Kürtlere Yunanistan ve Ermenistan dersleri
Kaya Ataberk
06 Temmuz 2015
Emperyalizmin çocukları batakta
Türkiye’nin iki komşusu son bir haftadır içinde bulundukları batağa iyice saplandı. Gerçi pek iyi komşu oldukları da söylenemez ya. Her ikisi de I. Dünya Savaşı’nın hemen ardından ülkemizin belli kısımlarını işgale kalkışmış ülkeler. Biri hâlâ, elinden gelse Ege Adalarından işgale başlayarak İzmir’e yeniden çıkacak. Öbürü ise anayasasında Türkiye’nin doğusunu, kendi toprakları olarak göstermekten vazgeçmemiş. Evet, Yunanistan ve Ermenistan’dan bahsediyoruz. Gerçi ihanetleri, ülke olarak kurulmalarından çok önce başlamıştı. Ama şimdi birer “devlet” olarak var oldukları için o çerçevede değerlendiriyoruz.
Ellerindeki güce ya da potansiyellerine bakmadan Türkiye’ye diş gösteren bu ülkeler, şimdi perişan vaziyette. Her ikisinde de kışkırtıcılar aynı. Bir taraftan Rusya diğer taraftan AB ülkeleri ve Amerika… Şimdiyse onları perişan vaziyete itenler gene bu emperyalist güçlerden başkası değil.
Kısacası; emperyalizmin belki de 200 yıldır beslediği ve şımarttığı çocukları şimdi batakta. Aslına bakarsak geçmişte aldıkları desteğin ve şımartılmanın bedeli bu… Başa gelen çekilir deyip çekecekler artık.
En baştan söyleyelim: Bizim sözümüz artık o yolda kaşarlanmış ve diyet ödeme aşamasına gelmiş olanlara değil.
O yola nispeten yeni girmiş heveskârlara…
Belki ders çıkartırlar diye anlatalım…
Batının ilk şımarık çocuğu: Yunanistan
Osmanlı’ya karşı Yunan İsyanı 1821’de başladı. Daha doğrusu Batılı konsolosların kışkırtmalarıyla, cesaretlendirmeleriyle ve Rus Çarlığı’nın verdiği destekle başlatıldı. Türklere karşı o kadar kışkırtılmışlardı ki tarihin az kaydettiği bir acımasızlıkla Mora’da yaşayan sivil Türkleri katlederek işe başladılar. Çok sorun yaratsalar da Osmanlı-Türk güçleri isyancıları defalarca yendi. Fakat bu yeterli olmadı. Batılı devletler şımarık çocuklarının dayak yemesine razı olmadılar ve müdahale ettiler. 1827’de Navarin’de Osmanlı donanmasını yok ettiler. Kısa bir süre sonra da Yunan Krallığı’nı kendi elleriyle kurdular. O kadar ki kral bir Yunan değildi. Almanya’dan kral ithal etmişti Yunanlılar.
1800’lerin ve günümüzün Yunanlılarının, Antik Yunanla etnik bir bağları yoktu. Dilleri de aynı değildi. Fakat medeniyetsiz emperyalizm, kendi “medeniyetinin” kökü saydığı Eski Yunan’ı korumak adına da Yunanlıları sahiplenmişti. Eski Yunan’ın Eski Mısır’ın bir kopyası oluşu, daha doğrusu Batının bir uydurması ve üretimi oluşu ayrı bir hikâyedir. Fakat bizim için daha da önemli olan şey bu kimliğin özellikle Türk’e karşı beslenmiş ve şımartılmış olduğudur. Bu şımarık güruh 1820’den 1919’a kadar Mora’da, Teselya’da, Batı Trakya’da vs. ne kadar Türk ve Müslüman varsa katlederek ilerledi. Bu etnik temizlikte Sırp, Bulgar, Makedon gibi Hıristiyan Balkan milletleri de onlar destek oldu. 1919’da ise artık sıra Anadolu’ya gelmişti. Fakat bu noktada bu şımarık çocuk Türk’ün tokadını Mustafa Kemal Atatürk adıyla yedi. Süklüm püklüm geldiği yere döndü. Batı onlara verdiği sözleri tutmamıştı. Sahip çıkmamıştı.
Fakat gene de kazançlı sayılırlardı. Batı onlara sadece bir dil, kültür ve kimlik değil aynı zamanda derme çatma da olsa bir ülke ve devlet armağan etmişti.
İkinci örnek: Ermenistan
1820’lerde Yunanlıları keşfeden Batılılar, çok değil bir 50 yıl sonra da Ermenileri harekete geçirdiler. 1800’ler biterken önce Hınçaklar, sonra Taşnaklar örgütlendi. Yine Yunan örneğinde olduğu gibi ilk müdahale Rusya’dan geldi. Fakat kısa süre sonra işe İngilizler, Fransızlar ve hemen ardından da misyonerler aracılığıyla Amerikalılar dâhil oldu.
Misyonerler Ermenilere ilk el attıklarında, neredeyse Ermenice bilen Ermeni bile yoktu aralarında. O kadar ki onlara propaganda yapmak için misyonerler Türkçe İncil dağıtmak zorunda kalmışlardı. Fakat Ermeniler de Yunanlılara benzer bir tavır aldı. Batılıların ve Rusların dolduruşuna geldiler. Hesaplarına göre isyan çıkarıp Türkleri öldürürlerse Osmanlı Devleti onları bastırmak için harekete geçecek, bunu gören Rusya ve Batılılar da duruma müdahale edeceklerdi. Böylece onlar da bedavadan bir bağımsız Ermenistan’a konacaklardı.
Gerçekten de ayaklandılar. Çok da acımasızca davrandılar. Yunanlılarla yarışacak kadar Türk katlettiler. Bu ayaklanmaların en önemlilerini de Osmanlı Türk Devletinin I. Dünya Savaşı’na girdiği döneme denk getirdiler. Bu elbette bilinçli bir tercihti. Fakat bu tercih onlara kaybettirdi. Önce Türkiye’de yaşayanlar Osmanlı Devleti tarafından Suriye’de yeniden yerleştirildi. Kaçanlar bir Ermenistan kurdular ama o da kısa zamanda Sovyet Rusya tarafında işgal edildi. İşgal edilmeden önce de Kuvayı Milliye orduları tarafından kalan askerleri Anadolu’dan atıldı. Bir süre sonra da zaten emperyalistlerin Anadolu’yu paylaşma planlarında da bir Ermenistan olmadığı ortaya çıktı. Onların Ermenistan olacak sandığı yerler Sykes-Picot gizli anlaşmasında Rusya’ya bırakılmıştı.
En sonunda Sovyetler’in uydusu bir Ermenistan kaldı ellerinde. Bugün sözde bağımsızlar ve hâlâ şımartılıyorlar…
Çocuklarını sokağa atan emperyalizm…
Emperyalizm bu iki çocuğunu 1800’ler boyunca şımartmış ve Türklerin üzerine salmıştı. 1920’lerde ise Türk’ün dirilişi karşısında tutunamayacakları ortaya çıkınca onları yalnız bırakıvermişti. Yani çocuklarını sokağa atmıştı. Ermenistan’ın Sovyetler’in kolonisi durumuna dönüştüğü bir ortamda Yunanistan ise yüz yıl boyunca düşmanlık ettiği Türklerden yardım dilemiş, Atatürk’ün Balkan Paktı’na sığınmak zorunda kalmıştı.
Aradan yıllar geçti ve bugünlere geldik. Yunanistan yıllarca AB tarafından beslendi ve Türkiye’ye karşı kullanılmaya devam etti. Fakat kapitalizm bu… Şimdi malî konularda biraz kafa tutuyor diye, borçlarını ödemiyor diye yeniden kapının önüne atılmış durumda. Hatta iflası kesin gibi duruyor… Ermenistan ise yine bir tarafında Batılıların diğer tarafında Rusya’nın yer aldığı ekonomik ve toplumsal çalkantıların içinde. Peki; kendilerini ayakta tutacak ya da koruyabilecek bir güçleri var mı? Arkalarından Rusya veya Batı çekildiği anda yere yıkılacakları kesin. Yani Ermenistan da Yunanistan da bütün o şımarıklıklarına karşın gerçek birer devlet olamamış ancak birer sığıntı sözde devlet olabilmişler.
Baksanıza; Yunanistan’ın “isyankâr” başbakanı Çipras hâlâ eski havaları çalıyor: “Bize yardım etmezseniz Türkiye bizi işgal eder…”
Bu ton 200 yıldır hiç değişmedi ve öyle anlaşılıyor ki ileride de değişmeyecek… Hep kapıda, hep ikinci sınıf, hep diken üstünde ve hep sözde devlet olarak kalacaklar. Peki, bunlardan ders çıkarması gerekenler yok mu?
Emperyalizm, Kürtler ve “Kürdistan”
Yunanistan ve Ermenistan tecrübelerinden ders çıkarması gerekenler herkesin tahmin edebileceği gibi Kürtlerdir.
Emperyalistler Kürtleri sonradan ele aldı. Hatta ilk zamanlarda Hıristiyan Ermenilerin araları açık diye onları sevmiyorlardı da. Fakat sonradan onların da kandırılabileceğini düşündüler. Onlar da Türkiye’ye karşı kullanılabilir, “bağımsızlık”, refah, “devlet” gibi vaatlerle ayaklandırılabilirdi. Özelikle Türkiye açısından nüfus anlamında bir Rum-Yunan ya da Ermeni tehlikesi kalmadıktan sonra daha da kıymete bindiler. Şimdiyse yükselişlerinin en son noktasına varmak üzereler.
Şimdi soralım: Bugün Barzani “Gelecek yıl bağımsızlık ilan edeceğiz” dese de, PKK’nın Suriye kanadı “Rojava”yı ABD bombalarının yardımıyla kurtarmayı (!) zafer saysa da, Türkiye’de PKK’nın uzantısı HDP barajı aşmanın sarhoşluğunu yaşasa da acaba bu iş nereye varacak? Görüldüğü gibi Kürtlerin zafer olarak algıladıkları her gelişmenin ardında yine Batı ve özellikle de ABD var. Bu hep böyle devam eder mi acaba? 200 yıl kadar önce Batının poh poh lamalarıyla şımaran Yunan ve Ermenilerin kaderi Kürtler için de yinelenmeyecek midir?
Pek ihtimal vermediğimizi belirtelim fakat diyelim ki bir “Kürdistan” kurdunuz… Bunun Yunanistan ve Ermenistan sözde devletleri kadar bile bir devlet olamayacağının farkında değil misiniz? Bugün ABD uçakları olmadan IŞİD’le bile baş edemezken yarın ne olacak? ABD hep yanı başınızda müşfik bir ebeveyn olacak mı sizin için? Yoksa “Ortadoğu’nun petrolü azaldı, artık bana ne Kürt’ten” dediği anda ayakta kalma şansınız olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Unutmayın o günler geldiğinde bu coğrafyada size insanî muamele edecek tek devlet yine bugün “sömürgeci” saydığınız Türkiye olur ancak.
Söylemesi bizden, ders çıkarması Kürtlerden…
Eğer çıkarabilirlerse…
http://www.turksolu.com.tr/kurtlere-yunanistan-ve-ermenistan-dersleri/