SEÇİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SEÇİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Temmuz 2018 Salı

YENİ REJİMİN SEÇİMİ 24 HAZİRAN


YENİ REJİMİN SEÇİMİ 24 HAZİRAN.,






YENİ REJİMİN SEÇİMİ 24 HAZİRAN

Bir seçim daha sona erdi… Bu öyle sıradan bir seçim de değildi. 
Ülke 25 Haziran sabahı yeni bir rejime uyandı; 

Türkiye Cumhuriyetinin yönetim şekli değişti. Aslında dünyada örneği olmayan bir şekilde devrimsiz, ihtilalsiz, iç savaş veya çatışmasız bir şekilde 
referandum ve devamındaki seçimlerle rejimi değiştirdik. Değiştirdik ama biraz alelacele oldu olsak yeridir. Türkiye’nin ekonomik verileri ve bölgedeki 
güvenlik sorunları ve gelişmeler 2019 yılında yapılması gereken seçimlerin erkene alınmasına neden oldu. 

Gelelim seçim sonuçlarına; 

Seçimin kazananları Erdoğan, MHP ve Muharrem İnce olmuştur. Kaybedenleri ise malum!.. Erdoğan’ın partisi AKP’den %10’a kadar daha fazla oy alacağını  hem programlarda hem de yazılarımızda yazmıştık. Nihayetinde bu seçimlerde Erdoğan %52,59 alırken AKP %41,85’lik bir oy aldı. 

Aradaki fark %10,74 yani 11 puana yakın. Bu 11 puanlık farkın nedenlerini arayanlar için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ankara’da yaptığı balkon 
konuşmasında sarf ettiği “Milletimizin sandıkta partimize verdiği mesajı da aldık. Önümüzdeki dönem, milletimizin karşısına tüm bu eksikliklerimizi 
tamamlayarak çıkacağımızdan emin olunuz” şeklindeki sözlerine bakmak yeterli. Bunun böyle olacağını, AKP’ye birçok nedenden dolayı oy vermeyecek 
seçmenin olacağı öngörmek çok zor değildi. Seçmen özellikle 15 Temmuz gibi bir süreçten sonra ülkenin yanlış siyasetinin ve uyarılara aldanmayan 
bir AKP Hükümetinin güvenilirliğinin 1 Kasım 2015 seçimlerine göre azaldığının mesajını verdi. 

15 Temmuz sonrasında “Altı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” olarak tanımlanan FETÖ’nün çatı yapılanması olan “siyaset”in içerisinde yeterince 
mücadele yapılmaması veya çok az yapılması oy kaybının temel nedenlerinden dir. 15 Temmuz sürecinden sonra AKP seçmeni içerisinde olan milliyetçi   muhafazakâr seçmenin bu süreçten rahatsızlığı, MHP’nin Erdoğan ve dolaysıyla AKP’ye olan desteği de MHP’ye belirli oranlarda kaymalarına neden oldu. 

Bu AKP’den MHP’ye oy kaymasının öngörüsünü seçim öncesi kaleme aldığım “AK Kurtlar yuvaya dönüyor” başlıklı yazımda anlatmaya çalışmıştım. 
AKP’nin oy kaybı başta MHP olmak üzere Saadet ve İYİ Parti’ye olmuştur ve nedenini yanlış politikalarda aramak gereklidir. Peki, neydi bu yanlış politikalar? 
Öncelikle yanlış ekonomi, tarım ve destekleme politikaları. Milli Eğitim Bakanlığının yanlış kararları ve veli olan seçmenlerin mağduriyetleri. 
Teşkilat içi sorunlar ve çekişmeler. 15 Temmuz sürecine kadar olan yanlış kadrolaşmanın doğurduğu 15 Temmuz süreci. 
Siyasilerin, teşkilatların, vekillerin ve belediye başkanlarının halktan ve tabandan uzak siyasetleri. FETÖ ile mücadelede yaşanan zafiyetler ve siyasi 
ayağına dokunulmamış olması. 15 Temmuz sonrası oluşan mağduriyetler ve sebepsiz ihraçların netleşmemesi. Harp Okulu ve Polis Okulu mezunlarının 
sorunları. Liyakat esaslı atamaların yapılmaması. Yetki kanunu ile kamu çalışanlarının sözleşmeli yapılacak olması. Cumhurbaşkanlığı Hükümet 
Sistemine geçişlerdeki üst düzey kamu yöneticilerinin kadrolardaki belirsizlikleri. 
Atanamayanlar, İşsizlik vb… 

*** 

MHP’nin aldığı oy sürpriz olmamıştır. 

Hatta daha fazla bir oy potansiyeli olduğunu da söyleyebiliriz. MHP, içerisinde ayrışan İYİ Parti’ye rağmen %10,90 oy almıştır. 

1 Kasım seçimlerinde %11,90 oy alan MHP’nin 1 puanlık bir oy kaybı vardır. Bu durumda gösteriyor ki İYİ Parti ayrışması şeklen olmuş sandığa yansıması çok az olmuştur. AKP’den MHP’ye elbette ki oy kayması olmuştur. Bu oy kaymasının temel nedeni ülkenin milli menfaatleri adına siyaseten söylenen ve eleştirilen tüm gerçek ve doğrulara rağmen MHP’ni, dolaysıyla 15 Temmuz sonrasında ki bu zorlu geçiş sürecinde Devlet Bahçeli’nin Erdoğan ve AKP olan şartsız desteğidir. Aynı nedenlerle MHP kendi tabanındaki bir kısım seçmene durumu dönem dönem izahta zorlanmış ve tepkiler alarak bir ayrışma sürecini de hızlandırmıştır. Sonuçta yine de 1 Kasım’a göre giden oylar ile gelen oylar aşağı yukarı dengelenmiş hatta 1 puan kayıp olmuştur. 

*** 

Muharrem İnce durumu “1977'den bu yana 41 yıl sonra 30 barajını geçmişiz.” sözü ile özetledi aslında. Muharrem İnce, CHP’nin uzun yıllardır 
halktan uzak siyaseti 50 günlük bir kampanyada halka yaklaşmasıyla sağ seçmenden de oy alabileceğini ve kökten CHP’li olmuş şimdilerde farklı 
siyasi partilerde olan oyları toparlayabileceğini göstermiştir. Bu duruma geniş ve objektif bakarsak “CHP yıllardır yaptığı dar siyaset kabuğunu kırmıştır.” 
diyebiliriz. Muharrem İnce %30,64, CHP ise %22,48 oy almıştır. 1 Kasım seçimlerinde CHP’nin %25,32 olan oyunda kaybı ise 2,82 puan! 

Bu seçimlerdeki Muharrem İnce ile CHP arasındaki oy farkı 8,16 puandır. Bu farkların içerisinde; CHP’den İYİ Parti’ye giden oylar, CHP’den HDP’ye giden oylar ve diğer partilerden Muharrem İnce’ye gelen oylar vardır. 

*** 

Saadet Partisi bu seçimlerde yaptığı kampanyaya göre beklenenden çok az oy aldı. 
Bunun temel nedeni partinin taban seçmeninin geriye dönük birçok seçimde olduğu gibi AKP ve Erdoğan’a oy vermeleri oldu. 
Saadet Partisi’nin az oy almasındaki diğer önemli bir neden ise taban tabana zıt sol bir parti olan CHP ile ittifak yapması oldu. 
Bunu partinin %1,34’lük oyu ile Temel Karamollaoğlu’nun %0,89’luk oy farkından da anlamak mümkün. 

*** 

İYİ Parti’nin durumuna bakalım; CHP-Saadet Partisi ittifakı en fazla İYİ Parti’ye yaradı diyebiliriz. İYİ Parti %9,89, 
Meral Akşener ise %7,29 oy aldı. Arada 2,6 puanlık bir fark var. İttifaktan dolayı CHP listelerine koyulan SP adaylarının olduğu illerde CHP oylarının 
İYİ Partiye gitmesine neden oldu. Bu oy farkının temelinde de CHP’nin listelerine olan tepkilerin İYİ Parti’ye oy yansıması olduğunu söyleyebiliriz. 

*** 

Özetlersek; 
24 Haziran seçim sonuçları MHP’ye kilit parti misyonu yüklemiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP açısından ülkenin siyasi ve ekonomik 
sorumluluğu adına hiçbir mazeret kalmamıştır  Bu aşamadan sonraki tüm sorumluluk kesintisiz olarak partili Cumhurbaşkanında toplanmıştır. 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir koalisyon olmayacağını, partili kadrolara teklifin bile kabul edilmeyeceğini açık ve net bir şekilde söylemiştir. 
24 Haziran gecesi Devlet Bahçeli haricindeki muhalefet liderleri ve Cumhurbaşkanı adaylarının geç beyanları ülkeyi bir iç çatışma ortamına 
sürükleyecek şekilde sorumsuzluklar içermektedir. Bir tarafta sevinen bir AKP seçmeni ile diğer tarafta “Bu seçim 2. tura kalmıştır” diyen 
CHP yöneticilerinin söylemlerinden yola çıkarak Ankara, İstanbul ve İzmir gibi metropollerde sokağa çıkan halk gezi ve 15 Temmuz süreçlerinden 
elde ettiği deneyimlerle karşı karşıya gelmemiştir. Şahsım adına geciken açıklamalar siyasi ahlaka sığmadığı gibi milletin menfaatine asla değildir 
ve akıl karıştırıcıdır. 24 Haziran gecesi CHP ve Muharrem İnce’nin bir TV spikerine attığı “Adam kazandı” mesajını okuması belki de olası bir çatışma 
ve kaosu önlemiştir. 

*** 

Baraj konusu çözülmelidir. HDP’nin reaksiyonel olarak CHP’den oy almasının tek nedeni parlamenter demokrasilerde en yüksek seçim barajının Türkiye'de olmasıdır. Soruyorum size; “Seçim barajı %5 olsa HDP doğu ve güneydoğu haricinde bu kadar oy alabilir miydi?” 

O nedenle HDP’ye oy verenlere kızmak yerine barajı %10’lardan makul seviyelere çekmek gerek. 

*** 

Bu seçim sonrası siyasetin kısa ve orta vadede nasıl şekilleneceğini; Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin uyum yasaları, devletin yeniden yapılandırılması süreci, ABD-NATO ilişkileri, çözüm süreci gibi bir sürecin yeniden yaşanması ve devletin bekası gibi konular belirleyecek görünüyor. 

Görünüyor çünkü bu gelişmeler olası “erken seçim”lerin gündeme gelmesine de neden olacak. 

Kalın sağlıcakla.



 httpswww.kapsamhaber.comyeni-rejimin-secimi-24-haziran-makale,1802.html


***

2 Şubat 2018 Cuma

TÜRKİYEDE SEÇİM BARAJI SORUNU,

TÜRKİYEDE SEÇİM BARAJI SORUNU,



Roza İZGÖREN
27 Şubat 2015 Cuma
Türkiye'de Seçim Barajı Sorunu



GİRİŞ

    Seçim, kendilerine temsil yetkisi veya bir vekalet verilecek, kanuni şartlara uygun kişilerin, bir kısım veya bütün vatandaşlar tarafından tercih ve tespit edilmesidir. Demokratik ülkelerde çeşitli seçim sistemleri, değişik usullerle uygulanmaktadır.
    Siyaset bilimine göre devlet ve hükümetin otoritesi yönettikleri insanların ona rıza göstermesi ile ortaya çıkar ve bu durumu somutlaştırmanın temel yolu da seçimdir. Bütün dünyada genel kabul gören yaklaşımlar uyarınca tüm seçimler adil ve özgür bir ortamda yapılmalıdır.

SEÇİM SİSTEMLERİ

    Demokrasilerde iktidara giden yolun rotası demek olan seçim sistemlerinin birbirini geniş ölçüde kapsayan fakat bazı noktalarda birbirinden ayrışan çeşitli tanımları vardır. Bir tanıma göre seçim sistemi, vatandaşların oylarının temsilcilerin sandalyelerine çevrilme mekanizmasıdır.
    Hemen herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir görüş olarak belirtirsek:Anayasa hareketinin başlangıç tarihi olan 1876.dan çok partili sisteme geçiş tarihi olan 1946.ya kadar uygulanmış olan seçimlerin hepsi modern anlamda demokratik bir nitelik taşımamaktadır.
     Bu anlamıyla ifade etmeye çalıştığımız çok partili dönem sonrasıdır.
Bugüne kadar ülkemizde ve diğer demokratik ülkelerde uygulanan seçim sistemlerini üç başlık
altında sınıflandırabiliriz.

1· Çoğunluk esasına dayanan sistemler 
2- Nispi temsil esasına dayanan sistemler 
3- Karma sistemler.

    Çoğunluk esasına dayanan seçim sistemleri adından da anlaşılacağı üzere bir seçim bölgesinde seçilecek adaylardan en çok oyu alan adayın seçilmesidir. 
    Bu sistemin uygulanmasında farklı yöntemler vardır. 
     Bugün Türkiye’de uygulanan seçim sistemi  Nispi (oransal) Temsil Sistemi olarak isimlendirilir. Bu sistemde, bir seçim bölgesinde birden çok milletvekili seçilebilmektedir. Bu seçim sisteminde de birden çok yöntem uygulandığı görülmektedir.
     Nispi Temsil siteminin bir türü olan “Liste Sistemi”nde, milletvekilleri, partilerin gösterdiği listeden, sırasıyla, aldıkları oy oranlarına göre seçilmektedir.Ancak ülke genelindeki baraj yüzdesine takılan partiler milletvekili çıkaramamaktadır.
     Yalnızca Türkiye’de değil, seçimlerin uygulandığı her ülkede mevcut sistemi eleştiren, ülke yapısına daha uygun! bir seçim sistemini öneren kesimler bulunmaktadır. Ülkemizde de farklı sistemlerin uygulandığı her dönemde yeni bir sisteme geçilmesinin gerekliliğinden söz edilmiş ve bunun için çalışmalarda bulunulmuştur. Bugün de Türkiye’de uygulanan seçim sisteminin iyileştirilmeye ihtiyacı olduğu çeşitli kesimlerce dile getirilmektedir. Sisteme yöneltilen eleştiriler, genel itibariyle Meclis dışı kalan partilerden gelmekle beraber bugün halkın büyük kısmında da sistem ile ilgili birtakım memnuniyetsizlikler vardır

MEVCUT  SİSTEMİN  ELEŞTİRİSİ

   Kullanmakta olduğumuz nispi temsil esasına dayanan ülke barajlı seçim sistemine yönelik eleştirilere geçmeden önce bir örnek olarak Seyfeddin Gürsel ve Erhan Bozdağ’ın hazırlamış oldukları çalışmada belirtilen, sistemin taşıdığı özelliklerin sınıflandırılmasına yer vereceğiz. Buna göre; Seçmenin tek bir oyu bulunmaktadır ve bu oyla ancak birinci tercih ettiği partiyi destekleyebilmektedir. Partiler arası açık ve yasal ittifak olanağı, sistemden dışlanmış durumdadır.
    Partiler seçim çevrelerinde sandalyeler kazansalar bile, parlamentoda temsil edilebilmeleri için ülke genelinde en az %10 oy almaları gerekmektedir.Bu ülke barajını aşan partiler her seçim çevresinde aldıkları oy oranına bağlı olarak o seçim çevresindeki mevcut sandalyeleri diğer partiler paylaşmaktadırlar.
     Uygulanmakta olan ülke barajlı sisteme çeşitli eleştiriler getirilmektedir. Bu eleştiriler bazı noktalarda toplumun çoğunluğu tarafından da benimsenmektedir.Günümüzde uygulanan sisteme yönelik eleştirilerin en önemli ve kapsamlı olanları şu şekildedir: Milletvekili adaylarının genel merkezlerce belirleniyor olması, Milletvekillerinin illere tahsisinde adaletsizliklerin ortaya çıkması, Seçim çevrelerinin çok geniş olması.Seçim barajının %10 gibi yüksek bir oran olması, Biz konumuz gereği seçim barajı üzerinde yoğunlaşıyoruz.

 YÜZDE ON BARAJININ ÖYKÜSÜ

    Günümüzde iktidar partisi dışındaki bütün partiler ve kamuoyunun geniş bir kesimi yüzde 10 barajını eleştiriyor. Peki bundan tam 28 yıl önce bu baraj neden ve nasıl getirildi? Gazeteci Burak Cop’un bu konudaki araştırmasının da yardımıyla açıklamaya çalışalım:
   Seçim sistemindeki yüzde 10 barajı 12 Eylül’ün ürünlerinden biri. Darbe öncesi dönemi teşkil eden 1974-1980 yılları Türkiye’de büyük bir siyasi istikrarsızlığa sahne oldu. Özellikle darbenin tarihi yaklaştıkça ülke adı konulmamış bir iç savaş ortamına sürüklendi. Darbeyi yapan generaller hizmetlerindeki sivillere ülkenin temel siyasi kurumlarını ve kurallar dizgesini tasarlattırırken, darbe öncesi dönemin faturasını kısmen de seçim kanununa kestiler. 
    12 Eylül öncesinde ülkenin adım adım iç savaş ortamına sürüklenmesinde kuşkusuz parlamenter düzeydeki siyasi istikrarsızlığın da payı vardı. CHP 1973 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmış ama tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edememişti. Bir sonraki seçime kadarki yasama döneminin önemli bir kısmında iktidarda, ortak paydası CHP ve sol karşıtlığı olan sağ partilerin koalisyonu yani –kendilerine verdikleri isimle– Milliyetçi Cephe vardı. 
   Milliyetçi Cephe döneminde Türkiye’de siyasal şiddet adım adım arttı. 3 milletvekili olduğu halde hükümete 2 bakan veren MHP’ye bağlı ülkücüler, güvenlik güçlerinin himayesi altında “sokakta” sola karşı harekete geçtiler. 1975 sonlarına kadarki ilk cinayetlerde öldürülenler hep sol görüşlüler olurken, bir noktadan sonra karşılıklı cinayetler aşamasına gelindi.CHP oylarını arttırarak 1977 seçimlerinden de birinci parti olarak çıktı ama gene mecliste yeterli çoğunluğu sağlayamadı. Bu seçimlerden 12 Eylül darbesine kadar geçen dönemde kâh zayıf azınlık hükümetleri kuruldu, kâh kırılgan koalisyonlar iş başına geldi. Bülent Ecevit’in 1978 başında Başbakanlığa gelmesiyle beraber sola karşı Kontrgerilla faaliyetleri arttı ve ülke adı konulmamış bir iç savaş yaşamaya başladı. Yıpranan Ecevit hükümeti yerini 1979 sonunda Süleyman Demirel’in AP’sine bıraktı ve git gide artan cinayet ve katliamlarla 12 Eylül’e gelindi.
  12 Eylül öncesinde uygulanan seçim sistemi barajsız d’Hondt idi(Adını aynı adı taşıyan hukukçudan alır). Bu oldukça adil, partilerin aldıkları oya yakın oranda mecliste temsil edildikleri bir sistemdi. Darbeden bir süre sonra oluşturulan ve tüm üyeleri Milli Güvenlik Konseyi (Kenan Evren ve kuvvet komutanları kendilerine bu ismi verdiler) tarafından ya doğrudan atanan ya da onaylanan Danışma Meclisi’nin önünde, yeni anayasanın yanı sıra, yeni bir seçim kanunu hazırlama görevi de vardı. İşte bu Danışma Meclisi hâlihazırdaki d’Hondt sistemini aldı, ona iki baraj ekledi: İllerin seçmen sayısının milletvekili sayısına bölünmesiyle elde edilen çevre barajı ve yüzde 10 ulusal baraj. 
    Gerek Kenan Evren’in açıklamalarına bakıldığında gerekse Danışma Meclisi’nin tutanakları incelendiğinde, tasarlanan siyasal sistemin “istikrar” adına iki partinin egemenliğinde olmasının tercih edildiği görülüyor (Kenan Evren bu isteğini kamuoyu önünde de açıkça ifade etmişti). Tutanaklara bakıldığında 12 Eylül öncesi dönemin faturasının kısmen MSP ve MHP gibi partilerin meclisteki varlığına kesildiği anlaşılıyor. 
    Gene tutanaklara göre, sisteme bir ulusal baraj eklemenin “bölgesel partiler”in mecliste temsilinin önünü keseceği düşünülmüş. Ancak bu ve benzeri ifadelerle kastedilenin Kürt siyasal hareketi olduğunu düşünmek en azından 1983 yılı için pek mümkün değil. Yüzde 10 barajının Kürt partilerinin önünü kesme işlevi (de) kazanması 1990’lara dair bir gelişme.    Danışma Meclisi’nde yüzde 10 barajını çok yüksek bulan, barajın yüzde 5, 7 veya 8 olmasının daha uygun olacağını belirten üyeler de oldu. Bu doğrultuda bir takım önergeler verildi. Baraja en çok karşı çıkan isim olarak Kamer Genç dikkat çekiyor. Ancak bu üyeler azınlıkta kaldılar ve “meclis” yüzde 10 barajlı sistemi kabul etti, Milli Güvenlik Konseyi de bunu onayladı. 

 ÜLKELERDE  BARAJ  ORANLARI

    TBMM Araştırma Merkezi tarafından "seçim barajı" konusunda yapılan bir araştırmada çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Araştırmada, Avrupa ülkelerinde nispi temsil sistemini uygulayan ülkelerin çoğunda ihtiyaç duyulan ve uygulanan barajın yüzde 5’i aşmamasına özen gösterildiği görülüyor.
    Araştırmada, yüksek baraj uygulamasına sahip ülkeler olarak Türkiye yüzde 10, Liechtenstein yüzde 8, Rusya Federasyonu ve Gürcistan da yüzde 7 şeklinde sıralandı.Avrupa ülkelerindeki nispi sistemlerde yasal seçim baraj oranları:Avusturya: yüzde 4 ,Belçika: yüzde 5 .Bosna Hersek: Yok.Bulgaristan: Yüzde 4.Çek Cumhuriyeti: Yüzde 5.Estonya:Yüzde 5.Finlandiya:Yok.Hırvatistan:Yüzde 5.Hollanda:binde 67.İrlanda: Yok.İsveç: yüzde 4 İsviçre: Yok.İspanya: yüzde 3.İzlanda: Yok.Letonya: Yüzde 5.Lüksemburg: Yok.Makedonya: Yok.Moldova: Yüzde 6.Norveç: Yüzde 4.Polonya: Yüzde 5.Portekiz: Yok.Romanya: Yüzde 5.Rusya: Yüzde 7.Slovakya: Yüzde 5.Slovenya: Yüzde 4.Türkiye: Yüzde 10.Ukrayna: Yüzde 3.Yunanistan: Yüzde 3.
    Demokrasinin en önemli kutsalı sayılan sandığın meşruiyeti,  seçmen iradesinin adil bir şekilde yansıtılmasına bağlıdır. Siyasi rekabet koşullarının adil olması, farklılıkların temsili ve çoğulculuk, demokratik bir ülkenin en temel değerleridir.  Dolayısıyla, seçim sistemlerinin bu değerleri dikkate alarak tasarlanması gerekir. Bu anlamda, çoğulcu demokrasinin inşası, farklılıkların siyasi sisteme entegre edilmesine bağlıdır. Toplumun ana akımlarının dışında kalan eğilimlerin, temsil olanağı bulması büyük bir önem taşımaktadır. Buradaki temel husus, yönetimde istikrar ile temsilde adalet arasında dengenin nasıl sağlanacağı konusudur.
     Türkiye %10’luk seçim barajı ile dünyada en yüksek seçim barajı uygulayan ülkelerin başında gelmektedir. Batı demokrasilerinde bu denli yüksek seçim barajlarına rastlamak mümkün değildir. Rusya gibi demokrasisi sorunlu olan bir ülkede dahi bu oran %7’dir. Bu bakımdan, darbe zihniyeti ürünü olan yüksek seçim barajı, Türkiye demokrasisi açısından büyük bir sorun teşkil etmektedir. Yüksek seçim barajının temsilde adalet sorunu oluşturduğu, toplumsal farklılıkların temsilini güçleştirdiği ve küçük siyasi partilerin rekabet etme olanağını büyük ölçüde sınırladığı ifade edilmektedir. Türkiye’deki siyasi partiler kanunu, parti içi demokrasi olgusu ve çoğulculuk sorunları dikkate alındığında, seçim barajının demokratik süreçler üzerindeki etkisi daha da artmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’de çoğulcu ve demokratik bir seçim sistemine, yeni bir siyasi partiler yasasına ve parti içi demokrasiyi artıracak bir kısım düzenlemelere ihtiyaç bulunmaktadır.

 SONUÇ

    Türkiye’de 1946’dan günümüze kadar uygulanan farklı seçim sistemleri yukarıda açıklandığı üzere kimi zaman temsilde adaleti sağlamış kimi zaman da istikrarlı tek parti yönetimlerinin başa geçmesini mümkün hale getirmiştir. Bu değişiklikler toplumsal ihtiyaçlara cevap olarak hayata geçirildiği kadar mevcut iktidarların çıkarları gereği de işler hale getirilmiştir. Öyle ki, iki dönem üst üste iktidar olan bir partinin, gelecek seçimlerde yeterli oyu alamayacağını fark edince yaptığı ilk iş seçim sistemini değiştirmek olmuştur. Bugün uygulanmakta olan ülke barajlı seçim sisteminde nispi temsil esasıyla temsilde adalet, %10’luk ülke barajıyla da belirli bir istikrar sağlanmaya çalışılmaktadır. Fakat ülkedeki toplumsal dinamikler nedeniyle %10’luk ülke barajı, mecliste temsil edilmek için oldukça yüksek bir orandır. Bu sebeple de özellikle 2002 seçimlerinde görülen türde aşırı temsil adaletsizliklerine rastlanmaktadır.”2002 milletvekili genel seçimlerinde tek partili hükümet yapısının ortaya çıkmasıyla birlikte %45,3 oranında oy temsil edilmemiş ve parlamentoya yalnızca iki parti girebilmiştir. Benzer şekilde 1995 ve1999 seçimlerinde Meclis dışında kalan %14,0 ve %18,3 oranlarındaki oylara karşın seçimlerden tek partili hükümet çıkmamıştır. Yani istikrar uğruna ağır bir bedel ödendiği halde istenilen sonuç elde edilememiştir.”[1]
    Ülke barajının tamamen kaldırılması tüm görüşlerin temsiliyetini sağlaması açısından belki de en isabetli tutumdur.
    Buna karşılık ağırlıkta bir kesim  tarafından istikrarı sağlamaya yönelik olarak tamamen kaldırılması yerine daha düşük bir seviyede uygulanması önerilmektedir. Bu oranın ne olacağı konusunda da çeşitli görüşler mevcut olmakla beraber, Avrupa’da uygulanan sistemlerde %3 ve %5 civarında olan barajların ülkemizde de bu civarlarda olması gerektiği söylenmektedir. Bu sayede hem çok küçük oy oranına sahip partilerin temsil edilmesi zorlaşacak ve korkulan istikrarsız yönetimler oluşmayacak hem de ülkede az denilmeyecek ölçüde oy alan partilerin temsil edilmesi sağlanarak çoğulcu demokrasi uygulanmış olacaktır.
    Gelinen süreçte başta HDP olmak üzere baraj sorunu yaşayan partiler barajın kaldırılması noktasında birleşmelerine rağmen mevcut iktidar ve muhalefet partileri buna imkan sağlamamaktadır.
    TÜSİAD’ın kapsamlı bir şekilde yaptığı “Seçim Sistemi ve Siyasi Partiler” adlı araştırmasında halka seçim sistemi değişikliği konusunda görüşü sorulduğunda %65’lik bir kesimden ‘’değişiklik konusunun tartışılmasında fayda olduğu’’ cevabı alınmıştır.
    Bugün dünyanın diğer demokratik ülkelerinin çoğunda  baraj ın çok daha aşağılara çekilmiş olması temsiliyete daha çok hakkaniyet tanımıştır. Buna rağmen ülkemizde %10 Baraj  uygulaması devam etmektedir. Yalnız, geçmişteki olumsuz deneyimler yönetimleri ‘’istikrar’’ ilkesini ön planda tutmaya itmektedir. Halbuki, bugün Türkiye’de adaletsiz temsil olgusuyla karşı kaşıya kalan seçmenler siyasi hayata katılımdan vazgeçmekte, sisteme olan inançlarını yitirmekteler. Sözün kısası, Türkiye seçim sisteminin düzeltilmesi gereken noktası, farklı fikirlerin temsiline imkan veren bir yapıda olmamasıdır. Bunun yolu da ülke barajının hiç olmazsa makul bir oranda  daha aşağılara çekilmesinden geçmektedir.
                                                            
[1] TUNCER Erol (2006), Türkiye’de Seçim Uygulamaları / Sorunları Işığında Temsilde Adalet,2006;176

http://minervadergi.blogspot.com.tr/2015/02/turkiyede-secim-baraj-sorunu.html

***

3 Haziran 2017 Cumartesi

YENİ BİR SEÇİM SİSTEMİ ÖNERİSİ, BÖLÜM 2



YENİ BİR SEÇİM SİSTEMİ ÖNERİSİ, BÖLÜM 2



ÖRNEK 2: Birinci tur; İlk turda toplam seçilecek milletvekili sayısı; 275 Ülke seçim barajı: %1 

Seçim sistemi: Nispi Temsil (d'Hondt yöntemi) Seçim sistemi 


 1. Tur Sonucu 

   PARTİLER OY ORANLARI KAZANILAN MV. SAYISI 

A Partisi    %46     142 
B Partisi    %24       65 
C Partisi    %16       32 
D Partisi     %6       16 
E Partisi     %4         9 
F Partisi     %3         8 
G Partisi    %1         3 


İlk turda, A ve B partileri en yüksek oy oranına sahip oldukları için ikinci tura katılmaya hak kazanırlar. 

ÖRNEK 2- (Alternatif A- 2. Tur Sonucu) 

PARTİLER OY ORANLARI 

1. TUR (MV. S.) 
2. TUR (MV. S.) 
A Partisi           %68   142   232 
B Partisi           %32     65    43 


Kural olarak ikinci turun galibi olan A Partisi'nin ikinci turda seçilecek olan tüm milletvekilliklerini kazanması gerekirdi. 

Ancak A Partisi'nin ikinci turda oyların %68'ini almasından ötürü A Partisinin 1. ve 2. turda toplam çıkaracağı milletvekili sayısı, toplam seçilecek 
milletvekili sayısının %68 oranından fazla olamaz. Yani A Partisi'nin 1. ve 2. turda çıkaracağı toplam milletvekili sayısı, 374 (550.(68/100)) 
milletvekilinden fazla olamaz. 

 A Partisi 1. turda 142 milletvekili çıkarmıştı. Bu demek oluyor ki A Partisi'nin 2. turda çıkaracağı milletvekili sayısı 374-142=232'dir. 
Bu durumda 275-232=43 artan milletvekili söz konusudur. Artan milletvekilliklerini ise ikinci turun mağlubu olan B Partisi kazanır. Sonuç olarak, 

A Partisi toplamda, 142+232=374 milletvekili kazanır. 
B Partisi toplamda,   65+ 43=108 milletvekili kazanır. 

ÖRNEK 2-(Alternatif B- 2. Tur Sonucu) 

 PARTİLER OY ORANLARI  1. TUR (MV. S.)   2. TUR  (MV. S.) 

A Partisi      %52                 142                  161 
B Partisi      %48                  65                  114 

İkinci turun galibi olan A Partisi'nin birinci ve ikinci turda kazanacağı toplam milletvekili sayısı her iki turda toplam seçilecek milletvekili sayısının 
%55 oranından az, ikinci turda alacağı oy yüzdesi oranından fazla olamaz. Bu nedenle A Partisi'nin 1. ve 2. turda çıkaracağı toplam 
milletvekili sayısı, 303 (550.(55/100)) milletvekilidir. A Partisi 1. turda 142 milletvekili çıkarmıştı. Bu demek oluyor ki A Partisi'nin 2. turda çıkaracağı 
milletvekili sayısı 303-142=161'dir. Bu durumda 275-161=114 artan milletvekili söz konusudur. Artan milletvekilliklerini ise ikinci turun 
mağlubu olan B Partisi kazanır. 

Sonuç olarak, 
A Partisi toplamda, 142+161=303 milletvekili kazanır. 
B Partisi toplamda,  65+114=179 milletvekili kazanır. 


ÖRNEK 2-(Alternatif C- 2. Tur Sonucu) 

PARTİLER OY ORANLARI 1. TUR (MV.S.)  2. TUR (MV. S.) 

A Partisi         %47           142                37 
B Partisi         %53            65               238 


İkinci turun galibi olan B Partisi'nin birinci ve ikinci turda kazanacağı toplam milletvekili sayısı her iki turda toplam seçilecek milletvekili sayısının 
%55 oranından az, ikinci turda alacağı oy yüzdesi oranından fazla olamaz. Bu nedenle B Partisi'nin 1. ve 2. turda çıkaracağı toplam 
milletvekili sayısı 303 (550.(55/100)) milletvekilidir. 

B Partisi 1. turda 65 milletvekili çıkarmıştı. Bu demek oluyor ki B Partisi'nin 2. turda çıkaracağı milletvekili sayısı 303-65=238'dir. 
Bu durumda 275-238=37 artan milletvekili söz konusudur. 
Artan milletvekilliklerini ise ikinci turun mağlubu olan A Partisi kazanır. Sonuç olarak, 

B Partisi toplamda, 65+238=303 milletvekili kazanır. 
A Partisi toplamda, 142+37=179 milletvekili kazanır. 

ÖRNEK 3: 

Birinci tur; İlk turda toplam seçilecek milletvekili sayısı; 275 
Ülke seçim barajı: %1 
Seçim sistemi: Nispi Temsil (d'Hondt yöntemi) Seçim sistemi 

1. Tur Sonucu 

PARTİLER OY ORANLARI  KAZANILAN MV. SAYISI 

A Partisi       %53                   172 
B Partisi       %21                    55 
C Partisi       %12                    22 
D Partisi        %6                    12 
E Partisi        %4                     7 
F Partisi        %3                     5 
G Partisi       %1                     2 

İlk turda, A ve B partileri en yüksek oy oranına sahip oldukları için ikinci tura katılmaya hak kazanırlar. 

ÖRNEK 3-(Alternatif A- 2. Tur Sonucu) 

PARTİLER OY ORANLARI 1. TUR (MV. S.)   2. TUR (MV. S.) 

A Partisi     %71                  172                  218 
B Partisi     %29                   55                    57 

Kural olarak ikinci turun galibi olan A Partisi'nin ikinci turda seçilecek olan tüm milletvekilliklerini kazanması gerekirdi. 

Ancak A Partisi'nin ikinci turda oyların %71'ini almasından ötürü A Partisinin 1. ve 2. turda toplam çıkaracağı milletvekili sayısı, toplam seçilecek 
milletvekili sayısının %71 oranından fazla olamaz. Yani A Partisi'nin 1. ve 2. turda çıkaracağı toplam milletvekili sayısı 390 (550.(71/100)) milletvekilinden 
fazla olamaz. A Partisi 1. turda 172 milletvekili çıkarmıştı. Bu demek oluyor ki A Partisi'nin 2. turda çıkaracağı milletvekili sayısı 390-172=218'dir. 
Bu durumda 275-218=57 artan milletvekili söz konusudur. 
Artan milletvekilliklerini ise ikinci turun mağlubu olan B Partisi kazanır. 
Sonuç olarak, 

A Partisi toplamda, 172+218=390 milletvekili kazanır. 
B Partisi toplamda,   55+ 57=112 milletvekili kazanır. 

ÖRNEK 3-(Alternatif B- 2. Tur Sonucu) 


PARTİLER OY ORANLARI   1. TUR (MV.S.)   2. TUR (MV.S.) 

A Partisi     %54     172       149 
B Partisi     %46       55      126 

İkinci turun galibi olan A Partisi'nin birinci ve ikinci turda kazanacağı toplam milletvekili sayısı her iki turda toplam seçilecek milletvekili sayısının 
%55 oranından az, ikinci turda alacağı oy yüzdesi oranından fazla olamaz. Bu nedenle A Partisi'nin 1. ve 2. turda çıkaracağı toplam milletvekili sayısı 
303 (550.(55/100)) milletvekilidir. A Partisi 1. turda 172 milletvekili çıkarmıştı. 

Bu demek oluyor ki A Partisi'nin 2. turda çıkaracağı milletvekili sayısı 303-172=131'dir. Ancak hatırlanacağı üzere istisnanın istisnası gereği ikinci turun 
galibi olan partinin ikinci turda kazanacağı milletvekili sayısı hiçbir zaman ikinci turda aldığı oy oranından düşük olamaz. Yani A Partisi'nin 2. turda kazanacağı milletvekili sayısı 149 (275.(54/100)) milletvekillinden az olamaz. 

Bu durumda 275-149=126 artan milletvekili söz konusudur. Artan milletvekilliklerini ise ikinci turun mağlubu olan B Partisi kazanır. Sonuç olarak, 

A Partisi toplamda, 172+149=321 milletvekili kazanır. 
B Partisi toplamda,   55+126=181 milletvekili kazanır. 

 ÖRNEK 3-(Alternatif C- 2. Tur Sonucu) 

PARTİLER OY ORANLARI 1. TUR (MV. S.)    2. TUR (MV. S.) 

A Partisi     %46              172                     27 
B Partisi     %54               55                    248 

İkinci turun galibi olan B Partisi'nin birinci ve ikinci turda kazanacağı toplam milletvekili sayısı her iki turda toplam seçilecek milletvekili sayısının %55 
oranından az, ikinci turda alacağı oy yüzdesi oranından fazla olamaz. 
Bu nedenle B Partisi'nin 1. ve 2. turda çıkaracağı toplam Milletvekili Sayısı 303 (550.(55/100)) milletvekilidir. B Partisi 1. turda 55 milletvekili çıkarmıştı. 
Bu demek oluyor ki B Partisi'nin 2. turda çıkaracağı milletvekili sayısı 303-55=248'dir. 

Bu durumda 275-248=27 artan milletvekili söz konusudur. Artan milletvekilliklerini ise ikinci turun mağlubu olan A Partisi kazanır. Sonuç olarak, 

B Partisi toplamda,   55+248=303 milletvekili kazanır. 
A Partisi toplamda, 172+  27=199 milletvekili kazanır. 

ARTAN MİLLETVEKİLLİKLERİNİN DAĞILIMI 

İkinci turda “artan milletvekillikleri” karşılaşılma ihtimali örneklerde de görüldüğü üzere çok güçlüdür. 
Böyle bir olasılığın gerçekleşmesi durumunda ikinci turun galibi ve mağlubu olan partinin kazanacağı milletvekilliklerini hangi seçim çevrelerinden 
olacağı sorusu akla gelecektir. 
Bunun için öncelikle ikinci turun mağlubu olan partinin seçim çevrelerindeki oy oranlarına bakılır. 
Başka bir ifade ile öncelikle ikinci turun mağlubu olan partinin kazandığı milletvekilliklerinin hangi seçim çevrelerinden olacağı tespit edilir, geri kalanlarını ise zaten ikinci turun galibi olan parti kazanacaktır. 

Elbette bu noktada seçim çevrelerinin büyüklüğü önem kazanmaktadır3. 

3  Dar bölge seçim çevresi; 

Ülke, toplam seçilecek milletvekili sayısı kadar seçim çevresine bölünür. Örneğin TBMM'ye toplamda 550 milletvekili seçilecekse, 
Türkiye'nin 550 seçim çevresine bölünmesi gerekir. Çünkü dar bölge uygulamasında her seçim çevresinden sadece bir milletvekili seçilir. 

Daraltılmış bölge seçim çevresi; 

Seçim çevrelerinin belli bir milletvekili sayısından fazla seçilemeyecek ölçüde düzenlenmesidir. Bununla birlikte daraltılmış bölge seçim çevresi ile 
kastedilen genellikle seçim çevrelerinin 4 veya 5 milletvekili sayısını geçmeyecek şekilde düzenlenmesidir. 

Geniş bölge seçim çevresi; 

Seçim çevrelerinin büyüklüklerine göre farklı olmak kaydıyla birden fazla milletvekili seçilecek şekilde düzenlenmesidir. 

a) “Dar Bölge” esasına göre şekillendirilmiş seçim çevrelerinde artan milletvekilliklerinin dağılımı 

Seçim çevreleri dar bölge esasına göre şekillendirilmiş ise ikinci turun mağlubu olan partinin seçim çevrelerinde aldığı oy oranları büyükten küçüğe doğru 
sıralanır ve artan milletvekillikleri kalmayıncaya kadar dağıtılır. 

Tüm seçim çevrelerine birer milletvekili dağıtılmasına rağmen hala artan milletvekili söz konusu ise başa dönülerek artan milletvekili kalmayıncaya 
kadar dağıtıma devam edilir. 

b) “Daraltılmış Bölge” veya “Geniş Bölge” esasına göre şekillendirilmiş seçim çevrelerinde artan milletvekilliklerinin dağılımı 

Seçim çevrelerinin daraltılmış bölge veya geniş bölge esasına göre şekillendirilmiş olması durumunda ikinci turun mağlubu olan parti için öncelikle 
“pozitif seçim çevreleri”, “negatif seçim çevreleri” ve “nötr seçim çevreleri” oluşturulur. 

Pozitif seçim çevreleri; İkinci turun mağlubu olan partinin, geçerli oyların salt çoğunluğunu aldığı seçim çevreleridir. Başka bir ifade ile ikinci turun 
mağlubu olan partinin ikinci turda, ikinci turun galibi olan partiden daha fazla oy aldığı seçim çevreleridir. İkinci turun mağlubu olan partinin kazanacağı 
milletvekilliklerinin dağıtımı öncelikle bu seçim çevrelerinden başlanır. İkinci turun mağlubu olan partinin pozitif seçim çevrelerinde aldığı oy oranları 
büyükten küçüğe doğru sıralanır. Artan milletvekillikleri dağıtılmaya başlanır. 

Dağıtım tamamlandıktan sonra hala artan milletvekilliği varsa başa dönülür, bu işlem pozitif seçim çevrelerinin ikinci turda çift sayıda milletvekili çıkarması 
halinde yarısına kadar, tek sayıda milletvekili çıkarması halinde salt çoğunluğunu sağlayıncaya kadar devam eder. 

Yani bir pozitif seçim çevresi, ikinci turda 4 milletvekili çıkartacaksa artan milletvekili olduğu sürece ikinci turun mağlubu olan parti bu seçim çevresinden 
2 milletvekili kazanır. Şayet bir pozitif seçim çevresi, ikinci turda 5 milletvekili çıkartacaksa artan milletvekili olduğu sürece ikinci turun mağlubu olan parti 
bu seçim çevresinden 3 milletvekili kazanır. 

Nötr seçim çevreleri; İkinci turun mağlubu olan partinin geçerli oyların salt çoğunluğunun oyunu alamadığı, bununla birlikte 2 ve 3 milletvekili çıkartan 
seçim çevrelerinde geçerli oyların en az %25’inin oyunu aldığı, 4 ve daha fazla milletvekili çıkartan seçim çevrelerinde geçerli oyların en az %15’inin oyunu 
aldığı seçim çevreleridir. 

İkinci turun mağlubu olan partinin, pozitif seçim çevrelerinde çıkarabileceği tüm milletvekilliklerini çıkarmasına rağmen hala artan milletvekilliği söz 
konusu olursa nötr seçim seçim çevrelerinde aldığı oy oranları büyükten küçüğe doğru sıralanır ve artan milletvekillikleri kalmayıncaya kadar birer birer dağıtılır. 

Ancak ikinci turun mağlubu olan parti, 1 milletvekili çıkartan seçim çevrelerinde geçerli oyların salt çoğunluğunu alamamışsa bu milletvekilliğini kazanamaz. 
Yani 1 milletvekili çıkartacak seçim çevrelerinde ikinci turun galibi olan parti daha çok oy almışsa, o 1 milletvekilliğini ikinci turun galibi olan parti kazanır. 

Hala artan milletvekilliği söz konusu olursa bu defa nötr seçim çevrelerinin olduğu listeye pozitif seçim çevreleri de eklenir. 
Ancak oluşacak yeni seçim çevreleri listesinden iki ve üç milletvekili çıkartan seçim çevreleri çıkarılır ve yine oy oranları büyükten küçüğe doğru sıralanır ve 
dağıtım işlemine başlanır. Hala artan milletvekilliği söz konusu olursa listeden bu defa dört ve beş milletvekili çıkartan seçim çevreleri çıkartılır ve 
yeniden oy oranları büyükten küçüğe doğru sıralanır ve dağıtım işlemine yeniden başlanır. Hala artan milletvekilliği söz konusu olursa listeden bu defa 
altı ve yedi milletvekili çıkartan seçim çevreleri listeden çıkartılır ve yeniden oy oranları büyükten küçüğe doğru sıralanır ve dağıtım işlemine yeniden başlanır. 

Hala artan milletvekilliği söz konusu olursa listeden bu defa sekiz ve dokuz milletvekili çıkartan seçim çevreleri listeden çıkartılır ve yeniden oy oranları 
büyükten küçüğe doğru sıralanır ve dağıtım işlemine yeniden başlanır. Hala artan milletvekilliği söz konusu olursa listeden bu defa on ve on bir milletvekili 
çıkartan seçim çevreleri listeden çıkartılır ve yeniden oy oranları büyükten küçüğe doğru sıralanır ve dağıtım işlemine yeniden başlanır. 

Hala artan milletvekilliği söz konusu olursa listeden bu defa on iki ve on üç milletvekili çıkartan seçim çevreleri listeden çıkartılır ve yeniden oy oranları 
büyükten küçüğe doğru sıralanır ve dağıtım işlemine yeniden başlanır. Hala artan milletvekilliği söz konusu olursa bu defa işlem tersten başlayarak tekrarlanır. 

Negatif seçim çevreleri; 

İkinci turun mağlubu olan partinin, kural olarak milletvekili çıkaramayacağı seçim çevrelerini ifade eder. İkinci turun mağlubu olan parti, kural olarak 2 ve 3 milletvekili çıkartan seçim çevrelerinde geçerli oyların %25’inden az oy alması durumunda, 4 ve daha fazla milletvekili çıkartan seçim çevrelerinde geçerli oyların %15’inden az oy alması durumunda, bu seçim çevrelerinden milletvekilliği kazanamaz. 

 İkinci turun mağlubu olan partinin pozitif seçim seçim çevrelerinde ve nötr seçim seçim çevrelerinde çıkarabileceği tüm milletvekilliklerini çıkarmasına 
rağmen hala artan milletvekilliği söz konusu olursa ikinci turun mağlubu olan partinin tüm seçim çevrelerinde aldığı oy yüzdeleri büyükten küçüğe doğru 
sıralanır ve artan milletvekillikleri kalmayıncaya kadar dağıtılmaya başlanır. İşte bu durumda ikinci turun mağlubu olan partinin negatif seçim çevrelerinde 
milletvekili çıkarma ihtimali ortaya çıkar. Ancak negatif seçim çevreleri listenin alt sıralarında olacağı için bu oldukça düşük bir ihtimaldir. 

İKİ TURLU, İKİ LİSTELİ SEÇİM SİSTEMİNE GETİRİLEBİLECEK OLASI ELEŞTİRİLER VE SAVUNMALAR; 

1. Eleştiri; İki turlu, iki listeli seçim sisteminde, ikinci tura, birinci tura katılan iki partinin katılması, seçmenlere iki partiden birisinin dayatılması anlamına gelmez mi? Kendi partisinin ikinci tura katılmadığını gören seçmen, bu durumda ikinci tura ilgi göstermeyebilir. Böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi halinde 
meşruiyet sorunu ortaya çıkmaz mı? 

Savunma; “Parlamenter sistem ” veya “ yarı başkanlık sistemi ” ile yönetilen ülkelerde koalisyon ve azınlık hükûmetlerinin ülkeye verdiği zararlardan bıkan 
seçmenin zaman zaman gönlünden geçen partiye değil de kendi dünya görüşüne yakın büyük partilerden birisine oyunu verdiği bilinen ve sık karşılaşılan 
bir gerçektir. İki turlu, iki listeli seçim sistemi sayesinde, seçim sonrasında güçlü, tek partili iktidarın çıkacağından emin olan seçmen, birinci turda gönlünden geçen partiye gözü kapalı oyunu verebilecektir. İkinci turda ise kendisine yakın bulduğu partiye oyunu verecektir. Üstelik seçmen, koalisyon hükûmetleri ne fırsat veren bir seçim sisteminde partisinin hangi partiyle koalisyon kuracağını bilme ve tayin etme hakkından yoksundur. Buna karşın iki turlu, iki listeli seçim sisteminde ülkeyi kimin yöneteceğini belirleyen parti liderleri değil seçmenlerin kendileridir. Şayet seçimler kısa aralıklarla değil örneğin 5 yıl gibi makul uzunlukta aralıklarla yapılırsa seçmenin ikinci tura kayıtsız kalma ihtimali azalacaktır. Bununla birlikte iddialı partiler, ikinci turu dikkate alarak daha geniş bir seçmen kitlesine hitap etmek durumunda kalacak, daha kapsayıcı, bütünleştirici bir politika izleyeceklerdir. Bu durum ise seçmenin ikinci tura katılacak partilerden birisini kendisine yakın hissetme ihtimalini arttırmakta dır. Nitekim iki turlu, iki listeli seçim sistemi, “parlamenter sistem” veya “yarı başkanlık sistemi” ile yönetilen ülkelerde birinci turda, temsilde adaleti sağlama amacını güderken ikinci turda “arkasında pamuk ipliğine bağlı olmayan güçlü bir parlamento çoğunluğunun olduğu” tek partili hükûmetin ortaya çıkmasını hedefler. 

Örneğin parlamentoya toplamda 550 milletvekili girecekse ikinci turun galibi olan parti 550 milletvekilinden en az 303'üne (550.(55/100)) sahip olacaktır. 
550 milletvekilinden oluşan bir parlamentonun salt çoğunluğunun 276 milletvekili olduğu göz önüne alınırsa parlamenter sistemde ve yarı başkanlık 
sisteminde 303 milletvekiline sahip olan bir iktidar partisinin arkasında güçlü bir parlamento çoğunluğunun olacağı ortadadır. 

Keza iki turlu, iki listeli seçim sistemi, başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelerde ise başkanın partisinin parlamentoda salt çoğunluğu sağlayabilmesine fırsat tanımaktadır. Çünkü başkanlık sisteminde başkanın ülkeyi etkin bir şekilde yönetebilmesi için istediği kanunları (bilhassa bütçe kanunu) parlamentodan 
geçirtebilmesi gerekir. Başka bir ifade ile başkanlık sisteminden beklenen istikrarlı yönetim için başkanın partisinin parlamentoda salt çoğunluğa sahip 
olması elzemdir. 


Türkiye'deki parti yapılanmalarının ideolojik, etnik ve mezhepsel olması nedeniyle Türkiye'nin dört partili bir sisteme (AK Parti, MHP, CHP, HDP) doğru kaydığı gerçeği dikkate alınırsa (Amerika Birleşik Devletleri'nde olduğu gibi Türkiye'de iki partili bir parlamento aritmetiğinin ortaya çıkmayacağı) Türkiye'nin başkanlık sistemine geçmesi halinde başkanın seçimi ile parlamento üyelerinin seçimi aynı anda yapılsa dahi başkanın partisinin parlamentoda salt çoğunluğu yakalamasının zor olacağı yadsınamaz bir gerçektir. Bu nedenle uzlaşma kültürünün arzu edilen olgunluğa erişmediği ve kamplaşmaların yaşandığı ülkemizde hükûmet sistemi olarak başkanlık sisteminin kabul edilmesi halinde başkanın partisinin parlamentoda salt çoğunluğa sahip olması hayati öneme sahiptir. 

Sonuç olarak iki turlu, iki listeli seçim sistemi demokratik hükûmet sistemlerinin hepsinde de başarılı sonuçlar verecek, hatta Türkiye'nin karakteristik özellikleri dikkate alındığında tercih edilecek hükûmet sisteminin başarılı olmasında kilit rol oynayacak nitelikte bir seçim sistemi önerisidir. 

Oysa çoğunluk seçim sistemleri de dâhil olmak üzere hiçbir seçim sistemi, seçimler sonrasında bir partinin parlamentoda salt çoğunluğa sahip olmasını 
güvence altına almaz. Üstelik ülkemizde hâlihazırda uygulanan %10 ülke barajlı, nispi temsil seçim sistemi, hem temsilde adaleti sağlamaktan hem de yönetimde istikrarı garanti altına almaktan çok uzak bir seçim sistemidir. Unutulmamalıdır ki fırsatlarıyla birlikte tehditlerini de önümüze sunan ülkemizin değerli jeopolitik konumu nedeniyle “sürdürülebilir istikrar” ve “yönetilebilir demokrasi” ülkemiz için fevkalade kıymetlidir. 

2. Eleştiri; İki turlu, iki listeli seçim sisteminde, birinci turda temsilde adalet sağlansa da ikinci turda temsilde adalet ilkesine gölge düşürecek sonuçlarla karşılaşılabilir. 

Savunma; Ne yazık ki insan zekâsı hem temsilde adaleti hem de yönetimde istikrarı mutlak surette garanti altına alacak bir seçim sistemi icat etmekte 
başarılı olamamıştır. Bununla birlikte kaliteli bir seçim sisteminden beklenen “parlamenter sistem” veya “yarı başkanlık sistemi” ile yönetilen ülkelerde ülkenin tek partili, güçlü bir hükûmet le yönetilmesini garanti altına alması, “başkanlık sistemi” ile yönetilen ülkelerde ise başkanın istediği kanunları çıkartma noktasında ikna olmaya açık bir parlamentonun ortaya çıkmasına zemin hazırlamasıdır. 

Buna ilaveten kaliteli bir seçim sisteminden beklenen her siyasi görüşün mümkün mertebe parlamentoda temsil edilmesine imkân tanıması, dolayısıyla 
siyasi partilerin parlamentoya girişlerini kolaylaştırmasıdır. Çünkü önemli olan muhalefet partilerinin çok sayıda milletvekiliyle parlamentoda temsil edilmesi değil grup kurabilecek sayıda milletvekiliyle temsil edilmesidir. 
Bununla birlikte 1982 Anayasası'na göre bir siyasi partinin parlamentoda grup kurabilmesi için en az 20 Milletvekili ne sahip olması gerekmektedir. 

Elbette 1982 Anayasası'nı hazırlayanlar tarafından parlamentoda grup kurma sayısının bu kadar yüksek tutulmasının nedeni siyasi istikrarın bozulacağı 
endişesidir. İki turlu, iki listeli seçim sistemi, “ Parlamenter Sistem ” veya “yarı başkanlık sistemi” ile yönetilen ülkelerde tek partili, güçlü iktidar konusunda 
kendisine güvenen bir seçim sistemi olduğu için iki turlu, iki listeli seçim sisteminin kabulü halinde parlamentoda grup kurabilmesi için gerekli olan milletvekili sayısı rahatlıkla 10 milletvekili ne düşürülebilir. 

3. Eleştiri; İki turlu, iki listeli seçim sistemi, “ Parlamenter Sistem ” veya “ Yarı başkanlık sistemi ” ile yönetilen ülkelerde seçimler sonrasında tek partili 
iktidarın oluşumunu garanti altına aldığını iddia etmektedir. Bununla birlikte partiler ikinci tura ortak listeyle katılmaları halinde koalisyon hükûmetlerine 
kapı aralanmayacak mıdır? 

Savunma; İki turlu, iki listeli seçim sistemi, partilerin ikinci tura ortak liste ile girmelerini önleme amacıyla birinci ve ikinci turda gösterecekleri adayları 
aynı anda Yüksek Seçim Kurulu'na sunmasını öngörür. Elbette ikinci tura katılamayacağını tahmin eden küçük partiler, ikinci tura katılması olası partilerle 
pazarlık yaparak kendi adaylarını ikinci turdaki listelerde gösterilmesi şartıyla bu partilere destek sözü verebilirler. Bu nedenle “parlamenter sistem” veya 
“yarı başkanlık sistemi” ile yönetilen ülkelerde iki turlu, iki listeli seçim sisteminin kabulü halinde hükûmet üyelerinin aynı partiye mensup olması ve 
hükûmetin göreve başlarken parlamentonun salt çoğunluğunun güvenoyunu alması, bu şekilde bir ay içinde hükûmet kurulamıyorsa derhal erken seçime gidilmesi kuralı getirilebilir. 

İki turlu, iki listeli seçim sisteminin öz güveninin bu kadar yüksek olmasının nedeni erken seçim sonrasında tek partili bir iktidarın ortaya çıkacağından 
emin olmasından kaynaklanmaktadır. 

4. Eleştiri; İki turlu, iki listeli seçim sisteminde her halükarda seçimlerin iki turlu yapılacak olması seçim maliyetlerini arttırmaz mı? 

Savunma; Ekonomik büyümenin ön şartı bağımsız ve tarafsız bir yargı erkinin varlığı ile siyasi istikrardır. Siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın ülkemize 
verdiği maddi zarar ile seçimlerin iki turlu yapılmasından kaynaklanan maddi zarar kıyaslandığında iki turlu, iki listeli seçim sisteminin seçim maliyetlerini arttıracağını ileri sürerek tenkit etmenin abesle iştigal olacağı ortadadır. 


***