Adil Şan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Adil Şan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
4 Mart 2017 Cumartesi
ORTADOĞU TÜRKMENLERİ SEMPOZYUMU BÖLÜM 12
ORTADOĞU TÜRKMENLERİ SEMPOZYUMU BÖLÜM 12
Irak Türkmenlerinin Kültürel Yapısı,
Oturum Başkanı
Prof. Dr. Mahir Nakip
Konuşmacılar
Irak Türkmenlerinin Kültürel Yapısı
Prof. Dr. Mehmet Ömer Kazancı
Suriye Türkmenleri: Kültür, Gelenek ve Görenek
Adil Şan
Lübnan Türkmenleri: Coğrafya, Demografi ve Kültür
Mustafa İbrahim
Irak Türkmenlerinin Kültürel Yapısı
Mehmet Ömer Kazancı
Bir Milletin Kültürü demek o Milletin her şeyi demektir bir bakıma.
Gelenekleri, görenekleri, giyimi kuşamı, inançları, folkloru, sanatı, müziği, dili, edebiyatı… Kültür dendi mi bütün bunlar hatıra gelebilir..
Çünkü kültür bir milletin manevi varlığıyla düşünüş tarzını meydana koyan, fikir ve sanat mahsullerinin bütünüdür. Örf ve adetlerinin, edebiyatının, folklorunun, yaşamının bütünüdür. Hatta bir milletin yürütmekte olduğu siyaset, o milletin kültürü kapsamında ele alınabilir.
Benden önce konuşan arkadaşlarımız, Irak içerisinde Türkmenlerin siyasetiyle ilgili derin bilgiler vererek sizleri doyurduklarını sanıyorum.
Dolayısıyla bu konu üzerinde durmayacağım. Fakat bunu hatırlatmamda yarar var sanırım, siyaset bir bakıma konuşma sanatıdır. Milletin sıkıntılarını, dertleri ni dile getirme, milletin isteklerini, amaçlarını net olarak açıklama sanatı. Fakat iş, bu sıkıntıları, bu dertleri çözüme bağlamaya geldi veya o istekleri yerine getirmeye geldi mi, siyasetçilerin kültür adamlarına, kanaat liderlerine, fikir adamlarına, özel konularda mütehassıs insanlara başvurmaları gereği ortaya çıkar. Çünkü en iyi çözüm bunlardan çıkar, bunlardan gelir.
Irak Türkmen siyasetinde maalesef bu gerçek göz önünde tutulmamaktadır. Hiçbir siyasetçimizin etrafında, fikrini alacak, düşüncesini soracak, tek bir danışman yoktur. Hukuk, ekonomi, eğitim, örgütlenme vb. gibi konularda danışmanlar bulunmamaktadır.
Oysa bütün muteber siyasetçiler, etraflarını her zaman danışmalarla kuşatırlar. Tarihi hatalara, milleti tehlikeye götürebilen hatalara düşmemek için onlarla gereken her konuda, fikir alışverişinde bulunurlar. Onlarla görüşlerini paylaşmazlarsa, milletin kaderini ilgilendiren her hangi bir konuda ileri doğru bir adım bile atamaz, ağızlarından bir söz bile çıkaramazlar.
Bunu Irak Türkmen siyasetinde görmek mümkün değildir. Hatta Irak Türkmen siyasetçileri, değil fikir adamlarını, değil şu veya bu konuda özel kültürlere sahip olan insanları, birbirlerini bile sindiremezler. Direktiflerini, şapkalarını havaya atarak, dışarıdan alırlar da, alır uygulamaya can atarlar da, fakat birbirlerini, sindiremezler, dinlemezler, birbirlerinin görüşüne kulak asamazlar.
Siyasetçilerimizin bu tutumları yüzünden, Irak içerisinde Türkmenlerin, üzerinde anlaşmış oldukları ortak bir siyasi tutum ve ortak bir hedef yok denebilir. Varsa da bu hedefe varmak için üzerinden gidilmesi gereken ortak bir çizgi, bir yol haritası yok. Tam bunun tersine günden güne parçalanma, bölünme, zayıf nahif teşkilatlar oluşturma vardır.
Oysa yakın bir tarihe kadar, millet ne kadar baskılar altında olsa da ne denli asimilasyona kadar giden sıkıntıları ve dertleri varsa da, bir birlik bir bütünlük söz konusuydu. Millet tek bir teveccüh ile hareket etmekteydi. Çünkü ortalıkta milleti yönlendiren, söylemde ve işlemde birlik ve beraberliğe inanan bir grup insan vardı, bu grup insan milleti yönetmekte, yönlendirmekte, teveccühlerini belirlemekteydi, birleştirmekteydi. Bu grup, milletin aydın insanları ve fikir adamlarıydı. Bunların haricinde, bu gün siyasetçi olarak adlandırdığımız, yarı kültürleriyle milletin kaderiyle oynayan insanlar yoktu.
Bu fikir insanları, ferasetli insanlardı. Bir yandan kendi milletlerinin imkânlarını, öte yandan, karşı tarafın, yani gelip geçen hükümetlerin güçlerini denemekte, incelemekteydiler. Hükümetlerin elinde ne var, milletin elinde ne var? Hükümetlerin yaptığı zulümlerden milleti nasıl ve hangi yolla kurtarmak mümkün? Hükümetlerin elinde, her zaman, her şey olmuştur tabii. Güç olmuş, kuvvet olmuş. Oysa milletin elinde, ortak değerlerden başka bir şey yoktur. Bu değerlerin toplamı, milletin kültürünü oluşturmaktaydı. “Bunlara sarılırsak kendimizi kurtarabileceğiz” diye bir hareket, bir tavır, bir parola başlattı aydın insanlarımız, fikir adamlarımız. Bunu milletin arasında, özellikle de gençlerin arasında yaymaya yaygınlaştırmaya çalıştılar. Artık kültür silahı zamanla sesini duyuruyordu. Kimsenin akıl erdiremediği sonuçlar getiriyordu ve Türkmenler
“kültür mücadelesini iyi veren bir millet, varlık mücadelesinde başarılı olabilecek millet” örneğinin en güzelini ortaya koyuyordu.
Demek istediğim Türkmenler varlık mücadelesini kültür silahıyla kazandılar. Bu güne eğer fazlaca zarar görmeden vardıysalar, bunu kültürlerine sarılarak, kültürlerinden taviz vermeyerek yapabildiler.
Irak Türkmenlerinin ne kadar kendilerine özgü kültürleri varsa, bu kültür Anadolu’da cereyan eden genel kültürün uzantısıdır. Bunu kimse inkâr edemez. Anadolu’da yaşayan soydaşlarımızla kültürümüzün birçok teferruatını karşılıklı olarak paylaşmaktayız.
1918 yılında İngilizler Irak’ı işgal ettikten sonra, bütün gayretleriyle bu iki kültürü birbirinden ayırmaya çalıştılar. Fakat yapamadılar. O tarihlere kadar Irak’ta yaşayan Türklere, Irak Türkleri denmekteydi. İngilizler, Lozan anlaşması sırasında, sırf siyasi nedenlerden dolayı, bu adlandırmayı Türkmen olarak değiştirdi. Türkmen kelimesinin nereden türediğini, hangi anlama geldiğini bilen Irak Türkmenleri, bu sorunun, üzerinde fazlaca durmadan atladılar. Bu soruna göz yuman Türkmenler ancak, Osmanlı devletinin Irak’tan çıkmasına neden olan İngilizleri, hiçbir zaman af etmedi.
1920 yılında İngilizlere karşı ilk ayaklanma Türkmenli bölgelerinden biri olan Telafer’den başladı.
İngiliz işgaline kadar Kerkük’te, Türkmenlerin kültürünü en iyi bir şekilde yansıtan Havadis adında bir gazete çıkarılmaktaydı. İngilizlerin işgaliyle kapatıldı ve yerine İngilizlerin lisan-i hali olan Necme gazetesi çıkarılmaya başlandı. Türkmen aydınlarının tümü bu gazeteyi ret etti, boykot etti. Kimse yanaşmadı, çok önemli yazılar yayınlamadı bu gazetede.
Gelip geçen hükümetlerin de Türkmenlere karşı izledikleri siyaset, İngilizlerin izlediği siyasete göre fazlaca farklılık göstermemekteydi.
1931 yılında Kerkük hariç ve 1937 yılında Kerkük de dâhil olmak üzere, bütün Türkmen bölgelerinde Türkçe eğitim veren okullar kapatıldı, dolayısıyla
Türkmenler, Türkçeyi okul yoluyla öğrenmekten mahrum edildi.
Okulların kapatılmasından sonra ortaya çıkan boşluğu doldurmak için, Türkmen aydınları, fikir adamları, dergi ve gazete çıkarmaya gittikçe özen göstererek, milletin dilini, edebiyatını, kültürünü bu yolla devam ettirmeye, geliştirmeye çalıştı. Ayrı ayrı dönemlerde çıkarılan ve millet tarafından tutulan gazetelere, Kerkük gazetesi, İleri, Afak ve Beşir gazetelerini birer örnek olarak gösterebiliriz. Bu tutum, Türkmen aydınlarından, devlete açık bir mesaj taşımaktaydı. “Bir milletin okullarının kapatılmasıyla o millet son nefesini veremez. Ortalıkta aydınlar varken, millet yolunu yordamını bulabilecek, tanıyabilecektir” .
Bu mesaj, en fazla, ilk cumhuriyetin sosyalist yöneticilerinin kafasını karıştırıyor, kızıştırıyordu. Eğitim taarruzuyla, kültür taarruzuyla, Türkmenleri yok etmenin etkin bir sonuç vermemesi, daha şiddetli, daha kahredici yollara başvurmalarını düşündürüyordu.
1959’da bu yolda ilk insafsız adımlar atılmaya başlandı. İlkin, o tarihlere kadar yayın yapan bütün gazete ve dergilerimiz, trajik bir biçimde kapatıldı ve cumhuriyetin ilk yıl dönümüne rastlayan bir tarihte, net olarak 14 Temmuz 1959’da, Türkmenlerin en yoğun yerleşim bölgesi olan Kerkük’te, Türkmenlerin göğsüne ateşler püskürtülmeye başlandı. Kerkük’te korkunç bir katliam yaşandı. Bu katliamda 25 şehit verdik. Bunların arasında lider niteliğinde olan aydın ve fikir adamları da vardı. Yani hedef Türkmenlerin atar nabzını oluşturan, yine varlıklarına, kültürlerine devamlılık kazandıran fikir adamlarıydı.
Bu katliamdan sonra Türkmenler artık her şeyi ciddiye almaya başladılar. Gözlerden uzak olarak üst üste gerçekleştirilen toplantılarda, yaşanan
sıkıntılar konuşuldu, krizler bütün detaylarıyla ele alındı ve sonunda Türkmenleri tek bir çatı altında toplayan bir kuruluşun oluşturulmasına karar verildi. Böylece Türkmenlerin hayatında ilk sivil toplum kuruluşu olarak, ilk sosyal ve kültürel merkez olarak bilinen Türkmen Kardeşlik Ocağı (TKO) adında bir kuruluş hayata geçirildi. TKO’nın kurucu heyeti ilk toplantısını 17 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleştirdi.
Bu tarihi sergilemekten hedefimiz, işte sözü bu noktaya getirmekti. Kardeşlik Ocağına getirmekti. Türkmen Kardeşlik Ocağı, Türkmenlerin Kültürel yapısı içerisinde, kurulduğu tarihten günümüze kadar farklı bir yere, farklı bir konuma sahiptir. Türkmenlerin hayatında tam anlamıyla bir dönüşüm noktasıdır.
Neden bir Dönüşüm Noktasıdır ?
Çünkü Türkmen Kardeşlik Ocağı kurulurken çok disiplinli, çok düzenli olarak kurulmuştur. Milli prensiplere dayalı ve diyeti, 14 Temmuz’da düşen şehitlerin kanlarından verilerek kurulmuş ve oldukça da akılıca yönetilmiştir.
1. Bütün Türkmenlere, bölge ve ya mezhep gözetmeksizin, aynı mesafede durmuştur. Herkese kapısını açık tutmuştur.
2. Bütün mahfillerde Türkmenleri en iyi bir şekilde temsil etmeye çalışmıştır.
3. Türkmenlerin siyasi ve kültürel haklarına her münasebette talip olmuştur. Bu konuda devletle müzakerelerde bulunmuştur.
Bu müzakerelerin tümünde de, asgari haklar olarak, devletten Türkmenler için iki bakanlık ve bir Türkmen kültür müdürlüğü ile Türkmen eğitim müdürlüğü istenmiştir.
4. TKO kurulduğu tarihten itibaren, Irak’ta yaşayan bütün etnik gruplara karşı iyi niyetli bir açılım siyaseti izlemiştir. Herkese kapısını açmış, herkesle diyalog
kurmak istemiştir.
5. TKO gençlere ve bunlar arasında üniversite öğrencilerine, gereken önemi göstermekten hiç bir zaman geri kalmamıştır. Geliri düşük olanları kucaklamış, bağrına basmıştır. Yardım etmiş ve barındırmıştır. Bunlar için Ocağa bağlı, özel bir öğrenci yurdu kurmuştur.
6. Türkmen üniversite öğrencilerinin birbirlerine yakınlaşmalarını, birbirleriyle kaynaşmalarını sağlamak için tanışma törenleri gerçekleştirdiği gibi, mezuniyet törenleri de yapmıştır.
7. Ayrıca, gençleri dillerine, kültürlerine bağlı kılmayı sağlamak için, dil kursları, açmış, edebiyat festivalleri ve şiir törenleri düzenlemiştir.
Bütün bu olumlu çalışmaların sonucu olarak, TKO ile millet arasında eşi örneği görülmeyen bir kaynaşma, bir güven ve güvence başlamıştır.
Ocak milletin gözünde gitgide büyümüştür, simgeleşmiştir. Millet tarafından Erbil, Musul ve Kerkük’te şubeler açması istenmiştir. Musul ve Erbil şubelerinin
açılmasına izin verilirken, Türkmenlerin Kerkük’teki nüfusunun daha da artması, ve artabileceği korkusundan, Kerkük’te şube açmasına izin verilmemiştir.
Bu yüzden Kerküklülerin Ocağa karşı yaşadıkları hasreti gidermek, memleketin demokrasiye kavuşması tarihine ertelenmiştir.
Bu Şube 2009’de açılmıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkmenlerin kültürüne, gazete ve dergileri kapatmak vesilesiyle vurulan darbelere karşı ve ortalıkta oluşan kültürel boşluğu doldurmak amacıyla TKO ayrıca, kuruluşunun üzerinden bir yıl geçer geçmez, çok önemli bir çalışmaya imza atmıştır. Günümüze kadar kültürümüzün temel taşını oluşturan Kardeşlik dergisini çıkarmaya başlamıştır. Aydınlarımız bu müjdeyi, derginin etrafına sarılarak karşılamışlardır. Dergiyi kültürümüz ile ilgili olarak her türlü yazılarıyla desteklemişlerdir. Tarihimiz, coğrafyamız, edebiyatımız, dilimiz, sanatımız, folklorumuz, gelenek ve göreneklerimiz ile ilgili, bütün bu konularla ilgili en ince araştırmalar, en derin incelemeler Kardeşlik dergisinde yayımlanmıştır.
Üstat Ata Terzibaşı’dan, derginin, Türkmen kültür yapısı içerindeki önemi gösteren şu cümleyi buraya aktarmak istiyorum: “Bugün Irak Türkmenlerinin
cumhuriyet devri edebiyat ve umumi tarihini izlemek yolunda, derginin koleksiyonlarını karıştırmadan kesin bir neticeye varmanın zorluğu bilinmektedir.”
-O tarihlere kadar, Türkçe eğitim veren okullarımız olmadığı için, gençlerimiz dillerini dergi yoluyla öğrenmekteydiler. Buna bağlı olarak da tarihlerini, edebiyatlarını, kültürümüzün her yönünü, kimliğimizle alakalı olan her şeyi dergi yoluyla öğrenmekteydiler.
-Bugün ister siyasi, ister kültürel ister de edebi alanında olsun dostlarımızın birçoğu: Irak Türkmen edebiyatçılarının, aydınlarının, siyasetçilerinin birçoğu derginin gölgesinde yetiştiğini inkâr etmemekte ve vardığı konumu, dergiye ve dergiyi çıkarmakta olan Türkmen Kardeşlik Ocağına borçlu olduklarını itiraf etmektedirler.
-Türkmenler, Türkmen Kardeşlik Ocağına, bu çalışmaları yüzünden, Türkmen Hükümeti gözüyle bakmaya başlamışlardır. Hatta bir tarihte, ne zaman bir dertleri, bir sorunları, bir sıkıntıları olsa Ocağa başvurmuşlardır. Ocağın yönetim kurulları da elden geleni yapmaktan geri kalmamışlardır.
Bu durum 1976 yılına kadar böyle devam etmiştir. 1968 yılında iktidarı ele geçiren Baas Rejimi, istihbaratı yoluyla, TKO’nın Türkmenlerin bir varlık kalesi olduğu algısına varınca, hemen bu kaleyi yıkmaya çalışmıştır. İlkin kendi yobazlarını, kendi taraftarlarını, bir seçim tezviri, bir seçim sahtekârlığıyla iş başına getirmiş ve daha sonra bu kaleyi uzun bir zaman idare edenleri, Türkiye için casusluk yapmak suçuyla içeri atmıştır.
16 Ocak 1980 tarihinde bunları idam etmiştir. Bu tarih Türkmenler tarafından şehit günü olarak kabul edilmektedir.
Bütün bu sindirme eylemlerine karşı, Türkmenler, ayakta kalmayı sürdürmek için durmadan alternatifler aramıştır ve yine bunları, kültürlerine sarılmakta bulmuşlardır.
1970 yılında sanatçılarımızdan bir grup, Kerkük’te bir araya gelerek, “Milli Takım” adında bir ekip oluşturmuştur. Bu ekip, bir yandan halay ve şarkı sanatımızı geliştirmeye, öte yandan Türkmen tiyatroculuğuna canlılık kazandır maya çalışmış ve başarılı çalışmalarıyla, kültürel bünyemizin içerisinde nadide bir yer edinmiştir.
Yine 1970 yılında, devlet, Türkmenlere kültürel haklar tanımıştır. Türkmenlerin çoğunluk oluşturduğu yerleşim bölgelerinde, Türkmence eğitim veren okulların açılmasına, televizyon ve radyoda Türkmence yayınların uzatılmasına, Türkmen kültür ve eğitim müdürlüklerinin kurulmasına ve Türkmence haftalık bir gazete ile aylık bir derginin çıkarılmasına karar vermiştir.
Kısa bir süre içerisinde Türkmeneli bölgelerinin her yerinde yüzlerce ilkokul açılmıştır. Memlekette yaşayan etnik gruplara karşı, ırkçı tutumundan
dolayı, bu okullar rejimi rahatsız etmeye başlamış ve iki yıl geçmeden tüm okullarımız kapatılmıştır. Fakat Türkmenler, Türkmen aydınları, arta kalan haklardan:
• Türkmen Kültür Müdürlüğü ve bu müdürlük tarafından 16 sayfa ile haftalık olarak çıkarılan Yurt gazetesini,
• Türkmen Edebiyatçılar Birliğini ve bu Birlik tarafından çıkarılan Birlik Sesi dergisini
• Radyo ve Televizyon yayınlarını, milletin kültürünü geliştirme açısından en iyi bir şekilde kullanmaya çalışmıştır.
Sözün kısası, Nisan 2003 tarihine, yani Amerikan işgali tarihine kadar Türkmenlerin kültürel yapısı içerisinde bu kurum ve kuruluşları görmekteydik.
Aydınlarımız bu kurum kuruluşlar yoluyla hizmetlerini, her geçen gün artırarak sürdürmekteydi.
2003’ten sonra bu manzara değişti. TKO ile Kardeşlik dergisi hariç, bütün adını saydığım kurum ve kuruluşlar kapatıldı. Yerini yeni kurum ve kuruluşlar almaya başladı. Bunların çoğu, sivil toplum kuruluşu gibi kurumlar olup; siyasi parti ve teşkilatlarımızın çatısı altında çalışmakta ve onlar tarafından idare edilmektedir ler.
• Bu gün memleket içerisinde Türkmenlerin, bir değil, birkaç edebiyatçılar birliği bulunmaktadır. Erbil, Kerkük, Telafer, Tuzhurmatu’da birer edebiyatçılar birliği var olup; bunların, bildiğim kadarıyla, ne bir iç tüzüğü, ne de özel bir çalışma programları vardır.
• Bu gün memlekette iki dergi ve bir gazete yerine yaklaşık 12 dergi ve gazetemiz vardır. Bunların bir kısmı siyasi gazeteler diğerleri ise kültür niteliklidir. Fakat ne var ki, bu dergi ve gazetelerin bir çoğu birbirlerinin kopyası gibidir, orada yayınlanan haber ve yazılar, burada da aynen yayınlanmaktadır. Üstelik bu gazetelerin birçoğu bülten gazeteleridir, yorum yapamaz, haberleri tahlil edemez, olduğu gibi yayınlamakla yetinir.
• Dün memlekette Türkmence birkaç saatlik yayın yapan bir radyo evi ile bir televizyon kanalı varken, bu gün yirmi dört saat yayın yapan iki televizyon kanalımız bulunmaktadır. Biri özel diğeri ise devlet tarafından idare edilmektedir.
Devlet tarafından idare edilen kanal, maalesef devlet taraftarlarının gütmekte olduğu siyasi amaçlara hizmet etmektedir.
• Dün her hangi bir sitemiz yokken, bugün yine 15 üstünde internet sitemiz vardır. Ancak bunların büyük bir kısmı güncelleştirilmemektedir.
• Ayrıca her bölgede bir halay takımı, bir sanat derneği ve bir tiyatro ekibi bulunmaktadır. Bunlar yer yer güzel çalışmalarla karşımıza çıkmaktadırlar.
• Kültürel açıdan Türkmenlerin, bu süreçte kayıt etmiş oldukları en önemli çalışma, şüphesiz ki, Türkçe eğitim veren okulların açılması oldu.
Bugün Irak içerisinde ilkokuldan tutun, liseye kadar yüzlerce okulumuz vardır. Bu okullarda binlerce öğrenci, çeşitli bilim dallarında eğitim gördükleri gibi,
kendi kültürleri, tarihleri, sanat ve edebiyatları ile ilgili olarak zengin bilgiler edinmektedir. Burada yetişen öğrencilerimizin bir kısmı, Türkçemizi, aramızda
siyasetçi ve ya edebiyatçı olarak geçinenlerden daha güzel konuşmaktadırlar. Kısacası, bugün Türkmenlerin, Irak içerisinden sarsılmayacak kadar güçlü bir
kültür yapıları bulunmaktadır. Bu konuda yakın bir tarihe kadar yaşanılan sıkıntılar artık geri bırakılmıştır. Türkmenler, kültür mücadelesini kazanmıştır.
Ancak bu, her şeyin Türkmen için yolunda gittiği anlamına gelemez.
Bu gün Türkmenler, Irak’ta başka sorunlar, başka sıkıntılarla karşılaşmakta ve
bu sıkıntıların mücadelesini vermektedirler.
Buların başında toprak mücadelesi gelmektedir. Topraklarımıza tecavüz edilmekte, elimizden alınmaya çalışılmaktadır. Bu mücadelede kazanacak mıyız?
Kültür mücadelesinde gösterdiğimiz olduğumuz gayreti, bu mücadelede de göstereceksek kazanacağımızdan eminim.
13 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Etiketler:
Adil Şan,
Irak Türkmenlerinin,
Kültürel Yapısı,
Mehmet Ömer Kazancı,
Mustafa İbrahim,
Prof. Dr. Mahir Nakip,
Prof. Dr. Mehmet Ömer Kazancı
BİLGİ EDİNMEMİZİ SAĞLAYAN HER KİTAP. HABER, BİLGİ, BELGEYİ OKUMAK DEĞERLENDİRMEK,
ORTADOĞU TÜRKMENLERİ SEMPOZYUMU BÖLÜM 11
ORTADOĞU TÜRKMENLERİ SEMPOZYUMU BÖLÜM 11,
Suriye Türkmenleri: Kültür, Gelenek ve Görenek
Adil Şan
Oğuzların, Selçukluların, Osmanlıların torunları değerli Türkmen emmioğullarım Golan Tepelerinden, Ezo gelinin otağından, Süleyman şah türbesinden, Yüreği kan ağlayan emmioğullarınızdan sizlere Sevgi, saygı ve muhabbetler getirdim.
Oğuz boyları Elbeyli Türkmenlerine mensup bir Türkmen uşağı olarak
Ortadoğu Türkmenleri Sempozyumunda siz değerli Emmioğullarımla kucaklaşmayı Allah bana nasip etti. Ben öncelikle bu etkinliği tertip eden Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezine Sonsuz şükranlarımı sunuyorum
DAŞ KOYDUK DAŞ ÜSTÜNE
SU SERP ATAŞ ÜSTÜNE
HOŞ GELDİYİZ CAN DOSTLAR
BU BAŞ BU GÖZ ÜSTÜNE
Sosyal durumları
Türkmenler kendi aralarındaki ilişkileri akrabalık ve aynı kökenden olmalarından dolayı kendi içinde yaşamaya istekli bir millet hissi vermektedirler.
Türkmenler hangi köyde ve bölgede kimler var kimler yok ondan haberdardırlar. Örneğin, bir Türkmen’e nerelisin diye sorduğunda falanca köylüyüm, Kimlerdensin falanlardanım dendiği zaman aile isminden tanırlar. Türkmenler kendi aralarında ilişkilerini sosyal kurumların ve kuruluşların olmaması ve hatta yasak olmasına rağmen devam ettirmektedirler. Kendi dışındaki milletlerle münasebetleri olsa da Türkmenler arasındaki düzeye hiçbir şekilde erişemez. Ticaret yapmaktan tutun da kız alıp vermelere kadar birinci derecede kendilerinden olanları tercih etmektedirler.
Araplar ve Kürtler ile ilişkileri komşuluk üzerinde devam etmektedir ama her türlü alışverişte, iş ve işçi alımında, iş yapmakta Türkmenler tercih edilmektedir. Türkmenler için hala Türklük yüce bir değer olarak ifade edilmektedir. Bu bilinci taşımakta ve yaşamaktadırlar.
Türkçenin ender avantajlarından biri Türk televizyonlarını izleyebilmek ve Türk sanatçılarının türkülerini, şarkılarını, filmlerini takip etmektir.
Bu ülkede yaşayan Türkmenler kendilerini Türkiye’ ile o kadar bütünleştirmişler dir ki Türk futbol takımlarını fanatik bir şekilde tutmaktadırlar.
Türküler
MURAT KENARI
Murat kenarına geldim ben de ağladım ağladım.
Ellerimle gözlerimi bağladım.
Hançer alıp ta dertli sinem dağladım dağladım.
Aldı beni de kanlı murat dost suyu toprağı.
Taksi geldi de kapımıza dayandı dayandı.
Yavrularım da uykusundan uyandı.
Esbaplarım da al kızıl kana boyandı boyandı.
Aldı beni de kanlı murat dost suyu toprağı.
Kadir Mevlam beni yetimlikle yetirdi yetirdi.
Yetirdikçe dertlerimi arttırdı.
Sanki ciğerime de dertli hançer batırdı batırdı.
Aldı beni de kanlı murat dost suyu toprağı.
Ömer GÜLCAN
...
BİLAL BEY (Ağıt)
Amanın sabah erkenden de ısbağları bastılar.
Aman iki kardaşı da bir arada kestiler aman, aman, aman.
Aman kanlı köynekleri de bohçalara bastılar.
Kardaş yanarım beyler ağlarım.
Avunan avladılar ikimizi söndürdüler çıramızı.
Boş koydular odamızı oy oy oy oy.
Aman di neni anam di neni, di neni, di neni, di neni.
Sebep anam oy oy.
Amanın Bilal beyi derisen Elbeylilerin ulusu.
Amanın yasını çekerdi Halep valisi. Aman, aman, aman.
Amanın anaları esüm hatın olmuş çifte yavrusu delisi.
Kardaş yanarım beyler ağlarım.
Avunan avladılar ikimizi söndürdüler çıramızı.
Boş koydular odamızı oy oy oy oy.
Aman di neni anam di neni, di neni, di neni, di neni.
Sebep anam oy oy.
Anonim Şiirler
ÇOBANBEY SEVDAM
Çiğdem çiçekleri açar dağlarda.
Salkım salkım üzümleri bağlarda
Osmanlıya mesken olmuş eski zamanda.
Bir başkadır benim Çobanbey sevdam.
İçimde yatar Çobanbey sevdası.
Düğünlerde havşe leylim havası.
Dillerde türküler barak havası.
Bir başkadır benim Çobanbey sevdam.
Yiğitleri dolaşır hüyüğün yanında.
Davar sağmaya giderdik Kaberen yolunda.
Asalet akar Türk, Türkmen kanında.
Bir başkadır benim Çobanbey sevdam.
Çocukları gelin gok oynardı.
Nacar zeki’de cercer döverdi.
Elif gari culluk cücüğü güderdi.
Bir başkadır benim Çobanbey sevdam.
Can verilirdi Türkmen’in uğruna.
Yolmaya giderdik Mahatta yoluna.
Şıhanlı alo’ya, Hedebet dağına.
Bir başkadır benim Çobanbey sevdam.
Çobanbey’i sorarsan Adil Şan’dan
Keşo ahmet, Ali sülo, Topal Musa’dan.
Daşlık, çiğdemli, dermen yolun’dan
Bir başkadır benim Çobanbey Sevdam
Adil ŞAN
BARAKLI KIZ
Beyn ciribis amarne.
Yavallom me şüftum gazelne
Eni dezzeyt mektup ma carne.
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
Yigulun asılha barak.
Humma yizra alfırat “gavak”.
Habibeti / gelin olmuş yüzünde duvak.
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
Galitli helek mineyn.
Gultilhe eni min ’’ağdaş’’min beyt eynin
Beyt eynin humma sabuni bil ayn.
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
Galitli helek mineyn.
Gultilhe eni min / hava huyük
‘‘Hava huyük’’Şimelithe cebel nabga /çok böyük.
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
‘‘Hava huyük’’şarkithe beliz.
Yaval Ahmet hubbak hub iblis
Eni ‘‘çok güzel’’zed nefis.
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
‘‘Hava huyük’’ciblite / yağmacı.
Eni vegaan bil hub / derdi çok acı
Eni ruhut li tabip kalli hel / dert yoktur ilacı.
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
‘‘Hava huyük’’garbite şava.
Abu zaim yihçi mit çizbe me yindem
Minte gıreyyib / Ahmet selemler salam.
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
‘‘Hava huyük’’gurnithe ’‘tileyli’’ve telle.
Huma yurabbun ‘‘bedenet’’bele ille
Haci bozan beynethom varde u fille.
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
‘‘Hava huyük’’şimelithe ‘’gantara’’u nabga.
‘‘Muhtar Kemal’’yivakki / izinnama bidun ‘‘damga’’
Ahne itefegne han’sevi /düğün bayırda bağda.
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
Eni barakiye / bana güven.
Eteri ‘‘barak’’melhom sıtku emen
Galitli fetül avan / geçti zaman.
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
Yaval cibtillik biberet galbil / guşkana.
Eni cey evadiç ray ale gurba
Galitli minte şeyib yavallom / ağlama
Aman yavallom aman eni aşgen /
depemden çıkar duman
Muhammet KAHRAMAN
Maniler
Yolma yolar oraktan
Moda düzler taraktan
Yenile bir yar sevdim
Yıkılaçça konaktan.
Harman yeri haraba
Kız vermeyin araba
Gemiklerim çürüdü
Avratsız yata yata.
Yumurtanın sarısı
Yere düştü yarısı
Yar koynuma girince
Sandım eşek arısı.
Bu gece geleceğim
Tağayı deleceğim
Kız baha bir öpüş ver
Askere gideceğim.
Tepsi kenarı sarı
İçinde yedim narı
Şu Kalkım’ın gençleri
Konduramın kenarı
Atasözleri
Ağaçtan maşa Arap’tan paşa olmaz.
Abdestsiz hocaya namaz mı dayanır.
Acele işe şeytan karışır.
Aptal ata binmiş kendini ağa sanmış.
Cor coru açar, söylersem rahatın kaçar.
Deli düğüne gitmiş bura bizim evden güzel demiş.
Gomşu gomşunun eşeğini türkü çağırır gezer.
Olursa çat pat olmazsa aç yat.
Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış.
Dualar Beddualar
Allah ağzını bozmuya. Allah seni getirmeye.
Allah analı babalı büyüte. Allah seni yeşertmeye.
Allah anana babana bağışlaya. Allah seni iflah etmeye.
Allah aydınlığa çıkara. Allah seni töretmeye.
Allah başaça sevindire. Allah’tan bulasıca.
Allah başını bozmaya. Allah gara gara deeerrrt.
Çocuk Oyunları
İp İp İlmeden
Özellikle kış günlerinde gece gezmelerine gidildiğinde sobanın yanında ip ip ilmeden oyunu oynanır. 6-7 kişiyle oynanan bu oyunda çocuklar
daire şeklinde oturdukları yerde ayaklarını uzatarak oyuna kimin ebelik edeceğini seçer. Ebe seçimi şu tekerlemeyle yapılır;
Allan pullan
Dedi çullan
Şemsi guttey
Kiraz yapma
Mendil dikme
Acı kelek tatlı kelek
Peynir pis karpuz.
Bu tekerleme ile ebe seçilir ve herkes ayaklarını ortada birleştirir ve oyunun ebesi şu tekerlemeyi heceleyerek her ayağa eli ile dokunur oyunun
tekerlemesi her bittiğinde son kelime “Çember Dayak” kimin ayağında biter ise, o kişinin ayağı çimdiklenir ve o ayak toplanır. Oyun şu tekerleme ile başlar;
İp İp ilmeden,
Delme sülük delmeden,
Yer göz Opalak,
Emmim oğlu topalak,
Girdim seyran içine,
Seyran içi gül bazar,
İçinde tilki gezer,
Tilki beni korkuttu,
Kuyruğunu sarkıttı,
Ali bayın atı var,
Kara zurna g.tü var,
Çek ayak çember dayak.
Bu şekilde ayaklar bitinceye kadar ayak saymaya devam edilir.
Düğün Adetler
Düğün adetleri Suriye Türkmenlerinde en önemli gelenek ve göreneklerden biridir.
Düğün evlenme sürecinin en önemli aşamasıdır. Kız ile erkeğe yeni bir toplumsal statü kazandırması ve aileler arası dayanışma sağlaması
açısından önemlidir. Düğün âdeti 12 evreden oluşur.
Ayrıca evlilik törenleri adet, gelenek ve göreneklerin zengin bir şekilde yansıtıldığı önemli törenlerdir. Evlilik çağında oğlu olan anne ve baba
her açıdan kendi ailesine denk olan bir ailenin kızına bakmaya gider. Suriye Türkmenlerinde düğün adetleri aşağıdaki gibidir.
1. Dünür Gitme
2. Kalın verme, kız isteme
3. Nişan
4. Bazarlık
5. Yas Alma
6. Bayrak Dikme
7. Düğün
8. Kına Gecesi
9. Şabaş (Takı Merasimi)
10. Zeffe (Düğün Alayı)
11. Güvey Donatma (Damat Giydirme)
12. Siphe (Gerdek Gecesi Sabahı)
Dünür Gitme
İki gencin evlenmeleri için dünür gitme adettir. Bu iş için daha önceden becerikli kadınlarca kızın ağzı yoklanır. Olay kıza duyurulur. Kızın
gönlünün olup olmadığı sorulur ve fikri öğrenilir. Eğer kızda yumuşaklık bulunursa görücü gönderilir. Görücü kız ve oğlanı iyi tanıyan,
kız eviyle bir problemi olmayan ve bu işte tecrübeli olan, ağzı iyi laf yapanlar arasından seçilir. Gündüzden, akşam size geleceğiz diye haber
verilir. Akşam olunca kız evine varılır. Hal hatır sorulur. Sohbetler edilir. İkramlar yenilir, içilir. Uygun bir zamanda Aile büyüklerine, “Allah’ın
emri Peygamber’in kavliyle kızınızı filan oğlumuza istemeye geldik” diye amaç belirtilir. Büyükler uygun görürlerse “kızın fikrini alalım,
hısım-akrabaya bir soralım” diye süre isterler. Birkaç gün aradan sonra tekrar gidilir. Uygun bulunursa olumlu cevap verilir. Böylece iş tatlıya
bağlanmış olur. Bundan sonra kız ile oğlan sözlü olmuşlardır.
Kız İsteme ve Kalın Verme
Evliliğin ilk aşamalarından biri olan ‘Kız İsteme’ geleneğidir. Beğenilen kıza dünür gittikten sonra. Oğlan tarafının ileri gelen büyüklerine haber
verilir yarın akşam bizim oğlanın tatlısı var diye büyükler sözlü davet edilir. Toplu şekilde kız evine gidilir. Oğlan tarafından gelen misafirler,
biraz oturduktan sonra konuya geçilir, kız resmi bir şekilde istenir daha önceden olumlu cevap alındığı için, fazla uzatılmaz hemen konuya geçilir.
Kız babası olumlu cevap verdiği takdirde okuyun Fatiha’sını der. Fatiha okunduktan sonra oğlan tarafının aile büyüğü (temsilcisi) yükümüz
nedir diye kızın babasına seslenir. ‘Kalın’kız babasına kızın çeyizine harcanmak üzere oğlanın verdiği başlık parasıdır. Başlık konuşulur kız
babası gelen misafirleri onore etmek için kız sizin tutun elinden götürün der. Ancak başlık parası kesilir. Tatlılar, meyveler yenir. Kadınlar zılgıt
çalar bu şekilde kız isteme merasimi bitmiş olur. İkinci evre nişandır.
Nişan
Kız ve oğlan tarafının uzun görüşmeleri neticesinde nişan günü belirlenir. Sonra konu-komşuya “filan gün nişanımız var, buyurun” diye sözlü
davet edilir. Nişan günü davul zurna eşliğinde kız evine gidilir. Nişan genellikle kız evinde yapılır. Uygun bir yere masa ve iki sandalye yerleştirilir.
Kız ile oğlan bu masaya gelir ve tören başlar, nişan genellikle kadınlar tarafından yapılır. Yüzükler takılır ve bundan sonra takı işleri
başlar. Sırasıyla erkek tarafı, daha sonra kız tarafı, yakın akrabalar ve davetliler hediyelerini takar. Hediyeler genellikle para, altın, kumaş gibi
hediyelerden oluşur. Nişan bu şekilde biter.
Bazarlık giderler ve düğün alışverişi yapılır. Bunun adına bazarlık denir gelin ve damat bütçesine uygun ev eşyalarını seçer, kız istemede alınan
(kalın) yani başlık parası alınan eşyalara harcanır. Alınan eşyalar damat evine geldiği an silahlar sıkılır, zılgıt çalınır konu-komşuya duyurulur.
Eşyalar kız ve damat evi tarafından gelin odası dediğimiz eve yerleştirilir.
Yas Alma
Yas alma geleneği düğün tarihi belirlenmiş ve davetiyeler dağıtıldıktan sonra köyde bir cenaze olursa, düğün sahiplerinin cenaze çıkan evden
düğün için izin istenişine yas alma denir. Suriye Türkmenlerinde kırk gün yas tutma süresi boyunca planlanmış düğünlerin ertelendiği bile yöre
insanı tarafından ifade edilmektedir.
Bayrak Dikme
Düğün sahibi olan evin damına yaklaşık bir hafta önceden çiçeklerle süslenmiş bayrak dikilir. Düğün günü belirlenir, davetiyeler dağıtılır. Eski
köy düğünlerinde düğün kartı ve top kumaş dağıtılırdı. Köyün gençleri toplanır bayrak süslenir, bayrak dikmede cahal (bekâr) türküsü ve manileri
söylenir. Düğün edasında bayrak dikme merasimi başlar. Bir veya iki saat içinde bayrak damat evinin çatısına dikilir. Bayrak dikmedeki amaç
ise bu evde yakın zaman içinde düğün olacağı haberinin verilmesidir.
Düğün
Düğünün birinci günü sabah erkenden düğün olacak harman yeri temizlenir, çadırlar kurulur, kilimler keçeler serilir, halay yeri sulanır, eski köy
düğünleri dört-beş gün sürerdi. Bu nedenle uzak yerden gelen misafirleri köy halkı, damat evinin yükünü hafifletmek için kendi evlerinde misafir
ederlerdi. Köy düğünleri genellikle davullu zurnalı olup dört-beş gün gece geç saatlere kadar sürerdi. Düğün günü uzak yerden gelen misafirleri
düğün sahibi davul zurna ile karşılar, davulcular gelen misafirden bahşiş alır ve hangi ev onu konuk edecekse o eve kadar damadın kardeşleri,
halaları, oynayarak zılgıtlar eşliğinde çala oynaya kalacağı eve kadar eşlik ederler. Bu karşılama merasiminin amacı gelen misafirleri onore
etmek ve düğün boyunca hoşça vakit geçirmelerini sağlamak ve onlara verilen değeri göstermektir. Düğün her gün gece geç saatlere kadar sürer.
Uzun halaylar kurulur, barak ve uzun hava türküler söylenir. Düğün her gün gece geç saatlere kadar sürer. Misafirler kalacakları eve döner,
geç yattıkları için sabah geç uyanmasınlar diye davulcular misafirlerin kaldıkları eve giderek erkek misafirlerin yatağı başında uyandırana kadar
davul çalar ve misafirleri uyandırır, misafir (abdallara) yani davulculara uyandırdıkları için bahşişi verir bu şekilde tüm misafirler her sabah
uyandırılır. Köy düğünleri ihtişamlı bir şekilde dört-beş davul birden çalınır. Uzun halaylar olur halay başı baş çeker ara ara zurnacı gözüne
kestirdiği birinin yanına gelir ve türkü söylemesi için uzun uzun zurnayı onun kulağına doğru çalar o kişi halayda mahcup duruma düşmemek için
türkü söyler. Türkü bilmiyorsa abdala yani zurnacıya bahşiş verir, böylece mahcup olmaktan kurtulur. Düğünlerde söylenen türküler genellikle
Ömeri, Garip, Kılınçoğlu, Karacaoğlan, Ezogelin ve Barak havalarıdır. Oynanan halaylar ise şöyledir; Üçayak, Çobanbey Havası, Havşe, Hosar,
Leylim, Çiftetelli, Urumu, Halebî, Kırık Hava, Kırıkhan oyunları oynanır. Örneğin, Havşe oyununu oynayanlar beşerli guruplar halinde
ikiye bölünür davul ve zurnacılar iki grup arasında gidip gelir. Kırık Hava türküleri eşliğinde söylenerek oynanırdı. Halay başı genellikle şu
türküyü söyler ve gruptakiler koro halinde “salanda yeri, dolanda yeri” diye türküye eşlik derler.
Ah yeri yeri yeri salanda yeri,
Sallanmazsan sallanma dolanda yeri,
İndim geldim hamadan salanda yeri,
Öldüm kan ağlamadan dolanda yeri,
Analar kız beslemiş salanda yeri,
Vermiyor sevdiğine dolanda yeri,
Bir taş attım zeytine salanda yeri,
Zeytinin irisine dolanda yeri,
Allah beni çoban et salanda yeri,
Kızların sürüsüne dolanda yeri,
Bu Kırık Hava türkü eşliğinde Havşe oynanır. Düğün sahibi nazar değmesin diye üzerlik yakar ve halayı turlayarak misafirlere tütsü yapar. Bu
şekilde düğün 4-5 gün sürer dördüncü gün akşam kına hazırlıkları başlar.
Kına Gecesi
Kına gecesi genelde düğün gününden bir gün önce hem erkek evinde hem kız evinde yapılır. Oğlan tarafı kına gecesi kız evine kınacıları
gönderir. Bunlara kınacılar denir. Gelin uzak yerden ise bir gün önceden yirmi-yirmi beş kişilik bir gurup kadın, gelinin köyüne yâda bulunduğu
şehre gider. Kına günü akşamı erkekler oğlan evinde, kadınlar da kız evinde toplanırlar. Bu geceye “Kına Gecesi” denir. Oğlan evinde davullu
zurnalı sazlı sözlü kına gecesi başlar. Oynanır, türküler, maniler söylenir. Kına türküleri söylenir, kına türküleri uzun hava ve kırık hava olarak
ikiye ayrılır. Kına türkülerini iyi bilen ve sesi güzel olan biri söyler arkasından tüm bekârlar (cahallar) hep birlikte hinnekey yaba hinne diye
eşlik ederler. Hinnekey kına manasına gelir.
Kına Türküsü
İndim kuyun dibine
Hinnekey yaba hinne.
Baktım suyun rengine
Hinnekey yaba hinne.
Analar kız beslemiş
Hinnekey yaba hinne.
Vermiyor sevdiğine
Hinnekey yaba hinne.
Çadır kurdum düzlere
Hinnekey yaba hinne.
Sürme olam gözlere
Hinnekey yaba hinne.
Aha ben gidiyorum
Hinnekey yaba hinne.
Sözüm kalsın sizlere
Hinnekey yaba hinne.
Kına Manileri ;
“Al almamı soy bene
Başucuma koy bene
Anam ben gurbetteyim
Sene nasıl doyarım.
Gelin geldi evimize
Şenlik geldi köyümüze
Hoş geldin gözel gelin
Bereket geldi bize.
Gelinimiz iyi olsan
Biz de seni överik
Kötü olsa gelinimiz
Hepimiz de döverik.
Kınamız kutlu olsun
Diliniz datlı olsun
Çığırın gelsin kızlar
Kız gelin oldu görsün”.
Bu türküler ve maniler eşliğinde gecenin geç saatlerine kadar kına merasimi eğlenceli bir şekilde sürer. Oğlan kınasında cahal başı dediğimiz (Sağdıç) ve cahallar yani bekârlar ellerinde kına tepsisi ile hem oynar hem evli olan misafirleri dolaşarak kınayı yakmadan önce bir istekleri ya da emirleri olup olmadığını sorarlar. İsteği olan evliler ergen başından türküler yâda değişik isteklerde bulunurlar. Hatta bazı evliler işi daha da abartır sağdıca eziyetli, bir o kadarda eğlenceli eziyetler ederler. Örneğin yaz ortasında kış meyvesi istedikleri bile olur. Sağdıcın yüzüne un sürülür, eşek edip üstüne binerler. Evli misafirin isteği yapılmadığı takdirde kına yakılmaz ama çoğunlukla istekler türkü olur. Ergen başı türkü bilmiyorsa eşek gibi anır yâda “Komşular itlerinizi bağlayın, kemikler benim” diye bağır, denir. Kötü bir niyetle değil de işe biraz komiklik katmak amaçlı yapılır bu tür istekler. Damadın kınası yakılmadan önce yetim-öksüz olan bir oğlan çocuğunun eline kına yakılır. Kına merasimi gecenin sonuna doğru barak uzun havaları eşliğinde yakılır. Ve kına merasimi sona erer.
Şabaş (Takı Merasimi)
Bugün bile Suriye Türkmen köylerinde çoğunlukla köylerde görülen “şabaş”, toplumsal dayanışmanın en güzel örneklerinden biridir. Düğünün son günü düğün yemeğinden önce yapılır. Düğüne katılanlar, belli bir düzen içinde uzun bir halay oluşturur. “Şabaş’ı davul çalan abdallardan biri ortalık yerde şabaş şabaş diye yüksek sesle halayın en başından para toplamaya başlar. Her parayı aldığı kişiyi onore etmek için takla, atarak göbek sallayarak “şabaş şabaş” falanca kişiden” şaba” diye elindeki parayla halayı turlayarak yüksek sesle miktarı belirterek, yazıcı heyetine teslim eder. Toplanan bu paralar düğün sahibinin masrafları için harcanır.
Zeffe (Düğün Alayı)
Şabaş’tan sonra eskiden atla gelin gezdirilirdi günümüzde ise herkes arabalarına biner gelin birkaç köy gezdirilir bazı köylerden geçen düğün alayının yolunu köy çocukları keser bahşiş almak için yola taşlar dizerler, bahşişler alındıktan sonra yollar açılır bu şekilde gelin evine varılır. Damat evin çatısına çıkar gelinin başına şeker-para saçar çocuklar şeker kapmak için adeta birbirleri ile yarışır. Gelin damat evine indirildikten sonra yemek hazırlıkları başlar.
Düğün Yemeği ;
Gelin indirildikten sonra düğün yemeği hazırlanır çadırlara uzun yer sofraları kurulur. Köy düğünlerindeki yemekler genelde, bulgur aşı, firik aşı, tike et ve bamya ekşisi, fasulye ekşisi (yahni) yemeklerinden oluşur. Yemekler gelen davetlilere ikram edilir, kesilen koyunların kelleleri pişirilip önemli misafirlerin önüne konur. Yemek yendikten sonra gelen misafirlere havlu hediye edilir.
Güvey Donatma (Damat Giydirme)
Güvey Donatma düğünün son günü akşam ezanından sonra köyün gençleri ve düğünden kalan genç misafirler ile birlikte davul zurna ile damadın akraba yâda komşularının evinde yapılır. Damadın damatlık elbiseleri bir tepsiye konur. Bu tepsi sağdıçlardan birinin başında çala-oynaya toplu şekilde damad evinden alınır. Damadın ününe bir havlu tutularak önceden belirlenen eve doğru şu türkü söylenerek gidilir. Güvey donatmada söylenen türküler genelde kırık hava olur.
Kalanın altı tandırda yandır Allah’ım yandır
Allıda yemenim şine şine nay nay
Pulluda yemenim vay gidi vay
Beni bir kuş eyle de, yarın göksüne kondur.
Allıda yemenim şine şine nay nay
Pulluda yemenim vay gidi vay
Arığı hopladın mı şalvarı topladın mı?
Allıda yemenim şine şine nay nay
Pulluda yemenim vay gidi vay
Oğlan dedi gel yatak kız dedi çatladın mı?
Allıda yemenim şine şine nay nay
Pulluda yemenim vay gidi vay
Damadın evinden yola çıkıldıktan sonra ara ara yolda evli olan misafirlerden biri “Ah ah ayağım ayağım” diye damadın önüne atılır geçişi önler “felan kişi ayağımı kırdı, iyileşmesi için bir türkü söylesin” diye istekte bulunur. O kişi türkü söyler, söylemezse “ayağı kırılan kişi damadı bırakmaz” eğer o kişi türkü bilmiyorsa “Nene” diye “Ana” diye bağır denir bu şekilde yarım saatlik yürüme ile önceden belirlenen eve varılır. Burada davul ve zurna eşliğinde türküler eşliğinde damat giydirilir. Bazı evli olan misafirler damadın ayakkabısını yâda damadın elbisesini çalar, istekte bulunur sağdıçlar isteği yerine getirmezse çalınan eşya verilmez.
Burada da istekler genelde türkü olur. Gençler işe eğlence katmak için damadı iğneler tabi sağdıçlar buna mümkün mertebe izin vermezler. Damat giydirildik ten sonra tekrar türküler eşliğinde damadın evine getirilir. İmam nikâhı kıyılır ve düğün son bulur.
Gerdek Gecesi Sabahı (Siphe)
Gerdek gecesinin sabahı köyün kadınları gelin evinde toplanır, kelle pişirirler. Gelen misafirlere ikram edilir. Çaylar içilir, iyi dileklerde bulunur gelinin çeyizine bakılır. Çeyize para takılır.
TÜRKMENELER:
• Türkmeneli toprakları verimini yitirmiş, Kerkük’te Hasa Suyu tamamen kurumuştur.
• Türkmeneli’nin bir çok ili gibi Kerkük’te de pek çok Türkmen mahallesinin alt yapısı ihmal edilmiş. Pislikten sokaklara girilememektedir.
• Kerkük’te hastaneler atıl durumda, Doktorlar Caddesi içler acısı, Hastalar çile çekmekte, adeta çıldırmaktadırlar.
• Bayat Emirli bölgesi Karanaz köyünden Türkmen çiftçi Şeyh Ali Karanaz: “Türkmenelide topraklarımız elimizden alındı. Köyde topraklarımız verimini yitirdi, ekin ekemiyor, verim alamıyoruz.
Emirlide evlerimiz bombalanarak yerle bir oldu, Hükümetten yardım göremedik. Kaderimizdir bu, Allah’a sığınmaktan başka çaremiz kalmadı” diye feryat etmektedir.
Ayrıca Telaferli Türkmen Doktor İmat Zammaw’un dünya ülkelerinden haklı istekleri var;
1. Irak’ın genelinde ve özellikle Telafer, Felluce ve Basra’da çevre katliamı yapıldı şekli bozuk olarak dünyaya gelen çocukların ve kansere yakalananların sayısında inanılmaz artış olduğu bir gerçektir.
2. Bu kanser vakalarını araştırmak üzere tarafsız bir komisyonun görevlendirilmesi,
3. İşgal güçlerinin Irak’ta kullandığı zenginleştirilmiş uranyumdan geri kalan zehirli maddelerin temizlenmesi için bir program başlatılması,
4. Olumsuz etkilenen bölgelere insanların girmesinin yasaklanması,
5. Irak’ta insanlığa karşı işlenilmiş bir suç olup olmadığının araştırılması.
Şayet böyle bir suç İşlenmiş ise, B.M. Sözleşmesi, Cenevre ve Lahey Konvansiyonlar ve Roma Uluslararası Ceza Mahkemesi Tüzüğü’ne göre sorumlularının yargılanmasını istemektedir.
4. Göç ve Yaşam Koşullarında Kötüleşme
Savaş ve politik şiddete maruz kalma endişesiyle milyonlarca kişi yerinden olmakta, can güvenliğini sağlamak için çok travmatik göçler yaşamaktadırlar. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre Irakta 4,7 milyon Iraklı evini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu insanların büyük çoğunluğunun insani yardıma ihtiyaç duyduğu belirtilmektedir. 2,7 milyondan fazla Iraklı ülke içinde yer değiştirirken; 2 milyona yakın Iraklı Suriye ve Ürdün gibi çevre ülkelere sığınmış ve azımsanmayacak oranda Irak’lı ise Türkiye ve Avrupa ülkelerine mülteci olarak sığınmak durumunda kamıştır. Yurt dışına göç edenler çeşitli kültürel, eğitim, sosyal ve barınma açıdan sıkıntılarla karşılaşmış ve ciddi psikolojik yıkıma uğramıştır.
Yurt içinde yerlerinden edilmiş insan topluluklarında yeni patojenik ajanlar ortaya çıkmış ve bu ajanlara karşı bireylerin ve toplumun duyarlılığı artmıştır. Kalabalık yaşam ve zor iklim koşulları, güvenli suya erişimin azalması, yeterli sanitasyonun sağlanamaması, rezervuar hayvanlar ile insanlar arasındaki temasın artması ve beslenme yetersizliği nedeniyle enfeksiyon ajanlarının bulaşması artmaktadır. Gereksinim artışı olmasına rağmen, sağlık hizmetlerine erişimin, bağışıklama hizmetlerinin kesintiye uğraması, alt yapı ve eğitim yetersizliği gibi sorunlar sağlık hizmetlerinin sunumunu zorlaştırmakta, insanları karamsarlığa itmekte ve olumsuz yönde etkilemektedir.
TÜRKMENELER
• Tam anlamı ile Türkmeneli’ye sahip çıkılmamasıTürkmenleri yalnızlığa itmiştir.
• Irak’ta dün mazlum olanlar bugün zalim olmuştur. Kuzeyde bazı Kürt grupları Bağdat’ta bazı siyasi Şii gruplar Türkmenlerin haklarını gasp etmiştir. Bu da Türkmenlerin psikolojik yıkımına neden olmuştur.
• Anavatanın resmi ağızlarından bazı önemli toplantılarda Irak’ta 800 bin Türkmen var denmesi Türkmenleri üzmüştür.
• Katliam, tehdit, patlama ve psikolojik baskı sonucu Kerkük, Te-lafer, Tuzhurmatu, Tazehurmatu ve Emirli’den yüzlerce Türkmen ailesi güneye göç etmek zorunda kalmıştır ve oralarda psikolojik bunalım içinde hayatlarını sürdürmektedir.
• Bugün onlarca Türkmen ailesi Kerbela Mezarlığı yakınında baraka evlerde yaşamlarını sürdürmektedirler.
ŞAİR YAVUZ BÜLENT BAKİLER
Kerkük Ağıtı
Bütün minarelerde sustu ezan sesleri
Artık yaşamak zordu.
Zehir zıkkım bir rüzgâr esiyordu Irak’’tan
Ölüm sokaklarda kol geziyordu.
Bir gece Kerkük’’te vurdular beni.
Geçti sokaklardan bir kızıl ordu.
İslam’’ı ve Türk’’ü vuruyordu kurşunlar
Peygamber kabrinde ağlıyordu.
Bütün hadisi-i şerifler, ayet-i kerimeler
Yüreğimdeki kordu.
Ama çıplak ayaklı ve çıplak kafalı adamlar
Beni sokak sokak sürüklüyorlardı.
Benim kafam kanıyordu kaldırım taşlarında
Evim barkım yanıyordu.
Ve benim cesedim kanlı bir bayrak gibi
Demir direklerde sallanıyordu.
Artık yaşamak zordu
Ölüm sokaklarda kol geziyordu.
Evim barkım yanıyordu.
Peygamber Kabrinde Ağlıyordu
12 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Etiketler:
Adil Şan,
ANANE,
KÜLTÜR,
ORTADOĞU TÜRKMENLERİ SEMPOZYUMU,
ÖRF ADET GELENEK
BİLGİ EDİNMEMİZİ SAĞLAYAN HER KİTAP. HABER, BİLGİ, BELGEYİ OKUMAK DEĞERLENDİRMEK,
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)