Vermiyor muyuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Vermiyor muyuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Haziran 2016 Pazartesi

Gerçekten Güneydoğu Anadolu’da Artık Şehit Vermiyor muyuz???



Gerçekten Güneydoğu Anadolu’da Artık Şehit Vermiyor muyuz???



Yazar: Ümit Özdağ
27 AĞUSTOS 2013 SALI

         PKK ile müzakerelerin başlamasından buyana Başbakan Erdoğan dahil Hükümet yetkililerinin sürekli vurguladıkları tek husus “Güneydoğu Anadolu’dan hiç şehit gelmiyor” noktasıdır. Bu doğrudur, Güneydoğu Anadolu’dan şehit gelmemektedir. AKP Hükümeti ve valiler polisi ve askeri karakol ve kışlalarından çıkarmadığı ve yasaların uygulanmasını askıya aldıkları için Güneydoğu Anadolu’da asker ve polis ile PKK’lılar arasında çatışma çıkmamaktadır.  Yasaları gözlerinin önünde ihlal eden PKK’lılara karşı adım atması gereken asker ve polis, “barış sürecini ihlal etmek isteyen provakatör” durumuna düşeceğini bildiği için eylem gördüğü zaman sırtını dönmektedir.  PKK’nın saldırısına uğrayan içinde Jandarma Asayiş Kolordu komutanının olduğu jandarma helikopterleri “kaçma manevrası” yaparak saldırı yerinden uzaklaşmaktadır. Lice’de jandarma uyuşturucu kaçakçılarının bilgisayarlarını el koymakta, operasyon alanına giren PKK/BDP’liler bilgisayarı “geri almak için” jandarmayı muhasara etmektedirler. İslam inancına göre cenaze namazı bile kılınmayacak adamlara “PKK şehitliği inşa edilmekte” ve Vali jandarmanın operasyon ile durduralım talebini reddetmektedir. PKK’lılar karakol basıp, bir emniyet amirini bomba ile ağır yaralamakta fakat operasyon ile takip edilmemektedirler. Tabii böyle olunca akan kanı görmemezlikten de gelirsiniz ve şehit gelmez.  Şehit gelmez ancak devlet ayağa düşer. Türkiye ayaklarımızın altından kayar gider.


       Üstelik Güneydoğu Anadolu’dan şehit gelmemektedir ancak Türk Milleti Güneydoğu Anadolu’da en has evlatlarını şehit vermeye devam etmektedir. PKK’lı teröristler bu aralar jandarma karakollarına taciz ateşi dışında saldırmıyor ve polislerimizi Hakkari sokaklarında arkalarından sokulup kafalarına ateş ederek vurmuyorlar ancak askerin ve polisin Güneydoğu Anadolu’daki can yoldaşı ve silah arkadaşı köy korucularına karşı alçakça PKK saldırıları devam ediyor. Köy korucuları, 1071’de Malazgirt’te Sultan Alparslan’ın yanında ve Türk Ordusu’nun içinde yer alan Kürt aşiretlerinin çocukları ve Türk Milletinin gerçek mensuplarıdır.     


        PKK’lılar Şırnak-Şenoba’da 12 Şubat 2012’de korucu Sait Onat’ı şehit ettiler. Sait Onat, bölgede PKK’ya karşı verilen mücadelenin fedakâr isimlerinden birisi idi. Hayatını hiçe sayarak yıllarca güvenlik güçleri ile birlikte PKK’ya karşı mücadele etmiş, terör örgütünün canını yakan darbeler indirilmesine yardımcı olmuştu. Terör örgütü cinayetten sonra bir açıklama yaptı ve şöyle dedi:"Çakal kod adlı Sadık Onat isimli kontra, gerillalarımız tarafından ölümle cezalandırılmıştır. Bu kontra, yıllardır düşmanın özel kuvvetlerinde aktif görev yapmaktadır."

      Mehmet Güven’de Cizre’de PKK’ya karşı verilen anti-terörist mücadelenin önemli isimlerinden birisi idi. 24 Ekim 2012’de Cizre’de Nur Mahallesi Aşut sokakta PKK’lılar tarafından vuruldu. Bayram alışverişinden dönmüştü. Cizre Devlet hastanesine kaldırıldı. Mehmet Güven hastanede şehit oldu.
      Mehmet Sait Çoşkun ise 12 Mart 2013’de Şırnak’ta uğradığı saldırıda şehit edildi. Mehmet Sait Çoşkun’da cesur bir korucu idi. 1990’lı yıllarda PKK’nın Cizre’de canını okuyan kahramanlardandı. Mehmet Güven ile Mehmet Sait Çoşkun akraba idiler. İki akraba senelerce PKK terörizmi ile en ön safta mücadele ettikten sonra şehit edildiler.


      Ramazan Erkan 30 Haziran 2013’de Şırnak Silopi’de uğradığı PKK saldırısında şehit edildi. Ramazan Erkan terörle mücadelede öne çıkmış bir isimdi. Hatta 2009’da Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınmış, serbest bırakılmıştı.


      Burada bitti mi? Hayır. PKK’lıların 1990’lı yıllarda Türk Devleti, Türk Milleti ve Türk Bayrağı için savaşan kahraman koruculara karşı başlatmış olduğu “sürek avı” devam ediyor. Polis aldığı “sizi öldürecekler” istihbaratını korucular ile paylaşıyor. Ancak bunun bir faydası yok. Zaten korucular PKK’nın ölüm listesinde olduklarını biliyorlar. Ayrıca örneğin Cudi Mahallesinde PKK’nın “kimlik kontrolü” yaptığı yerin 100 metre ilerisinde durumu sadece seyir etmekle yetinen polisin kendisini koruyamayacağını biliyor. Cizre’den telefon eden bir korucu şöyle dedi: “Biz korucuları koruyamıyor ise bu devlet bize yeni kimlik versin.”


        Türkiye için PKK ile 30 yıl savaşan, çocuklarını, anne ve babalarını, kardeşlerini bu milli ve kutlu mücadelede şehit veren insanları PKK’nın ahlaksızca saldırılarından koruyamadığınız gibi, eğer şehit edilmelerini görmemezlikten gelir, “Güneydoğu Anadolu’dan şehit gelmiyor” derseniz, Allah sizi affetmez. Korucuları Türkiye’nin birliği için verdiği mücadeleyi 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nden Ali Rıza Özdemir “PKK ve Korucular”(Altınpost Yayınları/2012-Tel:0266.24484.48) adlı kitabında çok güzel bir şekilde anlatmıştır.




      Güneydoğu Anadolu’dan şehit gelmiyor ancak TÜRK MİLLETİ Güneydoğu Anadolu’da şehit vermeye devam ediyor. TÜRK MİLLETİ, Hakkâri’de, Şırnak’ta, Bitlis’te özetle bütün Güneydoğu Anadolu’da 70 bin geçici ve gönüllü köy korucusunun Türk Bayrağı için savaştığını ve şehit olmaya devam ettiğini unutmamalıdır. Bu yazıyı Hakkâri’nin İkiyaka Köyünü, bu köyün korucularını ve şehitlerini anmadan bitirmeyeceğim.

        İkiyaka Köyü Sat dağlarının güneyinde ve karadan ulaşılması çok güç olan bir köydür.İkiyaka, efsane bir köydür. Köy, Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi’ne bağlı Dağlıca mevkiinde, Irak sınırına 500 metre mesafede bulunmaktadır. Türkiye’nin en uç noktasında ve PKK’ya en yakın noktada bulunmasına rağmen, bu köyün insanları, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılıktan, Türk bayrağına sadakatten, Türk vatanına inançtan vazgeçmeden sonuna kadar direnmişlerdir. PKK, İkiyaka Köyü’nden hem nefret etmiş hem de bu köyün insanlarının direncinden korkmuştur. Bundan dolayı, PKK’nın İkiyaka Köyü’nde gerçekleştirdiği katliam, PKK tarihinin en büyük vahşetlerden birisi olmuştur.
        24 Kasım 1989 tarihinde gerçekleşen saldırıda, akşam saat 19.30 sıralarında İkiyaka Köyünü kuşatan teröristler, sayıları 150 civarında olan korucuların direnmesine rağmen, bu kez köye sızmayı başarmışlardır. Koruculara zarar veremeyen teröristler, köydeki evlere otomatik silahlar ve bombalarla saldırmış, yataklarından kaldırdığı 13’ü çocuk, 6’sı kadın toplam 21 kişiyi köy meydanında acımasızca kurşuna dizmişlerdir.



        PKK’lıların katlettiği çocuklardan biri, henüz 3 günlük bir bebektir. Bebeklerin ve çocukların katledildiğini gören ve çılgına dönen bir anne, kendi evine giren bir PKK’lının önüne elinde Kuran-ı Kerim ile çıkmış ve; “senin Allah’tan da mı korkun yok?” diye bağırmıştır. Tam bu sırada meydana gelen patlama PKK’lı teröristin dikkatini dağıtınca, bebeğini kucağına alan anne evin penceresinden atlamıştır. Evin arkasındaki kayaların üzerine düşen anne kalça kemiği kırıldığı için hareket edememiş, PKK’lılar köyü terk edene kadar beklemiştir. Teröristler, Hüseyin Boz adlı yurttaşı evinde silah kullanmadan boğarak katletmiştir. PKK’lılar evleri ateşe verdikten sonra, Irak’a kaçmışlardır. Teröristler, 1 korucuyu, 8 Çobanı ve 300 koyunu da beraberlerinde götürmüşlerdir.  Daha sonra kaçırılan çobanlardan 7’si ve 1 korucu ölü olarak bulunmuştur.[1]

       İkiyaka köylüleri gözyaşları içinde, hain teröristlerin kurşunlarına hedef olan komşularını köy meydanında toplamışlardır. Kanlar içinde 21 ölü bedenin sıralandığı meydana dehşet, öfke ve acı hâkimdir. Hayatını kaybedenlerden, 13’ü çocuk, 6’sı kadın ve sadece 2’si yetişkin erkekti. PKK katliamında hayatını kaybeden vatandaşların isimleri şöyledir; Sadi Aykut(köy korucusu),Emine Aykut, Cemil Aykut, Mehmet Aykut (1 yaşında), Züleyka Aykut, Halime Aykut (4 yaşında), Rıfat Aykut (3 yaşında), Mustafa Aykut (2 yaşında), Enver Aykut, Burhan Aykut, Namet Aykut, İsmet Aykut,Nami Boz, Esat Boz, Selime Boz, Cebrail Boz (5 yaşında), Muhammet Boz (2 yaşında).
       Meydana gelen vahşeti, ilgililere haber vermek üzere yola çıkan bir grup köylü, hava şartları nedeniyle, Yüksekova’ya ancak ertesi günsaat 13.00 sıralarında ulaşabilmiştir. Bölgeye gönderilen sağlık ve güvenlik yetkilileri ise, 24 saat sonra köye gelebilmişlerdir. Çünkü İkiyaka Köyü’ne karadan ulaşım olağanüstü zordur.
       Dönemin Olağanüstü Hal Bölge Valiliği tarafından yapılan açıklama şöyledir; “24 Kasım 1989 günü saat: 19.30-21.00 sıralarında gelen bir grup silahlı terörist, çok dağınık yerleşim düzenine sahip olan bu köyün önce kuzey kesimlerine doğru ateş etmeye başlamışlardır. Köyde bulunan korucular, süratle ateş edilen istikamete doğru hareket ederek teröristlere silahla karşılık vermişler ve bu istikametten köye sokmamışlardır. Bu arada bir grup terörist, köyün güney kesiminde ve uzağında, komşu ülke hududuna 500 metre mesafede bulunan iki eve otomatik silah ve bombalarıyla saldırıda bulunmuşlardır. İlk belirlemelere göre, 13 çocuk, altısı kadın ve iki erkek olmak üzere 21 vatandaşımız teröristler tarafından silah ve el bombası kullanılarak acımasızca öldürülmüşlerdir.”[2]

        Katliam devletin zirvesini ayağa kaldırmış ve TSK’nın K.Irak’ta sıcak takip yapması tartışılmıştır.[3] 

Türkiye, Irak Yönetimi’nden katliamın sorumlularının teslim edilmesini istemiştir.[4]
      Bu katliamdan sonra İkiyaka ve yakınındaki Üzümkıran köylerine, askeri tim yerleştirilmiştir. Daha sonraki yıllarda bu iki köyün korucuları, PKK ile sınırda ve Kuzey Irak’ta çok başarılı bir mücadele vermeye devam etmişlerdir. Bölgedeki subay ve askerler ile İkiyaka ve Üzümkıranlı korucuları arasında büyük bir dostluk gelişmiştir.

       Bölgede görev yapan bir subayın anısı bu dostluğa iyi bir örnek oluşturmaktadır. Hakkâri’de görev yaptıktan sonra, tayini Batı’daki bir şehre çıkan bir subay, yıllık izninde İkiyaka Köyü’nü ziyaret etmiştir. O günlerde subaylar tatillerini Güneydoğu’da çarpışmaya devam eden arkadaşlarını ziyaret etmek amacı ile Güneydoğu’da köylerde geçirebilmektedir. Köye ulaşan subay telsiz üzerinden köyün korucu başı olan Kasım’a, 
 “ Kaso 71-Kaso 71 ” şifresiyle çağrı yapmış, subayın sesini tanıyan Kasım, mevzisini terk ederek, sevinç gözyaşları içinde köye gelmiş ve diğer korucular ile birlikte, bir dönem beraber çalıştığı subay ile kucaklaşmıştır.

       Ne yazık ki, 1992 senesi sonunda İkiyaka ve Üzümkıran köyleri, korumadaki zorluklar nedeniyle boşaltılmıştır. Bu köylerdeki kahraman korucular ve aileleri, şehitlerini köy mezarlığında bırakarak Türkiye’nin değişik yerlerine dağılmışlar, büyük kentlerin varoşlarında kaybolmuşlardır. Ancak, tarih ve millet, İkiyaka katliamını, İkiyakalı kahraman korucuları unutmamıştır ve unutmayacaktır.



[1]“PKK Vahşeti: 21 Şehit”, Milliyet,26 Kasım 1989.

[2]“Katliamcılar Kaçtı”, Milliyet, 27 Kasım 1989.
[3]“Irak’a Gireriz”, Milliyet,29 Kasım 1989.
[4]“Canileri İstedik”, Milliyet, 28 Kasım 1989; “PKK, 8 Kişiyi daha Katletti”,Milliyet, 28 Kasım 1989.
http://www.21yyte.org/ sitesinden 13.06.2016 tarihinde yazdırılmıştır



http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2013/08/27/7173/gercekten-guneydogu-anadoluda-artik-sehit-vermiyor-muyuz


.