politikalarının istihbarat kabiliyetlerini aşmayacak ölçüde  gerçekçi bir biçimde planlanmasını gerektirir.

İstihbarat kullanıcıları başta ülke liderleri ve danışmanları olmak üzere politika yapıcı daire ve teşkiller ile teknik istihbarat ile ilgili analiz unsurlarıdır. Politika yapıcılardan anlaşılması gereken ise kısaca şu adreslerdir ;

- Ulusal seviyede politika yapımı ile ilgili olanlar, 

- Askeri planlama ve harekât görevlerinde çalışanlar, 

- Kanun uygulayıcıları ve 

- Karşı istihbarat faaliyetlerinde bulunanlar. 

ABD’de politika yapıcı olarak istihbarat ihtiyacında olan kurumlar şu şekilde sıralanabilir; Ulusal Güvenlik Konseyi (UGK), Hazine Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı. Bu dört kuruluşun çalışanları genel olarak aşağıdaki kaynaklardan bilgi edinirler ; (1) Gazeteler, dergiler, akademik ve bilimsel dokümanlar gibi açık kaynak yayınları. (2) Politika yapıcılara 24 saat esasına göre acil haberleri ve alarm durumlarını bildiren kriz ve izleme merkezleri. (3) Çeşitli kütüphaneler ağı içerisinde müşterilerinin isteklerine göre tarama yapan elektronik kütüphaneler. (4) Televizyonlar. (5) İnternet vasıtası ile web ve e-mail kullanımı. (6) Intelink (SCI ve S versiyonu) kullanımı.

ABD’de daha çok CIA Operasyonlar Direktörü’nün bünyesinde bulunan ilgili dairelerin fonksiyonlarının başında insan istihbaratı gelmektedir. Bu tür dairelerin asıl önemli işlevi örtülü faaliyetler yani ABD’nin ellerini gizleyerek diğer ülkeleri etkilemek üzere operasyonlar yapmaktır. Bu tür faaliyetler genellikle seçilmiş kişilere, hareketlere veya siyasi partilere para vermek, medyayı kazanmak, yayınlar yapmak ve paramiliter grupları desteklemek şeklinde icra edilir . Aynı zamanda dost hükümetlerin kendi toplumlarında karşılaştığı zorlukları yenmeleri için de kabiliyetleri artırmaya yönelik olarak da yapılabilir. 

8. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

GÜÇ VE POLİTİKA KAVRAMSAL BOYUTLAR. BÖLÜM 6

GÜÇ VE POLİTİKA KAVRAMSAL BOYUTLAR. BÖLÜM 6



Siyasi İdeolojiler, Politika,liberalizmin yükselişi, Muhafazakar, demokrasi, Küreselleşme, Güç İlişkileri,Sait Yılmaz,Ulusal Güvenlik,


        1.5. GÜVENLİK VE GÜÇ:

Şüphesiz güç politikaları uygulamalarının altında yatan temel neden güvenlik ihtiyaçlarıdır. Bu ihtiyaçlar korunma ve savunma gibi edilgen hususlar ile sınırlı değildir. Sadece ülke topraklarını savunmak değil ülkenin çıkarlarının maksimize edilmesi de bir güvenlik sorunudur. Ülkeler sadece çıkarlarını korumak değil sağlamak için de proaktif güvenlik politikaları üretirler. Ülke politikalarını ve güvenlik sistemlerini reaktif ve proaktif olarak sınıflandırmanın temelinde birincisinin (edilgen) güvenlik endeksli olması diğerinin ise ‘çıkar’ endeksli olması yatar.

      1.5.1. Güvenlik Kavramındaki Değişimler ve Yeni Boyutlar:

Güvenliğin birey veya grupların temel değerlerine olan tehditten arınma ölçüsüne göre göreceli bir kavram olduğu konusunda birleşen bilim adamları; yeni güvenlik anlayışının bireysel, ulusal ya da uluslararası düzeyden hangisine odaklanması gerektiği konusunda ortak bir fikre sahip değildirler. Soğuk Savaş boyunca güvenlik konularına ulusal güvenlik açısından yaklaşıldı. Akademisyenler ve devlet adamları muhtemel ve mevcut tehditleri karşılamak için daha çok askeri kabiliyetlerin geliştirilmesi eğilimi içerisinde oldular. Son yıllarda bu eğilim etnik merkezli (ethnocentric; kültürel önyargılı) olmakla eleştirildi ve ulusal güvenliği uluslararası güvenlik ve küresel koşullar ile birlikte açıklayacak bilimsel çalışmalar yapılmaya başlandı. 

“Güvenlik” kavramını yeniden tanımlama çabası bu disiplin için bir endüstri haline gelmiştir. Bununla birlikte, bu gibi çabaların büyük bölümü güvenlik kavramının kendisiyle ilgili olmaktan çok, ulus devletlerin politika gündemlerinin yeniden tanımlanması ile ilgilidir . Avrupa Birliği Standardizasyon Komitesi 2005 yılında güvenliğin tanımını şu şekilde kabul etmiştir; “Güvenlik, bir kişi, toplum, örgüt, sosyal kuruluş, devlet ve onların vasıtalarını (eşyalar, altyapı vb.); suç faaliyetleri, terörizm ve diğer saldırı veya düşmanca hareketler, afetler (doğal veya insan tarafından) gibi tehlike veya tehditlere karşı korunulmasının gerekli olduğu sanılan veya teyit edilen durumdur.” 

Tablo 16: Bir Güvenlik Modeli

Güvenlik, devletlerin takip ettikleri genel politika ve global stratejileri içinde, tıpkı bir ülke sınırları içinde enerji ihtiyacını temin eden güç santralına benzer . Güvenliği sadece askeri yönden ele almak mümkün değildir. Ekonomik, politik, psikolojik ve sosyolojik yönleriyle de güvenlik bir bütündür. Çoğu insanın uluslararası yaşamlarına ve refahlarına yönelik günlük tehditler, geleneksel askeri perspektifin iddia ettiğinden farklıdır. Dünyanın büyük bölümünde güvenlik tehditleri askerlerden değil; ekonomik çöküş, politik baskı, kıtlık, aşırı nüfus artışı, etnik ayrılıklar, doğanın tahribatı, terörizm, suç ve hastalıklar gibi diğer sorunlardan kaynaklanmaktadır .

Uluslararası ilişkilerde güvenlik kavramı, uluslararası sistemin bütünü veya bütününe yakınının güvenliği (evrensel boyut), coğrafi ya da fonksiyonel alt-sistemlerin güvenliği (bölgesel güvenlik), devlet güvenliği, toplum güvenliği, toplumsal alt-grupların güvenliği, bireylerin güvenliği gibi farklı düzlemlerde ele alınabilir . Ancak, günümüzde uluslararası ilişkilerin küresel ve bölgesel yönlerinin öne çıkmasıyla; güvenliğin ulus-devlet boyutu ve küresel boyutu daha çok üzerinde durulan düzlemler olmuşlardır. Güvenliğin küresel boyutu ise silahlanma, nükleer tehdit, çevre kirliliği, az gelişmişlik, uluslararası borç krizi, ulusaşan suç faaliyetleri (terör, mafya, organize suçlar, insan ve değerli madde kaçakçılığı, biyolojik madde kaçakçılığı, AİDS, kara paranın aklanması, göç vb.) gibi birçok yeni tehdit kavramının ortaya çıkması ile şekillenmiştir. 

Barry Buzan güvenliğin beş boyutu olduğunu söylemektedir; askeri, siyasi, ekonomik, sosyal ve çevresel . Buzan’a göre askeri güvenlik; silahlı kuvvetler ve devletin savunma kabiliyetlerinin birbirinin niyetleri algılama ve kullanılmalarına göre sağlanmaktadır. Siyasi güvenlik; devletlerin, hükümet sistemlerinin ve ideolojilerinin meşruluğu ve istikrarına dayanmaktadır. Ekonomik güvenlik; devletin gücü ve refahını kabul edilebilir bir seviyede tutmak için kaynaklar, finans ve pazarlara nüfuz edebilmektir. Sosyal güvenlik ise geleneksel dil, kültür, dini ve ulusal kimlik ve adetlerin evrimi için kabul edilebilir koşulların devam ettirilmesidir. Çevresel güvenlik ise bütün insanlığın bağlı olduğu gezegenin biyolojik yapısının muhafazası ile ilgilidir.

Aşağıda yedi yatay ve beş dikey sütun şeklinde sıralanan güvenlik görevleri analizi bir model olarak verilmektedir.

Tablo 17: Güvenlik Görevleri İçin Model

 

       1.5.2. Ulusal Güvenlik:

Ulusal güvenlik, ancak İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden beri akademik ve siyasi uluslararası politika ve dış politika tartışmalarında, önemle konu edilmektedir. Hiçbir sosyal bilim kavramı, ulusal güvenlik kadar suiistimal edilmemiş ve yanlış kullanılmamıştır. Ulusal güvenlik kavramının, devletin sınırları içerisinde kalan bireyleri kapsayacak şekilde iç güvenliği, diğer yandan devlete karşı dışarıdan gelebilecek tehlikelere yönelik dış güvenliği kapsadığı genel kabul görmektedir. Bununla beraber, ulusal güvenlik bir bütündür, bu ayırım daha çok güvenliğe yönelik tehditlerin kaynağını işaret etmek içindir.  

     İktidarların başlıca görevi, ulusal güvenlik çerçevesinde; devletin hayati ve diğer çıkarlarının korunması ve kollanmasıdır . Bu görevin yerine getirilmesinde gerekli araştırma, inceleme, değerlendirme, karar alma, uygulama vb. işlemlerin; demokratik düzen içinde, gizliliğine zarar vermeyecek şekilde ve özelliği dolayısıyla ihtisas kuralına daha fazla uymayı sağlayan bir ulusal güvenlik sistemine ihtiyaç vardır. Ulusal güvenlik sistemi güvenlik ortamının izlenmesinden çıkarların ve fırsatların tespitine, gerekli istihbaratın üretilmesinden durumun değerlendirilmesine, uygun politikaların ve vasıtaların seçiminden kriz yönetimi içerisinde uygun politikaların uygulamasına kadar gerekli fonksiyonları sağlayacak süreç ve unsurları bünyesine entegre etmiş olmalıdır.

Ulusal güvenlik politikasının üç temel unsuru bulunmaktadır ; ulusal güvenliğin sağlanması, ulusal hedeflere ulaşılması ve bu iki unsur için; iç, dış ve savunma hareket tarzlarına ait esasların (politika esasları) tespit edilmesidir. Ulusal güvenlik politikaların uygulanması çerçevesinde ulusal hedeflerin tespiti ve sağlanması için uygulanan yöntem temel olarak aşağıda sıralanan bir dizi faaliyeti gerektirmektedir. 

(1)  Öncelikle devletin var oluş nedenine ve bulunulan güvenlik ortamının koşullarına uygun olarak ulusal çıkar ve ulusal hedefler tespit edilmelidir. 

(2)  Müteakiben ulusal hedeflere ulaşmak, korumak veya devam ettirmek için gerekli ulusal politika belirlenmelidir. 

(3)  Daha sonra ulusal politikanın üst düzeydeki uygulama ilke ve yöntemlerini ortaya koyan ulusal strateji ortaya konmalı ve bu strateji hükümet düzeyinde topyekun stratejiye dönüştürülmelidir.

(4)  Topyekûn strateji ise genel uygulama yöntemlerini, ara hedefleri ve önceliklerini, güç oluşturma ve kullanma konularını kapsayan askeri, siyasi, ekonomik, eğitim vb. stratejileri içeren ilgili Bakanlıkların, askerlerin ve kurumların seviyesinde genel stratejilere dönüştürülmelidir.

(5)  Genel strateji ilgili Bakanlık, Komutanlıklar ve diğer kurumlar tarafından eylem/operasyon/harekat stratejilerine dönüştürülmelidir.

(6)  Son aşama ise hedefe ulaşmak veya ulaşılan hedefleri korumak amacıyla yapılan fiili uygulamaları kapsar. Bu uygulamalar çeşitli güç vasıtalarının kullanılmasını gerektiren yöntemler -çeşitli askeri girişimler veya diplomatik faaliyetler şeklinde olabilir. 

Devlete yönelik iç ve dış tehditler ile risklerin sağlıklı bir şekilde tespit edilebilmesi için bir tehdit değerlendirmesi yapılmasına ihtiyaç vardır. Yapılacak tehdit değerlendirmesinde; küresel ve bölgesel güvenlik ortamındaki gelişmeler ile iç güvenlik ortamındaki tüm etkenlerin geçmişten geleceğe doğru bir yaklaşımla ele alınması ve devlete yönelik iç ve dış tehditler ile risklerin mümkün olabildiği ölçüde netleştirilmesi gereklidir. Tehditlerin henüz belirginleşmeden, önlenemez hale gelmeden ve eyleme dönüşmeden algılanması hayati önem taşımaktadır.

Ulusal çıkar, “bir ülkenin kendi güvenlik ve refahı için gerekli olan hususlar ” olarak tanımlanmaktadır. Ulusal çıkar, genel hatları ile devletin güvenliğini, ulusal bütünlüğünün devamını ve ulusun refahını kapsar. Ulusal çıkarlar, ulusal duruma ve uluslararası ilişkilere bağlı olarak sürekli değişmezler; kapsamları kompleks ve geniştir, devamlıdırlar ve sayıları azdır. Ulusal hedef ve ulusal politikanın ortaya konmasında bir hareket noktası ve bir çerçeve vazifesi görürler.  Ulusal hedef ise elde edilmesi halinde ulusal çıkarların gerçekleştirilmesini sağlayan sonuçlardır . Ulusal hedef, tamamen ulusal niteliktedir ve ulusun belli bir kesiminin veya belli bir iktidarın değil bütün ulusun ve hükümetlerin benimsediği hedeftir. 

Politikacının görevi ülkenin temel çıkarlarını etkileyen belirli bir uluslararası ilişkiler ortamında veya krizde fayda ve zarar analizi yapabilmek, çıkarların önem derecesini tespit etmektir. Daha sonra her temel çıkar için diğer ülkelerin çıkar derecesini tahmin etmelidir. Buradan hareketle çıkar önem derecelerini karşılaştırarak, kendi ulusal çıkarının hangi vasıta ile  – görüşmeler yolu ile mi?, silahlı çatışmaya girilmesi mi?, çözüleceğini hesaplamalıdır. Ulusal güvenlik politikasına, ulusal hedefler ile ulusal güç arasında bir ilişki gözü ile bakılmalıdır. 

Ülkeler diğer ülke liderlerini etkilemek üzere kullanabilecekleri çeşitli siyasi, ekonomik ve askeri vasıtalara sahiptir. 

Bu vasıtalar diplomatik baskılardan topyekûn bir savaşa kadar derecelenebilir. Seçilen vasıta, diğer ülkelerin karar ve eylemlerinin değişmesine yol açabilecek bir baskı ve etki sahibi olmalıdır. 

Bu vasıtaların başlıcalarını şu şekilde sıralayabiliriz ; 

(1) Yeni bir (üçüncü taraf ile) diplomatik ilişkinin başlatılması. 

(2) Bilimsel ve kültür alışverişi ile ilgili yaptırımlar. 

(3) İnsani yardım vasıtalarının kullanılması. 

(4) Teknik yardım yapılması. 

(5) Enformasyon ve propaganda kapsamındaki tedbirler. 

(6) Ekonomik ve ticari tedbirler. 

(7) Askeri yardım konusunda yardım veya yaptırımlar. 

(8) Örtülü faaliyetler. 

(9) Başta BM olmak üzere sorunun uluslararası kuruluşların müzakerelerine açılması sureti ile yaptırımlar uygulanması. 

(10) Ticaret ambargosu ve ekonomik yaptırımlar. 

(11) Askeri güç gösterisi. 

(12) Askeri keşif ve gözetlemenin artırılması. 

(13) Diplomatik ilişkilerin askıya alınması veya kesilmesi. 

(14) Abluka. 

(15) Kısmi veya genel seferberlik. 

(16) Askeri güç kullanımı. 

(17) Topyekun savaş. 

Politik vasıtaların tespit, seçim ve kullanılması da karşı tarafın niyetleri ve gücü ile ilgili emarelere göre tayin edilmelidir. 

Bu da stratejik istihbarat çalışmalarının politika belirleme ve uygulama ile ne kadar iç içe olduğunu, özetle bilgi-eylem bileşkesinin etkileşim dengesini bir kez daha ortaya koymaktadır. 

Emareler belirlendikten sonra belirlenen politika doğrultusunda hangi kurum veya güç unsurunun hangi vasıtayı yürürlüğe koyacağı ve kimlerle koordine edeceği tespit edilir.

       1.5.3. Güvenlik Ortamını Şekillendirmek:

Bir devlet veya devletler grubu tarafından, diğer bir devlet veya devletler grubu üzerindeki ulusal çıkar veya çıkarlarının gerçekleştirilebilmesi için içeriden ve/veya dışarıdan gereğinde kullanılmak üzere potansiyel tehdit yaratılması ve bu olgunun mevcut diğer politikalar içine oturtulması tarihsel süreç içinde çok sık rastlanan bir güvenlik politikasıdır. Yaratılan potansiyel tehdidin, ne zaman ve nasıl kullanılacağı hakkında politikalar geliştirilirken, hedef olarak seçilen devletler de kendi politika ve stratejilerini ortaya koymaya çalışmışlar, ülkeler arası uzun dönemli ancak örtülü mücadeleler böylece süregelmiştir.

Uluslararası sistem karmaşık ve karşılıklı bağımlılık içinde devinirken aktörler geleceğe yönelik vizyonları dahilinde bir yandan güvenlik ortamlarını şekillendirme gayreti içindedir. Bu şekillendirme hem çıkarlarını güvenlik ortamında çıkarlarını maksimize edecek şartları oluşturmak ve sürekliliğini kılmak, hem de gelecekte muhtemel politika uygulamalarının alt yapısını hazırlamaya yöneliktir. Güvenlik ortamını şekillendirme faaliyeti demokrasi projelerinde olduğu gibi iç siyasi ağa nüfuz ederek iç parametreleri ele geçirmek ve geleceğin liderlerini bizzat yetiştirmek gibi yumuşak güç parametrelerine yönelik olabileceği gibi, bölgedeki iç karışıklıkları ve terör faaliyetlerini destekleyerek askeri parametrelerle güvenlik ortamında krizlere hazırlamak şeklinde de olabilir.

ABD’nin Afganistan ve Irak Savaşları öncesi bölgede tatbikatlar yaparak bu coğrafya ile ilişkiler geliştirmesi, askeri hedefleri tespit etmesi, koalisyonlar oluşturması, uluslararası kamuoyunu hazırlaması, yerel ajanlar edinmesi, ülke içi etnik gruplar ile işbirliği yapması gibi eylemleri uzun süreli bölgesel olarak güvenlik ortamını şekillendirme gayretlerinin birer parçası olarak görülmelidir. ABD’nin dünyayı şekillendirmekteki çıkarları şu şekilde belirlenmiştir ; (1) Demokratik, serbest piyasa ekonomisine sahip (Batılı) merkezin varlığını ve güvenliğini korumak. (2) Geçiş halindeki devletleri merkeze bağlamak. (3) Merkezin çıkarlarını ve değerlerini tehdit eden serseri devletler veya grupları yenmek veya marjinalize etmek. (4) Başarısız devletlerden gelecek zararı azaltmak.

Devletler, tek başlarına ve aktif dış politika sürdürdüklerinde, diplomatik yöntemleri ve propaganda tekniklerini kullanırlarken, bir yandan da dolaylı ve dolaysız biçimlerde diğer devletlerin iç işlerine müdahale olanaklarını ararlar. İç işlerine müdahale, doğrudan hedef alınan ülkenin çeşitli sınıflarının, gruplarının, azınlıklarının faaliyetlerini destelemek ya da engellemek biçiminde olacağı gibi, devlet kurumlarına yönelik de olabilir. İç işlerine karışmanın, uluslararası hukuk bakımından veya devletler arası bir anlaşmanın sonucu olarak hukuksal meşruiyet kazandığı durumlar da olabilir.

Hiçbir ülke kendisine rakip olarak gördüğü ve çıkarlarının çatıştığı diğer bir ülkenin güçlü olmasını arzu etmez. Fırsatını bulduğu her koşulda onu zayıflatmaya, siyasal ve ekonomik istikrarsızlığa sürüklemeye ve dağılmasını sağlamaya çalışır. Bu çalışmaların amacına ulaşması için en masrafsız ve risksiz yolları denemeye, hedef alınan ülke içerisinde mevcut sorunları kullanmak ve istismar etmek suretiyle “örtülü eylemlere” başlar. Var olan sorunların çözümü engellenerek içinden çıkılmaz bir duruma getirilmeye çalışılır. Bunu başarmak içinde, gerçekte olmayan “suni krizler” oluşturulması hedeflenir. Etnik köken, bölgecilik, din ve mezhep düşüncelerinin önemli ölçüde canlandırılması ve bu düşüncelere uygun hedef ülke yönetiminden yeni talepler yaratılması için her türlü araç kullanılır. Politikaların desteklenmesinde mevcut baskı yöntemleri çeşitlendirilerek kullanılır ve göreceli olarak zorlayıcı diğer eylem organizasyonları desteklenir.

Ülkeler, devam eden ve muhtemel krizleri ve yeni oluşumları yakından takip ederek, ulusal güvenliğe ve çıkarlara gelecek tehdit ve riskleri önceden değerlendirmek, gerekli önlemleri önceden almak ve ulusal güç unsurlarının imkanları dâhilinde inisiyatifli bir politika izlemek zorundadır. Güvenlik endişelerinin uluslararası güvenlik anlayışı içinde ve uluslararası ortamın gerekli kıldığı yapı, hukuk ve düzenlemeler içinde giderilmesi gereklidir. Bu durum bölgesel ittifaklar, stratejik ortaklık gibi çokuluslu işbirliğini geliştirmek için ulusal çıkarları gözeten güvenlik politikaları üretilmesi gereğini dikte etmektedir. 

Genel olarak, iç işlerine karışma yöntemine başvuran bir devlet, karıştığı konunun uluslararası alanda karışılması gereken bir konu olduğunu savunmakta ve bu konuda uluslararası bir uzlaşı olduğu izlenimi vermektedir. Bir dini grubun savunulması veya istismar edilmesi, bir etnik grubun ortadan kaldırılması, ırkçılık yapılması, insan haklarının ya da azınlık haklarının ihlal edilmesi gibi nedenlerle uluslararası kuruluşlar tarafından ortaya konan kuralların çiğnendiği gerekçe gösterilerek bu tür müdahaleler meşru gösterilmeye çalışılmaktadır.

  İç işlerine karışma yöntemi, en belirgin olarak şu tür örtülü istihbarat faaliyetleri şeklinde görülebilir; (1) Hedef veya rakip devletin iç sorunlarında taraflardan birisini siyasi olarak desteklemek. (2) Diğer devlet içerisinde silahlı çatışma unsuru oluşturmak veya olanları insan gücü, para ve teçhizat olarak desteklemek. (3) İktidara karşı hedef ülkenin askeri yetkilileri ile ilişki kurmak. (4) Hedef ülkenin yasa dışı olarak kabul ettiği faaliyetlere doğrudan taraf olmak ya da geçit vermek. (5) Hedef ülkenin operasyon yeteneğine ve rekabet kapasitesine engel olmak. (6) Askeri-sivil birlikler ya da düşük yoğunluklu çatışma ile siyasi mekanizmayı paralize etmek. (7) Karşı tarafta askeri operasyon gerçekleştirmek. (8) Nihai aşamada ise, bağlı, bağımlı ya da manda türü yönetimler kurmak (rejim restoresi, ulus-yapıcılık).

         1.5.4. Uluslararası Güvenlik:

Uluslararası güvenliğin geliştirilmesi ile ilgili kapsam genellikle; güven ve güvenlik arttırıcı önlemlerin geliştirilmesi, silahsızlanma faaliyetleri, askeri işbirliği faaliyetleri, kolektif güvenlik sistemlerinde yer alınması gibi bir çerçeve içerisinde açıklanmaktadır. Ancak, uluslararası güvenlik arayışları genellikle ulusal güvenlik arayışlarının bir üst seviyede buluşmasıdır. Bir ülke çıkarlarını bir kere tanımladığında, onları ilerletebilmenin yollarını arar ve bunlara yönelik tehditleri araştırır. Diğer tarafların ne istediğini öğrenmeye çalışır; benzeri çıkarlara sahip ülkeler içerisinde müttefikler arar, bu ülkeler ile ne çeşit anlaşmalar yapabileceğini sorgular, her iki tarafın çeşitli çıkarlarını birleştirmenin ve uzlaştırmanın yollarını bulmaya çalışır. 

Bugünün krizleri küresel terör örneğinde olduğu gibi kimliksiz, devletsiz, tahmin edilemeyen, gerekçesiz, etik olmayan, topraksız ve ulusaşan niteliktedir. Uluslararası kuruluşların kriz yönetimi için kabiliyetlerini idame ettirme, koordine etme ve pratikte uygulama kapasiteleri çok az olduğu için güvenlik alanında uluslararası işbirliği hem kaçınılmaz bir gereklilik hem de dünyanın geri kalan kısmı için bir model olma ihtiyacı olarak karşımıza çıkmaktadır .

 Şekil 5: Savaşlar (1946-2002) 

Uluslararası güvenlik denilince akla evrensel düzeyde güvenliği sağlama misyonu bulunan BM ise görülebilir gelecekte endişe teşkil eden güvenlik tehditlerini altı grupta toplamaktadır ; (1) Ekonomik ve sosyal tehditler (yoksulluk, bulaşıcı hastalıklar ve çevre sorunları da dahil), (2) Devletler arası çatışmalar, (3) İç çatışmalar (sivil savaşlar, soykırım ve diğer büyük ölçekli karışıklıklar dahil), (4) Nükleer, radyolojik, kimyasal ve biyolojik silahlar, (5) Terörizm, (6) Ulusaşan organize suçlar.

Uluslararası güvenliğe yönelik tehditlerin analiz edilmesine yönelik olarak Uluslararası Gelişme ve Çatışma Yönetim Merkezi tarafından 1949-2004 yılları arasındaki devletler arası ve iç çatışmalar takip edilerek bir istatistik oluşturuldu . Yapılan çalışma sonuçlarına göre devletlerarası çatışmaların 1990’lardan itibaren önemli bir düşüş gösterdiği, buna karşılık ülke içi çatışmaların 1990 yılı civarında zirve noktaya ulaştığı sonra azalmaya başladığı görüldü. (Şekil:5). 1990’lı yıllarda bir yılda 5’den fazla devletlerarası çatışma görülmezken ülke içi çatışmalar 1992’de 50’ye çıktı ve 2002’ye gelindiğinde 30’a düştü. Sonuç olarak geçmişle kıyaslandığında devletlerarası çatışmalardan ziyade ülke içi çatışmalar hala güvenlik endişelerinin başında gelmeye devam etmektedir .  

Tablo 18: Güvenliğin Kapsamı


Soğuk Savaş’ın sona ermesi uluslararası güvenlik ve güvensizlik alanında yeni paternlerin doğmasına yol açmıştır. İki kutuplu güç dengesi sona ererken NATO ve AB’nin genişlemesi ile Avrupa’da yeni bir güvenlik ortamı doğdu. 11 Eylül saldırıları ise uluslararası terörizmi gündeme taşıdı; Afganistan ve Irak müdahalelerine neden oldu. İslamcı köktendincilik de Amerikan tehdit sıralamasında yerini aldı. Amerikanın tek taraflılık ve önleyici darbe stratejisi Batılı müttefiklerinin ve Rusya, Çin gibi büyük güçlerin tepkisine yol açarken, uluslararası konsensüs yokluğu güvenlik ortamında yeni bir anarşi doğurdu. Bu anarşinin kaynakları ise uluslararası güvenlik farklı yaklaşımlar, güvensizlik ve belirsizliklerin artması olarak ortaya çıktı. Uluslararası güvenliğin nasıl sürekli ve etkin bir şekilde sağlanacağı hala zor ve ucu açık bir tartışma alanıdır.

Tablo 19: Bölgelere Göre Güvenlik Tehditleri Ayrışması

Ulusal seviyedeki uyum sorunu ve zayıf hazırlık genellikle uluslararası seviyede daha fazladır. Üstelik uluslararası kuruluşların karar verme sistemleri, çeşitli ülkelerin teknik ve prosedürel kriz yönetim standart farklılıkları ve işlerin sık sık gereksiz yere tekrar edilmesi işleri daha da zorlaştırmaktadır . Bir diplomat sözlüğüne göre uluslararası kuruluşların bir kriz karşısındaki genel tepkisi belirli safhalardan geçer : problemi görmezden gelmek; endişe duyulduğu ile ilgili bir beyanat vermek; bir şeyler yapıyormuş gibi gözükmek; konuya gerekli ilgiyi gösterdiklerini beyan etmek; uzaklaşmak.” 

21’ nci Yüzyılın temel zorluğu çağdaş küresel problemlerin kapsamı, ölçeği ve doğası ile uyumlu bir kurumsal çerçeve yokluğudur. Aşağıda sıralanan dört ana kurumsal eksiklik uluslararası düzendeki kurumsal reform gereksinimlerini ortaya koymaktadır ; 

- BM Güvenlik Konseyi’nin hala İkinci Dünya Savaşı sonrası dengeleri yansıtması. (Bazıları ülkeler eşitlik isterken Almanya, Japonya ve diğer gelişmiş bazı ülkeler de temsilde ayrıcalıklı konum istemektedir).

- Dünya Ticaret Örgütü (WTO)’nün 1999’daki Seattle toplantılarından beri devam eden Bretton Woods kurumları (Dünya Bankası ve IMF) içinde oy oranlarının değiştirilmesine yönelik artan istekler.

- ABD’nin dış politikasını yürütmede askeri, ekonomi, medya ve politik gücünü tek taraflı olarak uygulama eğilimi.

- Karşılıklı bağımlılığın yarattığı çağdaş problemlerin üstesinden gelmek için uzman ajanslara olan ihtiyaç.

Tablo 20: Çatışma Çözüm Teknikleri

Uluslararası güvenlik stratejilerini; aktörlerin çatışmaya varmayan yöntemlerle güvenliklerini ve çıkarlarını gerçekleştirmeleri yolundaki uygulamaları seçtikleri “barışçı güvenlik stratejileri” ile çatışmayı göze alan “zorlayıcı güvenlik stratejileri olarak ikiye ayırmak mümkündür . 

Barışçı yöntemler; - açık bir savaşa başvurulmasa da, şiddet kullanma ve diğer caydırıcı uygulamaların kullanılmayacağı anlamına gelmemektedir. Nitekim barışçı stratejinin temel yöntemi olan “diplomatik yöntemler” içinde barışçı olmayan alt-yöntemler veya araçlar kullanılması yadırganmamaktadır.

Günümüzde uluslararası güvenlik ile ilgili temel stratejilerinden bazıları şunlar olabilir ; (1) Temel ittifaklar ile bölgesel ve küresel işbirlikleri içerisinde yer alma veya bu tür ittifakları tümüyle reddederek dışında kalıp “karşı çıkan” konumunda olma. (2) Çokuluslu harekâtta yer alma ve doğrudan çıkar alanındaki bir harekat söz konusu ise bu harekatın lider ülkelerinden biri olabilme yeteneğini geliştirme veya çokuluslu güçlere karşı çıkan aktörlerin liderliğine soyunabilme. (3) Krizlere müdahale edebilme ve çatışmaları önleyebilmek için diplomatik, siyasal ve hatta askeri önlemler alabilme veya krizlerin gerçek sorumlusu olarak gösterilen aktörlerin “big game”ini bozmaya neden olma. (4) Kitle imha silahlarıyla caydırıcılık sağlama ya da bu tür tehlikelerden korunma yeteneği geliştirme veya nükleer silahlanma karşısında yer alma. (5) Uzayı kullanabilme veya uzayı kullananların karşısında yer alma. (6) Haber alma sistemlerini ve gözetleme yeteneğini geliştirme. (7) Yüksek yoğunlukta bir çatışma ortamında savaşabilme yeteneğini geliştirme veya ilkel yöntemlerle ileri teknoloji uygulamalarını etkisiz kılma. (8) Psikolojik ve sosyolojik unsurları kullanabilme. 

        1.5.5. Uluslararası Hukuk ve Rejimler:

Devletler işbirliğini artırmak için kurumsal olarak üç seviyede modern uluslararası topluluklar oluşturmaktadır; anayasal kurumlar, temel kurumlar ve belirli bir konu etrafında teşkil edilmiş kurumlar veya rejimler. Uluslararası hukuk, temel kurumların en önemlilerinden biridir. 1789 Fransız devriminden bugüne Batılı tarihsel kökleri nedeni ile uluslararası hukukun temel karakteristiği politik liberalizmin değerleri ile şekillenmiştir. Uluslararası hukukun modern yapısının en önemli karakteristikleri ; çoktaraflı yasama, yasal zorunluluk şekline dayalı rıza, savunma dili ve pratiği, kurumsal otonominin tutumudur.

Uluslararası hukukun dünya düzenindeki konumu hala emekleme aşamasındadır. Uluslararası düzeyden ulus-üstü (supranational) yapı ve kurallara geçmesi için henüz dünya düzeni yeterli olgunluğa sahip değildir. Uluslararası rejimler de uluslararası sistemde düzenleyici bir rol edinmiştir. Rejimler genellikle prensipler, normlar, kurallar ve karar verme prosedürleri olarak ortaya çıkarlar. Rejimi oluşturan anlaşmaların resmiyetine ve beklenti derecesine göre dikkate alınırlar. Güvenlik rejimleri içerisinde silahsızlanma anlaşmaları (SALT-1 vb.), çevre rejimleri içerisinde ozon tabakası ile ilgili Montreal Protokolü, iletişim rejimleri içerisinde Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü düzenlemeleri, ekonomik rejimler için ise uluslararası para sistemi düzenlemeleri örnek verilebilir.

Uluslararası sorunların çözümünde genel olarak kullanılan usuller; müzakere (görüşme), istişare, tahkikat, arabuluculuk, uzlaştırma, hakemlik, uluslararası mahkemeye başvuru, BM veya bölgesel kuruluşlar yolu ile çözüm aramak şekillerini içerebilir .  Nitekim BM Şartnamesi (Md.133/1) “Sürmesi halinde uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye düşürebilecek nitelikte bir uyuşmazlığın tarafları, her şeyden önce müzakere, arabuluculuk, uzlaşma, hakemlik, yargı yoluna başvurma, bölgesel örgütlere ve düzenlemelere başvurma veya kendi seçecekleri başkaca barışçı yöntemlerle bir çözüm arayacaklardır.” ifadesine yer vermektedir.

ABD’nin sık sık kendi çıkarları doğrultusunda uluslararası hukuku göz ardı etmesi bu tür kurumların saygınlığını ve etkinliğini olumsuz etkilemektedir .

Diplomasi, başlıca şu yöntemleri içerir ; müzakere (negotiation), soruşturma (inquiry), dostça girişim (good offices), arabuluculuk (mediation), uzlaşma (conciliation) ve karma yöntemler. Uluslararası bir uyuşmazlığın hukuk yolu ile çözülmesi demek, her şeyden önce o konuda hüküm ifade eden uluslararası hukuk kurallarının bulunması demektir. Mevcut uluslararası hukuk kurallarına aykırı bir davranışın ortaya çıkmış olması karşısında bu olaya mevcut uluslararası hukuk kurallarını uygulayacak yargı yerlerinin veya yargı benzeri kurumların olması gereklidir. Tarafların bu yola gitme konusunda anlaşmış olmaları, çıkacak karara iyi niyetli olarak uyacakları anlamına gelir. Bir uluslararası uyuşmazlığın hukuk yolları kullanılarak çözülmesinde genel olarak iki araç kullanılmaktadır. Bunlardan birincisi hakemlik, diğeri ise yargı yoludur . Her iki yolda tarafların kendi rızaları ile aralarında anlaşarak gidebildikleri birer yoldur.

Hakemliğe gidilebilmesi için, önce uyuşmazlığa taraf olan ülkelerin bir araya gelerek hakemliğin şekli ve içeriği ile ilgili aralarında bir anlaşma yapmaları gerekmektedir. Uluslararası hukuka göre hakemlik kararları genel olarak bağlayıcı nitelik taşır ve daha yüksek makamlara başvuru söz konusu olmamaktadır. Uyuşmazlıkların siyasal yönlerinin daha ağır basması ve pek çok alanda uluslar arası hukuk kurallarının yetersiz kalması gibi nedenlerle, yargı yolu; hakemlik kurumuna göre daha az başvurulan bir yöntem olagelmiştir. BM’de 15 yargıçtan kurulu bir organ olan “Uluslararası Adalet Divanı”, uluslararası uyuşmazlıklara bakmakla görevlendirilmiştir. Lahey Daimi Hakemlik Mahkemesi ise bir mahkeme değil, hakemlik hizmetleri sunan bir kurumdur. 

ABD’nin sık sık kendi çıkarları doğrultusunda uluslararası hukuku göz ardı etmesi bu tür kurumların saygınlığını ve etkinliğini olumsuz etkilemektedir. Bush yönetiminin 2002 yılından beri göz ardı ettiği uluslararası düzenlemeler şu şekilde sıralanabilir ; (1) 1949 Cenevre Anlaşmasına rağmen Afganistan’da savaşın tarafı olan kişilere harp esiri muamelesi yapmayarak Guantanamo’da tutmaya devam etmesi. (2) 1972 Anti-balistik Füze Anlaşması (ABM) anlaşmasını tek taraflı bir şekilde göz ardı ederek füze sistemlerini tekrar yerleştirmesi. (3) Küresel ısınma konusunda Kyto Protokolünü yerine ciddi bir öneri getirmeyerek tek taraflı reddetmesi. (4) 1998’de onayladığı Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni ABD personelinin istisna tutulması için reddetmesi. (5) BMGK onayı ve ABD’ye doğrudan bir tehdit ile ilgili kanıt olmaksızın Irak’ın işgali. (6) Uyguldığı önleyici doktrin ile herhangi bir tehdit olmadan tek taraflı saldırma hakkını kendine vermesi. (7) BM İşkence Sözleşmesi ve Cenevre Sözleşmesi’ne uymayarak Afganistan, Irak ve Guantanamo’da esirlere kötü muamele ve işkence edilmesine yetki vermesi. (8) Hafif silahlar sivillere en çok zarar veren silahların başında gelmesine rağmen BM’de hafif silahların çatışma bölgeleri dışına çıkarılmasına karşı çıkması.

        1.5.6. Nükleer, Biyolojik ve Kimyasal Silah Güvenliği:

        Bütün uluslararası silahların yayılmasını önleme ve silahsızlanma rejimlerinin köşe taşı olan ‘Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması (NPT )’ 1968 yılında imzalandı, 1970 yılında yürürlüğe girdi ve 1995 yılında genişletildi. 2000 yılında ise kabul edilen 13 aşama listesi ile topyekun nükleer silahsızlanmayı başarmak için sıkı tedbirler getirildi ve 2003 yılında ilave protokol imzalandı. NPT, ilk beş nükleer güç ve 180'den fazla ülke için önemli bir taahhüttür. Bu konuda 2005'te düzenlenen son BM Konferansına sadece İsrail, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore katılmadı; ilk üçü gelişmiş nükleer cephaneliğe sahip, Kuzey Kore'ninkilerse doğum aşamasındadır.

2005 yılında yapılan NPT Gözden Geçirme Konferanslarında ile devam eden ihlaller ve anlaşmanın uygulanması ile ilgili yaptırımların geliştirilmesi konuları görüşüldü. Bu alandaki diğer anlaşmaları Stratejik Silah İndirimi Görüşmeleri (START ) anlaşmaları, Anti-balistik Füze Anlaşması (ABM ) ve Geniş Test Yasağı Anlaşması (CTBT ) olarak sıralayabiliriz . Nükleer endişelerin temelinde bu tür silahları edinmeye çalışan ülkelerin sözde enerji maksatlı olarak kurmaya çalıştıkları nükleer reaktörlerde fosil yakıt olarak kullanılan zenginleştirilmiş uranyumun çok kısa bir süre içerisinde nükleer bomba haline getirilmesi riski yatmaktadır.

 Kısa vadede NPT için Kuzey Kore ve İran konularına çözüm bulunması gerekmektedir .

NPT’nin bugün karşı karşıya olduğu sorunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir ; (1) Anlaşma kurallarına uymayarak bazı ülkelerin nükleer silah edinme gayretlerine devam etmesi ve bu durumun Japonya ve Brezilya gibi ülkelerin tutumlarını da etkilemesi. (2) Kuzey Kore’nin anlaşmadan çekilmesi ve müteakip nükleer testleri. (3) İran’ın nükleer programı ve artan seviyede hassas teknolojilere ve yeni çıkan silah programlarına nüfuz etme gayretleri. (4) Ülkeler arasında ihlallere karşı uygulanacak yaptırımlar ile ilgili sınırlı konsensüs. (5) Nükleer terörizm de dahil devlet dışı aktörlerin faaliyetlerine gerekli hassasiyetin gösterilmemesi.

Kısa vadede NPT için Kuzey Kore ve İran konularına çözüm bulunması gerekmektedir. BMGK, 9 Ekim 2006’da kabul ettiği 1718 sayılı ve Kuzey Kore Nükleer Testlerinin durdurulması ile ilgili Karar Tasarısı’nın uygulanması hem BM hem de NPT’nin geleceği için önemli bir prestij konusu olmaktadır. Altı Taraflı Görüşmeler’in başlangıcında olumlu gelişmeler sağlanmış olsa da anlaşmanın tam olarak uygulanması için Kuzey Kore’nin nükleer silah programına son vermesi gereklidir. İran ise uranyumun zenginleştirme faaliyetlerine son verilmesi ile ilgili isteğe uymayınca, BMGK ilk tedbir paketini yürürlüğe koydu. İran için uygulanan strateji ise görüşmeleri açık bırakarak üzerindeki baskıyı zamanla artırmaktır .

ABD, son 50 yılda müzakere edilmiş nükleer silah anlaşmalarının çoğundan çekilmiştir. Örneğin nükleer silahların test edilmesini ve yenilerinin geliştirilmesini sınırlayan Anti-Balistik Füze Anlaşması'ndan çekildi. Diğer yandan NPT’e rağmen Hindistan'a yapılması önerilen anlaşmalar da nükleer silahların yayılmasını önleme rejiminin altını oymaktadır . Hindistan veya NPT'yi imzalamayan diğer ülkelere nükleer teknoloji veya kontrolsüz yakıt satılmıyordu. Bugün, ABD bu kısıtlamaları terk etme yolundadır. Bu durumda Suudi Arabistan, Brezilya, Mısır ve Japonya gibi NPT imzalayıcıları kendilerini kısıtlamaya devam etme gereğinde görmeyebilir. 

Biyolojik ve Zehirli Maddeler Konvansiyonu (BTWC ) 1925 Cenevre Konvansiyonu’nu takiben 1972 yılında imzalandı. 151 üyesi olan BTWC’ye üye olmayan İsrail de dahil 27 ülke bulunmaktadır. Suriye ve Mısır’da dahil 15 ülke ise imzalamış ancak onaylamamıştır. 2002 yılında beşinci konferansını yapmış olmakla birlikte hala pek çok ülke protokol ile öngörülen tedbirleri uygulamaktan uzaktır. Özellikle savunma ve saldırıya yönelik biyolojik maddelerin nasıl ayrılacağı konusu belirsizdir. 

Kimyasal Silahları Yasaklama ve Depolama Konvansiyonu (CWC ) 28 Nisan 1997’de yürürlüğe girdi ve 160’dan fazla ülke üye durumdadır. İsrail de dahil 21 ülke ise imzalamış olmakla birlikte henüz onaylamamıştır. 2003 yılında ilk konferansını icra etmiştir. BTWC doğrudan bir denetim sistemine sahip değilken CWC’de bir tarafın isteği üzerine zamana bağlı olmaksızın başka bir ülkede denetim sistemi öngörülmektedir. 

2000’li yıllardaki gelişmeler nükleer silahlar konusundaki endişeleri artırmaktadır. NATO Stratejik Konsepti; “ABD stratejik nükleer kuvvetleri tarafından ittifakın güvenliğini sağlama garantisini” ve “İngiltere ve Fransa’nın bağımsız nükleer kuvvetlerinin ittifakın toplam caydırıcılığına katkı sağlayacağını” ifade etmektedir. İngiltere 2002 yılında yayınladığı Stratejik Savunma Gözden Geçirme dokümanında nükleer silah kullanmayı kendi savunma gereksinimlerine bağlamaktadır . Fransa, Haziran 2002’de “muhtemel saldırganın politik, ekonomik ve askeri merkezine ulaşmak için daha isabetli, daha az güçlü ve daha uzun menzilli nükleer silahlar geliştirme” konseptini kabul etti . 

ABD ise yeni ‘Üçlü doktrini’ ile (nükleer ve nükleer olamayan vurucu kabiliyetler; aktif ve pasif savunma; karşı koyucu alt yapı) nükleer silahlarını elimine etmemekte, ancak caydırıcılık sağlamada nükleer silahlara bağımlılığını azaltmayı amaçlamaktadır . Diğer bir endişe konusu da ABD’nin geliştirmekte ‘füze kalkanı’ projesidir. ABD ülke topraklarını ve ülke dışındaki kuvvetlerini korumak amacıyla 2000’li yılların başından beri bir “füze kalkanı” oluşturmaktadır. 2004-2005’ten itibaren fiilen hayata geçirilen sistem Kuzey Kore, İran ve Çin gibi ülkelerden gelecek füzeleri tespit ve takip eden bir dizi gözetleme uydusu ve füzesavar radarlarından oluşmaktadır.

Nükleer silahların taşıdığı risk kullanıldığı füze ve savunma sistemleri ile de yakından ilgilidir. Modern kılavuz sistemlerinin isabet derecesi ve stratejik balistik taşıyıcıların kısa uçuş süresi nedeni ile yere konuşlu kıtalararası balistik füzelerin (ICBMs) ikinci bir reaksiyon göstermesi çok zordur. Yüksek vuruş kabiliyetli bu füzeler genellikle ilk vuruş için kullanılır ve bu önleyici darbe taktiği stratejik istikrarın hep tehlikede olması demektir. Denizatlılardan atılan Trident-2 gibi sistemler de güçlü çoklu başlıklara (MIRV) sahip olduklarından karadaki ICBM’ler ile aynı tehlikeyi yaratırlar. 

2000-2001 yıllarında Rus hükümetinin stratejik nükleer kuvvetlere ayırdığı bütçesini büyük ölçüde kısıtlaması ile mevcut stratejik nükleer füzelerin % 90’ının 10-15 yıl içinde bulundukları yerlerde kullanılamaz hale gelme riski ortaya çıktı. Bu durumda erken ikaz sistemine güvenmek zorunda olan Rusya’nın mevcut radarlarının pek çoğu NATO’ya girmeye çalışan Eski Sovyet Ülkelerinde kalmıştı. Üstelik Rusya’nın bütçeyi azaltması ABD’yi Rusya ile stratejik silah indirimi (ABM, START 2 ve START 3) görüşmelerinden uzaklaştırdı. 2005 Mart ayında Bratislava’da Rusya-ABD Zirvesi yapıldığında Rus tarafı artık iki tarafın elinde ne olduğunu bilmediği gibi nasıl bir plan yapılacağını bile anlamaktan uzaktı. Nitekim Rus nükleer unsurlarının ABD kontrolüne verileceği söylentileri bile çıktı .

7. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***