CHP'nin Parti İçi Demokrasi,
Tüzük ve Program Konularında Yeniden
Yapılanması Zorunludur
Prof. Dr. Hakkı KESKİN,
Siyaset Bilimci, Almanya Parlamentosu ve Avrupa
Parlamenterler Meclisi eski
üyesi
http://www.keskin.de
www.keskin.de
hakki@keskinde
17 Temmuz 2018
Türkiye Cumhuriyeti'nin tek
adam rejimine dönüştürüldüğü günümüz sürecinde,
özellikle ana muhalefet
Partisi olarak güçlü, etkin ve yaptırım gücü olan
bir CHP'ye ihtiyacı vardır!
Cumhuriyet Halk Partisi,
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini
oluşturan ve her zaman
övünebileceği tarihi bir geleneğe sahiptir. Bu temel
felsefe ve ana ilkeler
arasında ülkenin vatandaşlık anlayışına dayanan
ulusal bütünlük, geniş halk
kitlelerinin sorunlarını ana görevi bilen
halkçılık, kendini toplumun
gereksinimlerine göre sürekli yenileyebilmek
anlamına gelen devrimcilik,
toplumda farklı dini inançlara devletin eşit
davranması ve dinin siyasete
ve ekonomik çıkarlara alet edilmemesini öngören
laiklik, devletin
vazgeçemeyeceği görevleri arasında bulunan eğitim, sağlık,
altyapı hizmetleri, ulaşım ve
geri kalmış bölgelere ekonomik yatırımları
öngören devletçilik ilke ve
politikalarından, CHP'nin vazgeçmemesi ve hatta
ödün vermemesi gerekir.
CHP bu kuruluş felsefesine ve
kimliğine bağlı kalarak, günümüzün Demokratik
Sol veya Sosyal Demokrat bir
partinin, parti içi demokrasi, evrensel anlamda
demokrasi, hukukun üstünlüğü,
kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, basın
ve fikir özgürlüğü, insan hak
ve özgürlüklerini ve en başta da sosyal adalet
ve sosyal devlet ilkelerine
kararlılıkla sahip çıkmalıdır. Bu ilkeleri altı
okun yanı sıra vazgeçemeyeceği
temel siyasi çizgisi olarak tüzüğüyle kabul
etmelidir.
Sosyal demokrasinin temel
dayanağı, öncelikle emeğiyle geçinen tüm insanlar
ve bunların örgütleri
olmalıdır: İşçiler, memurlar, emekliler, işsizler,
çiftçiler, esnaflar,
üniversite gençliği ve bu insanların sendikal
örgütleridir. CHP zaman
kaybetmeksizin öncelikle toplumun bu kesimleriyle
doğrudan ve çok yakın bir
diyaloga ve gerekli alanlarda dayanışma ve eylem
birliğine girmelidir. Geniş
halk kitleleri dediğimiz bu kesimlerin hak ve
çıkarlarını savunan partinin
CHP olduğu, izlenen politikalarla
kanıtlanmalıdır. İktidara
gelinmesi halinde, bu insanlar için nelerin nasıl
yapılacağı parti programında
somut olarak açıklanmalıdır.
CHP programının, dış politika
başta olmak üzere, işsizlik, gelir
dağılımındaki adaletsizlik,
eğitim-öğretim, sağlık, ulaşım, tarım, enerji,
kentleşme, altyapı, doğa ve
çevrenin korunması gibi her bir konuya ilişkin
somut çözüm önerilerini ve
projelerini ortaya koyması gerekir.
CHP'nin sosyal demokrasi
kimliğini belirleyen en önemli ilke, toplumda
sosyal adaleti sağlamak
olmalı, parti kuruluş ilkelerinin yanı sııra
öncelikle toplumda Sosyal
Adalet ilkesiyle özdeşleştirilmelidir. CHP,
toplumda hızla daha da
artmakta olan gelir dağılımındaki dengesizliğe ve
kutuplaşmaya ivedi olarak dur
diyeceğini, ranta dayalı haksız ve spekülatif
kazanç sağlama yollarının
kapatılacağını, öncelikle de vergide adaletin
sağlanacağını somut örneklerle
halka anlatmalıdır.
Parti İçi Demokrasi, CHP'de
dinamizmi ve seçmenle kucaklaşmayı da
sağlayacaktır
Türkiye'de gerçek demokrasi ve
hukuk devletini isteyen CHP'nin, bunu
öncelikle kendi parti
organında uygulaması ve diğer partilere de örnek
olması gerekir. CHP, halkın
özgür iradesinin temsil edildiği tek yerin ve
gücün kayıtsız şartsız Türkiye
Büyük Millet Meclisi`nin olduğnu ve
Parlamenter demokrasiden asla
ödün verilmeyeceğini, programında özenle
vurgulamalıdır.
CHP ivedi olarak yeniden
yapılanmaya gitmelidir. Bu amaçla partinin temel
felsefesini ve önceliklerini
herkesin anlayabileceği ve okuyabileceği
sadelik ve kısalıkta yeni bir
tüzük ve programı, parti birimlerinde
tartışılarak hazırlanmalıdır.
Parti içi demokrasi sağlanmalı, tüm parti
üyelerini kucaklayan, farklı
eğilimlerin de parti yönetiminde görev almasını
sağlayan, ülkedeki muhalif
demokrat örgütlerle dayanışma ve işbirliği
yapmayı öngören politikaları
da genel yaklaşım olarak benimsemelidir.
Türkiye'de Parti İçi
Demokrasinin sağlanmasında CHP öncü parti olmalıdır.
Parti içi demokrasinin
işlerlik kazanmasının vazgeçilemez ve ertelenemez
önemini vardır. Parti içi
demokrasinin uygulanması CHP'ye büyük bir dinamizm
kazandıracaktır. CHP'nin
mahallelerde, köylerde, ilçelerde ve illerde
dinamik bir yapıya kavuşması,
seçmenlerle doğrudan ilişkiye geçebilmesi
içinde parti içi demokrasi çok
önemli bir dürtü ve heyecan sağlayacaktır.
Parti içi demokrasi, parti
organlarında kararların demokratik kurallara
uygun olarak alınabilmesidir.
Partide kararlar en üst kuruldan aşağıya doğru
verilirken, en alt parti
biriminde de, örneğin mahalle, köy, ilçe ve il
örgütünde parti tüzüğüne uygun
olarak kararlar alınmalı; parti organlarına
kimlerin gelebileceğine
genellikle partili üyeler oylarıyla doğrudan karar
verebilmelidir. Mahalle, köy,
ilçe ve il parti organları, parti merkezinin
müdahalesi olmaksızın yerel
düzeyde partili üyelerin oylarıyla demokratik
olarak seçilebilmeli ve parti
tüzüğüne ve programına aykırılık olmadığı
sürece de, seçilenler görevden
alınmamalıdır.
Almanya Sosyal Demokrat
Parti'de ve Sol Parti'de parti içi demokrasinin
nasıl işlediğini örnek olarak
vermek isterim. Bu partilerde mahalle ve
köylerde en alt parti
birimleri vardır. Bunlar sayesinde en yaygın biçimde
seçmenle sürekli olarak ilişki
kurulmaktadır. Çünkü mahalle ve köylerdeki
parti birimleri, mahallenin ve
köyün sorunlarını ele almakta, seçmenle bire
bir ilişki ve diyalog halinde
bulunmaktadır. Gerektiğinde bazı talepler için
mahalle ve köy halkıyla
etkinlikler gösterilmektedir. Bu etkinlikler
sayesinde de yeni üyeler
kazanılmaktadır.
Öte yandan partili üyeler bu
sayede kimin aktif olarak parti amaçları
doğrultusunda çalıştığını
doğrudan yaşayarak görmektedirler. Partilerin
mahalle birimlerindeki
üyeleri, kendi delegelerini seçerek, parti
organlarında, belediyelerde,
belediye meclislerinde, belediye başkan ve
milletvekili adaylıklarının
seçiminde doğrudan etkin olarak kararlara
katılmaktadırlar.
Mahallelerden, köylerden seçilen partili delegeler, ilçe
ve illerde yapılan seçimlerde
kararlara doğrudan katılmaktadırlar.
Görüldüğü gibi parti içi
demokraside, parti üyeleri mahalle örgütlerinden
başlayarak yukarıya doğru İlçe
ve İl parti kararlarında oylarıyla yetki
sahibidirler. Alman Sosyal
Demokrat Partisi Başkanının belirlenmesi, son
yıllarda artık tüm parti
üyelerinin oylarıyla yapılmaktadır. CHP genel
başkanının da tüm üyeler
tarafından seçilmesinin, kararın demokratik
olmasının yanı sıra, partide
ve kamuoyunda çok daha büyük güven, saygınlık
ve etkinlik sağlayacağı
inancındayım.
CHP'de büyük sancılara neden
olan temel sorun, kurultaylara gelecek
delegelerin önemli oranda
Ankara'dan Parti yönetim kurulu müdahalesiyle
belirlenmekte olduğu
belirtilmektedir. Öte yandan Milletvekili ve Belediye
başkan adaylarının da büyük
bir kesiminin, genel başkan ve bir kaç
yardımcısı tarafından
belirlenmekte olması, büyük tepkilere yol açmaktadır.
Bu sistem yerel düzeydeki
eğilimleri ve önerileri dışlayan, kırgınlıklara,
parti çalışmalarında
isteksizliklere ve hatta istifalara neden olmaktadır.
Parti içi demokrasinin
işleyebilmesi ve çalışmalara her partilinin aktif
desteğinin sağlanabilmesi
için, parti üye ve delegelerinin özgür kararlarına
saygılı olunması gerekir. Bazı
illerde daha önce Milletvekili adayların
önseçimle belirlenmiş
olmasının, parti üyeleri tarafından olumlu
karşılandığı bilinmektedir.
Çok daha da demokratik ve
yararlı olacağına inandığım yöntem, belediye
başkan adaylarının ve
milletvekili adaylarının parti üyelerinin oylarıyla
yerel düzeyde doğrudan
seçilebilmesidir.
Kuşkusuz, parti çıkarları
açısından, partiye seçimlerde oy kazandıracağı ve
önemli katkı sağlayacağına
inanılan kişilerin, milletvekili adayı olabilmesi
için parti genel başkanı ve
yönetimine, belli oranda kontenjan tanınması
yararlı ve gereklidir. Örneğin
milletvekili aday listesinde seçilebilecek
yerler için yüzde 5`lik bir
kontenjan bu kişiler için parti yönetimi
tarafından kullanılabilir. Bu
yöntem, Batı Avrupa sosyal demokrat ve Sol
Partilerinde de
uygulanmaktadır.
CHP Yönetimi gençleri
kazanmalı ve farklı görüşteki parti üyelerini
kucaklamalıdır.
CHP'de izlediğim en ciddi
sorunlardan biri de, parti yönetiminin, partideki
farklı eğilimleri ve kesimleri
kucaklamamasıdır. Oysa CHP bir kitle
partisidir. Bu nedenle de
parti bünyesinde, daha solda, merkezci, gelenekçi
ve ulusal eğilimde olan
partililerin, parti sempatizanlarının ve partiye oy
verebilecek seçmenlerin göz
önünde bulundurulması yararlıdır.
Ne yazık ki CHP, Gezi/Taksim
direnişine katılan milyonlarca genci, parti içi
demokrasiyi gerçek anlamda
sağlayarak ve bu gençlerle samimi bir diyaloga
girerek, kucaklamayı ve
kapılarını bu dinamik insanlara açmayı başaramadı.
Bu kucaklaşma ve kaynaşma
göstermelik söylemle, "buyursun gelsinler" demekle olmaz. CHP gençleri kazanmak
ve Partide aktif ve etkin konuma getirme konusunda kararlı bir
çalışmaya girmelidir. Parti üyelerinin artan oranda
gençleşmesi, CHP ye büyük bir
dinamizm ve ivme kazandıracaktır. Gençlerin
aktif çalışmasıyla partiye
ilgi ve destek giderek daha da artacaktır.
CHP, kendini ulusalcı olarak
tanımlayan, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve CHP'nin
kuruluş felsefesine bağlı
CHP'li seçmeni ve partilileri, yeniden kucaklamak
zorundadır. Bunun aksine
izlenen politikaların, başarılı olmadığı ve
olamayacağı, son seçimlerde de
görüldüğü gibi, kanıtlanmıştır. CHP'nin kendi
kuruluş felsefesinden
uzaklaşarak ve sağa açılarak, seçimlerde istenen
başarıyı sağlama şansı yoktur.
Bu yolu deneyen Sosyal Demokrat Partiler,
Almanya, İngiltere, İsveç,
Hollanda ve Danimarka'da büyük oy kaybına
uğramışlardır. CHP hem kendi
seçim deneyimlerinden ve hem de bu partilerin
deneyimlerinden gerekli dersi
çıkarmalıdır.
Kendi şehrinde bile seçimlere
giremiyen, "Kefere Atatürk" ve "Ulus devlet
miadını doldurdu"
söylemleriyle tanınan Bekaroğlu gibilerin, partiye hiçbir
getirisi olmayacağı, aksine oy
kaybına neden olacağı görülmektedir.
CHP'de bugüne değin göreve
gelen gruplar, partideki diğer eğilimleri
yönetimden uzak tutmuş,
milletvekili ve hatta delege olmalarını bile
engellemişlerdir. Önceki genel
başkan Sayın Deniz Baykal'a yapılan bu
yöndeki eleştiriler, bu
eleştirileri yapanlar tarafından da uygulanmıştır,
uygulanmaktadır. Bu anlayış
kitle partisi ve parti içi demokrasinin
işlerliği bakımından son
derece yanlıştır. Bu durum parti dinamizmini
köreltmekte, partideki tüm
güçlerin ve eğilimlerin kucaklanmasını
engellemekte ve tüm
partililerin aktif çalışmalarını imkânsız kılmaktadır.
Seçmenlerin, kendi
görüşlerinin partide temsil edilmekte olduğunu görmeleri
büyük önem taşır. Kuşkusuz
partideki tüm eğilim ve grupların, partinin tüm
birimlerinde tartışılarak
kabul edilen parti tüzüğüne, partinin genel
felsefesine ve programına
bağlı kalmaları gerekmektedir.
CHP`de ve diğer Türk
partilerinde görmediğimiz bir anlayış da da CHP öncü
rol oynamalıdır. Tüm Batı
Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, seçimlerde
başarısız olan parti başkanı
ve yöneticilerinin istifa etme kültürü, artık
Türkiye`de de ugulanmalıdır.
Ancak böyle bir politikayla parti yönetiminin
yenilenmesine ve partiye
yeniden güven duyulmasına olanak sağlanabilir.
İstifa etme kültürü sonderece
gerekli, doğru bir anlayış ve bu nedenle
istifa eden ıçin de bir erdem
olarak görülmelidir.
CHP'nin, Türkiye'nin can alıcı
konularına vurgu yapan kısa ve özlü bir
programa gereksinimi vardır!
CHP'yi diğer partilerden ayırt
edici ve belirleyici kimliği, toplumda sosyal
adaleti, sosyal devleti,
işsizliğe çözümü, parasız eğitim-öğretimi,
yenilenebilir enerjiyi, ülke
tarımıyla halkın beslenebilmesini, doğanın ve
çevrenin korunmasını ve
toplumsal barışı sağlayıcı olma özellikleri
olmalıdır.
İlginç konuları içermesine
karşın yüzlerce sayfayı kapsayan CHP programını,
akademik çevreler dışında
fazla bir kesimin okuma ve incelemesi kolay olmasa
gerek. Bu nedenle programda
partinin ana görüşlerini içeren konular el
broşürü olarak
hazırlanmalıdır. Daha ayrıntılı bilgi içinse Partinin
hedefleri en fazla 30-40
sayfayla sınırlandırılmalıdır. Görselliğe de önem
veren bir biçimde broşür
olarak ve e-posta yoluyla gönderilebilmeye uygun
şekilde hazırlanacak bir
programın, eğitim toplantılarıyla partililere ve
ilgi duyanlara anlatılması
gerekir. Ayrıca böyle kısa ve özlü bir program
önemli dillere de çevrilerek
CHP'nin nasıl bir parti olduğu, neyi amaçladığı
uluslararası alanda da
tanıtılmalıdır.
Kuşkusuz hazırlanacak parti
program taslağının mümkünse mahalle, köy, ve en
azından ilçe ve il parti
birimlerinde tartışılması, gerekli ekler ve
düzeltmeler yapıldıktan sonra
da özel bir parti programı kurultayında
tartışılarak benimsenmelidir.
Ancak böyle hazırlanmış bir parti programı,
tüm partililerin ortak programı
konumuna gelebilir ve partililer için
bağlayıcı nitelik kazanabilir.
Bu eğitim çalışmalarının
sürekli olarak yapılabilmesi gerekir. Bunun içinse
bir parti vakfının ve vakfa
bağlı parti okullarının ülke düzeyinde yaygın
hale gelmesi, CHP`de parti ve
ülke sorunlarını çok iyi bilen, bu konularda
ders verebilecek kadroların
yetişmesine olanak sağlayacaktır.
CHP'nin, kuruluş felsefesini
ve sosyal demokrat parti kimliğinin ayırt edici
özelliklerini öne çıkararak
diğer rakip partilerden farkını sergilemesi,
geniş halk kitleleri için can
alıcı sorunların neler olduğunu ısrarla
vurgulaması ve bu sorunlara
nasıl çözüm getireceğini, kaynağını nasıl
bulacağını inandırıcı bir
biçimde anlatması gerekir.
CHP'nin ana muhalefet partisi
olarak aşağıdaki ülke sorunlarını sürekli
gündeme taşıması ve asıl
gündemi gölgeleyen yapay konulara ve polemiğe
olabildiğince girmemesi
gerekir.
CHP ısrarla şu konuları
işlemeli ve çözüm önerilerinde bulunmalıdır:
1. İşsizlik sorunu: Neredeyse
çalışma yaşındaki her 5 kişiden birinin sorunu
işsizliktir. Gerçekte yüzde
20'ye varan işsiz kesimin eş ve çocuklarını da
göz önünde bulundurursak,
Türkiye nüfusunun üçte biri, işsizlikten doğrudan
veya dolaylı olarak
etkilenmekte ve yakınmaktadır. Araştırmalar
göstermektedir ki, işsizlik
halkın en öncelikli sorunudur.
Ana muhalefet Partisi CHP ye ilişkin bu değerlendirme yazımı lütfen en geniş
biçimcimde çevrenize yayınız!
Teşekkürler.
Prof. Dr. Hakkı KESKİN, Siyaset Bilimci, Almanya Parlamentosu ve Avrupa Parlamenterler Meclisi eski üyesi
http://www.keskin.de
www.keskin.de hakki@keskinde