SURİYE DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ VE GÜVENLİK İLİŞKİSİ., BÖLÜM 2
3.2. Pragmatik ve Esnek Diplomasi
Suriye’nin dış politikadaki savunmacı stratejilerini ve sınırlı çıkarlarını sürdürebilmesinin en önemli araçlarından biri diplomasidir. Beşşar Esad’ın dış politikadaki ılımlı ve diplomasiye istekli lider görünümü özellikle Avrupalı meslektaşlarında Suriye olan sempatinin artmasına yol açtı. ABD’nin uyguladığı tecrit politikasından dolayı Suriye diplomasinin tesir düzeyi uzun süre sınırlı kalsa da özellikle 2007 yılından itibaren yükselen bir seyir izledi.
Uzun süredir ABD ile Suriye arasında işlemeyen diplomatik kanallar, Amerika Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin üst düzey bir yetkili vasfıyla Nisan 2007’de Şam gidişiyle sembolik de olsa ilk kez açılmış oldu. Pelosi’nin Şam ziyareti, Bush yönetimi tarafından sert bir dille eleştirilmiştir.25 Aslında Bush yönetiminin sert tavrına rağmen 2006 yılının sonunda dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair’ın Irak’ın istikrarı için İran ve Suriye ile temas kurulmasına yönelik açıklamaları, Orta Doğu’daki Amerikan ve İngiliz politikalarının
diplomatik olarak Suriye’yi de kapsayabileceğini düşündürmüştü.26
Suriye, dış politikadaki diplomatik manevra alanını en fazla 2008 yılı boyunca genişletti. Beşşar Esad içinde Fransa, Rusya, İran, Hindistan gibi küresel ve bölgesel güçlerin olduğu birçok ülkeyi ziyaret etti. Suriye’nin ilişkilerini en hızlı tersine çevirebildiği Batılı devlet ise Fransa oldu. Nikolas Sarkozy’nin Mayıs 2007’de iktidara gelmesinin ardından Levant üzerindeki tarihsel misyonunu kullanarak bölgede yeni siyasi ve ekonomik çıkar ve açılım alanları yaratma stratejisi, Suriye ile temasa geçişini kolaylaştırdı. Fransa, 2007 yılı sonunda
Lübnan’daki devlet başkanlığı krizinin çözülememesini bahane ederek Suriye ile ilişkilerini askıya alsa da, özellikle Lübnan’daki krizin aşılmasından sonraki dönem iki ülke arasında yoğun bir diplomatik trafiğe şahit oldu. 7 Haziran’da Lübnan’a kısa bir ziyaret gerçekleştiren Fransa Devlet Başkanı Nikolas Sarkozy Eylül ayında da ABD’nin son 5 yıldır uluslararası ortamda yalnızlaştırmaya çalıştığı Suriye’yi ziyaret etti. 10 Haziran’da Suriye Kültür Bakanı Riad Nassan Agha’nın ve ardından Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın Paris’e yaptıkları
resmi ziyaretler, Suriye Fransa ilişkilerinin 2007 yılı sonunda yaşanan krizi geride bıraktığını gösterdi.27
Yıla damgasını vuran gelişme ise Suriye İsrail arasındaki barış müzakerelerinin 8 yıl sonra Türkiye’nin arabuluculuğundan İstanbul’da tekrar başlaması oldu. Uluslararası kamuoyunda oldukça olumlu karşılanan müzakerelerin ilk 4 turu hız bir şekilde iki ay içerisinde gerçekleştirildi. 28–30 Temmuz’da müzakerelerin 4. turu yapılırken Eylül ayında yapılması planlanan 5. tur İsrail’deki iç politika krizlerinden dolayı gerçekleştirilemedi.28 Ehud Olmert yılın son ayı Ankara’ya yaptığı ziyarette müzakerelerinin devamı konusunda olumlu mesaj verse de çok kısa bir süre sonra İsrail Ordusu’nun Gazze’ye yönelik başlattığı askeri saldırı ve bu saldırının tarihin en büyük katliamlarından birine dönüşmesi, Türkiye’nin ara buluculu olduğu Suriye İsrail barış müzakerelerinin devam etmesi yönündeki beklentileri azalttı.
Suriye, 2008 yılında uluslararası siyasi ve kültürel toplantılara ev sahipliği yaparak Arap dünyası içinde gücünü de ön plana çıkmaya gayret etti. Ocak ayında UNESCO tarafından düzenlenen “Arap Kültür Başkenti” festivaline ve Mart ayında Arap Birliği’nin 20. Zirve Toplantısı’na Şam ev sahipliği yaptı. Arap kültürünü tüm dünyaya tanıtmak için yapılan “Arap Kültür Başkenti” etkinlikleri çerçevesinde kültür ve sanat alanında ünlü konuklar Şam’a davet edildi. “Arap Kültür Başkenti” festivali, Suriye için sadece kültürel bir festival değil kamuoyu
diplomasisini uygulayabilecekleri önemli bir fırsattı. Özellikle Arap dünyasının en önemli müzik divası sayılan ve adı Lübnanlılıkla özdeşleşmiş Fairuz’un festival için Şam’a gelmesi ve konser vermesi, Lübnan’daki Suriye karşıtı gruplarda büyük bir hayal kırıklığı yarattı.29 Arap Birliği zirvesine gelince: Suriye’nin zirve öncesi yoğun diplomatik çabalarına rağmen zirveye katılım düşük düzeyde kaldı. Zirvenin Lübnan’daki devlet başkanlığı krizinin sürdüğü sırada gerçekleşmesi Mısır, Suudi Arabistan ve Ürdün’ün Suriye karşıtı tavrını açıkça ortaya
koymasına yol açtı. Bu üç ülke, Suriye’nin Lübnan’a müdahalesinden duydukları endişeden dolayı zirveye alt düzeyde temsilci gönderdiler. Örgütün kurucuları arasında yer alan Lübnan’ın, Arap Birliği zirvesine ilk defa hiçbir temsilci göndermemesi ise zirveye damgasını vurdu. 30
3.3. Gücün Dolaylı Kullanımı: Hizbullah Örneği
Suriye’nin bekasını devam ettirme ve güvenliğini sağlama çabaları, siyasi ve askeri gücünün sınırlı oluşundan dolayı savunmacı olsa bile çevresindeki diğer devletlerin (tabi bundan kastedilen daha çok İsrail ve Lübnan) güvenliğini azalttığı durumlar da söz konusudur. Batılı devletler ve İsrail’in terörist olarak nitelendirdiği Hamas ve Hizbullah gibi örgütleri silahlı gücünü İsrail’e doğrudan zarar vermek için kullanabilmekte veya destekleyebilmektedir.
Suriye’nin Hizbullah’a siyasi destek verdiği Devlet Başkanı Esad dâhil tüm Suriyeli yetkililer tarafından kabul edilmektedir.31 Askeri destek verdiklerini kabul etmeseler de en azından Hizbullah giden silahların Suriye üzerinden ulaştırılması muhtemeldir. Hizbullah açısından askeri lojistik destek sağlamada coğrafi konumuyla Suriye bir akciğer işlevi görmektedir.32
Diğer yandan Suriye’nin Hizbullah ile ilişkilerini düşünürken Lübnan’da Hizbullah’ın sadece elinde silah bulunduran bir askeri güç olmayıp aynı zamanda iyi örgütlenmiş ekonomik ve toplumsal bir direniş hareketi olduğunu anlamak gerekiyor. Eyal Zisser de Hafız Esad’ın Hizbullah’ı Suriye’nin Lübnan’daki bir aracı olarak görürken Beşşar Esad’ın Hizbullah’a bakışının farklılık arz ettiğini altını çiziyor. Hatta, Beşşar Esad için Hasan Nasrallah’ın büyük bir lider ve izlenecek bir rol model olarak gördüğünü iddia eden Zisser, bölgesel bir güç haline gelen Hizbullah’ın sadece İsrail’e karşı değil Lübnan’daki yerel siyasette bir aktör olmasına Suriyelilerin alıştıklarını söylüyor.33
Hizbullah’ın askeri açıdan en dikkate değer özelliklerinden biri, bölgede İsrail’e doğrudan etkili saldırı yapabilecek insan ve silah gücüne ve organizasyon kabiliyetine sahip tek irade olmasıdır. Kendi topraklarına karşı yapılan hava saldırılarına karşı meşru müdafaa hakkını bile kullanamayan Suriye için Hizbullah’ın askeri varlığı, İsrail’e karşı yürütülen askeri stratejik mücadele anlamında önem arz etmektedir. İki ülke arasında İsrail’in lehine var olan askeri dengeler yüzünden Suriye, İsrail’le askeri mücadelesini Lübnan üzerinden sürdürmeyi kendi ulusal çıkarları için daha yararlı görmektedir. 2006 Lübnan Savaşı’nda Hizbullah’ın Katyuşa füzeleriyle İsrail topraklarına yaptıkları saldırıların vuruş ve zarar gücünün yüksekliği de İsrail’in güvenlik endişenin boyutunu attırmıştır.
Hizbullah’ın Suriye için diğer bir faydası da Lübnan yerel siyasetinde Suriye’ye karşıtı gruplara karşı denge unsuru olmasıdır. Bilindiği gibi 14 Şubat 2005’te gerçekleşen Refik Hariri suikastı ve ardından Lübnan’daki diğer suikastlar ve patlamalar, Suriye yönetimine yönelen suçlamaları arttırdığı gibi Lübnan’daki siyasi dengelerin Suriye’nin aleyhine değişmesi yol açmıştı. Bununla birlikte Mayıs 2005 parlamento seçimlerinin ardından ortaya çıkan siyasi tablo iki ana kampa bölündüğünü açıkça göstermiştir. 2005 yılından bu yana ortaya çıkan
sürekli siyasi krizler, İsrail’in Lübnan’a saldırısı ve Hizbullah’ın tavizsiz muhalefeti Lübnan’da devletin sağlıklı işlemesini engellemektedir. Lübnan’da Ekim 2007-Mayıs 2008 arasında devlet başkanının seçilememesinden kaynaklanan ve sürekli tırmanan ciddi bir kriz, Mayıs ayında Hizbullah’ın ilk defa ülke içindeki rakiplerine karşı silahlı güç kullanımıyla ciddi bir güç gösterisi yapmıştır.34 Krizin çözümünü sağlayan Doha Anlaşması’yla Hizbullah siyasi olarak da kazanımlar elde etmiştir. Bu bağlamda Suriye yönetiminin, eskisi gibi Lübnan’ın iç işlerine
doğrudan müdahale etmek yerine, Hizbullah’ı desteklemek yoluyla Lübnan’daki Suriye karşıtı grupları dengelemeye çalıştığı ve Lübnan siyasetine müdahil olduğu söylenebilir. Soğuk Savaş sonrası Suriye, siyasi ve askeri olarak büyük bir güç düşüşü yaşamış olsa da Suriye’de kim iktidar olursa olsun her zaman az veya çok Lübnan ve Filistin üzerinde sorumluluk hissedeceği ve hegemonya kurma arzusu taşıyacağı aşikârdır. Bu hegemonya arzusu, Suriye’nin güçlü olduğu dönemlerde siyasi ve askeri müdahale şeklinde, kendini zayıf
hissettiği dönemlerde Hizbullah ve Hamas gibi kendine yakın güçleri kullanmaya çalışmak yoluyla olacaktır. Bu durum bölgenin jeopolitik bir gerçeğidir. Diğer yandan Suriye’nin dış politikadaki algılamalarını etkileyen coğrafi ve tarihi faktörlerle günümüzdeki gerçeklerin uyuşmaması, Suriyeli karar alıcılar tarafından zaman zaman olumlu kullanılmak istense de genellikle dış politikadaki gücünü daralttığı söylenebilir. Öyle ki uluslararası konjoktür, Beşşar Esad’ın 2005’te Suriye’nin Lübnan’daki işgalini bitirmesine ve iki ülkenin 2008 yılı sonundan itibaren karşılıklı elçilik açma girişimlerine yol açtı.
3.4. İttifak Arayışları: İran ve Rusya
Orta Doğu, ABD’nin Irak’ı işgalinden beri hızla iki bloklu bölgesel bir cepheleşmeye doğru kaymaktadır. Cephenin bir tarafını Suriye, İran, Hizbullah ve Hamas oluştururken karşısında ABD, İsrail ve İngiltere bulunmaktadır. Rusya ve Çin ilk bloka dolaylı destek verirken Fransa gibi bazı AB ülkeleri de ikinci blokla yakın olmakla birlikte ilk blokta yer alan devletlerle de diplomatik teması kesmemektedir. Bölgedeki Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve Körfez Emirlikleri gibi Sünni Arap ülkeleri ise genellikle ikinci bloka yakın politikalar izlemektedir.
Tabi ki böylesi bloklaşmalar ve ittifaklar belirli uluslararası koşullarla altında ortaya çıkabilir. ABD’nin Irak işgali sonrası Orta Doğu’da sürekli değişen dengeler, yeni tehditlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Suriye yönetiminin uluslararası yalnızlığını yenme ve kendini güvenliğini arttırma kaygısı, İran ve Rusya’yla çok yönlü yoğun ilişkiler kurmasına yol açmıştır.
İran, Suriye’nin bölgedeki en önemli siyasi ve ekonomik destekçilerinin başında gelmektedir. İki ülkeyi yakınlaştıran en önemli neden, dış politikada olaylara bakış açılarının çoğu zaman uyumlu olmasıdır. Ayrıca her iki ülkenin bekasını sürdürme açısından ortak güvenlik sorunlarının başında İsrail ve ABD gelmektedir. İki ülke arasındaki ilişkilerin çok boyutlu yapısı son yıllarda daha çok güvenlik ve savunma konularına kaymaktadır. Diğer yandan Suriye ile İran arasındaki yakın ilişkilerin nedeni olarak bazen de dini faktörlere (Şiilik) vurgu
yapılmaktadır. Hatta İran, Suriye ve Hizbullah arasında bir Şii hilalinden bahsedilerek Orta Doğu genelinde Sünni-Şii rekabeti canlandırılmaya çalışılmaktadır. Ürdün Kralı Hüseyin ve Suudi Arabistan’ın eski Washington büyükelçisi Prens Bender bin Sultan gibi siyasiler tarafından dile getirilen Sünni- Şii çatışması olasılığının, Suriye’nin dini yapısı ve gelenekleri, Hizbullah’ın Arap dünyasındaki imajı gibi etkenlere bakılarak gerçek olmaktan çok uzak olduğu sonucuna varılabilir.
İran açısından Suriye, jeopolitik konumu itibarıyla, İsrail’e karşı uyguladığı politikalarda bir zıplama tahtası ve İran-Suriye-Hizbullah ekseninin kilit aktörüdür. İran’ın bölgesel hırslarını gerçekleştirmesi ve Hizbullah’a ekonomik ve askeri destek ulaştırabilmesi için Suriye’ye ihtiyacı vardır.35 İran, bu sayede dış politikasında Lübnan’ı ve Filistin’i İsrail’e karşı psikolojik bir baskı unsuru olarak kullanma şansını yakalamakta ve Müslüman dünya içerisinde prestijini arttırabilmektedir. Suriye tarafına baktığımızda da İran’ın siyasi ve ekonomik
desteğinin oldukça önemli olduğu aşikârdır. Beşşar Esad’ın göreve geldiği tarihten beri, en son Ağustos 2009’da olmak üzere, İran’a 7 kez resmi ziyarette bulunması bu önemi gösteren en somut dış politika davranışıdır. Suriye yakın çevresinde yaşadığı kriz ve çatışmalarda doğrudan ve neredeyse sürekli destek gördüğü ve dış politikadaki hamlelerinde gerektiğinde sorumluluğu paylaşabildiği tek bölge ülkesi İran’dır. Tüm bunlarla birlikte Suriye ve İran arasındaki çok boyutlu ve karmaşık ilişkilerin sürekli stratejik bir ortaklık boyutuna çıkmasının
önündeki en ciddi engel, ekonomik bağların yeterince güçlü olmaması ve iki ülkenin uzun vadeli hedeflerinin değişebilir olmasıdır.36
Suriye’nin bir diğer önemli bölgesel destekçisi, Putin döneminde uluslararası rekabet gücünü arttıran Rusya’dır. Soğuk Savaş dönemine kadar uzanan tarihsel bir derinliğe sahip olan Suriye-Rusya ilişkileri, Rusya’nın 2000’li yıllarda kendini siyasi ve ekonomik olarak güçlenme sürecine girmesi ve Putin liderliğinde küresel etkinliğini artırma çabaları sonucu yeni bir boyut kazanmıştır. Putin Rusya’sı Orta Doğu stratejilerinin ilk ayağı olarak bölge devletleriyle güçlü siyasi ve ekonomik ilişkiler kurup bölgeye karşı duyarlı olduğunu göstermek
istemektedir.37 Bu duyarlılığın ve dünyanın önemli silah üreticilerinden biri olarak bölgede kendine pazar yaratma çabasının bir sonucu olarak son yıllarda Rusya’nın bölgeye yönelik politikası Suriye’nin acil askeri ihtiyaçlarıyla çakışmaktadır.
Bu bağlamda Suriye Rusya arasında gelişen ilişkilerin en önemli yanını iki ülke arasındaki silah satışları oluşturmaktadır. Silahlı Kuvvetlerini güçlendirme ve modernleştirme adına sınırlı ekonomik güce sahip olan Suriye yönetimi, Soğuk Savaşın bitişinden beri yüksek caydırıcılık imkânlarına sahip silah sistemlerin sağlanmasına yönelmektedir. Bu silah sistemlerinin başında füze teknolojisi ve kitle imha silahları gelmektedir.38 Nisan 2005’te Rusya, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un tüm itirazlarına rağmen, Suriye’ye 100 milyon dolarlık Strelets SA–18 alçak irtifa yüzeyden-havaya füzelerinin satışını onayladı.39 Putin, hem İsrail ve hem de Amerika’nın rica ve baskılarına rağmen Suriye’ye SA–18 füzelerini satma kararını aldı ve böylece genel stratejik anlamda olmasa bile en azından taktik anlamda İsrail-Suriye askerî dengesini bir ölçüde değiştirdi.40 Putin bir röportajında da İsrail savaş uçaklarının, Suriye
Başkanlık Sarayı üzerinden uçuşunun bu füzeler nedeniyle bundan böyle zor olacağını belirtiyordu.41 Aralık 2006’da Beşşar Esad’ın Moskova ziyareti sırasında dünya kamuoyunda en çok konuşulan konu, Rusya’nın Orta Doğu’da daha etkin olma çabaları ve Rusya’nın Suriye’ye satmak istediği MiG-29SMT savaş uçakları ve Pantsir S1 kısa menzilli karadan havaya, aynı anda iki hedefi vurabilen balistik füzeleri idi.
Beşşar Esad’ın Ocak 2005, Aralık 2006 ve Ağustos 2008 olmak üzere üç defa Rusya’ya resmi ziyarette bulundu. Esad’ın Ocak 2005 Moskova ziyareti, Suriye- Rusya ilişkileri açısından önemli bir dönüm noktası oldu ve yeni bir dönemin başlangıcını teşkil etti. Son yıllarda iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve askeri işbirliğinin tekrar yükselen bir seyir izlediği görülmektedir. Suriye yönetimi, ABD’ye karşı Rusya'yı iyi bir dengeleyici faktör olarak kullanmak istiyor. Bununla birlikte Ağustos 2008’de Gürcistan’da çıkan son çatışmalar, Rusya’nın küresel bir güç olarak tekrar uluslararası sisteme geri döndüğünün bir göstergesi olarak görülmektedir. Bu değerlendirme şu an için abartılı olarak görülse de Rusya’nın
Putin’in iktidara gelmesinin ardından güç yelpazesini genişlettiği ve daha iddialı bir dış politikaya yöneldiği de aşikârdır. Avrupa’nın enerji olarak Rusya’ya olan bağımlılığı Rusya’ya doğrudan ve dolaylı yollardan önemli stratejik avantajlar kazandırmaktadır.
SONUÇ
Suriye, tarihi, kültürel ve coğrafi güç parametrelerini kullanarak Arap dünyası üzerinde etkili olma ve ön plana çıkma potansiyeline sahip önemli bir aktördür. Bununla birlikte Suriye dış politikadaki amaçlarını ve manevra alanın belirlerken çoğu zaman uluslararası sistemin yapısından etkilenmektedir. Bu çelişki, Suriye dış egemenlik alanıyla birlikte iç egemenlik alanını daralttığı gibi bölgesel düzeyde sürekli dönemsel yükseliş ve düşüşler yaşamasına yol açmaktadır. Hafız Esad döneminde dış yardımlar alarak, silahlanarak, uluslararası dengeleri
ve ideolojik araçları kullanmak etkin ve nüfuzlu bir bölgesel güç olmayı başaran Suriye Beşşar Esad döneminde uluslararası sistemin dinamik ve karmaşık bir hale gelen yapısından dolayı, Suriye ciddi güvenlik tehditleriyle karşı karşıya kalmış ve küresel aktörlerle güç çatışmasına girmiştir. Bunun doğal bir sonucu olarak Suriye’nin ciddi bir beka sorunu yaşadığı söylenebilir. Bekasını koruma sorunu, Suriye’nin gücünü geliştirmesinin ve bölgeye yönelik açılımlarının önündeki en önemli engeldir ve bölgesinde bir güç merkezi olmasını
imkânsızlaştırmaktadır. Bu şartlar altında Suriye yönetimi güvenlikçi ve statükocu politikalara saparak, dış politikadaki sınırlı gücünü verimli bir şekilde kullanarak ve kendini destekleyecek çıkar ittifakları kurarak bekasını korumaya çalışması doğal bir durumdur.
Son yıllarda uluslararası sistemdeki güç mücadelelerindeki dönüşümler ve Suriye yönetiminin diplomatik çabaları (İsrail’le olaylı barış müzakereleri gibi) Suriye’nin uluslararası alandaki manevra alanını genişletmiştir. Bu çerçevede Suriye’nin bölgesel düzeydeki en önemli destekçileri olarak İran ve Rusya görünmesine rağmen Beşşar Esad’ın esnek dış politika yaklaşımları göz önüne alındığında Suriye’nin bulunduğu bölgesel blokun dışına çıkması ve Batıyla yakınlaşması ihtimali de göz ardı edilmemelidir. Bu noktada ABD’nin yeni başkanı
Barack Obama’nın Suriye’ye yaklaşımı büyük önem arz etmektedir. Suriye, dış politikada rahat hareket edebilmek için her şeyden önce ABD’nin siyasi, diplomatik ve ekonomik baskısından kurtulmak zorundadır.
Obama’nın ABD Başkanı olması, ABD’nin Suriye’ye yönelik politikasını çok fazla değiştirmese de kısmen yumuşamasına ve iki ülkenin diplomatik temasa geçmesinin yolunu açtı. Amerikalı yetkililer her seferinde Suriye ile ilişkilerin düzelmesinin uzun ve yavaş işleyecek bir süreç olduğunu belirtmesine rağmen iki ülke arasında 2009’un başından beri bir diplomatik hareketlilik yaşanmaktadır. Şubat ayında önce ABD Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı John Kerry’nin başkanlığında bir heyet, ardından Mart ayında ABD Dışişleri Bakan Yardımcıları’ndan Jeffrey Feltman ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nden Daniel Shapiro Şam’ı ziyaret etti.42 Başkan Obama döneminde ilk üst düzey ziyaret ise ABD Başkanı’nın Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell’in iki Şam ziyareti (Haziran ve Temmuz 2009) oldu. İki ülke arasında yumuşamayı gösteren bu diplomatik adım, daha çok İsrail- Filistin müzakerelerini sağlamaya yönelik görünse bile, Mitchell ikinci ziyareti sırasında Suriye’ye uygulanan Amerikan yaptırımlarının bazılarının (uçak, telekomünikasyon gibi) kaldırılması yönünde
vaatlerde bulundu. Obama yönetiminin Suriye’ye yönelik önemli bir hamlesi de tam 4 yıl sonra Şam’a bir büyükelçi atmaya karar vermesidir. 2005 yılında Hariri suikastından dolayı ABD yönetimi, Şam’daki büyükelçisi Margaret Scobey’i geri çekmişti ve Şam’daki Amerikan büyükelçiliği maslahatgüzar tarafından yönetiliyordu. 43 Suriye yönetimi, yeni Amerikan büyükelçisinin gelişini iki ülke ilişkilerinin normalleşmesi yönünden oldukça önemsiyor. Obama yönetiminin diplomatik girişimlerinin Suriye’nin uluslararası alanda manevra alanını
genişletmekle birlikte Suriye yönetiminin birkaç yıl öce duyduğu güvenlik kaygılarını azalttığı ve öz güven kazandırdığı aşikâr. 44
ABD Başkanı Obama, Orta Doğu’ya yönelik diplomatik girişimlerinde Suriye’ye karşı önyargısız ve olumlu bir yaklaşım sergilerse Suriye’nin ABD yönetimine olumlu cevap vermesi muhtemel görünüyor. Başkan Obama’nın Suriye’ye yönelik diplomatik çabalarını arttırarak sürdürmesi ve belki de kısa bir süre sonra Şam’a yapacağı bir diplomatik ziyaret ABD-Suriye ilişkilerinin gelişmesi için stratejik ve tarihsel bir hamle olabilir. Haziran ayında ABD yönetiminin yeni bir büyükelçiyi Şam’a göndereceğini açıklamasının ardından İngiliz SKY
TV’ye konuşan Beşşar Esad ve eşi Esma Esad, dolaylı da olsa Başkan Obama’yı Şam’a davet etmişti. Tabi Obama’nın ülkesindeki Yahudi lobilerine karşı koyarak böylesi bir resmi ziyaret için Şam’a gitmesi, değişen ABD dış politikasının bir göstergesi olabilir. Böylece Başkan Obama, Bush döneminde ABD’nin Orta Doğu’da kaybettiği prestij ve inandırıcılığı biraz olsun telafi edebilir.
DİPNOTLAR;
1 Yasin Atlıoğlu, Doktora Öğrencisi, Marmara Üniversitesi, Orta Doğu Araştırmaları Enstitüsü, E-mail: yatlioglu@yahoo.com
2 Deniz Ülke Arıboğan, Globalleşme Senaryosunun Aktörleri, İstanbul, Der Yayınları, 1997, s.17
3 Mustafa Aydın, “Uluslararası İlişkilerde Yaklaşım, Teori ve Analiz”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C: 51, Sayı: 1–4, Ocak-Aralık 1996, s.93
4 Detaylı bilgi için bkz. Martin Griffiths, Fifty Key Thinkers in International Relations, Londra, Routledge, 1999, ss. 36–41
5 Hans Morgenthau, Uluslararası Politika, Çev: Ünsal Oskay - Baskın Oran, Ankara, Türk Siyasi İlimler Derneği Yayınları, 1970, s.2–18
6 Efe Çaman, “Uluslararası İlişkilerde Kindermann ve Münih Okulu”, Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi, C: 2, Sayı:8, 2006, s. 37
7 Arıboğan, Globalleşme Senaryosunun Aktörleri, s. 18
8 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, İstanbul, Alfa Yayınları, 2006, s. 164
9 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s. 167
10 David A. Baldwin, “Güvenlik Kavramı”, Çev: Çiğdem Şahin, Avrasya Dosyası (Güvenlik Bilimleri Özel), Yaz 2003, C: 9, Sayı: 2, s. 27
11 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri, s. 164
12 Raymond Hinnebusch, “The Foreign Policy of Syria”, Der: Raymond Hinnebusch- Anoushiravan Ehteshami, The Foreign Policies of Middle East States, Londra, Lynne Rienner Publishers, 2002, s. 148
13 Detaylı bilgi için bkz.: Daniel Pipes, Greater Syria: The History of an Ambition, New York, Oxford University Press, 1990
14 Hinnebusch, “The Foreign Policy of Syria”, s. 150
15 Yavuz Gökalp Yıldız, Global Strateji’de Ortadoğu, İstanbul, Der Yayınları, 2000, s.30
16 C. Ernest Dawn, “The Foriegn Policy of Syria”, Der: L.Carl Brown, Diplomacy in The Middle East, Londra, I.B.
Tauris, 2004, s.176
17 Bernard Lewis, İslam’ın Krizi, Çev: Abdullah Yılmaz, İstanbul, Literatür Yayınları, 2003, s.97
18 Hinnebusch, “The Foreign Policy of Syria”, s.159
19 Ely Karmon, “A Solution to Syrian Terrorism”, Middle East Quarterly, C: 6, Sayı:2, 1999
20 Detaylı bilgi için bkz. Yasin Atlıoğlu, Beşşar Esad Suriyesi’nde Reform, İstanbul, TASAM Yayınları, 2007, ss. 73–78; Alan George, Syria: Neither Bread nor Freedom, Londra, Zed Books, 2003, ss. 47- 63.
21 Michael Nicholson, Rationality and The Analysis of International Conflict, Cambridge, Cambridge University Press, 1992, s. 11
22 Eyal Zisser, “What’s Behind Bashar Al-Assad’s Peace Offensive?”, Telaviv Notes, No:95, 11 Ocak 2003
23 “Air Defense Units Confront Israeli Aircrafts over Syrian airspace forcing them to Leave”, SANA, 6 Eylül 2007,
http://www.sana.org/eng/21/2007/09/06/137956.htm
24 Detaylı bilgi için Gary C. Gambill, “The Kurdish Reawakening in Syria”, Middle East Intelligence Bulletin, C: 6, No: 4, 5 Nisan 2004
25 “US Democrat Pelosi in Syria talks”, BBC News, 4 Nisan 2007
26 Adel Darwish , “Positive Climate in Washington is Met by a Negative Middle East Reality”, Mideastnews, 16 Kasım 2006
27 Yasin Atlıoğlu, “2008 Yılında Suriye ve Lübnan’ın Kronolojisi”, Analizler, BİLGESAM Web Sitesi, 27 Aralık 2008.
28 Atlıoğlu, “2008 Yılında Suriye ve Lübnan’ın Kronolojisi”.
29 “MP advises Fairuz to call off performance before Lebanon’s ’jailers’ in Syria”, The Daily Star, 12 Ocak 2008
30 “Boycott clouds Syrian Arab summit”,BBC News, 29 Mart 2008
31 “Syria Under Bashar (I): Foreign Policy Challenge”, ICG Middle East Report, No: 23, 11 Şubat 2004, s.13
32 Jonathan Freedland, “To rescue the two-state solution, Israel must make peace with Syria”, The Guardian, 12 Mart 2008
33 Eyal Zisser, “Syrian Foreign Policy Under Bashar al-Assad”, Jerusalem Issue Brief, C: 4, No: 2, 29 Ağustos 2004, http://www.jcpa.org/brief/brief4-2.htm
34 “Hezbollah takes over west Beirut”, BBC News, 9 Mayıs 2008
35 Robert G. Rabil, “Has Hezbollah's Rise Come at Syria's Expense?”, Middle East Quarterly, C:14, Sayı: 4, 2007
36 Alon Ben-Meir, “Syria and Iran: An Alliance of Convenience”, The Huffington Post, 26 Ağustos 2008
37 Mark N. Katz, “Putin’s Foreign Policy Toward Syria”, MERIA, C: 10, No: 1, Makale 4 - Mart 2006
38 Anthony H. Cordesman, “Syria and Israel: The Changing Military Balance and the Prospects of War”, 15 Ağustos 2007, The Center for Strategic and International Studies (CSIS),
http://www.csis.org/media/csis/press/pr_2007_0820.pdf
39 “Rusya: Şam'a füze satacağız”, BBC Turkish, 16 Şubat 2005,
http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2005/02/050216_moscow_missile.shtml
40 Fikret Ertan, “Putin İsrail’de”, Zaman, 28 Nisan 2005
41 “İsrail Suriye'nin alacağı füzelerden endişeli”, BBC Turkish, 21 Nisan 2005,
http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2005/04/050421_israel_missiles.shtm 42 “US talks in Syria constructive”, Al Jazeera, 10 Mart 2009
43 “U.S. to send ambassador back to Syria”, CNN, 23 Haziran 2009
44 Jay Solomon, “U.S. Woos Damascus by Easing Export Ban”, The Wall Street Journal, 28 Temmuz 2009
Kaynakça
Arı, Tayyar, Uluslararası İlişkiler Teorileri, İstanbul, Alfa Yayınları, 2006
Arıboğan, Deniz Ülke; Globalleşme Senaryosunun Aktörleri, İstanbul, Der Yayınları, 1997
Atlıoğlu, Yasin, Beşşar Esad Suriyesi’nde Reform, İstanbul, TASAM Yayınları, 2007
Dawn, C. Ernest; “The Foriegn Policy of Syria”, Der: L.Carl Brown, Diplomacy in The Middle
East, Londra, I.B. Tauris, 2004
George, Alan; Syria: Neither Bread nor Freedom, Londra, Zed Books, 2003
Griffiths, Martin; Fifty Key Thinkers in International Relations, Londra, Routledge, 1999
Hans Morgenthau, Uluslararası Politika, Çev: Ünsal Oskay - Baskın Oran, Ankara, Türk Siyasi
İlimler Derneği Yayınları, 1970
Hinnebusch, Raymond; “The Foreign Policy of Syria”, Der: Raymond Hinnebusch-
Anoushiravan Ehteshami, The Foreign Policies of Middle East States, Londra, Lynne Rienner
Publishers, 2002
Lewis, Bernard; İslam’ın Krizi, Çev: Abdullah Yılmaz, İstanbul, Literatür Yayınları, 2003
Nicholson, Michael; Rationality and The Analysis of International Conflict, Cambridge,
Cambridge University Press, 1992
Pipes, Daniel; Greater Syria: The History of an Ambition, New York, Oxford University Press, 1990
Yıldız, Yavuz Gökalp; Global Strateji’de Ortadoğu, İstanbul, Der Yayınları, 2000
Makaleler
Atlıoğlu, Yasin; “2008 Yılında Suriye ve Lübnan’ın Kronolojisi”, Analizler, BİLGESAM Web Sitesi, 27 Aralık 2008.
Aydın, Mustafa; “Uluslararası İlişkilerde Yaklaşım, Teori ve Analiz”, Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C: 51, Sayı: 1–4, Ocak-Aralık 1996
Baldwin, David A.; “Güvenlik Kavramı”, Çev: Çiğdem Şahin, Avrasya Dosyası (Güvenlik Bilimleri Özel), Yaz 2003, C: 9, Sayı: 2
Ben-Meir, Alon; “Syria and Iran: An Alliance of Convenience”, The Huffington Post, 26 Ağustos 2008
Cordesman, Anthony H.; “Syria and Israel: The Changing Military Balance and the Prospects of War”, 15 Ağustos 2007, The Center for Strategic and International
Studies (CSIS),
http://www.csis.org/media/csis/press/pr_2007_0820.pdf
Çaman, Efe; “Uluslararası İlişkilerde Kindermann ve Münih Okulu”, Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi, C: 2, Sayı:8, 2006
Darwish, Adel; “Positive Climate in Washington is Met by a Negative Middle East Reality”, Mideastnews, 16 Kasım 2006
Ertan, Fikret; “Putin İsrail’de”, Zaman, 28 Nisan 2005,
Freedland, Jonathan; “To rescue the two-state solution, Israel must make peace with Syria”, The Guardian, 12 Mart 2008
Gambill, Gary C.; “The Kurdish Reawakening in Syria”, Middle East Intelligence Bulletin, C: 6, No: 4, 5 Nisan 2004
Karmon, Ely; “A Solution to Syrian Terrorism”, Middle East Quarterly, C: 6, Sayı:2, 1999
Katz, Mark N.; “Putin’s Foreign Policy Toward Syria”, MERIA, C: 10, No: 1, Makale 4 - Mart 2006
Robert G. Rabil; “Has Hezbollah's Rise Come at Syria's Expense?”, Middle East Quarterly, C:14, Sayı: 4, 2007
Solomon, Jay; “U.S. Woos Damascus by Easing Export Ban”, The Wall Street Journal, 28 Temmuz 2009
Zisser, Eyal; “What’s Behind Bashar Al-Assad’s Peace Offensive?”, Telaviv Notes, No:95, 11 Ocak 2003
Zisser, Eyal; “Syrian Foreign Policy Under Bashar al-Assad”, Jerusalem Issue Brief, C: 4, No: 2, 29 Ağustos 2004, http://www.jcpa.org/brief/brief4-2.htm
Diğer Kaynaklar
“Syria Under Bashar (I): Foreign Policy Challenge”, ICG Middle East Report, No: 23, 11 Şubat 2004
Sürekli Yayınlar TV ve Haber Ajansları,
Al Jazeera
BBC News
BBC Turkish
CNN
Daily Star
SANA
****