Tırnağı Olamadınız…
Necati Doğru
Pusu davasının (Balyoz) yüksek yargı ayağı da beklenildiği gibi çıktı.
Büyük rejisörün yerli figüranlarla sahneye koyduğu pusu; ülkenin iki bayraklı, iki vatanlı, iki uluslu, iki hukuklu olması için kuruldu.
PKK ile açılım oldu.
Türklük yasaklandı.
Arkası “birliği bozmak” hedefine yürüyecek aheste paketlerle gelecektir. Bölünmez birlik olalım. Birlikte üretelim. Birlikte paylaşalım. Birlikte “hakki mürşit (yol gösteren) olarak ilmi alalım ve uygarlığa birilikte yürüyelim” demek için 1933’de yazılmış andın 79 yıl önce ölmüş yazarını yuhalıyorlar.
Başbakan kinle sataşıyor.
Partilileri nefretle yuhalıyor.
11 yıldır iktidardalar; “bölünmez birlik olalım, birlikte uygar olalım” hedefini geliştirecek hiçbir katma değer adımı atmadılar.
Sadece rant ürettiler.
Yandaşlarına dağıttılar.
* * *
79 yıl önce toprak olmuş Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip’i kinle yuhalayarak; çapsızlıklarını gizlemeye çalışmaktalar.
Tarihe bakın yazıyor.
Reşit Galip ilericiydi.
Tıp okumuştu.
Hem edebiyat doktoruydu.
Hem hukuk doktoru.
Tarihe bakın yazıyor.
Reşit Galip ilericiydi.
Tıp okumuştu.
Hem edebiyat doktoruydu.
Hem hukuk doktoru.
41 yıllık yaşına 400 yıl sığdırdı: Hiç durmadı. Tıp fakültesi ikinci sınıftayken; iki cepheye gitmek için gönüllü yazıldı. Balkan Harbi’nde savaştı. Yaralandı. Kafkas cephesine katıldı. Erzurum’da hastalandı. Çatalca Cephesi’nde verem mikrobu kapmıştı. Osmanlı ordusundan onbaşı rütbesiyle emekli oldu, tıp okumaya devam etti. Hocası ve 2 sınıf arkadaşıyla Fransız hardal şişelerini laboratuvar tüpü gibi kullanıp gaz lambası ışığında 37 derecede tutarak bakteri, aşı, serum ürettiler.
Savaş sürüyordu.
Orduya serum gerekli.
Yeterli zaman yoktu.
Vücudunu kobay yaptı.
Serumu kendinde denedi.
Cephede Mehmet’e yetiştirdi.
* * *
Osmanlı yenildi. Ülke parçalandı. “Kurtuluş Savaşı”na destek vermek için “Köycüler Cemiyeti”ni kurdu. Tavşanlı’da bir cepheyi örgütledi. Savaş kaçaklarını yargılamak için kurulan İstiklal Mahkemesi üyeliği de yaptı.
1925’de Milletvekili seçildi.
1932 yılında Bakan oldu.
11 ay Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Yasaklanan andı; okullarda “bölünmez birlik ve bütünlük aşısı” olsun diye bakanlığı döneminde yazdı. Türk Tarihi Tetkik Heyeti Genel Sekreterliği yaptı. Türk Tarih Kurumu’nun temellerini o attı. Türk Dili Tetkik Cemiyeti’ni Türk Dil Kurumu’na o dönüştürdü. Halkevleri’nin kurulmasına emek verdi. Üniversite reformunu o yaptı. İstanbul Üniversitesi’nin 1 Ağustos 1933 günü açılışında: “Türk’ün öz malı bir bilim yaratmalıyız, bunu yapamazsak başka ilmi terakkilerin (bilimde ilerleyenlerin) haraçgüzarı( sömürgesi) oluruz” temalı konuşma yaptı. Köy Enstitüleri’nde ilk DNA çatısını o kurdu. Anadolu Medeniyetler Müzesi, Milli Kütüphane, İlimler ve Sanatlar Akademisi’nin kurulmasında emeği var. Bakanlığının hedefine o yıllarda bile; “içinde 1 milyon kitap olan kütüphane kurma çıtasını” da o koydu. Halk kendi dilinde dinini anlasın diye Ezanı da o Türkçeleştirdi.
1934’de öldü. 41 yaşındaydı.
Cebinden 5 lira çıktı.
Bütün serveti, cebinden çıkan kefen parasıydı. Sağlığında; Mustafa Kemal Atatürk’ü Beyoğlu’nda Rus karı-kocanın işlettiği bir bar (Rose Noir) sahibine İş Bankası’nın 15 bin liralık kredi mektubunu verdiği için en ağır eleştiriyi çekinmeden Reşit Galip yaptı.
* * *
79 yıl sonra yuhalıyorsunuz.
Siz sadece rant ürettiniz.
Ürettiğiniz rantı bile Reşit Galip’in “Bölünmez birlik olalım, birlikte uygarlığa koşalım” esası üzerine kurduğu Cumhuriyet’in malını-mülkünü satma sayesinde başardınız.
Tırnağı bile olamadınız.
****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder