27 MAYIS 1960 DARBESİ ,
Dönem: 24
Türkiye Büyük Millet Meclisi Demokrasiye Girişi
Kasım 2012 S. Sayısı: 37
SAYFA 199
27 Mayıs ve Kavram Kargaşası
27 Mayıs’ı tanımlamak için kullanılan kavramlar aynı zamanda mahiyete de işaret etmektedir.
27 Mayıs’ın aktörlerinin ve bu harekete olumsuz gözle bakmayanların hemen hemen hepsinin kullandığı kavramlar çoğunlukla “devrim”, “ihtilal”, “inkılâp”, bunlara nazaran daha az kullanılan kavram da “müdahale”dir. Darbe istisna olarak yine de ihtilal manasında kullanılmaktadır. Ancak 27 Mayıs’a taraftar olmakla birlikte Milli Birlik Komitesi’nin (MBK) icraatlarına duydukları tepki sebebiyle “darbe” kavramına olumsuz bir anlam yüklendiği de görülmektedir. Mesela Prof. Reşat Kaynar’ın üniversitede tasfiye kararı sebebiyle yayınladığı
kitabının adı “ Üniversiteye Darbe ”dir.
27 Mayıs’ın mağdurlarının ve bu harekete olumlu yaklaşmayanların kullandığı kavramlar ise başta “darbe” olmak üzere “fiili durum”, “hükümet darbesi” gibi kavramlardır. Uğur Mumcu’ya göre “27 Mayıs da yine bir İttihatçılık ruhuyla yapılmıştır ve yine aynı siyasal çizgidedir”.285.
Darbe aktörleri ve destekçileri esas itibariyle “ihtilal”, “inkılap”, “devrim” ve “müdahale” kavramlarını tercih etmektedirler. Bilhassa Komisyonunun dinlediği MBK üyeleri “darbe” kavramına itiraz etmiş, gerçekleştirdikleri hareketin “darbe” olarak tanımlanmasına itirazda bulunarak “ihtilal”, “devrim” ya da “müdahale”
kavramlarının kullanılmasını tercih ve hatta tavsiye etmişlerdir.
MBK üyesi Sami Küçük: “27 Mayıs bir askeri müdahaledir. Sonradan getirdiği anayasa ilkeleriyle, bir darbeden çıkmış, bir ihtilal hüviyetine bürünmüştür”
diyerek darbe ve ihtilal arasında bir ayrım yapmaya çalışmaktadır.286
Mümtaz Soysal “Bürokrasinin temsil ettiği Kemalist yaklaşımı ikinci plana atmak isteyen bir iktidar karşısında, memur, öğrenci ve asker bütünleşmesi
27 Mayıs’a bir bürokratik hareket niteliğini veriyor” diyerek darbenin “bürokratik” yönüne dikkat çekmektedir.287
27 Mayıs’ın aktörlerinden ve 14’ler olarak tasfiye edilen MBK üyelerinden Orhan Erkanlı, “27 Mayıs yalnız DP iktidarını yıkan ve yeni bir anayasa düzeni kuran bir hareket olarak değil, Türk Silahlı Kuvvetlerini politikaya sokan, sık sık sivil idareye müdahale arzu ve geleneğini yaratan bir olay olarak da incelenmelidir”
demektedir.288
285 Bedri Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, Ankara, Ümit Yayıncılık, 1994, s.230.
286 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.193.
287 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.278. Mümtaz Soysal, 1950 seçimlerinin kendilerine “bir çeşit Kemalist bürokrasiye
karşı bir hareket olarak gözük”tüğünü söyleyerek “dilin eski dile dönüştürülmesi, ya da ezanın Arapça okunması bir çeşit
irticanın belirmesi gibi şeyler oldu”diye ilave eder. Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.272–273.
288 Orhan Erkanlı, Anılar… Sorunlar… Sorumlular, İstanbul, Baha Matbaası, 1972, s.3.
Numan Esin “ Devrim ” kavramını tercih etmiştir:
Biz kendimizi darbeci olarak değil, 27 Mayıs devrimcisi olarak görüyoruz. Biz
halktan kopuk, halka karşı bir hareket içinde asla bulunmadık. Biz, demokrat
insanlardık. 27 Mayıs devrimcilerinin büyük çoğunluğu, belki hepsi demokrat
insanlardır. Demokrasi özlemini öne koymuşlardır… Biz, halkla bütünleşmeye
halkı ikna ederek, ihtilal meclisinin dinamizmi içerisinde bir devrim yaratmaya
çalışmışızdır… İhtilal deyin şuna. Darbe lafını sevmiyorum. Ya Millî Birlik
hareketi diyeceksiniz, ya 27 Mayıs ihtilali.289
Komisyonun bilgisine başvurduğu isimlerden Talat Turhan görüşme esnasında:
Ben zaten “darbe” demiyorum, “devrim” diyorum çünkü etimolojik olarak
baktığımız vakit, devrimin tarifi “ani bir değişim” demektir. O ani değişim oldu
çünkü bir parlamentoyu olduğu gibi kaldıran bir hareket, devrimdir. Artı, yüzde
62 kamuoyu desteğiyle bir Anayasa çıktı, 61 Anayasası. Ki o zamanki anayasa
profesörlerinin kitaplarını okursak, hatta dünyadaki bütün kitapları okumuşsak,
hatta bu konuda çok yetkin bir kitap var, Christian Rumpf’un Almanca bir
doktora tezi var. Orada Türkiye’de gelmiş geçmiş, hatta dünyada gelmiş geçmiş
en iyi anayasa olarak 61 Anayasası gösterilir. Şeklinde görüş beyan etmiştir.290
MBK üyelerinden Suphi Gürsoytrak’a göre 27 Mayıs bir halk hareketidir.291 MBK üyelerinden Haydar Tunçkanat 27 Mayıs’ın sebep ve mahiyeti hakkında izahta bulunurken ihtilal kavramını kullanmaktadır. “27 Mayıs İhtilali, diktaya ve keyfi idareye karşı insan haklarına dayalı, Batı anlamında demokratik, laik bir hukuk devletini bütün müesseseleriyle kurmak için yapılmıştır.”292
Komisyonun dinlediği isimlerden biri olan MBK üyesi Mustafa Kaplan ise Komisyonun “darbe” tabirini kullanarak sorduğu bir soruya “Şimdi Sayın Vekilim, vallahi ben darbeyi bilmiyorum. Benim bildiğim darbe, sanatkârların tahtayı şey yapan, bir vurguyla çalışamazsa ona gelip keserle iki, üç tane güçlü vurmada bulunması bir darbedir ama…” diye cevap vermiştir. İhtilal nedir, sorusuna verdiği cevap ise “müdahale” şeklinde olmuştur.293
27 Mayıs ile ilgili en ilginç kavramı kullanan ise MBK üyesi Kamil Karavelioğlu’dur. Yazdığı hatıratının başlığını “Bir Devrim İki Darbe” olarak takdir eden Karavelioğlu 27 Mayıs için “devrim” ve “ihtilal” kavramları yanında “karşı darbe” tabirini de kullanmaktadır: “Aslında 27 Mayıs ihtilâli var olan rejime bir darbe değildir ki; ortadan kaldırılan ve parti rejimine dönüşen bir devleti yeniden ihya etmek amacındadır. Özeti: Darbe değil; karşı darbedir.
27 Mayıs günlerinde devletten ne kalmıştı?... DP’li liderlerin saltanatına son verilmiştir. ‘Siz isterseniz saltanatı bile ihya edebilirsiniz’ zihniyetinin uygulamasına son verilmiştir.”294
289 Numan Esin’in 26 Haziran 2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
290 Talat Turhan’ın 26 Haziran 2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
291 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.118; Suphi Gürsoytrak, “27 Mayıs Bir Halk Hareketidir”, Tarih ve Toplum, sayı:125.
292 Haydar Tunçkanat, 27 Mayıs 1960 Devrimi (Diktadan Demokrasiye), İstanbul: Çağdaş Yayınları, 1996, s.461.
293 Mustafa Kaplan’ın 26 Haziran 2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı.
294 Kamil Karavelioğlu, Bir Devrim İki Darbe (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül), İstanbul: Gürer Yayınları, 2007, s.171.
Yassıada Adalet Divanı tarafından idama mahkûm edilen ancak cezası MBK tarafından ömür boyu hapse tahvil edilen Cumhurbaşkanı Celal Bayar 27 Mayıs’ı “fiili bir durum” olarak tanımlamaktadır.295 Buna rağmen DP’liler de zaman zaman ihtilal tabirini kullanmaktadırlar.
Ancak onlar ihtilali ya “haksız bir ihtilal” ya da “askerî darbe” anlamında kullanmaktadırlar. Yassıada’da mahkûm olan DP’lilerden Halil İmre haksızlık vurgusuna işaret etmektedir:
Halksız demokrasiler gibi Halksız ihtilaller de vardır. Ankara ve İstanbul’da,
birkaç taburda hazırlanan ihtilal ile halk kitlelerinin hiçbir alakası yoktur. Bu
alakasızlık, ihtilalcilerin de başlıca korkusu olmuştur. Bu yüzden her tarafta ordu
birlik ve mensupları idareye el koyma, halkı susturma, gerekirse ve gerekenleri
kamplara alma emri verilmiştir… Ve halkımız, istiklal savaşından beri, silahın,
ancak düşmana çevrileceğini dedelerinden, babalarından öğrenmişlerdi. 700
milyona mal olsa bile 7000 subay, çocukluklarından beri hazırlanıp yetiştirildikleri mesleklerinden, bu halksız kalışın korkusu ile uzaklaştırılmışlardı. Ve halk, ancak, silahlar susup, silahlıların, bir kısmının ödülünü alıp, bir kısmının, yaptıkları işin, sona ermiş bir askerî görev anlayışıyla kışlalarına dönüp döndürüldükten sonra siyasî parti kadrolarında olan biteni düşünmeye başlamışlardır.296 Yassıada’da mahkûm olan mülkiye hocası mebus Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak bu durumu net olarak ifade etmektedir:
Biz 27 Mayıs için bazen hükûmet darbesi, bazı kere de ihtilâl terimini kullandık.
İhtilâl, genel olarak, halk tarafından gerçekleştirilen bir hareketi ifade ediyor.
Oysaki 27 Mayıs gerek hazırlanışı ve gerekse uygulanışı bakımından tam anlamı
ile bir askeri darbe niteliğindedir. Böyle olmakla birlikte, yurdumuzda da, yabancı kaynaklarda da her iki isim birden kullanılmış, Türk fikir ve politika hayatında daha çok ihtilâl terimi üzerinde durulmuştur. Fakat 27 Mayıs’a ister ihtilâl, isterse hükümet darbesi denilsin, önemli olan bu değildir. Önemli olan, 27 Mayıs’ın Türk milletinin tasvibine mazhar olup olmadığı keyfiyetidir. Nitekim, darbeyi yapanlar da böyle düşünmüş olacaklar ki, giriştikleri hareketin halkımızın arzu ve eğilimi doğrultusunda yapılmış olduğu fikrini toplumumuzda yaygın bir hale getirmek istemiş ve ihtilâli Türk milletinin benimsemiş olduğu yolundaki görüşü kabul ettirebilmek için yoğun bir çaba harcamışlardır.297
“İhtilal” ve “devrim” kavramlarının kullanıldığı yerlerde 27 Mayıs aynı zamanda meşru bir hareket olarak kabul ve takdim edilmekte, hareketin salt bir askerî darbe ya da müdahale olmadığı vurgulanmaya çalışılmaktadır. Suphi Gürsoytrak: “27 Mayıs’ta o gün eğer Türk ordusu duruma hâkim olmasaydı, Romanya’da gördüğümüz gibi halk ayaklanmak üzereydi. Aslında 27 Mayıs karşıtlarının bütün iddialarına rağmen tipik bir halk hareketidir. Gençlik
başı çekiyordu. Gençliğin öncülüğünü yaptığı, haksızlığa tahammül edemeyen Türk halkının, işçisinin, köylüsünün, aydınlarının verdiği bir savaşın sonucu oluşan bir eylemdir. Ordu buna son safhada katıldı” demektedir.298
Uğur Mumcu’ya göre “ 27 Mayısın arkasında bir halk hareketi vardır. Halk hareketi de gençlik eliyle sokağa yansımıştır”299. 27 Mayıs öncesi DP’ye muhalif gazetecilerden Hilmi Yavuz ise 27 Mayıs’ın niçin ihtilal olamayacağını
“gençlik hareketi”dir vurgusuyla şu şekilde ifade etmektedir:
Ne olursa olsun 27 Mayıs… bir halk ayaklanması değildir. Bu ihtilal değildir. Bir
‘coup d’eta’dır, kudetadır (darbe). Yalnız görüyoruz ki, bazı kudetalar ne olursa
olsun çoğu kez değilse bile, zaman zaman arkalarında halk yığınlarının desteğini
de bulmuştur. 27 Mayıs için böyle bir şey söylenebilir mi? O konuda da çok fazla
bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü çok emin değilim. 27 Mayıs sabahı yaşanan bir şenlikti. İnsanlar sokaklara bir karnaval coşkusuyla çıkmışlardır. Ama bu, o insanların 54-60 arasında, Menderes yönetimine itirazı olan, Menderes yönetimini onaylamayan ve bu yönetimin radikal bir şekilde değişmesini isteyen insanlar olduğu anlamına gelmez. Bizde genellikle böyle bir takım determinist bağlantılar kurulmuştur. ‘Halk sokaklara döküldü. Öyleyse ihtilali, 27 Mayısı destekliyorlardı’. Bence böyle determinist neden- sonuç ilişkileri kurulamaz. Çünkü kitle psikolojisi var. Dolayısıyla 27 Mayıstan önceki Türkiye’ye, halk çoğunluğu düzleminde değil de daha sınırlı bir muhalefet olayı içeriğinden bakmak daha doğru olur.300
27 Mayıs’ın ne olduğu, ne olmadığı hususunda “Beyaz İhtilal”dir, “bir Kabakçı, bir Patrona isyanı değildir” diyen Dündar Seyhan ise ilginç bir yaklaşım sergilemektedir. Bu hareket fikir getiren, Atatürk’ü dirilten, ihtilal vasfını biraz da hareket ertesi gelişmelerle açığa çıkaran bir konumdadır:
27 Mayıs’ta koskoca bir vatan yerinden oynadı. Atatürk, Anıt-Kabirden kalkarak bütün haşmetiyle yeniden Türk milletinin başına dikiliyor…
1960 da Atatürk… Türk milleti, tarihinin hiçbir devrinde bu derece büyük bir ilahî lûtfa erişemedi. Evet, 27 Mayıs ihtilâli, Atatürk’ün 22 yıl sonra dirilerek
Türkiye’nin kaderini ele alışıydı.301
Başbakan Adnan Menderes de 27 Mayıs öncesi başta İsmet İnönü, muhaliflerden tarafından da kullanılan “ihtilal” kavramını tercih edenlerdendir. Ancak Menderes, ihtilali, salt iktidara karşı girişilen bir hareket olarak görmemektedir. Hükümete yönelik “halk desteği” ve ihtilale direniş de ihtilalidir:
İhtilal yalnız iktidara karşı yapılan bir hareket değildir. İhtilal kanunları
çiğneyenlere, milletin haklarına taarruz ve tecavüz edenlere karşı milletin bir
kıyamı demektir. Bugün milletin haklarına tecavüz edenler, milletin iradesini yok etmek isteyenler, iktidarda olanlar değil, aksine olarak bugün kendilerinin millet haklarının koruyucusu olduklarını sahte bir eda ile ilan ederek, millet iradesini yok etmeye kıyam etmiş olanlardır. Binaenaleyh, ihtilal onların hakkı değil, milletin ana haklarını çiğnemek isteyenlere, onlara karşı milletçe durmak, bir milletin en tabii hakkı sayılmak icap eder. İhtilalin ne demek olduğunu bu sözde ihtilalciler elbette anlamakta gecikmeyeceklerdir.302
Ancak Menderes’in anladığı anlamda bir ihtilal vuku bulmamış, darbeye / ihtilale karşı direniş şeklinde bir ihtilale tesadüf edilmemiştir.
BÖLÜM DİPNOTLARI,
285 Bedri Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, Ankara, Ümit Yayıncılık, 1994, s.230.
286 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.193.
287 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.278. Mümtaz Soysal, 1950 seçimlerinin kendilerine “bir çeşit Kemalist bürokrasiyekarşı bir hareket olarak gözük”tüğünü söyleyerek “dilin eski dile dönüştürülmesi, ya da ezanın Arapça okunması bir çeşitirticanın belirmesi gibi şeyler oldu”diye ilave eder. Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.272–273.
288 Orhan Erkanlı, Anılar… Sorunlar… Sorumlular, İstanbul, Baha Matbaası, 1972, s.3.
289 Numan Esin’in 26 Haziran 2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
290 Talat Turhan’ın 26 Haziran 2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
291 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.118; Suphi Gürsoytrak, “27 Mayıs Bir Halk Hareketidir”, Tarih ve Toplum, sayı:125.
292 Haydar Tunçkanat, 27 Mayıs 1960 Devrimi (Diktadan Demokrasiye), İstanbul: Çağdaş Yayınları, 1996, s.461.
293 Mustafa Kaplan’ın 26 Haziran 2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı.
294 Kamil Karavelioğlu, Bir Devrim İki Darbe (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül), İstanbul: Gürer Yayınları, 2007, s.171.
295 Celâl Bayar, (Anlatan), Başvekilim Menderes, Der. İsmet Bozdağ, İstanbul: Tercüman Yayınları, 1986, s. 13.
296 Halil İmre, Bir Ömür Üç Kitap (Çocukluğum, Yoluma Çıkan Politika,27 Mayıs 1960–27 Kasım 1964), Ankara: Ayyıldız
Matbaası, 1976, s.286–287.
297 Rıfkı Salim Burçak, Yassıada ve Öncesi, Ankara: Çam Matbaası, 1976, s.9.
298 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.118; Suphi Gürsoytrak, “27 Mayıs Bir Halk Hareketidir”, Tarih ve Toplum, sayı:125.
299 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.230.
300 Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.325. Hilmi Yavuz, 27 Mayıs için “halk hareketi olduğunu kesinlikle söyleyemem. Ama bunun bir gençlik hareketi olduğu rahatlıkla söylenebilir” demektedir. Baykam, 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, s.330.
301 Dündar Seyhan, Gölgedeki Adam, İstanbul, Nurettin Uycan Matbaası, 1966, s.78–80.
302 27.5.1960 tarihli Havadis gazetesinden aktaran: Hasan Halis Sungur, Anayasayı İhlal Suçları, İstanbul: İstanbul Matbaası, 1961, s.167.
***