KULUÇKA’YA YATANLAR!.
1933 Cumhuriyet Bayramında, caddenin bir ucundan diğer ucuna, bir binadan diğer binaya takılı dev pankart:
“Dış sulhu tam istiklalimize, iç sulhu Milli inkılabımıza dokunmadıkça, cihan bilsin ki kayıtsız şartsız istiklal baş davamızdır.”
Ve 2014 Haziranın da Diyarbakır’da söyleyene, söyletilen laflar:
“CHP, 1930’ların partisi değil. (Yani, devrimlerin birbiri ardına geldiği, Kürt silahlı başkaldırılarının bastırıldığı, Atatürk dönemi) Yerel yönetimlerle ilgili itirazı biz kaldırdık. (Yani, özerklik istiyoruz.) Müzakere süreci yasal olsun.(Yani, İmralı’daki bebek katilinin dediklerini destekliyoruz.)
Türkiye 1908’lere geri döndü. İngiliz Muhipler Cemiyeti ile Kürt Teali Cemiyeti, kurumsal isim ve kişi adları değiştirilmiş olarak yeniden topraklarımız da at koşturuyor..
Dincilik de, ulusalcılık da, Atatürkçülük de bunlara maskeden öte, Ortadoğu’da emperyalizmin bekçiliğini yapmaktan başka bir şey değil..
Tehditler ve gözdağı ile, bir terör rejimi dayatarak ülkeyi kantonlara ayıracağını sananlar, işin sonunda neye varacağını kestirmekten aciz insanlardır. Düşük ruhlu ya da ezilmiş kişilikler, yabancı bir düşünceye, dışa boyun eğmek zorundadır..
Hayvanlar beslenme özelliklerine göre iki ana türe ayrılırlar; etçiler, otlakçılar. Ne bir otlakçıya et, ne de bir etçiye ot yediremezsiniz, ölür gene de yemez. Bir tavuk bile önüne her atılana dalmaz, seçer, ayıklar, yesin mi yemesin mi öyle karar verir. Hepsinin yaşadıkları arazilerde egemenlik alanları vardır, ona sahip çıkmak için savaşırcasına mücadele eder ve başka bir türün o mekana girmesine müsaade etmezler!.
Şu Cumhurbaşkanlığı aday meselesine bakar mısınız? Sanki çocuk terbiye ediyorlar. “önüne koyduğumu yemezsen, öcüler gelip seni ham eder.” Herkes bilir ki doğası gereği çocuk bile buna direnmek için elinden geleni ardına koymaz. Milleti tavşan yerine koyuyorlar; “ havucunu vermezsen, bak, sonra tilki gelir seni yer.” misali..
Cehalet hep aynıdır. Önce kendisini kandırır, sonra başkalarını kandırmak için öyküler uydurur, aklının ermediği ne varsa, onun yanlış olduğunu söyler..
Türkiye’nin durumu bir kayığın içerisine oturmuş dalgalar ve rüzgarlarla sürüklenen insanın halidir. Olması gereken “dümeni nereye çevirmeli?” düşüncesi zorunluyken; “nasıl olsa bu kayık bizi bir yerlere götürür ya da gerisinin ne önemi var?” diyerek, kuyruğa yapışıp teslim olanlara benzemektedir..
Ürkek ruh ve bilinçaltı korkuyla hareket edenler karar veremezler, bırakın ülkeleri için mücadele etmeyi, kendisi için bile mücadele edemezler..
Erdemli bir insan için hiçbir şey, özgürlük aşkından daha derin değildir…
TEK UMUT TEK YOL HEPAR
Osman Pamukoğlu
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
http://hepar.org.tr/kuluckaya-yatanlar.aspx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder